DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 316K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
2- RÜYA
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
11-HAYALET
12-UFAKLIK
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
16-OJE
17-İTİRAF
19-HEYECAN
20-YEMEK
21-AÇIKLAMA
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
40-ASLINUR
41-MÜDÜRLER
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

18-HASTANE

105K 5.6K 2.7K
By BURCUQUEEN

Arkadaşlar "yb" , " yeni bölüm " tarzında yorumlar yapmanıza gerek yok çünkü bu tür yorumlar bölümün gelişini hızlandırmıyor. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi falan yazarsanız daha mutlu olurum.

İyi okumalaar!

Multimedya : Barış

Önce susmuş olan, anlattıklarımı sindirmeye çalışan Aslı'yı süzdüm. Evet sakladığım şeyler olduğunu biliyordu fakat bu kadarını tahmin etmiyordu.

Zeynep'e baktım. Şaşkınlıktan dili tutulmuş gibiydi. Kesinlikle benim hareketlerimden bir şey fark etmemişti.

Ne kadar da iyi bir oyuncuydum (!). Bu düşüncem utanmamı sağladı ve bakışlarımı kaçırdım.

Ezgi'ye baktım. Sanırım bu durumda en çok şaşıran ve hazmedemeyen oydu. Aramızdaki en hassas kız o olduğu için bana herkesten çok alınacağını, ama hepsinden önce affedeceğini adım gibi biliyordum.

Bakışlarımı onlardan alıp ellerime çevirdim. Bundan nefret etsem de etrafta peçete göremediğim için burnumu çektim. Zaten gözlerimdeki yaşlarda anlatmaya başladığımdan beri hiç durmadan akıyordu.

Bana bakan Ezgi bunu yapmaktan nefret ettiğimi bildiği için cebinden çıkardığı peçeteyi bana uzattı. Ona minnettar bir bakış attım.

" Bir şeyler karıştırdığını biliyordum ama, " dedi Aslı. " Bu kadar büyüğünü tahmin etmiyordum açıkçası. "

Peçeteyi burnuma götürdüm ve kocaman sümkürdüm. Bu ses hep kızları güldürürdü.

Ezgi ve Aslı hafifçe tebessüm ederken Zeynep hiç duymamış gibi hala düşünüyordu.

Kızlara anlatırken olayların azıcık ayrıntısına inmiştim. Ne zaman, nerede buluştuğumuzun, ne için buluştuğumuzun yanında aramızda geçen ve benim hoşuma giden birkaç diyaloğu da anlatmıştım.

" Bilmiyorum Melis. " dedi Ezgi. " Bunu uzun süre bizden saklaman gerçekten kötü hissettirdi ama Aslı olaylarını az çok bildiğim için ona o dönemler kırgın olduğunu, gururuna yenilip anlatamadığını da anladım. O yüzden kızamıyorum da. "

Ne deseydim ki? Haklıydı.

" Detaylı olarak düşününce artık hatanı anlamış gibi görünüyorsun. " dedi Zeynep.

Aslı devam etti.

" Tabi bu sana trip atacağımız gerçeğini değiştirmez. "

Ezgi Aslı'nın sözünü kesti.

" Yine de bizim sonsuza kadar kardeş olduğumuzu aklından çıkarma, ne olursa olsun. "

Hafif azalan göz yaşlarım bu dedikleriyle şiddetlenirken dördümüz sarıldık.

" Bizler kedi kızlarız, nasıl aramız bozuk olabilir ki? " dedi Zeynep.

" Sizi çok seviyorum. " dedim.

----------

Ter içinde uyandım. Karnım ağrıyordu. Midemin bulandığını derinlerde bir yerlerde hissediyordum ama karnım, belim ve bacaklarımın başlangıç yeri o kadar çok ağrıyordu bulantıyı hissetmiyordum.

" Kızlar. " diye seslendim.

Sesimin gür çıkacağını düşünmüştüm fakat gür çıkmaktan çok uzak olmakla birlikte ben bile kendi sesimi çok zor duymuştum.

Hafif öksürüp boğazımda hissettiğim o tırtıklı şeyin gitmesi için yutkundum.

" Kızlar, " diye birkaç kere daha seslendim.

Sonunda Ezgi sesimi duymuş olacak ki kalkıp gözlerini ovuşturarak yanıma geldi.

" Bir sorun mu var? "

" Ben çok kötüyüm, " dedim.

Kıvranmak istiyordum fakat ona bile mecalim yoktu. Karnıma saplanıp duran sancı ne yapsam azalmazdı.

" Bekle, " dedi ve koşa koşa gidip ışıkları açtı.

Aslı ve Zeynep'i uyandırdı ve hepsi başıma geldi.

" Erkekleri aramalıyız, " dedi Aslı.

" Yürüyelim, " dedim. " Onların yanına yürürken ararsın. "

Aslı başını salladıktan sonra Ezgi tişörtümü değiştirmeme yardım etti. Daha doğrusu ben onun tişörtümü değiştirmesine yardım ettim.

" Saat gece iki, " dedi Zeynep. " Hastaneye gitmeliyiz. "

Zeynep ve Aslı koluma girip yürümeme yardımcı olurken Ezgi kapıyı açtı.

Dışarı çıktık.

Barış' ın bir arkadaşıyla beraber kulübenin önünde sigara içtiğini gördüm.

Bu çocuk ne kadar da içiciydi!

Gözlerimiz buluşunca bana ne oluyor der gibi baktı. Karnım bir sancı ve mideme bir bulantı daha girince olduğum yerde kaldım.

" Melis iyi misin? " dedi Zeynep.

Birkaç saniye öyle kaldım.

" Aras telefonu açmıyor, şarjı bitmiş olmalı. " diyen Aslı Kerem'i aramak için harekete geçmişti ki, Barış yanımıza geldi.

" İyi misin? " dedi.

" Oradan nasıl görünüyorum? " dedim.

Bu halimle bile ona laf yetiştirebildiğime inanamıyorum.

" Hastaneye gitmeliyiz. " dedi birden.

" 'Yiz' derken, erkekleri arayacağım ve beraber hastaneye gideceğiz, sen değil. " dedi Aslı.

" Erkeklerin ehliyeti var mı? " dedi Barış.

Aslı başını iki yana salladı.

" O zaman tek çareniz benim, " dedi.

Aslı tam itiraz edecekti ki, durumumu gören Ezgi konuştu.

" Acele edin kız burada bayılacak siz hala didişiyorsunuz. "

Aslı bana baktı. Durumum cidden kötü olmalı ki,

" Pekala, " dedi. " Gidelim. "

Barış bana biraz daha yaklaşıp kucağına almak için hamle yapmıştı ki Aslıyla Zeynep aynı anda konuştu.

" Hey, yavaş gel! "

" Ben kendim yürürüm. " dedim.

Ama ilk adımımda karnıma bir ağrı saplanınca inledim ve Barış kızları umursamadı. Beni kucağına alırken sadece benim duyabileceğim bir şekilde mırıldandı.

" Baş belası. "

Kampın çıkışına doğru yürüdük. Kapıdan geçerken güvenlik bizi durdursa da Barış onu takmayıp kapıdan geçmişti.

Kampın sahibi olmak çok havalı bir şey!

Şu an modeline bakamadığım ama oldukça lüks görünen arabaya ilerlerken Zeynep konuştu.

" Senin ehliyetin var mı? "

Zeynep'e tip bir bakış atınca hepimiz ' Tabiki var bitch, ' tarzında bir cevap beklemiştik.

" Yok, " dedi hepimizi şaşırtarak. " Ama bir arabam ve yeterince param var. "

----------

Kolumda damarı bulmaya çalışan ama iki kere denemesinde başarısız olan hemşireye sinirle baktım. Ağlayacaktım neredeyse.

Hastaneye ne zaman serum taktırmak için gitsem bu oluyordu. Damarlarım ince olduğu için çoğu hemşire serumu takmakta zorlanıyor, birkaç başarısız denemeden sonra anca takabiliyordu.

Sonunda serumu takabilen hemşire yatağa yatmamı önerdi ama reddettim. Benden önce kimin yattığını bilmediğim bir yatağa asla yatamazdım.

Ya hastalıklı ya da pis biri yatmışsa?

" Bayılacak haldesin ama hala şu saçma titizlik huylarını bırakmıyorsun, " dedi Aslı.

Omuz silktim.

Barış gelirken ne olur ne olmaz diye yanımızda getirdiğimiz ince yeleği Ezgi'nin elinden aldı. Biz anlamsız bakışlar atarken zekasını bir kez daha konuşturdu ve benim başımı koyacağım yere yeleği serdi.

" İlk kez olmayan beynini kullandın. " diye mırıldandım yatağa uzanırken.

" Senin beynin var da ne oluyor, kullanmıyorsun. " diye yanıtladı beni.

Onu takmayıp kızlara baktım. Aramızdaki dialoğa şaşırmış gibi görünüyorlardı.

Onlara aramızda olan onca şeyi anlatmış olsam da kampta birbirine düşman gibi görünen iki insanın tek kalınca böyle konuşması onlara garip gelmiş olmalıydı.

Şimdi bunları düşünmenin sırası değildi, gözlerimi kapattım ve serumun içindeki ağrı kesicinin etki etmesini beklemeye başladım.

Ölüm gibi geçen bir süre sonra artık serumun sonlarının kaldığını fark ettim. Uykum gelmişti ama uyuyamıyordum. Cidden rahatsız bir durumdu. Ama onun haricinde karın ağrım geçmişti ve iyi hissediyordum. Ayrıca doktor üşüttüğüm için birkaç ilaç yazmıştı.

Antalya'nın ölüm gibi olan sıcağında nasıl üşüttüğümü hala anlamıyordum ama Aslı vantilatörden dolayı hasta olduğumu savunuyordu.

Ezgi'nin,

" Serum bitti, " diyen sesini duyunca gözlerimi açtım.
Bana serum takan hemşire geldi ve ben ona öldürücü bakışlar atarken serumu çıkardı.

Koluma taktığı pamuk ve bandın üzerine biraz baskı uygularken ayağa kalktım. Barış yürümeme yardım ederken kızların duymayacağı bir şekilde fısıldadı.

" Anlatmışsın? "

Başımı evet dercesine salladım.

" Erkeklere de anlattın mı? " dedi.

O uyku sersemliğiyle biraz saçmaladım.

" Tövbestağfurullah sen canına mı susadın tabiki anlatmadım. "

Bu yanıtımla dudağının kenarı kıvrıldı.

Barış' ın çarpıkça güldüğünü gören kızlar hemen ikimize bakmaya başladılar. Yine ne düşünüyorlardı acaba?

Birkaç dakika sonra arabanın yanına ulaştığımızda Barış benim koltuğumun kapısını açtı ve kendi de binmek üzere şoför koltuğuna ilerledi.

O sırada WhatsApp'tan bir mesaj geldi.

Ezgi sadece dördümüzün bulunduğu 'Kedi Kızlar' adlı grubumuza bir fotoğraf atmıştı. Fotoğraf yüklenince bunun bir gelinlik resmi olduğunu gördüm.

Ne alaka olduğunu düşünürken Aslı ve Zeynep'in attığı randomlarla ne amaçla attığını anladım.

Barış ve benim evleneceğimi ima etmişti.

Şu anki sersem halimle onunla uğraşamayacağım için sadece ters ters bakmakla yetindim. Komik değildi.

Barış kampa doğru sürerken Aslı konuştu.

" Bu olanları kimseye anlatmazsan seviniriz Barış, "

Barış dikiz aynasından ona bir bakış attıktan sonra ağır bir şekilde başını salladı.

Bu çocuğun her hareketi neden böyle havalı ki? Hayır insan bir kere rezil falan olur ama yok. Bir havalar bir havalar, gören de ejderhası var sanar.

Saçmaladığımı fark edince gayet rahat olan koltukta rahat bir konum aldım ve kapanmak isteyen gözlerimin isteğine uyarak gözlerimi kapattım.

Aslı'nın ,

" Melis uyuma daha kulübeye gelmedik, " diyen sesini duyunca gözlerimi açılması için zorlarken Barış'ın sesi duyuldu.

" Bugün çok yoruldu , uyusun. Ben taşırım onu."

Sonrasında bizim kızların kısık sesle söylenmelerini duysam da serum taktırdıktan sonra rahatlamaya giren bedenimin uykuya dalması çok uzun sürmedi.

----------

Herhangi bir şeyin sesiyle falan uyanmadım. Gece doğru düzgün uyumadığım halde gayet dinlenmiş olarak kendi irademle gözlerimi açtım. Bu da benim dengesizliğimin bir göstergesiydi sanırım. Kızlar ve Hayalet uyuyordu.

Pencerelerdeki perdeler çekilmiş olduğu için odanın loş bir görünümü vardı. Loş ortamlardan pek hoşlanmadığım için elimi biraz uzatıp perdeyi az bir şey açtım.

Açmamla kapatmam bir oldu , keskin ve aşırı parlak olan güneş ışığı gözlerimi acıtmıştı.

Perdeyi tekrar açma girişiminde bulundum fakat o da gözlerimi sıkıca kapatıp perdeyi tekrar kapatmam ile sonuçlanınca perdeyi yavaş yavaş , alıştıra alıştıra açmaya başladım. Perdeyi yeterince açabildiğimde gözlerim parlak güneş ışığına alışmıştı. Memnuniyetle zafer sırıtışımı yaptım. Sonra ne kadar mal olduğumu düşünüp kendi kendime söylendim.

Hayır saçmalamayın uyku sersemi falan değilim!

Yataktan kalkarken aklıma gece geldi. En son arabada uykuya daldığımı hatırlıyordum.

Kulübeye nasıl gelmiştim ?

Bir uyur gezer olmadığıma göre ve kızlar da beni uyandırmadan rahat bit şekilde taşıyacak kadar güçlü olmadığına göre ...

Beni Barış taşımıştı!

Bu ihtimal gayet düzenli atan kalp ritmimin sanki çekiçle vurulmuş bir demirin titremesi gibi hızlı atmasına neden olurken sanırım düşünmem gereken şey Barış'ın beni nasıl taşımış olduğuydu ama ben çekiçle vurulmuş bir demirin nasıl titreyeceğini düşünüyordum.

Banyoya girdim ve yüzümü yıkayıp kendime geldim.

Barış beni nasıl taşımıştı?

Acaba ağır mıydım ?

Barış beni daha önce de kucağına almış ve hiç zorlanmadan taşımıştı. O anılar yüzümün kızarmasına neden olurken baygın bakışlarla aynaya baktım.

Aynaya bakmamla gözlerimi kocaman açıp ufak çaplı bir çığlık atmam bir oldu. Alnımın ortasında kocaman ve korkunç bir sivilce çıkmıştı. Regl dönemlerimde hep sivilcem çıkardı zaten ama hiç bu kadar büyüğü çıkmamıştı. Sivilceme iğrenerek baktıktan sonra gözlerimin altında da mor halkalar olduğunu fark ettim.

Uykumun açılması ve gece gittiğim hastanenin kirini hem fiziksel hem de psikolojik olarak atmak için bir duş almaya karar verdim. Duştan sonra da biraz BB krem ve biraz da pudra yardımıyla sivilcemi, göz altımdaki morlukları kapatırdım.

----------

Duş almış , saçlarımı kurutmuş , sivilcemle göz altımı mükemmel bir şekilde olmasa da malzemelerimin yettiği kadar kapatmış ve günün ilerleyen saatlerinde karnımın ağrıma ihtimaline karşı ağrı kesicimi içmiş halde Hayalet'in tasmasını tuttum. Dikkati sivilcemin üzerinden çekmesi için rimel de sürmüştüm.

Dış görünüşümün makyajsız halinin aksine kendimi iyi hissediyordum.

Sahilde yürümeye başladım. Hava biraz sıcak olduğu ve kahvaltıya ortalama bir saat olduğu için sahilin uzak köşelerindeki tek tük insanlar dışında sahilde kimse yoktu. Bu daha rahat olmamı sağlarken Hayalet'in tasmasını çıkarıp özgürce oynaması için onu serbest bıraktım. Sonra ben de büyük bir şemsiyeyle gölge altına alınmış birkaç şezlongdan birine uzandım.

Gözlerimi kapatıp dinlendirirken duyduğum sesle yerimde sıçradım.

" Hiç gece acilen hastaneye gitmiş ve ağır bir serum yemiş biri gibi görünmüyorsun. "

Ses Barış'a aitti. Benim irkilmeme sırıtıp yanımdaki şezlonga bana dönük olacak şekilde oturdu. Benim regl olduğumu bilmesi onun yüzüne bakamamamı sağlasa da kaçamak bakışlar atıyordum. Yüzümü dikkatle inceledikten sonra tekrar konuştu.

" Tabi alnındaki kapatmaya çalıştığın sivilceyle göz altındaki mor halkaları saymazsak. "

" Çok mu belli oluyor ? " dedim endişeyle.

" Hayır , " dedi omuz silkerek. " Sadece ben fazla dikkatliyim. "

Dediği gibi olmasını umdum. Gerçekten de dikkatli biriydi çünkü. Dün gece için ona teşekkür etmem gerektiği aklıma geldi ve utana sıkıla konuştum.

" Ben dün için gerçekten teşekkür ederim. "

" Öncelikle, bundan utanmana gerek yok. Gülsu bu şeyi bahane ederek bana dediklerini yaptırmaya çalıştığı için alışkınım. "

Gülsu'nun adını duyunca yüzüm düşse de devam etti.

" Ve sonralıkla , her şeyin bir bedeli vardır diyerek klişeleşmek istemiyorum ama üzgünüm. Bunun bir bedeli var. " dedi.

Gözlerim irice açılırken ona baktım.

" Saçma saçma konuşma. Haluk musun sen ? " dedim.

Bana attığı anlamsız bakışlardan dediğim şeyi anlamadığını anladım ve düzeltme ihtiyacı duydum.

" Güneşin Kızları diye bir dizi var, oradaki Haluk. " dedim.

Gözlerini devirdi.

" Haluk umrumda değil , senin ödemen gereken bir bedel var. "

Barış'a sinir olmaya başlarken konuştum.

" Neymiş o bedel ? "

" Benimle yemeğe çıkmanı istiyorum. " dedi.

" Yani , randevu gibi mi ? " dedim.

Hayır hayır. Bunu sesli söylemiş olamam.

Yüzüne o her zaman bana karşı kullandığı çarpık gülümsemesini eklerken konuştu.

" Hayır , sadece benimle yemeğe çıkmanı istiyorum. "

Saçlarımı çekme isteğimi bastırıp soğukkanlılığımı koruyarak yanıt verdim.

" Senin sevgilin var , bunu duyarsa hoş olmaz. "

" Aslında pek sevgilim sayılmaz ," dedi.

" Nasıl yani ?" dedim.

" Dün gece onu biraz terk etmiş olabilirim."

Sevincimi belli etmemeye çalışıp içime gömerken hala soğukkanlılığımı korumak için üstün çaba harcadım.

" Yine de düşman olduğum okulun en en sevmediğim gıcık öğrencisiyle bir yemeğe çıkmak istediğimi sanmıyorum. "

" Nazlanma bu kadar, " dedi.

Kalbim cidden çekiç vurulmuş demir titremesi kadar hızlı atarken nefes alış verişimin hızlanmaması için de üstün çaba harcamaya başladım. Yutkunup konuştum. Ya da saçmaladım.

" Ay iyi ki bir hastaneye götürmüşsün. O kadar taşıdın falan eyvallah da, bedel işi büyük sıkıntı. "

Bir ağır ağabey edasıyla kurduğum cümle onun sırıtışını genişletirken konuştu.

" İçinde bir yerlerde ağır ağabey tarafı olduğunu biliyordum. "

Gözlerimi devirsemde kurduğum cümlenin saçmalığına bende gülmüştüm.

Bunun üstüne bir de karnım guruldayınca kızardım. Barış gülerek elinde olduğunu görmediğim sneakersi bana attı.

" Al bir sneakers ye . " diye alıntısını da yaptığında gülmeden duramadım.

Yeri geldiğinde ağır , yeri geldiğinde eğlenceli ve her daim havalı olmayı nasıl başarıyordu ?

Sneakers'i açtım. Çikolata görünce yemeden durur muyum?

Asla.

" Ee, bedel işine ne diyorsun ? " dedi.

" Beni bir çikolatayla kandırabileceğini mi düşünüyorsun ? " dedim gözlerimi kısarak.

" Evet. " dedi çok normal bir şeymiş gibi.

Yarısını yediğim çikolatadan büyük bir ısırık daha aldıktan sonra konuştum.

" Benim bu numaralara karnım tok. "

Cümleyi kurarken tekrar guruldayan karnım kahkaha atmasına neden olurken çikolatayı onun ağzına tıktım. Çikolatayı yere tükürüp kulübesine koşmasını ve deli gibi dişlerini fırçalamasını bekliyordum. Ben öyle yapardım yani. Ama o sanki ben az öce yarısını hunharca yememişim gibi çikolatayı yemeye başladı.

Ona ters bir bakış atarken şezlonga çıkmak için uğraşan Hayalet ve yavaş yavaş kulübelerinden çıkan insanlar gitmem gerektiğinin işaretiydi.

Şezlongda doğrulup Hayalet'in tasmasını takarken Barış konuştu.

" Teklifimi bir düşün derim. "

Ayağa kalkıp ona baktım.

" Kızlara sorarım. " diye mırıldandıktan sonra Hayalet'in tasmasını tutarak kulübeye doğru yürümeye başladım.

Arkamdan,

" İlaçlarını içmeyi unutma. " dediğini duymuştum.

Continue Reading

You'll Also Like

116K 3.6K 19
Merhaba arkadaşlar ben Ayşe Bayraktar bu Yaz öküzüm adlı kitabın ikisi dier wattpadımda sorun çıktığı için kitabım 18 uncu bölümde kalmıştı çok yorum...
131K 7.2K 66
Tehlike Çetesi serisinin 3. kitabıdır.
173K 8.1K 30
0553******* kişisi sizi "DOLABIMDA Kİ PREZERVATİFİ HANGİNİZ ÇALDI LAN!"adlı gruba ekledi. 0537******* kişisi grubun adını "ÜZERİNDE DENEMEK İÇİN BAB...
748K 8.7K 34
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !