KOMİSER BEY | texting ✓

Oleh themeeryy

6M 264K 55K

Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR... Lebih Banyak

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6.
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
1 Milyon'a özel bölüm
5.0
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8 / Final 1
5.9 / Final 2
Özel Bölüm

5.1

55.5K 2.7K 703
Oleh themeeryy

Yine geldikkkk😽

Ay ben sekiz bölüm kaldı yazmışım ya meğer dokuz bölüm varmış dkkdkdkdk. B12 eksikliğim çok arttı😔

O kadar okunuyor bölümler hazır sonlara gelmişken ben sınırı çok yükseltmek istedim. Çok çılgın birisi oldum😼 (kendimi kedi sandığım için sürekli kedi emojisi kullanıyorumm)

1k oy, 500 yorum (satır arası) lütfen destek yorumu değil de normal yorum yapın bende sizin yorumlarınızı okuyup motive olayım bebeklerim💕

Keyiflii okumaaalarr💕 öpücük sizeeee😽

***
İflas bayrağını çeken ifademle annem ve Fulya teyzenin bitmeyen enerjisine ters bir bakış attım. Öğleden sonra beraber alışverişe çıkmıştık ve hem çeyiz hemde bir hafta sonra olacak kız isteme için bana kıyafet bakıyorduk.

Elimde ki poşetleri taşımakta güçlük çektiğim için, "Anne," dedim bıkkınlıkla. "Yoruldum ben bir dinlenelim."

Fulya teyze yanıma gelip dururken nefes nefeseydi. Az kalmıştı nefesi başka bir yerimizden alacaktık. "Gel kızım şurada bir mağaza var. Oraya da bakalım." Anneme atabileceğim en ters bakışı atmaya çalıştım ama ona bile hâlim kalmamıştı.

Yakışıklı sevgilimin gelip beni kurtarmasına ihtiyacım vardı. Barlas aşkım neredesin?

"Gelin bakalım." Annemle Fulya teyzenin arkasından acılı bir bakış atıp çöken omuzlarımla onları takip edip annemin söylediği mağazaya girdik. Oldukça şık mağazanın içi o kadar güzeldi ki insan elbiselerden çok duvarlarda ki dekorları incelerken bulurdu kendini.

"Hoşgeldiniz efendim." Otuzlu yaşlarda olduğunu düşündüğüm kadın yanımıza gelip güler yüzüyle selam verdi bize. Sevmediğim hitap şekillerinin başında kesinlikle efendim demek gelirdi.

Nesin sen kölem mi?

"Biz elbise bakmak için gelmiştik de."

Kadın bizi başka bir yere geçirip oturmamız için koltukları gösterdi. Annem ve Fulya teyzenin yanına bende oturup poşetleri yere bıraktım. Kollarım yoktu, hissedemiyordum. Aman Allah'ım kollarım kopmuştu resmen.

Biraz daha abartırsam kolumun gerçekten kopacağını düşünen sevgili aklıma küfür edip sustum.

Yani zihnimi susturdum.

"Size yeni sezon için çıkan modellerimizi gösterelim hemen," deyip arkasını döndü ve gitti kadın. Çantamın içinden telefonumu çıkarıp saate baktım. Saat resmen beş olmuştu.

Omg.

İnternetimi açtığım anda beklediğim mesajların gelmesi yüzümde gülümsemeye neden oldu. Onunla tek kelimelik bir sohbet bile çok değerliydi. İnsan aşık olunca doğru kişiye değerini çok iyi anlıyordu.

Oysa hep sap kalacağımı düşünürdüm.

Komiserim; Hâlâ alışveriş yapıyor musunuz?

Komiserim; Ama bu gece güzel sevgilimi yemeğe çıkarmak gibi planlarım vardı

Komiserim; Konum at geleyim bebeğim

Liya; ÇOK ÇILGIN VE GÜZEL BİR PLANMIŞ

Liya; Annelerimiz beni salmıyor Barlas

Liya; Gel ve kurtar beni aşkım nolurrr🥺🥺🥺

Komiserim; Bebeğim

Komiserim; Konum atar mısın?

Yüzümde ki salak sırıtışı bozmadan derin bir nefes aldım. Aşktan harbiden hoştu sağım, solum, önüm, arkam, kalbim... Neyse devamını getirmeyeyim.

Liya; *konum*

Kadının elinde tuttuğu iki farklı elbiseyi ayağa kalkıp aldım. Gidip denesem hızlıca iyi olacaktı. Yardımcı kız kılıflarından çıkarmada yardımcı oldu sağolsun. Kabine girip iki elbiseyi de astım ve üzerimdekileri çıkarıp önce siyah olanı giydim.

Sırt ve göğüs detayı açık olan elbisenin etek boyu uzundu ve hafif balık modeliydi. Bana fazlasıyla bol olmuştu ve itiraf etmekte zorlansam da kötü durmuştu. Fiziğimi inanılmaz çirkin göstermişti.

Watty kızı olsam her şey yakışırdı ama...

Kabinden çıkıp annemlere gösterdim. İkiside beğenmiş gibi yapıp başka modeller denemem gerektiğini söylediler. Beğendik deselerdi zaten düşer bayılırdım.

Kabine girip diğer elbiseyi aldım. Bu sefer ki yırtmacı olan, karın bölgesi ve kol kısmı tüylü olan krem rengi bir elbise giydim. Ne yazık ki bu da çok çirkin durmuştu.

Tövbe haşa ama sorun kesinlikle benden kaynaklı olabilir miydi?

Kaçırılma olayından sonra hâlâ yemek yiyemiyordum. Eskisi gibi iştahım çok kuvvetli değildi. Kahveyi çok tüketir olmuştum. Bu çok sağlıksızdı ve inanıyorum ki kendimi toparlayacağım.

Mezara girmeden inşallah.

Annemlere bunu gösterdiğimde yüzüme karşı kötü olduğunu söylemişlerdi. Yani bunu daha kibar bir şekilde söylemek varken ne diye kötü diyorlardı ki? Trip atıp gitsem biliyordum ki yemezlerdi bunu.

Nerede kaldı benim Barlas'ım???

Birçok elbise denemiş ve hiçbirini beğenmemiştim. En son saten, uzun, yırtmacı olan, bir kolu uzun diğeri kolsuz zümrüt yeşili elbiseyi alıp kabine girdim. Giydiğimde eğer olmazsa bir daha giymeyeceğime dair kendi kendime homurdanıyordum ama gördüğüm görüntüm ile şaşkınlıkla baktım.

Harbiden güzel olmuştum. Elbise kesinlikle bana özeldi. Bunun başka açıklaması olamazdı.

Tekrar annemlerin yanına döndüğümde bu sefer Barlas'ta gelmişti. Beni gördükleri anda annemlerin yüzü aydınlandı. Barlas öylece dalıp gitti. Hanım hanımcık biri olduğumdan ellerimi önümde birleştirip utangaç bir gülümseme atmaya çalıştım ama utangaçlık demenin tam olarak ne anlama geldiğini bilmeyen sevgili ben için zordu.

Barlas'ın gözleri baştan aşağı süzdü bedenimi. Dudakları hafif aralık kalmıştı. Annemler bir şeyler diyordu ama onları dinlemek yerine hâlâ şaşkınca bana bakan sevgilime bakmakla meşguldüm.

Barlas yanıma gelip tam karşımda durduğunda, "Sen," dedi ama devamını getiremedi. Sesi de çok kısık çıkmıştı zaten. Alt dudağını dişleri arasında kıstırıp güldü başını iki yana sallayarak.

"Güzelliğin karşısında nutkum tutuldu bir tanem." Duyduğum iltifat ile o kadar saçma bir tepki verdim ki bunu ben mi yaptım diye sorguladım kendimi.

Gözlerimi kaçırıp utanmıştım bayağı.

**
Saat altı buçuktu. Eve gelip hazırlanmam ve dinlenmem bir saatimi bulmuştu. Parfümümü son olarak sıkıp saçlarımı birkez elimle dağıttım.

Üzerimde dizlerimin bir karış üzerine gelen siyah bir elbise vardı. Bilerek bu elbiseyi giymiştim. Barda karşılaştığımız zamanda siyah giymiştim ve nedense bugün aklıma yine siyah giymek geldiğinden bu elbiseyi tercih etmiştim.

Askıları ince olan dar kesim, belimi iyice belli eden elbiseyi giydiğimde zayıflamam birkez daha yüzüme çarpmıştı.

İnce topuklu ayakkabıyı giyip kolyemi taktım. Dudaklarımda koyu kırmızı bir ruj vardı. Küpe ve kolye dışında takı takmamıştım çünkü Barlas'ın parmağıma taktığı yüzük yeterliydi.

Çantamı alıp evden çıkmadan mutfağa girdim. Lale, annem ve Serhat abim buradalardı. Lale'nin hâlâ durgun olduğunun farkındaydım ama onun için şimdilik yapacak bir şeyim yoktu. Gamze'yle en iyisi kafasını dağıtmak için onu gezdirmeliydik.

Biz hep böyle yapardık çünkü.

Annem beni gördüğü anda gülümseyip, "Barlas geldi mi anneciğim?" diye sordu. Rujumu bozmamak için yoğun bir çaba gösterip suyu içerken başımı salladım.

"Barlas'la nereye gideceksiniz abiciğim?" Serhat abimin sevimsiz ifadesine karşın sevimsiz bir ifadeyle, "Sana ne abi," diye tersledim onu.

Bu işin tadı kaçtı Muhsin...

Abim tekrar bir şey demek için dudaklarını araladı fakat aynı hızla annem abimin ağzına bir tane böreği sıkıştırıp susturdu onu. Canım annem ve bizim için yaptığı fedakarlıklar der susarım.

Abim daha fazla konuşmadan evden çıkıp Barlas'ın beni beklediği yere gittim. Çok çılgın biri olduğum için üzerime ceket almayıp kışın soğuk havada askılı elbiseyle dışarı çıkmak tam benlik bir hareketti gerçekten.

Barlas arabanın ön kaputuna yaslanmış sigara içiyordu. Beni gördüğünde sigarayı yere atıp gülümsedi. Beyaz teni soğuktan hafifçe kızarmıştı ve çok sevimli görünmüştü. Kirli sakallarına dokunma isteğiyle sızladı parmak uçlarım. Yeşil gözlerinde ki parıltılar buradan bile bakıldığında fark ediliyordu.

"Güzelim," dedi elini belime koyup yanağıma derin bir öpücük bırakıp. Kırmızı rujlu dudaklarımı gömleğin açık kısmından görünen köprücük kemiğine bastırıp, "Gidelim mi?" diye sordum gülümseyip.

Başını sallayıp elimi tuttu ve arabanın kapısını benim için açtı. Koltuğa oturup emniyet kemerini takmak için hareketlenmişken dudaklarıma çok hafif bir öpücük kondurup geri çekildi.

Kendi tarafına geçip arabayı çalıştırmadan torpido gözünden ıslak mendil alıp telefonunun kamerasıyla ruj olan yerleri sildi. Bu hareketine gülmeden edemedim.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum elimle gömleğinin yakasını ve ceketinin kenarlarını uzanıp düzeltirken.

"Güzel bir yere bebeğim." Elimi tutup önce yüzüğe baktı ardından üstünü öptü.

"Haftaya beni istemeye geliyormuşsunuz." Yönümü tamamen ona döndüm.

Kaşları havalandı dediğimle. "Öyle mi oluyormuş?"

Benimle oynuyordu. Bu oyununa ayak uydurup, "Fulya teyze öyle dedi," deyiverdim.

"Annem demişse kesin doğrudur." Kısık sesli kahkahası yüzümde büyük bir gülümsemeye neden oldu.

Onun yanında çarpan kalbim, huzur bulan benliğim tamamen onun eseriydi. Tarif edilemez bir duyguydu aşk. Öncesinde saçmalık deyip geçiştirdiğim şey başıma gelince öyle saçmalık deyip susamıyordum.

Varlığı güzeldi. Güzelden öte huzurluydu.

Uzanıp radyodan bir şarkı açtı. Sezen Aksu'nun şarkısıydı. İzmir'in kızlarını açmıştı. Gülerken başımı sallayıp, "Çok severim," dedim. İzmir'li olmanın da bu şarkının da hakkını verdiğimi düşünüyordum.

"Şarkının hakkını güzel veriyorsun aşkım," dedi Barlas göz kırpıp direksiyonu yana doğru çevirip. Allah'tan düşüncemle aynı fikirde olan biri çıkmıştı.

Hemde canım sevgilim.

Araba lüks bir mekanın önünde durduğunda adresi aklıma kazıdım. Belki Gamze'yle zengin olunca gelip buradan yemek yerdik.

Dolar düşmemişken benim hayalleri siyah poşete koyun.

Çantamı elimde tutup yanıma gelmesini bekledim. Arabanın arka koltuğunu açıp elinde tuttuğu şalla yanıma geldi. Kaşlarımı çatıp gerek olmayacağını söyleyecektim ama Barlas çoktan omuzlarıma örtmüştü bile.

"Hasta olmanı istemem bir tanem." Düşünceli tavrına bir şey demedim ve şalı daha iyi düzelttim omuzlarımda.

İçeri girdiğimiz zaman bize ayrılan masaya geçtik. Barlas benim için sandalyemi çekti. Centilmen tavrına gülümseyip karşıma oturmasını izledim. Ceketinin kollarını düzeltip saçlarını geriye doğru yatırdı. Onu izleyen ifademe bakıp göz kırptı ve garsonu çağırdı.

Kalbim yerinden çıkabilirdi her an. Korkmuyor muydu acaba?

Garson menüyü önümüze koyup geri gitti. Yemeklere bakmak için sayfayı açtığımda kalp krizi geçirmemek adına kendime zaman tanıyıp tekrar baktım. E yuh yani! Millet buraya karnını kuş kadar yemeklerle zar zor doyurmaya gelmişti şunların utanmadan koyduğu yemeklere bakın.

Bunlar hep Amerika'nın oyunu– neyse susmak iyidir.

Neyse ki abilerim zengin olduğundan dolaylı yoldan bende zengin oluyordum. Barlas bana bakıp, "Karar verdin mi?" diye sordu.

Tabii ki hayır.

Cevap vermediğimi görünce kendisi ikimiz için sipariş verdi. Allah'tan ne sevdiğimi biliyordu. Garsonu yanımıza çağırıp ikimiz içinde aynı yemekten ve kırmızı şarap istedi. Şarap güzeldi ama beyazı. Kırmızı olanı nedense pek sevmezdim.

Hâlâ buradan kalkıp köfte ekmek yeme şansımız vardı oysa.

"Çeyiz alışverişi nasıl geçti?" Sorduğu soruya sanki hoca sözlü yapacak çalışın demiş gibi yerimde heyecanla kıpırdanıp anlatmaya başladım.

"Tüylü terlik mi aldın?" Kahkaha atıp suyumdan içtim. Başımı sallayıp, "Hemde pembe," dedim ve Barlas yüzünü buruşturup göz devirdi.

Garson yemeklerimizi getirip geri uzaklaştı. Yemeğime tam başlayacağım zaman, "İsteme olduktan sonra tatile gidelim mi?" diye sordu Barlas. Çatal elimde anlamazca bakıp, "Ne?" diye sordum doğrulama ihtiyacıyla.

"Bursa'ya kayak tatiline gidelim mi?" Çocuksu bir heyecanla söylemesi hoşuma gitmişti. Başımı sallayıp, "Gideriz ama önce bizim isteme ve nişan işini halletmemiz gerek," dedim.

"Güzel olacak." Barlas'ın sürekli beraber güzel şeyler yaşamamız konusuna yoğun bir isteği vardı. Benim için onunla yan yana olmak bile büyük bir mutluluktu ama Barlas sürekli gezmek, eğlenmek, yeni yerler görmek istiyordu.

Sadece hayatımızı renklendiriyordu kurt bakışlım.

Yemeğimizi yerken sohbet etmekten zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamamıştım. Şarabı dudaklarıma yaklaştırıp içeceğim zaman bana bakan bir zamanlar tanıdık gelen ama şimdi bir yabancının bakışlarını görüp kaşlarım çatıldı.

Onunla bakışırken gözlerini kaçırıp ayağa kalktı ve uzaklaştı. Değişmiş ve büyümüştü. Eski halinden eser yok dedikleri bu olsa gerekti.

Benim takıldığım nokta Selim'in İspanya'dan neden bu kadar hızlı döndüğüydü ve neden karşılaştığımızdı.

Hayat bana bayağı götüyle gülüyor olmalıydı.

***
Omg geç attım çok fazla😭😭😭 İMDAT

merak etmeyin Selim başımıza bela olmayacak. Göründü gitti.

Bölümü nasıl buldunuz canlarım???😽

ÖPTÜM SİZİİİ GÖRÜŞMEK ÜZEREEE💖💗💓💕💘💝🤍

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

2.1M 36.4K 46
(+18bölümler vardır) Dedesinin isteği üzerine yıllar sonra dönmüştü gökçe mardin e nerden bilebilirdi ki aşkı burda bulucağını
597 353 20
yaklaşık 2 ay ergenlikte 1. Sıra Cansu Bir anda kendini 2 kişiyle bir odada kaçırılmış buldu lakin birbirinden farklı ve hiçbir ortak noktası olmaya...
3.2M 131K 96
Azad Karan, yüreğinin tam ortasına kor gibi düşen Nida'nın aşkıyla yanıp tutuşmaya başlamıştır. Ateşi bir türlü dinmiyordur çünkü Nida onun yanından...
3.6M 225K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...