HAYALPEREST/ Texting

By elasu-gr

1.5M 80.6K 10.2K

Siz: Telefon numaranızın rüyamda ne işi var? 05**: kimsin sen? . . Rüyalarını hatırlayan biriysen ve bu sefer... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1(final)
Özel Bölüm-1
Yeni Hikaye
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3

5.6

12K 714 145
By elasu-gr

Ben geldimmm naber tavşanlarım?

Şu anda bölümü zorlukla atıyorum ve maalesef ki düzenleyemedim. Umarım çok sorun yoktur.

İyi okumalar...

Mutlu anlar bir o kadarda acı barındırırdı.
Mutluluk acının gizlenmiş haliydi ya da acı mutluluğun ardında gizlenmişti?

Hayatım bir bilinmezlik silesiydi.

Her an bir savaştı benim için, hayatta kalmak içindi bu çabam.

Şimdi hayatım mutlulukla doluydu ancak ben ne yapacağımı bilmiyordum.

Bu mutluluğun ardında canımı yakacak bir şey olduğunu düşünüyordum. Belki haklıydım belki de haksız bilmiyorum ancak her an tetikte gibi davranıyordum.

Belki de gerçekten deliriyordum.

İçimde öyle bir his vardı ki her an hayatım son bulabilir ya da biri hayatımdan çıkabilir gibiydi.

Kendimi arafta sıkışmış gibi hissediyordum.

Belki de gerçekten kalmıştım.

Anlıma bırakılan öpücükle kendime geldiğimde başımı kaldırarak Savaş'a baktım. Gözleri yüzümü tarıyor ne düşündüğümü anlamaya çalışıyor gibi bakıyordu. "İyi misin birtanem, daldın." diye bakışlarını açıkladığında başımı olumlu anlamada sallayarak derin bir nefes aldım. İçimde ki bu his neden bir türlü bitmek bilmiyordu?

"İyiyim." diyerek ısrar ettiğimde sonunda bakışlarını çekmişti. Kahvaltısına geri döndüğünde bende kahveme odaklandım.

Hayatım neredeyse 1 aydır oldukça normaldi ve 1 ay öncesi artık basit bir rüyaymış gibi geliyordu. 1 ay önce İngiltere'den gelmiştim yani şu an da sergime 3 ay kalmıştı. Bu bir ay ikimiz içinde oldukça tempolu bir şekilde devam etmişti. Çalışmaya devam ederken birbirimizle ilgilemeyi asla bırakmamıştık tabi bu genel olarak Savaş tarafından yapılan bir şeydi. Fırsat bulduğu her an benimle vakit geçiriyordu hatta onunla çizdiğimiz bir kaç resimde vardı ve ben onları sergiye koymayı bile düşünüyordum.

Resimlerimizin hepsi oldukça güzeldi.

Zaten her sergim gibi bu da özeldi, hem de
her anlamda.

Bu sergi hayatımın hem karanlık hem de
aydınlık tarafını simgeliyordu. Ayrıca teşekkürlerimi asla sunma fırsatı bulamadığım iki kişiye de hediyeydi.

Annem ve babama.

Sergi karamsar duygular barındıran o intihar dolu resimlerden benim aydınlığımı sergileyen eserlerime doğru ilerleyecekti. Son eserim ise tasarımı bana ait ancak Lara tarafından hazırlanan bir takım elbise ile bir elbiseydi.

Elbise siyah beyaz ve gri renklerinden oluşuyordu. Kalbin üstüne denk gelen bölüm beyazın en temiz hali ile renklendirilmişken siyah; omuz, sırt, dizlerin bir karış üstüne gelecek şekilde ayarlanan eteklerindeydi. geriye kalan kısımları ise gri tonlarındaydı, tabi karnın üstüne gelen bölgede beyazdı. Her ne kadar ben tasarlamış olsam da Lara renkleri göze batmayacak şekilde bir araya getiren kişiydi. Uzun kollu kumaş elbise bir o kadar gündelik bir o kadarda resmi bir duruş sergiliyordu. Bu elbise Aslı Çınar için tasarlanmıştı.

Annem yani Aslı Çınar babamla evlendiğinde babam soyadını almasını istememişti. Çok hatırlamıyor olsam da bunun sebebinin aslında babamın ailesini sevmeyişi yüzündendi. Annemin onlarla birlikte anılmasını istememişti.

Takım elbise ise aynı elbisede olduğu gibi kalbin üstünde saf bir beyazlık taşıyordu ancak o kalbe doğru ilerleyen siyah damarlarda vardı. O damarlar siyahlığını kalbe asla ama asla veremiyordu. Bu şekilde olan gömleği açık gri olan ceketi ile örtünüyordu ancak sanki kalbin beyazlığı gömlekten yansımaya devam ediyormuş gibi ceketin üstünde de kendini gösteriyordu. Beyaz leke adeta bir ışıkmış gibi cekete beyazlığını yansıtıyordu. Ceketle aynı olan pantolonda ışığın altında görünmez olmuş damarları temsil eden koyu gri damarlar var olmaya devam ediyordu. Bu takım elbise Mete Yıldırım için tasarlanmıştı.

Ayrıca serginin gelirinin yarısı bağışlanacaktı ve bu her zamanki gibi annemin adına yapılacaktı. Annem bir insan hakları avukatıydı ve eline geçen her fırsatta birilerine yardım ederdi. Bu yüzden her fırsatta annemin adıyla bir bağış yapıyor, onun adını yaşatıyordum.

Babam bir ağır ceza avukatıydı ve onun adını yaşatmama gerek bile yoktu çünkü hala okuduğu üniversitede ve yazdığı makalelerle oldukça tanınıyordu. O her şeye rağmen tanınan bir hukuk adamıydı.
Savaş'ın mutfağa girmesiyle ona baktım, ne ara gitmişti? Üstüne siyah bir gömlek ve pantolon giymişti. gömleğinin ilk iki düğmesi açıkken saçları her zamanki gibi dağınıktı.

Artık soğuk olan kahvemi bırakarak önüne geçtim. Parmak uçlarımda yükselerek saçlarını parmaklarımla düzelttiğimde gülümseyerek bana doğru eğildi.

Bu haline gülerek saçlarını düzelttiğimde ona baktım. Göz göze geldiğimiz anda beni belimden tutarak kendine çekmişti. Omuzlarına tutunan ellerim ile kendimi dengede tutuğumda yanağıma derin bir öpücük bıraktı. Yüzümdeki gülümseme yerini bozmazken kollarımı boynuna dolayarak ona sarıldım.

Bugün neredeyse tüm gün çekimi vardı ancak düşüncelerimle boğuşmaktan onunla doğru düzgün bir kahvaltı dahi edememiştim. Belime sarılan kollarıyla kendimi tamamen ona yasladığımda kulağım da hissettiğim nefesi ile gözlerimi kapattım. "Gerçekten iyi misin bebeğim?" sırtımı sıvazlayan elleri ile beni mayıştırırken gözlerimi açarak başımı kaldırdım. Tekrardan yüz yüze geldiğimizde ensesindeki saç kökleri ile oynadım.
"İyiyim, sadece bu aralar çok dalıyorum." diyerek kendimi biraz da olsa açıkladığımda yeterli gelmediğini gösteren şekilde bana baktı ancak yine de başıyla onayladı. Dudağıma küçük bir öpücük bıraktıktan sonra ise evden ayrıldı. Bende mutfağı toplamış ardından işlerimin başına geçmiştim. İki gün sonra bir üniversitede seminerim vardı bu yüzden bazı bilgilerimi tazelemeliydim.

İki saatlik bir çalışmanın sonunda kendime kahve yapmak için mutfağa geçtim. Bu sıralar uykum düzene girmeye başlamıştı, hala erken yatamasam da artık gece yarısından iki ya da üç saat sonra uyuyabiliyordum. Tabi bunda Savaş'ın da etkisi büyüktü.

Kahveyi hazırlamamla biraz damla çikolatada alacakken bittiğini fark ettim. İçimdeki çikolata canavarına yani kendime engel olamayaraktan hızla hazırlanıp evden çıktım. Zaten regl olmama az kalmıştı ve o zamanlar tam bir çikolata hastası olduğum için şimdiden evde bir stok hazırlamalıydım. Çanta taşımaya üşenerekten cüzdanımı ve telefonumu almakla yetindim.

10 dakikalık bir yürüyüşün sonunda markete vardığımda almama gerekenleri alarak eve dönmek için yola koyuldum. Sessiz yürüyüşüm kolumdan çekilmemle son buldu.

Çığlık atmamla ağzıma kapanan ellerle şaşkınlıkla elin sahibine baktım. Duvarla buluşan sırtımın acısını dahi hissedemezken tek gördüğüm şey karşımdaki adamdı. O adam amcamdı. İdris Yıldırım karşımdaydı.

Donup kalmıştım, ne bir tepki verebiliyordum ne de nefes alabiliyordum. Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra yine onu gördüm, kabus değildi.

İğrenç gülümsemesi ile bana bakıyordu. Gözlerinde unutamadığım o arzu dolu ifade varken yutkunarak çırpındım. Bana hareket payı bırakmayan bedenini daha da yasladığında gözlerim acımaya başlamıştı.

"Küçüğüm benim." diyerek yüzümü süzdüğünde bedenim titremeye başlamıştı. Tekrardan kendimi kurtarmaya çalıştığımda çırpınışım onu eğlendirmiş gibi güldü.

Hayır, lütfen hayır. Tanıdığım yüz ifadesi ile içten içe ağlıyordum. Ne kadar çok rahatsız olursam o kadar erken başlardı bana dokunmaya. Kendimi kasarak durduğumda iğrenç bir kahkaha attı. "Demek kuralları unutmamışsın. Aferin sana." dediğinde midemde hissettiğim kasılmaların sonu olmadı.

Ani bir kararla kaldırdığım dizimle özel bölgesine vurduğumda bunu beklemiyormuş gibi dehşetle açılan gözleri ile onu var gücümle ittim. Var gücümle eve doğru koşmaya başladığımda arkamdan seslenişine kulaklarımı kapattım.

Yapabilirdim, ondan kurtulabilirdim.

Evimin önüne geldiğimde hızla bahçeye girdim. Eve girip zaman kazanabilirdim. Kapının önünde gördüğüm Emir ile aniden durduğum da bana döndü.

"Melis!?" bilmediğim yüz ifademe karşı dehşet içinde seslenmişti bana. Hızla kendimi ona bıraktığımda asla düzelmeyen nefeslerimi kontrol altına almaya çalıştım. "Prenses? ne oldu!?" saçlarımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalışsa da nefeslerim bir türlü düzelmiyordu.

"E-emir.." yutkunduğumda beni anlamak ister gibi bakan gözlere zorlanarak da olsa sesimi duyurdum. "O- o burada." dememle Emir'in arkama bakması bir oldu.

O...arkamdaydı.

Emir hızla beni yere oturduktan sonra ben fark dahi edemeden onun üstüne atladı.

Evet, bitti. Nasıldı?

Sergi hakkındaki düşünceleriniz neler?

Yorumlarına hemen cevap veremicem ama her hangi bir sorunuz ya da başka bir şey varsa yazabilirsiniz. En kısa sürede cevaplamaya çalışırım.

Bu arada sınavlarınız nasıldı?

Ben kaçıyorum o zaman, umarım sorun hemen çözülür de rahat rahat yazabilirim.

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın Seviliyorsunuz ♡

Instagram: elasu-gr

Continue Reading

You'll Also Like

404K 7.6K 33
Dari kecil hidup bersama, tinggal serumah dan hidup sebagai adik beradik. Entah bagaimana perasaan cinta mulai tumbuh dalam diri. Ayana Bellinda dal...
1.9M 112K 41
Işık; Sen osun, değil mi? Işık; O dizinin başrolü sensin ve haftalardır beni kandırıyorsun görüldü.
35.3K 2K 17
Siz:SELAAAMMM Siz:Pışt baksana cinsiyetinin ne olduğunu bilmediğim için seslenemediğim kişiii. Siz:BAKSANA LAAAN. Siz:Mal mısın lan sen? Siz:Nuğlar b...
1.1K 128 10
Alin: Ben gökyüzü olmak isteyen tek bir kişiyle karışılaştım. Alin: Sen o çocuk musun? ?: Ben o gün kaldırımda oturan kız çocuğuna vişne suyu veren ...