10

2.7K 249 68
                                    

Sözleşmenin bitmesine son yedi ay, iki hafta, on yedi saat, sekiz dakika var.


Roxy, dokuz yaşına girmişti. Bir sürü arkadaşı olmuştu ve büyükannesinde kalıyordu. Onun için planladığım hayatın tamamen dışında büyüyordu. Ve ben ekranda onun yüzünün belirmesi için iki saattir bilgisayarın başında bekliyordum. 

Luke, Roxy altı yaşına girdiğinde yeni bir sözleşme imzalamıştı. Hatta bunu hepimizden habersiz yapmıştı. Boş kağıda "Bunlar hayranlara verilecek." denilerek atılan imzaya güvenmemek gerekiyordu. Entrika ve dramalar için yaşlandığımızı düşünüyordum ama Luke hepimizden genç olduğunu kanıtlamıştı.

"Sana kahve getirdim." 

Calum, yanıma oturup kahveyi uzattığında başımı sağa sola salladım. Kızımla görüşene kadar uyumaya niyetim yoktu zaten. Kahve içmeye de gerek görmüyordum.

Skype ekranında onun resmine bakarken "Onu özlüyorum." dedim. Yeniden ayrıldığımız için Luke'dan nefret ediyordum. Şöhretten uzaklaşmamak adına bizi de mahvetmişti. Onunla bu sözleşmeyi duyduğum günden beri konuşmuyordum. 

"O, seni böyle görmemeli Michael. Sen güçlü bir baba olmalısın."

Başımı salladım. Güçlü olmak zorundaydım. Roxy'e altı yaşında annesinin öldüğünü söylemiştim. Bunu söylemek çok zordu. Hele de onu Daisy'nin mezar taşına sarılıp ağlarken Daisy yerine ben ölmek istemiştim. Geçen gün Daisy'nin ona bıraktığı küçük kutunun içindeki mektubu okumuş ve günlerce ağlamıştı. Annemle konuşurken arka planda hıçkırıklarını duyabiliyordum. Babam onu yatıştırmaya çalışıyordu ama Roxy beni istiyordu. Yaşamaya devam eden tek ebeveyni olan babasını.

"Baba. Günaydın."

Gözümdeki yaşları silip ona baktım. Saçları tepeden topuz yapılmıştı ve uykudan yeni kalktığı için gözleri ve dudakları şişmişti. 

"Ah.. Orada gece mi?" dedi. Calum, saate bakıp "Gece iki." dedi. 

Roxy, haftasonu olduğu için biraz daha geç uyanmıştı. Gülümseyerek bana baktı.

"Dün gece sizi izledim. Harikaydınız. Ve baba hala çok yakışıklısın." dedi. Ağlamamak için sertçe dudağımı ısırdım. Dün, boyunun iki santim daha uzadığını söylemek için beni aramıştı. Onun her anını kaçırmak beni delirtiyordu.

"Haftaya geleceğim." dedim. Calum, kaşlarını kaldırıp bana baktı. 

Her zaman ani çıkışlarım olmuştu. Eskiden kendimden başka kimseyi sevmediğim söylenirdi. Ama bu defa her şey farklıydı. Dokuz yıldır hayatımda muhteşem bir varlık vardı ve ben onun için yaşamaya devam ediyordum. Ünlü olmak istemiyordum. Artık önceliğim şöhret değildi. Aksine kızımla zaman geçirmek istiyordum. Onunla sinemalara gitmek, hatta alışveriş yapmasını bile izlemek istiyordum. Nefesini bile benimle almasını istiyordum. 

Roxy, ekrandan kaybolunca kaşlarımı çattım. Fazlasıyla zayıflamıştı ve bu kalbimi parçalamaya devam ediyordu. Ardından elinde takvimle yeniden karşıma geçti.  

"Gelmene daha bir ay var. Buraya işaretledim. Bak." 

Kırmızıyla işaretlediği kocaman sayıyı gösterdi. Kalp içine alınmıştı ve "Büyük gün." yazılmıştı. Ağlama isteğim gittikçe artıyordu. Bu konuşma bittiği anda saati umursamadan Luke'un kıçını tekmelemeye gidecektim.

"O gün bende geliyorum. O kalp bana da geçerli mi?" 

Calum, ortamı neşelendirmeye çalışıyordu. Luke ile konuşmadığım için oda arkadaşım Calum olmuştu. İkimizden birini seçmeleri için çocukları zorladığıma gerçekten inanamıyordum. Bazen çok düşüncesiz olabiliyordum. Ama Luke'un karşıma geçip, "Üzgünüm Michael. Sözleşmemizi uzattık." dediği o an gözümün önünden geçmiyordu. Roxy'nin bana dönüp "Sözleşme ne?" demesi ve benim açıklayamadığım tek şey içimi burkuyordu. Kızım sayesinde Luke paçasını o gün kurtarmıştı. Sonraki günlerde konuşmayarak onu cezalandırmıştım. Sadece konserlerde onu görüyordum. Çocukluk arkadaşıma bunu yapmam doğru değildi ama onun da bana böyle bir şey yapması doğru değildi.

My Little GirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin