My Little Girl

By sleepintheatlantis

58.2K 4.4K 1.3K

"Sen bana sevdiğim kadından kalan tek şeysin." More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
16 - bonus #1
17
18
19
20

15

1.5K 118 24
By sleepintheatlantis


Ashton ile konuşmak tahmin ettiğimden daha da zordu. Ona kalkıp "İmrendiğin baba kız ilişkisi bizde yok." diyemezdim. Kızımla olan yolculuğumda en başından beri bizim yanımızdaydı. Bir bakıma onu haklı buluyordum. Çocuk sahibi olmak harika bir duyguydu. Baba olmayı hiçbir şeye değişmezdim. Ama Ashton'ın bu yüzden üzülmesine bir şekilde engel olmam lazımdı.

Onu, sabah bahçede çimenlerin üzerine oturmuş elindeki kitabı okurken buldum. Ergenlik dönemine giren çocukların davranışlarını konu alan ve ebeveynlere öneriler veren bir kitaptı. Ashton'ın bunu okuduğunu görmek kalbimi daha fazla sızlatmıştı. Babalık insana duygusallık katıyordu. Her babaya olmasa da bana kattığı kesindi.

Elimdeki kahveyi ona uzatarak yanına oturdum. Kitabı kucağına ters bir şekilde koyup kahveyi elimden aldı.

"Bugün erkencisin." dedim.

Her gün evde en erken kalkan kişi ben oluyordum. Roxy'i okula götürmeden önce kahvaltı hazırlıyordum ve yediğini görmeden evden çıkmıyordum. Ayrıca Roxy'nin günlük kıyafet seçiminde bulunması gereken zorunlu kişiydim. Saçlarını hala bana yaptırdığını söyleme gereği bile duymuyorum.

"Pek uyku tutmadı. Roxy ne zaman uyanacak?"

"Yaklaşık iki saati daha var. Dün Luke ile fazla zaman geçirdiği için geç yattı ve bugün büyük ihtimalle onu zorla kaldırıp hazırlamam gerekecek."

Ashton, gülümseyip kahvesinden bir yudum aldı. "Hala işlerini sana yaptırıyor değil mi?"

Kitabı işaret edip "Onu fazla şımartmışım. Kendi işini kendisi yapmaması bunu gösteriyor.." dedim. Ashton ise bunu onaylamadığını belirten baş hareketiyle beni susturdu.

"Bu kitaplar çocuklarının her yaş döneminde yanında bulunan ebeveynleri için. Sen Roxy'e dört yaşında bakmaya başladın ve Roxy dört yaşında annesinden ayrıldı. Bu tür davranışlar göstermesi normal. Roxy hiçbir zaman şımarık bir kız olmadı. Sadece biraz ukala o kadar. Ama küçükken de böyleydi zaten."

Ona gülümsedim. Bu konuda haklı olabilirdi. Ve ben hemen şimdi planladığım konuya girmezsem bir daha konuşamazdım.

"Sen de harika bir baba olacaksın bunu biliyorum."

Tebessümü yavaşça soldu. "Britt bebek istemediğini söyledi."

"Ben sana annesi Britt olacak demedim. Harika bir baba olacaksın dedim. Bu Britt ile olur ya da olmaz. Sen bir gün bana bile şapka çıkartan bir baba olacaksın."

Ashton hevesle gülümsedi. "Buna gerçekten inanıyor musun?"

Roxy dört yaşındayken Ashton'ın onun peşinden koştuğu dönemleri düşündüm. Beş yaşında baterisinin başına oturtup ona ritim duygusunu öğretmeye çalıştırdığı günleri. Yemeğini yedirme çalışmalarını.. Korkunç mutfak deneyimlerini, parktan ikisi de çamur içinde döndüğü günleri, boyayı kağıtlar yerine yüzlerine sürdükleri zamanları, birlikte uyudukları geceleri, Roxy hastayken gözünü bile kırpmadan benimle oturmasını..

"Baba olmak senin içinde var Ashton. Buna kesinlikle inanıyorum. Umudunu kaybedersen benim bile baba olabildiğimi düşün."

Ashton, kahkaha atıp kahve bardağını bana uzattı. Kısa bir süre sonra çıkaracağımız yeni albümü konuştuk. Bu haberi haftaya verecektik ama Roxy hepimizden önce sürprizi bozup kendi hesabından bir hayranın sorusunu cevaplamıştı. Stüdyoya gittiğimiz günler de hayranların dikkatini çekmişti. Stüdyoya bazı günler Roxy'i de getiriyordum. Müzik zevki Calum ile ortaktı ama o benim kızımdı. Yani şarkı sözü yazma konusunda gayet iyiydi. Benim yazdığım şarkı sözlerini inceleyip bazı yerlerini düzeltiyor ve eklemeler yapıyordu. Eğer albüm işini halledebilirsek yazın da turneye çıkacaktık. Roxy şimdiden görmek istediği yerlerin listesini çıkarmıştı.

Ashton çocuklara da danışmamız gereken yerler olduğu için albüm konuşmasını kapattı ve bana okuduğu kitapta işaretlediği yerleri gösterdi. Kızımla ilgili çok kitap okumuştum ama fazla dikkat etmediğim kısımları işaretlemiş olan kişi Ashton'dı. "Eh.. Sana regl olduğunu söylemesini bekleyemeyiz. Bunu senin anlaman gerek koca adam."

Utançla elimi enseme götürüp kaşıdım. "On bir diye düşünüyorum. Çünkü olsaydı en azından dolabında bir şeyler bulurdum öyle değil mi?"

Ashton, başıyla beni onayladı. "O zamana kadar çaktırmadan ona bu konuları açmalısın. Zamanı geldiği anda ilk konuşacağı kişi sen olmalısın, internet ya da yabancı biri değil."

"Haklısın. Daisy, bu zamanlarda hep bana cehennemin dibine gitmemi söylerdi. Tabi hediye çikolatalarla dolu sepetini görünce gittiğim yerden geri dönmemi isterdi. Sonra yeniden gitmemi ve yeniden gelmemi isterdi.. Bu böyle bir döngü olarak dört gün boyunca devam ediyordu. Önceki bir hafta çile dönemini saymıyorum bile."

Ben iç çekip o günleri hatırlarken Ashton, kıkırdamaya devam ediyordu. "Hamile olduğu ilk dönemi hatırlıyorum da.." dedi. Hamile olduğunu da benden önce Luke'a söylemişti. Çünkü benim tepkimin ne olacağını kestirememişti. Karım çocuğumuzun cinsiyetini öğrenince bu defa da Ashton'a koşmuştu. Kim ona erkek çocuk istediğimi söylediyse bir kızımız olacağını duyunca Daisy bu yüzden çok üzülmüştü.

"Aşerme dönemi korkunçtu." dedim. O dönemlerde turnede benimle olduğu için isteklerini hemen yerine getirebiliyordum. Bu işler için her zaman beni yolluyordu. Görevlilerden biri almaya kalkıştığında yemiyordu. Çünkü çocuğumuzla ilgilenmezsem bu onu hissedermiş. Çocukların hepsi bunu onaylarken bana garip gelmişti. Ama şimdi çok mantıklı geliyordu. Daisy'nin karnına kulağımı koyup şarkı söylediğimde onun bunu hissettiğini anlamıştım. Belki o dönemlerde bu kadar ilgili olmasaydım Roxy bana bu kadar yakın olamazdı. Ayrıca Roxy'nin ilk tekmesini de hala hatırlıyordum.

"Onu özlüyorum Ash. Kızım gittikçe ona benziyor. Onu böyle görseydi eseriyle gurur duyabilirdi."

Ashton, kolunu omuzlarıma atıp "O, ikinizle de gurur duyuyor Mike."

Ona teşekkür ettiğimde kolunu geri çekip çimenlere uzandı. Eline kitabını aldıktan sonra göz ucuyla bana baktı. "Kızını kaldırma zamanı geldi. Sonra da stüdyoya gideriz."

Onu onaylayıp ayağa kalktım ve eve girdim. Üst kata çıkıp Roxy'nin odasına ilerledim. Odasının dağınık olmasından güne zorlu bir başlangıç yapacağımızı anlamıştım. Roxy, haftaya güzel başlayıp sona doğru enerjisini düşürüyordu. Haftanın son günleri onu yatağın içinden kucaklayarak kaldırmak zorunda kalıyordum. Yani az sonra olacağı gibi.

"Bebeğim kalkma zamanı."

Yerdeki eşyalara basmamaya çalışarak pencereye ilerledim ve perdeleri açtım. Dolaba gidip Roxy'e kıyafet seçerken yatağın içindeki görünmeyen kişiden mırıltılar yükselmeye başladı. Kendisini battaniyeyle kapatmıştı.

"Tanrım! Baba öleceğim kapa ışığı!"

Onun yatağına gidip "Sen bir vampir değilsin. Güneş seni öldürmez. Kalk bakalım." dedim. Ama o beni duymazdan gelip arkasını döndü ve yatağın diğer ucuna gitti.

Yatağa çıkıp onu bana doğru çevirdim. Üzerindeki pijamayı düzeltip kalkmasını söyledim. Bu defa da kolunu bana atıp "Birlikte uyuyalım. Okul o kadar önemli değil ki." dedi. Sanki bizim çocukların hepsi küçülüp kızımın içine girmiş gibi hissediyordum. Kızımı büyütürken çocuklardan uzak olmam gerekiyormuş. Bunu öğrenmek için çok geç kalmıştım.

"O zaman çıkışta seni sinemaya götüremem."

Tek gözünü aralayıp bana baktı. "Hangi çıkış?"

"Okul çıkışı küçük hanım. Eğer kalkmazsan istediğin filme gitmeyeceğiz."

"Sadece ikimiz mi olacağız?" Yeni uyandığı için sesi daha kendisine gelmemişti. Hırıltılı bir sesle ve harfleri yutarak benimle konuşmaya çalışıyordu.

"İkimiz olacaktık ama artık olamayız. Çünkü okula gitmeyeceğini söyledin." dedim.

Hızla yatağından fırlayıp eşyalarını aramak için çevresine bakındı. Bu sırada dengesini kaybettiği için hızla uzanıp onu belinden yakaladım. Çilek desenli pijamaları ve darmadağın saçlarıyla bana baktı. Yanakları da çilek kızı aratmayacak kadar pembe olmuştu. Yeşil gözleri kan çanağı gibiydi. Önce birlikte banyoya gittik ve onun yüzünü yıkamasını bekledim. Havluyu ona uzatıp yüzünü kurulaması için bekledim. Uykusu biraz daha açıldığı için bana gülümseyerek baktı.

"Günaydın baba. Sinema sözünü unutmayacaksın değil mi?"

Onu önden odaya doğru ittirirken "Ben söz mü vermişim? Hem de sinema.." Düşünür gibi bakışlarımı yukarıya çevirdim. "Hiç hatırlamıyorum. Rüyanda görmüş olabilir misin?" dedim.

Yüzünü asıp kıyafetlerini çıkardı ve ona bıraktığım giysileri giymeye başladı. "Bak kendim giyiniyorum. Yani rüya ile gerçeği ayırt edebilirim. İkimiz okul bitince sinemaya gideceğiz." dedi. Ona söz verip hızlı olmasını söyledim.

Eline lastikli tokasını alıp karşıma dikildi. Yere diz çöküp onun saçlarını düzgünce topladım. Ardından ensesine küçük bir öpücük kondurdum. Kıkırdamaya başlayıp benden uzaklaştı ve çantasını hızlıca hazırlayıp bana uzattı.

Birlikte aşağıya indik. Kahvaltı masasında sadece Luke eksikti. Calum ise kendisinden beklenmedik bir performansla çoktan hazırdı. Roxy, Ashton'ın yanağına bir öpücük kondurup yanına oturup Calum'a bakmadan "Günaydın." dedi. Ben Roxy'nin önüne sütünü koyarken Calum boğazını temizleyip bana baktı.

"Roxy'i bugün okula ben götürmek istiyorum."

Onu kabul edeceğim sırada Roxy, sinirle çatalını tabağına attı. "Hayır. Beni babam götürecek." dedi. Roxy, hala Calum'a kızgındı ve bu onun en uzun küslüğü olmuştu. Calum kapıdan girdiği anda Roxy tüm eşyalarını alıp odasına kaçıyordu. Ashton ile Luke onun odasına gitmek zorunda kalıyorlardı. Ya da ihtiyaç halinde Roxy onların odasına gidiyordu. Calum ile şu an karşılıklı oturmaları bile bir adımdı ama Roxy hemen kalkıp gitmeye hevesli duruyordu.

"Çıkışta bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm." dedi. Bu defa Roxy bir şey demeden "Onu sinemaya götüreceğim söz verdim." dedim. Roxy'nin ifadesinden zaten bunu söyleyeceğini anlamıştım. Calum inatla "Sonraki gün?" diye sordu. Masadan ses çıkmayınca Roxy "Luke ile stüdyoya gideceğim. Sonra da alışveriş yapacağız." dedi. Calum da sandalyede arkasına yaslanıp "O zaman yarın size katılıyorum." dedi.

Roxy "Hayır bunu istemiyorum." dedi ve ekledi. "Zaten artık ekstra bir durum olmadıkça iki kişi çıkıyoruz."

Calum, masada eğilip Roxy'nin bakışlarını yakalamaya çalıştı. Buna karışmak istiyordum ama Ashton beni eliyle durdurmuştu. Calum bakışları yakalayamayınca "O zaman bana da bir gün ayırmak zorundasın." dedi.

"Sana bir gün falan ayırmak istemiyorum ve zorunda da değilim." dedi. "Seninle kan bağımız yok." demesi üzerine bu defa "Roxanne!" diye çıkıştım. O ise bana dönüp "Yalan mı baba? Bu dünyada senden başka kimsem yok. Kimseyi de istemiyorum." dedi.

Calum, doğum günü planının mimarı Roxy'e teşekkür etmemesi bir sürü soruna sebep olmuştu. Ayrıca onunla artık eskisi gibi ilgilenmesi Roxy'i çıldırtmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse Ashton bile Britt ile birlikte olduğu halde Roxy ile ilgilenmeye çalışıyordu. Akşamları ikisi saatlerce birlikte konuşuyor, oyun oynuyor ve kitap okuyorlardı. Ashton ile özel film günleri bile vardı. Luke ile ben de bu gecelere katılıyordum ama filmi ve mısırlar ile kolaları ikisi hazırlıyordu. Hatta Roxy'nin okul toplantısına ben gidemediğim için Ashton, Britt'le olan randevusunu erteleyip okula gitmişti. Luke da Calum Roxy'nin dişçi randevusuna geleceğini söz verip gelmediği için kızımla bana eşlik etmişti. Ve Luke her aramaya nerede olursa olsun hemen cevap veriyordu. Roxy ile yaz başlangıç kampına bile yazılmışlardı. Sadece ikisi gidecek ve iki hafta boyunca kampta zaman geçirip eğleneceklerdi. Luke, bu kampı kendisi araştırıp bulmuş ve Roxy'i davet etmişti. Bu sürede ben de annemlerin yanına gidecek ve onları görecektim. Ayrıca Roxy'nin çocuklar ve okul dışında kalan tüm zamanı benimdi. Birlikte yüzmeye bile yazılmıştık. Roxy'i aktif tutmak için çok uğraşıyordum. Bunları da düşününce Roxy'e istemsizce hak veriyordum.

Roxy, "Seninle çıkışta görüşürüz baba." dedi ayağa kalkıp Ashton'a onu okula götürüp götüremeyeceğini sordu. Roxy, gitmeden önce benim iki yanağımdan da öptü. Bana kızdıysa bile hemen düzeleceğinin işaretini vermişti. Ardından Ashton da hızla ayağa kalkıp Roxy ile mutfaktan çıktı. Evden çıkarken de "Stüdyoda görüşürüz Mike." diye seslendi.

Onlar evden çıkınca Calum seslice kendisine küfretti ve dirseklerini masaya dayayıp başını ellerinin arasına aldı. Uzayan saçları kıvrılıp ellerinin arasından asice çıkmıştı. "Luke söyleyene kadar onu ihmal ettiğimi bile fark etmedim, Mike. Bu beni kötü bir amca yapar değil mi?" dedi. Onun daha fazla üzülmesine engel olmak için gülümsedim. "Bu seni çok kötü bir amca yapar Calum. Ama sen yine de onun söylediklerine aldırma. Luke ve Ashton'ı sevdiği kadar seni de seviyor. Sadece kızgın o kadar."

"Ama bana izin vermezse eskisi gibi olamayız ki." dedi ve sandalyesine yaslanıp gerindi. "Biliyor musun aslında onu çok özledim. Luke beni uyardığı zaman Roxy ile en son ne zaman birlikte vakit geçirdiğimi düşündüm ve bu neredeyse iki ay öncesine ait bir anıydı."

Önceden her boş zamanlarını birlikte geçirdiklerini hatırladım. Bir zamanlar onların ikisini sürekli kıskanıyordum. Onları kıskanmayı ben de özlemiştim. Roxy için Calum'ın yeri ayrıydı. İkisinin pek çok ortak noktası vardı ve bu Roxy'nin konuşma hevesini körüklüyordu. Şimdi konuşamadığı için de bu kadar hırçın davranıyordu. Calum bu defa ellerini çenesine yerleştirip hala tombul olan yanaklarını avuçlarına dayadı.

"Luke ile kampa gideceklerini duyunca çok kıskandım. Ashton ile film geceleri, seninle yüzme kursu. Hepiniz her akşam birlikte yürüyüşe gidiyorsunuz. Ayrıca Ashton ile yemek kursuna bile yazılmışlar. Ashton kendisini oradaki çoğu kıza Roxy'nin babası diye tanışmış. Roxy de hiç bozuntuya vermemiş ve bu oyunu her yerde yapıyorlarmış. Luke ile de amca yeğen gibiler. Benimle ise bir arkadaş gibiyken şimdi aileden bile olmadığımı söylüyor. Keşke zamanı geri alabilsem Michael. İnan bana yaptığım her hatayı telafi ederdim.

Duygularıma yenilerek pes ettim. Calum ve Roxy'nin arkadaşlığını özlemiştim ve ben bir zaman makinesi olabilirdim. Roxy'i daha da kızdırma pahasına Calum'a "Sana bu konuda son yardımımı yapacağım. Ama sen de bir daha böyle bir şey yapmayacaksın. Zaten şurada bir ay sonra Roxy ile ayrı bir eve çıkacağız. Sadece bir ay sevgilinden önce Roxy'i düşün yeterli."

Calum ilk cümleleri dinlerken gülümsemişti ama son cümleye geldiğimde yüzü düştü. "Taşınacak mısınız?" dedi. Bunu gizli tutacaktık ama Calum'ın aklını başına toplaması için söylemem gerekiyordu.

"Evet Roxy ve ben biraz baba kız yaşantısına özendik." dedim.

Calum'ın gözleri bulutlandı ve dudağını ısırdı. Gözleri bu defa da sulanmaya başladığında ağlamamak için dudağını daha sert ısırmıştı. Biz olmada evin nasıl olacağını düşünmeye başladığını fark edince onun aklını başka yöne çekmeye karar verdim.

"Hadi bakalım sana yapman gereken şeyleri söyleyeceğim. Beni dinle. İkinci kere tekrarlamam."

Calum bana odaklanınca anlatmaya başladım.





_________________________________

*Ben bir şey mi yazmışım? zoeplin

Continue Reading

You'll Also Like

322K 41.3K 40
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı
91.1K 7.7K 27
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
326K 20.9K 33
Karanlığın travmasını yaşayan Jungkook ve onu karanlık bir odaya kilitleyerek cezalandıran Bay Kim. Seme~Taehyung Uke~Jungkook •Mpreg•
90.2K 10.8K 49
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...