FEVERAN

By RumeysaGulhan

11.8M 59.5K 25.4K

GENEL KURGU #1 Asya Özkurt... Henüz yirmi yaşında, hayatın zorluklarıyla erkenden tanışmış bir genç kadın.. G... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
5.Bölüm
SERSERİ PATRONUM KİTAP OLUYOR!
KESİT -I
KESİT -II
KESİT -III
KESİT -IV
KESİT -V
ÖN SATIŞ-SATIŞ TARİHİ!
İKİNCİ KİTAP DUYURUSU!
İKİNCİ KİTAP- KESİT 1
İKİNCİ KİTAP - KESİT 2
İKİNCİ KİTAP- KESİT 3
ÇOK ÖNEMLİ AÇIKLAMA/İKİNCİ KİTAP BİLGİLENDİRMESİ
2. KİTAP RAFLARDA!🥳

4.Bölüm

225K 10.3K 3.4K
By RumeysaGulhan



Serseri Patronum, Epsilon Yayınları farkıyla çok yakında raflarda yerini alacak!

Kitap olacağı için, ilk 5 bölüm dışında diğer bütün bölümler kaldırılmıştır.

Burada yazmış olduğum bölümler ile kitap hâli tıpatıp aynı olmayacaktır. Daha farklı ve daha güzel bir Serseri Patronum sizleri bekliyor olacak... :)

ASYA

Başımdaki öyle ağrıyordu ki, gözlerimi bile açacak hâlim yoktu.

"Asya?"

O kalın sesi duydum...

"Yiğit..." Kolumda bir acı hissettim. "İyi misin?" Yavaşça gözlerimi araladım. "Hı?" Anlamayarak ona bakıyordum. "İyi misin diye sordum?'' Yutkundum.

Yanıma geldiğinde elini alnıma koydu. Sorusunu daha yeni idrak ederken, hafifçe başımı salladım. Kaldığım odaya bakmak aklıma geldiğinde, etrafıma baktım. Normal hastane odasıydı, koluma bakınca serum taktıklarını gördüm.

"Ne oldu bana?" Yanağımı okşadı. "Ateşin çıktı, hastaneye getirdim. Doktor da çok ateşi var yirmi dört saat müşahede altında tutmamız gerekiyor dedi. Yani anlayacağın bir gün sonunda uyandın ve ateşin düştü." Şaşkınca ona baktım. "Bir gün boyunca uyudum mu?" Başını salladı. "Evet."

Her şey aklıma birer birer gelmeye başlıyordu... Yatağıma gelip beni sarsması, telaşlanması.. Evet, ona adıyla hitap etmiştim. Utançla yüzüne bakamadım. Ne de olsa o benim patronumdu, değil mi? Adıyla seslenemezdim... Aramızda patron-çalışan ilişkisi vardı.

"Özür dilerim." Kaşlarını kaldırdı. "Ne için?" Dedi. "Adınızla hitap ettiğim için..." Omuzlarım çökmüştü.

Yiğit Bey seruma baktı. "Serumun da bitmesine az kaldı." Dedi. "Teşekkür ederim, hastaneye getirdiğiniz için." Ardından bakışlarımı kaçırdım.

Hiçbir şey söylemedi.

Arabada başımı boynuna gömmüştüm, o ise bana sımsıkı sarılmıştı. Bu kadarı çok fazlaydı... Bundan fazlası olamazdı, en iyisi artık uzak durmaktı. Yoksa kendimi durduramayacaktım.

Ya Selma haklı çıkarsa? Ya ona tutulursam, bir de karşılıksız aşkla mı savaşacaktım? Hayatım boyunca canım yanmıştı, daha ne kadar yanacaktı?

Artık aramıza mesafe koymalıydım. Benim hayal dünyam ile, onun hayatı bambaşkaydı. Kendimi kaptırırsam, canım yanardı.

Bir daha canımın yanmasına katlanamazdım... Her nefes aldığımda sol yanımdaki sancı kendini hatırlatırken; bir de sevdaya yenilemezdim...

Yıllar geçmesine rağmen annemin acısı hâlâ kor gibi yüreğime ateşler salarken, bir de aşkla mı uğraşacaktım? Bir de o mu yakacaktı yüreğimi?

Bunca yıldır çektiğim yetmezmiş gibi, bir hançer daha mı saplanacaktı kalbime?

Buna izin veremezdim, buna asla izin vermeyecektim!

***

Serumu çıkarttıklarında yavaşça toparlanıp odadan çıktım.

Yiğit Bey'in kapıda beklediğini gördüğümde burukça tebessüm ettim. Burada beni beklemişti, gitmemişti...

"Yiğit Bey?" Çekinerek onu süzdüğümde yumuşakça kolumu tuttu. "Ne oldu, daha iyi misin?" Şaşkınca ona baktım. Benim nasıl olduğumu mu düşünüyordu?

Bugün kaç kez iyi olup olmadığımı sormuştu...

Daha iyi hissediyordum. Son günlerde yaşadığım şeyleri kaldıramamıştım. Onun bana inanmaması, bana atılan o iftiralar...

Kafama o kadar çok takmıştım ki, sonunda hasta olmuştum. "İyiyim Yiğit Bey." Ateşler içinde kaldığımda, mecalim kalmamıştı. Şimdi ise gerçekten kendimi daha iyi hissediyordum.

Benim kolumu bırakmadı. Birlikte hastaneden çıktığımızda başıyla arabayı gösterdi.

Yiğit Bey arka koltuğa bindiğinde kararsızca durdum. Şoför sürücü koltuğuna geçtiğinde derin bir nefes aldım, sanırım ön koltuğa geçmem daha iyi olacaktı. Sonuçta sadece evde çalışan bir yardımcıydım, arka koltuk doğru olmazdı.

Hızla arabaya binip ön koltuğa oturdum, Yiğit Bey kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Şoför bana bakıp gülümsedi, onun bu hareketine gülümseyerek karşılık verdim.

Araba hareket ettiğinde biraz camı açtım, çok bunalmıştım.

"Asya Hanım, iyi misiniz?" Ona dönerek gülümsedim. "İyiyim, ayrıca hanım demene gerek yok." Sonuçta ikimiz de çalışandık. "Peki, Levent ben." Tebessüm ettim. "Asya, zaten biliyorsun." Dedim. "Biliyorum, çok geçmiş olsun." Ardından güldü. "Sonunda tanışabildik!" Dedi.

Selma dışında yeni bir arkadaş daha edinmenin sevinciyle kıkırdadım. Tam bir şey diyecekken susmak zorunda kaldım.

"Levent!"

Öyle bir gürledi ki, korkuyla ona döndüm. Derdi neydi bu adamın? Neden onu böyle sertçe uyarma gereği duymuştu?

"Bir sorun mu var Yiğit Bey?" Dedi Levent. "Boş boş konuşacağına sus ve şu arabayı sür!" Diye tısladı. "Yiğit Bey, sadece konuşuyorduk!" Dediğimde yumruğunu sıktı. "Konuşamazsınız! Zaten başım çatlıyor, beni deli etme kadın!"

Mavilerimiz buluştuğunda; sanki bütün dünya sustu. O an, tam da o an zaman durdu. Titrekçe aralandı dudaklarım, onun o öfkeyle bakan denizinde kaybolmak istedim. O gözlerde sonsuza dek kaybolmak...

Levent'in bakışlarını yüzümde hissederken mecburen önüme döndüm. Onun hâlâ beni izlediğini biliyordum, hissediyordum...

"Eğer onunla, eğer onunla tek bir kelime dahi konuşursan seni kovarım Levent! Duydun mu beni? Kovarım!"

Sırf benimle konuştuğu için mi kovacaktı? Tam itiraz edecektim ki dikiz aynasından onun çatılmış kaşlarını gördüm. Konuşmak istemeyip sustum.

Neden konuşmamı istemiyordu? Yalnızca arkadaş olsam, ona ne zararı olacaktı ki? Onu ilgilendirmediğini bilsem de ağzımı açamadım, zira onun şu an öfkeli olduğunun bilincindeydim.

Bakışlarımı yola çevirdim. O hâlâ beni izliyordu, bir saniye olsun gözlerini üzerimden çekmiyordu.

***

Uyanır uyanmaz saate baktım. Saat beşti... Başımdaki ağrı öylesine şiddetliydi ki, beni uykumdan uyandırmıştı.

Hızla yataktan kalkıp mutfağa gittim. İlaçtan bir tane aldıktan sonra kendime bir bardak su doldurdum.

"Asya?"

Yiğit Bey'in sesini duymamla korkuyla arkama döndüm.

Ödüm patlamıştı!

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu. "E-Efendim Yiğit Bey?" Tam yanımda durdu. "Ne yapıyorsun bu saatte?" Dudaklarımı ıslattım. "Şey, başım ağrıyordu da ilaç içmek için geldim. Şimdi gideceğim zaten." Dedim. "İyi." Dedi, hızla ilacı suyla birlikte içtim. Bardağı makineye yerleştirdikten sonra Yiğit Bey'e döndüm.

"İyi geceler Yiğit Bey."

Kolumdan tutup gitmemi engelledi.

"Asya..." Beni izliyordu... Hızla gözlerimi kaçırdım, bu adamın amacı kesinlikle beni öldürmekti! "Şey, ben gideyim artık." Dememe rağmen kolumu bırakmıyordu. Kolumu kurtarmaya çalıştım. "Levent'le arabadan sonra konuştunuz mu?" Yutkundum.

Bu onu ilgilendirmezdi! Nasıl hesap sorabiliyordu? "Neden merak ediyorsunuz?" Artık dayanamıyordum... "Söyle!" Sesini yükseltti...

"Yiğit Bey, başım çok ağrıyor." Bağırışlarını çekecek hâlim yoktu. Sesini alçalttı. "Konuşmadınız değil mi?" Gülümsemeden edemedim.

Sırf başım ağrıyor diye sesini alçaltmıştı. Kimseyi umursamayan, kimseyle ilgilenmeyen Yiğit Arslanoğlu benimle ilgileniyordu. İşin tuhaf tarafı; başımın ağrımasına bile dayanamıyordu.

Neden? Daha iki gün önce gördüğü kadın için neden böyle yapıyordu? Aklım almıyordu!

Ona sormak istediğim o kadar çok soru vardı ki ancak sormaya cesaretim yoktu. "Konuşmadık Yiğit Bey." Bu onu memnun etmiş olacak ki sırıtıyordu. "İyi, konuşmayacaksınız zaten. Gördüğüm veya duyduğum an onu yakarım. Tamam mı çiçeğim? O adamla konuşmak yok!" Çiçeğim...

Buz kesildiğimde önüme gelen saçları okşadı. Titrediğimi anlarken ondan uzaklaştım.

"Kimden duyacaksınız ki? Bizi konuşurken görseler bile niye size söylesinler?" Dedim. "Bütün çalışanların haberi var bundan, o herif ayağını denk alacak!" Şaşkınca Yiğit Bey'e baktım.

Bu iş gittikçe tuhaflaşıyordu!

Ne demek herkesin haberi vardı? Benim Levent'le konuşmam kimseyi ilgilendirmezdi ki! Bu adama batıyordu. Ben ne yaparsam yapayım, bu adama batıyordu!

Çekinerek yere baktım. "Yiğit Bey bir şey sorabilir miyim?" Çenemi tuttu. "Sor." Yüzüne baktım. "Neden bu kadar taktınız, gerçekten anlamıyorum. Neden Levent'le konuşmamı istemiyorsunuz?"

Derin bir nefes aldı. "Asya bana sinirleneceğim sorular soruyorsun." Ona yaklaştım. "Sadece nedenini merak ediyorum. Ben sadece sizin çalışanınızım! Benimle ne gibi bir derdiniz olabilir ki?" Anlamlandıramadığım onca şey vardı ki...

Yiğit Bey elini yanağıma koyduğunda sertçe yutkundum.

"Çünkü canım öyle istiyor."

Onu ne kadar zorlarsam zorlayayım bana bir şey anlatmayacaktı. Bunu bildiğim için yenilmişlikle başımı salladım.

"İyi geceler Yiğit Bey."

Daha fazla onunla uğraşmak istemiyordum. Bugün bir karar vermiştim, arkasında duracaktım. Mesafeli olacaktım, bu kadar basitti!

Adımı zikrettiğinde durdum. "Asya?" Ona döndüm. "Efendim?" Bana doğru birkaç adım attı. "Başın çok ağrıyor mu?" Sorusuyla birlikte gülümsememek için kendimi zor tuttum. "İlaç içtim, geçer birazdan." Dedim.

Beni merak ediyordu! Yiğit Arslanoğlu, hiç kimseyle ilgilenmeyen o adam çalışanının üzerine düşüyordu!

Omuz silkti. "İyi." Tebessüm ettim. "İyi geceler." Mutfaktan çıkar çıkmaz koşar adımlarla odama girdim.

Yastığa başımı koydum ve az önce yaşadıklarımı düşündüm.

Yiğit Bey beni her ne kadar yorsa da bir yandan da kıyamıyor gibiydi...

Gözlerimin önüne Yiğit Bey'in benim için nasıl telaşlandığı geldi, gülümsemeden edemedim. Nasıl telaşlanmıştı öyle...

Her ne kadar ondan uzaklaşacağımı söylesem de, bu zor gibi gözüküyordu. Ben ne zaman mutfağa gitsem arkamda beliriyordu. Nereye gidersem orada onu görüyordum. Bütün bu olanlar normal miydi? Yoksa ben kendimi mi kandırıyordum?

Çiçeğim...

Ne demek istemişti? Bana nasıl bunu söyleyebilmişti? Üstelik arabada Levent'le konuşmamı yasaklamıştı. Yaptıklarına anlam veremiyordum.

Ellerim sargıyı bulduğunda yavaşça okşadım. Gözlerimi kapatırken onun öpücüğünü yeniden tam yaramda hissettim.

"İyi, konuşmayacaksınız zaten. Gördüğüm veya duyduğum an onu yakarım. Tamam mı çiçeğim? O adamla konuşmak yok!"

Sesi zihnimde yankılanırken gözlerimi kapattım.

Bana ne yapıyorsun be adam?

İç çektim ve tavanı izledim.

"Nasip etmeyeceğin şeyin, hayalini kurdurma Allah'ım... Ne olur, yeniden bir yara açma kalbimde..."

Acıyla fısıldadım ve yüzümü yastığa yasladım. Bir kez daha savaşacak gücüm yoktu.

***

Bahçede çiçeklerin güzelliğine bakıyordum. Burası mükemmel bir yerdi, çok güzeldi. Yeşillik adeta insanın içini açıyor, iyi hissettiriyordu.

"Asya?" Dedi tanıdık bir ses, arkamı döndüğümde Levent'i gördüm. "Levent?" Telaşla ona bakıyordum.

Yiğit Bey herhângi bir yerden çıkarsa, biz biterdik! Eğer bir daha benimle konuştuğunu görürse, onun işine son vereceğini söylemişti. Onunla konuşmam doğru değildi.

Adama ne diyeceğimi bilemezken yutkundum. "Yiğit Bey'in bizi görmesi hiç iyi olmaz." Levent omuz silkti. "Boş ver Asya, bir şey olmaz." Rahatsızca yerimde kıpırdandım.

Eğer bizi görürse, kesinlikle sorun çıkarırdı! Bunu bildiğimden gerilmiştim. Söz konusu o heybetli adamdı, nasıl sakin kalabilirdim ki? Beni defalarca uyarmıştı...

İnşallah görmez diye mırıldandım kendi kendime, yoksa çıldıracağını biliyordum.

***

Levent yaşadığı komik olayları anlattığında kahkahalarla gülüyordum. Aslında eğlenceli bir insana benziyordu.

"Sonra beni gördüler!" Dedi, hâlâ gülüyordum.

İlk başta konuşmak için çekinsem de Levent beni çok güldürmüştü. Hem yeni bir arkadaş kazandığımı düşünüp, mutlu olmuştum.

"Asya!"

Duyduğum o sesle birlikte kaskatı kesildim. Sert sesi, yankılanmıştı. Korkuyla ona döndüğümde sinirden kıpkırmızı olduğunu gördüm.

"Yiğit Bey!" Dedim telaşla...

Biz bitmiştik!


Continue Reading

You'll Also Like

147K 14.6K 34
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
DİLVAN By Helin

General Fiction

3.9M 190K 57
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
3.1M 156K 66
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
1.6M 115K 28
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...