DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 316K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
2- RÜYA
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
11-HAYALET
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
16-OJE
17-İTİRAF
18-HASTANE
19-HEYECAN
20-YEMEK
21-AÇIKLAMA
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
40-ASLINUR
41-MÜDÜRLER
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

12-UFAKLIK

116K 5.6K 3.2K
By BURCUQUEEN

Multimedyada Barış var .

İyi okumalaar!

" Çok teşekkür ederim Kerem. " dedim e harfini uzatarak.

Benim için kamptan çıkmış, şehre gidip Hayalet'e mama, tasma gibi şeyler almış, onu veterinere götürmüştü.

" Önemli değil bücür. " dedi gülüp saçlarımı karıştırarak.

Bücür demesi bana Barış'ı hatırlatmıştı.

Gözlerimi devirdim ve kutunun arkasında yazan miktara göre Hayalet'in kasesine yemeğini koydum. Suyunu da tazeledim.

Ona benim yatağımın yanında çok tatlış bir yer yapmıştık.

" Biz kulübeye gidelim, " diyen Keremleri gönderdik.

Ben Hayalet'i severken annem aradı.

" Annee! "

" Melis? Nasılsın kızım? "

" İyiyim anne sen nasılsın? "

" Bende iyiyim işte iş güç. Nasıl gidiyor kamp? "

" İyi gidiyor. Hatta çok iyi gidiyor. Kampta çok tatlı sahipsiz bir köpek yavrusu bulduk. Sahibini bulamayınca da kamp müdürü amca bizim olmasına izin verdi. "

" Kızım hayvanın temiz olduğuna emin misin? Hastalık falan olmasın. "

" Kerem veterinere götürüp kontrölllerini yaptırdı merak etme. "

Annem fazla titiz bir insan olduğu için ayrıntıya inecekti. O daha fazla ayrıntıya girmeden önce konuyu değiştirdim.

"Ablam ne yapıyor? "

Aslında ablamın ne yaptığını biliyordum, her gün mesajlaşıyorduk.

" Ne yapsın takılıyor öyle. Sen YGS çalışmaya başladın mı? "

Aklıma gelen sınavla yüksek olan moralim biraz düştü.

" Daha başlamadım. Biraz tatil yapayım, burada kütüphane var. Odamızda da masa var. Çalışmaya başlarım. " dedim.

Özellikle matematiğim olmak üzere derslerim iyiydi. İnek bir öğrenci değildim fakat yazılıdan bir gün önce hayvan gibi çalışır, yüksek puan alırdım. Annem hep düzenli çalışsam ne kadar başarılı olacağımdan bahsederdi.

" İyi iyi. Aslılara falan söyle onlarda çalışsın. " dedi annem.

" Hep beraber çalışırız anneciğim sen merak etme. " dedim.

Kızların yaptığı işaretlerle tekrar konuştum.

" Kızların selamı varmış. "

" Sende onlara selam söyle kızım. Aras' a, Kerem' e, Kaan' a ve Hasan' a da selam söyle. "

Annemi başımla onayladım. Sonra aklıma annemin beni göremediği geldi ve konuştum.

" Söylerim. Babam nasıl iyi mi? "

" İyi, selamı var. " dedi.

" Sende ona selam söyle ," diye mırıldandım.

Aklıma Ceren gelmişti. Aslında hep aklımdaydı ama düşüncelerime girmiyor, arkada bir yerlerde saklanıyordu. Annemle ne zaman telefonda konuşsak minik elleriyle telefonu almaya, benimle konuşmaya çalışırdı. Özlemle gülümsedim.

Gözlerimin dolduğunu hissettim.

" Kapatıyorum kızım, kendine iyi bak. " dedi annem.

Konuşursam sesim titreyecekti.

" Sende, " diye mırıldanıp telefonu kapattım.

Ceren benim dört yıl önce ölen küçük kız kardeşimdi. Beyin tümöründen dolayı dört yaşında hayatını kaybetmişti.

Aslı, Zeynep ve Ezgi yanıma geldi. Kötü bir şeyin olduğunu anlamışlardı.

Gözümden bir damla yaş aktı.

Duygusal bir insan olduğum doğruydu. Ama Ceren konusunda kendimi hep tutardım. Çünkü bir ağlarsam bir daha susmayacağımı biliyordum.

Aslı gözümden akan damlayı parmağıyla sildi. Onlarattığım bakışlardan olayı anlamışlardı.

Dördümüz beraber sarıldık.

O şu anda diğer hayatında çok mutlu, diye düşündüm. Üzüldüğümü görürse çok üzülür.

Kendimi biraz daha iyi hissettiğime emin olduktan sonra kızlardan ayrıldım. Birkaç saniye durduktan sonra yüzüme kocaman bir gülümseme ekledim ve konuştum.

" Akşam yemeğine geç kalacağız gençler, " dedim.

Hep beraber toparlanıp kulübeden çıktık.

----------

" Hava çok sıcak değil, bence ateş yakmamızda bir sakınca yok. " dedi Nisa.

" Aynen, " dedim. " Yakalım bence. "

Çoğu kişi gözlerini devirdi.

Tamam biraz mantıksızdı, kabul ediyorum ama kampa gelmişken ateş yakmadan olmazdı ki.

" Ateşimiz yok ama gitarımız var. " dedi Aras gülerek.

Herkes sevinçle el çırparken kucağımdaki Hayalet'i okşayarak gülümsedim.

Şu an tüm sınıf sahile gelmiş, kumların üzerine yuvarlak olacak şekilde oturmuştuk. Okuldaki birbirine en bağlı, en güzel sınıf bizim sınıftı.

11/A

Tabi artık 12/ A oluyorduk.

" Aslı için şarkı söylesene Aras. " dedi Yağmur.

Aslı utanıp Yağmur'un koluna vurdu. Hepimiz gülüp dalga geçtik.

Amacımız Aslı'yı utandırmaktı. Aras utanmazdı, biliyorduk.

Sınıfımızda iki çift vardı.

Aslı ile Aras, Can ile Sena .

Herkes Hasan ve Ezgi' nin birbirinden hoşlandığını biliyordu ve onları utandırmak için bunu sık sık dile getiriyorlardı ama Hasan ve Ezgi henüz çift değildi maalesef.

" Bence Can Sena' ya söylesin. " dedim.

Aras' ın güzel bir sesi vardı ve gitar çalabiliyordu. Fakat Can...

Can sınıfta bağıra bağıra, ya da anıra anıra mı demeliyim, şarkı söyler ve bizi çileden çıkarırdı. Bateri çalıyordu fakat sesi berbattı.

Herkes Can' ın Sena' ya şarkı söylemesini isterken bende gülerek dalga geçtim.

Can omuz silkti.

" Çok istiyorsanız söyleyebilirim. "

Bu sefer herkes itiraz etti.

Sene içinde Can'ın sesini yeterince duyuyorduk. Tatilde gerek yoktu.

" Tamam millet susun. Aslı'ya söyleyeceğim. " dedi Aras.

Herkes ortaokulda yaptığımız gibi ' ooo ' larken Aras gözlerini devirdi.

Gitarın akorunu yaparken bizde sessizleşmiş onu bekliyorduk.

Solumda oturan Aslı'ya vurup göz kırptım.

Bana bakıp gülümsedi.

Gözlerindeki parıltılı görülemeye değerdi. Aras' tan cidden hoşlanıyordu.

Aras akoru yapmış olacak ki, şarkıyı çalmaya başladı.

Duman-Senden Daha Güzel' i çalıyordu.

Sözlerine giriş yaptı.

Aslı'nın gözlerinin içine bakarak şarkıyı söylerken kimse onların romantik anlarını bozmamak için konuşmuyordu.

Alkışla şarkının ritmine uymaya başladık.

Aras şarkıyı sonunda bitirdiğinde Aslı kendinden beklenmeyen bir hareket yaptı ve gidip Aras' a sarıldı.

Yine herkesten ' ooo ' tarzında sesler çıkarken güldüm.

Çok tatlılardı.

Omzuma atılan elle refleks olarak anında sağıma döndüm.

Deniz gülümseyerek bana baktı.

Bende gülümseyerek ona baktım. Bana biraz yaklaşıp kulağıma fısıldadı.

" Bu sınıfı çok özlemişim. "

" Keşke gitmeseydin. " dedim bende.

Bana olan yakınlığından rahatsız olmuştum. Kolunu omzuma atması sorun değildi ama bu kadar yakınımda olması rahatsız hissettirmişti. Ben bizimkiler, babam ve kuzenlerim dışında hiçbir erkekle bu kadar yakınlığa gelemezdim.

O sırada Keremle göz göze geldim. Deniz'e çok sinirli bir şekilde bakıyordu. Kaan' a baktım. O da sinirlenmiş şekilde Deniz'e bakıyordu. Hasan'a gözüm kaydı. Diğerleri kadar olmasa da o da sinirlenmiş görünüyordu. Pekala, Denizden hemen uzaklaşmalıydım.

Hayalet'i kucağımdan indirip kenara koydum.

Denizden uzaklaşmak için Aras' a ilerleyip gitarını aldım.

Gitarı almamla herkes bana baktı.

" Şarkı mı söyleyeceksin Melis? "

Dudağımı ısırdım.

Pekala, sınıf müzik grubumuzun kız solistiydim ve gitar çalabiliyordum fakat gitarı çalmak amacıyla almamıştım.

Omuz silktim.

" Elimde durması için almıştım. "

Bir çok kişi gözlerini devirirken Deniz'in yanına fakat biraz uzağına oturdum.

" Seneye on iki oluyoruz gençler. " dedi Kaan.

" Ve seneye son senemiz, okul bitiyor. " dedi Bengü.

İç çektim. Bu kadar güzel bir sınıfı, böyle iyi arkadaşları bırakmak zor olacaktı.

Herkes hüzünlenmişti.

" Neden seneye ayrıldığımız anları düşünerek zaman geçiriyoruz ki? " dedi Kerem. " Anı yaşayalım bence. "

Kerem haklıydı.

Hepimiz Ahmet'in aldığı abur cuburlardan yiyerek sohbet etmeye başladık. Eski anılarımızdan bahsediyorduk.

" Sınıfta kilitli kaldığımız zamanı hatırlayan var mı? " dedi Sena gülerek.

Tüm bakışlar bana döndü.

Bende gülerek başımı iki yana salladım.

" Hatırlamak istemiyorum. "

Dokuzuncu sınıfta sınıfımızın kapısı bozulmuştu ve açılmıyordu. İçerde kalmıştık ve işin kötüsü en üst katta olduğumuz için pencereden aşağı falan da inemiyorduk. Bende dışardan sakin olmamızı söyleyen öğretmenlere aldırmamış, sınıftaki güçlü erkeklerin hepsini birleştirmiş, kapıyı kırmaları için ikna etmiştim. Hepsi birden tekme tokat kapıya hücum edince kapı dayanamamış kırılmıştı.

Kötü olan kapının kırılması değildi, kapının arkasında müdürün olmasıydı.

Kolunu inciten müdür bu işi kimin yaptırdığını söyleyince Arasla Kerem öne çıkmak istese de ben yaptığımı itiraf etmiştim. Ve böylece lisedeki ilk tutanağımı almıştım. Ama kesinlikle son değildi.

Olayı hatırlayan herkes gülerken anıdan anıya atlıyorduk.

Kucağımda bir türlü rahat durmayan Hayalet' i kucağımdan indirdim. Koşa koşa denize gitti ve suyun içine girdi.

Bende yanına gittim.

" Seni yaramaz köpek, " diye elimle ona su sıçrattım.

Köpekle oynarken beni suya iten eller yüzünden üzerimdeki kıyafetlerle suya düştüm. Beni iten kişiye baktığımda Kaan olduğunu gördüm.

Bende sinirlenip oturduğum yerden bacağını tutup son gücümle çektim ve dengesini kaybedip o da popo üstü suya düştü.

Kahkahalarla gülerken üzerinde kıyafet olmasını umursamayan herkes suya koştu.

Ve gece yarısına kadar eğlendik.

---------

Banyodan çıktığımda çok yorgundum.

Bugün çok eğlenmiş ve çok yorulmuştum. Benden önce banyoya giren ve şimdi de uyuyan kızlara bir bakış attım.

Yatağımın yanındaki Hayalet yerine kurulmuş uyuyordu. O da bugün çok yorulmuştu. Şefkatle kulağının arkasındaki tüyleri okşadım.

Aklıma Barış geldi. Hayalet ikimizin köpeğiydi.

Kendi kendime gözlerimi devirdim.

Kimse bilmese de ikimizin köpeği olduğu için kampta benimle kalmasına izin veriliyordu. Başka kimse kampa hayvan getiremezken Barış sağolsun Hayalet özgürce dolaşabiliyordu.

Zaten onun 'ikimizin köpeği olsun ' teklifini kabul etmemin tek nedeni buydu.

Esnedim ve kilitli olduğundan emin olmak için kulübe kapısının kilidini bir kez daha çevirdim.

Pencerenin perdesini kapattım ve yatağıma yattım. Vakit epey geç olmuştu. Bilincim kapanırken Deniz'in neden bana fazla yakın olduğunu düşünüyordum.

----------

Üzerimdeki hafif ağırlık ve yüzümdeki ıslaklıkla gözlerimi açtım.

Hayalet üzerime çıkmış yüzümü yalıyordu.

" Iy, " dedim. " Hayalet yapma şunu. "

Beni yalamaya devam etti.

Gülerek onu kendimden uzaklaştırdım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Yatağımın yanına gelip telefonumu elime aldım. Saate baktığımda kahvaltıya yarım saat olduğunu gördüm.

Kızlar daha uyuyorlardı. Hayalet peşimden gelirken Aslı'nın yanına gittim.

" Aslı hadi uyan. " dedim.

Dün geç yatmıştık o yüzden uyanmaları uzun sürecekti.

Aslı'nın uyanmayacağını anladığımda Ezgi'nin yatağına gittim.

" Ezgi, Ezgi, Ezgi, Ezgi ,"

" Efendim? " dedi uykulu bir sesle.

" Sabah oldu hadi kalk. " dedim.

Beni onaylayıp esneyerek kalktı.

" Aslı ve Zeynep'i de sen kaldır. Ben Hayalet'in yemeğini vereceğim. " dedim.

Beni yine başıyla onayladı.

Hayalet'e seslendim.

" Gel oğlum, "

Ezgi'nin çekmecesinde bir şey dikkatini çekmiş olacak ki, bana bir bakış atıp uğraştığı şeye geri döndü.

" Hayalet, " dedim.

Tekrar bana baktı. İsmine alışıyordu.

" Annene gel oğlum, " dedim kollarımı iki yana açarak.

Koşarak yanıma gelmeye başladı. Yanıma gelince ona sarıldım. Çok akıllıydı.

Sonrasında ben onun mamasını ve suyunu koyana kadar sabırla yanımda bekledi. Koyduktan sonra da geçip yemeye başladı. Başını okşayıp çekmelerime yöneldim.

Siyah bir şort ve geniş, beyaz bir tişört aldım. Banyoya girip üzerimi değiştirdim. Tişörtün önünü şortumun içine koydum.

Saçıma aynada kısa bir bakış atıp banyodan çıktım.

Kızlar uyanmış ve hazırlanmıştı.

Biz tam çıkacakken kapımız çaldı. Kapıyı açtık.

Gelenler Araslardı.

Günaydın faslından sonra beraber yemekhaneye gitmeye başladık.

Yolda yürürken Kayalıları görünce ofladım.

" Ne oldu? " dedi Kerem.

" Kayalılara yapacak bir oyunumuz bile yok. " dedim sıkıntıyla.

Kimse cevap vermedi.

Yemekhaneye girdik ve yemeklerimizi alıp her zamanki masamıza oturduk.

Barış'ın hep oturduğu masaya gözüm kaydı. Yine hep oturduğu kişilerle oturmuştu. En yakın arkadaşı Hakan ve adlarını bilmediğim iki kaslı çocuk.

Bazen yanlarında Hazal ve Gülsu başta olmak üzere başka kızlarda oluyordu ama genelde bu dört kişiyle takılıyordu.

Bana doğru bakınca ona baktığımı görmesin diye bakışlarımı kaçırdım.

O sırada Kaan çatalımı önümden alıp bir sosis batırdı.

" Uçaaak geliyoor, " dedi.

Gözümü devirdim. Sanırım yakında devirmekten gözüm çıkacaktı.

" Çocuk muyum ben Kaan? "

Ağzımı açmamı fırsat bilip sosisi ağzıma tıktı.

" On sekiz yaşına kadar çocuksun. " deyip omuz silkti.

Kaan şu an on sekiz yaşındaydı. Yılbaşında on sekizini bitiriyor ve ehliyet almaya hak kazanıyordu. O yüzden yılbaşını sabırsızlıkla bekliyordu.

Aras, Kerem, Hasan' da okulun birinci döneminde on sekizini bitirecekti.

Aslı, Zeynep ve Ezgi okulun ikinci döneminde on sekizini bitirecekti.

Ben ise...

Okula biraz erken yazılmıştım ve 30 Eylül'de on yediyi bitiriyordum. Yani ehliyetimi anca üniversitede alabilecektim.

Bu düşünceyle somurtmaya başladım.

" Ne oldu yüzün düştü birden? " dedi Zeynep.

" Hiç, " dedim.

Yaş konusundan bahsedersem hepsi benimle 'ufaklık' diye dalga geçecekti. O yüzden söylememem daha iyi olurdu.

" Yaş konusu mu aklına geldi? " dedi Kerem sırıtarak.

Gözlerimi devirdim.

Çatalıma salatalık batıran Kaan salatalığı benim açılmayan ağzıma girdirmeye çalışırken konuştu.

" Ama yemezsen büyüyemezsin, " diye benimle dalga geçti.

Aras burnumu sıkıp,

" Seni ufaklık seni, " dedi.

Herkes bir bebekmişim gibi benimle uğraşırken somurtup kollarımı bağladım ve sandalyemde geriye yaslandım.

Artık alışmıştım. Onlara cevap verirsem susmazlardı.

Gözüm yine Barışların masasına kaydı.

Barış' ın bana baktığını görünce ilk kez gözlerimi kaçırmadım ve bende ona dik dik bakmaya başladım.

Gözleri düşüncelerimi okur gibi bakarken ofladım. Neden böyle sert bakıyordu?

Benim ağzımı açmamı fırsat bilen Kaan salatalığı ağzıma tıkınca gözlerimi Barış' tan çekmek zorunda kaldım.

" Kaan yeter doydum, " derken bunu da fırsat bilip ağzıma peynir tıktı.

Somurtmaya devam edip ağzımdakileri çiğnemeye başladım.

O sırada hoparlörlerden müdürün sesi duyuldu.

" Günaydın çocuklar, umarım kampta eğleniyorsunuzdur. Pazartesi günü iki okul arasında voleybol maçı yapacağız. Takımları kendi aranızda belirledikten sonra takım kaptanları odama gelip takım listesini bana versin. Çalışmanız için yeterli süre verdiğimi düşünüyorum. Herkese iyi yemekler. "

Masadaki herkes bana baktı.

Voleybol takım kaptanı bendim. Aslında Aslı benden iyi oynuyordu ama kaptan olmaya zamanı olmadığı için kaptan bendim.

Şimdiden maçta kimin oynayacağını zihnimde kaba taslak belirlemiştim.
Yumruğumu masaya vurdum. Sert ve kararlı bir şekilde konuşmaya başladım.

" Madem aklımıza bir oyun gelmiyor, oyunu maçların hepsini kazanarak oynarız arkadaşlar! Bu maçı kazanaca- " derken Kaan' ın ağzıma sosis tıkması üzerine masadaki herkes bana güldü.

Kaan'ın omzuna sert bir yumruk attım.

" Kız tam havaya girmişti niye bozdun? " dedi Kerem gülerken.

" Komik mi! " dedim ağzım dolu bir şekilde.

" Ağzında yemek varken ağzını açma Melis, " dedi Aras sırıtarak.

Onun gıcığına ağzımı açardım, daha önce yapmadığım şey değildi ama toplum içindeyiz diye gözlerimi devirmekle yetindim.

" Hadi aç ağzını Melis, " diyerek patates kızartmasına batırılmış çatalı bana uzatan Kaan' ın elindeki çatala vuracaktım.

Ama patates kızartmasını severdim. O yüzden ağzımı açtım.

Ağzıma verir gibi yapıp,

" Fakee, " diyerek kendi ağzına atınca masadaki herkes kahkahalarla gülmeye başladı.

Önce donup kaldım sonra da Kaan'ın omzuna yumruklarımı indirmeye başladım.

" Yavaş vursana kızım ya, " dedi o da gülerken.

Yorulunca yumruk atmayı bıraktım.

" Ne gülüyorsunuz be! " dedim diğerlerine.

" Tamam hadi kıyamam al, " diye çatala taktığı patatesi bana uzatan Kaan' a tehditkar bir bakış attım.

" Unutma Kaan, intikam soğuk yenen bir yemekti- " derken Kaan ağzıma patatesi soktu.

Masadaki herkes gülme krizlerindeyken kendimden beklenmeyen bir hareket yaptım. Kaan' ın en tiksindiği hareketlerden birini. Ağzımdaki patatesi Kaan'ın yüzüne tükürdüm.

Kaan' ı tanıyordum. Beni yakalayıp eşek sudan gelene kadar gıdıklayacaktı.

O birkaç saniyelik şoktayken bundan yararlanıp sandalyemi devirerek ayağa kalktım ve yemekhanedeki herkes bana bakarken yemekhanenin kapısına koşmaya başladım. Çok geçmeden arkamdan Kaan'ın sesi duyuldu.

" Seni yakalayacağım Melis, kaçma! "

---------

" Kulübeden bile çıkamıyorum Hayalet, " dedim sıkıntıyla. " Ama gıdıklanmaya karşı olan büyük alerjimi kullanması çok yanlış. "

Gıdıklanmaya alerjim falan yoktu ama çok gıdıklandığım için bizimkiler buna alerji derdi.

Kaan beni kovalarken kulübeye kaçmıştım. Kapıyı kilitledikten bir saniye sonra Kaan bana yetişmiş, kapıyı yumruklamaya başlamıştı ama açmamıştım. Açtığım anda üzerime gelip beni gıdıklamaya başlayacağını biliyordum. En sonunda pes edip gitmişti o da.

Herkes kahvaltıdan geldikten sonra Kaan görmeden kızları kulübeye almıştım.

Denize gitmeyi teklif etmişlerdi ama kabul etmemiş, onları göndermiştim.

Ben kulübede kalmıştım. O kadar sıkılmıştım ki, iki saat boyunca oturup metal dinleyerek fizik çözmüştüm.

Şu an ki ruh halimi tahmin edebiliyorsunuzdur.

Hayalet'in başını öptüm.

O sırada telefonum çaldı. Arayan Kaan' dı.

Ofladım ve aramayı cevapladım.

" Efendim Kaan? "

" Ne yapıyorsun kulübede? "

" Fizik çözüyorum. " dedim sıkıntıyla.

Gülme sesi geldi.

" Oha o derece sıkıldın mı? "

" Evet. " dedim trip atar tonda.

" Tamam ya kulübeden çık. Söz gıdıklamam. Ama bir şartım var. " dedi.

Tek kaşımı kaldırdım.

" Ne? "

" Bundan sonra sabah kahvaltılarını ben yaptıracağım. "

" Yok daha neler! " dedim yüksek sesle.

Normalde az yiyordum ve kampa geldiğimden beri bayağı az yediğimin farkındaydım. Biraz kiloda vermiştim muhtemelen. Ama bu benim elimde olan bir şey değildi. Kampın yemeklerinin temizliğinden emin olsam da her yerde yemek yiyemiyordum.

" Anneni arayıp zayıfladığını söylerim. " dedi.

Pekala, buraya gelirken annemle yemekleri düzenli yiyeceğim konusunda sıkı bir anlaşma yapmıştık. Eğer zayıfladığımı duyarsa çok kızardı.

Kabul etmekten başka çarem kalmamıştı.

" Ama sadece sabah kahvaltıları. " diyerek kabul ettim.

Aramayı sonlandırıp Hayalet'in tasmasını taktım.

" Sonunda özgürlüğümüze kavuştuk oğlum. " diyerek başını okşadım ve kulübeden dışarı adımladım.

---------

Game Of Thrones' in bir bölümünü daha bitirdikten sonra saate baktım.

21.21

Biri beni düşünüyor!

' Kesin John Snow düşünüyor, 'diyerek benimle dalga geçen mantığıma gözlerimi devirdim.

O sırada telefonuma WhatsApp' tan bir mesaj geldi. Hemen alıp baktım.

Mesajı Barış atmıştı.

İç çektim.

Olsundu, Barış da yakışıklıydı.

' Çok yakışıklı. ' diye düzeltti mantığım.

Onu umursamadan mesajı açtım.

' Hayalet' i görmek istiyorum. ' demişti.

En sevmediğim şeylerden biri, bana emrivaki cümleler kurulmasıydı.

' Hayalet'i görmeyi rica mı ediyorsun?' dedim.

Mavi tik oldu ve cevap geldi.

' Hayır, istiyorum. '

Gözlerimi devirdim.

' Her istediğini alamazsın. '

Kendini ne sanıyordu bu çocuk?

' Ben kulübene mi geleyim yoksa sen mağaraya gelir misin? '

İnceden inceden tehdit ediyordu gerizekalı!

' Aptal. ' diye yazıp gönderdim.

' Çitlerin oraya gel. '

Başka çarem yoktu.

Ayağa kalktım.

" Ben yürüyüşe çıkacağım kızlar. "

Anladıklarını belirten birkaç mırıltı çıkardılar.

Üzerimde hala sabah giydiğim şort ve tişört vardı. Temiz oldukları için çıkarma gereği duymadım.

Bu gece hava biraz sıcak olduğu için üzerime bir şey alma gereği de duymadım.

Kapının yanına gidip beyaz sporlarımı giydim.

Kapıyı açıp Hayalet'i çağırdım.

" Hayalet, gel oğlum. "

Bana doğru gelmeye başladı.

Çok akıllı bir köpekti. Başını okşadım.

" Aferin oğluma. "

Çitlerin oraya kadar yürüdük. Geldiğimizde sigara içen bir adet Barış görüş alanıma girdi.

Sigara kokusundan hiç hoşlanmıyordum.

Ben gelince sigarasını söndürüp yandaki çöpe attı ve doğruldu.

Çitlerden geçip yürümeye başladık.

" Bundan sonra oğlumun yanında sigara içme. Sigara içtiğini görmesin. " dedim.

" Oğlun mu? " dedi.

Ben Hayalet'e oğlum dediğim için benimle dalga geçeceğini düşünürken konuştu.

" O benim oğlum. " dedi beni şaşırtarak.

Kaşlarımı çattım.

" Hayır, benim oğlum. Ben onun annesiyim. " dedim üstüne bastıra bastıra.

" Bende babasıyım, " dedi omuz silkerek.

Dizlerinin üzerinde çöktü.

" Hayalet, gel oğlum. " dedi.

Hayalet koşarak ona geldi.

Gözlerimi devirdim.

Hayalet'in Barış' a olan ilgisine sinir oluyordum. Diğer insanlara karşı da dost canlısıydı fakat bana ve Barış' a ayrı bir ilgisi, sevgisi vardı.

Barış onu severken bende onların yanına gidip dizlerimin üzerine çöktüm.

Barış' ın sigaraya bulanmış nane ve hoş parfüm kokusu burnuma doldu. Bir insana sigara kokusu bile yakışır mıydı?

Hayalet'in başını okşarken Barışla ellerimiz çarpıştı. Hemen elimi çektim.

Bu hareketime güldü.

" Oğlum, " dedim Hayalet'e.

Barış da benimle aynı anda aynı şeyi söylemişti.

Kaşlarımı çattım.

" Onun annesi benim. " dedim sahiplenici bir tavırla Hayalet'i kendime çekerek.

Omuz silkti.

" Babası da benim o halde. "




Continue Reading

You'll Also Like

50.7K 3.5K 10
。⁠◕Bu his çok tuhaftı onlar benim gerçek ailemdi ama bir o kadarda uzaklardı...◕⁠。
16.2K 2K 17
Batıl inançlara sahip bir aile, motora sevdalı bir kız...
19.1K 1.7K 27
Bir anda "Oyun Oynayalım mı?" adlı gruba alınan Göksel'in sonrasında anonimden aldığı mesajlarla gruptakileri korkutarak eğlenmesi ve devamında gelen...
691 148 15
Valar küçüklüğünden beri zorluklar içerisinde yaşamış bir çocuktu. Ailesi ile zor bir yaşam sürüyordu. Seherium insanlara acıyan biryer değildi. Bura...