DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 316K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
11-HAYALET
12-UFAKLIK
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
16-OJE
17-İTİRAF
18-HASTANE
19-HEYECAN
20-YEMEK
21-AÇIKLAMA
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
40-ASLINUR
41-MÜDÜRLER
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

2- RÜYA

170K 7.3K 5.7K
By BURCUQUEEN


Merhaba arkadaşlar.

Öncelikle eleştirileriniz için teşekkür ederim.
Telefondan yazdığım için önceki bölümde yazım hataları olmuş. Elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım.
İlk kitabım olduğu için biraz acemiyim, kusura bakmayın yanlışlarım olabilir.

İyi okumalar!

Çikolatamın son parçasını da ağzıma atıp dolu ağzımla konuştum.

" Doşonon. "

" Valla sen karşımda mis gibi çikolatayı bitirirken ve bize vermezken pek bir şey düşünemiyorum. "

" Senden düşünmeni beklemiyorum zaten Kaan. Beyninin olmadığını biliyorum. "

Masadaki kalemi alıp bana fırlattı. Kafamı eğerek kalemden kurtuldum ve öldürücü bakışlarımı Kaan' ın üzerine attım.
Ders çalışacağımızı sanan kütüphane görevlileri odamıza masa götürmemize izin vermişlerdi. Kare masa vermeyi teklif etselerde biz özellikle dikdörtgen masa almıştık. Masayı da odanın tam ortasına yerleştirince tam olmuştu.

Bembeyaz masanın boyasını kazımaya çalışan Hasan'a kızdım.

" Düşünsene lan. "

Oflaya oflaya düşünmeye devam etti .

Ne yapabilirdik ki? Derin düşüncelere dalmışken aklıma gelmeyen fikir kalmadı ama hiçbiri uygun değildi.
Sonunda zeki arkadaşımız Zeynep konuştu.

" Çok ağır bir şey yapmamalıyız. Hafif bir şaka yapalım, onların verdiği karşılığa göre ağırlaştırırız. "

" Su savaşı gibi bir şey mi yapacağız? " dedi bizim saf Hasan.

" Saf arkadaşım onlar bize su savaşı yapmıştı. Biz de yaparsak özenti oluruz. "

" Ha. Tamam. " diyip başıyla onayladı.

Saf maf ama siyah saçları ve kahverengi gözlerindeki hiç saf olmayan bakışla çok tatlı çocuktu. Ezgi'yle birbirlerine boş olmadıkları herkes tarafından bilinse de Hasan çekingenliği yüzünden bir türlü açılamıyordu.

" Ne yapabiliriz acaba? " diye mırıldandı Aslı.

" Siz ilkokulda teknoloji tasarım dersi görmüş insanlarsınız bulursunuz güveniyorum ben size. " diyen Aras'a herkes tip tip baktı.

" Sen görmedin mi sanki Aras? "

" Ben o derste ya okuldan kaçardım ya da uyurdum. "

" O zamandan belliymiş nasıl biri olacağın."dedim.

Cidden hayatımda Aras kadar umursamaz birini görmemiştim.

" Peki not konusunu ne yaptın? " dedi Zeynep.

Zeynep açık kahve saçları, renkli gözleri ve zeki görüntüsüyle aramızda herzaman en mantıklı konuşup en zeki düşünen kişiydi.
Fakat iş çılgınlığa geldiğinde onu sadece ben ve Aslı geçebiliyorduk.

" Oradan notları umursayan birine mi benziyorum? Babam hallediyordu. "

Ah Aras ah.

" Bu hep okuldan kaçar veya uyurdu. Beni de zamanla kendine uydurdu şerefsiz. Yoksa ben Hasan gibi tertemiz bir çocuktum. " dedi birinci sınıftan beri Aras' la aynı okulda olan Kerem.

Kerem' in de Aras' tan pek bir farkı yoktu açıkçası.

" Uydurma lan. Sekizinci sınıfta beni sigaraya başlatan kimdi? "

Ve her zamanki gibi atışmaya başladılar.

İkisi birinci sınıftan beri arkadaştı. Ben de Aslıyla birinci sınıftan beri arkadaştım.

Ben, Aslı, Aras, Kerem ve Kaan aynı sitede oturduğumuz için ilkokulda aynı okullarda olmasakta beraber oyun oynardık. Ailelerimiz arkadaştı.

Ortak kararla lisede aynı okula başladığımızda hem en yakın arkadaş, hem de kuzen olan Zeynep ve Ezgiyle tanışmıştık.

Hasan ise okula dokuzuncu sınıfın ortalarında gelmişti. Hiçte masum görünmeyen görüntüsünün altında yatan saflığıyla hepimizi güldürüyordu ve ona çok çabuk ısınmıştık.

Aras ve Kerem' in aralarında ettiği küfürlerle dayanamayan Ezgi konuştu.

" Ama küfür etmeseniz olmaz mı?"

Ara sıra aramızda kullansakta biz kızlar küfürü sevmezdik. Fakat Ezgi duymaya bile dayanamazdı.

Küfürü keserek tartışmayı sürdüren Aras ve Kerem' e baktım.

Kaan' ın elini masaya ani ve sertçe vurmasıyla kızlarla ben ve Hasan yerimizden sıçrarken Aras'la Kerem küfür etti.

" Buldum! "

" Neyi buldun Kaan? Atomu mu parçaladın? "

" Yok Ezgi yok. Şakamızı buldum. "

" Ben de bir şey oldu sandım, " diyip gözlerini devirdi Ezgi.

" Hey bir saniye, şakayı bulmak şu anda atomu parçalamaktan daha önemli. Ne buldun Kaan? " dedim.

" Bence banyolarındaki sıvı sabun kutusunun içinden sabunu çıkarıp yerine çiş koyalım. "

Oha lan çok güzel fikir.

" Aferin Kaan ."dedim gururla gülümserken.

O da bana 'beyinsiz dediğin çocuğun zekasını alkışla' bakışıyla baktı.

'Hemen şeyapma sana bunları ben öğrettim' bakışı attım.

Çok şekil bakışlar atabiliyoruz biz.

" Ya ama saçmalamayın çiş koyulmaz ki. Hem o kadar çişi de bulamayız. " dedi zeki Zeynep.

Doğru lan.

Mantık konuşuyor.

" E o zaman biz de yağ koyarız. " diye bir fikir attı ortaya Aslı.

" Ya bunlar boş işler niye uğraşıyorsunuz. Gidip direk dövelim bence. " diye yine kişiliğini konuşturdu Aras.

" Bence de. " diye katıldı Kerem.

" Hı sonra da kamptan atılalım," diye onayladıktan sonra devam ettim. " Arsa ve Krem haricinde itirazı olan yoksa bunu yapalım. "

Kerem hemen atladı.

" Bana krem deme lan. "

" Benim adım da arsa değil. "

Onları sallamadan konuştum.

" Kaan sen bizim okuldakilere haber verebilir misin Yarın öğle yemeği vaktinde yapmak mantıklı. Ama kimseye söylemesinler. Bir de herkesin en gıcık olduğu kişilerin kulübesini öğrenelim. Bir de yağ lazım. Hasan sen bulabilir misin? "

" Ben yağı nereden bulayım ki? "

Ofladım. Hasan bulamazdı ki.

Motorsikletini de buraya getirmiş olan Aras' a yavru kedi bakışları attım.
Ehliyet almaya yaşları tutmadığı için Keremle motorsiklet kullanıyorlardu. Ama şu apaçilerin kullandıklarından değil.
Matematik yazılısının yarısını Zeynep' ten kopya çekerek 70 aldığında zengin babası mutluluktan ona çok pahalı bir motorsiklet almıştı.

" Bana hiç öyle bakma. Ben bu işlere bulaşmam."dedi ellerini baş hizasında kaldırıp.

Diğer bir motorsiklet sahibi olan Kerem' e döndüm. Karnesinde teşekkür alınca babası ona karne hediyesi olarak almıştı.

" Ben de alamam. "

" Ama biz nereden bulacağız yağı? "

" Saçlarındaki ve yüzündekileri çıkarsan yeter bence."diyen Kaan' a döndüm.

"Ne dedin duyamadım, bana vur mu dedin?"

Saçlarım hiç de yağlı değildi. Her gün banyo yapıyordum. Ayrıca yüzümde gayet pürüzsüzdü.

"Kızlar kaan dayak istiyormuş," dedim.
Hemen 'mevzu büyük' deyip ayaklandılar. Ben keyifle kızlara katılırken Kaan korkuyla ayağa kalktı.

" Ben konuştuklarımızı halledeyim en iyisi," dedi ve baştan savma bir asker selamı verip odadan çıktı.

Kızlar gülerek yerine oturdu.

" Ee Arascığım ve Keremciğim, kız gücü mü görmek istersiniz yoksa gidip yağ alacak mısınız? "

Yutkunup birbirlerine baktılar.

" Biz gidip yağ alsak iyi olur. " dedi Kerem ve ayaklanıp hızla kulübeden çıktılar.

Hasan da bize baktı ve korkuyla odayı terk etti.

Kahkaha attık.

Kahkahalarımız bittikten sonra Ezgi konuştu.

" Ben sıkıldım ya. "

" Aynen ben de. " dedi Aslı.

Başını sallayarak onayladı Zeynep.

" O zaman dışarı çıkalım. Kıyafetlerinizin altından bikini giyin. Belki yüzeriz. "

Herkes üzerini giyindikten sonra konuştum.

" Hadi bir şeyler yapalım! "

Zeyneple Aslı'nın gözünden muzip parıltılar geçti.

En son bir şeyler yapalım dediğimizde okuldan kavgalı olduğumuz kızlarla sonu fiziksel şiddetle biten bir tartışma yapmıştık. Fiziksel şiddeti başlatan onlardı ama neyse.

Ondan önce bir şeyler yapalım dediğimizde hayatımızda ilk kez bir bara gidip sarhoş olmuş, sabaha kadar İstanbul sokaklarında gezip ailelerimizi meraktan öldürmüştük.

Ondan da öncekinde Aslı'nın babasının arabasını alıp kaçmış, boş bir yolda müthiş araba sürme yeteneklerimizle ağaca çarpmıştık.

Ezgi endişeyle konuştu.

"Ya kızlar bir şey olmaz değil mi? Bak bu sefer kötü bir şey yapmayalım."

" Saçmalama, "dedim Ezgi' ye gözlerimi devirirken. " Kampta en fazla ne yapabiliriz ki? "

----------

Yaklaşık dört metre yükseklikten, aşağıda bana endişeyle bakan kızları süzdüm.

Hepsi en fazla bir metre yükseklikten denize atlamıştı.

Ben mi?

Çitlerden atlayıp kamptan uzakta bulduğumuz kayalıkların tepesine çıkmış, denize atlamak için hazırlanıyordum.

" Melis emin misin? " diye sordu Ezgi bir kez daha.

Çok iyi yüzemesem de cesaretim tutmuştu.

Başımı sallayıp ayaklarımı atlayacak konuma getirdim. Tam atlarken Zeynep konuştu.

" Yalnız Melis su boyumuzu geçmediği için sudaki çakıllara çakılabilirsin. "

Ah be Zeynep. Bu şimdi mi söylenirdi?

Aşağı düşerken bir an aklıma rüyalarımda bir yerden düşerken hissettiğim şey geldi.

Aşağı düşme hissi.

Yere düştükten sonra su beni biraz yavaşlatsa da sağ el bileğimin üzerine düştüm.

İlk önce bileğimde hissettiğim acıdan kıpırdayamadım. Kaldırma kuvveti beni yüzeye çıkarsada iki büklüm olmuş bileğimi tuttuğum için sadece başım suyun üzerindeydi.

Kızlar hemen yanıma gelirken acıdan gözlerim yaşarmıştı. Kızların sorduğu soruları duymuyordum bile.

" Bileğim, "diyebildim. " Yanıyor."

Beni zorla yürüterek denizden çıkardıklarında bileğimin acısı derin bir nefes alabileceğim kadar azalmıştı.

Zeynep bileğimi tuttu. Hafifçe oynattığında aynı acı yeniden geldi ve inledim. Ama neyseki birkaç saniyeye geçti.

" Ezgi, gidip birilerini ara acele et."dedi Zeynep.

Ezgi kıyafetlerimizin olduğu yerden telefonunu alırken kayanın birinin üzerine böcek olmamasını umarak oturdum.

" Şu anda ağrıyor mu? " diye sordu Zeynep.

" Hareket ettirmediğim sürece ağrımıyor. " dedim.

" O zaman kırılmamıştır."deyip tişörtümle şortumu aldı ve bana dikkatlice giydirmeye başladı.

----------

" Kırılmamış ama çatlamış. Normalde bir bandajla bir jel yeter ama önemli noktaya denk gelmiş. Alçıya alsam mı almasam mı düşünüyorum. "

" Almayın! " diye atladım hemen Aras' la doktorun konuşmasına.

Daha önce ayağımı kırmıştım. Bir süre sonra çok fazla kaşınıyordu ama alçıdan dolayı kaşıyamamıştım ve sinir krizi geçirecektim neredeyse.

Biraz düşündükten sonra alçıya almamaya karar vermiş olmalı ki bilgisayardan bir şeyler yazıp bir kağıda şifre yazıp bize verdi.

"Bir bandaj, jel ve ağrı kesici yazdım. Bu kodu eczaneye verin. Eğer isterseniz bandajı orada takabilirler. "

Daha önce çok kez bir yerlerimi incittiğim için bandajın nasıl takıldığını biliyordum.

Kampa gidip uzun bir duş aldıktan sonra takmaya karar verdim.

Arasla doktor bir şeyler konuştular ve hastaneden çıktık. Hava kararmıştı ve biz öğlen ve akşam yemeklerini kaçırmıştık. Aras' ın eczaneden ilaçları alıp gelmesini beklerken kaldırımın kenarına oturduk.

Olaydan sonra Ezgi Aras' ı aramıştı. Aras da müdüre haber vermeden arabası olan Cem' i bulmuştu.

Ben, Aslı, Aras ve arabayı süren Cem hastaneye gelmiştik. Diğerleri bizi idare etmek için kamota kalmıştı. Yolda gelirken Aras ne olduğunu sorduğunda Aslı, 'Bir şeyler yapalım dedik, 'diye başlamıştı ki Aras sözünü kesip, 'Tamam devamını tahmin edebiliyorum. ' demişti.

Büyük bir sükut içinde kampa kadar geldikten sonra çitlerden atlayarak içeri girdik. Aras' ın bize kızmasını bekliyordum oysaki. Herhalde ben bileğimin filmini çektirirken Aslı onu biraz sakinleştirmişti.

" Benim duş almam lazım. " dedim yapış yapış tuzlu saçlarımı göstererek.

Aras elindeki poşeti bana uzatırken konuştu.

" Banyodan sonra jeli sürüp bandajı koluna tak. Her sabah ve akşam jel sürülecek. "

Tamam anlamında başımı sallayıp önüne kadar geldiğimiz kulübemize girdim. O da hemen yanımızda olan kendi kulübesine yöneldi.

İçeri girip banyoya yönelirken Ezgi ve Zeynep etrafımı sardı.

" Melis? " dedi Zeynep.

" Zeynep? " diye karşılık verdim.

Bunun üzerine Ezgi konuştu.

" Melis? "

" Ezgi? " diye karşılık verdim.

Benim verdiğim saçma karşılıkla arkamdan gelen Aslı'ya döndüler.

" Aslı? " dedi Zeynep.

Ondan bileğim hakkında bir şeyler söylemesini beklerken verebileceği en saçma cevabı verdi.

" Melis? "

" Ezgi? " dedim saçmalayarak.

Şu anda bunu neden yaptığımızı bilmiyordum. Anlaşılan kafamız iyice gitmişti.

" Zeynep? " dedi Ezgi.

" Ee yeter be! " dedi Zeynep.

Hepimiz kahkaha atarken yatağıma yaklaşıp kendimi yatağa attım.

Bu sıcak havada yataktaki çarşafın soğukluğunu hissetmeyi beklerken hissettiğim acıyla bağırdım.

Kızlar hemen başıma toplanıp ne olduğunu sorarken yatakta oturur vaziyete geldim ve bileğimdeki acının geçmesini bekledim.

Kapı kırılacak kadar gürültülü açıldı ve hepimizin başı oraya döndü. İçeri endişeli yüz ifadeleriyle bakan Aras, Kerem, Kaan ve Hasan girdi.

Ezgi ve Zeynep diğerlerine olayı anlatmış olmalıydı ki bileğime bakıyorlardı.

" Bir şey yok, "dedim. "Sadece yatağa çarptım."

Başlarını sallayarak sandalyelere oturdular. Kızlar da bir yerlere oturduktan sonra Zeynep konuştu.

" Ee kırılmamış herhalde. Doktor ne dedi? "

" Çatlamış, bandaj takacağım."dedim. " Ben şimdi bir duşa gireceğim. Sonra belki kafeye gider bir şeyler yeriz?"

Hepsi beni başlarıyla onaylandıktan sonra bileğimden dolayı biraz zorlanarak siyah, dizimden bir-iki karış yüksek bol bir şort ile siyah bir sıfır kollu çıkardım. İç çamaşırlarımı da alıp banyoya girdim.

----------

Yatakta dönüp duruyordum.

Bizimkilerle kafede sandviç yiyip sohbet etmiştik. Gece yarısından biraz sonra da odalarımıza dağılmıştık.

Kızlar bilmem kaçıncı rüyasını görüyorken ben bir türlü uyuyamamıştım.

Telefonumu alıp saate baktım.

02.03

Deniz dalgalarının sesi belki uykumu getirir umuduyla yataktan kalktım.

Telefonumu cebime koyup kapının kilidini açtım ve dışarı çıktım. Kapıyı kızların üzerine kilitledim.

Ne olur ne olmaz sapık falan odaya girmesin.

Anahtarı da cebime koyup yürümeye başladım. Yürüyüşe kendimi fazla kaptırmış olmalıyım ki çitlerden atlayarak dışarı çıkmış, kamp görünmeyene kadar uzaklaşmıştım.

Hayır saçmalamayın, tabiki kaybolmadım. Dümdüz yürüdüm yani kaybolmam imkansız.

Sadece ay ışığı olduğu için telefonumun fenerinden faydalanırken dinlenmek için yüksek bir kayaya çıkıp denize döndüm ve oturdum. Kayadan aşağı ayağımı sarkıtırken çok güzel bir yer gördüm.

Oturduğum kayanın altı mağaraydı!

Kaya üç metre kadar yüksek olduğu için aşağı atlayamadım ve etraftan dolanarak aşağı inip mağaraya girdim. Ben örümcek ağlı bir yer beklerken gayet temiz, içi kumla dolu üç-dört metre genişliğinde bir mağarayla karşılaştım.

Cidden çok güzeldi.

Terliklerimi bir kenara fırlatıp kollarımı başımın altına koyarak kumlara uzandım. Bir kaç saniyede bir çıplak ayağıma değen dalga beni gıdıklandırırken denizin sesiyle kokusu beni mayıştırmıştı. Uykuya dalmama dakikalar kala önümde siyah, uzun ve kaslı bir gölge belirdi.

" Burası benim yerim. " dedi kabaca. "Git."

Bu ses bana biraz tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım.
Muhtemelen okuldan bir çocuktu.

"Sadece sana ait değil burası, ilk ben geldim sen git. " dedim.

" Ya of kızım sinirliyim zaten gitsene. "

Kendini ne sanıyordu?

"Sen kendini ne zannediyorsun? Burası senin tapulu malın mı? "

İyice çocuklaştım.

" Evet! "

" İyi getir göster o zaman. "

" Çattık ya. " diye mırıldandı.

Benden bir metre kadar uzağa, sağ tarafa kollarını başının altına koyarak uzandı.

Muhtemelen rahatsız olup gitmemi bekliyordu.

Hah, kendisi gitsin banane.

Dalgaların sesini dinleyerek birkaç dakika uzandık. Sol kolumda bir kaşıntı hissedince bandajlı sağ kolumu kaldırdım ve biraz zorlansamda elimi sol koluma attım.

Elime sert, kabuklu, yumruk büyüklüğünde pürüzlü ve hareket eden bir şey değdi.

Böceklere ve yengeç gibi hayvanlara fobim olduğunu söylemiş miydim?

Benim bile kulaklarımı çınlatan tiz ve yüksek sesli bir çığlık atarken ayağa fırladım. Sırtım o çocuğa dönük halde bir kaç adım geriye giderken korktuğumda hep olduğu gibi ayağım kaydı ve geriye düştüm.

Yumuşak kumları beklerken sert bir yere düştüm.

O çocuğun dizine.

" Ah siktir! Ne oluyor? " diyerek doğruldu.

Ayaklarım çıplak olduğu için kumda böcek olması ihtimaline karşı bacaklarımı da çocuğun bacaklarına koydum.

Düşmemek için boynuna tutunurken çocuğun üstsüz olduğunu, altındaysa sadece dizlerine kadar gelen bir deniz şortu olduğunu utanarak fark ettim.

Normalde olsa hemen üzerinden kalkardım.

Ama normal bir durumda değildik.
Böcek vardı!

Elimle yengeç olduğunu yeni fark ettiğim siyah, yumruk büyüklüğündeki karaltıyı göstererek konuştum.

" Y-yengeç var. "

" Ne yani bir yengeçten mi korkuyorsun? "

"Evet."

"Emin misin?" diye sordu yavşak yavşak.

Gerizekalı!

Bilerek yaptığımı ima ediyordu.

Sinirle kucağından tam inecekken kumların arasında saklanan böcekler aklıma geldi ve geri boynuna yapıştım.

Nane ve ginseng özlü şampuan gibi kokuyordu. Güzel bir kokuydu.

"Şey, beni dışarı çıkarır mısın?"

"Yürüyemiyor musun?"

"Of. Taşıyamayacaksan bunu söyle."

Damarından girmiş olmalıyım ki beni hiç zorlanmadan hızla kaldırdı.
Kendimi bez bebek gibi hissederken mağaradan çıktık ve beni tam kumların üzerine indirecekken boynuna yeniden yapıştım.

"Kayaya oturtur musun?"

Nefesini seslice dışarı verip beni en yakın kayanın üzerine oturttu.
Tam gidecekken yine konuştum.

"Terliklerimi de verir misin?"

'Off' diye bir ses çıkarttı.

'On' demek istesem de espri havamda değildim.

Ayrıca kayaya koyarken bandajlı bileğim acımıştı.

"Getirince gidecek misin?" diye sordu.

Başımı sallayınca mağaraya girip bir elinde terlik, bir elinde yengeçle geldi.

Oha.

Yengeci eline almış.

Yengeci denize fırlatırken bir an bana atacağını sanıp irkildim.

İrkilmeme alayla gülerken terliklerimi elime verdi.

"Teşekkür ederim." dedim yüzüne bakarken.

Karanlıktan dolayı yüzü görünmüyordu. Yakışıklı olmasını umdum.

Çünkü bu kaslar, bu uzun boy ve alaycı olsa bile bu gülüş çok güzeldi. Eger yüzü yakışıklı değilse bunlar boşa giderdi.

Beni sallamadan yeniden mağaraya girdi.

Gerizekalı.

Hiçbir kusuru olmasa da -ki yüzünü görmemiştim bile- bu gıcıklığı ondan soğumama yeterdi.

Kayalıklardan tırmanıp kampa yürümeye başladım. Yaklaşık yirmi dakikalık bir yürüyüşten sonra kampa girdim ve kulübeme ilerledim.

Kulübenin kapısını açıp içeri girdim ve geri kilitledim.

Anahtarı şifonyerin üzerine koyarken telefonumu çıkarıp saate baktım.

04.30

Kızların sabah beni uyandırmamasını umarak yatağa yattım.

En az yarım saat yatakta dönüp durduktan sonra sonunda uykuya daldım.

Ayın güneşin yerini yeni aldığı vakitti.

Aşağı düşüp bileğimi çatlattığım kayalıklardaydım.

Denize bakarken arkamdan bir ses duydum.

"Böceklerden mi korkuyorsun? "

Bu alaycı sesin sahibi mağarada gördüğüm gıcık çocuğa aitti.

Yavaşça arkamı döndüm.

Üzerinde yine sadece bir deniz şortu vardı. Yüzü karanlıktan dolayı görünmüyordu.

Bakışlarım ellerine indiğinde her çeşit böceğin elinde olduğunu gördüm.

Alayla gülerek elindeki böceklerle üzerime gelmeye başladı.

Geriye doğru bir kaç adım attım.

Bir anda ayağım boşluğa düştü.

Denize doğru düşmeye başladım.

Tam suya değeceğim sırada sarsılarak uyandım.

" Ne ağır uykun varmış lan. "

" Sonunda uyandın. "

Başımda dikilmiş bir şeyler söyleyen kızları umursamadan yatakta doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım.

O nasıl bir rüyaydı ya.

Hayır hayır, kabustu.

Gün boyunca yaşadığım şeyler bilinç altıma işlemiş olmalıydı.

" Saat kaç? "

Hepsi gözlerini kaçırdı.

Şifon yerinin üzerinden telefonumu alıp saate baktım.

08.00

08.00 ne lan! Küfür gibi.

" Ya siz mal mısınız beni niye bu saatte uyandırıyorsunuz. Bilmiyor musunuz beni. Ben bir uyanırsam bir daha uyuyamam! "

" Yedi saatlik uyku neyine yetmedi salak," dedi bıkkınlıkla bana bakan Zeynep.

Sabahları uyandığımda çok sinirli olduğum doğru ama şu anda en fazla üç saatlik bir uykuyla duruyordum.

" Hepiniz gerizekalısınız yemin ediyorum. Ben beşte uyudum. Zaten dün gece mağarada karşılaştığım kaslı çocuk rüyamda girdi bir de sizin er- "

Ağzımdan kaçırdığım şeyle ellerimi ağzımın üzerine örttüm.

Bunu söylememiştim değil mi? Uykulu olduğum için beynim bana oyun oynuyordu bence.

" Ne kaslı çocuğu! "

" Ne saat beşi! "

" Ne mağarası! "

" Kızım biz uyurken sen neler yapıyorsun lan. "

Hepsi gözlerini açmış bana bakıyordu.

Zor sığsalar da hepsi yatağıma çıkıp bağdaş kurdu ve meraklı gözlerle bana bakmaya başladılar.

Yok yok hiç duymadılar bence.

" E anlatsana hadi ne oldu. "

Of.

" Önemli bir şey değil kızlar. Sadece ben dün gece uyuyamadım ve ..."

Gece olanları anlattıktan sonra Aslı atıldı.

" Nikah şahidiniz benim."

" Ya düğünde hangi renk elbise giysem? " dedi Ezgi.

" Kır düğünü olsun. Ben dekore edeceğim. " dedi Zeynep.

Oha ama bunlar da iyice abarttılar ha.

" Arkadaşlar saçmalamayın ya. Birincisi, çocuğun adını bile bilmiyorum. İkincisi, yüzünü görmedim bile. Belki yüzü tipsizdir nereden biliyorsunuz? Üçüncüsü, ben öyle gıcık ve salak tiplerden hoşlanmam. Dördüncü olarak da ben ondan hoşlansam bile o hoşlanmaz. Ayrıca bir daha karşılaşmayız. Karşılaşsak bile birbirimizi tanımayız. "

Sabah sabah bu kadar uzun konuşmak yormuştu.

Nefesimi düzenlerken kapı tıklatıldı.

Aslı anahtarı alıp kapının kilidini açtı.

Gelen Kaan' dı.

"Kankalarım, sabah yedide kalkıp on üç tane kulübe belirledik. Araslar da tam sabun kutusuna dökmeye uygun üç tane yağ almışlar. "

" Sabun kutusuna dökmeye uygun nasıl oluyor pardon ? "

" Ya hani şu yanları dikdörtgen üstü ve altı kare olan, üstünde tıpası olanlar var ya bilmiyor musun? "

" Sen şuna kare prizma desene. " dedi Zeynep.

"Her neyse. Öğle yemeğinde biz erkekler halledeceğiz. Geleceğim diye tutturmayın, Arasla Kerem' i zor ikna ettim zaten. "

Arasla Kerem' in ikna olmasına şaşırsak da hepimiz başımızla onayladık.

" Neden kahvaltıda anlatmadın?" diye sordu Zeynep.

" Ne bileyim biri falan duyar." dedi. "Hadi kahvaltıda görüşürüz," deyip çıktı.

Kızlar evlenmeyeceğime (!) ikna olmuş olmalılar ki daha fazla üstelemediler.

Ben de erken kalkmanın vermiş olduğu acıyla uzun bir banyoya girdim.

----------

Kulübemizin önünde dört kız beraber duvara yaslanmış, sabununu yağ ile değiştirdiğimiz, Kaya Koleji basketbol takım kaptanı Barış'ın odasından çıkmasını bekliyorduk.

Bizimkiler sağolsunlar halletmişlerdi.

" Ya bu çocuk bayağı kaslı ben korkarım. " dedi Ezgi.

" Basketbol maçında Enes' in kolunu kırmıştı. Ondan nefret ediyorum. " dedi Enes' ten hoşlanan Aslı.

" Teknik olarak biz dört kız ve etraftan geçen insanlar varken bizi dövemez merak etme. " dedi Zeynep.

Barışla hiç konuşmuşluğum olmamıştı. Sadece basketbol maçında izlediğim ve kızların anlattığı kadarıyla biliyordum.

Bir kaç kere görmüştüm ve bayağı taş bir çocuktu ama kızların anlattıkları bile ona sinir olmama yetiyordu. Ayrıca bize yaptıkları aptalca oyunları genelde o planlıyormuş.

Kulübesinden sinirli bir şekilde çıktı.

Onu daha önce hiç bu kadar yakından görmemiştim. Ve itiraf etmeliyim uzaktan görülenden çok daha yakışıklıydı.

Bizim olduğumuz tarafa dönünce vücudum ani bir tanıklık hissiyle doldu.

Basketbol sahası haricinde nerede görmüştüm bu çocuğu?

Önce bize döndü. Gözleri gözlerimde bir kaç saniye oyalansa da gözlerini kendi kulübelerine yaslanmış alayla ona bakan Araslara çevirdi.

"Siz mi yaptınız bunu," dedi kontrollü bir sinirle.

Ben bu sesi kesinlikle tanıyordum.

" Bu çocuk, "dedim kızların bakışlarını üzerime çekerken. "O çocuk. "

" Hangi çocuk? " dedi Zeynep.

" Mağaradaki çocuk. "

Continue Reading

You'll Also Like

688 148 15
Valar küçüklüğünden beri zorluklar içerisinde yaşamış bir çocuktu. Ailesi ile zor bir yaşam sürüyordu. Seherium insanlara acıyan biryer değildi. Bura...
724 82 32
Bu benim yazdığım 2.kitap ama diğerini öylesine ruh halime göre duygularımı aktarmak için yazmıştım onu kaldırdım çünkü kötü bir yazın dilim vardı bu...
349K 13K 32
Karanlığın tanımı neydi? Uçsuz bucaksız, alabildiğine uzanan bir siyahlıktı onlar için. Kirli mürekkep damlalarına bulanmış düşünceler, yabancı insa...
312 108 8
BAŞTAN BAŞLAMAKTAN KORKMA