AH BE HOCAM!?+18

By Asualev

1.4M 31.8K 21.6K

Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLU... More

giriş
bölüm 1
bölüm 2
bölüm 3
bölüm 4
bölüm 5
bölüm 6
bölüm 7
bölüm 8
bölüm 9
bölüm 10
Karakter Tanıtımı
bölüm 11
bölüm 12
bölüm 13
bölüm 14
bölüm 15
bölüm 16
bölüm 17
bölüm 18
özel bölüm (100k)
bölüm 19
bölüm 20
bölüm 21
özel bölüm (200k)
‼️ ACİL DUYURU LÜTFEN BAKIN
bölüm 22
bölüm 24
bölüm 25
bölüm 26
bölüm 27
bölüm 28
bölüm 29
bölüm 30
bölüm 31
bölüm 32
bölüm 33
özel bölüm (1M)
bölüm 34
bölüm 35
bölüm 36
bölüm 37

bölüm 23

21K 634 242
By Asualev

Vallaha emek verip yazıyorum canlar. Hatta bu bölümü ilk yazdığım versiyonunu sevmedim tekrar yazdım o derece.

Siz de bir oy, bir iki yorum yapın. Bu kadarını çok görmeyin bana.

İyi okumalar
...

Mevzular açık mikrofonda dırırı. Kıraç kocamla birlikte eve gitme yolundayız ve bir şekilde ortak noktayı bulabildik. Adamın hayalleri bile o kadar uçuk ki. Diyorum arkadaşlarımın yanında süpriz bir şekilde gelip etmiş ol evlenme teklifi 'yok' diyor.

'Ben sana italyada ünlü bir restoranda baş başa yemek yerken edeceğim. Sonra da go to the yatak yapcaz.' Tamam sonunu değiştirdim ama bunu dedi. Benim hayallerim bile fakir.

Aramızda bişeylerin olduğunu biliyordum. Fakat bunu açıklamanın zor olacağı gibi ikimizde bir şey yapmıyorduk. Denizde dalga gelip size çarpar, ilk bir boğulursunuz ama sonra devam edersiniz. Aynı misal. Dalgaların çarptığı anlar genelde ten tene değerken geliyordu.

O göz ardı ediyorsa bu çekimi bende edebilirdim. Etrafımızdaki kimsenin onayla karşılamayacağı ilişkiyi nasıl yapabilirdim. İşte burda kıraça olan güven duygum giriyor ve bütün tabularımı yıkıyordu.

Aynı zamanda salak saçma bir iddaa vardı Sevil ile. Ben karar verdim. Kaybedeyeceğim. Hatta pazartesi okulda kenara çekip onunla konuşacağım.

"Daldın gittin bebeğim. Ne düşünüyorsun?" Gerçekleri söyleyemeyeceğime göre.

"Acaba kız olursa nasıl olur erkek olursa nasıl olur diye düşünüyordum." Arabayı gülüşü sardı. Ah düşmemeliyim.

"Her ne olursa olsun bizim olduğu için mutluyum." Sonra gülüşü soldu ve ciddi bir şekilde önüne baktı. Bu ani ruh değişimi karşısında şaşkınlığımı gizledim.

"Ama senin düşündüğün bu değildi." Kesin konuşmuştu. Soru yöneltmiyordu. Ellerime indirdim bakışlarımı.

"Ada. Tek bir bakışından bile ne düşündüğünü anlayabiliyorum güzelim." Bunun için özellikle çalışmış mıydı yoksa öğretmen olduğundan mütevellit çocukları iyi analiz etme yeteneğini mi kullanıyordu.

Sana özel olmasının istiyorsun

Tartışılır. "Sadece doğru olmayan çok şey var." Fazla düşünmeye başladıkça genç yaşlanacağımı düşünüyordum. Bedenen 18 ruhen 58.

"Buna engel olabilir misin ki?" Konu çok dağılıyordu. İkimizde ne hakkında konuştuğumuzu biliyor ama dile getirmemeye yemin etmiştik sanki. Nefesimi düzene sokup cevap verdim.

"Akşam nasıl bir şey yaparlar? En azından bir tahminin var mı?" Ellerimdeki bakışlarımı yola sonra da arabanın ekranındaki saate çevirdim. 1.30 saat kalmıştı. Bu saate kadar oturmuş birbirimizi dinlemiştik. Arada bağırsaklarımdan komik sesler gelse de sorun teşkil ettiğini düşünmüyordum.

"Mangal yaparlar büyük ihtimal. Onların gelenekleri öyle. Yine de eğer gitmek istemiyorsan umrumda bile olmazlar. Gitmeyiz." İşte bende bundan bahsediyorum. Beni çok fazla düşünüyor. Benim isteğime göre yapıyor. Tamam amacı beni cinsellikten uzak tutmak da. Niye? Bir insan öğrencisine böyle bir şey yapardı.

Bir şeylerin farkına yeni varıyormuş gibi aydınlanma yaşıyordum sürekli. Yalnız kaldıkça yaşadıklarımız aklıma geliyordu. Onunla geçen anılarım. Bu sürekli böyle devam edemezdi değil mi?

"Hayır gidelim. Değişiklik olur. O kadar plan yapıyoruz. Hem evde ne yapacaktık." Muzip bir bakış attım. Bu kısa bakışıma aynı şekilde karşılık verdi.

Bir şey demeden başını sağa salladı. 'Bu kız akıllanmaz.' Sallamasıydı bu. Bir kahkaha attım. Bu konuyu irdelersem iradesini zorlayacağım için es geçtim.

"Arkadaşlarımın yanında evlenme teklifi ediyorsun fakat yüzüğü dalgınlıktan evde unutuyorum. Nişan yüzükleri ise değiştireceğimiz için kuyumcuya verdik. Nasıl tanıştığımıza gelirsek." Bir düşündüm de dershanede diyemezdik. Buna da onun karar vermesi için ona döndüm.

"İlle de arkadaşlarının yanında diyorsan tamam. Bir yıl önce bizim dershanede geldiğin zaman tanışmış olalım. Olur mu?" Yalan olmuyordu çok, ben okeyim.

"Tamam öyle olsun. 20 yaşındayım. 22 haziran 2023 de evlilik yıldönümümüz. Gerisini doğaçlarız ya. Ne sorabilirler ki." Yani bir açıdan bakıldığında sorular kısıtlıydı ama incik cıncığına inerlerse o zaman patlama ihtimalimiz çok doğruydu.

"Haziranda evlensek. Şu an aralıktayız. Ekimde öğrensek. 3 ay olur. Bana direkt mi söylersin yoksa süpriz yapmak için bir hafta bekler misin?" Bebekten bahsediyordu. Görende sancak kamera karşısında oyun sergileyeceğiz. Kendi fikrimce ben olsam beklerdim. Gidip ultrason görüntülerini alırdım sonra da onun gelmesini beklerdim.

"Süpriz yapardım."

"Hmm, öyle mi?" Başımı salladım. Şak diye söylemek pek heyecanlandırıcı değildi ama ona süpriz yapmak daha eğlenceliydi.

"Evet, evet orayı ben hallederim." Gülümsedi. Biraz gaza yüklenip önümüzde yavaş giden arabayı solladı.

"Anlaştık. Geri kalan ayrıntıları da ben biliyorum zaten kurtarırım durumu." Başımı salladım. Ne ayrıntısını bildiğini sormaya cesaret edemedim.

...

Dolapta bulduğum ultra mükemmel omuzları açık bırakan dar kazak ile merdivenlerden iniyordum. Beni yaşımdan büyük göstermemişti. Kıyafetle kendimi büyütemediğime göre makyaja abanmıştım. Çok yapmamıştım ama. Normalde yapmayacağım kadar çok şey kullanmıştım. 20 yaşında göründüğümü varsayıyordum umarım öyledir.

Kıraç 29 yaşında olmasından mütevellit aramızdaki yaş sınırı bu görüntüm ile 9 a inmişti. Ada mutlu.

Ayakkabı olarak sporlarım ile devam edecektim. Bugün oturmaktan ve doğadaki sesleri dinlemekten başla bir şey yapmamıştık ama ben yine de yorulmuştum.

Bir anlık düşünce ile aleyna ablalara yemeğe gitmeyi istemediğimi kıraça söylemek geçti aklımdan. söylesem büyük ihtimal gitmezdik ve onun bana yedirmediği çikolata kavanozunun intikamını alamazdım. Bir de Aleyna abla o kadar sert uyarı yapmıştı ki gelmemiz için eğer gitmezsek bize fazlasıyla kinlenirdi.

Merdivenleri terk etmeme bir kaç basamak kala başımı salona çevirdim. Siktir. Çevirmez olaydım.

Kıraç hocam beyaz koltukların ortasındaki sehpanın yanında durmuştu. Koyu siyah rengindeki gömleğinin bir kaç düğmesini açıp üzerindeki duruşuna televizyondaki yansımadan bakıyordu. Altında da aynı renk üzerine yapışmayan bir pantolon giymişti.

Terazim şaştı. İki işi aynı anda yapamayan bedenim bir sonraki adımını boşluğa atmasıyla düşüşe geçtim. Karşımdaki görüntü düşülesiydi ama cidden düşmek benim durumuma daha çok uyuyordu.

Bir pat sesi ile yere yapıştım. Öldü çocuk. Yanağım acıyor dizim sızlıyordu. Kollarım ise düşüşe hiç bir artısı olmadan iki yanımda duruyordu.

Küçük bir çığlık ağzımdan kaçtı. Çok çığlık atıp bağıran bir insan değildim. Böyle bir görüntü görüp düşüşe geçince insan kendini tutamıyor. Bu adam dengemi şaşırtmıştı.

Yakasını düzeltirkenki o kol kaslarının kasılması, jöle ile şekillendirdiği saçı, tek kelime ile nefes kesiciydi. Ki nefesim fazlasıyla kesilmişti.

Dizlerimin üzerinde dikleşip yanağıma dokundum. Hadi ama yeni yapmıştım makyajımı ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştım.

Adım sesleri duydum. Hızlıca yanıma gelen adama baktım. Üzerini düzeltmiş, gömleğinin ilk iki düğmesi açıktı. Yüzükleri ellerini süslerken onu incelememin şu ani durumumdan kaçış olmamasına sinirlendim. Onun yüzündendi. Dikkatimi dağıtmıştı.

"Güzelim biraz daha dikkatli olamaz mısın?" Elini uzatıp eğildi ve beni belimden tutup kaldırdı. Acıyan dizimle yüzümü buruşturdum. +1 şanssızlık

"Senin yüzünden." Dediğim şeyler kaşlarını çattı. Gözleri vücudumda hasar kontrolü yapıyordu. Gözü dizlerime gelince durdu. "Acıyor mu?" Başımı olumsuz anlamda salladım. İnanmadığına o kadar emindim ki. Yalan söylediğimi bile şak diye anlayan bir adamdan bahsediyorduk. Belimdeki eli kasıldı. Gözlerinde tanıdık olmayan bir sertlik belirdi.

Altı üstü düştüm. İki silkelencem geçecek. Abartılacak bir şey olduğunu düşünmüyordum ama karşımdaki adam ufak bir olayı bile ciddiye almak konusunda ilk sıradaydı. Bu da ifadesinde gizliydi. Ben tırsaki morsaki.

"İyi misin?" Dizlerimden bakışlarını ayırmadan konuşmuştu. Sonra bakışları yüzüme değdi. Sağ yanağıma takıldı. Kesin kızarmıştı. Belimde olmayan elini kaldırdı ve yanağımı okşadı. "Nasıl böyle şeyleri beceriyorsun bir anlasam."

Kendi kendine bana söyleniyordu. "Ben iyiyim de. Çocuk mortingen." Bana bir bakışı var. Anlatmam ben bunu.

"Ada. Saçma saçma konuşma." Bir anda karnımı tutup inledim. Eğildiğim için yüz ifadesini göremiyordum. Sen misin bana saçmalama diyen.

"Kıraç bir şey oldu. Bir şey oldu!" Gülmeyeceğim hayır. Olmaz. Kıraç ise ne yapacağını bilemedi. İlk bir duraksadı sonra konuşmaya başladı.

"Ada noldu? Ada. Cevap ver. İyi misin? Değilsin. Noluyor?" Telaşlı konuşması ile istediğim tepkiyi almıştım.

"Bilmiyorum! Bilmiyorum kıraç!" Yanağımdaki eli anında karnıma gitti. Olmayan bebeğimizi korumak ister gibi karnımı benim elimin üzerinden kavradı.

Olayın heyecanı ile kalbim daha da hızlandı. Ben eğildiğim için o da eğilmişti. Başımı kaldırıp omzuna yaslandım. Ne yapsam oyuncu falan mı olsam.

"Hastane yakında değil Ada ama bu umrumda değil. Gidiyoruz." Oyun mu yapıyordu yoksa cidden de çocuğumuzun olmadığının farkında değil miydi?

Beni kucağına almak için eğildiğinde artık bu oyuna devam edemeyeceğimi anladım. Eğilmesine fırsat vermeden boynuna sarıldım. En sakinleştirici bulduğum sesimi kullanarak kulağına fısıldadım.

"Tamam bir şey yok. İyiyiz. Ama olası bir durumda bu şekilde düşseydim-burada cidden hamile olmaktan bahsediyorum-Oluşacak tablo buydu." Rahat bir nefes aldığını göğsünün şişip inmesinden anladım. Kalbi benim kalbimle yarışacak kadar hızlıydı.

"Bir daha böyle bir şey yapma, sakın." Ellerini belime dolayıp doğruldu. "Çok korktum." Ben bu adama hiç şaka yapamayacağım sanırım. Şu an vicdan azabı çekiyorum.

Aferin ada

...

"Hoşgeldiniz." Aleyna ablanın bizi annecan bir tavırla karşılaması içimdeki bütün stres ve panik atağı anında söndürmüştü.

Yanında Akif abi duruyordu. İçeri girip kıraç kocamla ikisiylede selamlaştık. Kıraç kocam olacaklardan habersiz öylece arkadaşlarına sırıtıyordu. Evde yaptığım olaydan daha minimal şeyler yapacaktım. Evdeki gibi onu korkutma amacı gütmeyecekti.

Ne giyeceğimi bilemediğim için altıma giydiğim kot aynı kalmıştı. Üzerime ise Tuna'nın karısının bıraktığı birkaç eşyadan biri olan omuzlarımı açıkta bırakan dar bir kazak geçirmiştim. Ya da dur ben bunu söylemiştim. Olsun bir tekrar oldu size de.

"Geçin bakalım. Sen benle gel tatlım." Aleyna ablanın koluma girmesiyle kıraçla birleşik olan ellerimiz ayrıldı. Ona kısa bir bakış attığımda başını hafifçe salladı. Bu onunla kurduğumuz senaryoyu gerçekleştirme, oyunun başladığına yönelik bir işaretti.

Aleyna abla beni çekiştirdi. Ve hemen ilerde sağdaki kapıdan geçtik. Burası büyük beyazlarla ve aralarda siyah şeritlerle kaplı bir mutfaktı. Tam ortada yemek masası yer alıyordu. Geniş masa mavi renkli, sandalyeleri ise siyah renkliydi.

Tamam herkesin zevki farklı olabilir. Karışmıyorum. Yorum da yapmayacağım. Aleyna abla eli ile siyah sandalyeyi gösterdi. Gidip ben oturunca o da en köşedeki geniş bir yer kaplayan buzdolabına yöneldi.

Cam tıkırtı sesleri geldi. Elinde 3 bira ve bir çikolatalı sütü tezgaha bıraktı. Umarım çikolatalı süt bana değildir. Kıraç içebilir. Sonra dönüp sanki sorduğum soruyu anlamış gibi bana baktı. "Yemekten önce bizim ailede bira içilir canım. Daha bir rahatlarız. Gerginliği üstümüzden atarız. Bugün normalde çocuklarda buraya gelecek diye marketten çikolatalı süt almıştım. Gelmediler. Anneannelerinde kaldılar. Sana nasipmiş."

Sanırsam o süt banaydı. Hadi ama Efes pilsen çok güzel. Ve yemek öncesi değil sonrası rahatlamaya ihtiyaç duymaz mıydık? Her ailenin farklı adetleri vardı da bu pek mantıklı gelmedi bana.

"Bana yok yani." Başını olumsuz anlamda salladı. İtiraz edip içicem diye diretmeye gerek yoktu. Şerefimle içmezdim.

Dolaplardan bir tepsi çıkardı. Birayı ve yanında oldukça masum duran çikolatalı sütü tepsiye koydu. "Gel içeri gidelim." Ayağa kalkıp hiç bir vasfım olmadan içeri ilerledim. Bazılarını ben taşıyım desem de izin vermemişti.

İçeri giderken düşündüğüm tek şey. Bizimkiler yemekten önce içecek içmeye sıcak bakmazlardı. Bira içsem çok sıkıntı çıkmazdı ama çikolatalı süt olunca kesinlikle midem bulanacaktı. Lanet olsun.

Aç karınla bira mı içilirdi. Kıraç bana evden çıkmadan ağzıma birkaç lokma bir şeyler vermişti. Demek bundandı. Aklımın ucundan dahi geçmedi.

Mutfaktan çıkınca salondaki oturan ikiliye baktım. Bu ev Tuna'nın olan ama kıraça kitlediği eve çok benziyordu. Aynı mimar yapmış olmalı. Kıraçın yanına otururken ona hafifçe gülümsedim.

Akif abi ortadaki sehpadan aldığı biraları açarken benim çikolatalı sütüme gözü takıldı. Hafiften dudakları yukarı kıvrılmıştı. Komik miydi? ona dik dik baktığımı fark etmiş olacak ki göz göze geldik. Hemen normal ifadesine döndü.

Bende çikolatalı sütüme uzandım. Pipeti açıp çöpünü sehpanın üzerindeki tepsiye koydum. Kıraça baktığımda önüne koyulan birayı alıp almamak arasında kaldığını gördüm. Utanmasa 'bir tane daha çikolatalı süt var mı?' Diyecek durumdaydı.

Tereddütte kaldığını görüp onun birasına uzandım. Akif bey ve Aleyna ablayla karşılıklı oturuyorduk. Her hareketimizi izlerlerken şu birayı kendi kafama dikmemek için büyük bir savaş verdim.

Her hareketimi izleyen bir diğeri olan Kıraça birasını uzattım. "İçsene." Uzattığım birayı aldı. "Sen içmezken içmeyebilirim." İzin istiyordu.

"Bir şey olmaz. Bende isteyerek içmemezlik yapmıyorum." Birayı dudaklarına götürdü. İçtikten sonra yüz ifadesi gram değişmezken birayı sehpaya bıraktı.

Elimdeki çikolatalı sütle aramızda kısa bir bakışma geçti. Nefes al ada. İyisin. Mideme dokunacağı çok açıktı. Ama kadın bunu vermişti. İçmemezlik olmazdı ki. Annemler bana ne ikram ediliyorsa yemek zorundasın demişlerdi.

Pipeti dudaklarıma götürüp bir kaç yudum içtim. Bir süre sonra kıraç kocam birasının yarısına gelmiş ben sütü bitirmiştim. Ah karnım.

Bizimle sohpet eden ikiliden aleyna ablaya baktım. "Lavabo ne tarafta acaba." Ayağa kalktı. "Göstereyim." O ilerlerken kıraç konuştu. "İyi misin?" Başımı salladım.

Hissediyor yeminle hissediyor. Benden demesi.

Aleyna abla salondan çıkıp bir koridora girdi. Girdiği gibi sola döndü. "Miden mi bulandı?" Başımı olumlu anlamda salladım. Yalan değildi.

"Evet. Şu sıralar en fazla zaman geçirdiğim yer tuvalet." Bakışları bu duyguyu biliyormuş gibi hissettirdi. Eliyle kapını kulbunu tutup indirdi. Tuvaletin içindeki ışığı da açtı.

"Bir şeye ihtiyacın olursa buradayım. Geri gidersem kıraçın öldürücü bakışlarının hedefi olmak istemiyorum." Neden ki? Belki sıçacam. Elbet ses dışarı giderdi.

"Neden ki?" Lavaboya girmeden duraksadım. "Bakışlarını görmedin mi ada? Kıraç sevdiği insana karşı aşırı korumacıdır." Haklı. O öldürücü bakışları görmedim ama önceki sert bakışlarından farklı olduğunu düşünmüyordum.

Çok uzatmadan tuvalete girip kapıyı kitledim. Kitlememle yere çökmem bir oldu. Dizlerimin üzerinde yerdeki halıyla bakışıyorduk. Tuvalet genişti. Ama banyo falan yoktu. Sadece kocaman bir lavabo, ayna ve tuvalet vardı. Klozet hm. Oturmayalım.

Bu çikolatalı sütün üstüne mangal yersem. Ah düşünmek istemiyorum. Yavaşça ayağa kalktım. Elimi lavaboya dayadım. Makyajım aynı duruyordu. Yüzüme su çarpmayacaktık o zaman. Elimi musluğa atacağım sırada yanında duran diş fırçalarını devirdim. Siktir.

Yere düşünce fazla sesten dolayı yüzümü buruşturdum. Neden koyarsın ki buraya. Kapıya adeta yapışıp vuran aleyna abla ile sesli küfrettim. Yere eğilip fırçaları ve macunu topladım. Yerine koyunca bir 'oh' çektim. Şimdi aleyna ablaya cevap verebilirim.

"İyiyim. Sadece elim çarptı." Bir kaç onay cümlesi söyleyip kapıdan uzaklaştı. Bir kaç dakika bekleyip ellerimi yıkadım. Kurlayıp kapıya ilerledim. Kilidi çevirdim.

Duvara yaslanmış Aleyna abla dalgalı kumral saçlarını elleriyle tarıyordu. "Bebeğim korktum bir şey oldu sandım. Kıraç her adımını takip etmekte çok haklıymış." Bak ablam. Abla dedik bağrımıza bastık da sen hayırdır. Aramızdaki sempati bozulmasın diye bir şey demedim. Ama konuşursam çok ağır konuşurdum.

"Elim çarptı dediğim gibi Aleyna. Abartılacak bir şey değildi." Başını onaylamazca sallarken salona yürümeye başladım. Görüş açıma giren erkekler ile aleyna abla seslendi.

"Akif içtiysen gel de mangalı hazırlayalım." Kıraç haklıymış. Akif abi kalkarken aleyna abla bana dönüp "siz oturun tatlım. Sonra kıraç gelir." Başımı salladım. İnsanların düzenlerine karışmayı sevmezdim. Misafirdik nasıl olsa.

Kıraç hocamın yanına yürürken birasını bitirdiğini gördüm. "Her şey yolunda mı?" Başımı şöyle böyle bir şekilde salladım.

"O çikolatalı sütü içmeyecektim." Kıraç gülümsedi. "Hala gidebiliriz."

Gidip yanına oturdum. "Ne çok da gitmeye meraklısın sen. En fazla bir kusarım sonra gideriz."

Kolunu belime atıp beni göğsüne çekti. "İlle de bahanen olmalı yani." Evet kesinlikle bahanem olmalıydı. Burnunu sürtcem senin bekle.

Mis gibi kokan orman kokusunu içime çektim. Orman nasıl kokardı. Buram buram yeşillik kokardı. Odun kokardı arada güzel çiçek kokularını bile bulabilirdiniz. Eğer araştırmak isterseniz. Şu anlık çam kokusu ile idare edebilirim.

Biraz öyle oturup dışarıdaki ikiliye baktık. İkisi o kadar koordineli çalışıyorlardı ki. Biri mangalı ateşlerken diğeri köfteleri hazırlıyordu. Şans dileyin.

Hayır onlara değil. Bana banaa.

...

Önümdeki köfteyi bir kaç parçaya böldüm. Tadı çok güzeldi. Göz ucuyla kıraçın tabağına baktığımda benim tabağım onun tabağının yanından bile geçemezdi. Aleyna ve Akifin de tabakları doluydu. Ben o kadar şey yesem yarına net 2 kilo almış olurdum. Tabağımın yanındaki suya uzandım. Bir yudum mideme gönderirken aleyna abla duraksayıp kıraçla ikimize baktı.

"Yemeğe abandık. Çok konuşamadık. Siz nasıl tanıştınız?" Kıraç ağzındaki lokmayı çiğneyip çatalını masaya bıraktı. Bende dikkatimi Aleyna ablaya verdim. Bardağımı yerinde koydum.

Kıraç kocama döndüm. "Sen mi anlatırsın ben mi anlatayım?" Gözlerini kıstı. Tabağıma kısa bir bakış atıp ağzını açtı.

"Çok az şey almışsın." Masanın ortasında büyük cam tabakta duran pirzola ve kanatlara uzandı. Köfteyle iyiydim ya ben. Cam tabağın yanına dayanmış maşayı eline aldı ve en az onun tabağındaki doluluk ulaşana kadar pirzola ve kanat doldurdu arada bir iki köfte attı da sevindim. Bunların yanına daha da bir şeyler ekleyeceği sırada maşayı tutan elini tuttum.

"Kıraç yeter. Çok abarttın nasıl yiyeceğim hepsini." Maşayı bırakınca ufakta olsa rahatladım.

"İki canlısın güzelim. Yemen lazım." Gözlerimi devirdim. "Bu kadar değil ama."

"Az mı geldi. Daha fazla koymamı ister misin?" Ona inanamayarak baktım. Hemen itirazım beni takip etti.

"Hayır." Önümdeki dolu tabağa baktım. Yemek boruma kuvvet arkadaşlar. Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim.

"Güzel." Bana baktığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Aslında kanıtlarım. Önümdeki kanata uzandım. Ancak o zaman bakışlarını çevirdi.

"Öğrencimdi." Aleyna ve Akiften şaşkınlık nidası yükseldi. Hala öğrencisiydim. Ona karşı değişik duygular besleyen öğrencisi.

Dışarıda olduğumuz için herkes montlarını giymiş bana da kalın bir polar vermişlerdi. Onu omuzlarıma atmış rahat hareket edebiliyordum.

Ateşin yanına oturtmuşlardı birde beni. Dedim 'çok sıcak orası istemem.' Gördüğünüz gibi çok da başarılı olduğum söylenemez. Masa 4 kişinin oturabileceğinden çok daha fazlaydı. Rahat 8, 10 kişilik vardı. Dışarıda olması bir yandan bana yaşadığımı hissettiriyordu.

"Gıcık olduğum. Dersahendeki nadir sevmediğim hocalardandı kendileri. Diğerleriyle çok iyi anlaşırken bu odunla anlaşmak mümkün değildi." Ağzımdaki lokmayı yutup konuşmuştum. Kıraça baktım. Kaşlarını kaldırmış imalı imalı bakıyordu. Gözlerindeki o minik parıltı canlanmıştı.

"Vay be kıraç nedense hiç şaşırmadım." Akif abi gülerek ikimize baktı. Sonrada çatalındaki köfteyi midesine yolladı.

"Öğretmen-öğrenci fantazisi diyorsunuz. Eğlenceli olmalı." Aleyna abla'nın söylediği şeyle neredeyse içtiğim ayranı püskürtecektim.

"Çok eğlenceliydi." Masanın üstünde duran elimi avuçlayan Kıraç kocam durumundan çok memnundu. Elimi hareket ettirip onun elimdem kurtulmaya çalıştım. Maşallah nasıl bir avuçsa elimi sarmış ve bırakmaya hiç niyeti yoktu. Bükemediğin eli öpeceksin aslanım.

Sadece tebessüm etmekle yetindim. Akif abi ve aleyna abla muzipçe bize bakıyordu. Utandım. Bunu fark eden akif abi konuyu değiştirdi. Bir süre sonra sohpetin konusu bizden onlara döndü. Sonra tekrar bize. Tabağımın yarısından çoğunu yemiş ve karnım şişmişti. Biraz daha yersem kesin patlardım.

"Tamam can alıcı soruyu soracağım." Hepimiz aleynaya baktık.

"Evlenme teklifini nasıl etti?" Sıçtım ağzına kıraç sen kim bana sarelle yedirmemek kim. Kıraç konuşmadan konuştum.

"Ben aslında lüks bir restoranda romantik bir yemek ile eder sanıyordum. Ama beyefendi arkadaşlarımla parkta otururken gelip etti. İçime oturdu aleyna." Abla demek içimden gelmemişti. 20 yaşında olduğumu varsayarsak o da taş çatlasa 25 di. Abla diyip sanki çok küçükmüş gibi görünmek istemedim. İçimden tabi ki abla diyecektim.

Kıraçın bakışları değişti. Böyle bir şey beklemediği çok açıktı. Omuzlarımı kaldırıp indirdim.

"Gösterişi sevmediğini sanıyordum." Yemeğimi bitirdiğimi göstermek amacıyla çatal ve bıçağımı yan yana tabağımın üstüne bıraktım.

"Gösterişi sevmiyorum ama bunu sen yapınca hoşuma gidiyor." Dudakları yukarı kıvrıldı. Yarı sırıtır bir pozisyonda bana döndü.

"Bu yüzden yüzüğü evde unuttun değil mi?" Bana laf mı soktun sen.

"Çocuğunu taşıyorum ama sen yine gidip küçük ayrıntılara takılıyorsun." Sonuna doğru sesimi ağlamaklı çıkarmaya özen göstermiştim. Ona bakan vücudumu diğer tarafa çevirdim. Hamileyken insanlar çok alıngan oluyormuş bir yerde okumuştum. Koluma dokundu. Kolumu çektim.

"Güzelim yapma böyl-" sözünü kestim.

"Ne yapmaması ya-" cırcır böceğinin üzerime uçmasıyla yerimden kalktım. Hayırdır böcük sende sinirlendin değil miİ? Üzerimi silkelerken göz ucuyla kıraçın güldüğünü gördüm. Üzerimde herhangi bir canlının olmadığı kanaatine varınca başımı kaldırdım. "Açık havadayız tatlım. Korkmana gerek yok." Aleynanın rahatlatıcı sözlerine sevinemedim bile böcek sevmezdim ben. İyi bari çığlık atıp milletin kulağının ağzına sıçmamıştım.

Konuşmak için ağzımı açtığım sırada midem bulandı. Lütfen-lütfen lütfen lütfen-kusmayayım. Kıraçın kaşları çatıldı. Bir şey demeden içeri ilerlemeye başladım.

Salondan çıkıp tuvalete koşarak gittim. Arkamdan gelen ayak sesleri kıraçın ayak seslerine benziyordu. Tuvalete girdim. Klozete koşarken kapıyı kitleyememiş arkamdan sertçe ittirmiştim. Fakat garibime giden şey kapının kapanmamasıydı.

Tuvalete doğru ilerledim başımı klozete çevirdim.

Ve beklenen an. Dedim ama ben o çikolatalı süt beni kötü yaptı diye. Birde gereksiz sinirlenmiştim. Yediğim köfte güzeldi ama çikolatalı sütle birleşince berbat olmuştu.

İçimdekileri çıkarırken küfrettim. Tanımadığım insanların evinde kusuyordum. En sevmediğim. Belki az da olsa onları tanımış olabilirdim ama kimin umrunda.

Bir kaç konuşma duydum. Ama algılayamadım. Sonra karnıma bir el dolandı. Saçlarımı önümden çekip arka tarafta topladı. Hadi ama şu an iğrenmesi gerekiyoru. Sonunda bittiğini umarak başımı kaldırdım. Terlemiştim. Kaç dakikadır buradaydım. Sifonu çektim. Ama ayağa kalkmadım. Sadece klozetin kapağını kapatıp kolumu dayadım.

"Git lütfen iyiyim ben." Karnımı ovmaya başladı. Küçük daireler çizmesi rahatlatıcıydı hakkını vermeliyim. Saçlarımı serbest bıraktı. Önüme gelenleri kulağımın arkasına kıstırdı.

Biraz böyle durduktan sonra karnıma hafif bir kuvvet uygulayıp ona yaslanmamı sağladı. Sırtım göğsüne dayandı. Boşta kalan başımı da arkaya atıp başımı da ona yasladım.

"Hiç bir yere gitmiyorum." Uzanıp klozetin yanındaki kağıttan bir kaç parça koparıp ağzımı sildi. Göz göze geldiğimizde gözlerindeki endişe hoşuma gitmemişti. Bir günde iki kez adamın yüreğine indiriyordum. Ağzımı silmesi bitince başımı yan tarafa çevirdim.

O ise kağıdı çöp poşetine attı. Karnımdaki eli masaj yapmaya devam ediyordu. "Ayağa kalkabilir misin?" Rahatlamıştım fakat başka bir şey yeme düşüncesi midemi alt üst ediyordu.

Orman aromalı parfümü bu iğrenç kokuya meydan okuyordu. Dejavu yaşamış gibi hissettim bir an. Ama ben böyle bir anı ilk defa yaşıyordum. İlginç.

"İyiyim." Hala karnımı ovmaya devam ediyordu bedeni gerilmişti. Sadece bir anlığına hissettiğim kalp atışları hızlıydı.

Elini karnımdan ayırmadan diğer elinden destek alarak bizi kaldırdı. Yüzümü yıkadı. Gitti bütün makyaj. Elimi uzatıp ağzımı çalkaladım. Bunları halledince beni yine gövdesine yaslandı. Bana destek olmasına izin verdim. "Sana fazla yedirmemeliydim. Özür dilerim." Kulağıma doğru konuşmuştu.

"Ondan değil. O süt beni mahvetti." Beni tuvaletten çıkardı. Sonunda o iğrenç kokudan kurtulduğuma sevindim. Salona geçerken aleyna ve akif dışarıdaki masayı çoktan toplamışlardı. Ama ateş hala yanıyordu. Bir kaç koltuk ateşin orada duruyordu.

Aleyna yanıma gelip elini alnıma koydu. "İyi misin tatlım? Bulantılarının olması çok normal. Ben sana şimdi mideni rahatlatan bir çay yaparım iyi gelir." Ben başımı sallayacakken elini belimden dolandırıp karnımda tutan kıraç bana izin vermedi.

"Biz gitsek daha iyi olacak aleyna. Böyle durumlarda evde dinlenmesi çok daha iyi olacak." Dışarıdan elinde son bardaklarla gelen akif abi konuştu. Sarı saçları gözüme parlak görünmüştü.

"Burada da dinlenebilir kıraç. Sizi böyle bırakmayız." Kıraçla yaşıt olduğu bir konuşmada geçmişti. Yaşına göre çok babacan davranıyordu. İçim ısındı. Kimse misafirinin atar topar gitmesini istemezdi.

Kıraç itiraz edecekken karnımdaki eline dokundum. Düz yüz ifadesi yumuşadı. "Tamam." Kıraç beni dışarı yönlendirip ateşin oraya koyulmuş koltuğa yerleştirdi. Sonra akif abi geldi ve ateşin diğer yanında olan masayı kenara çektiler. Sandalyeleri de yerleştirdiklerinde koltukları ateşe hizaladılar.

Kıraç tekli koltuğu yanıma bırakırken bana değerlendirici bir bakış attı. Başımı 'iyiyim.' Anlamında salladım. Bir şey demeden içeri yöneldi. Elinde çay bardağı ile gelince. Bana uzattı.

"İç bakalım güzelim." Gülümseyerek elindeki kupayı aldım. Buhar çıkan kupayı kucağıma koyup herkesin yerine yerleşmesini bekledim.

Herkes yerlerini alınca. Efes pilsene devam ediyorlardı. Kıraç içip içmemek için benden izin almıştı bende iki tane bira ile sarhoş olmayacağının bilincinde olarak içmesine izin vermiştim.

"Kıraç şimdi bile böyleysen. Doğumda hiç odaya girme." akif abi bilmişlikle o deneyimle konuşuyordu. Bak hamile olsam tamamda. Olmadan böyle şeyler konuşulunca utanıyordum.

"Bence de girme. Hatta ne yap biliyor musun? Hastanenin önünde bekle. Temiz iş." Fazla mı kendimi kaptırmıştım. Büyük ihtimal.

"Öyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun." Çayımı yudumladım. Dilim yandı ama dert etmedim.

"Ha bir de yapsaydın Kıraç?" Kıraç tepkilerime şaşırırken aleyna abla çok doğal karşılıyordu. Gözlerimi kısıp kıraça baktım. Tek kaşını kaldırdı. 'Evde görüşeceğiz.'

"Kaç ay kaldı?" Aleyna ablaya dönüp cevap verdim. "Daha 3. Aya yeni girdik korkutma beni." Gülümsedi.

"Korkma bebeğim. Yanında kıraç varken korkacağın her hangi bir şey olduğunu düşünmüyorum." Bende neler düşünüyorum işte. Kıraça baktım. Bakışlarında ne gurur ne de ego vardı. Dudağındaki sırıtış son derece gerçekçi bir samimiyete sahipti.

"Çalışıyor musun?" Yok ben okuyorum. Sağolsun kocam hızlı çıktı.

"Okuyorum." Şaşırmadılar ama kıraça yandan bakış attılar. Ne düşündüklerini çok iyi anladım ama anlamamış gibi yapacağım.

"Ne okuyorsun?" Ne vereyim ablama.

"Endüstriyel tasarım." başlarını salladılar. Aklıma gelen ilk şey bu olmuştu. Hala ne okumak istediğime karar vermiş değildim.

"Donduracak mısın?" Derin bir nefes aldım. Soruları boğulmamı sağlıyordu. Kıraçın omzuna yaslandım. Aramızda olan koltuğun kolu belimi acıtsada pek bir etki yaratmıyordu. Elini belimden karnıma koydu. Sıkıldığımı belirtmek istemiştim. Operasyon başarılı.

"Zorlamıyorum. Son aya kadar gitmek isterse bir şey diyemem." Kıraç konuyu kapatmıştı. Kısık bir sesle ona teşekkür ettim. Nefesini saçlarıma üfledi. "Senin için her zaman güzelim."

Konular konuyu açmıştı. Saat çoktan gece yarısını geçmişti. Kıraç bir bira daha içmemişti. Çayım bitmiş üstüne bir de annem 'neden uyumadın.' Adlı konuşmasını yapmıştı.

Aramamıştı ama yazmıştı. Onun sesiyle okuyunca çok tehditkarcaydı yazdıkları. Onu her yeri kitlediğim hakkında temin ettim. Sonunda mesaj atmayı bırakıp yatmamı söylemişti. Kıraç da yanımdan mesajlara göz ucuyla bakmıştı.

"Gitsek mi artık." Başını salladı. Ellerini dizlerine koyup 'bize artık müsade.' Adlı milli kalkışımızı gerçekleştirdi. Sonrası vedalaşma ve evden çıkışla geçti. Bir süre sonra kıraçın evine gelince sevinmiştim. Uykum gelmişti. Arabada uyuklamıştım bir de. Ah rezillik üstüne rezillik.

Eve girip ayakkabıları çıkarmadan yatak odası olarak tahmin ettiğim odaya-bir üst kata-çıkacakken kıraçın sesi ile durdum.

"Güzel bir yemekti. Bir an cidden gerçekten öyleymiş, bir aileymişiz gibi hissettim. Teşekkürler." Duygularımız karşılıklı beyefendi. Ona doğru döndüm. Evdeki loş ışıkta gözüme daha da sexy görünmüştü.

"Bende. Teşekkür ederim. Bir an cidden farklı bir hayatım varmış gibi hissettim. Güzel olurdu?" Kendi ailem normal değilken kendimi düzgün bir aile kurmuş gibi hissetmek. Anlatılamazdı.

"Ne? Güzel olurdu?" Gözlerindeki yorgunluk yerini anlamlandıramadığım umut kırıntılarına bıraktı.

"Yani seninle öyle bir hayatımızın olması. Yaş farkını göz önünde bulundurmazsak... ah saçmalıyorum. Keşke biraz daha büyük olsaydım." Gözleri tamamen aydınlandı. Kaşları bu söylediklerimi sindirdikçe yukarı çıkıyordu. Doğruları söylemiştim. Bundan utanacak değilim.

"İster miydin?" Başımı 'anlamadım.' Dercesine salladım. "Neyi?"

"Benim olmayı."

...

Ben bittim bölüm bitmedi. Kaç saattir düzenliyorum. Yeminle ömrümden ömür gitti.

Bu bölümü nasıl yazacağım hakkında o kadar kafam karışıktı ki. Düşüncelerimi toparlayıp böyle bir bölüm çıkarmak baya zamanımı aldı. Ama bir şekilde bağlamam gerekiyordu. Bence güzel oldu.

Umarım sevmişsinizdir.

Bu arada YB ci tayfa bir durun be kardeşim yeni attım bölümü. Az soluklanayım. Bende insanım.

Sizi seviyorum.

Görüşürüz.

Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 31.8K 43
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
647K 30.6K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
2.1M 23.1K 45
İlk bölümden bir kesit: İçeride tamamiyle çıplak bir grup erkek vardı.Ezgi'nin beğendiği uzun çocuk eğilmiş başka birinin penisini yalıyordu. Sarışı...
286K 17.8K 20
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...