Sıcak Kanatlar

By Lanhei

1.3M 74.3K 11.8K

Lily bir akşam tuhaf bir saldırıya uğrar. Daha da tuhaf olanı, davetsiz misafirler ne yazık ki peşini kolayca... More

Yanmış Tüy
Element Sayfaları-Yaratılış Güncesi
I*
II*
III-
IV*
V*
VI*
VII*
VIII*
IX*
X-
XI*
XII*
XIII*
XIV*
XV-
XVI*
XVII*
XVIII*
XIX*
XX*
Element Sayfaları-2
XXI*
XXIII*
XXIV.BÖLÜM*
XXV.BÖLÜM*
XXVI*
XXVII*
XXVIII*
XXIX*
XXX*
XXXI*
XXXII*
XXXIII.BÖLÜM
XXXIV. BÖLÜM
XXXV.BÖLÜM
XXXVI.BÖLÜM
XXXVII.BÖLÜM
XXXVIII.BÖLÜM
XXXIX.BÖLÜM
XL.BÖLÜM
XLI.BÖLÜM
XLII.Bölüm
XLIII
XLV
XLVI
XLVII
XLVIII
XLIX
L
LI
LII
LIII
LIV
LV
LVI
LVII
LVIII
LIX
LX
Element Sayfaları-3

XLIV

10K 757 200
By Lanhei

Bir şey olduğunu onu ilk gördüğüm anda anladım.

Korkarak pencereye ilerlediğimde daha bilmeden içimde bir şeylerin sızladığına yemin edebilirdim.

Istemsizce vücudunu süzdüm.

Ancak soru sormaya cesaretim yoktu. Zorla yutkunarak ifadesiz yüzüne baktım.

Sadece yere bakıyor ve olabildiğince az konuşuyordu.
Tanımayan biri her şeyin normal olduğunu düşünebilirdi. Ancak ben düşmüş omuzlarını ve donuk bakışlarını ayırt edebiliyordum.

Derek'e haber vermeye gerek görmeden beni getirdiği gibi geri indirdi.

Ancak bu sefer arabanın yanındaydık.

"Arabayı ben kullanayım,ne dersin?"dedim kibarca.

Sadece başını salladı ve anahtarı uzatıp yolcu tarafına geçti.

Nefesim daralıyordu.

Ne olmuştu?

Lanet olsun! Ne olmuştu?!

Orada olmalıydım.

Yol boyunca 'İyi misin? Herkes iyi mi?' sorularını defalarca dilimin ucundan geri yolladım.

Rain'in arada ellerine bakışlarını yakaladım.

Yokuş görüş alanımıza girdiğinde cama dönüp derin bir nefes aldı.

Göreceğim manzaraya hazır mıydım ?

Ya da göremeyeceğim şeylere?

Ahşap evin çevresinde eskisi gibi kuşlar uçmuyordu.

Arabayı durdurup zorla yutkundum.

Ardından kapıları kitledim.

Rain bakışlarını bana çevirdi. Ardından tepkisizce oturmaya devam etti.

Bana bağırması,ne yaptığımı sorması gerekiyordu.

"Ne oldu,Rain?"diye sordum korkarak.

Bana tekrar döndüğünde gözlerinin kızarmaya başladığını fark ettim.

Tanrım.

Artık o ruhsuz ifadesi yüzünde değildi.

İçinde ne tutuyordu?

Hayır.

Ona doğru yöneldiğimde hemen hareketlendi ve kollarını bana sarıp yüzünü boynuma gömdü.

Gözlerim sızlamaya başladığında onları kapattım.

Cevabını duymayı her ne kadar istemesem de sordum.

"Kim?"

Hepsinin canını aynı yaktığına emindim.

"Neil."dedi zorla çıkan sesiyle.

Çektiğim nefes amacına ulaşamadı.

Aklıma Neil ile geçirdiğimiz anlar süzülüyordu.

Elimi saçlarına götürüp ona daha sıkı sarıldım.

Neil. Artık olmayacak mıydı?

Bir süre böyle durduktan sonra geri çekildi ve koltuğuna yaslanıp başını geriye attı.

Dudaklarını birbirine bastırırken iki damla yaşın yanaklarından süzüldüğünü seyrettim.

Ve bu beni daha çok ağlattı.

Ama sesimi çıkaramadım. Onun yasını bu şekilde baltalayamazdım.
Dün gece beni o kadar dışta hissettirmişti ki buna hakkım olmadığını düşünüyordum.

Bu yüzden dilimi ısırdım,gözyaşlarımı gizlice sildim ve onun kendine gelmesini sessizce bekledim.

En sonunda doğruldu ve uzanıp kilitleri açtı.

İzin verdiği birkaç yaşı yüzünü sıvazlayarak yok etti ve arabadan indi.

Onu taklit edip indiğimde eski Rain'in geri geldiğini gördüm.

İfadesiz yüzünü yeniden takınan Rain'in etrafındakilere güçlü görünüp güven vermesi gerekiyordu.

Bu,Rain'in omuzlarındaki yüktü.

Rüzgar esip de burnuma kötü kokular çarptığında istemsizce yüzümü buruşturdum.
Yanık ve metal bir koku vardı. Kuru odun ve kan gibi.

Vücudumun her zerresinin ürpermesini göz ardı etmeye çalışarak kapıdan içeri giren Rain'i takip ettim.

Sanki hiçbir şey olmamış gibi hissediyordum. Sanki o kapının ardında her şey bıraktığım gibiydi. Neil önlüğünü giymiş bodrumda insanımsılarla uğraşıyor,notlarını alıyordu.

"Kimler gelmiş?"

Tamam,tekrar ağlamak üzereydim.

Ace tekli koltuğa çökmüş elindeki kadehten içkisini yudumluyordu. Gözleri hala kırmızı ve ıslattı. Yüzünde ve saçlarında toprak vardı.

Bushmills şişesini kaldırdı ve önünde duran boş kadehlerin ikisini doldurdu.

Endişeli gözlerle Rain'e baktım. Oysa üzgün gözlerle Ace'ı süzüyordu.

"Alın."dedi,kendi bardağından bir yudum almadan önce."Benimle birlikte için."

Yan tarafında kızarmış gözlerle duran Camilla'ya dönüp kadeh kaldırdı. Bunun üzerine Camilla bir kadehe uzanıp kavradı.

Rain,odanın diğer tarafına yürüse de ben olduğum yerde durdum.

Belli ki Ace'ın söyleyecek şeyleri vardı.

"En azından aramızda her zaman güvende olan birileri var. Buna içelim."diyip kadehi başına dikti.

Gözlerim tekrar dolmaya başlarken ellerimle oynamaya başladım.

"Ace."

Rain, hali yokmuş gibi seslenmişti. Ama onu kırmamaya çalıştığının farkındaydım.

"Ne?"dedi,dolu bardağın birini almadan.
Tadıyla yüzünü buruşturdu.

"Yanlış bir şey mi söyledim,Rain? Bu onun başına gelmesin diye kaçırmadın mı onu? Değerli olan bir tek O,değil mi?"

"Çok içtin."

"Kapa çeneni!"

Bağırışını, bardağını duvara yaslanmış olan Rain'e fırlatması takip etti.
Odadaki herkesin aksine Rain yerinden kımıldamadı. Bardak duvarda tuzla buz olurken benim gibi yerinde sıçramış olan Camilla'nın endişeli bakışlarıyla karşılaştım.

"Onun yarısı kadar birimin hakkında endişelenseydin şuan Neil burada olurdu!"

Yerinde doğrulmuştu.

"Artık onun özünü kullanabildiğini biliyorsun! Onun buradakilerden farkı ne? Enri ve Rique'nin birimde olmasında sakınca yok ama onun var,değil mi?"

Bağırmaktan sesi çatladığında nefes almak için durdu.

İkinci kadehi bu sefer yere fırlattı.

"Lanet olsun! Bir aptal gibi ona ders bile verdim!"

"Bu onun meselesi değil,Ace! Onun dünyasına gelip de bir savaş başlatan biziz. Hiçbir şey yapmak zorunda değil! Bunun için bizden nefret etmeye hakkı var."

Rain de sesini yükseltmeye başladığında odadaki herkes işlerin daha da kızışacağının farkındaydı.

"Etsin!"dedi Ace,nefesi kesilirken."Etsin! Benim de bunun için nedenim var! Onun gibiler buraya kaçmasaydı bizim de burada ışimiz olmazdı! Sence kim suçlu?"

Camilla da payını almıştı.

Ace kalkıp Rain'e yöneldi.

"Kim suçlu,Rain? Gidip büyük babasına sormak ister misin?"

Başını iki yana salladı.

"Burası onların dünyası değil,Rain. Onlar iki tarafa da ait değil. Bana hiçbir şey için kızmaya hakkı yok."

Nefesimi tuttum. Omuzlarım gittikçe çöküyor gibiydi. Başımı eğdim.

Rain'in kendine hakim olmaya çalıştığını kasılan çenesinden anlayabiliyordum.

Ama başka bir şey de vardı. Kendisinden cevap bekleyen Ace'a hayalkırıklığıyla bakıyordu.

Hızla yanıma gelip beni yakaladığında son gördüğüm şey Ace'ın elini saçlarının arasından geçirdiği ve güç istercesine havaya baktığıydı.

Rain kapıyı çarptığında kendimi tutuşundan kurtardım ve hızla Neil'ın merdiveninin yerine gittim.

Bunu burada yapmak istemiyordum.

Onunla gece oturduğumuz yere geldiğimde kendimi koyverdim.

Tek elimi kendime sararken diğeriyle gözlerimi kapattım.

Peşimden gelen Rain bana arkamdan sarılıp dudaklarını başıma bastırdı.

"Demek istediğim buydu,Rain."dedim anlayabildiğini umarak.

"Korktuğum tam olarak böyle bir şeydi. Bana izin vermeliydin."

Bedenlerimizi ayırdı ve beni omzumdan tutup kendine çevirdi.

Bana kızmıştı. Bunu anlayabiliyordum.

"Kalsaydın, ne olacağını sanıyordun?"

Yüzü alayı ve acıyı ayıramıyor gibiydi.

"Bundan farklı bir şeyler."dedim başımı sallarken.

"Ağzından o sözler çıkmış olabilir ama söylerken yüzünün hali nasıldı biliyor musun?"

Parmağını sallayarak bana bağırmaya başladı. Yine azarlanıyor gibi hissediyordum.

"Her seferinde! Bana kalmak istediğini söylediğin her seferinde yüzünde oluşan korkuyu ve iğrenmeyi ben görüyordum! Bana özünü bir daha kullanmak istemediğini söyleyen sendin! İnsanlar ölüyor,Lily! Neil gibi."

Yutkundu.

O gün çocuğa yaptığımı ona anlatırken büründüğüm hali düşündüm.

"Birini öldürebileceğini mi sanıyorsun? Bu konuşmak kadar kolay değil! Bunu yapabileceksen, eğer bizimle kalabileceksen bunu bana kanıtlaman lazım."

"O zaman buna izin ver!"diye olabildiğince bağırdım ben de.

"Aklım sürekli sendeyken,seni senden daha çok düşünürken nasıl dikkatimi verebilirim?"

"Düşünme! Beni düşünme,Rain. Bırak da istediğim şeyi yapayım. Benim sorumluluğumu almak zorunda olduğunu kim söyledi?"

Rain burnundan soluyarak bana bakmaya başladığında fazla yükseldiğimizi fark ettim.

Herkesin sinirinin yıpranmış olduğu şu dönemde bunu yapmamalıydım.
Ancak yüzüne bakarken bunun Rain'e iyi geldiğini gördüm. Artık ruhsuz bir ifadeyle bakmıyordu.

Önüme düşen saçları geriye itip kurtuldum.

Derin bir nefes alıp toparlandım. Gözlerimi sildim.

"Özür dilerim. Tek yaptığın beni korumaktı bense seni suçluyorum,özür dilerim."dedim,sakin bir tonla.

Başımı kaldırıp yüzüne bakamasam da kollarının arasına girip ona sarıldım. Buna ihtiyacım vardı. Ve onun da vardı.

Nefesini dışarı verdi ve ardından etrafımı sardı.

"Kendini affedemeyeceğin şeyler yapmana izin veremem,Lily."

"Özür dilerim."dedim gözlerimi kapatarak.

"Bunu yapamam. Bir kez girersen bir daha çıkamazsın."

Başımı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım.

Canı yanıyormuş gibi bakan gözleri beni ona daha sıkı sarılmaya itti.
Acısı fiziksel değildi. Ve elimden bir şey gelmemesi canımı sıkıyordu.

"Seninle birlikte olduğum sürece asla pişman olmayacağım,Rain. Yapmam gereken neyse onu yapacağım. Ace haklı.."

Ace ile ilgile cümleye başladığımda sıkkınlıkla bakışlarını çevirdi.

"Rain, bunu kabul ediyorum."

"Beni hiç dinlemedin mi sen?"

"Camilla'nın ne dediğini hatırlıyor musun?"diye sordum.

Hafifçe kaşlarını çattı.

"Yapmadığı bir şey için çektiği vicdan azabından bahsetmişti. Onu anlayabiliyorum,Rain. Ace'ı da anlıyorum."

Beni dikkatle dinliyordu.

"Biliyorum,en başında size karşı çok önyargılıydım ve yanlış kararlar verdim. Çoğu zaman tutarsızdım.Şu an pişman olduğum birçok şey söyledim. Ama izin ver değişeyim. Senin de dediğin gibi bunu size kanıtlayayım."

Bir süre gözlerini kapattı ve sesli bir şekilde yutkundu.
Sonra sessizce başını salladı.

Şakağıma bir öpücük kondurup geri çekildiğinde ona ayak uydurdum.

"İçeri girelim. Ace'ın bize ihtiyacı var."

Sesi sinirden komple arınmış bitkinlik halindeydi.

"Belki de ben gelmesem daha iyi."dedim.

Dudaklarımın kenarı kıvrılsa da bunun gerçek bir gülümseme olmadığı açıkça belliydi.

Kaşları çatılıp itiraz etmek için yeltendiğinde onun sesini duyduk.

"Lily."

Ikimiz de çekinerek bize yaklaşan Ace'a döndük.

"Biraz konuşabilir miyiz?"

Rain birkaç büyük adımda ona yaklaştığında Ace geri çekildi.

"Merak etme. Bir şey yapmayacağım."dedi bitkin bir sesle.

Rain iç çekti.

"Ayakta zor duruyorsun,Ace."dedi koluna girerken.

Ace ise elini salladı.

"Ben iyiyim. Bizi yalnız bırakır mısın? Sen içeri git."

Rain bana bakış attığında hafifçe başımı salladım.

Her zamanki gibi dik durmayan omuzlarına bakarak uzaklaşmasını seyrettim.

Ardından Ace döndüm.

Ve hiç beklemediğim bir şey oldu.

Önce dudaklarını birbirine bastırdı. Sonra çenesi titredi ve ardından hıçkırarak ağlamaya başladı.

Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemez bir halde ona bakarken gözlerimin dolmasını önleyemiyordum. Karşımda ağlayan biri varsa bu bana da bulaşırdı.

Ve burada söz konusu acı Neil'a aitti.

"Özür dilerim."dedi hıçkırmadan önce.

"Suçlayacak birini arıyorum. Ben.."

Kollarını göğsünde birleştirdi.

"Ben her şeyi, her duyguyu saklayabiliyorum,Lily."

Başını sallayarak devam etti.

"Ama bunu saklayamıyorum. Bu çok fazla.Canım çok yanıyor,Lily. Ne yapacağımı bilmiyorum."

Bunun da yararı olmayacağını bile bile yanağımın içini ısırdım ve ağlamamak için nefes dahi almadım.

''Yoruldum. Birilerini kaybetmekten, her sabah endişeyle uyanmaktan çok yoruldum.''diye devam etti.

Anlaşılan sarhoş olduğunda çok açık sözlü oluyordu.Bir şeyler geveleyip yere baktı ve ellerini anlamsızca savurdu.

Kendimi daha fazla tutamayıp boğazımdan bir inilti kaçırınca öne atıldım ve kollarımı ona sardım. Bu,Rain'e az da olsa destek olmuştu. Belki onun için de bir şeyler ifade edebilirdi.

Tuhaf hissettirmişti. Ama karşımda öyle bir hali vardı kı..
Savunmasız ve sahipsiz gibi öylece sallanıyordu.

Bugün kaç kişinin birbirini teselli etmesi gerekiyordu bilmiyordum.

"Biliyorum,Ace. Biliyorum. Özür dilemene gerek yok."

"Gitti,Lily."dedi, bana sarılırken." O gitti."

Gözlerimi sımsıkı yumdum.

Zaman geriye döndürülebilseydi, belki her şey daha iyi olurdu.

''Geç kaldım. Ona dönmek için çok geç kaldım.''

Dönmek?

Aman tanrım.

Onlar daha önceden de mi birlikteydi?

''Geç kaldım.''

Art arda aynı cümleyi tekrarlamaya başladığında sırtını sıvazladım. Ama söyleyecek bir şey bulamadım.

Bir süre öyle kaldıktan sonra aklıma gelen şeyle yavaşça ondan ayrıldım.

''Sana bir şey göstereceğim.''dedim burnumu çektikten sonra.

Bunu yaparsam bir şekilde Neil'ın istediği olacakmış gibi hissediyordum. Yaptığı şey amacına ulaşacakmiş gibi.

Bana kedi yavrusu gibi bakarken bir insanı yargılamanın ne kadar kolay olduğunu düşünüyordum.

Yavaşça uçurumun kenarına yürüdüm ve gelmesi için ona elimle işaret verdim.

Çimler yağmur yağmamasına rağmen ıslaktı.Bu yüzden etraf çamurluydu. Ve basmak istemediğim şeylere basmadan yürümek biraz zahmetli olmuştu. Kurumuş kahverengi lekeler gibi.

Başını iki yana salladı.

Burası Neil'ın..gittiği yerdi.

''Gel.''dedim ısrarla.

Kararsızlıkla bana baktı. Ardından içini çekerek ağır ağır yanıma geldi.

''Bak.''dedim.''Bunu Neil yapmıştı.''

Aşağıya bakarken gözlerini kırpıştırdı. Yüzü ağlamak için yeniden buruşsa da yutkunup bunu geri yolladı.

Bir adım atıp sağlam olduğuna emin olduğum basamağa bastım. Ve koca viski şişesini kendi başına yarılayan Ace'ın güvende olması için tetikte bekledim.

Kimse burada bir kaza olsun istemezdi.

''Neden?''dedi cılız bir sesle.

Nedenini söylemeli miydim?

Toprak merdivene baktım. Bana gösterdikten sonra basamakları ilerletmişti.

''Kendini geliştirmek için. Bu da onun alıştırmasıydı.''

Bakışlarının merdivene daldığını gördüğümde saçma yalanım için yüzümü buruşturdum.

Ace'ın omzunun arkasından evden hışımla çıkan Kurt'ü ve arkasından koşan Camilla'yı gördüm.

Kaşlarım istemsizce çatılırken bacaklarım benden habersiz onlara doğru yürümeye başlamıştı.

Camilla, Kurt'ün kolundan yakaladı ve ağlamaklı bir ifadeyle baktı.

''Kurt,lütfen.''

Kurt ise Camilla'nın elinin üstüne kendi elini koyarak başını salladı.

''Bir şey yapmadan duramam,Camilla. Nerede olduklarını bulacağım ve bunu yapanı yemin ederim ki kendi ellerimle öldüreceğim.''

''Sıraya gir.''dedi Ace.

Gözlerinde gördüğüm o bakış, bana hala ürkütücü olduğunu hatırlattı.

''Rick aradı. Elinde nerede olduklarını bilebilecek bir adam olduğunu söyledi. Gidip onu konuşturmam gerek.''

''Neil'ı bulman gerektiğini söylemiştin.''

Neil derken sesinin titrediğini fark ettim. Cansız bir bedenden bahsetmek istememiştim. Ya da ona başka bir şekilde hitap etmek.

''Evet,gerekiyor. Hak ettiği gibi onurlu bir törenle defnedilecek. Ama önce bunu yapan cezasını çekmeli,Camilla.''

''Yalnız gidemezsin.''

Camilla, benim Rain'i göndermek istemediğim zamanlardaki gibi bakıyordu. Nasıl hissettiğini anlayabiliyordum. Karşısındakini ikna edemeyeceğini bilse de deniyordu. Çünkü bunu hiç istemiyordu ve huzursuz hissettiği bir şeyler vardı.

Kurt, Camilla'nın yüzünü avuçlarının arasına aldı.

''Orada güvendeyim,bebeğim. Bana hiçbir şey olmayacak. İki saat içinde döneceğim. Söz veriyorum.''

''Kendi başına bir şeyler yapmayacaksın.''

''Hayır,yapmayacağım.''

Camilla dudaklarını birbirine bastırdı ve pes etmiş bir şekilde başını salladı. Kurt uzanıp dudağına kısa bir öpücük bıraktığındaysa gözlerini kapadı.

''Burada neler oluyor?''

Üstünü değiştirmiş, bir yere gider gibi bir hali vardı.

Rain'in kapıdan çıkmasıyla tepeye ulaşan araba korna çalmaya başladı ve bizi gördüğü anda çakıl taşlarını ezerek durdu.

Şoför kapısından çıkan kişiyle afalladım.

''Kayla?''dedim yüzümü buruşturarak.

Ardından istemsizce dudaklarımdan şunlar döküldü.

''Aman tanrım.''

Arabada oturan kişi Alex'ti. Ve doğrudan bana bakıyordu.

Kendime engel olamadan Rain'e döndüğümde O da bana bakıyordu. Bir an sonra öne atıldı ve Alex'e saldırmak için hareketlenen Kurt'u yakaladı.

Açıklamam gereken şeyler vardı. Ve bunun için fazlasıyla geç kalmıştım.

O, kapısını yeni açmışken Kayla söze girdi.

''Bende ihtiyacınız olan bir şey var.''

Continue Reading

You'll Also Like

128K 7.5K 43
TEXTİNG ASKER KURGUSU
139K 6.6K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
992K 48.7K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

182K 17K 36
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...