My Little Girl

By sleepintheatlantis

58.2K 4.4K 1.3K

"Sen bana sevdiğim kadından kalan tek şeysin." More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
11
12
13
14
15
16 - bonus #1
17
18
19
20

10

2.7K 249 68
By sleepintheatlantis

Sözleşmenin bitmesine son yedi ay, iki hafta, on yedi saat, sekiz dakika var.


Roxy, dokuz yaşına girmişti. Bir sürü arkadaşı olmuştu ve büyükannesinde kalıyordu. Onun için planladığım hayatın tamamen dışında büyüyordu. Ve ben ekranda onun yüzünün belirmesi için iki saattir bilgisayarın başında bekliyordum. 

Luke, Roxy altı yaşına girdiğinde yeni bir sözleşme imzalamıştı. Hatta bunu hepimizden habersiz yapmıştı. Boş kağıda "Bunlar hayranlara verilecek." denilerek atılan imzaya güvenmemek gerekiyordu. Entrika ve dramalar için yaşlandığımızı düşünüyordum ama Luke hepimizden genç olduğunu kanıtlamıştı.

"Sana kahve getirdim." 

Calum, yanıma oturup kahveyi uzattığında başımı sağa sola salladım. Kızımla görüşene kadar uyumaya niyetim yoktu zaten. Kahve içmeye de gerek görmüyordum.

Skype ekranında onun resmine bakarken "Onu özlüyorum." dedim. Yeniden ayrıldığımız için Luke'dan nefret ediyordum. Şöhretten uzaklaşmamak adına bizi de mahvetmişti. Onunla bu sözleşmeyi duyduğum günden beri konuşmuyordum. 

"O, seni böyle görmemeli Michael. Sen güçlü bir baba olmalısın."

Başımı salladım. Güçlü olmak zorundaydım. Roxy'e altı yaşında annesinin öldüğünü söylemiştim. Bunu söylemek çok zordu. Hele de onu Daisy'nin mezar taşına sarılıp ağlarken Daisy yerine ben ölmek istemiştim. Geçen gün Daisy'nin ona bıraktığı küçük kutunun içindeki mektubu okumuş ve günlerce ağlamıştı. Annemle konuşurken arka planda hıçkırıklarını duyabiliyordum. Babam onu yatıştırmaya çalışıyordu ama Roxy beni istiyordu. Yaşamaya devam eden tek ebeveyni olan babasını.

"Baba. Günaydın."

Gözümdeki yaşları silip ona baktım. Saçları tepeden topuz yapılmıştı ve uykudan yeni kalktığı için gözleri ve dudakları şişmişti. 

"Ah.. Orada gece mi?" dedi. Calum, saate bakıp "Gece iki." dedi. 

Roxy, haftasonu olduğu için biraz daha geç uyanmıştı. Gülümseyerek bana baktı.

"Dün gece sizi izledim. Harikaydınız. Ve baba hala çok yakışıklısın." dedi. Ağlamamak için sertçe dudağımı ısırdım. Dün, boyunun iki santim daha uzadığını söylemek için beni aramıştı. Onun her anını kaçırmak beni delirtiyordu.

"Haftaya geleceğim." dedim. Calum, kaşlarını kaldırıp bana baktı. 

Her zaman ani çıkışlarım olmuştu. Eskiden kendimden başka kimseyi sevmediğim söylenirdi. Ama bu defa her şey farklıydı. Dokuz yıldır hayatımda muhteşem bir varlık vardı ve ben onun için yaşamaya devam ediyordum. Ünlü olmak istemiyordum. Artık önceliğim şöhret değildi. Aksine kızımla zaman geçirmek istiyordum. Onunla sinemalara gitmek, hatta alışveriş yapmasını bile izlemek istiyordum. Nefesini bile benimle almasını istiyordum. 

Roxy, ekrandan kaybolunca kaşlarımı çattım. Fazlasıyla zayıflamıştı ve bu kalbimi parçalamaya devam ediyordu. Ardından elinde takvimle yeniden karşıma geçti.  

"Gelmene daha bir ay var. Buraya işaretledim. Bak." 

Kırmızıyla işaretlediği kocaman sayıyı gösterdi. Kalp içine alınmıştı ve "Büyük gün." yazılmıştı. Ağlama isteğim gittikçe artıyordu. Bu konuşma bittiği anda saati umursamadan Luke'un kıçını tekmelemeye gidecektim.

"O gün bende geliyorum. O kalp bana da geçerli mi?" 

Calum, ortamı neşelendirmeye çalışıyordu. Luke ile konuşmadığım için oda arkadaşım Calum olmuştu. İkimizden birini seçmeleri için çocukları zorladığıma gerçekten inanamıyordum. Bazen çok düşüncesiz olabiliyordum. Ama Luke'un karşıma geçip, "Üzgünüm Michael. Sözleşmemizi uzattık." dediği o an gözümün önünden geçmiyordu. Roxy'nin bana dönüp "Sözleşme ne?" demesi ve benim açıklayamadığım tek şey içimi burkuyordu. Kızım sayesinde Luke paçasını o gün kurtarmıştı. Sonraki günlerde konuşmayarak onu cezalandırmıştım. Sadece konserlerde onu görüyordum. Çocukluk arkadaşıma bunu yapmam doğru değildi ama onun da bana böyle bir şey yapması doğru değildi.

Calum ve Roxy'nin konuşmasını bölüp, "Seni çok özledim. Oraya gelmem lazım." dedim. Sinirden deliye dönmek üzereydim. 

Roxy, dudağını ısırıp "Bir saniye." dedi. Ardından yine ekrandan uzaklaştı ve bir şeyler karıştırdığına dair seslerini dinledik.

Calum bana dönüp "Sen bırakırsan ben de bırakırım. Tazminat umurumda değil." dedi.

Evet bir de bu durum vardı. Luke, sözleşmeyi okumadan hepimize imzalatmıştı. Ve sözleşmede açık açık "Çocuk yok." ve "Gruptan biri ayrılırsa yönetimin belirlediği tazminatı ödemekle yükümlüdür." maddeleri koyu puntolar halinde yazılmıştı. Eğer o sözleşmeyi değil okumak, görseydim bile imzalamayı reddederdim. 

"Ayrılmak istiyorum Calum. İlk günden beri ayrılmak istiyorum. Ama bizim elimizdeki paradan daha fazlasını söyleyeceklerine eminim. Kızımın geleceği için bunu yapamam." dedim. 

Gerçeği Calum da biliyordu. Her gün normalde en sevdiğim sahneye nasıl zorla çıktığımı biliyordu. Şarkılarda içtenliğimi yitirdiğimi, hatta sesimin gittiğini ve ağlamaya başladığımı görüyordu. İşin en acı tarafı da sözleşmeyi bir oyunla bana imzalatan kişinin Luke olmasıydı. En yakın arkadaşım. Şöhret için hepimizi harcamıştı. Ashton, saatlerce eline geçen her şeyi yere atmıştı. Calum, sessizliğe bürünmüştü. Ben kucağımdaki kızım yüzünden hiçbir şey söylememeye çalışıyordum.

"Haftaya birkaç gün okulumdan izin alabiliriz. Büyükannem beni getirir birlikte bir otelde kalırız. Siz de kendi otelinizde kalırsınız. Kimseye belli etmeden buluşuruz." dedi.

Kızım fazlasıyla akıllıydı. Ayrıca çok fazla düzenliydi. Kendine ait bir defteri vardı. İçinde benim boş günlerim, hangi gün nerede olacağım, saat farkları ve konser saatlerim vardı. Şarkı sözleri ve benimle ilgili her şey onun içindeydi. Arkadan başlayarak da kendi planlarını tutuyordu. Ödevleri, okuyacağı kitaplar, çizeceği resimler, benimle görüşme saatleri, ders programları, günlük yapacağı işler. O deftere hiçbir zaman dokunamamıştım. Roxy'nin odasını hiç görememiştim. Çünkü eve gitme yasağımız vardı. Bu yasağın benim için konduğuna emindim. Eğer onun yaşadığı ortamı görseydim anında bu işi bırakırdım. Neye mal olursa olsun.

Calum'ın ve Roxy'nin telefonu aynı anda titrediğinde kaşlarımı çattım. Roxy, telefona bakmamıştı ama Calum ne olduğunu anlamak için bakmıştı.

Bu geceki konsere geldiğiniz için teşekkürler. Yeni albümü almayı ve bizi desteklemeyi unutmayın. Sizi seviyoruz. -Luke.

"O piç kurusunu öldüreceğim." diyerek ellerimi yumruk yaptım. 

Calum, elimi tutup yumruğumu gizledi. "Geçen bir hayran bana albümü beğenmediğini söyledi. Eski albümleri daha çok seviyormuş. 'Sanki Luke hariç hepiniz başka yerlerde gibisiniz.' dedi. İşin en kötüsü de 'Eğer bizim için bırakmıyorsanız bırakabilirsiniz. Yorulduğunuzu görüyoruz.' demeleri." dedi.

Evet. Hepsi her gün bu işe ara vermem için binlerce mesaj atıyordu. Ama bırakamazdım. Bırakamıyordum. Kendimden önce Calum, Ashton ve Roxy'i düşünmem gerekiyordu. Hatta Luke'u bile düşünmem gerekiyordu. Gidersem onların sorumlulukları artacaktı ve bunu onlara yapamazdım. Zaten çok zor zamanlar geçiriyorduk.

Roxy, ağlamaya başladığında bilgisayarı elime alıp kucağıma koydum. "Ağlama meleğim lütfen." dedim. Her konuşmamızda ya ben ya da o ağlıyordu. Hatta bir iki kere Calum ve Ashton ağlamaya başlıyordu.

Calum ayağa kalkıp odadan giderken bana dönüp "Ashton iki haftadır Roxy'i görmüyor. Uyanıksa onu da çağıracağım." dedi. Başımla onu onaylayıp kızıma döndüm. Kulaklığı taktığımda biraz kendime gelmiştim. En azından şu an tek hedefim onun mutlu olmasını sağlamaktı.

"Seni görmek istiyorum. Lizzie'nin babası bugün okula gelip onu aldı. Lizzie sanki her akşam evde onu görmüyormuş gibi sarıldı. Ve bunu bana inat olsun diye yaptı. Sınıftaki herkes seni çok seviyor çünkü." dedi. "Gruptaki favorileri sensin." dedi. 

Ardından gözyaşlarını sildi ve dudaklarını kameraya yaklaştırıp öpücük gönderdi.

"Ama senin favorin benim. Haftaya da geleceğim ve gizli aşıklar gibi buluşacağız. Bu çok heyecan verici. Ne giyeceğimi bile şimdiden hazırladım." dedi.

"Ayrıca senin de beni okuldan almana yedi ay, iki hafta, on altı saat var." dedi. Sonra duraksayıp "Olmaz dur. Yanıma gelmen sanırım bir üç saat alır. O yüzden on dokuz saat var." dedi. 

Geriye yaslanıp "Pekala sevgilim. Şimdi bana şu Lizzie'den başlayarak sınıf arkadaşlarını ve derslerini anlat bakalım." dedim. 

Roxy, kırmızı dudaklarını büzüp "Lizzie'den nefret ediyorum. Hep açığımı arıyor. Onun dışında sınıfım çok güzel. En yakın arkadaşımın adı Lola. Hoş bir isim değil mi? Derslerim de güzel ve büyükannem sana benzemediğim için her gün şükrediyor. Çünkü matematikte çok başarılıyım." dedi. 

Daisy'nin kendisine olduğu kadar sayısal zekasına da her zaman hayran kalmıştım. Roxy, ona benzediği için şanslı bir adamdım. Roxy, bir şey hatırlamış gibi bir anda saçlarına uzandı ve topuzunu çözdü. Bukleleri omuzlarına dökülürken akrandan uzaklaştı ve "Lola ile çok çılgın bir şey yaptık. Lizzie senin kızın olamayacağımı söylüyordu. Çünkü dudaklarım ve gözlerim dışında sana benzemiyormuşum. Biz de Lola ile birlikte bana bunu yaptık."

Saçlarındaki tutamlardan birini alarak bana gösterdi. Kahverengi saçlarının arasında mor bir tutam vardı. Gözlerim şaşkınlıktan irileşirken, o gülmeye başladı.

"Artık senin kızınım. Bu aksın sonra başka boyayacağız." dedi.

Calum, her zaman bu saç boyama hastalığımın başıma iş açacağını söylerdi. Buna gülüp geçerdim. En kötü kel kalırdım. Benden başka kimseye bir zararı dokunmazdı. Ama şu an karşımdaki kıza bakınca başıma büyük bir iş açıldığını fark ettim.

Roxy, daha dokuz yaşındayken beni örnek alarak saçını boyamıştı.




Continue Reading

You'll Also Like

121K 7.8K 32
'Bilinmeyen numara. Diyorum ki, o güzel kalçalarını biraz daha camının önünde sallaya sallaya odada tur atarsan boxer denen bir şey kalmaz üstünde. ...
244K 21.7K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...
26.5K 3.1K 19
"MİNHO EZ BENİ"
74.8K 8.7K 31
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.