ADI AŞK...

Von akcino

725K 40.2K 2.6K

ADI AŞK... "Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar, her bahar diğer çiçekler gibi... Mehr

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
-56-
-57-
-58-
-59-
-60-
-61-
-62-
-63-
-64-
-65-
-66-
-67-
-68-
-69-
-70-
-71-
-72-
-73-
-74-
-75-
-76-
-77-
-78-
-79-
-80-

-6-

9K 523 15
Von akcino

Evden ayrıldıktan sonra önce kardeşini aramayı düşündü Kuzey. Sonra Şile'ye girdiklerinde arayıp direk yemeğe götürmeye karar verdi. Gün yavaş yavaş geceye bırakmaya başlamıştı yerini. Yazın habercileri olan baharlar ise dallara çoktan yüklenmişti. Camını indirdi gözünü yoldan hiç ayırmadan. Usul usul çalan müziği mırıldandı kendinin bile zor duyabileceği bir sesle;

"Her ağaçta bar olmaz, seven bahtiyar olmaz

Kışa çevirme yazımı, çalıp dinletme sazımı

Küstürüp sen al nazımı, yaralıyam yaralı."

O sırada çalan telefonuna baktı ve aynı anda yüzünde büyük bir tebessümle cevap verdi: Efendim anacım...

Nurefşan: İyi misin Kuzey?

Kuzey: İyiyim anne, Şimal'in yanına gidiyorum.

Nurefşan: Baban bozuktu biraz, sende apar topar çıkınca evden...

Kuzey: Beybabamın canını sıktık biraz annem. Bende biraz kafamı dinlemek için Şimal'e gidiyorum. Hem yarın gelecekti, onu da alır dönerim.

Nurefşan: Tamam oğlum. Kuzey...

Kuzey: Efendim annem...

Nurefşan: Hümeyra mı?

Kuzey: Sen üzme tatlı canını böyle şeylere Nurefşan sultan. Git şimdi, bir kahve pişir beybabama ellerinle.

Nurefşan: O kızla konuşma zamanım geliyor demek ki...

Kuzey: Anne, bırak kocası halletsin.

Nurefşan: Bu evde babanızın canını sıkacak bir şey oluyorsa bu çözülecek Kuzey. Şahin ya da ben, yeter ki evin huzuru bozulmasın.

Kuzey: Sen nasıl davranacağını bilirsin annem. Yeter ki kendini üzme olur mu?

Nurefşan: Üzülmem gerekirse üzülürüm Kuzey. Üzmem gerekirse de üzerim, dedi kararlı. Kuzey annesini tanırdı. Çok otoriter bir o kadar da saygılıydı. Nurefşan hanımın eşine saygısı ne kadarsa Hamza Beyin de eşine o kadar saygısı vardı. Hiç ezmediler birbirlerini yıllarca, hiç üzmediler. Hafifçe içini çekip konuşmaya son veren cümlesini söyledi: Sen Şahin'e ne demen gerektiğini bilirsin Kuzey, beni konuşmak zorunda bırakma evladım. Şimal'e selam söyle. İyi akşamlar...

Kuzey: İyi akşamlar anne..., diyerek kapattı telefonu. Bu işin evde uzayacağını biliyordu. Zaten biraz da onun için kendisini kardeşinin yanına atmıştı. Gülümsedi, müziğin sesini tekrar açtı. Kardeşinin numarasını buldu hızlı hareketlerle.

Şimal eve girdiğinden beri hiçbir şey yapmadan öylece oturdu kanepe de. Elinde hala ders notları vardı. Kulaklarında sürekli " Bekleyeceğim seni..." sesi yükseliyordu. Kimdi o çocuk, ne iş yapardı? Sadece serseri bir sokak çalgıcısı mı? Peki, ne fark ederdi? Kendisi de biliyordu çok şey fark edeceğini. Delirdiğini düşündü bir an. Sadece iki kere gördüğü, belki de bir daha hiç göremeyeceği bir adam için aklından geçenlere inanamadı. Hiç görememek... İçi sıkıldı. Defterlerini bıraktı koltuğun kenarına, saatine baktı. Uzandı biraz. Aynı anda telefonu çaldı. "Kahretsin, abimi aramayı unuttum", diyerek fırladı. Sehpa üzerindeki telefonu aldı. Hızla açtı:

Şimal: Abi çok özür dilerim.

Kuzey: Aramadın...

Şimal: Aceleyle girdim, notlarıma falan göz gezdiriyordum, dalmışım.

Kuzey: Hı hı... Dersin çok o zaman. Sen gelme ben gelirim.

Şimal: Nereye gelmeyim, sen nereye geliyorsun?

Kuzey: Şile'ye girdim az önce. Sen atla bir taksiye yemeğe gel diyecektim. Madem derslerin çok...

Şimal: Yok... Bitti... Ben çıkarım hemen... Geleceğini neden haber vermedin?

Kuzey: İzin almam mı gerekiyordu, dedi sesine ciddi bir hava katarak.

Şimal: Yok abi, estağfurullah. Yani şaşırdım birden. Neredesin, diye sorarken aklında sadece tek şey vardı...

***

Nazlı: Abicim anlatamıyorum galiba, midem ağrıyor, ilaç alıp geleceğim.

Görevli: Bende anlatamıyorum galiba. Saat altıdan sonra mazeretin olmadan yurttan çıkamazsın.

Nazlı: Çattık yahu. Mazeretim var işte anlamıyor musun? İlaç alacağım diyorum, dedi elini beline koyup. Sinirinden midesi yetmiyor başı da zonkluyordu. Yarım saat evvel geçer diyerek kendini avuttuğu için kızıyordu.

Görevli: Bir saat sonra revirde ki arkadaş gelir, bekle biraz.

Nazlı: Ben bekleyeceğim ama midem izin vermiyor. Ya git sen al o zaman. Al parasını, diyerek elindeki parayı uzattı.

Görevli: Başka karın ağrın var mı?

Nazlı: Yok karnım değil, midem ağrıyor.

Görevli: Birde dalga geçiyor. Ben görev yerimi bırakamam.

Nazlı: Valla bende çıkarım o zaman.

Görevli: Çıkarsan geri almam. Sabırlı ol diyorum, sık dişini biraz. Revirdeki arkadaşın eve kadar gitmesi gerekti. Gelir az sonra.

Nazlı: Ya bana ne kardeşim. Valla ben çıkıyorum, öyle de bir alırsın ki beni içeriye geri aklın hayalin durur. Sen beni içeri alma bende neler yapıyorum gör, dedi elini beline koyarak. Artık ikisi de iyice gerilmişti. Yurdun görevlisi daha fazla uzatmamak için sinirli parmağını salladı;

Görevli: Arka sokaktaki eczaneye gitmen için tam yirmi dakikan var. Geldin geldin, gelmedin...

Nazlı: Yirmi dakika sonra buradan geçerken seni tekrar görmek zorunda olmak çok kötü... Çünkü midemi daha çok ağrıtıyorsun, diyerek merdivenlerden zıplayarak indi. Hızlı hareketlerle kaldırımdan yürüdü. Yan sokakta ki eczaneye vardığında adam çoktan kepengi kapamıştı. Kapıdaki kalfa çocuğa seslendi:

Nazlı: Ablası ilaç alacaktım.

Kalfa: Kapadık abla, nöbetçi eczane ileriki sokakta, dedi parmağıyla göstererek.

Nazlı: Lanet olsun, dedi ayağını yere hızla vurarak. Devam etti: Ya ne olur kaldırsan kepengi, versen ilacı.

Kalfa: Yok, kesin talimatı var abimin. Nöbetçi saati başladı açamam.

Nazlı: Allah kelamı mı? Bozulmaz mı o talimat yani?

Kalfa: Veremem abla. Allah Allah, bela mısın? Git, iki adım yer oradan al.

Nazlı: İyi ya, iyi, diyerek yola bakmadan adım attı. Aynı anda duyduğu fren sesiyle irkilmesi bir oldu.

Kuzey: Hoppp, önüne baksana. Kör müsün?

Şimal: Abi... Abi... Ne oldu? Kaza mı yaptın?

Kuzey: Yok bir şey Şimal. Sen atla taksiye gel, kapatmam lazım telefonu.

Şimal: Abi..., derken kapandı telefon. Aynı anda Kuzey arabadan inip kaldırımda oturan Nazlı'nın yanına gitti.

Kuzey: İyi misin?

Nazlı: Hı hı...

Kuzey: Şuradan su al getir ablana, dedi kalfaya işaret ederek. Yanına çömeldi: Hayır neden önünüze bakmazsınız anlamıyorum ki. Akşam akşam hem canından olacaktın hem benim başımı belaya sokacaktın.

Nazlı: Ben... Benim acelem vardı.

Kuzey: Kızım, acele giden ecele gider derler duymadın mı hiç, derken kalfa geldi.

Kalfa: Al abi, diyerek suyu uzattı.

Kuzey: Al, iç şunu. Bembeyaz oldun.

Kalfa: Ay hep benim yüzümden abla. Sen ne ilaç istediğini söyle ben hemen getireyim.

Kuzey: Ne oldu ki?

Kalfa: Ya abla ilaç istedi bende kepengi kapamıştım ona karşı ki eczaneye gitmesini söyledim. Oda sinirlendi, bana bağırırken yola bakmadan adım attı.

Kuzey: Hey Allahım ya. Hadi sen ver ablanın istediği ilacı, derken tekrar Nazlı'ya döndü: Var mı adının yazılı olduğu bir kâğıt, dediğinde Nazlı titreyen eliyle uzattı kâğıt parçasıyla birlikte tuttuğu parayı. O kadar çok korkmuştu ki yüreği göğsünden fırlayacak gibi çarpıyordu. Çocuk dükkâna geri girince Kuzey tekrar döndü Nazlı'ya:

Kuzey: Nasıl, sakinleştin mi biraz?

Nazlı: Evet, derken kalfa ilacı getirdi.

Kalfa: Al abla...

Nazlı: Teşekkür ederim, diyerek ayağa kalktı.

Kuzey: Bırakayım mı gideceğin yere?

Nazlı: Yok... Gerek yok... Ben giderim. Sizi de korkuttum. Özür dilerim...

Kuzey: Bir şeyin yok ya önemli değil. Bundan sonra daha dikkatli ol, diyerek arabasına bindi. Sonra da arabayı çalıştırıp ayrıldı oradan.

Nazlı Kuzey ayrıldıktan sonra tanıdı karşısındakinin Şimal'in abisi olduğunu ama o korkuyla konuşamamıştı. Saatine baktı. Zaman öylece geçmişti. Gidip güvenlikle kavga edecekti daha. Bacakları titriyordu. Nasılsa geç kalmıştı. Yavaş yavaş yürümeye başladı.

***

Şimal gelmeden bir şey sipariş etmek istemedi Kuzey. Her gelişlerinde Şimal ile mutlaka Şile'nin çıkışındaki bu sahil kenarında yemek yerlerdi. Sonra da eve dönüp kahvelerini mutlaka terasta içerlerdi. Çok mu erken gelmişti yoksa Şimal mi gecikmişti anlayamamıştı. Az önce yaşadığı şok saat kavramını kaybettirmişti. Yanı başında kaldırıma oturup titreyen genç kızı düşündü. Sanki hep gördüğü bir yüzdü. Gencecik bir kıza neredeyse çarpıyordu. "Yoksa ben mi dikkatsizlik ettim?", diye geçirdi içinden. Sonra "Oda atlamasaydı önüme." diyerek rahatlattı beynini.

Denize doğru çevirdi yüzünü tekrar. İçine çekti kokuyu. Garsonun sesiyle döndü:

Garson: Beklerken bir şeyler içer misiniz?

Kuzey: Bir kadeh şarap fena olmaz.

Garson: Beyaz...

Kuzey: Evet, dedi göz kırparak. Hiçbir zaman ayrıntıları atlamıyorsunuz.

Garson: Değerli müşterilerimizin özel isteklerinin bizim için her zaman kıymeti vardır.

Şimal: Hani o zaman benim kalamarım, diyerek dikildi masanın kenarına. Abisinden tarafa yürüdü. Yanağından öpüp, karşısına oturdu.

Kuzey: Sıcak yemen için bekledik. Geç kaldın...

Şimal: Geç mi kaldım? Abi ben o korkuyla üzerimi değiştirmeden kendimi kapıdan dışarı attım.

Kuzey: Ya yok korkacak bir şey. Senin yaşlarında bir kız, senle telefonda konuşurken birden önüme fırladı.

Şimal: Çarptın mı, derken eliyle ağzını kapattı.

Kuzey: Allahtan zamanında durabildim. Yine de çok korktum, itiraf ediyorum.

Şimal: Kızda korkmuştur. Hey Allahım ya...

Kuzey: Canım o da daha dikkatli olsun.

Şimal: Sana kalsa her şey kurallarınla olsun. Belki kafası dalgındı kızın.

Kuzey: Bunu mu konuşacağız kızım? Kafamı dinlemeye geldim, yemeğine başla bir an önce. Ben terasta ki kahveyi içmek, yıldızlarla dertleşmek istiyorum.

Şimal: Evde problem var...

Kuzey: Bana bak, sen büyüdün ve ben büyümenden memnun değilim, dedi elini burnuna uzatarak. Aynı anda Şimal kendisini gülerek geriye attı.

Şimal: Yakalayamadın...

***

Nazlı yurdun kapısında merdivenlere oturmuş sürekli kendi kendisine söyleniyordu. Gideceği kimsesi yoktu. Adam içeri almıyordu. Tanıdığı tek kişi Şimal'di ona da ulaşması mümkün değildi. Şimal Şile'de oturmuyordu. Okulun yakınlarında Kumbaba sahilinde yazlık evlerinde kalıyordu. Oraya gitse ayıp olur muydu? Abisi bu akşam buradaydı büyük ihtimal. Geçen onlarda kaldığında Şimal'e söylenmişti. Şimdi nasıl ben size geldim derdi. Hele ki bugün kaza yapmasına sebep olduktan sonra.

Elindeki paraya baktı. Bununla sahil kenarına kadar taksiye binse, kumsalda illaki ateş yakan gençler vardı. Onların yanında oturur ısınırdı. Gece uzundu. Peki ya başına bir iş gelirse ne yapardı. Şimal'e gitse taksi parası yetmezdi. Arabayı bekletip Şimal'den istese ayıp olur muydu? Belki de bir kez daha şansını denemeliydi. Görevliden gidip özür dilese bir işe yarar mıydı acaba? Hayır! Soğuktan donsa da o adamdan özür dilemeyecekti. Hak etmişti o lafların hepsini. Pişman değildi söylediklerinden. Bir gece sokakta kalmakla hiç bir şey olmazdı. Şu an dua ettiği tek şey babasının olanları duymamasıydı.

***

Keyifsiz geçmişti yemek. Kuzey evde olanlardan çok etkilenmiş, annesinin telefonuyla da iyice gerilmişti. Annesi çok nadir müdahale ederdi, etmek istediyse de çok canının sıkkın olduğunu gösterirdi. Kardeşinin sesiyle ona doğru döndü.

Şimal: Epeydir bu kadar dalgın görmedim seni.

Kuzey: Yoruldum herhalde.

Şimal: Sen...

Kuzey: Bana yasak mı?

Şimal: Hayır da...

Kuzey: Ne?

Şimal: Yani sen Kuzey abisin. Sen kafamda yorulmazsın, yenilmezsin, üzülmezsin. Sen güçlüsün abi, öyle kolay yenilmezsin.

Kuzey: Sen bana insan değilsin mi demek istedin ufaklık, dedi gülümseyerek. Kahvesinden bir yudum daha içti: Çok güzel olmuş eline sağlık, diyerek göz kırptı.

Şimal: Afiyet olsun, dedi gülümseyerek.

Kuzey: Yarın kaçta çıkarsın?

Şimal: Evet, konu değişti işte, dedi kollarını birleştirip arkasına yaslanarak. Yanındaki yastığa uzanıp kucağına aldı, bağdaş kurup oturdu, sözlerine devam etti: Tamam, konuşmayalım ama canını sıkan her neyse evle ilgili bunu hissedebiliyorum. Sen sadece ailen için bu kadar yorarsın kendini, seni iyi tanıyorum.

Kuzey: Siz önemlisiniz...

Şimal: Sende çok önemlisin, dedi kalkıp arkasından sarılarak: Seni mutlu görmek istiyorum. Yüzünde kocam bir gülücükle bakmanı istiyorum çevrendekilere. Ben biliyorum o gülümsemenin güzelliğini, başkaları da fark etsin istiyorum. Belki aşık olmanı...

Kuzey: Şimal...

Şimal: Peki, sustum... Yukarı çıkıp üstümü değiştireyim. Hem seninde odanı hazırlarım.

Kuzey: Yat sonra, ben oturacağım biraz daha, dedi elini elinin üstüne koyarak.

Şimal: Yalnız kalmak istiyorum desene. Sen bilirsin abi, çok yorgunum zaten hemen uyuyacağım.

Kuzey: Allah rahatlık versin.

Şimal: Sana da abicim, iyi geceler...

Şimal gittikten sonra fincanında kalan son yudumu içti. Bıraktı masaya. Yaslandı arkasına. Geceyi seyre koyuldu. Yıldızlara baktı uzun uzun. Nasıl parlak ve nasıl ulaşılmazlardı. İçlerinden biri olmayı öyle çok istedi ki... Uzakta olmayı, herkesten, her şeyden uzak... İçini çekti, gerçekten yorulmuş olabilir miydi? Yorgunluk değildi hissettiği, eksiklikti. Hayatında bir yerlerde hep eksik olan bir şey vardı. Konuşmak istiyordu, saatlerce konuşmak. Anlatmak istiyordu, babasını, annesini, kardeşlerini... Kendisini anlatmak istiyordu. Kafasının içinde bir sürü şey vardı, elinden gelse onları almak, bir şişeye koyup denize fırlatmak istiyordu. Bütün düşüncelerinin denizle beraber yok olmasını diliyordu. Kafasını geriye yasladığında kapının sesiyle doğruldu. Bu saatte, normalde kardeşinin yalnız oturduğunu bu eve kim gelebilirdi?

İçeri yürüdü. Merdivenlerin önünden geçerken yukarıdan Şimal'in "Abi..." diye seslenmesiyle kafasını yukarı kaldırdı: "Ben bakıyorum, yukarıda kal." dedi. Kapıya ilerledi. Elini belindeki silahına götürdü:

Kuzey: Kim o?

Nazlı: Benim... Nazlı...

Senden Bana Yar Olmaz ; Artvin-Hasan Çıtak-Muzaffer Sarısözen


Weiterlesen

Das wird dir gefallen

955K 42.7K 43
Hissediyorum, ölüyoruz. Bas bas bağırarak geliyor ölüm, işitmiyoruz. Lâl olmuş dilimiz, tek bir kelime edemiyoruz. Özenle kurulmuş koskoca bir komplo...
3.9K 59 3
Urfa'nın topraklarında , en az urfa kadar güzel, urfa kadar kusursuz bir kız mahperi . Urfa 'nın sıcağı kadar yakıcı alev alev öfkeye buram buram asa...
1.5M 46.2K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
254K 12.1K 17
"Feyza anlıyorum intikam istiyorsun ama bin kez pişman olduğumu söyledim beni artık bununla itham etme. Yaşadığım bir travma, bir şok anıydı asla ger...