Canlı | Texting

By biryazarkus

4.3M 271K 126K

Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5

3.0

95.4K 5K 3.4K
By biryazarkus

Öhöm öhöm, bol sevişm... yani sevgi dolu bir bölüme hoş geldiniz <3

Hikayeme oy vererek destek olmayı unutmayın
Keyifli okumalar 🦋

Bol bol yorum yapmayı ihmal etmeyelim.

🫶🏻

Tükürüğüm boğazıma dolanırken aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Biliyor musun? Sıcak su, soğuk sudan daha ağır."

Dağhan'ın kaşları söylediğim şey ile çatıldı. "Ne?" Bana ne saçmalıyorsun der gibi bakıyordu haklı olarak.

Sanki çok önemliymiş gibi durmadım ve konuşmaya devam ettim. "Soğuk su ve sıcak suyun hacimleri eşit olduğu için kütle ve yoğunlukları doğru orantılıdır. Bu durumda hacimleri eşit olan soğuk su ve sıcak suyu karşılaştırdığımızda, soğuk suyun yoğunluğu daha fazla olacağından dolayı kütlesi daha faz..." Dağhan'ın dudaklarını dudaklarıma bastırması ile susmak zorunda kaldım.

Söylediklerimi hiç umursamadan öptü beni. Hoş umursanacak bir yanı da yoktu, sadece saçmalıyordum.

Dudaklarımız, aramızdaki cinsel gerilimin yol açtığı istekle adeta çarpıştı. Kalçamdan yakalayıp beni kaldırdığında bacaklarımı beline doladım. Vücutlarımız birbirine daha da yakınlaşmak için uyum içinde çalışırken ben de ellerimi onun saçlarına gömdüm.

Bedenim duvarda yavaş yavaş kayarken sonunda durmuştum. Vücudum onunkiyle kapı arasında sıkışmıştı. Dillerimiz hakimiyet için savaşıyordu ve elleri kalçama inmiş, sertçe sıkıyordu. Kalça­sını bana sürttüğünde dudaklarımdan sabırsızlık dolu acı bir inleme kaçarken aynı anda ne kadar sertleştiğini hissettim.

Dudaklarını çenemden kulağıma doğru gezdirdi, tam kulağımın altındaki bir noktayı hafifçe ısırınca bütün vücuduma bir titreme yayıldı. "Beni istediğini söyle İzem."

Bu durumda bile geri adım atmadım. "Sen söyle." Boynumu emmeye başlayınca sert sözlerim bütün gücünü yitirdi, dudaklarımın arasından yüksek sesli bir inleme kaçtı. Daha ne olduğunu anlayamadan arkamdaki kapıyı açtı ve bizi içeriye soktu. Kapı ardımızdan kapanırken yata­ğın kenarına oturttu ve önümde diz çöküp ayakkabılarımı çıkarmaya başladı.

Ayakkabılarımı çıkar­ dıktan sonra yatakta bağdaş kurup ayağa kalkmasını izledim. Kısa bir süre gözümüzü bile kırpmadan sessizce birbirimize baktık. Kalbim deli gibi atıyor, kanım kaynıyordu. O an her şeye karşı aşırı duyarlıydım.

Bakışları benimkilerden ayrılmıyordu, bu yüzden elle­rimi kemerine doğru götürünce ifadesinde beliren şaşkınlık gözümden kaçmadı. "İzin verir misin?" Diye sordum gelen ani cesaretle.

"Siktir İzem, evet." Diye hırlamıştı resmen.

Önümde sadece iç çamaşırıyla kalana kadar üzerindekileri çıkarmama izin verdi. Ben onu soyduğumda anladım ki aletinin ağzıma ya da başka bir yere sığması mümkün değildi. Uzun olan boyundan mı kaynaklıydı bilmiyordum ama normal olmadığına emindim.

Ben ağzım açık halde öylece otururken Dağhan'ın suratında kocaman bir sırıtış vardı. Bir anlık şaşkınlığımdan hemen sıyrıldım, hiçbir zaman korkak olmamıştım. Ayrıca ne kadar büyük olduğunu söyleyerek ona bu tatmini yaşatmayacaktım. Tek endişem bunun biraz erken olma ihtimalindendi ama bu anıyı tekrar yaşayamayabilirdim.

Elimi kasıklarına doğru götürdüğüm sırada, "Yanımda prezervatif yok, sorun olur mu yoksa gidip alayım mı?" diye teklif etti.

Hayır anlamında başımı salladım, regl düzensizliğim yüzünden zaten doğum kontrol kullanıyordum. O karşımda aletini çıkardıktan sonra elini etrafına sarıp birkaç kez sıvazlamasını izledim. Ardından eğildi ve alnıma bir öpücük kondurdu. "Fazla sert gelirse durmamı söyle, tamam mı?" Bir eliyle boynumu tutarken diğeriyle de sertleşmiş peni­sini ağzıma yaklaştırdı. "Dilini çıkar, bebeğim." Ben de uslu bir kız gibi söylenileni hemen yaptım ve hoşuna gideceğini düşündüğüm şekilde dilimi ucunda gezdirip yoğun ve tuzlu tadını aldım.

"Aferin kızıma."

Dudaklarımı aletinin başına sardım ve hafifçe emmeye başladım. Eli boynumu bıraktı ve anında saçlarımın arasına gömüldü. "Siktir, İzem." Yüksek sesle inlemeye başlamıştı ve ben de artık emirlerini beklemekten sıkılmıştım.

Ellerimi bacaklarına yerleştirdim ve boğazıma çarpana kadar ağzıma alıp her yerini ıslattım. Odanın içinde oyun oynarken ettiği o küfürler yankılanıyordu. Ben kontrolü tamamen elime alırken diğer elini de saçlarımın arasına daldırdı. Elimi aletinin dibine sarıp ağzımla uyumlu bir ritim tutturdum ve gözlerimi ondan ayırmadan devam ettim.

Başı geriye düşmüştü, daha derine gitmek ister gibi kalçasını öne doğru iterken karın kasları kasılıp gevşiyor, boğazından halinden memnun homurtular yükseliyordu. "Lanet olsun, inanılmaz hissettiriyor, bebeğim. Çok iyisin."

Kalçasının daha da sertleşen, düzensiz itişleri bana zirveye ulaşmaya ne kadar yakın olduğunu söylüyordu. Boştaki elimle hayalarını hafifçe kavradığımda kendini tamamen kaybetti.

''Ah, hassiktir, İzem. Dur, dur, dur..." Bütün vücudu kasılırken saçlarımdaki tutuşu da sertleşti. Bana verdiği her şeyi yuttum. Gözlerim sulanmaya devam ederken boğazımdaki hassas nokta keyifli bir acıyla sızlıyordu.
Başparmağımla ağzımın kenarını sildikten sonra parmağımı yalayarak temizledim.

Bunu yaptığıma inanamıyordum.

Yanaklarına yaşadığı rahatlama yüzünden bir kızarıklık yayılmıştı, gözleri vahşi bakıyor ve hoş görünüyordu.

"İnanılmazsın." Diye mırıldandı.

Beni kollarımdan tutarak kaldırıp elbisemin askılarını çekiştirmeye başladı. "Bunun bir an önce çıkması lazım." Ona bu konuda katılıyordum. "Şimdi ipler kimin elinde bakalım?" Elbisenin fermuarını açabilmesi için arkamı döndüm. Dudaklarını omzuma dayadı ve askıları çekerken her yerime öpücükler kondurup incecik kumaşın ayaklarıma dökülmesini sağladı.

Bütün vücudum dizginlenemez bir enerjiyle doluymuş gibi hissediyordum. Artık kontrollü davranarak ağırdan alıyor ve kaçınılmaz olan zevki erteliyordu. Arkamdan elini uzatıp göğüslerimi avuçladığında ve uçlarını parmakları arasında sıkıştırdığında içgüdüsel olarak kalçamı onunkine sürtmeye başladım.

"Kibarca iste güzelim." Diye fısıldadı kulağıma. "O zaman sana istediğini öyle bir vereceğim ki İzem..."

Vücudumu keşfetmek için üzerimde gezinen ellerini ittirdim ve yatağa çıkıp sırtımı yastıklara dayayarak yerleştim. Peşimden gelmek için dizini yatağa koyduğu anda ayağımı göğsüne koyarak daha fazla yaklaşmasını engelledim.

"Orada bekle."

Kafası karışmış ve aynı zamanda meraklanmış gibiydi. Bana gözlerini kısarak bakarken yatağın ucuna gitti. Parmaklarımı külotumun altına sokup bacaklarımdan aşağı kaydırdım.

Ne yaptığımı fark ettiğinde gözleri kocaman açıldı ve yatağın çerçevesine tutunmak için öne eğildi. Bacaklarımı mümkün olduğunca iki yana açtım. Onun için hazır olan noktama parmaklarımı değdirdiğimde nasıl hissettiğimi iyice görmesini istiyordum.

"Imm, Dağhan..." Onun küfürleri eşliğinde kendime dokunurken gözleri fazlasıyla kararmıştı. Neredeyse kasıklarından karnına değen penisi çoktan yeniden sertleşmişti, ucundaki ıslaklıkla parlıyordu. Sanırım onun bu hale gelmesini sağlayan, ismini inleyerek haykırıyor olmam ve zevkle sırtımı gerip parmaklarımı içinde olmak istediği yerde gezdiriyor olmamdandı.

"Kibarca iste," dedim alaycı bir şekilde onu taklit ederek. "Ben de bana istediğini yapmana izin vereyim."

"Sen tam bir şeytansın." Diye homurdandı ve yüzünü sıvazladı. "Sana kendini daha iyi hissettirmeme izin ver güzelim." Yatakta emekleyerek bacaklarımın arasına yerleşti ve boştaki yastıklardan birini sırtımın altına koymak için kalçamı kaldırmamı söyledi.

Bacaklarımın arasında diz çökmüş, özenle yaratılmış gibi görünen vücudu ve sertleşmiş penisiyle dururken resmen ne yapacağımı şaşırmıştım. "İçinde olmamı mı istiyorsun İzem?"

"Evet." Hem de çok istiyordum.

Vücudunu benimkine yaslarken bir elini dengede durmak için yatağa dayadı, diğerini başımın yanına koydu. Aramıza uzanıp aletini kavradım başıyla klitorisimi okşamaya baş­ladım. Siktir, çok iyi hissettiriyordu. İkimiz de zevkle sarsılırken biraz daha aşağı kaydırıp girişime hizaladım.

"Nazik olacağım." Diye mırıldanırken burnunu şefkatle benimkine sürttü.

"O şey ile nazik olsan iyi olur." Dedim gerginlikle.

Vücudum altında kıvranıyor, çaresizce içimdeki arzuyu dindirmesini bekliyordu. Ağzını benimkine yaklaştırmak için nazikçe başını tuttu ve aynı anda yavaşça içime girip beni esnetirken dudaklarımdan bir inleme döküldü. "Uslu bir kız olup beni içine alacaksın, değil mi?"

Kafamı salladım. Kalçalarını yavaşça hareket ettirirken birbirine karışan nefeslerimiz ve inlemelerimiz dışında ikimiz de sessizliğe gömülmüştük.

Yavaş yavaş içime girdikçe onun iriliğine alışmaya çalışıyordum ama Dağhan durmak bilmiyordu. "Tamamını sığdırmaya çalışmak zorundasın değil mi? Gösterişçinin tekisin." Dedim sahte bir kızgınlıkla. Kalçalarım alışmak isterce kıvranırken parmak uçlarımı hafifçe sırtında gezdirdim.

"Daha sadece yarısı girdi." Gözlerim irice açıldı ve anında yavaşça doğrulup vücutlarımızın birleştiği noktaya baktım.

''Ama bence daha fazlasını da alabilirsin." Dedikten sonra hiç beklemeden sınırlarıma ulaştığını hissedene kadar ileri itti kendini. Hissettiğim sızıyla tırnakların omuzlarıma gömülürken sırtım kavislenerek karnımı onunkine bastırdı.

''Sikeyim, Dağhan." Acıyla inledim.

"Çok iyi hissettiriyorsun, İzem. Siktir, cennette gibiyim." Bacaklarımı beline sıkıca doladıktan sonra onu olduğu yerde tutmak için sırtına iyice bastırdım.

"Dağhan!" İsmi ağzımdan bir yakarış gibi dökülürken devam ettim. "Bu çok fazla... " diye fısıldadım.

Dağhan'ın başı omzuma düştü ve dudaklarını köprücük kemiğimden ağzıma doğru gezdirdi. Dudaklarımız istekle birbirine sarıldı. Bir elimle saçlarına asılırken diğer elimle de tırnaklarımı sırtına sımsıkı geçirmiştim. hissediyordum, çok yakındım.

"Bırak kendini güzelim. Hadi, ben içindeyken bana gel İzem." Omzuna doğru ismini haykırırken tüm vücudum gerildi, tırnaklarımı etine öyle bir sapladım ki kanadığına emindim. Dağhan kendini sertçe bana çarparken gözlerim kaydı. Onun hareketleri yavaşladığı sırada rahatlamayla kasıldım. Derin nefesler alırken içimden çıkmadan benimle birlikte sırtüstü döndü.

Göğsünde yatarken konuştum. "Bu..." söyleyeceğim şeyi unutup başka bir şeye geçtim nefes nefese. "Sen... sen boşaldın mı?"

Kafası iyi yana sallandı. "Henüz değil. Bunu yaparken seni izlemek istiyorum." İstediği şey beni keyiflendirdi. Üzerinde doğrulup aletinin her bir santimini tamamen içime alana kadar kendimi aşağıya kaydırdım. Fazla şey hissediyordum, dolu!

"Böyle mi?" diye sordum nazikçe. Ellerini kalçalarıma koyup başıyla onayladı. Tek kelime bile edebilecek halde olmamasını fırsat bilerek kalçamı yavaşça yuvarlayıp onunkine bastırdım. "Yoksa böyle mi?" Diye sordum tekrar.

"Evet, bebeğim. Tam da öyle." dedi boğuk bir sesle.

Üzerinde yukarı aşağı hareket etmeye başladım. "Peki ya buna ne dersin?"

Konuşamıyordu bile, sadece zevkten daha inliyordum Ellerimi karnına dayayıp yukarı aşağı hızla hareket etmeye başladım. Zevk dalgalarıyla öylesine sarsılıyordum ki sıkıca tuttuğum kalçalarında günlerce kalacak izler bıraktığımdan emindim. "Kahretsin, inanılmaz bir kadınsın."

Kalçamı ona bastırdığımda Dağhan kendini yukarı itince hazdan başım arkaya düştü. "Tam orası, evet, orası..." dedim nefes nefese.

Kendimi göğsünün üzerine bırakırken ellerim saçlarının arasına daldı. Dağhan yine ipleri eline almış hareketlerine devam ederken ben de zıplamaya devam ederek karşılık veriyordum. Odada, vücutlarımızın birbirine çarparken çıkardığı o ses yankılanıyordu sadece. Ve biz o kadar çok ses yapıyorduk ki Güneş'in duymaması için dua ediyordum.

"Benim için yeniden boşalacak mısın bebeğim?" Bacaklarım titreyip parmaklarım teninde daha derine saplanırken alaycı bir şekilde sordu tekrar. Saçlarım alnıma yapışmıştı, bitkin ve tatmin olmuş bir şekilde hala aletinin her bir santimini içime alıyordum.

Dağhan kolunu belime doladı ve benim hareketlerimi durdurdu. Diğer eli vücutlarımızın arasına girdiğinde onu izliyordum. Parmağını tam olması gereken yerin üzerinde hafifçe gezdirdiği anda dayanadım ve kendimi bıraktım.

Titreyerek ve adını haykırarak zevkin doruklarına çıkarken kalçamı bu zevki uzatmak için oynatmaya devam ediyordum. Bedenlerimiz nefis bir şekilde bir­ birine karışmışken uzanıp dudaklarını benimkilere batırdı. Önüme dökülen saçlarımı kulağının arkasına sıkıştırdı ve yüzümü elleri arasına aldı. Hiçbir şey konuşmadan uzun uzun baktı bana.

"Kahretsin, İzem. Çok güzel olduğunu biliyorsun, değil mi?" İltifatıyla güldüm.

Dağhan kalçama bir şaplak atıp beni tekrar sırtüstü yatağa yuvarladığında içimden çıktığı için hayal kırıklığıyla inledim. Beni karnımın üzerine çevirdiğinde şaşkınlıkla çığlık attım ama kahkaha atmak ile meşguldü.

"Bunu yeniden yapamam." Diye inledim. "Mümkün değil." Dedim kesin bir şekilde ama o durmadı. Kıçım iyice havaya kalkana kadar kalçamı kendisini doğru çekti.

"Durmak mı istiyorsun?" Kesinlikle hayırdı cevabım ama bir kez bunu yapabilir miydim emin değildim. Omzumun üzerinden ona baktım ve başımı iki yana salladım.

"Güzel, yatağa tutun o zaman." Ellerimi uzatıp yatak başlığını tuttuğumda elleri başımı­ yastığa dayayıp arkamda yerini almıştı.

Aletini kadınlığımın üzerinde aşağı yukarı sürtmeye başladığınla dudaklarımı ısırdım. Fazlasıyla hassas noktamın etrafında ağırdan alarak daire çizmesi beni delirtiyordu. Sabırsızca inlemeye başladığımda en sonunda tekrar içine gömülmüştü.

Kalçasını her öne ittiğinde ben de kendimi ona iterek karşılıyordum. Elleri belimin kıvrımına mükemmel bir şekilde uyuyordu. "Bebeğim, siktir. Artık sadece bana aitsin." İnliyordu.

"Yatağı bırak." Anında söylediğini yaptım. Sırtımı göğsüne yaklaştır­dıktan sonra dilini omzumdan boynuma doğru kaydırdığını hissettim. Ellerinden biri göğsümü, diğeri de bacaklarının arasındaki hassas noktaya gittiğinde kendimi onun göğsüne yasladım. Resmen kendimden geçmiş bir şekilde aletinin üzerinde gidip geliyordum. Tüm vücudu yaşadığın hazla titrerken göğsüm hızla inip kalkıyordu. Daha fazla yapamayacağımı hissediyordum. "Bu kadarı çok fazla. Fazla iyi, ben... Ben yapamayacağım." Dedim yorgun bir şekilde.

"Hemen pes etme güzelim." Parmakları yavaşça ve kontrollü bir şekilde kadınlığım ile ilgilenirken yaklaştığımı hissedebiliyordum. Dayanamayıp çığlık atacağım sırada ağzını benimkine kapatıp susturdu beni. Bedenim zangır zangır titrerken Dağhan kendini içime bastırarak bıraktı.

Bedenime yayılan sıcaklık beni yakıp tüketiyor, alevler içinde boğuyordu. İkimizde hareket etmeyi kestikten sonra bile içimde seğiriyor ve kasılıyordu hala.

"Kelepçeyi unuttuk." Kollarının arasındaki vücudum kahkaha atmam ile titremeye başladı. "Hala kelepçe diyorsun. Kapa çeneni, Dağhan."

Yorgunlukla yatağa düştüğümüzde Dağhan'ın göğsüne sığındım. Çok geçmeden yorgun bedenim daha fazla direnemedi ve gözlerim kapandı.

Baş ucumda çalıp duran alarm sinirlerimi bozarken uzandım ve telefonumu elime aldım. Uykumun bölünmesinin siniri ile alarmı kapatmış diğer tarafa doğru dönerken bedenimde hissettiğim ağrılar yüzünden yüzüm buruştu. Huzursuz bir şekilde gözlerimi araladığımda bana pür dikkat bakan Dağhan'ı gördüm.

O an dün gecenin her bir anı gözümün önünde tekrar canlandı.

Utanç dalgası yavaş yavaş yüzüme hücum ederken Dağhan söze girdi. "Günaydın bebeğim." Ağırca yutkundum. Dudaklarımdan bir mırıltı çıktı. "Günaydın."

Belimde hareket eden eliyle bana sarılı olduğunu fark ettim. "Çok güzelsin." Yüzümde aptal gülümseme oluştu. Ben daha teşekkür bile edemeden uzandı ve alnıma bir öpücük bıraktı.

"Ben bir laboratuva..." aptallığımı anında fark ettim. "Lavaboya, evet lavaboya gideyim." Doğru düzgün cümle kurmayı başardığım gibi seri hareketlerle yataktan kalktım ve odadaki banyoya ilerledim. Arkamdan Dağhan'ın kahkahasını duymak utancıma utanç katarken kapıyı hızlıca kapattım ve aynaya yaklaştım.

Gözlerim anında çıplak benimle buluştuğunda uyanır uyanmaz yaşadığım utancıma utanç kattım. Çıplak bir şekilde banyoya koşmuştum ve o arkamdan gülmüştü. Rezildim, gerçekten rezil bir haldeydim şu an. Birde laboratuvara gidiyorum demiştim.

Ellerimi utançla yüzüme kapattım. Ağlamak istiyordum sinirden!

Sıcak bir suyla duşumu aldıktan sonra resmen Dağhan'dan kaçar bir şekilde davranmıştım. Ona kısa cevaplar vermiş ve yüzüne doğru düzgün bakamamıştım.

Valizimden kıyafet seçerken Dağhan beni en sonunda köşeye kıstırmıştı. "İzem, neden kaçıyorsun benden güzelim?" Gözlerim gözlerine değdi. "Kaçmıyorum, sadece..." ne diyeceğimi bilemedim. Uyandığımdan beri rezil ediyordum kendimi. "Of Dağhan," pes ederek alnımı göğsüne yasladım. "Laboratuvar dedim ya!" İsyan ettiğimde sesli bir kahkaha attı.

Sinirle göğsüne vursamda o gülmeye devam ediyordu. "Çok tatlıydın bence." Dedi kahkahasının arasında. Lavaboya, laboratuvar demek gerçekten tatlı bür şey miydi? Elbette hayır.

"Gözüme bak, gözüme. Utanacak bir şey yok ki sevgilim." Elleri yanaklarımın üzerine yerleştiğinde başımı göğsünden kaldırdı hafifçe. Göz göze geldik. "Sen ne yaparsan yap benim gözümde dünya güzelisin." Kalbim heyecanla hızlandı.

"Şu andan itibaren utanmak ve kaçmak yok, anlaşıldı mı?" Kafamı salladım hafifçe. "Sevgilimle çok güzel bir gece geçirdim ve bundan sonrası da güzel olsun istiyorum." Gözlerimin içine bakarken sanki meraklı bir ifade vardı. "Senin içinde öyleydi değil mi? Yanlış bir şey yapmadım? Eğer çok erken geldiyse senin i..." parmaklarımı dudaklarına bastırdım ve susturdum onu.

"Her şey çok güzeldi Dağhan, ben iyiyim." Gözlerim odanda gezindi. "Artık toparlanıp otelden ayrılmamız lazım, giyinip Güneş'i uyandırayım ben." O kafasını sallarken dudaklarına bir öpücük bıraktım ve kollarının arasından çıktım.

Banyoya gitme ihtiyacı duymadan bornozunun altında iç çamaşırlarımı giymiştim. Bu sorada Dağhan'da duşa girmişti. Artık otelden ayrılmamız gerektiğinden oyalanacak vaktimiz yoktu. Valizlerimizi toparlayıp Disneyland oteline geçmiştik çünkü kalan günlerimizi orada geçirecektik. Paris'in merkezinde Güneş'le yapabileceğimiz fazla bir şey olmadığından en mantıklısı buydu. Zaten bir gün Disneyland'ı gezmek için yeterli değildi. Bu yüzden Paris'te gezebileceğimiz tüm yerleri dün gezmiş ve kendimizi buraya atmıştık.

Devasa eğlence parkında kafelerden birinde kahvaltımızı yaptıktan sonra parkın en başından gezmeye başladık.

Güneş istediği oyuncaklara binerken biz bana ona eşlik ediyor, bazen onu dışarıdan izliyorduk tıpkı şimdi olduğu gibi. Güneş bir trene binmişti ve biz de onu bekliyorduk. Yani ben tek başıma bekliyordum ve bir yandan da dünden beri paylaştığım hikayelere kimlerin baktığına bakıyordum.

İzemAslan hikayesine ekleme yaptı. (Dün)

İzemAslan hikayesine ekleme yaptı. (Dün)

İzemAslan hikayesine ekleme yaptı. (Bugün)

İzemAslan hikayesine ekleme yaptı. (Bugün)

Kollarımı kendime dolamışken lavaboya giden Dağhan'ı aradı gözlerim. Henüz ortalıkta görünmüyor diye düşünürken kafama takılan şeyle irkilerek arkamı döndüm.

Gelen Dağhan'dı. Merakla elimi kafama götürdüğümde bunun Mickey Mouse taçlarından biri olduğunu anladım. Suratıma aptal bir gülümseme yayılırken Dağhan'a uzandım.

"Teşekkür ederim, çok tatlı." Onu dudaklarından öptüğümde hemen istekle karşılık verdi bana.

Sanırım sabahtan beni utanmadan ilk defa yakınlaşmıştım onunla. Dağhan'da bu yakınlığımı anladığı gibi daha da yaklaştı bana.

Elleri belimi sararken ben de kollarımı doladım ona. Dudaklarımız ayrıldığında suratı biraz ciddileşti. "Ağrın yok değil mi?" Sabahtan beri yüzünce kez sorduğu soruya yine olumsuz yanıt verdim.

Evet, daha önceki ilişkilerimden fazlasıyla sert bir gece geçirmiştim ama ufak bir sızlama dışında çok iyiydim. Sabah aldığım duşunda etkisi de vardı elbette.

Ellerimi onun ensesine doğru kaydırdım. "Çok iyiyim ben, merak etme." Muhtemelen aynı soruyu birazdan yine soracaktı ama önemli değildi.

Dudakları ağır hareketlerle kulağıma ulaştığında hemen arkasına tutkulu bir öpücük bıraktı ve konuşmaya başladı. "O zaman bu gece kelepçeyi kullanmamızda bir sakınca yok?" Sorduğu soruyla elimin altındaki saçları çekiştirdim.

Her şeyin başlangıcı olan malum kelepçeyi kullanmayı unutmamız Dağhan'ın içinde kalmıştı belli ki.

"Zamanında mesaj atmamı bile istemeyen birinin şimdi bir öpücük için delirmesi nasıl bir his biliyor musun?" Keyifle sorduğum soruyla gözlerini devirdi bana. O pek keyif almıyordu ama ben aşırı eğleniyordum. Zamanında bana her verdiği ters cevabın intikamını alıyordum sanki.

"Bana her yazan kızın üstüne atlamamı mı tercih ederdin?" Sorduğu soru hoşuma gitmemişti. Bu yüzden sinirli bir ifade yerleşti yüzüme. "Hayır tabii ki." Dedim hemen.

"O zaman bana kızamazsın, seni tanımıyordum." Haklıydı, biliyordum ama yine de o zamanları hatırladığım kalbim sızlıyordu. Bazı şeyleri unutabilirdim ama bana 'onlardan bir fakrın yok' dediği anı silemiyordum kafamdan. Bir yandan diyordum, beni tanımıyordu. Elbette onun için kimseden bir farkım yoktu o zamanlar ama onu seven kalbime sorsanız acıtıyordu işte.

"Biliyorum..." dedim sadece. Haklı olduğu için uzatamıyordum. Ellerini yanaklarıma koyduğunda gözlerimiz birleşti. "Üzülme, seni üzmek istemiyorum. Şu an benim için herkesten farklı bir noktadasın, biliyorsun değil mi?"

Henüz ondan beni sevdiğine dair bir cümle duymamış olsamda biliyordum, hissettiriyordu. "Seni çok seviyorum Dağhan, iyi ki hayatımdasın." Dudaklarımı çenesine bastırdığımda gülümsedi.

"Sende iyi ki hayatımdasın başımın belası." Bu kez dudaklarına uzandım. Onu ne kadar öpersem öpeyim içimdeki öpme arzusu azalmıyordu.

"Kelepçeyi kullanacağız değil mi?" Gülerek sorduğu soruyla gözlerimi devirdim.

"Of Dağhan!" Kolları arasında önüme döndüm ve sırtımı ona yasladım. Arkamdan güldüğünü duyduğumda ben de tebessüm ettim istemsizce. Bayılıyordu beni kızdırmaya.

Sonunda tren turu bittiğinde Güneş'te üstündeki prenses elbisesi ile koşarak yanımıza geldi. Bize heyecanla treni anlatırken Dağhan onu duvarın üstüne koyup fotoğrafını çekmişti.

DağhanDinçer hikayesine ekleme yaptı.

Hikayesinde sürekli Güneş'i paylaşması beni kıskandırmıyordu. Tam tersine aile babası imajı çizerek onu yasaklı bölgeye soktuğu için keyifleniyordum. Ayrıca Dağhan artık beni de fazlasıyla paylaştığı için keyfim yerindeydi. Birlikte ilk postumuzu bile o atmıştı, ben sadece hikaye paylaşıyorken o kendisi silene dek kalıcı bir anı bırakmıştı hesabında.

Güneş park kapanana dek her türlü aktiviteyi yapmıştı. Binebildiği tüm oyuncaklara binmiş, hatta bazılarına beraber binmiştik ve katılabileceği tüm aktivitelere de katılmıştı. Elbette tüm oyuncakları bir günde bitirmemiz mümkün değildi, bir kısmı yarına kalmıştı. Tabii gördüğümüz tüm Disney karakterleri ile fotoğraf çekilmeyi de ihmal etmemişti.

Çok komik bir fotoğraf vardı aralarında. Dağhan, Güneş ve Prenses Sofia'nın bir fotoğrafı. Dağhan paylaşmamam için defalarca söz verdirip, Güneş'i kırmamak için çekilmişti. Barbie faciasından sonra bu fotoğrafı takipçileri görse muhtemelen yürekleri kaldırmazdı ama ben her baktığımda kahkaha atabilirdim.

"Bakma şu fotoğrafa artık İzem."

Dağhan sinirle söylendiğinde restoranda benim kahkaham yankılandı. "Çok güzel Dağhan."

Uzandı ve elimden telefonu aldı. "Bu fotoğrafı bir yerde görmek istemiyorum, şimdi yemeğini yer misin?" Bana kesin dille konuştuğunda ağzıma fermuar çekerek önümdeki tabağa döndüm.

Paris'te kalan bir günümüz yine Disneyland'de geçirmiştik. Büyükler için oyuncaklardan birkaçına bile binmiştik Dağhan ile. Güneş'te kendince bizim videomuzu çekmişti. Videoda biz yoktuk ama önemli değildi, çabası yeterliydi.

Son günümüzü de doya doya yaşadıktan sonra yorgunlukla otele dönmüştük. Ertesi sabah erkenden kalkıp Disney Store'dan Güneş'in almak istediklerini alıp Paris'in merkezinde son kahvaltımızı yapmıştık. Sonrasında uçağımıza bu kez vaktinde yetişmiş ve Paris tatilimizin sonuna gelmiştik.

Biriktirdiğimiz onlarca anı ile ayrıldık büyüleyici şehirden.

(Fotoğraflar temsilidir.)

İzemAslan kaydırmalı bir gönderi oluşturdu.

●○○○

○●○○

○○●○

○○○●

İzemAslan: Paris dump <3
______________________

AslıKaraca: Bu güzellikler gerçek miiiii <3
İzemAslan: Senin güzelliğin o 🫶🏻

GüneyÖztürk: Amerika Disneyland'e artık ✌🏻
İzemAslan: Güneş buna hayır demezz

AçelyaYaman: Çok güzelsiniz 🩷
İzemAslan: Senin sayende <3

BurcuAslan: Maşallah güzel kızlarıma 🧿
↳ İzemAslan: Eh, sana çekmişiz ❤️

625: İğrençsiniz kusacağım
56: KArdeşim bir siktir git
67: Kudurma

GüneyÖztürk, AslıKaraca ve diğer 23.637 kişi beğendi

DağhanDinçer kaydırmalı bir gönderi oluşturdu.

●○○○

○●○○

○○●○

○○○●

DağhanDinçer: 4 days to my girls...
______________________

İzemAslan: Kocam da kocam <3
DağhanDinçer: Karım, karım, karım...
56: Bu gözler bunu da gördü
67: Lan Paris'te gizli gizli evlendiniz mi???

SerkanSoykan: Aslan kardeşim
DağhanDinçer: :)

KaanÇelen: Abi bir kruvasan aldın mı??
DağhanDinçer: Aldım Kaan

827: Aile pozları da geldi, evlilik yakın diye yorumladım
67: Ben de
23: Ben hamile diye yorumladım kanka
69: Uçmuşsun ama olsun yeriz

899: Çok tatlısınız ❤️

625: Ayrılın aw iğrenç
56: Kes lan göt
67: Neyin kudurukluğu bu kanka?
23: Aptal ya
69: Bu arkadaşın ikidir amacı ne?

İzemAslan, SerkanSoykan ve diğer 637.528 kişi beğendi

Gezdiler, eğlendiler şimdi sırada ne var biliyorsunuz :)

Umarım beğenmişsinizdir, diğer bölümde görüşmek üzere öpüldünüz 🦋

Ve lütfen yorum yapmayı unutmayın 🫶🏻

Continue Reading

You'll Also Like

131K 7.4K 34
"Ben Luciana. Kısa süre öncesine kadar Samniatis Krallığının saraya hapsolmuş prensesiydim. Taa ki 18. yaş günümde bir büyücü olduğumu öğrenene kadar...
657K 12.7K 151
Sözlerle Hayat #Watty2015
9.1K 3.2K 19
Kitap da ki fotoğrafım yarım ve elim çenemde. Elim çenemde, çünkü düşünüyorum. Fotoğraf yarım, çünkü hayattan çıkarımlarım tüm fotoğrafı göstermiyor...