DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 317K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
2- RÜYA
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
12-UFAKLIK
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
16-OJE
17-İTİRAF
18-HASTANE
19-HEYECAN
20-YEMEK
21-AÇIKLAMA
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
40-ASLINUR
41-MÜDÜRLER
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

11-HAYALET

119K 5.9K 1.4K
By BURCUQUEEN

Hepinize iyi tatiller ve iyi okumalaar!

Multimedya Melis' in koşuya giderken giydikleri.
Ve bölümü multimedyadaki şarkıyla okuyabilirsiniz.

Gözüm gördüğüm iğrenç sahneye takılı kalırken Deniz'in dediği şeyleri duymuyordum bile.

Sonra Arasların aldığı madalyalar , iki okulun birbirine attığı laflar , kulübeye gelişimiz derken kendimi ne ara banyoya attığımı bilmiyordum. Bizimkiler bir şeyler yemek için kafeteryaya gitmişlerdi ama ben kendimi pek iyi hissetmiyorum bahanesiyle kulübede kalmıştım. Yanımda kalmak istemişlerdi fakat reddedip onları göndermiştim.

Nedenini bilmediğim şekilde kendimi kötü hissediyordum. Bu bedensel bir kötü hissetme değildi. Bana ne oluyordu ?

Kampa geldiğimden beri yaptığım en uzun banyoyu yaptığımda kendimi daha iyi hissediyordum.

Hafif nemli kalacak şekilde saçlarımı kurutup banyodan çıktığımda bizimkiler gelmişti.

" Yuh, " dedi Zeynep. " Bu kadar saattir banyoda mıydın? "

Normal bir şekilde onayladım Zeynep'i .

Ezgi ve Zeynep şaşkınlıkla bana bakarken Aslı alışkın olduğundan tepki vermemişti.

Pencereye doğru baktım. Havanın kararmasına az kalmıştı. Biraz spora çıksam fena olmazdı. Çünkü biliyordum. Sorunum her neyse bunun üç çözümü vardı . Beni anlayan birine anlatmak, koşu yapmak veya tenis oynamak. Beni benden bile iyi anlayacak Aslı vardı ama ona anlatamazdım . Gerçi neyi anlatacağımı bile bilmiyordum , orası ayrı konu . Bu durumda tek seçeneğim kalıyordu. Koşu yapacaktım.

Üzerimdeki kıyafetler spor için fazla uygun olmadığından çekmeceme ilerleyip yanlarında griler olan ve ayak bileğimle diz kapağımın arasında bir yerlerde biten taytımı ve ince beyaz tişörtümü çıkarıp giydim.

Çıkacakken Aslı ince gri kapüşonlu ceketimi uzattı.

" Hava gündüz olduğu kadar sıcak değil. Bunu giy. "

" Üşümem , bir şey olmaz. " dedim.

Cevabım üzerine bana biraz yaklaştı ve kızların duyamayacağı yükseklikte konuştu.

" İçindeki bilmediğin siniri büyük bir inatla bana anlatmamak için koşuya gidiyorsun. Halbuki bana anlatsan ben sorununun ne olduğunu çözeceğim. Bunu bildiğin halde inatla bana anlatmıyorsun. İçindekini atmak için koşuya gidiyorsan bari hasta falan olma. Şimdi al şu ceketi. "

Dedikleri karşısında sesimi çıkaramazken ceketi kuzu kuzu alıp giydim ve beyaz adidaslarımı ayağıma geçirip kulübeden çıktım. Aslı gerçekten de beni benden iyi tanıyordu.

Sahilde koşmak istiyordum fakat orada insanlar vardı. Kamp dışına çıkmaya karar verdim. Mağaraya kadar koşar , geri dönerdim. Barış'ın mağarada olma ihtimalinden dolayı mağaraya girmeyecektim.

Kamp dışına çıktım. Önce hafif koşuyla başlayan koşum gittikçe hızlanırken bir süre sonra mağaranın oraya gelmiştim.

Mağarada muhtemelen kimse yoktu ama yine de içeri girmedim. Mağaranın üstündeki yüksek kayalardan birine oturup deniz manzarasını izledim. Dalgaların sesi beni huzura boğarken belime değen bir şeyle huylandım. Neredeyse çığlık atacakken refleksle arkama döndüm.

Arkama dönmemle yüzümdeki korkmuş ve sinirli bakış yumuşayıp yerini saf sevgiye bıraktı. Belime değen şey ufak bir köpek yavrusunun küçük siyah burnundan başka bir şey değildi !

" Sen ne tatlı şeysin öyle. " derken köpeği kucağıma aldım.

Oldukça dost canlısı olan köpek bağdaş kurduğum bacaklarıma yayıldı ve onu sevmeme izin verdi.

Hava karardığı için hangi cins olduğunu çözmek zordu ama ay ışığında dikkat ettiğimde bunun sarı bir labrador retriever olduğunu anladım.

Hareketli köpek kucağımdan kalkıp etrafımda dolaşmaya başladı. Çok tatlıydı. Bu hareketlerine gülmeden edemedim. Tekrar gelip kucağıma yattı. Benden ilgi bekliyordu.

Ona beklediği ilgiyi verirken cebimden telefonumu çıkardım . Snapchatt'imi açarken bir yandan da köpeği okşuyordum.

Tam fotoğrafını çekeceğim sırada telefonumun şarjı bitti ve kapandı. Sinirle telefonumun arkasına vururken söylendim.

" Sen Iphone 6s sin ya senin şarjın nasıl bitebilir. "

Telefona vurmayı bırakıp açmaya çalıştım. Açılmayınca söylenmeye devam ettim.

" Haklı değil miyim köpüş , ne güzel fotoğrafını çekecektim. "

Oturduğum kayada yanıma biri oturunca bir an irkildim. Tam çığlık atacaktım ki , yanıma oturan kişinin Barış olduğunu anlayınca çığlığımı yuttum. Nasıl yuttum bilmiyorum ama gerçekten yutkundum . Az önce dediklerimi duymuş olmalıydı. Hayır duymuş olmalıydı falan değil , kesinlikle duymuştu.

' Duyarsa duysun ne takıyorsun kafaya ,' dedi mantığım. Haklıydı.

Barış kucağımdaki köpeğin kafasını okşarken konuştu.

" Labrador ha ? "

Başımı sallayarak onayladım.

" Senin mi ? " dedi.

" Hayır , burada otururken kendisi yanıma geldi. Korkuttu ufaklık ."

Anladığını belirtir bir şekilde başını salladı. Ardından cebinden telefonunu çıkarıp Snapchatt'ini açtı. Rehberindeki kişilerden benim hesabımı bulup arkadaş olarak ekledi ve ardından kamerasını açtı.

" Şarj sorunların var galiba. "

Başımı salladım.

" Benimki Iphone 6s plus olduğu için şarj sorunum yok. " dedi sırıtarak.

Bunu hava atmak için falan yapmadığını biliyordum. O kadar çocuk değildik. Gıcıklığına diyordu.

" Al benden çekil , kendine atarsın Snap'ten . " dedi.

" Teşekkürler. " diye mırıldanıp bana uzattığı telefonu elinden aldım.

Köpekle bir fotoğraf çekildim. İdare eder çıkmıştım. Kendime atacakken elim refleks olarak kaydet tuşuna gitmişti.

Barış'a baktım. O da bana bakıyordu.

" Yanlışlıkla kaydettim , silersin sen. " dedim.

Başını salladı tekrar.

Fotoğrafı kendime attıktan sonra telefonu ona geri verecektim. O sırada bir arama geldi.

'Gülsu arıyor'

Gülsu'nun aradığını görünce elimde olmadan sinirlendim. O kızı ne zaman düşünsem sinirleniyordum.

Telefonu Barış' a uzattım.

" Al, sevgilin arıyor. "

Telefonu alıp aramayı sonlandırdı.

" Sevgilim değil. "

" Ayrıldınız mı? " dedim şaşkınlıkla.

" Evet, " dedi.

" Daha bugün maçta öpüşüyordunuz? " dedim şüpheyle.

Omuz silkti ve umrunda değilmiş gibi konuştu.

" Ben öpmedim o öptü. Ve o sırada daha ayrılmamıştık. "

İçime nedensizce bir rahatlık çöktü.

" Üzülmüş olmalısın. O yüzden mi geldin buraya. " dedim.

" Üzülmedim, ben ayrıldım zaten. "

" Neden? " dedim.

Sorularımdan sıkılmış gibi görünüyordu.

" Sıkıldım çünkü. "

Nedensizce mutlu oldum.

Yüzüme yerleşmek üzere olan aptal gülümsemeyi engellemek için aklıma getirmediğim kötü anım kalmadı ama engelleyemiyordum bir türlü.

Sonra Barışla Gülsu'yu öpüşürken gördüğüm zamanı düşündüm ve yüzüme yerleşmeye çalışan aptal gülümseme gitti neyseki.

" Labradorlar çok arkadaş canlısı olurlar. " dedi Barış.

" Evet ama sevmedikleri insanlara karşı da gayet mesafeli davranırlar . " dedim.

" Bizi sevmişe benziyor . " dedi.

Sırıtarak onu onayladım. Köpek üzerime atlamaya çalışıyordu.

" Böyle bir köpeğin sahibi olmalı. " dedi.

" Evet. " dedim üzgünce.

Çok sevmiştim oysaki.

" Burada ne işi var o zaman ? " dedim .

" Bilmem , kampa hayvan getirmek yasak. " dedi.

" Sen nasıl geldin o zaman , kashayvan ? " dedim.

" Sen nasıl geldiysen bende öyle geldim , kedikız . " dedi.

Gözümü devirdim.

" Kamptan birinindir mutlaka . Duyuru yaptırırız. " dedi.

" Tamam ama duyuru yaptırmadan önce biraz daha sevmek istiyorum. " dedim.

Başıyla onayladı.

Önceden birbirimize gıcıklık yapardık veya ben ona gıcıklık yapardım , o beni takmazdı. Ama şu anda her zamankinden farklıydık. Daha az gıcıklık yapıyorduk ve birbirimize laf atmadan sessizce köpeği seviyorduk.

Giydiği siyah dar tişört , mavi şort ve siyah-mavi ayakkabıya baktım.

Bugün sahada ayağı kötü yaralanmış gibi görünüyordu.

" Ayağın nasıl oldu ? " diye sordum.

Gerildiğini soluduğum havada hissederken elini köpeğin kafasından çekip kayaya yasladı.

" İyi , " diye kestirip attı.

Barış'ın nasıl bir kişilik olduğunu anlamıyordum. Bazen gıcıklık yapıyordu. Bazen ilgiliymiş gibi davranıyordu ama aslında pekte umrunda olmadığınızı gözüne bakarak anlayabiliyordunuz. Bazense susuyor , gerekmedikçe konuşmuyordu. Bildiğim tek şeyse her zaman sert olması ve havasından ödün vermemesiydi. Bana sadece bir kez gerçek kişiliğini göstermişti , kaybolduğumuzda . Ama sonrasında hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmişti.

Sadece bana mı böyleydi bilmiyordum ama kampta gözlemlediğim kadarıyla samimi arkadaşları hariç herkese karşı umursamazdı.

" Maçı biz kazandık. " dedim.

" Evet. Ama ben oyundan çıkmasam biz kazanırdık. " dedi.

" Bizde de Aras çıktı oyundan. Durum eşitlenmiş oldu yani." dedim.

" Aras benden çok sonra çıktı. " dedi.

Haklı olabilirdi ama bunu kabul edecek değildim.

" Sonuçta biz kazandık. " dedim köpeği sevmeye devam ederek.

Başıyla onayladı.

" Ne zaman beni kölen yapacaksın ?" dedi hafif gülerek.

Az önce sert davranırken birden davranışları yumuşamıştı. Bence bu çocukta kişilik bozukluğu vardı.

" Bilmem , " dedim onun gülmesiyle bende neşelenirken. " Şu an canım istemiyor . "

" Peki hanımefendi , siz ne zaman isterseniz . " diyerek dalga geçti.

Gözlerimi devirdim ama bende gülümsüyordum.

Ay ışığı denizi aydınlatırken orada biraz daha oturduk ve dalgaların sesini dinledik.

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama sonunda geç olduğuna karar verip köpeği kucağıma alarak ayağa kalktım.

Benim kalkmamla Barış da ayağa kalkarken belli etmemeye çalışsa da ayağından dolayı zorlandığını fark etmiştim.

Kolundan tutarak kalkmasına yardım etmek istedim ama hızlıca kolunu benden çekti.

Sadece yardım etmek istemiştim. Bu yaptığı hareket beni üzerken ve sinirlendirirken kırgınlıkla arkamı döndüm ve geldiğim yoldan kampa doğru yürümeye başladım.

Bir ya da iki adım atmıştım ki Barış bileğimden tutarak beni durdurdu.

Önce bileğime , sonra ona bir bakış attım. Nasıl bir bakıştı bilmiyorum ama elini hemen çekti.

" Refleks olarak çektim kolumu . " dedi masum bir şekilde bakarak.

Şu anda kucağımda mayışan yavru köpek mi , o mu daha tatlıydı karar verememiştim.

" Önemli değil , ve bir daha bileğimi tutma . " deyip önüme döndüm.

Yavru köpeğe sarılırken hızlı bir şekilde yürümeye başladım.

Ben hızlı şekilde yürüyünce yürürken zorlandığını fark ettiğim Barış bana yetişmek için daha hızlı yürümeye çalıştı. Ayağının Deniz yüzünden bu halde olduğunu hatırlayınca yumuşadım ve biraz yavaşlayıp bana rahatlıkla yetişmesini sağladım.

Hiç konuşmadan kampa kadar yürüdük. Çitlerden geçerken Barış yine zorlandı . Deniz nasıl bir hayvan gücüyle düşürdüyse artık. İçimde Deniz'e karşı oluşan öfkeyi bastırdım . Eminim isteyerek zarar vermemiştir.

" Burada ayrılalım. " dedim. "Bizi beraber görmesin kimse . "

Gözlerini devirdi.

" Köpek bu gece sende kalabilir . Müdüre söylerim duyuruyu yarın sabah yapar . "

Sevinçle ona baktım .

" Teşekkür ederim . "

Karşılık olarak gülümsedi ve kucağımda yüzümü yalamaya çalışan köpeğe yaklaşıp biraz okşadı.

Köpeğe yaklaşınca bana da yaklaşmış oluyordu. Yakınlığımız kalp atışlarımı hızlandırırken nefesimi tuttum. Böyle olmam normaldi . Çünkü şu ana kadar bizimkiler , babam ve kuzenlerim dışında hiçbir erkekle bu kadar yakın olmamıştım ve doğal olarak heyecanlanmıştım.

Köpeği sevmeyi bırakıp aramızdaki mesafenin azlığını umursamadan başını kaldırdı. Şu anda çok yakındık. Gözlerimin tam içine bakıyordu. Düşüncelerimi okuyor gibi hissettim.

" İyi geceler Melis , " dedi. " Ve nefes al . " deyip gülümsedi ve arkasını dönüp gitmeye başladı .

Olduğum yerde domates gibi kızarırken derin nefesler almaya çalıştım.

----------

" İşte onu ormandan alıp müdürün yanına gittim ve müdürle konuştum. Yarın sabah kahvaltısında duyuru yapacak. " diye bitirdim uzun konuşmamı.

" Yani sabaha kadar bizimle mi kalacak ? " dedi Aslı sevinçle.

" Evet , " diyerek onayladım.

" Sabaha kadar uyumamaya karar verdim galiba. " diyen Zeynep hepimizi güldürdü.

Etrafımızda dolanan , koşuşturan enerji dolu köpek yorulmak nedir bilmiyordu. Ve elimizde gördüğü her şeyi yemek istiyordu.

" Bol egzersiz yapmazsa böyle olur . Labradorlar fazla hareketlidir ." dedi Zeynep.

Bir süre sonra nihayet hareketliliği azalan köpek yatağımın yanına kıvrıldı.

Biz de uyumaya karar verdik.

Yatağımda dönüp dururken Barış'a mesaj attım.

' Yere çiş yapar mı ? '

Çok geçmeden cevap geldi.

' Daha çok küçük tuvalet eğitimi yoktur. Gelirse yapar . '

Cevap yazmadım. Ayağa kalkıp çekmecelerime yöneldim. İçeri karanlık olduğu için telefonumun ışığını kullanarak çekmecelere bakmaya başladım. Köpeğin altına koyabileceğim uygun bir şey aradım. Hiçbirimizin kullanmadığı , ne olur ne olmaz diye getirdiğim büyük havluyu aldım. Yatağımın yanına havluyu serdim ve uyuyan köpeği kaldırıp havlunun üzerine yatırdım. Uyanacak gibi olsa da uyanmadı ve havlunun üzerine yayılarak uykusuna devam etti.

Ben de yatağıma geçtim. Kendimi kötü hissetmiyordum.

Barış ve Gülsu sahnesi hala aklımdan çıkmıyordu ama biraz koşmak ve köpekle karşılaşmak bana iyi gelmişti. Çok iyi hissediyordum.

Birkaç saat içerisinde bile köpeğe çok bağlanmıştım. Yarın sahibi çıkınca nasıl bırakacaktım onu?

Bunları düşünürken uykuya daldım.

----------

" Melis, lütfen bir kere uyan dememde uyan ya. Lütfen. " dedi Aslı.

" Şimdi uyan diyeceğim ve uyanacaksın, tamam mı? " diye devam etti.

" Bir, iki, üç. Uyan! "

Gözlerimi kırpıştırarak açarken Aslı mutlulukla bana baktı.

" Gözlerim yaşaracak. İlk kez uyandın. " dedi.

Onu umursamadan arkamı döndüm ve uyumaya devam ettim.

" Biliyordum böyle olacağını. " dedi bıkkınlıkla.

Ve beni uyandırma çabalarına devam etti. Ben uyanmayınca da pes edip gitti.

Tekrar sırtüstü dönüp uykuma devam ederken birden bir şey üzerime atladı ve yüzümü yalamaya başladı. Gözlerim anında açılırken minik köpeği görünce kahkaha attım ve yatakta doğrulup onu sevmeye başladım.

" Vay be, benim yıllardır başaramadığım şeyi iki saniyede başardı köpek. " diye söylendi Aslı.

Ezgi ve Zeynep de Aslı'ya katıldı.

Annem köpekle olan bu yakın temasımı görse kesin bana kızardı. Temizliğinden emin olmadığı hayvanlarla uğraşmama çok kızardı. Bu benim umrumda mıydı? Tabiki de hayır. Yavru bir köpekten bahsediyoruz.

Tamam büyük köpekler bazen beni korkuturdu fakat küçük bir köpeği sevmeden durmak benim için çok zordu.

Köpeği kucağımdan alıp yere bıraktım. O benim etrafımda koştururken telefonumu alıp saate baktım.

Kahvaltıya yarım saat vardı.

Dün upuzun bir duş almıştım ve kendimi kirli hissetmiyordum. Banyoya akşam girmeye karar verip üzerime üstünde yazı yazan siyah bir tişört ve kot şort giydim. Bileğime de siyah bilekliklerimi taktım.

Hala etrafımda dolanıp oyun isteyen köpekle oynamaya başladım. Çok zaman geçmemişti ki kulübenin kapısı tıklatıldı.

Peşimden dolanan köpek ile kapıya gittim ve kilidi çevirip kapıyı açtım. Gelenler bizimkilerdi. Yanlarında Deniz de vardı.

Köpek daha çok insan görünce daha çok sevindi ve tüm hiperaktifliği ile oradan oraya koşmaya, gelenlerin üzerine atlamaya çalıştı.

Çıkmasın diye bizimkileri içeri alıp kapıyı kapattım.

Hepsi köpeği severken Kaan konuştu.

" Bu köpek de nereden çıktı? "

Onlara kızlara anlattığım gibi Barış' ı olaya katmadan köpeği nasıl bulduğumu, müdüre duyuru yapmasını rica ettiğimi kısaca anlattım.

Yalan söylemekte berbattım, biliyordum fakat Aslı hariç herkes buna inanmış görünüyordu.

Kahvaltı saati yaklaşınca köpeği kulübede bıraktık ve kahvaltıya gittik.

Kerem de bir köpek besliyordu ve birkaç saate kadar kulübede tek başına kalmasının sorun olmayacağını söylemişti.

Yemekhaneye girip yemeklerimizi aldık ve yine her zamanki masamıza oturduk.

Barışla göz göze geldik. Yanında Gülsu vardı. Barış' a bir şeyler anlatıyordu ama Barış onu dinlemiyor gibi görünüyordu.

Aklıma dün ki konuşmamız geldi. Bana nefes almamı söylemişti çünkü o yakınlıkta heyecanlanıp nefes almayı unutmuştum.

Onun da aklına gelmiş olmalıydı ki, sırıtır gibi oldu.

Yüzümün kızarmasını engellemeye çalışırken gözlerimi kaçırdım.

O sırada kamp müdürü amcanın sesi hoparlörde duyuldu.

" Günaydın çocuklar. Umarım kampta iyi vakit geçiriyorsunuzdur. Hepinizin bildiği gibi kampa hayvan getirmek yasak. Fakat kamp yakınlarında labrador retriever cinsinde yavru bir köpek bulundu. "

Kızların çoğundan 'aayy ' gibi ince sesler çıktı.

" Sahibi kahvaltıdan sonra yanıma gelsin. Onu kamptan falan almayacağım, sadece köpeği İstanbul'a geri göndermesini isteyeceğim. Hepinize iyi yemekler. "

Hoparlördeki ses kapandı. Köpeğin adını, sahibinin kim olduğunu merak ediyordum.

Dün akşam internetten okuduğum şeylerle köpeğe atıştırmalık bir iki şey vermiştim fakat henüz çok küçüktü ve mamaya ihtiyacı vardı.

Bu düşüncelerle kahvaltımı yaptım.

Kahvaltıdan sonra kulübeye geldik.

Ben dağılmış bir kulübe görüntüsü beklerken tek dağınıklığın yatağımın yanına koyduğum havlunun kırışması olduğunu görünce şaşırdım.

Havluya yaklaşınca üzerinde dışkı olduğunu da gördüm ve havluyu direk kulübenin dışındaki çöplüğe attım.

Neyseki yere falan çiş yapmamıştı ve su içmesi için koyduğumuz kabı devirmemişti. Yine de banyodaki temizlik aletlerini kullanarak kızlarla yerleri sildik.

Kahvaltının üzerinden bir saat geçtiğinde biz köpekle oynuyorduk.

O sırada telefonuma mesaj geldi.

Mesajı Barış atmıştı.

' Henüz kimse köpeği almak için müdürün yanına gelmemiş. '

Bu habere sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim.

Cevap yazdım.

' Kimse gelmezse ne olacak? '

Çok geçmeden cevap geldi.

' Köpek barınağa verilir muhtemelen.'

' Ben alamaz mıyım? ' dedim.

Annemin köpekten pek hoşlanacağını sanmıyordum ama ona olayı anlatırsam kızmazdı muhtemelen.

' Alabilirsin. Ama daha bir saat oldu. Sahibi çıkabilir. '

Cevap yazmadım.

Sahibi çıkar mıydı bilmiyordum ama çıkmazsa köpeği ben alırdım. Annem evde bir köpekten hoşlanmayacak olursa bahçemizde dekorasyon amaçlı çok güzel bir köpek kulübesi vardı, oraya koyabilirdim. Zaten üniversiteye geçince bir köpek alacaktım. Sadece biraz erken almış olurdum.

Sonra aklıma Kaya Koleji'nden almamız gereken bir intikam olduğu geldi.

" Kızlar, " dedim. "Bizimkileri çağırıp bir dikdörtgen masa toplantısı yapsak iyi olur. "

Hepsi beni onayladı ve Aslı bizimkileri çağırmak için telefonunu alıp Aras' ı aradı.

---------

" Düşünün. " diyerek belki de ellinci kez aynı kelimeyi söyledim.

Psikolojik baskı yapmaya çalışıyordum.

Bir yandan bende düşünürken herkes düşünüyor mu diye masada gözlerimi gezdirdim.

Yanımda oturan düşünen Deniz, Aras' ın omzuna yaslanmış düşünen Aslı, sıkılmış gibi görünse de kafasına silgi fırlatmamam için düşünme taklidi yapan Aras, düşünüyor gibi görünen Kaan, Hasan, Zeynep ve Ezgi. Ve kafasını masaya gömmüş uyuyan Kerem.

Masada elime geçen ilk şey olan silgiyi alıp Kerem'in kafasına attım.

Hafifçe inleyerek başını kaldırdı.

" Ne yapıyorsun Melis ya, düşünüyorum şurada. "

" Uyuyarak mı düşünüyorsun Keremciğim? "

Gözlerini devirdi ve düşünüyor gibi davranmaya devam etti.

Ne yapabilirdik?

" Onlar bizim kızlarımıza oyun oynadı, " dedim. " Biz kime oyun oynayacağız? "

Herkes düşünürken telefonumu çıkarıp saate baktım.

Bir saattir burada konuşuyor ve çoğunlukla düşünüyorduk.

Tam ara verebileceğimizi, toplantıya yarın devam edebileceğimizi söyleyecekken bir şey birden bacaklarıma atladı ve ben çığlık attım.

Atlayanın köpek olduğunu görünce diğerleri gibi gülmeye başladım.

Çok hareketli bir köpekti fakat isteyince çok sessiz hareket edebiliyordu.

Gün içinde bir çoğumuzu böyle sessiz şekilde yaklaşarak korkutmuştu.

Dün akşam kayada otururken benim yanıma da sessiz sedasız yaklaşmış ve yine korkutmuştu.

Gülerek başını okşadım.

" Biz köpekle bir yürüyüşe çıkalım. Yoksa hiperaktifliği tutar ve gece yine bizi uyutmaz. " dedim.

Henüz sahibinin gelmediğinden bizimkilerin de haberi vardı.

Ama bunu Barış' tan değil, kamp müdüründen öğrendiğimi sanıyorlardı.

" Öğle yemeği saati yaklaştı. Yemek yiyelim, ondan sonra görürürsün. " dedi Kaan.

Onu başımla onayladım.

------------

Öğle yemeğini yedikten sonra kulübeye geldik.

Öğlenin bu yakıcı sıcağında yürüyüşe çıkmak istemediğim için köpeği akşam üzeri yürüyüşe götürmeye karar verdim.

Hep beraber denize gidecektik ve köpek bizimle gelecekti.

Barış' a mesaj atıp bir sorun olup olmayacağını sormuştum.

O da bir sorun olmayacağını, kamp müdürünün köpeğin bende olduğundan haberi olduğunu söylemişti.

Bikinilerimin üstünden sahilde giymeye uygun yazlık elbiselerimden birini giydim.

Kızlarda üstlerini giyindikten sonra beraber denize gittik. Erkekler de orada bizi bekliyordu.

Önce biraz güneşlenmek istesemde direk denize koşan köpek bende de denize girme isteği oluşturdu ve bende denize girdim.

Denizde çok eğlendik.

Köpek doğuştan yüzmeyi biliyor gibiydi ve suyun altına bile dalabiliyordu.

Sonunda denizden çıktığımızda akşam yemeğine birkaç saat kalmıştı.

Kulübeye gidip sırayla banyo yaptık. Bende banyo yaptıktan sonra üzerime tişört ve tayt giyip saçlarımı kuruttum.

Akşam yemeğimizi yiyip geldiğimizde köpeği yürüyüşe çıkarmaya karar verdim.

Tasması yoktu. Tasmaya ihtiyacı olduğunu da pek sanmıyordum. Herkesten çok beni sevmişti ve yanımdan pek ayrılmıyordu.

Kulübeden dışarı çıktığımızda Barış ın kulübesinin önünde Barış ve Barışla konuşmaya çalışan Gülsu'yu gördüm.

Köpek benim yanımdan ayrılıp Barışların yanına giderken ikisi de köpeği fark etmemişti.

Köpek hızlı ama sessiz bir şekilde Barışların yanına gelip birden Barış'ın kucağına atlamaya çalışınca Barış korkmazken Gülsu'nun korkudan ödü koptu.

Barış Gülsu'yu umursamayıp eğilerek köpeği severken bende kahkaha atarak onların yanına gittim.

Köpek Gülsu yu hiç takmadan Barış ve benimle ilgilenmeye başladı.

" Gel oğlum, " diyerek köpeği yanıma çağırdım.

Dediğimi ikiletmeden yanıma gelirken Gülsu'ya alaycı bir bakış atıp köpekle çitlere doğru ilerlemeye başladım.

Kampın dışına çıkıp her zamanki yoldan mağaraya doğru giderken köpek oradan oraya gidiyor, kelebeklerin peşinden koşuyordu.

Ona gülerken biri omzumdan tuttu. Refleks olarak ve birazda korkarak anında arkamı döndüm.

Arkamdaki kişi Barış idi.

Omzumdaki eline baktım.

" Bileğini tutmamamı söylemiştin. " dedi omuz silkerek ve elini omzumdan çekti.

Bileğimi tutmamasını söylediğim için beni omzumdan tutarak durdurmuştu aptal şey. Güldüm ve gözlerimi devirdim.

Önüme döndüm ve yürümeye başladık. Dün gece söylediği şeyi hiç söylememiş gibi davranıyorduk.

" Köpeğin sahibi hala gelmedi mi? " diye sordum.

" Hayır, sanırım bizim köpeğimiz olacak. " dedi.

Dediği şeyle kaşlarımı çattım.

" Bizim köpeğimiz mi? "

Başını sallayarak beni onayladı.

" Bizim köpeğimiz değil, benim köpeğim. Onu ben buldum. " dedim.

" Ama kampta kalmasını ben sağlıyorum, ben olmasam barınağa gönderirlerdi. Kampta hayvan yasak. " dedi.

" Olsun, " dedim. " Hala benim köpeğim. "

Gülerek başını iki yana salladı.

Omzuna sert bir yumruk attım. Bunun üzerine daha çok güldü.

Gözlerimi devirip köpeği izlemeye devam ettim.

" Gülsu'yu çok güzel korkuttu ufaklık. " dedi.

" Aynen, " deyip güldüm. " Kulübede de bizi korkutup durdu. Sessizce yaklaşıp birden üzerimize atlıyor. "

" Dün akşam seni yine korkutmuştu galiba? " dedi.

Başımı sallayarak onayladım.

Tek başıma kayada otururken birden arkamdan gelip beni korkutmuştu.

" Adını Hayalet koyalım mı? " dedi.

Düşündüm. Tam da köpeğin karakterine uyuyordu. Sessiz bir şekilde gelip bizi korkutması tam da hayaletlerin yaptığı gibiydi. Ayrıca Hayalet Game Of Thrones dizisindeki John Snow' un köpeğinin adıydı.

" Olur, " dedim. " Tam ona uygun. Ve Jon Snow' un kurdunun adı da Hayalet . "

Güldü.

" O halde adını Hayalet koyuyoruz, " dedi. " Ve hala ikimizin köpeği olduğu konusunda ısrarcıyım. "

Gözlerimi devirdim.

" Hayır hala benim köpeğim. "

" Ama adını ben koydum? " dedi.

Düşündüm. Barış' ın ve benim köpeğim. Hayalet. Güzel olabilirdi. Ayrıca Barış kampın sahibi olduğu için köpeği özgürce dolaştırabilirdim de.

" Madem çok ısrarcısın, " dedim. " O zaman kimsenin bilmemesi şartıyla ikimizin köpeği olabilir. "


Continue Reading

You'll Also Like

3.7M 130K 105
21. yüzyılın en deli dolu çarlarından biri olan, zamanının büyük kısmını sanal ortamda geçiren, gündüzü gecesi, aklı fikri, derdi imanı, sağı solu ki...
9.1M 703K 81
izmarit: özür dilerim. (14.20) izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) izmarit: sana verme vakti sevgilim. (14.20) izmarit: ben seni çok sevdim...
111M 4.5M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
3.5M 229K 59
"ÇIĞIR AÇANLAR Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" Mutluluk yoktu, sevinç yoktu, heyecan yoktu, korku yoktu, üzüntü yoktu, acı yoktu, hiçb...