İMKÂNSIZIN AŞKI

mavimsisiyah16 tarafından

7K 831 4.5K

Zor bir dönem geçiren Kumru, her daim yanında olduğunu sandığı sevgilisinin ihanetine uğrar. Bir yandan hasta... Daha Fazla

0.1~
0.2~
0.3~
0.4~
0.5~
0.6~
0.7~
0.8~
0.9~
1.0~
1.1~
1.2~
1.3~
1.4~
1.5~
1.6~
1.7~
1.8~
1.9~
yılbaşı 2.0~
2.1~
2.2~
2.3~
2.4~
2.5~
2.6~
2.7
2.8~
2.9~
3.0~
3.1~
3.2~
3.3~
3.4~
3.5~
3.6~
3.7~

3.8~

59 4 127
mavimsisiyah16 tarafından

Selamlar canlarım!

Uzun mu uzun bir aradan sonra buralardayım yine. Hepinizi çok özledim. Aynı şekilde Uraz ve Kumru da çok özledi sizleri.

Fazla uzatmak istemiyorum o yüzden sizi direkt bölüme alıyorum.

Keyifli okumalar dilerim 🖤

____________________________

Sonlara inanır mısınız?

Ben bu soruyu her kendime sorduğumda rahat yirmi dakika cevabını düşünürüm. Peki cevabını bulabiliyor muyum?

Tabiiki de hayır!

Biz insanlar kötü olayların bir an önce son bulmasını isterken, iyi olayların sonsuzlaşması için Allah'a dua ediyoruz. Ee durum böyleyken 'son' kavramına inanmak biraz da olsa tuhaf geliyor hâliyle...

Bugün, hatta ve hatta 1 saat sonra büyük bir binanın kendine ait, içinde; hakimlerin, bazen savcıların, davalı ve davacının, tanıkların, kâtiplerin, avukatların bulunduğu bir salonunda sona veya sonsuza devam edebilmek için geçmiş travmalarımda bulunan bir pislikle yüz yüze gelecektim.

Şu anda tüm tayfa, abim, avukatım Beliz abla ve Tolunay'ın ablası Çiçek abla ile birlikte bahçede oturmuş sanki az sonra mahkemem yokmuşcasına kahve içip sohbet ediyorduk. Yani ben en azından odaklanmaya çalışıyordum.

"Şimdi, en azından şu anlık mahkeme konusunu konuşmak istemesekte sizden bir ricam var..." diyerek direkt konuya giriş yaptım. Çiçek Abla hafif tebessüm edip, "Nedir canım, şöyle tabii ki." Demişti. "Duruşmaya hiçbirinizin gelmesini istemiyorum." Dediğimde; "Haklısın Kuşum. Hepimiz gelirsek o pisliğin avukatı duruşmaya girmeden kaçar. O yüzden ben tek gelirim." Diyen Gece'ye hepimiz gülmüştük.

"Haklısın o da var tabii, ama sen de gelmeyeceksin Gece!" Dememle ağzındaki kahveyi Araz'ın üzerine tükürmüştü. Ben olayın şoku ile donakalırken Araz "Yuh Gece!" Diye bağırmış, herkes kahkahaya tutulmuştu. Gece'nin bakışları hızla bana dönerken " hayatımda hiç bu kadar soğuk bir espiri duymamıştım Kumru! Kendini biraz geliştirmelisin." Dediğinde cevap vermeden yüzüne bakmaya devam ettim.

"Öyle bakmayı kes Kumru, geleceğim." Demesiyle elimdeki kahve kupasını önümdeki sehpaya bıraktıktan sonra Gece'ye dönüp; "Onlarca delil, onlarca fotoğraf, ses kayıtları varken oradan elini kolunu sallayarak çıkacağını düşünmüyorum. Ama istediği kadar sonuç olumlu olsun, seni..." deyip bakışlarımı dostlarımın yüzüne çevirdim. "Sizi o gergin, stresli ortamda görmek istemiyorum. Bu eve yüzümdeki gülümseme ile geri döneceğim, döneceğiz öyle değil mi Beliz abla?" Diyerek bu seferde bakışlarımı Beliz ablanın üzerinde durdurdum.

Sanki ondan bir söz istercesine. Gözlerimin içine bakıp tıpkı dudaklarındaki gibi buruk tebessümü kendi gözlerine yerleştirdikten sonra. "Kesinlikle!" Diyen Beliz ablayla bir rahatlama esir almıştı vücudumu.

"Duydunuz zilin sesini. Şimdi size burada tek bir iş düşüyor." Dediğimde Uraz'ın "Neymiş bize düşen iş?" Demesiyle. "Hepiniz güzelce hazırlanıyorsunuz, ben geldiğimde güzel bir gece geçirmek için eğlenmeye gidiyoruz." Dememle Araz'ın "Hesaplar senden mi?" Sorusuna göz devirip, "Saçmalama kıvırcık, babamın bankası yok!" Diye karşılık verdiğimde herkes gülmüştü.

Bakışlarımı kolumdaki saate çevirdikten sonra saatin yaklaştığını anlamamla ellerimi dizlerime vurup "hâydi gençlik, bize müsade." Diyerek ayağa kalkmıştım. Benimle beraber Abim, Beliz abla ve Çiçek abla da ayağa kalktığında bakışlarım onu bulmuştu. "Çiçek abla sen de gelmek zorunda değilsin," diye bir cümle yönelttiğimde bana gülümseyip, "Aklı başında birinin yanınızda durması gerekiyor güzelim." Diyerek göz kırpmıştı. Ona gülümsediğimde Tolunay'ın " burada ki aklı başında kişi sen olmuyorsun değil mi abla?" Diye konuştuğunda "tabii ki de ben oluyorum!" Diye cevap vermişti Çiçek abla. "Yapma Allah aşkına abla, senin istediğin zaman yapamayacağın delilik yok. Nasıl sen olabilirsin ki!" Diye konuştuktan sonra hepimiz gülmüştük. "Sen ne zamandır abla dayağı yermemişsin sanırım!" Dediğinde Tolunay oturduğu yere iyicene sinip ablasına öpücük atmıştı.

Kafamı abimden tarafa çevidirğimde, Yüzündeki tebessüm ile Çiçek ablaya baktığını gördüm. Bu durum şaşırmama neden olsa da bir şey dememiştim. Bakışları bana döndüğünde gülümsemesi iyicene artmıştı ama hiçte Çiçek ablaya baktığı gibi değildi. Çakal! Kesin bir işler çeviriyordu. Ama ben de Kumru isem çözerdim yakında.

"Hadi, gidiyoruz biz. Siz de hazırlanın, Kumru'nun dediği gibi!" Diyen çiçek abla bana göz kırpmıştı. Hepsiyle vedalaştıktan sonra ben, abim, Beliz abla ve Çiçek abla, abimin arabasına geçmiştik. Ben Beliz abla ile arkada otururken Çiçek abla da abimin yanına geçmişti. Başta Çiçek abla arkaya geçmek istese de Beliz ablaya göz kırpıp, sormam gerekenler var diyerek arkaya geçmiştim.

Beliz ablaya duruşma hakkında merak ettiğim birkaç soruyu sorarken, gözüm dikiz aynasında abime takıldı. Gülümseyerek kafasını sağ tarafında oturan Çiçek ablaya salisilik bir şekilde çevirip öpücük attıktan sonra tekrar önüne dönmesi ile şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Abimle bakışlarımız kesiştiğinde onda olan bakışlarımı gördüğünde gözleri pörtlemişti. Hiçbir şey söylemeden yüzümdeki sinsi gülümseme ile tek kaşımı kaldırıp, soru sorarcasına ona baktığımda tek yaptığı hafif bir şekilde gülümseyip, ara sıra yola baktığı gözlerini bu sefer temelli yola sebitlemekti. Bu yaptığına güldükten sonra bakışlarımı camdan dışarı çevirmiştim.

Sabahtan beri türlü şekillerle, türlü işlerle uğraşmaya çalışmış, bugünün stresini en azından içimde azaltmak istemiştim. Ama her ne kadar uğraşsamda aklıma, kalbimde yer edinen stres oradan kalkacakmış gibi durmuyordu. Sanki ellerim bile o stresle koordine bir şekilde terliyordu.

İstemsiz bir şekilde elim boynumda varlığını koruyan kolyeye gitmişti. Uraz'ın verdiği kolyeye... Yüzümde beliren tebessümle beraber gözlerimi kapatıp Uraz'ın dünkü sözlerinin zihnimde tekrarlanmasına izin verdim. 'Sen çok güçlü birisin.'

Kendimi biraz daha sakinlemiş hissederken gülümsemiştim. İşe yaramıştı. Uraz, her zaman olduğu gibi bana yine iyi gelmişti. Gözlerimi açıp tekerleklerin altından adliyeye doğru kayan Antalya sokaklarını izlemiştim.

~~
"Güzelim, biraz sakin mi olsan?" Abimin sesiyle salladığım sağ ayağımı durdurup abime dönmüştüm; "Sakinim zaten abi," dediğimde gözlerini devirip sert bir şekilde oflamıştı. Onunla ilgilenmeden bu seferde sol bacağımı sallamaya başlamıştım. Bir yandan o da haklıydı, buraya geldiğimizden beri üzerimde varlığını korumakta on numara olan stres ve gerginliğim sayesinde salak saçma hareketler yapmaya başlamıştım. O nasıl oluyor diye sormayın, çünkü bende bilmiyorum.

Ellerimi önümde birleştirip öne doğru hafif bir şekilde eğildikten sonra kafamı da ellerimin üzerine yerleştirdim. Yan tarafımda bir hareketlilik hissettiğimde bakışlarımı o yöne doğru çevirip kim olduğuna bakmıştım. Çiçek ablaydı gelen.

"Kumru, abine aldırma sen. O da senin için endişeleniyor. Korkuyor sana bir şey olmasından, üzülmenden." Hafif bir şekilde gülümseyip bakışlarımı çaprazımda duvara yaslanmış bir şekilde yeri izleyen abime bakmıştım.

"Biliyorum. Onda kendi yerimi çok iyi biliyorum Çiçek abla. Benim en büyük şanslarımdan biri zaten abim." Deyip sustum. Sonra aklıma gelen şey ile devam ettim. "Buraya gelmeden önce, bir keresinde bir kız ile konuştuğunu anlamıştım. Tesadüftür ya, öğrendiğim günden sonra o aralar anlamsız mutluluğu benim zihnimde anlamlanmıştı. Bir gün odasına giderken telefonla konuşmalarını duydum." Deyip tepkisini görmek için iki saniyelik bakışlarımı Çiçek ablanın yüzünde gezdirdim. Gözlerinde hafif bir şaşkınlık vardı.

"Benim abim birine kırıldığını asla belli etmez. Tek bir kişi hariç, ben ilk defa abimin birine karşı kırgınlığını dile getirdiğini duydum. O kıza... O zamanlar o kadar sinir olmuştum ki hani dedim bulursam kötü görümce olup abimden ayrılmasını söyleyecektim." Sustuktan sonra kısa bir kahkaha atmıştım. Sanırım psikolojim bozulmuştu. "Buldum da. O gece sabaha kadar o kızı aradım biliyor musun? Ama sanki bir el, ellerimin o klavyede gezmesi, o kıza yazmamı engelleyecek şeyler yapıyordu. Sonra kendi kendime dedim: belki de bu bir işarettir. Belki abimin artık insanlara karşı duygularını belli etmenin zamanı gelmişte geçiyordur." Bakışlarım abimin üzerinde dolaşırken gülümsemem yüzümde yayıldı. "Çok yakışıklı deme?" Diye bir soru yönelttiğim Çiçek abla cevap vermek yerine hâla şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

"Abime bunları sakın anlatma bak, vallahi 'sen benim kapımı mı dinliyorsun, ' diye on saat konuşur. Hiç çekemem!" Deyip Göz kırpmıştım.

Çiçek abla kafasını sallayınca gülmüştüm. Eminim ki neye tamam dediğini bilmiyordur.

Adliyeye geleli, sandalyeye oturalı hatta Çiçek ablaya bazı imalarda bulunalı 15 dakika geçmişti. 15 dakikanın sonunda bize doğru yaklaşan adım sesleri ile kafamı girişten tarafa çevirirken her şey sanki o dakika durmuştu.

Görüş açıma ilk önce Selim abi girmişti. Ardından iki polis ve o polisler tarafından ortalarında elleri kelepçeli bir şekilde tutulan Kaan...

Elimin içerisinde hissettiğim acı ile bakışlarımı avucuma çevirdiğimde kızarmış olduğunu fark ettim. Hızla ayağa kalkıp abimin sağ tarafındaki ondan olabildiğince uzak bir yere geçtim. Beliz abla da yanıma gelip koluma girmişti. "Sakin ol Kumru, az sonra bizi çağırırlar." Derken kolumu sıvazlıyordu. Ona kafamı sallamakla yetinirken onun miğde bulandıran sesini duymuştu.

"Kumru, görüşmeyeli fazla güzelleşmişsin." Diye konuştuğunda ben hiçbir tepki vermezken abim "Kes sesini şerefsiz herif! Sen benim kardeşimin adını ağzına alamazsın duydun mu beni!" Diye bağırırken Çiçek abla ve Selim abi onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Beliz abla hemen arkamızda bulunan koltuğa beni oturturken aynı ses yine konuşmaya başlamıştı.

"Senin koruyucu meleğin, bugün seni yalnız mı bıraktı?" Diye konuşurken aklımdan tek bir isim geçmişti. Uraz...
"Gerçi eli bayağa ağırmış, en son sağlam geçirdi hakkını yememek lazım şimdi." Deyip kısa bir kahkaha attıktan sonra "Neydi adı, buldum Uraz! Adı da güzelmiş. " derken kendimi tutamayıp oturduğum yerden hızla kalkıp iki adımda yanına gider gitmez yakasına yapışmıştım.

"Onun adını ağzına alma duydun mu beni!" İki kişi tarafından geriye çekilirken, " Kumru, sakin ol lütfen." Diyen Selim abiydi. " Ah Kumru, onda ne buluyorsun anlamıyoru. Bendeki karakterin onda, yüzde biri bile yok. zaten olsaydı..." Derken Selim abi tarafından çenesine güçlü bir yumruk yemişti. "Of komiser, seninde en az Kuzenin kadar elin ağırmış," dedikten sonra tekrar bir kahkaha atmıştı. "Öyle mi?" Diye soran Selim abi bir yumruğunu da karnına geçirmişti.

Bu benim içimi bir tutam rahatlatırken abimin kolları arasından çıkıp, "Sen ruh hastasısın biliyorsun değil mi? Manyaksın sen. Kafayı yiyen delinin tekisin!" Derken abim tekrar beni kolları arasına almıştı. "Biliyorum güzelim, çünkü sana deliyim." Deyip göz kırpması ile gözlerimin kararması bir olmuştu. Abimin belimdeki eli sıkılaşırken beni kalktığım koltuğa geri oturtmuştu.

İki polis Selim abinin emri üzerine o pisliği en uzak köşeye götürürken ben sakinleşmeye çalışıyordum. Etraftaki insanların fazla olmaması işime gelmişti açıkçası birde milletin bakışlarını çekemezdim.

Aradan geçen 5 dakikanın sonunda mahkeme salonunun kapısı açılıp içinden bir tane adam çıkmıştı. Adam 2 saniye etrafa bakındıktan sonra konuşmaya başladı. "Davacı Kumru kumsal, davalı Kaan özer." Adam başka bir şey söylemedi. Söylediysede ben dinlemesiğim için duymadım.

Beliz abla, sandalyenin üzerine bıraktığı cübbesini kendi üzerine geçirirken benimle göz temasındaydı. "Sakin ol Kumru, sadece sana sorulan sorulara cevaplar ver. Merak etme kimse ile çok fazla muhattap olmana izin vermeyeceğim. Sen sadece kendine güven. Allah'ın izni ile bir saat sonra her şey bitecek." Kafamı sallayıp derin bir nefes aldıktan sonra abime sarıldım. "Her şey geçecek güzelim." Abime gülümsedikten sonra ondan ayrılıp Çiçek ablaya döndüm bu seferde. Bana sarıldığında kulağıma, "şu iş bitsin de abin bir şeyler açıklayacak, her ne kadar sen bilsende." Bu dediğine gülüp kafamı salladım. Abim sağımda, Beliz abla solumda olmak üzere içeriye giriyorduk. Kaan çoktan girmişti bile.

5 dakika içerisinde yerimize yerleşmiş duruşmanın başlamasını bekliyorduk. İçeriye gördüğümüzden beri Kaan ile asla göz gize gelmemiştim, her ne kadar onun bakışları benim üzerimde olsada...

Bu sabah bir faklı uyandım sanki, güzel günlerin güneşini en içten hissedercesine. Umarım yanılmazdım...

~~
Anlatılanlar, yaşanılanlar hatta belki de yaşatılanlar...

Gözümden akan yaşı elimin darbesiyle yok ederken dışarıdaki insanları, tekerleklerimizin altından akıp giden Antalya sokaklarını izliyordum.

Kulaklarıma, arabanın içinde çok kısık bir şekilde çalan Emir Can İğrek'e ait oldugunu düşündüğüm şarkı ardından, abim ve abimin hemen yanında oturan selim abinin ne hakkındâ olduğunu bilmediğim konuşmaları doluyordu. Bakışlarımı yan tarafıma çevirdiğimde Beliz abla bir elinde tuttuğu kağıtlar ve diğer elinde tuttuğu telefon ile ilgileniyordu. Hemen onun yanında oturan Çiçek abla ise yüzünde hiçbir mimik olmamasına rağmen gözlerindeki gülümseme ile abime bakıyordu.

Ona hafif tebessüm edip tekrar bakışlarımı camdan dışarıya geçirmişim. Bu hareket anlamadığım bir şekilde dolan gözlerimden tekrar bir damla yaşın firar etmesine neden olmuştu. Ne yaşıydı bu? Sabahtan beri gözlerimi dolduran şeyin sebebi neydi? Biri bunu bana açıklasın lütfen!

Arabanın yavaşlamasıyla bakışlarımı etrafta gezdirirken eve geldiğimizi anlamıştım. Abim Arabayı park ettikten sonra hepimiz arabadan inmiştik. Geldiğimizi fark eden tayfa bahçeye çıkarken bizde onlara doğru ilerliyorduk. Hepsi kapının ağzında yarım ay şeklini alırken gözümden bir damla yaş daha düşmüştü. O sıra öylece yere oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu içimden. "Kumru?" Diyen Uraz'ın sesi kulaklarıma dolduğunda elim istemsizce boynumda varlığını koruyan kolyeye gitmişti. Hepsi merakla bana bakarken arkamdaki dörtlü ne haldeydi bilmiyorum. O an ağzımdan çıkan 5 harfli kelime yeni hayatımın, yeni sayfasını açmamı sağlamıştı.

"Bitti."

~~
"Ah, karnım!"

Ben Araz'a endişeli gözler ile bakarken kızlar kendi aralarında sohbet ediyor, erkekler de arada bir Araz'a laf atıp tekrar izledikleri maça dönüyorlardı. "Ya Allah aşkına kalkında hastahaneye götürelim şu çocuğu!" Diye yakınsamda kimse oralı olmamıştı. Gözüm masanın üzerinde duran kumandaya çarpınca hızla iki adım atıp kumandayı elime alıp televizyonu kapatmıştım. Erkekler olayın şoku ile birbirlerine bakarken ikinci olarak televizyon ünitesinin hemen yanındaki modemin de fişini çekmiştim.

Ortamda aniden yükselen uğultu kulaklarımı çınlatırken, "Susun!" Diye bağırmıştım. Herkesin bakışları bana dönerken, ben kendi bakışlarımı kısa bir anlığına Araz'a çevirmiş hâlâ iki büklüm bir şekilde kıvrandığını görünce " Siz beni duymuyor musunuz?" Diye soru sorduğumda abim, " duyuyoruz." Demişti. Kaşlarımı çatarken elimle Araz'ı gösterip "çocuk ne halde görmüyor musunuz, ne diye yardım etmiyorsunuz?"

Rüzgar'ın "Biz ona 'o kadar yeme' dediğimizde bizi dinleyecekti." Demesiyle "onu sonra düşünürüz, kalkın hastaneye götürün Araz'ı. Kan ter içinde kaldı çocuk ya!" Dememle Tolunay, Rüzgâr ve Alaz ayaklanıp Araz'a doğru yürümeye başlamışlardı. 5 dakika içinde onlar evden çıkarlarken sıra kızları azarlamaya gelmişti.

İşaret parmağımı bana bakan beş kıza doğru salladığımda "sizin de alacağınız olsun. Hiçbiriniz takmadınız çoçuğu ya!" Demem ile bir şeyler söyleyeceklerdi ki "Susun haksızsınız!" Diyerek konuşmalarına engel oldum." Abimlere döndüğümde Selim abinin ayaklandığını görmüştüm. "Ben de kaçayım artık. Kumru'nun gazabına uğramak istemem!" Dediğinde gülmüştüm. "Kalsaydın abi?" Dediğimde. "Yok abim gideyim, karakolda işlerim var biraz." Derken abimle vedalaşıp, kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Geçirmek için arkasından giderken Uraz'ın da ayaklandığını görmüştüm.

Selim abi ayakkabısını giyip tekrar doğrulduğunda göz göze gelince hafif tebessüm etmişti. Ona karşılık verirken "Her şey için ne kadar teşekkür etsem az abi, hakkını helal et." Dememle "olur mu öyle şey Kumru. Sen de benim bir kardeşimsin. Hem bizde ekmek parasını böyle şeylerde kazanıyoruz. Herkes benim gibi çekici bir şekilde suçlu yakalayamasa da." Deyip göz kırpmıştı. Ona gülerken "Kesinlikle, keşke herkesin etrafında bir sen olsa." Dediğimde bu sefer de o gülmüştü.

"Olmaz ben kendi kuzenimi kimseyle paylaşmam!" Diyen Uraz varlığını hatırlatınca gülmüştüm. Ne çok güler olmuştum öyle!

"Korkma aşkım ben bir seninim." Diyen Selim abi ile bu sefer yüksek sesle bir kahkaha atmıştım. "Yaw he he." Diyen Uraz'a Selim abi göz devirerek cevap vermişti. "Romantiklik desen sıfır. Öküz ne olacak!" Uraz'ın bakışları şaşkınlığa dönüşünce artık kendimi tutamıyordum.

"Sensin öküz, karşında bu gözlerle romantiklik tarihine adını altın harflerle yazdıran Uraz Alıcı duruyor." Dediğinde bakışlarım ona dönmüştü. Onlar Selim abi ile atışırken benim aklımda binbir soru...

Sen kime romantiklik yaptın da, adını o yerlere yazdırdın orman gözlü? Off şimdi bu soruyu merak et dur!

Selim abinin ardından kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde Uraz'ı ellerini pantolonunun cebine koymuş, yüzündeki tebessüm ile bana baktığını görmüştüm. Ben de hafif bir tebessümü yüzüme yerleştirdikten sonra, "Niye öyle bakıyorsun bana?" Diye sormuştum. Uraz omuzlarını silkip, " Nasıl bakıyormuşum?" Diye cevap verdiğinde ne diyeceğimi bilememiştim.

"Bi' değişik bakıyorsun," dediğimde, " Çok mu değişik bakıyorum?" Diyerek karşılık verdiğinde beynimin eror verdiğini anlamıştım.

"Yoo, değişik derken kötü anlamda demedim ki. Hani şey olur ya, güzel değişik. He buldum güzel değişik. Evet evet ondan. Öyle bakıyorsun yani." Uraz'ın hoş kahkahası kulaklarımı doldururken saçmaladığımı fark etmiştim. Vücudumu utanma duygusu esir alırken, yanaklarımı onun getirisi olan kırmızılık ele geçirmişti.

Gülmesini kesip "O zaman hazırlan Kumru kuşu, seninle değişik bir yere gidiyoruz." Diyerek göz kırpmış ve salona doğru ilerlemişti. Şaşkın bakışlarım ile onun ardında kalan koridoru izlerken silkelenip ben de ardından salona geçmiştim. Bakışlarım Uraz'ı bulduğunda abimin çaprazındaki tekli koltuğa oturduğunu görünce ben de masanın yanında bulunan sandalyeye oturmuştum.

Kızlar kendi aralarında konuşurken Çiçek abla yanıma gelmişti. Uraz'ın bakışlarını üzerimde hissederken ben de ona dik dik bakmaya başladım. Birden bire 'hazırlan gidiyoruz.' diyerek yerine oturamazdı. Hem daha abimin bile haberi yokken. "Kumru?" Abimin sesi ile ona dönerken, "efendim abicim?" Diye cevap vermiştim.

"E sen daha hazırlanmamışsın, gitmiyor musunuz?" Diye sorunca şaşırmıştım. Abimden izin mi almıştı?
"Nereye abicim?" Diye bilmemezlikten gelirken,

"Ee Uraz izin istedi. Seni bir yere götürecekti." Bu Uraz tam yenmelik değil mi? Abimden izin bile istemiş yaaa! "Aa öyle mi? Bana bir şey söylemedi. Uraz?" Uraz'ın şâşkın bakışları gözlerimi bulduğunda gülmemek için kendimi sıkmak zorunda kalmıştım. Bakışlarım kolumu dürten Çiçek ablaya döndüğünde bana attığı 'Seni gidi' bakışlarıyla karşılaşmıştım. Ona omuz silkip konuşmaya başlayan Uraz'a çevirmiştim bu seferde bakışlarımı.

"Söyleme fırsatım olmamıştı abi! Ben de şimdi söyleyecektim." dedi. Kısılan gözlerini bana çevirmişti. "Hadi Kumru, hazırlanda çıkalım geç olmadan." Ona kafamı sallayıp ayağa kalktığımda Çiçek ablaya da kaş göz işareti yapmıştım. O da benimle beraber kalktığında abim be Uraz'ın bakışları eşliğinde odama girmiştik. Derin bir nefes alıp kapıyı kapatırken Çiçek ablada yatağımın üzerine oturmuştu.

Dolabına yönelirken Çiçek ablanın sesine odaklanmıştım. "Söylemişti aslında sana değil mi?" Diye sorduğunda dudağımıdişlerimin arasına alıp kafamı sallamıştı. Çiçek abla gülerek, "peki neden abine öyle söyledin?" Bu sorunun cevabını aslında ben de bilmiyordum. Bir an öyle yapmak gelmişti içimden. Ve yapmıştım.

"Bilmiyorum, bir anda oldu bir şey." Dediğimde kafasını sallamıştı. "Ne giyeceksin? Seni nereye götüreceğini biliyor musun?" Çiçek ablanın arka arkaya olan sorularına "Her iki sorunun cevabını da bilmiyorum. Tek temennim restorant olmaması..." Dediğimde "neden?" Diye sormuştu.
"Rahat bulmuyorum öyle yerleri. Aşırı kasıyorum. Hemen çıkmak istiyorum öyle yerlerden." Anladığını belirtir bir şekilde kafasını sallarken ben de dolaptan aldığım siyah, çok hafif ispanyol paça olan pantolonumu ve ince, açık yeşil olan crop tarzı gömleğini çıkarmıştım. Elimdekileri Çiçek ablanın bakış acısına getirip; "Nasıl?" Diye sormuştum.

Elini çenesine koyup düşünür gibi yaptıktan sonra "gayet güzel ama..." diyerek yatağın üzerinden kalkıp açık olan dolap kapağından dışarı doğru gelen beyaz çiçekli elbiseyi eline alıp, "bence bunu giymelisin." Demişti. Elindeki elbise dizlerimin hemen hemen 2-3 santim yukarısına geliyordu. Fakat Uraz'ın değiştikten kastının ne olduğunu bilmediğim için elbiseye bek sıcak yanaşmıyordum.

"Olabilirdi ama Uraz değişik bir yer derken ne kadar değişik olduğunu söylemedi. Yani en azından pantolon ve bu üst daha iyi olur diye düşünüyorum."  Diye açıklama yaptığımda Çiçek abla "daha ne duruyorsun o zaman." Diyerek elindeki elbiseyi yerine koyup "aşağıdayım, sende Uraz'ı fazla bekletmeden gel" deyip göz kırparak odadan çıkmıştı. Utanmam normal mi ya!!!

Kısa bir süre içerisinde üzerimi değiştirip, saçlarımı yukarıdan sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonrada hafif bir makyaj yapmıştım. İşim bittikten sonra kol çantamı alıp odadan çıkıp salona gelmiştim. Abim ve Uraz'ın bakışları bana dönerken, Uraz ayağa kalkarken "hazırsan geç olmadan çıkalım." Demişti. Ona kafamı sallayıp "hazırım, çıkabiliriz." Dediğimde kafasını sallamıştı.

Kısa bir süre içerisinde arabaya binip yola çıkmıştık. Uraz'a dönüp, "Nereye gidiyoruz?" Diye sorduğumda iki dakikalık bir süre ses çıkarmadı. İki dakikanın sonunda bakışlarını bana çevirip, "Bilmiyorum ki." Demişti. Şaşkınlıkla tek kaşımı havaya kaldırıp, "Ne demek bilmiyorum," diye konuştuğumda " Gerçekten bilmiyorum." Demişti.  Ardından "Maksat seninle vakit geçirmekti. Nereye gittiğimizin, ne yaptığımızın bir önemi yok. Senle olsun yeter...." utanarak bakışlarımı pencereden dışarı çevirdiğimde "Utanasın diye söylemedim." Demişti. Bu konuşmanın acil değişmesi gerekiyordu. Yoksa bu sakat kalp bunu kaldırmayacaktı...

"Aç mısın?" Diye ortaya bir soru attığımda gülerek "Bunu benim sormam gerekiyor," demişti. "Her şeyi olması gerektiği gibi yaparsak diğerlerinden ne farkımız kalır orman gözlü..." diye dilime ket vurmadan kalbimden geçenleri söylerken hiçte pişman değildim.

"Haklısın," deyip ardından ekledi. "Sanırım Kurt gibi açım!" Dediğine gülmüştüm. "Yalnız olmadığıma sevindim." Diyerek kolumdaki saatte baktım. 4 buçuğa geliyordu. Tam zamanı olduğunu görünce Uraz'a dönerek "Necip ustaya ne dersin?" Diye sorduğumda "Allah derim!" Diyerek karşılık vermişti. Bende gülerek "O zaman istikamet Necip usta!" Dediğimde gülerek kafasını sallamıştı. Gülüşünü yediğim, ne güzel gülüyordu!

Kısa bir süre içerisinde sahil kenarındaki seyyar arabanın hemen yanına Uraz kendi arabasını park ettikten sonra hızla arabadan inmiştik. Fazla kalabalık olmadığını görünce ilk Necip amcanın yanına uğramak için arabanın yan tarafına geçmiştik. Elindeki gazeteyi okuyan Necip amca görüş alanımıza girince " Yine enfes kokutmuşsun buraları usta!"  Diye seslenen Uraz'la, Necip usta direk bakışlarını okuduğu gazeteden çekip bize çevirmişti. Gülerek ayağa kalkıp "Benim işim bu evlât, biliyorsun." Derken Uraz'a sarılmıştı.

"Nerelerdesiniz siz bakayım? Ne zamandır gelmiyorsunuz hiç yanıma!" Derken Uraz'dan ayrılıp bana sarılmıştı. " Onca olaydan sonra anca fırsat bulduk Necip amca. Kusurumuza bakma." Dediğimde beni kolunun altına  alıp "sözüm sana değil kızım. Kıyamam sana ben bilirsin beni. Sözüm bu yanındaki sıpaya" Dediğinde ben gülerken "Aşk olsun usta!" Diye Uraz çıkışmıştı. Necip usta onu da diğer kolunun altına alırken bizi masalardan birine oturtmuştu.

"Her zamankinden mi?" Diye soran Necip amcayı ikimizde onaylarken o da yanında çalışan bizden hemen hemen 4 yaş küçük olan Furkan'ı çağırmıştı. Furkan yanımıza geldiğinde kısa bir sauber içerisinde girdikten si da siparişleri alıp gitmişti. 2 sene önce ailesini trafik kazasında kaybetmişti Furkan... hiç bir akrabası ona sahip çıkmayınca devlet korumasına alınmıştı. Bir gün şans eseri Necip amca ile karşılaştıktan sonra Necip amca onu yanına almış.

Bizde buraya gele gide alışmıştık birbirimize. Elimizden geldiğince hepimiz yardım ediyorsun kendisine.

"Ee anlatın bakalım çocuklar, neler yaptınız?"diye soran Necip amca ile bakışlarım Uraz'ı bulmuştu. Bana hafif bir şekilde tebessüm ederken ondan aldığım güçle Necip amcaya dönüp, "Amca, bugün bir şey oldu..." demiştim. Kaşları çatışan Necip usta endişeli bir ses ile "güzel haberdir inşallah kızım?" Diye sorunca beklemeden "bugün mahkeme vardı." Dedim. İlk başta anlamamış olacak ki bir süre yüzüme baktıktan sonra irice açtığı gözleriyle beraber " Hadi canım!" Demişti. Onun tepkisi ile gözlerim bugün saymayı unutacağım kadar dolmalarına bir yenisini daha eklemişti. Necip amca yanıma gelip sarıldığında başımı omzuna gömüp tıpkı babama sarılıyormuşcasına hıçkırarak ağlamıştım. Saçlarımın üzerinde elini hissederken kulağımada "Şükürler olsun kızım. Sen o kadar güçlüsün ki bunu da atlattın. O şerefsiz adına ben kendimden utanıyordum. Adalet er ya da geç yerini buldu." Derken cevap vermemiştim.

Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemediğimi anlayan Necip usta, konuyu hemen drğiştirmişti. Gülerek 1 saatlik sohbet sonunda Uraz ile beraber Necip ustayla vedalastiktan sonra arabaya binmiştik. Yolda giderken Uraz'ın sesiyle onu dinlemeye koyulmuştum. "Şimdibne yapmak istersiniz Kumru hanım?" Sorusuna gülerek, "Bilemedim ki, ne yapalım Uraz bey?" Biraz düşünür gubi yaptıktan sonra "Sinamaya ne dersin?" Diye sormuştu.

Aslında güzel olabilirdi. Ama daha değişik şeyler yaparak vakit gecirmeliydik bence. Bu düşünceme dayanarak, "Güzel olurdu ama..." derken ufak bir sessizliğe bürünürken ne yapaliruz diye ďüşünmeye başlamıştım. "Ama?" Uraz'ın sesiyle aynı anda aklıma mukemmel bir fikir gelmişti. "Bence sinemayı daha sonra yaparız. Benim harika bir fikrim var!" Dediğimde tek kaşını kaldırarak, " Neymiş o harika fikir?" Diye sorduğunda "Çek arabayı kenara!" Aniden söylediğim şeye "Anlamadım?" Demişti. "Korkma seni dövüp arabadan atmayacağım, sadece ben kullanacağım arabayı." Dediğimde "Dövebilirsin sorun yok!" Diye karşılık verirken ayni zamanda da arabayı kenarda durdurmuştu. Hızla yer değiştirdikten sonra arabayı çalıştırıp, yönünü ters istikâmete doğru çevirmiştim.

"Hala nereye gideceğimizi söylemedin Kumru kuşu?" Soru soran sesine karşılık, "değişik ama güzel bir yere." Diye cevap vermiştim. "Bugünde fazla değişik bir gün oldu!" Derken sabahki konuşmamıza vurgu yaptığını anlamıştım. "Değişik olmak, sıradan olmaktan iyidir Orman gözlü..."

~~~

"Taş çalıyorsun Uraz!" Diye çıkıştığımda o da elindeki taşı ıstakaya dizerken "bizde yamuk olmaz Kumru reis!" Demişti.

Sıra bana gelince oyundaki eşim olan Ali amcaya kısa bir bakış attığımda onunda bana 'rahat ol' bakışı attığını görmüştüm.

"Gerçi karşında bu kadar iyi okey oyuncusu varken istersen ters takla aç yinede yenemezsin beni Uraz kaptan!" Deyip göz kırpmıştım. O da yüzündeki gülümseme ile bana karşılık verdiğinde  Mesut amca, yani Uraz'ın oyun eşi hamlesini yapıp sırayı bana devretmişti. "Uraz kaptan?" Dedim. Istakamı kontrol derken "Buyur Kumru reis?" Demişti o da, "Biz neyin iddasına girmiştik?" Diye soru yönelttiğimde, "oyun sonu karar veririz demiştik." Diye söylediğinde hafifçe gülüp ıstakamı devirirken "ondan sordum ya kaptan!" Diye son hamlemide yaparken şaşkınlıkla bana bakakalmıştı. " Ne çabuk ya!" Diye mızmızlanırken "ağlayacaksan bir daha oynamayalım!" Dediğimde, Ali amca elini omzuma atıp "helal olsun aslan kızım, nasılda devirdin koca oğlanı." Gülerek "sağ olasın Ali amcam, seninle beraber devirdik bu ikiliyi." Dediğimde gülmüştü.

"Neyse bize müsade amcalar, malûm Kumru reise yenildik, cezamızı çekeceğiz." Dediğinde "Bir el daha atabiliriz istersen kaptan?" Diye teklif sunduğumda kaşlarını çatarak "bugünlük bu kadar yenilgi yeter, başka sefere artık."Dediğinde gülerek ayağa kalkıp " Ee alalım müsaadenizi o zaman ne de olsa daha ceza belirlenecek" dediğimde " Müsade sizin kızım, yine bekleriz. Yenecek daha çok insan var burada." Değinde gülmüştüm. "Her zaman amcam."

Vedalaştıktan sonra arabanın önüne geldiğimizde elimi mikrofon tutuyormuş gibi yaparak Uraz'a doğru uzatıp, "yenildiniz Uraz bey, Bu konu hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?" Diye soru yönelttiğimde, bana doğru adım atarak aramızda bir adımlık mesafe bırakırken heyecanlandığımı hissetmiştim. Kalp atışlarım haddinden fazla atarken güçlükle yutkunmuştum.

" Benim tek yenilgim sana Kumru..."

Ha? Durun beynim yandı! Ne diyordu bu deli oğlan?

"Ben hayatımda ilk defa yenildim Kumru kuşu. Ama işin asıl tuhaf yanı...
Karşımda senin olman ise, benim en güzel yenilgilerimin sebebi."

__________________________

Bölümün daha sonuna geldik.

Nasıl buldunuz bölümü?

Biraz değişik, biraz komik, duygusal, bir tıkta uzun bir bölümdü.

En sevdiğiniz sahne hangisiydi?

İdda meselesine ne diyorsunuz?

Ya da Uraz'ın tek yenilgisine?😉😄

Siz bunları okurken ben size yavaştan veda edeyim.

Oy ve yorum yapmayı sakın unutmayınnn!

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere, biricik okurlarım.

Hoşça kalın, sağlıkla kalın.♡♡

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

354K 23.3K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
KARMAŞIK ✮⋆˙ tarafından

Genç Kız Edebiyatı

550K 34.9K 12
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı. Babası ve abisi tarafından evin hizmetlisi gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri g...
715K 44.4K 49
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
ÇİÇEK | +18 🐧 tarafından

Genç Kız Edebiyatı

56.1K 1K 10
04052024