DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 316K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
2- RÜYA
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
11-HAYALET
12-UFAKLIK
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
16-OJE
17-İTİRAF
18-HASTANE
19-HEYECAN
20-YEMEK
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
40-ASLINUR
41-MÜDÜRLER
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

21-AÇIKLAMA

102K 5.1K 1.7K
By BURCUQUEEN

Kampa gelene kadar, yol boyunca, ağlamıştım. Artık gözlerimin şiştiği, kızarıklıkların morarmaya döndüğü sırada ağlamalarım dinmiş, yerini sessiz iç çekişlere ve ruhsuz bir hissizliğe bırakmıştı.

Gerçekten ciddi olarak düşündüğümde birkaç yıldır bu kadar kötü hissetmediğimi fark ettim.

İçimde oluşan o boşluk hissine o kadar sinirleniyordum ki, bu bende kayalıklardan aşağı atlama hissi uyandırıyordu.

Nasıl inanmıştım ben Barış' a?

Birinin duvarlarımı böylesine kısa bir sürede yıkmasına nasıl izin verebilmiştim?

Yolda Barış şoförü arayıp beni kulübeme kadar bırakmasını söylediği için beni kulübemin kapısına kadar bırakan adama ufak bir baş selamı verip iyi geceler diledim.

O da bana iyi geceler dileyip uzaklaşırken kapıyı tıklattım.

Hala bitmemiş olan hastalığım ve reglimden olsa gerek, midemi bayağı karıştırmak, fazla şarap içmek ve çok ağlamak bana yaramamıştı. Kusacak gibi hissediyordum.

Kapıyı açan Aslı önce gülerek açsa da benim berbat halimi görünce kısa süreli bir şok geçirdi. Derhal beni içeri aldı ve kapıyı kapattı.

Benim halimi gören Zeynep ve Ezgi de hemen yanıma gelirken söyledikleri şeyleri duymuyordum.

Aniden gelen kusma hissi ile onları itip banyoya koştum ve klozetin kapağını açtım. Aslı saçlarımı tutarken kusmaya başladım.

Kusmam durdu ama ben kendimi zorlayıp tekrar kustum. O yemeğin, içtiğim şarabın, tatlının midemden çıkmasını istiyordum. Onları hiç yememiş olmak, bu akşam bu yemeğe hiç gitmemiş olmak istiyordum.

Midemde bir şey kalmayana kadar kustuktan sonra Ezgi ıslak bir bez yardımıyla ağzımı sildi, Aslı saçımı topuz yaptı ve Zeynep'in uzattığı Listerine ile ağzımı çalkaladım, klozete tükürdüm.

Banyoda kenara oturuken arabada gözyaşlarımı dindirmiş olduğum gözlerimden tekrar damlalar süzülmeye başladı. Kendimi çok kötü hissediyordum. Kızlarda beni daha kötü yapmamak için bir şey sormuyorlardı.

Biraz ağladıktan sonra gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. Kızlarda benimle birlikte kalkarken aynaya ilerledim ve berbat görüntüme tiksintiyle baktım.

Rimelim akmış, yanaklarımda siyah lekeler bırakmıştı. Yanaklarım, burnum kızarmıştı. Gözlerim ise kızarma aşamasını geçmiş morarmaya başlamıştı.

Aslı gelip moraran göz altıma dokundu.

Acıdığı için inledim. Göz kırpmak bile canımı acıtıyordu.

" Ne yaptı sana? " diye sordu Aslı.

Onun da canı yanmış gibi bir ifade vardı yüzünde.

" O yapmadı, " diye fısıldadım. " Ben yaptım. "

Fazla ağlamaktan kısılmış ve çatallaşmış olan sesimi kullanamıyordum.

" Fiziksel olarak bir şey yapmadı değil mi? " dedi Zeynep endişeyle.

Başımı iki yana salladım ve gözlerindeki rahatlamayı gördüm.

" Ona güvenmiştim. " dedim zorla çıkan sesimle.

Ardından Ezgi beni bayoya itekledi.

" Banyo yap ve biraz rahatla. Sonra konuşuruz ya da yorgun hissedersen uyursun. " dedi.

Başımı tamam anlamında sallarken gözlerimin baygın baygın baktığının farkındaydım.

" Yardıma ihtiyacın var mı? " diye sordu Aslı.

Duş kabininin içindeki ufak tabureye oturdum ve başımı iki yana salladım.

Banyodan çıktıklarında kıyafetlerimi çıkarmaya üşenip o halde suyu açtım. Önce soğuk gelen su beni ürpertsede gittikçe sıcaklaştı. Sıcak dayanılmayacak hale gelince soğuk suyu da açtım.

Sıcağa yakın ılık suyun altında kaç dakika öylece oturdum ve düşündüm bilmiyorum ama kapım tıklatılınca biraz kendime geldim. Kıyafetlerimden kurtulup kendimden beklenilmeyecek hızda duş aldım ve çıktım.

Aslı'nın kapıdan uzattığı kedili askılı-şort geceliğimi de giydikten sonra Zeynep saçlarımı kuruttu. Hatta hoş bir mısır örgüsü yaptı.

Sonunda yatağıma oturduğumda kızlar etrafımı sarmıştı.

" Anlatacak kadar iyi misin? " dedi Ezgi.

Beni zorlamak istemeselerde gözlerindeki o endişeye bulanmış dizginlenemeyen merak oldukça belirgindi. Onların bilmeye ihtiyacı vardı, yoksa gece uyuyamayacaklarını biliyordum.

Yemekte olan her şeyi başından sonuna kadar, her ayrıntısı ile anlattım. Önce gülümseyen yüzleri sonlara gelince katıksız sinir ve hayal kırıklığı ile harmanlanmış üzüntüyü barındırıyordu.

Aslı kalkıp gitmeye çalıştı, Barış'ı bulup öldürmek gibi planlar vardı kafasında ama kızlar onu tuttu.

Olan olaylar ve bu olayları tekrar anlatmak beni çok yormuştu.

" Kızlar ben uyuyacağım, " dedim ve ilaçlarımı içip yatağıma yattım.

İçtiğim ilaçlarında etkisiyle derin bir uykuya dalmam uzun sürmedi.

----------

" Melis, uyan artık. " dedi Aslı.

Benim bile anlamadığım birkaç mırıltı çıkarıp diğer tarafıma döndüm. Uyumak istiyordum.

" Melis kalk yoksa kötü yollara başvuracağız. " dedi Zeynep.

Sonunda gözlerimi yavaş yavaş açtım. Aklıma dün gece olanlar gelince uykum biraz daha açıldı.

Yatakta doğruldum ve gözlerimi kırpıştırdım.

Sonunda uyandığımı gören kızlar rahatlayıp kendi işlerine dönerken bende kalktım ve banyoya gidip rutin işlerimi hallettim. Çıkmadan önce aynaya bir bakış attım. Sonra bakışlarım tekrar aynaya döndü ve gözlerim biraz açılırken ağzımda bir ' O ' şeklini aldı. Eş zamanlı olarak attığım çığlık kızların banyoya koşmasına yetmişti.

" Ne var, ne oldu ! " diye içeri endişeyle dalan Aslı ve Ezgiyle Zeynep'e döndüm.

" Yüzümün hali, "

Aynada tekrar kendime dönüp baktım. Gözlerim şişmiş, morarmış, kızarmıştı. Alnımda yeni bir sivilce daha çıkmıştı ve tek kelimeyle berbat görünüyordum.

" Of Melis bende bir şey var sandım. " dedi Zeynep.

" Bir şey var zaten! " dedim yüksek sesle.

" Evet, bir şey var. Bok gibi görünüyor olabilirsin ama, " deyip banyo raflarını gösterdi Aslı. " Milyon tane kapatıcımız, fondötenimiz, pudramız, sivilce kremimiz ve daha bir çok şey var. "

" En önemlisi de böyle mükemmel makyözlerin var. " dedi Ezgi.

Derin bir nefes aldım. Haklılardı.

" Şimdi Hasan'ı arayalım da yemekhaneden salatalık alıp gelsin. " dedi Zeynep. " Gözlerinin şişini biraz indirir. "

Hasan salatalığı getirene kadar kızlar da sivilce kremini sivilceme sürdüler ve salatalık gelince birer dilimini gözlerime koyup beni yatağıma yatırdılar.

Ben uzanırken Aslı konuştu.

" Onu öldürmeme izin vermediğiniz için geriye yapmamız gereken tek bir seçenek kalıyor. "

" Ne? " dedim gözlerim kapalı bir şekilde.

Gözlerim kapalıyken birilerini dinlemek daha zor oluyordu sanki.

' Çok karanlık, seni duyamıyorum Aslı. ' diye geçirdim içimden. Sonra da kendi düşünceme gözlerim kapalı olduğu halde gözlerimi devirdim.

" Dün gecenin senin için bir anlamı olmadığını, hala güçlü olduğunu göstereceksin. " dedi Aslı. " Gel kulübeye iki saat ağla istersen ama dışarda güçlü görünmek zorundasın. "

" O nasıl olacak? " diye sordum.

Aslında cevabını çok iyi biliyordum çünkü geçmişten tecrübelerim vardı.

Gülümse, her şey mükemmel gidiyor imajı ver.

" Biz senin dış görünüşünü halledeceğiz. Geri kalanını biliyorsun zaten. " dedi Ezgi.

" Tamam. " dedim.

" İlk adım, " dedi Aslı. " Kıyafetler. "

" Barış senin açık giyinmenden hoşlanmıyordu sanırım? " dedi Zeynep.

Kızların yüzünde oluşan, intikam isteyen gülümsemeyi görmesemde hissediyordum.

" Şey, sadece akşamları buluşurken kısa giyindiğim için beni çitlerin oradan aldığını falan söylemişti, " dedim. " Tam olarak o anlama gelmez. "

" Umrumda değil, " dedi Aslı. " Elimizdeki her kozu sonuna kadar kullanacağız. "

Çekmece sesleri duydum. Ve kızların 'Bu iyi, bu olmaz. ' tarzındaki yorumlarını.

" Kıyafetlerin hazır. " dedi Ezgi.

" Umarım çok kısa şeyler değildir, " dedim. " Bizim erkekleri de hesaba katın. "

" Onları bir şekilde şey yaparız, " dedi Zeynep. " Şu an önemli olan o adı ağza alınmayasıca pis insan. "

" Şimdi ikinci adıma geldik, " dedi Aslı. " Makyaj! "

Yeterince uzandığıma karar vermiş olmalılar ki, beni kaldırdılar. Aynaya baktığımda gözlerimdeki şişin büyük ölçüde indiğini gördüm. Kendimi tanıyordum, geriye kalan şişliğin de yarım saat kadar sonra ineceğine emindim.

Hazırladıkları kıyafetlere baktım. Beyaz, üzerinde kocaman pembe bir dudak olan ve göbeğimi açık bırakan yakası son derece açık bir tişört, şu ana kadar giydiklerim arasında en kısalardan biri olan siyah ince bir kemere sahip kot şort.

" Ben bunları giymem, bu tişört benim tarzım bile değil. " dedim gözlerimi büyüterek.

" Tişört zaten Ezgi'nin, " dedi Aslı. " Barış'tan alacağın intikamı düşün Melis. Ve giy şunları. "

Biraz düşünsem de sonunda ikna oldum ve giyindim.

" Erkeklere bizi yemekhanede beklemelerini söyledim, " dedi Aslı ve telefonunu yatağına fırlatıp ellerini ovuşturdu. " Şimdi gelelim makyaj işine. "

Beni masanın yanındaki sandalyeye oturttular ve üçü de etrafıma geçti. Ne yaptıklarını takip edemedim ama gözlerimi açıp aynaya baktığımda cidden güzel göründüğümü fark ettim. Kullandıkları kapatıcıları falan bilmiyordum ama gözlerim sanki dün güzel bir uyku çekmişim gibi normal görünüyordu. Biraz rimel ve göz kalemi de sürmüşlerdi. Alnımdaki sivilce çok dikkatli bakmadıkça belli olmuyordu.

Dudağıma sürdükleri şeftalili baby lipsi yememek için büyük mücadele verirken ayağa kalktım.

" Tebrik ederim kızlar, mükemmel olmuş. " dedim.

" Tabi malzeme iyi olunca, " dedi Zeynep.

Gülüp ona hafifçe vurdum.

" O zaman artık çıkalım? " dedi Ezgi.

Ben gözümdeki salatalık ve alnımdaki sivilce kremiyle uzanırken onlar hazırlanmışlardı. O yüzden hazırlanma gibi bir dertleri yoktu.

Şifon yerine koyduğum gözlüğümü alıp gözüme taktım ve dün olanları düşünmemeye çalışarak gülümsedim.

" Çıkalım! "

Yemekhaneye gelip yemeklerimizi aldık ve masaya, bizimkilerin yanına oturduk. Henüz kıyafetlerimi fark etmemişlerdi. Ayağa kalkmadığım sürece şortumu fark etmezlerdi ama tişörtüm için aynı şeyi söyleyemezdim. Gözlüğümü çıkarıp masaya koyduğum sırada Aras asabiyetle konuştu.

" O tişörtün yakası fazla açık değil mi Melis? "

Yanımda oturan Kaan tişörtün karnımı açıkta bıraktığını görüp konuştu.

" Hangi tişört, ben bir tişört göremiyorum? "

Dudağımı ısırıp kızlara bakmamla Aslı konuştu.

" Kızın başka kıyafeti kalmamıştı. Hepsi kirlide. "

" Kaç valiz kıyafet getirdiğini kendi gözlerimle gördüm. Hatta bir kısmını bana taşıttırdı. " dedi Kerem. " Bitmesi imkansız. "

" Dikkatini çekerim o bir sporcu. " dedi Zeynep.

" Her gün milyon tane kıyafet değiştiriyor. " diye tamamladı Ezgi.

" Sizin kıyafetlerinizden giyseydi? " dedi Aras.

" Giymek istemedim. " dedim.

Kaan sesini incelterek taklidimi yaptı.

" Giymik istimimiş. "

" Ben öyle konuşmuyorum. " dedim kaşlarımı çatıp.

Kaan ile kavga edersem belki bu konuyu unutabilirlerdi.

" Git ve üzerini değiştir Melis. " dedi Kerem konuyu kavgayla geçiştirmeme kanmayarak.

Biz tam itiraz edecektik ki, Hasan yardımımıza yetişti.

" Saçmalamayın abi biraz modern erkek olun. " dedi.

Ona minnet dolu gözlerle baktım ama sonra söylediği şeyle gözlerim büyüdü.

" Bakan olursa gözünü morartırız biter, "

Kızlarla itiraz edecekken Aslı bakışlarıyla hepimizi susturdu. Sanırım bunu kabul etmekten başka seçeneğimiz yoktu.

Erkekler istemeselerde bunu kabul ettiler. Bende derin bir nefes alıp geriye yaslandım ve gözlerimi Barışların masasına çevirmemle bir çift delici bakışla karşılaşmam bir oldu. Yüzünü inceledim. Belli belirsiz gözleri kızarıktı, uykusuz gibi görünüyordu. Masada Gülsu, Hazal ve Seda'nın olmaması dikkatimden kaçmasa da umursamadım.

' Seninle dalga geçmekten uyuyamamıştır, ' diyen mantığıma hak verdim ve ona iğrenircesine bir bakış atıp gözlerimi masama çevirdim.

Masaya dönmemle Kaan'ın ağzıma bir parça tost tıkıştırması bir oldu. Mecburen yerken ağzım dolu olduğu için Kaan'a sövemiyordum. Barış'a öyle havalı bir bakış attıktan sonra bu olay hiç iyi olmamıştı. Ağzımdaki tost parçasını çiğneyip yuttuktan sonra sinirle Kaan'a baktım. Nasıl bir yumruk atsam diye düşünürken bugünün Cuma olduğu aklıma geldi ve Kaan'ın ensesine sesli bir şaplak indirirken konuştum.

" Bugün Cuma enseni kapa! "

O kadar sert vurmuştum ki birkaç masa yanımızdaki insanlar sesi duyup bize bakmışlardı. Benim elim bile acımıştı.

Kaan'ın ensesine baktım. Kızarmıştı.

" Kızım dua et bugün açık giyindin. Yoksa seni eşek sudan gelene kadar kovalardım. " dedi.

Bense ensesine bu kadar sert vurduğum için üzülmüştüm.

" Fazla hızlı vurdum galiba. " dedim ensesini incelerken. " Ama hakettin. " diye devam ettim.

Daha da devam edecektim ama ağzımı açmamla Kaan'ın bir parça tost daha tıkması bir oldu. Masadakiler gülerken gözlerimi devirip tostu çiğnemeye başladım. Ben de bunu hak etmiştim sanırım.

Ağzımdaki tostu bitirmiştim ki, telefonuma bir bildirim geldi. Elime alıp baktığımda Aslı'nın Kedi Kızlar adlı WhatsApp grubumuza bir mesaj attığını gördüm.

" Barış tepsisini koymak için kalktı. Hadi sende kalk ve tepsini koy. Onun yanındayken de tip tip bakmayı unutma !!! " yazmıştı Aslı.

" Ben doydum, " deyip ani bir şekilde tepsimi aldım ve ayağa kalktım. Erkekler itiraz edecek gibi olsa da kızlar susturdu ve ben de Barış'ın gittiği yöne doğru tepsimi koymak için gittim. İkimiz aynı anda tepsimizi koyduk. Ben tam geri masaya gidecektim ki, Barış kolumdan tutup beni durdurdu.

" Melis konuşalım. " dedi.

" Hayır, " deyip kolumu kurtarmaya çalıştım ama bırakmadı.

Okuldan birkaç kişinin dikkatini çeksek de bizimkilerden kızlar hariç kimse fark etmemişti. Zavallı kızlar erkeklerin dikkatini başka yönlere çekmek için çabalıyorlardı.

" Konuşacağız Melis. " dedi Barış sert bir sesle.

Kimse konuşmalarımızı duymuyordu ama Barış'ın kolumu tuttuğunu görüyorlardı.

" Benim seninle konuşacak bir şeyim yok. Şimdi biri görüp de kavga çıkmadan kolumu bırak! " dedim sert ama yüksek olmayan sesimle.

" Birinin görmesi umrumda değil anlıyor musun? " dedi sinirle.

O sırada masaya geç kaldığım için kafasını kaldırıp bana bir bakış atan Kerem bizi gördü. Bakışları anında sinire bürünürken sandalyesini devirerek ayağa kalktı. Bunu gören Aras, Kaan, Hasan ve yemekhanenin tamamı Kerem'in gözlerini takip ederek bizi gördü.

Bizimkiler hızla bize yürürken konuştum.

" Eğer onlara bir şey söylersen seninle asla konuşmam, anlıyor musun? Tek bir kelime dahi etme! " dedim endişeyle.

O ise benim gözlerime odaklanmış, bana bakıyordu.

Kısa sürede yanımıza gelen Kerem Barış'ın elini koparırcasına benim kolumdan ayırıp geriye itti.

Barış sadece bir adım geriye giderken Kerem sinirle konuştu.

" Eline koluna hakim ol lan! "

Barış sonunda gözlerini benden çekip Kerem'e döndü.

" Olmazsam ne olur? " dedi her an kavgaya hazır olduğunu gösteren bir sertlik ve meydan okumayla.

Aras yumruk atmaya hazırlanan Kerem'i itip Barış'ın elmacık kemiğine içimi sızlatan aşırı sert bir yumruk attı.

" Bu olur! "

Barış'ın arkadaşları hemen gelirken Barış'da Aras' a bir yumruk attı.

Kavgada hangisi daha üstün gelir bilemiyordum, ikisi de birbirinden kashayvandı. Olay büyümeden aralarına girmeye çalıştım.

" Yeter, durun! " diye bağırdım.

Gözleri bana dönerken söyleyecek bir şey bulamayıp saçmaladım.

" Kamp kurallarını unutmayın! "

" Sikerim kamp kurallarını, bu şerefsiz niye kolunu tutmuştu senin! " dedi Aras.

" Y-yanlışlıkla koluna tepsiyi çarptım. " diye kekeledim. " Sonra da birkaç hakaret ettim. O da kolumu tutup hastalığımın iyileşip iyileşmediğini sordu. "

Yalan söylediğimi anlamalarına fırsat kalmadan Aslı araya girdi.

" Aras lütfen bırak, kavga çıkmasın. Kampın sonunda istediğini yaparsın. " dedi.

Aras önce tüm nefretiyle Barış' a baksa da sonradan konuştu.

" Melis'i hastaneye götürdüğün için bunu görmezden geliyorum. "

" Ama bir daha eline koluna sahip çıkmazsan biz çok güzel sahip çıkarız. " dedi Kaan.

Aras' a beni bile korkutan bakışlar atan Barış da Kerem'e dönüp bir kaç şey söyleyecek gibi oldu ama onun yerine arkadaşı Hakan konuştu.

" Nasıl sahip çıkıyormuşsunuz lan şimdi gösterin. "

Bizimkiler sinirlenselerde kızlarla onları zorla yemekhaneden dışarı çıkardık. Kalabalık dağılırken Barış'ın bana attığı bakışı gördüm.

Kızaran elmacık kemiğini ve attığı bakışı düşünmemeye çalışıp bizimkilere odaklandım.

----------

Mutlu gibi görünsemde aşırı sıkıcı ve kötü geçen bir günün sonunda hava kararmaya başlarken Hayalet'i dışarı çıkarmaya karar verdim. Gün boyunca bizimkiler bana baktıkları bahanesiye toplam altı kişiye yumruk atmışlardı.

Kızlarla yemekhanede olanlarla ilgili yeterince dedikodu yaptığımız için şimdi erkekler kulübelerindeyken rahat rahat dışarı çıkmak istiyordum.

Kızlara Hayalet'i yürüyüşe çıkaracağımı söyleyip Hayaletle beraber dışarı çıktım. Tasmasının ipini elimde tutarak yürürken bir yandan da ablama olan olayların geniş çaplı özetini anlatan bir mesaj yazıyordum. Mesajı attıktan sonra başımı kaldırıp Hayalet'in beni nereye getirdiğine baktım.

Çitlerin kenarına gelmiştik. Gözümde hemen anılar canlanırken Hayalet koşmaya başladı ve mecburen bende koştum.

Fakat koştuğu yeri görünce kendimi anında frenledim ama çok ani durduğum için ve Hayalet hala koştuğu için yere düştüm. Oturup dizimde açılan yaraya bakarken Hayalet'in koştuğu, sigara içen Barış beni fark etti ve sigarasını söndürüp çöpe atarak yanıma geldi. Elmacık kemiği kızarma evresini geçmiş, morarmıştı.

Yanımda diz çöküp yaramı inceledi.

" İyi misin? " diye sordu.

" İyiyim, " dedim kuru bir sesle.

Tam kalkacakken beni durdurdu. Cebinden çıkardığı peçeteyle yaramdaki hafif kanları silmeye başladı.

Yanında peçete taşımasına şaşırmıştım.

" Elçin yanağımdaki kanı silmem için vermişti ama kullanmadım, " dedi.

Benim bunu düşündüğümü bilecek kadar iyi tanımıştı beni. Olan olaylar aklıma gelince sinirlerim tekrar bozuldu.

Elini çekip konuştum.

" Yeter. "

Ayağa kalkmak için tekrar hamle yaptım ama beni tekrar durdurdu.

" Benimle mağaraya geliyorsun. " dedi.

Sesi emrivaki ve itiraz istemez bir tondaydı.

" Çok beklersin, " deyip ayağa kalktım.

O da benimle beraber ayağa kalktı. Ben geldiğim yoldan geri gitmeye başlayınca konuştu.

" İşleri ikimiz açısından da zorlaştırmak zorunda mısın? "

Ben daha ne olduğunu anlayamadan bacaklarımdan tutup beni omzuna attı.

Çığlık atmak üzereyken bizi biri bu halde görürse olacakları düşünüp vazgeçtim. Onun yerine beline yumruk atıp hakaret etmeye başladım.

" İndir beni gerizekalı ! "

Beni takmayınca tekrar konuştum.

" Seni öldürürüm anladın mı? " dedim.

O ise elimden Hayalet'in tasmasının ipini almakla yetindi. Yumruklarımdan hiç etkilenmiyor gibiydi.

" Arkada biri var mı? " dedi sadece.

" Ne zamandan beri birinin bizi görmesi hakkında endişe duyuyorsun? " dedim kinayeyle.

" Onun için endişelenmiyorum zaten. " dedi.

Sonra da ben söylemediğim için arkasına dönüp biri var mı diye baktıktan sonra önüne döndü ve yoluna devam etti.

" Neden sordun? " dedim merakla.

" Şu an olmayan tişörtünle çok pis dekolte veriyorsun. " dedi.

Bu beni yumuşatırken kendi kendime kızdım.

Ne zaman onun tek bir sözüyle yumuşayabilen aptal bir kız olmuştum? "

Bana yaptığı şeyler aklıma gelince yumruk atmaya devam ettim. Ve yol ona hakaret edip yumruk atmamla geçti.

Mağaranın yanındaki kayalıklara gelince beni yere indirdi. Sonunda ayaklarım yere değince derin bir nefes aldım ve kaçmaya çalıştım ama beni tuttu. Kayalıkları işaret etti.

" İn, "

" Neden, benimle oynamaya devam etmek mi istiyorsun? " dedim alayla.

Aferin Melis, böyle devam et. Onu kızdır.

" İn şu kayalıklardan. " dedi ve biraz üzerime geldi.

Biraz gözüm korkmuştu ama onun dediklerine uyacak değildim.

" Sen dün yaptığının adamlık olduğunu mu sanıyorsun? " dedim alaycı bir sesle devam ederek.

Bir anda üzerime geldi ve bağırdı.

" Sana kayalıklardan aşağı inmeni söyledim! "

Üzerime gelince yerimde sıçrayarak bir adım geriye gittim ve ayağım boşluğa geldi.

Harika!

Tam düşeceğim sırada beni belimden yakalayarak tuttu. Çok değişik bir konumdaydık. Sanırım dışardan sarılıyor gibi görünüyorduk. Birkaç saniye o konumda kaldık.

Beni bırakıp geriye gitti. Böylece ayağımı rahatça yere basabildim.

Az önceki gibi sert olmasa da aşağı inmemi söyleyen bakışlarla bakınca onu daha fazla kızdırmamak için dediğine uydum ve mantığım bana söverken yavaş yavaş aşağı indim.

' İradeni koru Melis, seni yumuşatmasına asla izin verme.' diye geçirdim içimden.

O da Hayaletle aşağı indikten sonra mağaraya geçtim ve çarşafın üzerine oturdum. Böcek olması riskini hayatımda ilk kez umursamayarak sırtımı kayaya yasladım. O da Hayalet'i serbest bırakıp yanıma geldi ve karşıma oturdu.

" Acele et işim var. " dedim gözlerine bile bakmadan ilgisizce.

" Ne düşündüğünü biliyorum, " dedi. " Ve düşünmekte de haklısın. "

" Evet haklıyım. " dedim.

Boğazım düğümlenmişti. Biraz daha burada kalırsam ağlayabilirdim. Gitmem lazımdı.

" Ama gerçekten düşündüğün gibi değil, " dedi.

Gitmem lazımdı!

" Hayır düşündüğüm gibi, " dedim ve ayağa kalkmak için yeltendim.

Beni tuttu. Bu günlerde beni tutmaya iyi alışmıştı ve sinirimi bozuyordu.

" Sana açıklama yapmama izin ver. " dedi.

Bana açıklama yapmasını deli gibi istesemde gözlerim dolmak üzereydi, daha fazla kalamazdım.

" Açıklamanı duymak istemiyorum. " dedim.

" Duymak zorundasın. " dedi.

Onu itip kalkmaya çalışınca ne kadar dirensemde beni yere doğru yatırdı.

Ağırlığını vermeden bacaklarıma oturdu ve kollarımı başımın her iki yanında sabitledi.

" Bileğim acıyor. " deyince tutuşunu gevşetse de bileğimi rahat bırakmadı.

" Beni bırak. Seni dinlemek istemiyorum. " dedim.

Hafifçe üzerime eğildi.

" Daha önce susmazsan seni nasıl susturacağım hakkında söylediğim şeyi hatırlıyor musun? " diye sordu.

Korkuyla yutkundum.

Gözleri gözlerime odaklanmıştı.

" Çabuk konuş. " dedim fısıldayarak.

Hipnotize olmuş gibiydim. Onun gözlerinden başka bir yere bakamıyordum.

" Dün gece boyunca hareketlerimde sonuna kadar samimiydim, " dedi.

'Hah, ' gibi bir ses çıkardım.

Samimiymiş!

" Gülsu'yu terk edeli çok olmamıştı. Elçin her ne kadar beni desteklese de Hazal, Seda ve Gülsu bana çok sinirliydi. Benimle bu konu hakkında bir kez daha konuşmak için kampta aramışlar, ama bulamamışlar. Sonra da Elçin ve Hakan'ın benim seni yemeğe çıkardığım hakkındaki konuşmalarını duymuş Hazal. " dedi.

Ona güvenmeli miydim?

" Sonra Gülsu bayağı kötü olmuş. Benim seni isteyerek yemeğe çıkaracağıma inanmadıkları için öyle mesajlar atmışlar. " diye konuşmasını bitirdi.

Bileklerimi bırakıp üzerimden kalktı ve yana geçip oturdu. Bende doğrulup bağdaş kurarak oturdum ve bileklerimi ovmaya başladım. Aslında acımıyordu ama düşünmem gerekiyordu ve bunun için zaman kazanmalıydım.

Barış'a güvenmeli miydim?

Mantığım hayır derken kalbim evet diye haykırıyordu.

Bileklerimi ovmayı bırakıp bakışlarımı Barış'a çevirdim.

" Sana neden inanayım ki? " dedim.

Bunu dememi bekliyormuş gibi cebinden telefonunu çıkardı ve bir şeyler yazdı. Telefonunu bana uzattığında bunun bir haber olduğunu gördüm. Okumaya başladım.

ŞÜPHELİ ÖLÜM!

Ailesiyle birlikte Antalya'ya tatile gelmiş olan 21 yaşındaki Savaş Vuran, annesi tarafından odasında hareketsiz halde bulundu. Oğlunun yerde hareketsiz yattığını gören anne, 112 ekiplerinden yardım istedi. Eve gelen sağlık ekipleri Savaş Vuran'ın hayatını kaybettiğini belirledi. Olay yerine gelen polis ekipleri ise 21 yaşındaki gencin ölümünün şüpheli olması nedeniyle soruşturma başlattı. Evdeki incelemenin ardından ünlü iş adamı Vuran'ın oğlu Savaş'ın cenazesi otopsi için Antalya Adli Tıp morguna gönderildi. Sonuçlara göre gencin intihar ettiği açığa çıktı.

Haberin devamını okumadan sayfadan çıktım ve telefonu Barış'a uzattım.

" Senin adına gerçekten çok üzgünüm, " dedim. " Ama sarhoş olmuştun. Bunları kendi isteğinle anlatıp anlatmadığını bilemem. "

Tekrar telefonundan bir şey açtı ve bana uzattı.

Gülsuyla mesajları.

Okumak istemesemde kendime engel olamadım ve telefonu aldım.

Yukarılara çıktım ve Barış'ın Gülsu'yu terk ettiği için yanıtsız bıraktığı, biz yemeğe gitmeden önceki mesajlarına geldim. Gülsu milyon tane mesaj atmıştı ama Barış cevap yazmamıştı. Aşağı inmeye devam ederek dün gece attığı mesajlara geldim. Zaten gördüğüm birkaç mesajı okuduktan sonra ben arkamda Barışla mekandan dışarı çıkarken attığı bir kaç mesaja gözüm takıldı.

' Barış bana bir açıklama yapmak zorundasın tamam mı? O sürtüğü neden yemeğe çıkardın!? '

' O kızı sadece intikam için yemeğe çıkardığını söyle. '

' O kızı sadece intikam için yemeğe çıkardığını söylemene çok ihtiyacım var. '

' Sana ihtiyacım var Barış. '

Mesajları okuyunca gözlerim doldu. Gülsu'ya karşı içimdeki sinir ikiye katlandı.

Ne yani, hepsi bir yanlış anlaşılma mıydı?

Beni ağabeyinin ölüm haberini kendi elleriyle okutacak ve o acıyı tekrar yaşayacak kadar umursadığını fark edince kendimi çok kötü hissettim ve yanına yaklaşıp ona sarıldım. Kafamı omzuna koyup gözlerimi kapatırken o da aynı şeyi yaptı.

" Bana o haberi okutmak zorunda değildin, " diye mırıldandım.

Cevap vermedi, sadece kollarını sıkılaştırdı.

Ayrıldıktan sonra yüzüme baktı.

" Düzeldik mi? " diye sordu.

Ona ' Evet düzeldik. ' deyip bir daha sarılmak istedim ama kendimi frenledim.

Barış'a ne ara bu kadar değer vermeye başlamıştım? Evet ağabeyinin olayına çok üzülüyordum ve beni Ceren konusunda en iyi anlayabilen kişi şüphesiz oydu ama...

Bizimkileri düşündüm.

Ne yapmalıydım?

" Düşünmeye ihtiyacım var. " dedim Barış'a ve onu orada bırakıp ayağa kalktım.

Hava garip bir şekilde esmeye başlamıştı ve üşümüştüm.

" Bunu al. " dedi ve bana kenardaki ince siyah ceketini attı.

" Sen? " dedim.

Bir an 'Ben senin hasretinle yanıyorum. ' diyecek gibi baksa da,

" Üşümüyorum. " dedi.

Kararsızca ona baktıktan sonra acele etmem gerektiği için başımı sallayıp iyi akşamlar diledim ve ceketi giyip oradan uzaklaştım.

Giydiğim şorttan daha uzun gelen ceketi üşümemden çok açık olan kıyafetlerimi kapatması için verdiği belliydi. Bu bile kalbimi yumuşatmaya yeterken geri dönme isteğimi bastırıp Hayalet'i aldım ve hızla kayalıklardan yukarı tırmandım. Onu mağarada o kadar düşünceli bir halde bırakmak hoşuma gitmiyordu.

Dün o kadar ağladığımı, kustuğumu nasıl bu kadar çabuk unutabilmiştim?

Ben Barış'tan nefret falan etmiyordum. Hatta Barış'a karşı iyi duygular bile besliyordum.

Ama bizimkiler haricinde kimseye bu kadar sırrımı söylememiştim ve korkuyordum. Yarı yolda bırakılmaktan korkuyordum. Bu duyguyu daha önce hiç yaşamamıştım. Bana tamamen yabancıydı.

Barış'ın ceketindeki kokusunu içime çekerken ne yapmam gerektiğini hala kestiremiyordum. Sanırım gerçekten düşünmeye ihtiyacım vardı.

Birine bu kadar güvenmek ve onu önemsemek iyi değildi. Özellikle de düşmanım olan birini. En yakınlarımla kavgalı olan birini.

Uzak durmalı mıydım?






Arkadaşlar bossasdancer adlı kullanıcının yazdığı hikayeyi okumanızı tavsiye ederim.

Continue Reading

You'll Also Like

50.7K 3.5K 10
。⁠◕Bu his çok tuhaftı onlar benim gerçek ailemdi ama bir o kadarda uzaklardı...◕⁠。
4.9M 379K 55
Alara Yılmaz babasının başantrenörlüğünü yaptığı milli erkek voleybol takımının kaptanına aşık olur... '300423
116K 3.6K 19
Merhaba arkadaşlar ben Ayşe Bayraktar bu Yaz öküzüm adlı kitabın ikisi dier wattpadımda sorun çıktığı için kitabım 18 uncu bölümde kalmıştı çok yorum...
1K 100 25
TUA KİTABIDIR FİVE HARGREEVES ELENA BLACK iyi okumalar