AH BE HOCAM!?+18

By Asualev

1.4M 32.2K 21.8K

Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLU... More

giriş
bölüm 1
bölüm 2
bölüm 3
bölüm 4
bölüm 5
bölüm 6
bölüm 7
bölüm 8
bölüm 9
bölüm 10
Karakter Tanıtımı
bölüm 11
bölüm 12
bölüm 13
bölüm 14
bölüm 15
bölüm 16
bölüm 18
özel bölüm (100k)
bölüm 19
bölüm 20
bölüm 21
özel bölüm (200k)
‼️ ACİL DUYURU LÜTFEN BAKIN
bölüm 22
bölüm 23
bölüm 24
bölüm 25
bölüm 26
bölüm 27
bölüm 28
bölüm 29
bölüm 30
bölüm 31
bölüm 32
bölüm 33
özel bölüm (1M)
bölüm 34
bölüm 35
bölüm 36
bölüm 37

bölüm 17

28.5K 667 632
By Asualev

İyi okumalar
...

"İnsanların cinsellik olmadan da anlaşabilirler ada." Bu cümle çok tanıdık geldi. Sanki daha önce Kıraç hocamdan duymuşum gibi ama bundan daha ağır gelen şeyse hocamın kollarında kendimi rezil etmemdi. Bir anlık belkiydi işe belki öperdi beni bir ihtimal ve Sevil'le anlaşmayı kazanırdım.

Her şey anlaşma için yani

Bir gram hareket etmiyorduk. Sadece birbirimizin gözlerinde derince bakıyorduk. Kahveleri koyulaşmamıştı. Tutku o muydu? Tutku gözünü kör eder miydi? Neden bende şu an olmadığı anlaşıldı.

Napsam dershaneyi mi bıraksam. Bu rezaletten sonra. "Hayır hayır hayır. Pişman olma. Sana her şeyi öğretebilirim. Güzel kızım." Yanağımdaki eliyle yanağımı okşamaya başladı.

"Ben-ben Özür dilerim." Salak ada. Geber emi. İkimizinde hareket etmemesi kıyafetimin üzerindeki elinin sıcaklığının git gide artmasına neden oluyordu. Kalp atışlarım gram yavaşlamamıştı. Terlettiniz hocam. Şu kadarcık dokunması ile terliyordum.

"Dileme. Sadece neden istediğini bilmek isterim." Ellerimle hafiften onu ittirmeye çalıştım. Yerinden gram oynamadı. Ne demişler geldik fasulyenin faydalarına. Ne dicem ben bu adama.

"Bence istememelisiniz." Kelimeleri düşünmeden söylemem duyduktan sonra şaşırmamı sağladı. Bu adamın yanına insan mantıklı düşünemiyordu. Hocam diye demiyorum ama çok yakışıklı.

"Söyledikten sonra buna ben karar veririm." Anın büyüsüne kapılıp dudaklarına yapışmamak için kendimi tutmaya başladım. Saniyelik bakışlarım dudaklarına kaymıştı ve hocamla yüzlerimiz yakın olduğundan bunu fark etmişti.

Dudaklarına yapışsana

"Ama söyemeyeceksin kızım, değil mi?" Başımı olumlu anlamda salladım. Dudağının kenarı kıvrıldı. Beni belimden tutup kucağına çekti. Bir gün arayla yine kucağındaydım. İki eli de belimi kavradı. Bacaklarım iki yanında duruyordu. Ellerim omuzlarına tutunmuştu.

"Ne yapıyorsunuz hocam?" Gözlerini kıstı. Bir elini boynuma çıkarıp orayı okşamaya başladı. Çok yukarda durduğum için biraz ona doğru eğildim.

"Hocam mı? Seni ismime alıştırmam zor olacak." Beni neden ismine alıştırmak istiyordu. Kafam daha da karıştı. Öpüşmeyeceksek neden kucağına oturtmuştu beni. Ah be hocam?!

"Beni isteyen öğrencimin bunu neden istediğini merak ediyorum?" Aklıma bir şey geldi. Bence gayet makul sebeplerdi. Değil mi?

"İyi birisiniz. Beni koruyorsunuz. Bir erkekte arayabileceğim bütün özelliklerin birleşimi gibi bir şeysiniz. Yeri gelince çok merhametlisiniz." Beni sırıtarak izliyordu. Omuzlarımdaki ellerimi saçlarına çıkardım. Siyah pürüsüz saçlarını ellerimle taramaya başladım. Önüne gelen saçları geriye doğru taradım.

"Merhametli." 'Hah' ladı. "Yatakta çok da merhametli sayılmam." boynumdaki elini saçıma çıkarıp bir tutam saçımı kulağımı arkasına kıstırdı.

"Canını yakmak istemiyorum." Alt tarafım yavaştan sıcaklaşmaya başlıyordu. Doğru tahmin baskın olmayı ve üstte olmayı seviyordu. Şey var ya Edward bir sahneden vampir olduğunu söyleyip bellaya zarar verebileceğini söylüyordu. Bella da 'hayır bunu yapmazsın' gibi bir cümle kuruyordu.

"Sorun olmaz." Diyecek hiç bir şey aklıma gelmemişti. Başımı boyun girintisine koydum. Elleri belimde sıkılaştı. Gelip gelip adamın kucağında ona sarılıyorum. Buna bir son vermek gerekiyordu.

Bence istemiyorsun

"Çok küçüksün." Başımı aynı geçen gece yaptığı gibi okşamaya başladı. Aynı pozisyon farklı yer. Bir dakika bana küçük mü demişti?

Başımı boynundan kaldırmadan cevapladım. "Siz söyle sanıyorsunuz hocam." Küçük falan değildim. Onu boşver de kalp atışlarımı duyuyordu.

"Çoğu şeyi senden iyi biliyorum bebeğim." Bir an sustuktan sonra devam etti. "Beni etkilemek için çaba göstermene gerek bile yok." Hocam ne diyorsunuz? Bu bir itiraf mı? Başımı kaldırmadım boynundan. Bişey de söylemedim. Öylecek kokusunu içime çektim. Onu etkilemeye çalışıyordum fakat bunu nasıl anlamış olabilirdi ki.

"Ben baba sevgisi görmedim. Ufak bir ilgide bile mutlu olan biriyim." Bu itirafım karşısında bedeni kasıldı. Elleri sanki daha fazla beni kendine yapıştırmak istiyormuş gibi kavradı. Gözümden bir damla yaş aktı. Gerisi gelmezdi.

"Belkide yanlış bu hocam. Hemde çok yanlış."

Sonunda çalıştı saksı

Ellerimi ondan çektim. Yavaşça kucağından kalktım. Bu süre boyunca sadece kahve gözleriyle bana baktı.

Ben bunu yapamazdım. Sevil zaten kazanacağı bir yarışa girmişti daha da önemlisi ben kıraç hocama rezil olmuştum. Of ada of. Yazık bana.

"Sana veremeyeceğim bir şey istemiyorsun fakat-" başını yana çevirdi. Kaşları çatıldı. Önünden çekilip yandaki sandalyeme oturdum. Bence ders bitti.

Eşyalarımı toplarken hocam konuşmaya devam etti. "Hafta sonu işin var mı?" Başını bana çevirdi. Eşyalarımı toplayıp çantama koymaya başladım. Hafta sonu sandığım kadarıyla işim yoktu. Ama dershane vardı.

"İşim yok ama bütün gün dershanedeyim hocam." Bakışları ne yapacağını biliyor bir havada kısıldı. "Tamam hallerim onu. Kolay iş."

"Nasıl yani siz-" sözümü kesti ve masada kalan bir kaç eşyamı çantama koymama yardım etti.

"Bana bırak. Rahat bir şeyler giyin tamam mı? Yine konuşuruz. Biraz hayattan zevk almalısın bunun sadece sexle olacağını düşünüyorsun ama olmaz. Tamam mı yavrum?"

Şaşkınca ona baktım. Çok açık sözlüydü.

Bunu sen mi diyorsun

Kendi düşünceme göz devirdim. Başımı salladım. Dershaneyi asabilirdim. Sonra annem de beni asardı ama Kıraç hocamla zaman geçirmeye değerdi.

"Anneni dert etme onları da halledicem. Sadece gelmek ister misin? Benimle." Gözlerimin içine çocuksu bir umutla bakıyordu. Kim böyle bakan birini reddedebilirdi ki.

"Olur hocam. Gidelim." Gözlerinin içi resmen mutluluktan güldü. Bu haline bende gülümsedim. Az önceki olayları unutmuş olduğunu varsayıyorum. Çünkü ben öyle varsayacağım.

"Az önceki yaptıklarım." Çantam tamamen toplanmıştı. Elimde telefonumu aldım. "Unutabilir miyiz Kıraç hocam?"

"Unuturum ama tek bir şekilde." Başımı 'ne' manasında salladım. Unutması için kabul edecektim. Ne olursa olsun.

"Bana yalnızken hocam demeyeceksin." Gözlerim büyüttüm.

"Hocam ben bunu yapamam. Böyle alıştım."

"Buna alıştıysan ismimi söylemeye de alışırsın." Başımı salladım ve çantamı sırtıma aldım. Gitme zamanı bugünlük bu kadar aksiyon baya yeterli geldi.

Kapıya doğru ilerlerken hocam arkadan geliyordu. Kapı kulbunu tutmadan önce arkamı döndüm. "Görüşürüz hoc-" tek kaşını kaldırıp bana bakınca "Kıraç." Diye düzelttim.

"İşte böyle. Görüşürüz ada." Başımı sallayıp odasından çıktım. Oh. Sakiniz. Asla hocama kıraç demedim. Kıraç. Çok değişik ya.

Bu bizim sınıf hocası savaş hocaya savaş demek gibi bir şeydi. Bir bakmışsın disiplin için seni müdür yardımcısı çağırıyor. Ay düşündüm de disiplin hiç yememiştim. Umarım yemem. Fırat hocam kurtarır beni.

Fırat hoca demişken onunla bir konuşma yapmam lazım. En azından sözlüme yüksek verse edebiyat iyi gelirdi. Bir yandan aklıma bir sınav daha olduğu geldi. Onların başlamasına da 3 hafta vardı. Bu haftayı da sayarsak. Çalışmalıyım ama girdiğim idda beni bitiriyor.

1 ay, sınavlar 2 hafta sürüyordu bu da 5 hafta eder. Sınav haftası kafamı dağıtmamam lazımdı. Sevil biraz tölerans göstermeliydi.

Dershaneden çıkıp eve gitmeye koyuldum. Ve bugün hocama yaptıklarımı düşünmemeye çalıştım. Unutacaktı. Ona kıraç dersem.

Aslında fena fikir değil

Değil de. Ne bilim garip hissettiriyor.

Alışırsın

...

"Arkadaşlar, duyuru yapacağım. Dinle burayı." Savaş hocam, ne renk Allah aşkına bu.

Yanımdaki meleğe döndüm. "Bunun ceketi ne renk?" Melek yüzünü çevirip saçlarını ensesinde topladı.

"Gri desen değil. Beyaz da değil. Nerden bulduysa artık. Karısı giydirmiştir?"

"Bence kendi yaptı kombini." Yüzümü savaş hocaya çevirdim.

"O da ihtimal." Melek ile mesajlaşma dışında konuşmamıştık. O da konusunu açmamıştı o günle ilgili.

"Gelecek hafta bir gezi düzenlenecek. Uludağ gezisine hepiniz bekleniyorsunuz arkadaşlar. Bende karımı alıp geleceğim. 3 günlük bir gezi olacak. Orada okulun kiraladığı yerler istediğiniz arkadaşlarınız ile kalabileceğiniz bungalov tarzı evler olacak. Ücreti ise 1400 lira. Ben olsam değerlendirirdim çocuklar. Ailelerinize söyleyin. Daha detaylı bilgilendirme için okul aile birliğine gidebilirsiniz." Yok ben bilgilendirme için Fırat hocama gidicem.

Sınıfta konuşmalar çoğaldı. Arka tarafta oturan sınıfın yaramaz çocuğu emir hocaya konuştu. "Hocam siz geliyorsanız gelirim."

Öndeki tinki vinki kızlar "hocam valla bizde geliriz siz varsanız." Dedi

Benim arkamda oturan iki kişi de "hocam gidiyo muyuzz?" Demeye başladı.

Kurtarın beni. Bu ortamı sevmiyorum. Sevil ve haziran arkasını dönüp "gider miyiz?" Diye sordular.

"Gideriz kanka napcaz? Kafamız dağılır." Dedim. Sevil kaş göz yaparak "dağıtıcam ben senin kafanı bekle sen." Dedi. Kimse bu tehdidin altında yatan sebebe takılmadı ve halime en ön sıradan konuşmaya dahil oldu.

"Bak buna gidelim. Eğleniriz uludağ da." Haziran onayladı. "Bence de hepiniz izin alıyorsunuz kızlar nokta."

"Aileme sormam lazım." Dedi yanımdan melek. Haziran meleğe dönüp "ne yap et ikna et bebeğim. Hepimizin aynı odada kaldığını düşünebiliyor musun? Çok iyi!"

En son eğlence için gittiğim yerden sabah Fırat hocamın yatağında uyandığım hesaba katılırsa bu sefer kesinlikle dikkat etmem gerekecekti.

"Hem Fırat hoca da gelir kim bilir? Dimi ada." Başımı 'sen hayırdır' manasında kaldırdım.

Yolarım seni

"Alemenyumda gelsin. Orda hepimizi paylar bir." Sevil yüzünü buruşturdu.

"Fırat hoca gelse iyi olur aslında." Halime'ye baktım. Hoca ile sorunum yoktu. Gelebilirdi. Kombinelerini ben hazırlarsam tabi ki.

"Valla hayır demem." Gülerek Halime'ye baktım.

Yanımdan melek "Ağzının suları aktı be kızım. Düşme bu kadar."

Başımı iki yana salladım. "Hocamdı kocam oldu dicem ben ve hepinize hava atıcam."

Hepsi bir anda gülünce kötü kötü onlara baktım. "Ben inanırım o geceden sonra." Haziran ve melek onaylar bakışlar attılar sevilin söylediği şeye. Halime duymamamıştı ya da duymazdan gelmişti. Ona söylemişler miydi bilmiyordum. Gruptaki konuşmaları görmüş olmalıydı.

"Ve ve ve çocuklar. Bir şey daha bu cumaya kadar okul aile birliğine ücreti vermelisiniz." Dedi savaş hocam.

"Hocam kartopu oynayalım." Dedi emir. Hoca emire baktı. "Karım da gelecek. O artığını ağzına tıkarım emir." Hoca haklı beyler dağılın.

"Gidiyoruz o zaman." Haziran hepimize baktı. Onaylar manada kafamı salladım.

Sevile dönüp "kanka ben bir Fırat hocaya gidicem not istemem lazım. Annemler fena sıçtı ağzıma." Hayret bu sefer ciddiye almıştı. Ailemin ne kadar katı olduğunu bir o bir de ben bilirdim.

"Gidelim knk seni kapıda beklerim." Tek başıma sap gibi gidemezdim. Utangaç bir insanım. Anksiyete.

"Çok makbule geçersin aslanım."

"Eywallah bizden koç."

"Ses bombası getiririm." Dedi haziran. Buna ithafen halime "bende kart oyunu getiririm." Dedi.

Melekse "ben anca kendimi getiricem." Dedi. Gülümsedim.

"Arkadaşlar benim sınıfımsınız orada adam akıllı davranın yakmayayım çıranızı." Diyen savaş hoca hala konuşmaya devam ediyordu.

Kızlar biraz daha neleri yanlarına alacaklarını konuştular ve ardından zil çalmasıyla ayaklandım. Öğle molasına girmiştik. 45 dakika miss. Full Fırat hoca ile konuşmam diye düşünüyorum.

"Nereye?" Diyen melek ve hazirana, sevil cevap verdi. "Fırat hocaya."

"Selam söyle." Dedi halime önden "söylerim bekle." Sevilin koluna gidip hızlıca sınıftan ayrıldık.

Koridorda yürürken Sevil konuşmaya başladı. "Halime bazen can sıkıcı oluyor." Onu onayladım.

"Katılıyorum."

"Sen naptın dün?" Omuz silktim. Başarısız girişimimi bilmesi gerekmiyordu.

"Kıraç hocam ile sıkıcı bir matematik dersi." Dedim. Sıkıcıdan çok enteresandı.

"Anladım. Neyse Fırat hocaya yakın davran." Yüzümü ona çevirdim.

"Taktik versene." Saçını havalı bir şekilde geriye atarken önünden Ali hoca geliyordu.

"Bu nesilde iyice havalı sanıyor kendisini." Diyerek yanımızdan geçen alemenyuma kahkaha attım.

"Sana dedi sanki." Sevil omzunun üzerinden arkaya baktı. "Aman geri kafalı."

"Neyse güzelim. Cilve yap. Tamam mı?" Cilve mi? Kesin yapardım.

"O iş bende Sevil." Sevil'le Fırat hocanın odasının önüne gelince durduk.

"Ciddiyim bak. Kaybetmek istemiyorum ama seni de biliyorum istesen yaparsın." Saçlarını düzelttim ve üzerimdeki eteği ve üniformayı kontrol ettim. Makyaj yoktu zaten yüzümde.

"Tamam giriyorum."

"Hadii." Kapıyı çaldım. İçeriden 'gel' sesi gelince kapı kulbunu tutup aşağı indirdim. Sevil arkamdan omzumu patpatlayıp burada olduğunu bildirdi.

Yavaşça Fırat hocamın odasına girdim. Hocam rahat sandalyesine oturmuş bilgisayarına bakıyordu. Sütlü kahve gözleri beni bulunca üzerindeki kıyafetler dikkatimi seçti.

BENİM YAPTIĞIM KOMBİNİ GİYMİŞTİ.

"Hocam."

"Gel menekşe." Kapıyı arkamdan kapattım ve ona doğru yürüdüm. Masasının önündeki sandalyelerden birine tünedim.

Meraklı ve tutarlı bakışlarıyla bana baktı. "Hocam sınav notum beklediğim gibi gelmediği için ailem bana sizinle konuşmam konusunda baskı yaptı. Aslında benlik sorun yok. Gayet iyi notum ama onlar için dünyanın sonu gibi bir şey." Nefeslenip devam ettim. Beni dikkatle dinliyordu.

"Sözlümü nasıl vermeyi düşünüyorsunuz hocam?" Yalvaran bakışlarımı Fırat hocaya çıkardım. Ellerimi birleştirip ona tapıyormuş gibi yaptım.

"Lütfen, lütfen güzel bir puan verin yoksa ben biterim." Hocamın sütlü kahve gözlerine baktım.

"Bak menekşe puan sorun değil. Bunun için bana gelmene gerek yok." Kaşlarımı çattım. Şimdi bu ne demekti. Yüksek mi verecekti sözlümü.

"Yüksek vereceğim." Kocaman gülümseyip hocama baktım.

"Teşekkür ederim." Gözleri gülüşüme takıldı. O da hafif bir tebessüm etti. Yavaşça ayağa kalktım.

"Geziye geliyor musun?" Gezi demişken bu hoca bana bunu anlatacaktı. Yanlış mı hatırlıyorum?

"Hocam o geziye Kıraç hocamın dershanesi de mi geliyor?" Başını salladı. "Neden?"

"Öyle karar verdiler menekşe. Okul ve dershane hocalarının çoğunluğu gidecek. Çok fazla öğrenci olacak ve bizim gözetimimizde olacaksınız." Ben senin gözetiminde olsam yeter hocam.

"İyide hocam kim karar verdi?" Hocam bakışlarını bilgisayara çevirdi. Sanırım buradan ayrılma zamanım gelmiş bulunuyor çünkü bunun cevabını söyleceğini hiç sanmıyorum.

Birden ayağa kalktı ve yanıma geldi. Gözlerimle onu takip ettim. Bişey dicem kombin dehşet durmuş. Ölürüm ölürüm ölürüm.

Önüme gelip ellerini omuzlarıma koydu. "Bunlar bilmen gereken meseleler değil ada. Sadece orada eğlenmene bak. Olur mu?" Başımı salladım. Tahmin etmiştim zaten.

"Yakışmış hocam." Onu süzerek söylediğim sözlere karşı gülümsedi.

"Biri böyle bir kombim yapıp odama koymuş bende şaşırdım." 'Hmm' ladım. Acaba kim yapıp koymuştu.

"Aa hocam kim yaptıysa lütfen onu dinleyip böyle güzel kombinler yapın." Yüzüme yaklaştı.

"Sen benim zevkimi küçümsüyor musun küçük menekşe?" Omuz silktim. Ne münasebet. Alla alla. Asla. O mavi gömlek ve sarı kazaktan sonrası kopuk bende.

"Asla hocam. Sadece böyle giyinmek size daha çok yakıştığın söylemek istedim." Haylazca gözlerimi kırpıştırdım.

"Söyle bu kombini yapan hanımefendiye gardrobumu da elden geçirsin." Sadece gardrobunu mı elden geçirsin diyeceğim sırada kendimi tuttum.

"Gardrobunun gayet güzel olduğunu bildiriyor." Dudağı yukarı doğru kıvrıldı.

"Senin elin değince güzelleşir." Elini omzumdan yanağıma çıkarıp elinin tersi ile okşamaya başladı. Sevil cilve mi demişti?

"Abartmayın hocam." Dedim. Olduğum yerde sap gibi duruyordum.

"Abartılacak kadarsın menekşe." Yanaklarım kızardı ve bakışlarımı kaçırdım. Bu iltifatlar hiç almadığım türdendi. Edebiyatçı olunca güzel konuşma sanatın da da ustalaşıyordun demek ki.

"Utandım hocam çıkabilir miyim?" Bakışlarım tekrar sütlü kahvelerini buldu. Kaşlarını kaldırdı. "İzin vermiyorum. Kal biraz daha lütfen." Gözlerinden bakışlarımı ayıramıyordum. Derin bakıyordu. Duygu yüklüydü. Daha sık gelmeliyim sanırım bu odaya.

"Sizin işiniz var." Dedim. Ben gelmeden önce işi olduğunu varsayıyorum.

"Bekleyebilir." Beni az önce oturduğum sandalyeye yönlendirdi. Oturdum. Hocam da karşıma oturdu. Ne yapacaktık şimdi. Beklenti ile hocama baktım.

"Elhan-ı şita kimin?" Demesiyle yüzümü buruşturdum. Ne alaka şimdi ya. Olmadı fırat hocam.

"Hocam yapmayın." Başını iki yana salladı. "Oysa ki ikinci sınavda sorulacak sorulardan biriydi." Ağzım açık kaldı. Nolur sınav sorularını verin hocam.

"Ben bilmiyorum." Başını yana yatırdı. "Cenap Şahabettin." Tabi ya. Amcamın oğlu olur kendisi. Nasıl bilemedim çok ayıp.

"Monna rosa." Kaşlarımı kaldırıp hocama bakmayı sürdürdüm. "Sezai Karakoç" hemen atıldım.

"Bu yazar Cemal Süreya ile iddaya girmişti ve Cemal Süreya kaybettiği için bir yane 'y' harfini sildirmişti. Sonra üzerine iddaya girdikleri kadın bunu öğrenip Sezai karakoçu da bırakmıştı. Olan cemal Süreyanın 'y' sine olmuştu." Hocamın yüzünde gururlu bir bakış oluştu.

"Bir de karısının cenazesine başka bir kadına aşık olan bir yazar vardı? Kimdi o hocam?"

"Abdülhak Hamit Tarhan." Dedi. "Edebiyatın magazin kısmıyla daha çok ilgilisin ilginç." Dudaklarımı büzdüm.

"Üzgünüm de hocam yazar eser yerine magazin daha ilgi çekici." Öyleydi. Bir süre sonra sıkıyordu. Böyle biraz magazin katarak anlatsalar çok daha mükemmel olurdu vallaha dersi dinlerdim.

"Şu an bana hakaret ediyorsun." Elimi kalbime koydum. "Asla hocam. Ben edebiyat aşığı bir insanımdır yanlış anlıyorsunuz beni." Kesinlikle dalga geçiyordum. Bacak bacak üstüne attım.

"Ve dalga geçiyorsun." Yanında rahat hissediyordum. Ufak espirilerden bir şey olmazdı.

"Kalkıp benim sandalyeme geçer misin?" Kaşlarımı çatıp sürlü kahve gözlerine baktım. Başını sandalyeye doğru hareket ettirdi. Kalktım ve sandalyesine doğru hareket ettim. Sandalyesine oturmadan fırat hocama baktığımda pür dikkat bana bakıyordu. Ayağa kalktı ve o masaya doğru gelirken bende rahat sandalyesine oturdum.

Gelip masaya yan tarafını dayayıp bana baktı. "Ne yapıcam hocam?" Gelip önüme eğildi. Bilgisayarın kapalı olduğunu yeni fark ediyorum. Bilgisayarı açıp kenara çekildi. Bir eli masa da diğer eli de oturduğum sandalyenin başında duruyordu. Başımı kaldırıp ona baktım. Başını bilgisayar bakmam için hareket ettirdi.

Bakışlarımı bilgisayara çevirdim. 12. Sınıf 1.dönem 2.sınav şaka yapıyorsun. Hadi canım. Bu kadar erkenden soruları mı hazırlamışlardı. Soruları okumak için vücudumu bilgisayara yaklaştırdığımda fırat hocam kolunu masada ilerletip tam önüme koydu ve benim okuyacağım yerler kesik kesik görünmeye başladı.

"Duyamadım. Benimle dalga mı geçiyordun?" Bütün duyguları barındıran bakışlarımı fırat hocama çevirdim. Yukarı bakarken boynumun acıması umrumda bile değildi.

"Acaba diğer sınavlara da erişiminiz var mıdır canım biricik hocam?" Gözlerimi kırpıştırdım. Bana gülerek baktı. Biraz öne eğilip benim boynumu kaldırma açımı azalttı.

"Benimle dalga geçtin kalbim kırdın. İstesende vermem." Hadi ama.

"İstisna olamaz mı hocam? Bir kerelik." Başını iki yana salladı. "Belki edebiyatı gömmeseydin olabilirdi." Aklıma sıçayım. Aferin ada.

Üzgün bakışlarımı fırat hocanın kolundan görebildiğim kadar olan edebiyat sınavına çevirdim. Bana çok şey kazandırabilirdi. Fırat hocam ekranı görmemi engelleyen kolunu kaldırıp çenemin altına koydu. Çenemdeki elinden yararlanarak ona bakmamı sağladı.

Sütlü kahve gözlerinde bilmişlik akıyordu. "Her şey sınavlar mı menekşe?" Bir düşününce evet öyleydi.

"Kesin olmamakla birlikte evet öyle." Yüzüme yaklaştı. Öpüşsek fena mı olurdu. Elim hali hazırda sakalına gitmek için bekliyordu.

"Değil küçük menekşem değil. Seni sınava çalıştıracağım." Geldi bana yine adrenalin dopamin. Beni çalıştıracaktı. Güzel olurdu. Yakışıklı bigboy edebiyat hocamdan ders dinlemek.

"Teşekkür ederim." Ya da bir çılgınlık yapıp soruları da verebilirdi ama o çılgınlığı yapması için ikna yeteneklerim kifayetsiz kalırdı.

"Teşekkür mü edersin?" Karantinadan alıntı mı yaptı az önce? Benim kulaklar mı yanlış duydu. Gözlerim saniyelik dudaklarına kaymıştı. Sevil haklıydı. Seçim yapmam gerekecekti. Zor bir seçim olacaktı. Belki bir kazananı bile olmayabilirdi.

Elim yerinde durmadı ve yüzüne çıktı. Sakalını elinim tersi ile okşamaya başladım. Umarım şu an kapı falan açılmazdı. Hocam sakalındaki elimi tutup yanağına koydu.

"Yarın ne giymeliyim sence?" yalandı ne giymesi gerektiğini şak diye söyleyebilirdim ama aklıma tek bir kombin bile gelmemişti. Korkutucu bir karizması vardı. Üzerindeki yaptığım kombinse onu hep giydirme dürtümü ateşliyordu.

Yüzlerimiz biraz biraz birbirine yaklaşırken gözlerim dudaklarındaydı. Hocamında durumu pek farklı sayılmazdı. Kapı tıklatıldı. Dudaklarındaki gözlerim gözlerine çıktı. 'Gel' dememişti. Sandalyeyi kendine çevirdi. Hızlıca kalktım ve masanın önündeki sandalyelerden birine oturdum. Kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Hocam yerine yerleşip 'gel' dediğinde içeri gıcık fizik anlatan kadın hocam girdi.

"Hocam müsait misiniz?" Gözleri bana değince sahtece gülümsedim. O da aynı şekilde karşılık verdi. Yerimden kalkıp fırat hocama döndüm. "Hocam ben gideyim." Başını salladı. Sütlü kahveleri üzerimde gezindi.

"Tamam ada sonra konuşalım." Başımı salladım ve arkamı dönüp odadan çıkarken fizikçiye yandan yandan baktım.

Kapıyı kapatıp çıktığım anda yanıma gelen sevile döndüm. "Bu karı niye geldi ya?"

"Knk valla engellemeye çalıştım sizi bölmesin diye. Kadın bir carladı. Hayatı sorguladım." Kadın hocalar fena oluyordu. Hele bir de sayısalcıysa kaç. Go run.

"Haklısın sende o kadına kimin sözü geçer ki." Sınıfa doğru yürürken koluma girdi. Tatlı bakışlarını bana yolladı. "Siz naptınız?"

"Elhan-ı şita, cenap şahabettininmiş. Onu söyledi."

...

Bir sonraki bölümü bir hafta sonra atacağım haberiniz olsun.

Büyük ihtimal fıratla yazığım sahneyi sevmeyenler olacak ki fıratı sevmiyorsunuz. Ama ben fıratı seviyorum.

Hala seçim yapmadı Kıraç da olabilir tabi bişey diyemem.

Seviyorum sizi.

Görüşürüz.

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 23.1K 45
İlk bölümden bir kesit: İçeride tamamiyle çıplak bir grup erkek vardı.Ezgi'nin beğendiği uzun çocuk eğilmiş başka birinin penisini yalıyordu. Sarışı...
541K 16.8K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
KARAKOL+18 By KÜBRA ATA

Mystery / Thriller

1.1K 54 4
Nefret ile başlarmış belki de en büyük aşklar. ... "Komiser?" İki düşman birbirlerini görünce hayli şaşırmıştı. "Gümüşkaya? Ne işin var senin burada...
1K 57 28
Mafya işleriyle ilgilenen esas erkeğimiz aşık olduğu kızı oteline çalışan olarak alıyor.Düşmanı sandığı adam esas kızımı öğreniyor ve esas erkeğimiz...