❆ Tehtit ❆ #Wattys2016 [...

Por ruhununsimgesi

1.9K 509 303

Kim olduğunu bilmiyorsan eğer ne anlamı kalırdı ki diğer her şeyin? Bakıyor ama göremiyorsan, dinliyor ama an... Mais

❆ TANITIM ❆
❆ 1. Bölüm ❆
❆ 2. Bölüm ❆
❆ 3. Bölüm ❆
❆ 4. Bölüm ❆
❆ 5. Bölüm ❆
❆ 6. Bölüm ❆
❆ 7. Bölüm ❆
❆ 8. Bölüm ❆
❆ 9. Bölüm ❆
❆ 10. Bölüm ❆
❆ 11. Bölüm ❆
❆ 12. Bölüm ❆
❆14. Bölüm❆
❆ 15. Bölüm❆
❆ 16. Bölüm ❆

❆ 13. Bölüm ❆

87 23 2
Por ruhununsimgesi


Farklı göründüğüm kadar farklı hissediyordum kendimi. Sanki ben değildim bu. Başka biri olmuşum gibiydi her şey.


Semum'la duvar arasında kalmak artık şaşırtıcı gelmemeye başlamıştı mesela. Onun beni bu şekilde kendine hapsetmediği gün yoktu nasıl olsa. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan öylece bakıyordum ona.


Tabi ki o da bana. Ezberlemek ister gibi, aklından bir daha çıkarmamak ister gibi. ''Öyle güzelsin ki.'' Dedi dikkatle bakarken. Şu an böyle bir elbisenin içinde ne kadar da rahattım (!) oysaki.


Hayatta giymem, yapmam dediğim şeyleri yapıyordum ve bunlar bana yakışıyor muydu sahiden? Arkama toplanmış dalgalı saçlarımı eline aldı, eğildi ve saçlarımın kokusunu içine çekti.


Gözlerini kapatmıştı bunu yaparken. Kalbim hızla çarpıyordu. Elbisenin dekoltesinden, kısalığından ve parlaklığından olan rahatsızlığımı unutmuştum bir anda.


Ben de bu görüntüyü dikkatle kazıdım aklıma. Öyle güzeldi ki. ''Nereye gideceğiz?'' Gözlerini açtı ve saçlarımı bıraktı. Bir elini belime koyup kendine çekti.


Diğer eli hala duvardaydı. Sağ bacağımın yanında duran sol bacağını büktü. Bana doğru eğildi. Sanırım dizi bacağımın yanında kalan dizi duvara temas ediyordu çünkü oldukça uzun bir boyu vardı.


Fakat bu hareketiyle boy farkımız azaldı. Zaten topukluların verdiği avantaj da vardı.


Beni duvardan iyice çekti ve kendine yaklaştırdı. Dışarıdan gören birisi bu durumumuzu oldukça yanlış yorumlayabilirdi. ''Semum?'' Gözlerini gözlerime kenetledi.


''Evet?'' Gözlerimi kırpıştırıp ''Nereye gidecektik?'' Çarpıkça gülümsedi. ''Amacım güzel bir yemek yedirmekti sana ama...'' Kalbim hızlandı. Boğazım kurumaya başladı tekrar.


İçimdeki çocuğun elleri boğazıma tırmanmıştı sanki yeniden. Neden böyle tepkiler veriyordu anlamıyordum ama onu ilk gördüğü anda böyle yapıyordu işte.


Özellikle bazen beni sınamak ister gibi bütün duygu tohumlarını aynı anda döküyordu içime ki o daha kötüydü. Şu anki gibi.


''Ama?'' Daha güçlü tuttu beni. Biraz daha eğildi, dudaklarıma yaklaştı. ''Ama... Gidemeyeceğiz.'' Dudaklarından yayılan sıcak ve nemli soluk dudaklarıma çarparken her an bayılabileceğimi düşünmeye başlamıştım.


''Neden?'' Gülümsedi. ''Çünkü seni benden başka kimse görsün istemiyorum.'' dedi. Bu kadar yakın olmamız benim için hiç iyi değildi. ''O zaman ben üstümü değiştireyim.'' deyip kollarından kurtuldum.


Tabi ki birkaç saniye sürecekti kurtuluşum. Kollarından kurtulduğum an tekrar göğsüne çarptım. ''Hayır, değiştirme. '' Daha fazla uzatmadım konuyu. Belimden elime indirdiği eliyle mutfağa yöneltti beni.


Tam olarak onu arkamda hissetmek çok tuhaftı. Mutfağa geldiğimizde beni sandalyeye oturttu.Önüme koyduklarını büyük bir iştahla yiyordum ki bana baktığını görünce tüm yediklerim boğazımdan geliyordu az kalsın. 


''Sen neden bir şey yemiyorsun?'' Yüzündeki gülümseme ürkmeme neden olsa da ben de ona gülümsedim.Tekrar lokmamı ağzıma aldığımda önümdeki tabağı itti ve masaya kendi oturdu. 


Ben şaşkınca ona bakarken bana doğru eğildi ve boynumu yukarı kaldırdı. Gözlerime dikkatlice baktıktan sonra dudaklarımdan öptü.


Dişleriyle ağzıma tam olarak alamadığım lokmanın dışarıda kalan kısmını ısırdı. Ben şaşkınlık ve heyecanla durmuş ona bakıyordum. Lokmamı zorla yuttuktan sonra ''Ne yapıyor...'' Tekrar dudaklarıma saldırdı.


O kadar şiddetliydi ki ne yapacağımı bilemiyordum. Bir anda masayı itti. Onun bu hareketiyle şaşkınlığım artarken beni kucağına aldı. Oturma odası olduğunu düşündüğüm bir odaya götürdü ve beni uzun koltuğa oturttu.


Ben hala konuşamayan bir çocuğun çevresindekileri anlamaya çalışması gibi neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Yanıma oturdu ve yeniden öpecekti ki ellerimi göğsüne koyup onu hafifçe ittirdim.


Ellerime bakarken ''Çok... Çok hızlı her şey.'' dedim. Kıpkırmızı olduğumun ve utançla kasıldığımı hissediyordum. Göğsüne koyduğum ellerimi yukarı kaldırdı ve boynuna doladı.


Ona dönmek zorunda kaldım. ''Sen istemeden hiçbir şey olmayacak Esila.'' Başımı salladım. Gözlerimizin birbiriyle konuşmasına izin verdik. Aramızda harflerden oluşan görünmez bir köprü vardı ve o köprüden ulaşıyorduk birbirimize.


Sarıldı. Sıkıca. Ben de karşılık verdim ona. Başımı boynuna sakladığımda başını kaldırdı. Gözleri kapalıydı yine. Gülümsedim ve boynuna sakladım tekrar kendimi.


O da aynısını yaptı. Boynuma gelen saçları yana itti ve açtığı alana uzun süren bir öpücük bıraktı. İliklerime kadar titrediğimi hissettim. Ondan bu kadar etkilenmem normal olamazdı öyle değil mi?


Bende saçlarıyla oynadım. Hani okyanustaki dalgalara benzetmiştim saçlarını, kendimi de onun içindeki bir balık. Şu an öyle hissetmiyordum sanki. Şu an o okyanusun derinlerine, en diplerine hiç çözülmeyen bir zincirle bağlanmış bir kuş gibiydim.


Özgürdüm ama aynı zamanda tutsak. Bir elimle başını sağa yatırdım ve açıkta kalan alanı öptüm. O an Semum'un duraksadığını ve kaskatı kesildiğini hissettim.


Derin derin nefes alıp vermeye başlamıştı. Korkuyla kasıldı kalbim. Yanlış bir şey mi yapmıştım? Bir anda beni koltuğa kendini de üstüme bıraktı. Parmaklarını dudaklarımda gezdirdi. Daha sonra gözlerini kapattı ve alnını alnıma yasladı.


Hızla inip kalkan göğsünden sakinleşmeye çalıştığını anladım. ''Bu...'' Derin bir nefes aldı. ''Bu çok zorlaşıyor artık. Sen... Seni gördüğümde öyle bir istekle kavruluyor ki kalbim, onu dinlememem imkansızlaşıyor.''


Boğuk ve aynı zamanda kısık sesi kalbimin derinliklerine saplanmıştı sanki. Benim de kalbimin istekle kavrulduğunu nasıl söyleyebilirdim ki ona? Üstümden kalktı.


Elini uzattı kalkmam için. Tuttum elini. ''Şey... Ben üzerimi değiştireyim?'' Hızla başını salladı. Gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Odaya gittim.


Tam üstümü çıkartırken buraya yaklaşan adım seslerini duymamla kireç kesmem bir oldu. Kapıdaki gölgeden orada olduğunu anladım. Kalbim hızla çarpıyordu.


Korkudan ve heyecandan ağzım kupkuru olmuştu anında. Kapıdaki gölge hareketlendi. İçeri girecek miydi? Şimdi?


Fakat girmedi. Adım seslerinin uzaklaştığını anladığımda rahat bir nefes aldım. Dolabın içine daha dikkatli baktım. Elbiselerin olduğu kısmı geçip pantolon bölümüne yöneldim.


Buz mavisi bir pantolon üzerine beyaz bir tişört giydim. Saçlarımın bozulmadığını fark ettiğim için herhangi bir değişiklik yapmadım. Tam odadan çıkacaktım ki bir hırka çarptı gözüme. Onu da giyip dışarı çıktım.


Evi tam olarak bilmediğim için koridorda dümdüz ilerledim. Aralık bir kapıyı gördüğümde içeri girdim. ''Semum?'' Birden karşımda gömleğinin tüm düğmeleri açılmış bir şekilde bana bakan Semum'u görmemle afalladım.


Gözümü kapatıp ''Özür dilerim.'' Dedim ve kapının arkamda kaldığını düşünüp ilerledim ki kapı yerine Semum'un çıplak göğsüne çarptım. Yanaklarımın alev aldığını hissetmem çok da zor değildi.


Ellerimi gözümden aşağı indirdi. ''Özür dilemene gerek yok.'' Dedi ciddi bir ses tonuyla. ''Sen iyi misin?'' ''Evet.'' Bir tuhaflık vardı sanki. ''Emin misin?'' ''Hadi gel, dışarı çıkalım.'' Başımı salladım ama bir tuhaflık vardı, bundan emindim.


Dışarı çıktığımızda kollarının arasına çekti beni. Her ne kadar rahatlasam da gerilmiş ve şüphelenmiştim işte. Bir şey vardı ama neydi o? Yürümek iyi gelmişti. O evde yalnız başımıza kalamazdık ki biz.


İyi de gece olduğunda tekrar dönecektik oraya? O zaman ne olacaktı? O her an dibimde biterken nasıl uzak kalacaktık? Kalbim hızla atıyordu. Neler oluyordu? Hayatım bir film gibi gözlerimin önünde çekiliyormuş ama yönetmen ben değilmişim gibi hissediyordum.


Kontrol bende değildi. Karar verme, seçme özgürlüğüm yoktu. Ben düşünceler alemine dalmışken Semum'un durduğunu ve tüm kaslarının kasıldığını fark ettim.


Gözlerinde bir cehennem oluşmuştu sanki. Yanıyordu aynı zamanda da yakıyordu. Gözlerini takip ettiğimde kısa süreli bir şok geçirmiştim. Perseus ve Herakles tam karşımızda dikiliyorlardı.


''İhanetin bedeli ağırdır Semum.'' Ne? Ne ihaneti? ''Her şeyin bir bedeli vardır Perseus. Tıpkı verilen sözlerin tutulmadığında olduğu gibi.'' Perseus'un gerildiğini hissettim.


''Sözler olması gereken şeyler için verilir Semum. Olmayacak bir hayal için çabalaman boşuna.'' Semum kaşlarını çattı. Ellerini sıktı. ''Hayaller var edilmek için beklerler Perseus.''


Perseus iyice gerildi. ''Ya önünde büyük engeller varsa, o zaman da hayal diyebilir misin bunun adına Semum?'' Semum gülümsedi. ''Hayaller gerçekleştirilmeyi bekler dediysem engeller yok edilmez demedim Perseus. Çünkü engeller de yok edilmek için vardır.''


Perseus sinirli bir tonuyla şu sözleri söyledi: ''Yanlış biliyorsun Semum. Engeller yok edilmek için değil, durdurmak için vardır. Ve oldukça engeli olan biri kendi faydası için onların yok edilmesinden bahsetmemeli.''


Herakles'e döndüğümde beni izlediğini fark ettim. Dikkatle beni inceliyordu. Acıma okumuştum bir anda gözlerinde. ''Yanlış taraf, her zaman engellerin olacağı anlamına gelir Semum, dikkat et.''


''Eğer takılıp kalırsam onları yok edecek başkaları da gelir peşimden, merak etme sen Perseus.'' Perseus'un ismini bastırarak söyledi. ''Göreceğiz Semum.'' Semum tamam anlamında başını salladı. ''Elbette göreceksin Perseus, hem de en acı bir şekilde.''


Perseus sıktığı ellerini serbest bıraktı ve hışımla arkasına döndü. Herakles gözlerini benden ayırmadan Perseus'u takip etti. Tamamen gittiklerinde Semum'a döndüm.


Fakat o hala onların gittiği yöne bakıyordu. ''Semum?'' Bana doğru döndü. ''Neden ona baktın?'' Afalladım. ''Ne?'' Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. ''Neden Herakles'e baktın?''


Cevap vermedim. Bu neydi şimdi? ''Sana bir soru sorduğumda cevap ver!'' diye bağırdığında sinirlerim artık iyice bozulmuştu. ''Saçmalıyorsun! Bağırmadan konuş benimle!''


Sinirle arkamı dönüp yürüyordum ki kolumdan çekti ve peşimden sürükledi. ''Bırak beni! Bıktım artık, senin bir oyuncağın değilim ben! Ne istersen onu yapacak bir kukla hiç değilim!'' diye bağırdığımda sırtım çok sevdiği duvarla(!) buluşmuştu.


Gözlerinde yanan alevler ürkmeme neden olsa da belli etmemeyi başarmıştım. Kurtulmak için çırpınırken kollarımı kaldırıp duvara yasladı.


''Evet haklısın! Sen benim kuklam değil bir parçamsın! Anladın mı?'' Neden aşağıda kalmıyordu? Neden son söz hep onun oluyordu. ''Şimdi söyle neden ona baktın?''


''Bana bakıyordu.'' Başını yana çevirip derin bir nefes aldı. ''Ve sen de ona baktın öyle mi?'' ''Hayır, Semum, bana bakmasının nedenini anlamaya çalışıyordum.''


Yüzünü yaklaştırdı yüzüme doğru. ''Ne olursa olsun benden başkasına bakmayacak o gözler anlaşıldı mı?'' Başımı salladım. Kollarını çekip ellerini belime doladıktan sonra yürümeye başladık.

∞∞∞


Büyük bir gürültü sonrası uyandım. Çevreme bakındığımda içeride kimsenin olmadığını fark ettim. Fakat bir şey dikkatimi çekmişti. Yatmadan önce pencerenin açık olmadığından emindim.


Fakat şimdi açıktı ve rüzgar yüzüme çarpıyordu. Bacaklarım titremeye başlamıştı bile. Korkudan boğazım kurumuştu. Ayağı kalkıp pencereye doğru yürümeye başladım.


Korkudan elim ayağıma dolanmıştı sanki. Kalbimin sesi kulaklarımı sağır edecek gibiydi.


Pencerenin önüne geldiğimde bir not kağıdı olduğunu fark ettim. Çığlık atmamak için ellerimi ağzıma götürdüm ve sıkıca kapattım.


Kağıdı elime almamla düşürmem bir olmuştu çünkü elim titriyordu, gözlerim dolmuş, önümü görmemi engelliyordu. Eğilip düşürdüğüm kağıdı aldım. Okumamla çığlıklarımı koyuvermem bir oldu.


Odanın kapısı hızla açıldığında ben yere yığılmıştım. Semum hızla yanıma geldi ve yere çöktü. Ellerini omzuma koyup beni sarstı ama kendime gelemezdim. Elimdeki kağıdı fark etti ve aldı.


Yüzü dehşet ifadesine bürünürken ben akan gözyaşlarıma hakim olamıyordum. ''Sen de bir ENGELSİN Nemesis ve inan biz seni yok edebileceğiz.'' Semum'un bir şeyler söylediğini görebiliyordum ama duyamıyordum.


Az önce içeri girmiş ya da girmişlerdi ve bana öldüreceklerini söyledikleri bir mesaj bırakmışlardı. Gözlerimin kapandığını fark ettiğimde kafamda tek bir soru vardı: Beni öldürmek isteyenler kimlerdi?



İvittt, hepinize tekrardan merhaba. Dün atmama rağmen bugünde yeni bir bölüm attım, inşallaj beğenerek okursunuz. Ama hiç yorum yapmıyosunuz ya çok üzülüyorum. Beğeniyor musunuz, beğenmiyor musunuz hiç bir şey bilmiyorum. Lütfen oy ver yorumlarınızı eksik etmeyin. Önemle rica ediyorum bunu sizden. Son olarak koskacaman öpücükler ve sıcacık kalpler gönderiyorum size... Kendinize iyi bakın tehditçilerrr ♡♥♡♥♡♥♡

Continuar a ler

Também vai Gostar

1.3M 53.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
Eftalya Por esmaa

Ficção Adolescente

422K 20.7K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
1.5M 49.7K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
1.7M 100K 61
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.