DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 316K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
2- RÜYA
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
11-HAYALET
12-UFAKLIK
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
17-İTİRAF
18-HASTANE
19-HEYECAN
20-YEMEK
21-AÇIKLAMA
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
40-ASLINUR
41-MÜDÜRLER
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

16-OJE

110K 5.6K 3.1K
By BURCUQUEEN

Merhaba.

Evet uzun zamandır bölüm gelmiyor ve evet hepiniz sonuna kadar haklısınız fakat burada açıklayamayacağım fazlasıyla geçerli sebeplerim var.

Hikayemi kötü yönde eleştiren insanlara teşekkür ederim yanlışlarımı söyledikleri için ama hala bu kitabı başka kitaplara benzetip seviyesiz ve saçma bir şekilde konuşan insanlar var. Onlar için daha fazla açıklama yapmayacağım çünkü kimsenin emeğini çalacak kadar kötü bir insan değilim.

Bölümü sabırla beklediğiniz için teşekkürler.

İyi okumalar!

Çitlerin oraya geldiğimde ağaca yaslanmış sigara içen bir adet Barış görüş alanıma girdi. Telefonumu çıkarıp fotoğrafını çekip 'sanatsal' diye Snap atmamak için kendimi zor tuttum. Bir insana sigara içmek bile yakışır mıydı?

Yanına biraz daha yaklaşınca beni fark etti. Sigarasından son bir nefes çekip yandaki çöp kutusuna bastırarak söndürdü ve çöpe attı.

" Nasıldı? " dedi bana dönüp.

" Ne nasıldı? " dedim.

Anlamamıştım.

" Beni kesmek diyorum, nasıldı? "

O görüş alanıma girdikten sonra beni görmediği için fırsattan yararlanıp azıcık daha yavaş yürüyerek onu kesmiş olabilirdim. Peki bunu nasıl fark etmişti? Hayalet de bende gayet sessizdik.

Kendi kendime omuz silktim. Ona bunu söyleyecek değildim.

" Ne saçmalıyorsun? "

Bana bakıp hafifçe sırıttı ve önüne döndü. Hayalet'i hiç zorlanmadan kucağına alıp çitlerden geçti ve dönüp bana baktı.

" Ne bakıyorsun? " dedim.

" Geçmeyi düşünüyor musun, yoksa Hayalet gibi kucağıma alarak mı geçirmemi istersin? " dedi.

Gözlerimi devirdim.

"Sadece senin geçmeni bekliyordum."

Çitlerden geçip Hayalet'in tasmasını elinden aldım. Mağaraya doğru yürümeye başladım. Arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlıyordum. Tempolu bir şekilde yürümeye devam ederken konuştum.

" Beni çitlerde değil, mağarada bekle bundan sonra. Birileri görebilir. " dedim.

Gözlerini devirdiğini görmekten çok hissettim.

" Geç vakitlerde buluşuyoruz ve sen hep kısa şeyler giyiyorsun. İkimizin okulunda da fazlasıyla abaza var. Mağaraya gelene kadar o tayfadan birileriyle karşılaşacak olursan. " dedi ve sustu.

Bu kadar düşünceli olmasına cidden şaşırmıştım. Onu odunun teki olarak tanıyordum.

" Kampın başlarında neden mağarada bekliyordun beni? " diye sordum.

" O zamanlar seni sürtük bir kız olarak tanıyordum. " dedi.

Omzumun üzerinden ona atabildiğim en ters bakışı attıktan sonra tam konuşmaya başlayacaktım ki, sözümü kesti.

" O zamanlar dedim. " dedi.

Konuşmamaya karar verip önüme döndüm. Dışardan bir sürtük gibi mi görünüyordum yani?

" Dışardan bakılınca bir sürtüğe mi benziyorum? " dedim.

Uzun bir adım atıp benimle aynı hizada yürümeye başladı.

" Hayır, sizin bize ilk eşek şakası yaptığınız gün Gülsular senin hakkında bazı şeyler söylemişti. " dedi.

Kaşlarımı çattım.

" Ne söylemişlerdi? "

" Gereksiz şeyler. " dedi.

Konuyu daha fazla uzatmayıp yine sustum. Sinirimi belli etmemeye çalıştım. Kampın sonuna kadar sabretmeliydim. Aksi halde kendi koyduğum kurallara uymamaktan korkuyordum.

Yürümeye devam ederken Barış konuştu.

" Bana ne yaptıracağını hala söylemedin. "

Yüzüme yavaş yavaş pis bir gülümseme yayıldı. Neden böyle birden duygularım değişiyordu anlamıyordum.

" Sabret, " dedim. " Az kaldı. "

Sonrasında mağaraya kadar sessiz bir şekilde yürüdük.

Mağaranın oraya ulaştığımızda önce ben kayalardan aşağı indim. İnerken belim nedensizce biraz ağrımıştı ama sorun olmamıştı. Sonra ise Barış Hayalet'i kucağına alıp indirdi. Ayağındaki sorun geçmişti, sanırım. Bana belli etmiyor da olabilirdi.

Beraber mağaraya girdiğimizde el fenerinin ışığını yaktım ve çarşafta böcek olmadığına emin olduktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp bağdaş kurarak oturdum.

Barış da benim karşıma bağdaş kurarak oturduktan sonra yüzüme dik dik baktı.

Ona en şirin gülümsememi, ya da şirin olduğunu sandığım ama maymuna benzeyen gülümsememi, atarak cebimdeki ojeyi çıkardım.

Önce elimdeki şeyı görmek için kaşlarını kaldırdı. Sonra ise gözleri yavaşça büyüdü.

" Asla. " dedi ve ayağa kalkmak için hamle yaptı.

İki elimle omuzlarından tutarak onu durdurdum.

İstese ellerimi itip kalkardı ama kalkmadı.

" Yapman gereken tek şey bana oje sürmek, ne kadar zor olabilir ki? " dedim.

Dışardan normal görünsemde içimden yüz ifadesinin aldığı şekillere kahkahalar atıyordum.

" O şeyi elime bile almam. " dedi.

" Senin sözlerini tutan bir insan olduğunu sanıyordum, gözümdeki konumunu değiştirme. " dedim.

" Umrumda değil. " diye cevapladı.

" Ya hadi Barış, söz vermiştin. " dedim.

" Kılıbık mıyım lan ben? Ne o öyle sevgilisine oje süren erkekler gibi. " dedi.

" Ben senin sevgilin değilim, sen de kılıbık değilsin. Bunu kendi isteğinle değil, benim isteğimle yapıyorsun. " dedim.

" Hala umrumda değil. " dedi. " Ne yaparsan yap, o şeyi elime hayatta almam. "

" Öyle deme Barış, hayatta almayacaksın da nerede alacaksın? " dedim.

Bir an 'ahirette' diyecek gibi baktı ama sonra omuz silkti.

" Hiçbir yerde. "

Ben de Melis' sem, Barış' ı bana oje sürmesi için ikna ederdim.

' Taramalı tüfek taktiği diyorsun yani? ' dedi iç sesim.

'Aynen öyle, ' diyerek onu onayladım.

Uzun zamandır uygulamadığım bu taktik kesinlikle etkili bir yöntemdi.
Hiç susmadan karşımdaki kişiyi ikna etmek için konuşur, ölümüne saçmalardım. Gitmek isteyince gitmesine engel olurdum. Sonuç olarak, ya beni ya da kendisini öldürürdü. Ya da istediğim şeyi yapardı. Öldürmek haram olduğu için şu ana kadar bu taktiği denediğim herkes ikna olmuştu.

' Başlayalım, ' diye geçirdim içimden ve konuşmaya başladım.

" Sen bana söz vermiştin, sözünü tutmak zorundasın. Çünkü insanlar sözlerini tutar. Biz bir iddiaya girdik. Ben geçen girdiğimiz iddiada senin ayağını bile yıkamıştım..."

---------

" ... Ve işte o devlette böyle verilen söz tutulmadığı için yıkılmış. Aynısının Türkiye' ye olmayacağı ne malum? Küçük bir sözden bir şey olmaz deme. Damlaya damlaya göl olur. "

Barış ben ilk konuşmaya başladığımda fazla umursamasa da sonradan sıkılmış, gitmeye çalışmış, ben engel olunca da çarşafa uzanmış ellerini başının altına koyup gözlerini kapatmıştı. Ben de hemen yanına bağdaş kurmuş konuşmaya devam etmiştim.

Ne zamandır konuşuyordum, bilmiyordum fakat itiraf etmeliyim ki bu taktiğe en uzun dayanan kişi Barış olmuştu.

" Ee, ikna oldun mu? " dedim.

Cevap vermedi.

Omzundan sarsıp tekrar konuştum.
" Barış? "

Yine cevap vermedi.

Yoksa, uyumuş muydu!

" Aa Gülsu senin burada ne işin var? " dedim gerçekten uyuyup uyumadığını anlamak için.

Tepki vermediğine göre, uyumuştu.

" Barış! Uyansana hayvan uyan. " diyerek omuzlarından tutup sarsmaya başladım.

Gözlerini açtı.

" Bitti mi konuşman? " diye sordu hafif uykulu bir sesle.

" Bitmedi. Ve sen sonuna kadar dinleyeceksin. " dedim.

Birden yattığı yerden kalkınca benim müthiş reflekslerim olmasaydı az kalsın kafalarımız çarpışacaktı.

" Sonunun geleceğini sanmıyorum. " dedi.

Başımla onayladım. Konuşmaya kaldığım yerden devam edecektim ki, ben konuşmadan kendisi konuştu.

" Konuşmaya devam edersen seni susturmak için farklı yöntemlerim var. "

" Nasıl yöntemler? " dedim merakla.

Genelde beni susturmak kolay olmazdı.

" Senin tercih etmeyeceğin, fazlasıyla etkili yöntemler. " dedi.

Kaşlarımı çattım. Benim tercih etmeyeceğim, fazlasıyla etkili yöntemler ne olabilirdi?

Aklıma Hush Hush serisinde Patch aşkımın Nora'yı öperek susturması gelince Barış' ın omzuna hemen bir yumruk attım.

" Çok acıttın, sen ne kadar da güçlü bir kızsın Yüce Melis. " diye benimle dalga geçti.

Oturduğum yerde dikleşip onu omuzlarından geriye ittim. Boş anına geldiği için geriye düştü ve sırtı zeminle buluştu.

" Bana bak, eğer bir daha böyle ayıplı imalar yaparsan seni çok kötü yaparım. " dedim tehditkar bir şekilde işaret parmağımı göğsüne vurarak.

Çok hafif üzerine eğildiğim için yüzüne değen uzun saçlarımı yüzünden çekti ve kollarını başının altına koyup rahat bir pozisyon aldı.

" Ne yaparsın? " dedi alayla.

" Çok kötü yaparım. " dedim.

Güldü. Yanağımdan makas aldı. Ben onun eline vurunca tekrar güldü ve konuştu.

" Nasıl yapacağını merak ettim. "

" Bilmem, belki de ben yapmam. Yaptırırım. " dedim. " Bizimkiler o kadar kası boşuna yapmadı. "

" Bende bu kadar kası boşuna yapmadım. " dedi. " Ayrıca, gidip ne diyeceksin onlara? ' Mağarada Barışla otururken çok konuştuğum için Barış beni ayıplı bir şeyle tehdit etti. ' mi? "

Benim sesimi taklit etmişti.

" Ben öyle konuşmuyorum. " dedim. " Ayrıca ayıplı şey söyleyen sensin. Özür dile benden. "

" Senin tercih etmeyeceğin, farklı ve etkili yöntemler dedim. Olayı başka yere çeken sensin. Ben elimle ağzını kapatmaktan bahsediyordum. " dedi.

Yüz ifadesi ise ' Hayır, ayıplı şeylerden bahsediyordum. ' der gibiydi.

" Uydurma. " dedim.

" Eh, ne yapalım. " dedi. " İnsanın fikri neyse zikri de o olurmuş. "

İyice sinirlendim ve göğsüne yumruk attım.

" Yalancı! "

Beni durdurup doğruldu.

" Bu akşamlık bu kadar yeter. Hadi bana müsade. " deyip ayağa kalktı.

Bende hemen ayağa kalkıp onu durdurdum.

" İddiayı yerine getirmeden bir yere gidemezsin. " dedim.

Gözümün içine baktı. Bende onunkine baktım. Bakışma savaşına girmiş gibiydik. İnatla gözlerine bakmaya devam edince nefesini bakınca üfledi.

" Baş belası. " deyip kalktığı yere geri oturdu.

" Oje sürmeyi kabul ediyor musun yani? " dedim heyecanla.

" Ben fikrimi değiştirmeden önce yapalım şu işi. " dedi.

Fikrini değiştirmesinden korkup çenemi kapattım.

Karşılıklı bağdaş şeklinde oturduktan sonra ojeyi çıkarıp ona uzattım.

Bana mal mal baktı.

" Ne? " dedim.

" Neresiyle süreceğim ben bunun? " dedi.

Kahkahamı tutmaya çalışsam da ufak bir kıkırtının ağzımdan kaçmasına engel olamadım.

Ojenin kapağını açıp Barış' ın eline verdim.

" Şurayla. " dedim.

Sağ elimi alıp sol elinin içine koydu. Elim onun elinin içinde küçücük kalmıştı. Ve, garip bir şekilde ellerimiz güzel duruyordu.

O dikkatli ve yavaş bir şekilde tırnağıma oje sürmeye çalışırken sol elimle çaktırmadan telefonumu çıkardım.

İşine fazla odaklandığı için farketmiyordu ama telefonla uğraşıyor taklidi yaparak bana oje süren halinin fotoğrafını çekiyor, Snaphchat'ten ona atıyordum.

Fotoğrafını çektiğimi görünce yüzünün alacağı ifadeyi tahmin edince gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Barış baş ve işaret parmağıma oje sürdükten sonra orta parmağıma geçti. Biraz fazla yavaştı ama bir erkeğe göre iyi sürüyordu.

O farketmeden selfie yapmaya karar verip ön kamerayı açtım ve telefonu kaldırdım. Tam fotoğrafı çekeceğim sırada farkedip ojeyi arkasına sakladı ve kameraya bakıp yamuk bir şekilde güldü. Daha çok "Birazdan seni öldüreceğim Melis " gülüşü gibiydi.

Fotoğrafı kaydedip ona Snap attıktan sonra şirince sırıtmaya çalıştım.

" O telefonu kenara bırak. " dedi sertçe.

Hemen bıraktım. Zaten çekeceğim kadar fotoğraf çekmiştim.

O da derin bir nefes alıp tekrar tırnaklarıma yöneldi.

Yüzük parmağıma sürdüğü ojeyi hafif taşırınca,

" Hey! " deyip elimi kendime çektim ve taşan yeri parmağımla sildim. " Dikkatli sür. "

" Ellerin çok küçük ve sen tırnaklarına oje sürmemi istiyorsun. " dedi.

Elini ojesiz olan elimle kenetleyip konuştu.

" Baksana, benim elimin içinde kayboluyor.

İkimizde ellerimize baktık. Ben hayran bir şekilde bakarken Barış çok dikkatli bir şekilde inceliyordu.

Ellerimiz güzel görünüyordu, ve garip bir şekilde iyi hissettiriyordu.

'Kendine gel aptal. ' diye düşünüp ellerimize mal gibi bakmayı bıraktım ve elimi çektim.

Ojeli elimi tekrar Barış' a uzattım.

Tekrar sürmeye başladı. Serçe parmağımda yine taşırınca sinirlenip bir küfür savurdu.

" Şş. Çok ayıp! " dedim.

Gözünü devirdi.

" Sikeyim böyle işi. "

Kendi kendine takılan, koşturan Hayalet'e seslendim.

" Hayalet, şu ayıplı şeyler söyleyen küfürbaz insanı döver misin? "

Hayalet Barış' a yönelince önce sırıtsamda Barış' ın yanına uzanıp sevilmeyi bekleyince yüzüm asıldı. Gözlerimi devirip Barış' a döndüm.

" Hadi devam. " dedim ve diğer elimi de ona uzattım.

Oflayarak ojeyi sürmeye başladığında keyfim yerine geldi ve sırıtarak onu izlemeye başladım.

Çektiğim fotoğrafları görünce vereceği tepki aklıma gelince sırıtışım daha da genişledi.

Barış başını kaldırıp bana baktı. Bininci kez gözlerini devirip söylenerek işine döndü.

" Bunu yaptığıma gerçekten inanamıyorum. " dedi kendi kendine.

" İnan. Çünkü yapıyorsun. " dedim alayla.

" Bu şeyi yapmayı hangi kafayla kabul ettim ben ya. " dedi.

" Bak, " dedim başını kaldırıp bana bakmasını sağlayarak. " Ben Melis' im, ve kafama bir şeyi koyarsam yaparım. "

" Egoya bak sen, " dedi.

Omuz silktim.

" Ego değil, özgüven. Burada egoist olan biri varsa sensin. "

O da omuz silkti.

" Ben egoist olmayayım da kim olsun? Spor desen var, müzik desen var. Eh, biraz resim de var. Tipim var, param var. "

İçimden onu onaylasam da dışımdan onaylamazca gülerek ona baktım.

" Bana ne demeli? Spor var, az olsa da müzik var. Tamam resim yok ama seni ezecek kadar zekam var. Derslerim iyi. Tipim fena değil. Bence egoist olması gereken sen değil benim. "

Son tırnağımada oje sürdü ve ojenin kapağını kapatmadan kenara fırlatır gibi koydu.

Karşı karşıya bağdaş kurmuştuk ve bacaklarımız birbiriyle biraz temas ediyordu. Başını bana çevirdi.

Ona tip tip bakıp ojemin kapağını kapatmak için ojeye uzanırken konuştu.

" Ama boy yok. "

" Ne demek boy yok? 1.75 kızım ben!"

Tamam, 1.75'ten birkaç santimetre az olabilirim ama onun bunu bilmesine gerek yok.

" Olsun, bu benim yanımda küçücük kaldığın gerçeğini değiştirmez. " dedi.

Ona gıcık gıcık baktım.

" Senin yanında küçücük kalmıyorum. Boyum gayet uzun. "

" Boyun gayet kısa. Ayrıca önemli olan boy değil zaten." dedi. " Önemli olan bacak boyu. Ki sende o da yok. "

Omzuna yumruk attım.

" Pislik. "

Güldü.

" Benim bacak boyum seninkinden uzun. " dedim inatla.

" Önemli olan benimkinden uzun olması değil, Gülsudan uzun olması." dedi.

Gözlerimi devirdim.

" Benim gözlerim bile Gülsu'yu ezmem için yeter. " dedim.

Gözlerime bakmaya başladı. Birkaç saniye baktıktan sonra konuştu.

" Haklısın. "

Yanaklarım hafifçe kızarırken utandığım için gözlerimi kaçırdım. Ben inkar edip Gülsu' yu savunacağını düşünerek söylemiştim halbuki o sözü...

" Artık kulübeye dönelim saat geç oldu. " dedim.

Başını onaylarcasına sallayıp ayağa kalktı. Bende ayağa kalkarken o Hayalet'i çoktan kucağına almıştı.

Kayalara gidip tırmandım. Tırmandıktan sonra Barış' a uzanıp Hayalet'i kucağından aldım. Böylece daha rahat tırmanabilirdi.

O da tırmandı ve yürümeye başladık.

" Hava çok güzel, " diye mırıldandım sessizliğe daha fazla dayanamayınca.

Ben hangi cesaretle buralara tek başıma gelebiliyordum bilmiyordum ama yaz boyunca korku filmi izlememem gerektiğini biliyordum. Korku filmlerinin etkileri bende uzun sürüyordu ve mağaraya tek başıma gelebilmek istiyorsam izlememeliydim.

' Cesaret mi istiyorsun? Arrow ya da Flash izle. ' dedi iç sesim.

Ona hak verdim. Arrow ve Flash izledikten sonra birkaç saat boyunca kavgacı kişiliğim ortaya çıkıyor, hiçbir şeyden korkmuyordum.

Yanımda yürüyen Barış' ın yan profiline bir bakış attım. Yanımda Barış varken de korkmuyordum. Erkek olduğu için, pardon kaslı bir erkek olduğu için ormanda bize saldıran kötü ruhları döverdi. Bende o sırada kulübeme kaçardım.

Düşüncelerimin saçmalığına kendi kendime gözlerimi devirdim. O sırada Barış bana baktı ve göz göze geldik.

" Benden hoşlanmaya başladığını düşünmek üzereyim. " dedi.

Gözlerim irice açılırken konuştum.

" Ne alaka? "

Yamuk bir şekilde gülümseyip konuştu.

" Sürekli beni kesiyorsun. "

" Hayır saçmalama. " diye itiraz ettim.

Sonra da dediği şeyin ne kadar saçma olduğunu göstermek için gülüp tekrar konuştum.

" Düşman olduğum birinden hoşlanmak mı? Komiksin cidden. "

" Dalga geçmiştim zaten. " deyip yürümeye devam etti.

Ben olayın şokunu atlatana kadar çitlerin oraya gelmiştik. Neden böyle şaşırmış ve heyecanlanmıştım bilmiyordum ama Barış' ın hareketlerimi yanlış anlamasını istemiyordum.

Çitlerden geçtikten sonra Hayalet'in başını okşayıp bana baktı.

" İyi geceler. " dedi.

" İyi geceler. " diye karşılık verdikten sonra Hayalet'in tasmasını tutup kulübeme yürümeye başladım.

Önce onun gitmesini beklememiştim, çünkü cebinden çıkardığı sigara paketine bakılırsa kalıp o iğrenç zehri vücuduna alacaktı.

Yürürken aklıma son anda gelen bir şeyle duraksayıp omzumun üzerinden arkama baktım.

O da bana baktı.

" İzmariti yere atma. " diye uyardıktan sonra cevap vermesini beklemeden önüme dönüp yürümeye devam ettim.

Yürürken düşündüm. Barış bayağı yakışıklıydı ve evet, onu beğeniyordum. Beğenmek ve hoşlanmak çok ayrı kavramlardı ve bunun yanlış anlaşılmasını istemiyordum.

Yürürken tırnaklarım avcuma batacak şekilde elimi sıkı bir yumruk yaptım.

Barış' a karşı daha mesafeli davranmalıydım.

'Daha mesafeli, ' diye aklımdan geçirerek kulübeme yürümeye devam ettim.

---------

Kumların üzerine kendimce çiçek böcek resimleri çizerken Zeynep' in adımı telaffuz etmesiyle başımı kaldırıp ona baktım.

" Melis, daldın gittin. "

" Nereye? " dedim şaşkın şaşkın etrafıma bakarak. " Denize mi? "

Hepsi meşhur 'bşks' bakışlarından attı.

Bşks kısaltılmasını kızlarla bulmuştuk. Aslında ilk anlamı ' Biri şu kızı siksin. " olsa da bunu kendi aramızda kullanmaya başladıktan sonra ' Biri şu kızı sustursun. ' olarak değiştirmiş, erkeklere de o şekilde söylemiştik.

" Gece gece süt iyi gelmedi buna. " dedi Kerem.

" Kafa yaptı baksana şuna gözler gidiyor. " dedi Aras.

Diğerleri de gülerek onaylarken başımı koyacak bir yer aradım. Aslı Arasla sarılmış, Deniz, Zeynep, Ezgi ve Hasan benden uzağa oturmuştu. Geriye bir tek Kerem kalınca başımı onun dizine koydum.

" Kafa falan yapmadım sadece uykum geldi. " diye de onlara kızdım gözlerim kapanırken.

Kulübeye döner dönmez kızlar tarafından dışarı sürüklenmiş, sahile gelmiştik. Tırnaklarımdaki ojeler dikkatlerini çekse de fazla umursamamışlardı.

Birkaç dakika sonra erkekler litrelerce çikolatalı ve bisküvili sütle yanımıza gelmişti. Voleybol maçında kazanmamızı kutlayacaktık. Aslı neden içki getirmediklerini sorduğunda ise Aras bir ay içinde iki kere sarhoş olduğumuzu, keş olmamızı istemediğini söylemişti. Keş olmak biraz fazla abartı olsa da haklıydı. İçki zararlıydı ve süt onun aksine yararlı olmakla kalmıyor, aynı zamanda boy uzatıyordu. Hep beraber denizdeki dalgaların sesi ve esen meltemin mayıştırıcılığı altında süt içerek sohbet etmiş, Hayalet'in hareketlerine gülmüştük. Bir süre sonra Deniz de yanımıza gelmişti.

Saat ilerlerken son günlerin, özellikle de bu günün yorgunluğu göz kapaklarımın üzerine baskı yapmaya başlamıştı.

Diğerleri konuşmaya devam ederken göz kapaklarım bu baskıya daha fazla dayanamadı ve kapandı.

----------

Yüzümdeki ıslaklıkla gözlerimi açmaya çalıştım fakat güneş ışınları gözüme girince geri kapattım.

Birkaç saniye kendimi toparladıktan sonra yüzümdeki ıslaklığın Hayalet'in dilinden kaynaklandığını fark ettim.

Hayalet'i ellerimle durdurup gözlerimi açtım.

Yatağımdaydım.

İyi de ben en son sahilde uyuyakalmamış mıydım? Ne ara yatağıma gelmiştim?

Muhtemelen erkeklerden biri getirmişti. Hayalet'i okşayarak yatakta doğruldum ve onu kenara bırakıp ayağa kalktım. Kızlar daha uyuyordu. Telefonu elime alıp saate baktığımda daha 07.00 olduğunu gördüm. En iyisi uzun bir duş almaktı.

Sessiz bir şekilde banyoya girdim.

Banyodan çıktığımda kızlar yeni uyanmıştı. Onların hazırlanmasını beklerken saçlarımı kuruttum ve Hayaletle ilgilendim fakat ara sıra karnıma giren ağrı bana iyi şeyler çağrıştırmıyordu.

Fazla umursamadım ve kızlar da hazırlandıktan sonra kulübeden çıktık.

Erkeklerin kulübesine yürürken onlar da kulübeden çıktı ve yemekhaneye ilerlemeye başladık. Ortada bir sohbet dönüyordu ama ben pek umursamıyordum. Çünkü karnımın ağrısı artmıştı ve çok halsiz hissediyordum.

Yemekhaneye geldiğimizde hiç aç olmadığımı fark ettim.

" Ya ben hiç aç değilim. Kulübeye dönüyorum. " dedim bizimkilere.

" Noldu hasta mısın? " dedi Ezgi.

" Yemeğini yemelisin Melis. " dedi Kaan.

Başımı iki yana salladım.

" Gerçekten canım istemiyor. Yersem kusarım. "

" Fazla zorlamayın, en son yerse kusacağını söylediğinde zorla yedirmiştik ve üzerimize kusmuştu. " dedi Zeynep.

O anıyı hatırlayınca yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım.

" Seninle gelmemi ister misin? " dedi Aslı.

" Hayır, " dedim. " Kimse benimle gelmesin. Oturun yemeğinizi yiyin. "

Biraz itiraz edecek gibi olsalar da bakışlarımla hepsini ikna etmiştim.

" Neyse o zaman, sonra yersin. " dedi Ezgi.

" Biz gelirken sana bir şeyler alırız. " dedi Kerem.

Başıma onayladım ve onlara el sallayıp kulübeme doğru yürümeye başladım. Hayalet'i sevip, laptopumu kucağıma alıp sonsuza dek dizi izlemek istiyordum.

Yemekhane duvarının köşesinden dönerken kaldırım taşlarını sayıyor, beyaz renkte olanlara basmamaya çalışıyordum.

Birden kokusuna aşina olduğum sert bir bedene çarpınca önüme bakmadığım için içimden kendime sövdüm.

Bir saniye içinde nasıl sövdüm bilmiyordum ama bunu düşünmekten daha önemli sorunlarım olduğunu biliyordum.

Barış, Gülsu ikilisi karşımda durmuş bana bakıyordu. Üstelik karnıma giren hafif sancılar onların karşısında dik bir şekilde durup tip tip bakmamı hiç kolaylaştırmıyordu.

" Önüne baksana be. " dedi Gülsu.

Barış' a yandan kısa bir bakış attım. Bana değil, telefonumu sımsıkı tutmuş olan sağ elime, daha doğrusu tırnaklarımdaki ojeye bakıyordu.

Bakışlarını gözlerime çevirmeden birkaç saniye önce gözlerimi kaçırıp Gülsu'ya baktım.

Onunla cidden uğraşacak halim yoktu. Karnımın ve belimin ağrısı artıyordu ve bu reglimin yaklaştığı anlamına geliyordu. Hemen kulübeye gitmeliydim.

" Tamam. " deyip yanından geçecektim ki, tekrar konuştu.

" Şuna baksana Barış, tek başınayken nasıl da süt dökmüş kedi gibi. "

Bu benim durmam için yeterli bir sebepti. Dışardan belli etmemeye çalışsamda gözlerim sinirden dolmak üzereydi ve konuşursam sesimin titremesinden korkuyordum.

" Şu an seninle uğraşamam, saçlarının sağlığı için defol git. " dedim zorlukla.

Saçma bir şekilde kahkaha attı.

" Ay bu da cidden Hazal'ın dediği kadar varmış, tek başınayken korkağın teki oluyor. " dedi Gülsu.

Sinirlerime hakim olamayıp karın ağrımı unuttum ve üzerine yürüdüm.

Ben bir şey yapamadan araya Barış girdi.

" Sakin olun, sakin. Gülsu Melis' i kışkırtma, Melis senden hemen sinirlenip patlama. Hadi herkes kendi yoluna. " dedi.

Sinirli olmasam yaptığı kafiyeye gülebilirdim ama umursamadım.

Daha fazla orada kalmak istemediğim için Gülsu'ya omuz atarak yanından geçip gayet dik bir şekilde yürüyerek köşeyi döndüm. Köşeyi döner dönmez kendimi kaldırım taşına bırakmam bir oldu.

Herhangi bir hastalığım falan yoktu fakat genetik olarak ablam, annem ve benim regl dönemlerimiz ilk üç gün zorlu geçerdi.

Kaldırım taşında birkaç dakika oturup kendimi daha iyi hissettiğime karar verdikten sonra kalktım ve ağır ağır kulübeme yürümeye başladım.

Son günlerde çok hafifte olsa karın ağrılarım vardı. Bunu nasıl fark etmemiştim?

Sonunda kulübeme geldiğimde içeri girip kendimi lavaboya attım. Çıktıktan sonra annemin çantama koyduğu hapların arasında Majezik görünce aldım ve hap içmekten nefret etsemde gerekli olduğu için içtim.

Yararıma olmadığını bildiğim halde hava çok sıcak olduğu için vantilatörü çalıştırdım.

Hayalet'i biraz sevdikten sonra yatağıma oturdum ve Doctor Who açıp izlemeye başladım. Daha henüz iki bölüm izlemiştim ki, kulübenin kapısı çaldı.

Kızlar olduğunu düşünerek ayağa kalktım ve kapıya yürüdüm. Ağrı kesici büyük oranda işe yaramıştı.

Kapıyı açtığımda abiki de karşımda Barış' ı görmeyi beklemiyordum.

" Çabuk git buradan! " diyerek kapıyı yüzüne kapatacaktım ki, kapıyı tek eliyle tuttu ve diğer eliyle cebinden telefonunu çıkarıp bana bir fotoğraf gösterdi.

Barış oje sürüyor, ben de gülerek kameraya bakıyordum. Bilmeyen biri sevgili olduğumuzu bile düşünebilirdi.

" Bu fotoğrafı tüm kampa yayarım beni içeri almazsan. " dedi.

Ne yani, ona attığım Snapleri ekran görüntüsü mü almıştı! Telefonumdaki bildirimlere bakmadığım için ekran görüntüsü alıp almadığını görememiştim.

" Blöf yapıyorsun, oje sürdüğün fotoğrafı yayamazsın, " dedim şaşkınlıkla ve birinin bizi görme ihtimaline karşı etrafı kontrol ederek.

" Fotoğrafı kırpmak diye bir şey var. " dedi kendini beğenmişlikle. " Ayrıca ojenin görünmediği fotoğraf da var."

Mal gibi ona baktım. Haklıydı.

" Şimdi içeri alıyor musun? Benim şakam olmaz. " dedi ciddi bir şekilde.

" Geç içeri gerizekalı. " diyerek onu içeri çektim ve dışarıyı kontrol edip kapıyı kapattım.

Kilitledikten sonra çoktan yatağıma oturmuş, Hayalet'i seven Barış' ın yanına gittim.

" Neden geldin? " dedim.

" Bu sabah ki halinin nedenini merak ettim. " dedi.

" WhatsApp diye bir uygulama var aptal. " dedim.

" Yüz yüze sormak istedim? " dedi.

Oflayıp yatakta onun yanına oturdum.

" Bir şey yoktu sabah ki halimde. " dedim.

" Şu çekmecenin üzerindeki Majezik de öyle diyordu zaten. " dedi içtiğim ilacı göstererek. " Kahvaltı yapmadın, Gülsu'nun laflarına karşılık vermedin, kötü görünüyordun ve ağrı kesici içmişsin. Hasta mısın? " dedi.

Kızarmama engel olmaya çalışarak regl olduğumu anlamaması için hemen konuştum.

" Biraz midem bulanıyor sadece. " dedim.

" Başın da dönüyor mu ? " diye sorunca sinirle ayağa kalktım.

" Koskoca 18 yaşına gelmişsin hala ortaokul seviyesi espriler yapıyorsun, iğrençsin. " dedim ve kolundan tutarak onu ayağa kaldırmaya çalıştım.

Güldü ve koluny benden kurtarıp ayağa kalktı.

" Ben ciddi sormuştum. " dedi. " Ayrıca birkaç hafta sonra 19 oluyorum. "

Sinirlerim daha da artarken koluna bir yumruk attım ama kendi elim acıyınca bunun iyi bir fikir olmadığını anladım.

" Kulübemden git. " dedim. " Ayrıca benim hasta olup olmamam seni hiçbir şekilde ilgilendirmez. "

Onu tam kapıya sürüklüyordum ki, birden kulübenin kapısı çalındı.

Ağzımdan istemsiz bir küfür çıkarken Barış konuştu.

" Aa sana yakıştı mı böyle ayıplı- " derken ağzını kapattım.

" Gel, gel, gel. " diyerek onu yatağıma sürükledim.

Yatağı onun yardımıyla biraz kenara ittikten sonra yatakla duvar arasında kalan boşluğu ona gösterdim.

" Buraya saklan. "

" Yok artık. " dedi. " Kimseden saklanmam ben, " diyerek kapıya yürüyordu ki, hemen karşısına geçip tatlı yapmaya çalıştığım bakışlarla ona baktım.

" Lütfen, benin için ya. Sadece bir kere. Hem pis değil Ezgi daha yeni temizlik yaptı. " diye cümlelerimi sıralarken çatık kaşları yavaş yavaş indi.

" İlk ve son kez. " deyip boşluğa yürüdü ve yatağımdan bir yastık alıp yattı.

Görünmediğine emin olduktan sonra ısrarla çalınmaya devam eden kapıya doğru yürüdüm.

" Tamam, geldim. " dedikten sonra kapıya ulaştım ve kilidi açıp kapıyı açtım.

Kızlar gelmişti.

" Gündüz vakti niye kilitledin? " dedi Zeynep elindeki yiyecek poşetini bana uzatarak.

" Canım istedi. " diye mırıldandıktan sonra, " Teşekkür ederim. " dedim aldıkları yiyecekler için.

" Hasta mısın, neden öyle oldun? " dedi. " Yoksa yine reglin mi yaklaştı? " dedi Ezgi.

Barış' ın bu konuşmalarını duyduğunu hatırlayınca kızarmamak için kendimi sıktım ama kendimi sıkınca daha çok kızardım.

" Noldu lan niye kızardın? " dedi Aslı gülerek. " Merak etme erkekler burada değil. "

" Of saçmalamayın kızlar hava sıcak olduğu için kızardım. Sadece üşütmüşüm bir iki güne düzelirim. " dedim.

" Sıcaktan kızarıp sonra da üşütmen değişik bir ironi. " dedi Zeynep gülerek.

Beni bu korkunç durumdan kurtaran Ezgi oldu.

" Yatağını niye böyle yaptın? " dedi duvarla arasında biraz boşluk bırakmamdan bahsederek.

Dikkatli bakıp Barış' ı görmemeleri için koştum ve yatağa zıpladım. Fakat ne kadar ağrı kesici içmiş olursam olayım hızlı ve ani hareketler yapınca canım yanıyordu. Aniden yatağa zıplayınca karnıma bir ağrı girdi ve bu inlememe neden oldu.

Kendimi susturup kızlara baktım.

" Hiç, böyle daha tarz. "

Kızlar bana yarı dalga geçer yarı acır şekilde baktılar.

" Tarz anlayışın süpermiş. " dedi Zeynep.

Banyoya girip ellerini yıkayan Aslı çıkarken gülüyordu.

" Melis ne bu yeni regl olmuş kız ayakları ya? " dedi Aslı.

Göremesem de sol tarafımda kalan Barış güler gibi bir ses çıkarınca onun sesini bastırmak için bende güldüm.

" Ne gülüyorsun? " dedi Aslı.

" Ben regl falan olmadım, sadece biraz hastayım. " dedim.

" Çöpten ped poşeti gördüm Melis. " dedi Aslı.

Barış' a kızlara çaktırmadan bir bakış attım. Bana bakıyordu ve her an kahkaha atabilir gibi görünüyordu.

Ayağımla bacağına bir tekme attım gülmemesi için ama bacağı o kadar sertti ki benim ayağım acıyacaktı neredeyse.

" Kızlar bu hafta Melis' i idare etmemiz lazım. Gurbette olunca kesin daha kötü geçer haftası. " dedi Aslı. " Şimdiden başlamış kötü geçmeye. " diye mırıldandı sessizce.

Tam konuyu değiştirecektim ki, Hayalet Barış' ın olduğu yere gitmeye başladı. Muhtemelen Barış' ın üzerine atlayacak ve onu yalayacaktı. Bunu yaparsa kızlar kesinlikle odada birinin olduğunu fark ederdi.

Kendimi bir anda Barış' ın üzerine attım.

Neredeyse öpüşme mesafesindeydik. Kokusu biraz başımı döndürse de etkisinden çabucak kurtuldum ve doğruldum. Karnına oturmuştum. O sırada Hayalet geldi ve ikimizin üzerine atladı. Hayalet'i kucağıma alıp iki buçuk kişi için -Hayalet'i yarım kişi sayıyordum- fazlasıyla dar olan alandan kalktım.

" Melis iyi misin? " dedi Ezgi.

Ayağa kalkarken konuştum.

" İyiyim iyiyim. "

Hayaletle birlikte yatağıma oturdum.

Hayalet'in bu odadan acilen çıkması gerekiyordu. Çünkü şu anda bile Barış' a gitmek için kucağımdan inmeye çalışıyordu ve ben hem onu tutul hemde kızlara çaktırmaya çalışırken çok zorlanıyordum.

Üstelik ağrı kesicinin etkisi geçmeye başlamıştı ve karın ağrılarım yavaş yavaş geri dönüyordu.

" Aslı, " dedim. " Ben Hayalet'i dışarı çıkaramıyorum ama baksana çişi gelmiş yerinde duramıyor. Sen çıkarır mısın? "

İlk önceliğim Aslıdan kurtulmaktı. Çünkü bu tür konularda en dikkatli kişi oydu.

" Bekle Aras' ı arayayım, onunla beraber çıkarırız. " dedi.

O Aras' ı ararken bende Hayalet'in tasmasını falan taktım. Hayalet'i Aslı'ya verdikten sonra diğer hedefime yöneldim.

Zeynep!

" Zeynep bir baksana bana? " dedim onun yanına yaklaşarak. " Saçında kepek var. "

" Cidden mi? " dedi.

Aslında saçında kepek falan yoktu.

" Evet, ama merak etme sadece dört beş tane. " dedim.

Ayağa kalktı ve endişeyle konuştu.

" Ben bir duş alsam iyi olur. " diyerek kalktı ve banyoya girdi.

Geriye en kolay hedef kalmıştı.

Ezgi.

" Ezgi, sabah Zeynep'in yatağının kenarında birkaç kırıntı gördüm. Kurabiye mi yediniz? " diye sordum.

Hepimiz Ezgi'nin içinde gizli bir aşırı titizlik ruhu olduğunu biliyoruz.

" Yo, ben yemedim ama Zeynep yemiş olabilir. Süpüreyim ben orayı. " dedi ve ufak elektrikli süpürgeyi eline alıp yatağa ilerledi.

Barış' a döndüm.

" Şimdi pencereden dışarı atlıyorsun tamam mı? " diye fısıldadım.

" Kapı dururken mi? " dedi fısıldamasa da sessiz bir şekilde.

Ezgi duymuş mu diye kontrol ettim ama o Zeynep'in yatağını süpürmekle meşguldü.

" Barış lütfen zorluk çıkarma. " dedim.

Nefes alıp doğruldu ve konuştu.

" Demek sabah o yüzden o haldeydin. " dedi elini ensesine koyup sırıtarak.

Biraz utandığı belli olsa da beni utandırmak daha eğlenceli geliyor olmalıydı.

" Hadi Ezgi seni görmeden kalk. " dedim.

Atik bir hareketle kalktı ve pencerenin kenarına gitti.

Bana bakıp göz kırptıktan sonra yine atik bir hareketle pencereden atladı.

Pencereyi kapatıp sırıtışla karışık gülümsememle önüme döndüm.

Ve bana şaşkınlıkla bakan bir adet Ezgiyle karşılaştım.

" Tamam sabah lenslerimi takmadım ama, " dedi Ezgi. " Az önce bizim pencerenin önünden uçan insan kadar büyük bir kuş gördüğüme eminim.




Continue Reading

You'll Also Like

624K 27K 38
Ne demiş atalarımız "En büyük aşklar nefretle başlar." Nefretten doğan aşkı okumaya hazır mısınız? @bora_atalarr: beni dikizlemeyi kes @selinnozgur:...
688 148 15
Valar küçüklüğünden beri zorluklar içerisinde yaşamış bir çocuktu. Ailesi ile zor bir yaşam sürüyordu. Seherium insanlara acıyan biryer değildi. Bura...
4.9M 377K 55
Alara Yılmaz babasının başantrenörlüğünü yaptığı milli erkek voleybol takımının kaptanına aşık olur... '300423
Damer By Helin Barcin

General Fiction

75.6K 2.9K 71
Damla ve Eren'in aşk hikayesi.. Damla, küçüklüğünden beri baba sevgisi olmadan ve babası olmadan büyürken, Eren babası yanında olsa da sevgisiz büyüm...