Dokunmak Yasak

Por hayaletyazar35

13.5K 1.3K 953

Kitabın eski adı: Minik Kadınım "Ya bana dokunmanı hiçbir zaman istemezsem." diye fısıldadı. Ona bugüne dek d... Más

• prologue •
• karakterler •
1 | Masumiyet & Huzur
2 | Hasta ya da Deli
3 | Dokunmak Yasak
4 | Bana Güzel Bir Şey Söyle
5 | B'alayına Tatil
Instagram Sayfası
6 | Sana Çiçek Alabilir Miyim
7 | Kelebeğin Rüyası
8 | Çünkü ay bugün çok güzel
9 | Sevmek için izin istemek
10 | Mucize Güneş
Yiğit Erdem Parodi
11 | Yıldızlarla Dans
12 | Sana en yakın uzaktan
14 | Yıldızlar, Güneşin Armağanıydı
15 | Monopoly Mağduru
16 | Sessiz Yakarış
17 | Bambaşka Birisi Gibi
18 | Sana İhtiyacım Var

13 | Yeşil Dinozor

237 39 160
Por hayaletyazar35

Hayattaki sürprizler her daim hazır bir şekilde bize ulaşmaz.

Bazen, onun için çabalamamız gerekir.

- Hayalet Yazar

_________________________

Bölüm şarkısı: Waiting for love - Avicii
__________________________

İradenin olduğu yerde güzel türden bir yol vardır
Ve her gecenin sabahı var, büyüleyici
Ve bu hayatta aşk varsa engel yoktur
_________________________

"Ayla... Ben seni zaten uzun bir süredir dokunmadan seviyorum... Beraber çalıştığımızda... Yemek yaptığımızda... Kitap okuduğumuzda... Piyano çaldığımızda... Sana her çiçek aldığımda... Senin hastalığın için geceleri uykuya dalana dek makale okuduğumda... Bisiklet sürdüğümüzde... Parkta piknik yaptığımızda... Seninle gece yürüyüşlerine çıkarak ayı seyrettiğimizde ben seni sevmek için çabaladım... Bu anların hepsinde ben seni sevdim... Senin haberin olmasa da sevdim... Ben, seni sevmenin yüzlerce yolunu daha keşfedebilirim... Senden istediğim tek şey, bunu benden istemen Ayla... Seni sevmemi iste... Bir kez olsun kendini düşünen biri ol ve bana seni bu şekilde sevmemi istediğini söyle... Seni bu halinle sevmemi istediğini söyle... Seni, sana en yakın uzaktan sevmeme izin ver... Ve sana, sende hiçbir sorun olmadığını göstermeme izin ver."

Yiğit ve Ayla'nın, ayın altında yaptıkları konuşmanın ardından üç gün geçmişti. Bunlar, rutine bağlanmış haftaiçi günlerinden farksızdı. Sabahları kalkıyor, beraber kahvaltı yapıyor ve öğle arasına dek çalışma odasında çalışıyorlardı. Öğle arasından sonra Ayla genellikle yorulmuş olduğundan çalışmaya ara veriyor salondaki kanepelerde uyukluyordu. Yine böyle bir günün öğleden sonrasında Yiğit, Ayla'nın odaya gelmediğini görünce onun salonda uyumuş olduğu sonucuna varmış ve salonda çalışmak üzere ekipmanını tek seferde indirmeye çalışırken başına tatsız olaylar gelmişti.

Ayla, duyduğu yüksek sesle irkilerek uyanırken sesin kaynağını bulmak üzere kanepede doğrulmuştu. Yiğit'i merdivenlerin sonunda yerde görünce koşarak yanına ulaştı.

"Yiğit, iyi misin?"

Yiğit ise hararetle, düşürmüş olduğu dizüstü bilgisayarın açılıp açılmadığını kontrol ediyordu. Zira saatlerdir yazdığı kodu bir merdiven taklasına feda edemezdi. Üstelik henüz kodun yanlış satırını bulamamıştı. Bilgisayar, saniyeler sonra açılırken Yiğit yumruk yaptığı elini hava kaldırarak "Evet be!" diye bağırdı.

Bu sırada Ayla onun iyi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Yiğit'in bakışları önce Ayla'ya, ardından onun baktığı yöne, yani bacağına çevrilmişti ki dizinin bir karış altında gördüğü yarayla bir anlığına gözünün karardığını hissetti. Adrenalin nedeniyle ilk etapta bu darbenin acısını tam olarak hissedememişti ama şu an kesinlikle her bir zerresinde hissediyordu. Sakince bir elini ağzına bir elini gözlerine kapattıktan sonra ağzının üzerindeki elini ısırarak bağırmıştı.

"Ya, Yiğit iyi misin? Ambulans çağırayım mı? Annenlere haber vereyim mi?"

Yiğit başını olumsuz anlamda sallarken elini ısırmaya devam ediyordu.

"Yiğit bir şey söyle, kırılmış olabilir mi?"

Yiğit, duyduğu kırılma olasılığıyla gözlerindeki elini korkuyla açarken yarasına bir kez daha bakmıştı. Bu hareketiyle midesindeki öğle yemeği yemek borusuna yükselmiş olsa da neyse ki kemiği hala yerli yerinde duruyordu.

"Ayla galiba bayılacağım. Bayılırsam sakın kork..."

Ayla'nın eli şaşkınlık ve endişe içerisinde ağzına giderken hemen içerdeki telefonuna koştu. Ambulansı aradığında görevliler Ayla'ya birkaç soru sormuş, sonrasında da yüksek ihtimalle kan tuttuğu için bayıldığını söylemiş ve kendine geldiğinde ağrısı devam ediyorsa hastaneye röntgen çekmek üzere gelmesini eklemişlerdi. Ayla evin dört bir yanında Yiğit'i ayıltmak için kolonya ararken havalı olduğunu düşündüğü bir şişeyle geri dönmüştü. Yiğit'in soluyabileceği şekilde etrafa sıkarak ona koklatırken Ayla anında kokunun ağırlığı ile öksürmeye başlamıştı. Çok geçmeden Yiğit yüzü buruşmuş bir şekilde oflayarak gözlerini açtı.

"Öff bu ne koku be! Burnum kopup düştü resmen!"

Ayla utanarak şişeyi yere bırakırken Yiğit'in başını yerden kaldırmasına yardımcı olmaya çalıştı. Yiğit'in gözleri tekrardan yaraya ilişmeden önce, Ayla üzerindeki ceketi çıkararak bacağına sarmıştı.

"İyi misin?"

Yiğit koku sebebiyle öksürmeye devam ederken başıyla onayladı.

"Boğulmazsam iyiyim."

Yiğit'in bakışları, kokunun kaynağı olan şişeye giderken yavaşça eline aldı ve büyük bir sakinlikle sordu.

"Bunu mu sıktın bana?"

"Bu kadar kötü koktuğunu bilmiyordum, özür dilerim."

Yiğit sakin kalmaya çalışırken şişenin altında duran küçük yazıyı Ayla'ya gösterdi. Ayla yazıyı okuyabilmek üzere gözlerini kısarak sesli bir şekilde okurken sonlara doğru duraklamış ve sesi kısılmıştı.

"Hamam böceği, karınca ve örümcek öldürücü..."

Ayla'nın eli şaşkınlık ve pişmanlıkla ağzına giderken Yiğit onu daha fazla utandırmamak için zorlukla da olsa merdiven tırabzanına tutunarak ayağa kalkmış, topallayarak salondaki kanepeye ulaşmıştı. Bacağına bakmamaya çalışıyordu ama bakışları ister istemez aşağı kayacak gibi oluyordu. Ayla çabucak banyodan ilk yardım kitini getirirken kanepenin önünde yere oturmuştu.

"Ağrın çoksa röntgen için gitmeliymişiz." diye mırıldandı.

Yiğit başını olumsuz anlamda sallayarak "Beni kan tutuyor Ayla, hızlı olursan çok mutlu olurum acısı önemli değil." demişti ki dakikalar sonra utanmadan bağırarak "O kadar da hızlı olma acısı biraz önemli." diye söyleniyordu.

"Bitmek üzere, biraz sabret sen de, kocaman adamsın." diye söylenmesine karşılık veren Ayla, yarayı son olarak sarmasının ardından, bu koca bebek için ağrı kesici ve su getirmişti. Dakikalar sonra Yiğit, gözlerini kapatmış bir şekilde kanepede uzanırken "Bir gün yanlışlıkla öleceğim diye ödüm kopuyor." diye mırıldandı.

Ayla kendini tutamayarak gülerken "Öyle söyleme." diyerek sitem etmişti.

Yiğit gözlerini açarak Ayla'ya dönerken "Buldum!" demişti.

"Neyi?"

"Ciddi ciddi buldum! Kodun neden çalışmadığını buldum! Bilgisayarımı getirir misin lütfen?"

Ayla merdivenlerin dibindeki bilgisayarı Yiğit'e getirirken şaşkın bakışlarla onu izliyordu. Yiğit açar açmaz kodun hatalı olduğunu fark ettiği satıra gelerek birkaç düzenleme yapmıştı. Gülerek Ayla'ya döndüğünde "Demek ki düşüp böcek ilacıyla ayıltılmam gerekiyormuş." demişti ki ikisi de uzunca bir süre kahkahalarına engel olamadı.

Günün geri kalanında Ayla diğer kanepede uyurken Yiğit, çalışmalarına uzandığı yerden devam etmişti. Hatta işleri arasında vakit ayırarak YouTube'dan kağıt çiçek yapma videosu da izlemiş, becerebildiği kadar bir şeyler denemişti. Çiçeği Ayla'nın başucuna bırakmadan önce çekmek üzere telefonuna yöneldi.

Bu esnada arkadaşlarıyla olan grup chatinin yıkılmış olduğunu fark etti. En az yetmiş kere etiketlenmişti.

Yiğit: Hakkımda 600 mesajlık ne konuştunuz be

Yiğit: Konuş konuş bitmemiş

Kağan yazıyor

Kağan: Oku mesajları

Yiğit: Ölsem okumam, söyle

Melda yazıyor

Melda: Bu cumartesi buluşalım dedik

Yiğit: Ee, bu durumun benimle bu kadar spesifik ne ilgisi vardı?

Melda yazıyor

Melda: Senin evinde

Yiğit'in bakışları telefondan Ayla'ya giderken hala uyuyor olduğunu görünce tekrardan telefona döndü.

Yiğit: Olmaz

Suat yazıyor

Suat: Niye oğlum?

Suat: Bir kez bile davet etmedin

Suat: Kardeş değil miyiz biz?

Yiğit, Suat'ın duygu sömürüsü karşısında gözlerini devirirken söyleyecek bir bahane düşündü. Ayla'yı zaten yakın zamanda mezun buluşmasına götürerek sınırlarını zorlamıştı. Üstelik bu ekip en yakın çevresiydi. Buraya gelirlerse her şeyi didik didik kontrol eder, bir an bile utanmazlardı. Aklına, Kağan ve Suat'ın evine son geldiklerinde komodinini kasıtlı olarak ekstra küçük boy prezervatifle doldurdukları gelince bu adamların konu eşek şakası olunca yaşlarından da utanmadıkları sonucuna bir kez daha vardı. Ayla'yla olan formalite evliliğinden kimsenin haberi yoktu ve olmasını istemiyordu.

Yiğit: Evli bir adamım ben artık

Yiğit: Zırt pırt çağıramam sizi

Yiğit: Evimin bir hanımı var :)

Suat yazıyor

Melda yazıyor

Kağan yazıyor

Suat: Oğlum hiç yakışmıyor ağzına hanım falan be

Melda: Yalvarırım bir daha hanımım deme, Kağan'a da kötü örnek oluyorsun

Kağan: Yiğit sen konuşma abi

Yiğit: Tamam be

Yiğit: Sorarım hanımıma, sizi haberdar ederim :)

Suat yazıyor

Melda yazıyor

Kağan yazıyor

Yiğit: Ben bile tetiklendim lan, bir daha hanım kelimesi yok

Son mesaj neyse ki herkesi durdurmuştu. Yiğit gülerek telefonu kenara bırakmıştı ki Ayla'yı görünce gülümsemesi yüzünden yavaşça silindi. Bu sefer kabul etmiyorum diyebilirdi ve Yiğit, onun sonuna kadar haklı olduğunu düşünürdü. Ayağa kalkınca ilk başta sendelese de Ayla'nın karşısına geçti ve ellerini arkasında birleştirerek yaramazlık yapmış bir çocuk edasıyla fısıldadı.

"Ayla, Ayla bir şey soracağım."

Ayla gözlerini aralayarak Yiğit'e bakarken kanepede doğruldu. Bu sırada kağıt çiçekleri görmüş, gülümsemişti.

"Bir şey mi oldu?"

"Müsait misin?"

Saniyeler öncesinde uyuyor olan Ayla, Yiğit'in bu saçma sorusuna başıyla onaylayarak daha saçma bir cevap vermiş oldu.

"Ne oldu?"

"Sana bir şey soracağım da, bir izin isteyeceğim."

Ayla, Yiğit'in vazo kırmış küçük bir çocuk gibi olan davranışlarından şüphelenmeye başlamıştı.

"Ne oldu Yiğit?"

"Birkaç arkadaşım cumartesi günü bize gelmek istiyor."

Yiğit üç parmağını kaldırırken "Birkaç derken üç tane." diye ekledi.

(anlık olarak Yiğit)

Hemen ardından devam etti.

"Ben de, artık evli bir adamım, Ayla ile planımız var mıydı diye sorarım dedim. Yani kabul etmek zorunda değiliz. Ben sadece sana ortada böyle bir fikir olduğunu söylüyorum."

Ayla tek kaşını kaldırırken "Yiğit, sen benden çekiniyor musun? Burası senin evin." diye mırıldandı. Yiğit gözlerini devirirken onu "Bizim evimiz." diye düzeltti.

"Peki, arkadaşların bizim evimize gelebilir Yiğit, ben de onlarla yakından tanışmayı çok isterim."

Yiğit sorgulayıcı bakışlarla gözlerini kısarken "Şaka yapıyorsun." dedi. Emin olmak istiyordu.

"Gayet ciddiyim."

"O zaman haber veriyoru-"

"Sadece... O gelecek mi?"

Yiğit, Ayla'nın kimden bahsediyor olabileceğini düşünürken "Kim?" diye sordu.

"O işte, adını unuttum. Eski... Sevgilin."

"Ya ben de bir şey sandım. Hayır tabii ki, sadece benim ekip olacak. Kağan, Melda, Suat. Zaten tanısan çok seversin çocukları. Kağan ve Melda evli, Suat sap. Yani bekar, sap da demeyeyim çocuğa şimdi. Hem, seni rahatsız ederlerse bana söylersin ben hemen onları uyarırım."

Ayla gülümseyerek Yiğit'in heyecanına ortak olmaya çalışırken Yiğit telefonuna koşarken sakat olmayan diğer ayağını da sehpaya çarpmıştı. Neyse ki bu sefer yere değil de kanepeye düşmüştü.

&&&

"Aa, Yiğit baksana. Tıpkı sana benziyor, yemyeşil."

Cumartesi günü için akşama doğru alışverişe çıkmışlardı. Ayla, saklama kaplarının üzerine nereden geldiği belirsiz olan yeşil bir peluş dinozoru Yiğit'e işaret ediyordu. Yiğit dinozoru eline alırken "Çok kibarsın canım ya, sevgilisini dinozora benzetmeyen de ne bileyim." diye söyleniyordu ki oyuncağı market arabasına eklemişti.

"Aa, alıyor muyuz?"

Yiğit oldukça normal bir şeymiş gibi "Bana benzettiğine göre burada bırakamayız, artık geceleri benim yerime sarılır uyursun." demişti ki Ayla gülerek "Saçmalama, biri görürse rezil oluruz." diye hayıflandı.

"Millet de sürekli senin zihninde bizim evimizde anlamadım ki. Evimize istediğimiz şeyi alırız, düşünme sen bunları. Sen bana sırada ne lazım onu söyle."

Ayla, telefondaki notlardan listeyi geri açarken "Büyük bir cam... Demişiz." diye mırıldandı.

"Büyük bir cam ne ya? Başka bir şey eklememiş miyiz?"

Ayla başını olumsuz anlamda sallarken Yiğit, zihninin derinliklerinde ikisinde de bugün artış göstermiş olan dikkat dağınıklığının sebebinin böcek ilacı olup olmadığını sorguluyordu.

"Büyük bir cam kap herhalde, ne olabilir ki başka?"

Ayla "Sürahi de olabilir." diye mırıldandı.

Sürahi fikri Yiğit'e de mantıklı gelmişti. İçecek bir şeyler de yapmak istediğini hatırlıyor gibiydi ama kesinlikle net olan hiçbir şey yoktu.

"Yapacaklarımızın listesi nerde?"

Ayla dudaklarını büzerken üzülerek "Onu dijitale geçirmeye üşendiğini ve zaten unutmayacağını söyledin. Kağıt, salondaki sehpada kaldı." dedi.

"Naneyi yedik desene... Hah, nane diyince aklıma geldi! Cool lime da yapacaktık. Ona büyük, güzel bir sürahi alırken kokteyl bardağı da alalım."

"İyi de bizim 12'li kokteyl bardağı setimiz var."

Yiğit bakışlarını kaçırırken "Artık 2 tane var." diye mırıldandı.

"Ne? Nasıl?"

Yiğit'in eli ensesine giderken "Küçük bir kaza oldu geçenlerde." dedi.

"10 bardak kırılacak ne kazası oldu Yiğit?"

Yiğit, suç asla kendisinde değilmiş gibi bir ifadeyle elini kendini savunma amaçlı göğsüne götürürken "Kapüşonum dolap kapağına takılınca biraz hızlı çektim. Sonra yok yere raf komple düştü." demişti ki Ayla hayretle sordu.

"Ben nasıl duymadım ve sen onu nasıl taktın geri yerine?"

Yiğit, Ayla'ya alınmış bir ifadeyle yanıtladı.

"Duştaydın. Bir de iki tornavida çevirecek kadar adamız yani. İki kere bayıldık diye onurumu zedeleme sen de."

Ayla gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Yiğit'in gülmesiyle o da gülmeye başlamıştı. İlerleyen dakikalarda alışveriş listesindeki tek sıkıntılı maddenin büyük bir cam olmadığını fark ettiler. Zira liste, oldukça sıkıntılı bir seri katil listesi gibi duruyordu.

Kesmek için dönerli bıçak (Neyi kesmek için olduğu belirtilmemişti, pizza olduğunu umdular.)

İnsan taşıyacak kadar bayağı kalın bir ip (Yanına en az 3 metre diye not düşülmüştü. Yiğit bu maddenin nedenini çözemeyince sildirmeye karar vermişti.)

Küvet için buz kalıbı (Neyse ki buradaki küvetin hikayesini hatırlayarak direkt içeceklerin kovada serin kalması için buz kalıbı almışlardı.)

Koli bandı (Yanına sarı diye not düşülmüştü. Alma amaçlarını asla hatırlamayarak sepete iki de koli bandı eklemişlerdi.)

Bir top kumaş (Yalnızca beyaz renk kaldığı için mecburen 12 metre kadar beyaz kumaş almışlardı. Yiğit'in bahçede planları olduğunu hatırladılar ama planın ne olduğunu hatırlamadılar.)

Siyah, jumbo boy çöp poşeti (Ne yazık ki çöp torbaları da bitmişti.)

Yiğit, bu seri katil ürünlerini tek tek kasiyere uzatırken Arya başka bir kasadan yiyecekleri geçiriyordu. Kasiyerin sorgulayıcı bakışlarından kaçınmaya çalışarak kasa arkası ürünlere yönelmişti. Tüm dikkatini kasiyerden kaçabilmek adına prezervatiflere yönelttiğini fark ettiğinde geri dönmek için çok geçti ki, kadın kasiyer elini prezervatiflerin üzerine götürerek malum soruyu sordu.

"Boyut nedir?"

Yiğit şaşkınlıkla "Boyutu yok." demişti ki kadının kaşlarını çatmasıyla hatasını fark ederek gözlerini kocaman açtı.

"Yani boyutu var tabii ki. Şey... İhtiyacım yok, sağ olun."

Kadın, Yiğit'e onaylamayan bakışlar gönderirken "Nakit mi kartı mı?" sorusunu daha çok, partnerin hamile kaldığında görürüm ben senin ihtiyacını, der gibi sormuştu.

"Kart."

Kadın elini kartı almak için uzatırken Yiğit "Temassız ödeyeceğim." diye mırıldanmıştı. Kasiyer kadın, Yiğit'e dünyanın en cahil insanıyla zorla sohbete tutulmuş gibi bakarken "Temassız özellikli kartların temassız işlem üst limiti her bir ödeme için 750 TL'dir." dedi.

Yiğit bu bilgiyi henüz hatırlarken "Pardon." diye mırıldandı. Kartı uzatarak eşyaları paketlerken görmüş olduğu 5 litrelik ayçiçek yağıyla "Hanımefendi bu benim ürünüm değildi ama." demişti ki yaklaşık beş saniye içerisinde bunu söylediğinde pişman olmuştu. Kadın sıkıntılı nefesler alıp verirken söylenmeye başlamıştı.

"Yani siz de daha önce fark etseydiniz eğer şu an bu kadar- Mehmet Bey anahtar!- insan sıra beklemezdi- Mehmet Bey!- anlatabiliyor muyum?"

Yiğit, arkasında birikmiş olan kuyruğa baktığında yalnızca öfkeli gözlerle karşılaşmıştı. 5 litrelik yağı da poşetleyerek "Tamam bunu da alıyorum." demişti ki kasiyer saniyesinde "İyi akşamlar, yine bekleriz. Sıradan alayım!" diye bağırdı.

Yiğit çatık kaşlarla hep delilerin kendisini bulduğunu mırıldanırken onu bir süredir arabanın önünde bekleyen Ayla'nın yanına gelmişti. Eşyaları bagaja yerleştirirken Ayla'nın "Bu yağı neden aldık?" diye sormasıyla Yiğit "Güreş yaparız dedim." diye homurdanmıştı. Ayla, üzerine gitmemeye karar vererek yağı da bagaja yerleştirdi. Belli ki kasada tatsız olaylar olmuştu.

Eve dönüş yolunda hava kararmıştı. Ayla, farkında dâhi olmadan Yiğit'i seyrederken Yiğit sırıtarak "Araba kullanırken çok karizmatik olduğumu biliyorum." dedi.

Ayla gülümseyerek "Sence ben de öğrenebilir miyim?" diye sordu. Yiğit, şimdiden bu fikre bayılmıştı. Kesinlikle Ayla araba kullanmayı öğrenmeli ve ehliyet almalıydı.

"Tabii ki öğrenebilirsin. Hatta ben sana en iyi hocayı tutarım. Seninle bir sürü-"

Alınan ani frenle ikisi de aracın içerisinde sarsılırken Yiğit hızla kemerini açarak arabadan inmişti. Ayla endişeyle Yiğit'i izlerken onun yere eğildiğini ve yerden küçük bir cisim aldığını gördü. Sonrasında Yiğit çevrede birkaç tur atmış, telefon ışığıyla görebildiği kadar yerleri incelemişti. Sonunda geri döndüğünde Ayla onun ellerindeki küçük kedi yavrusunu fark etti.

"Ayla lütfen sahiplenelim. Baksana titriyor, çok küçük daha. İyice baktım, annesi de kardeşi de yok. Lütfen alalım. Bu bir işaret olmalı hem baksana nerdeyse eziyorduk bu küçük bebeği."

Ayla kollarını kediye uzatarak onu nazikçe kucağına alırken hem ona zarar verecek olmaktan endişeli hem de bebeğini kucağına alacak olan bir anne kadar heyecanlıydı. Başıyla onaylarken "Bizimle gelsin." diye mırıldandı.

Eve gelmeden yol üstünde bir başka marketten kedi için öncelikle malzemeleri alırken Yiğit "Yarın da ilk iş veterinere götürürüz." diyordu. Ayla, Yiğit'in cüssesiyle zıt duran ve özellikle onun kucağında titremesi durmuş ve huzurlu bir uykuya dalmış olan kedi yavrusuyla "Yarın arkadaşların için hazırlık yapacağız daha." demişti ki, Yiğit bir an bile düşünmeden yanıtladı.

"Onlar arkadaş, kucağımdaki ise aileden. Hem bu bebek daha, bizim bebeğimiz."

&&&

Selamlar

Kesemediğim için diğerlerine oranla bayağı uzun bir bölüm oldu. Umarım beğenilmiştir. Merakta kalmamanız için mini spoilerları Yiğit'in Instagram hesabında paylaşmıştık. Takip etmediyseniz henüz koşun, hesabı özel hesap yaptım, istek atarsanız kabul ederiz.

Yiğit ve Ayla'nın arasını özenle, adım adım örüyorum. Bu esnada gündelik hayatları umuyorum ki sizleri sıkmıyordur zira benim çok hoşuma gidiyor.❤️

Gelecek bölüm tahmininiz üzere arkadaş ekibi geliyor. Bakalım bu beşliyi (👩🏻‍❤️‍👨🏻👩🏻‍❤️‍👨🏻🤷🏻) neler bekliyor.

Aa pardon, altılı (👩🏻‍❤️‍👨🏻👩🏻‍❤️‍👨🏻🤷🏻😺) diyelim biz ona. Bebeğimizi unutmayalım. Biliyorsunuz, artık bir bebeğimiz var.

Kedilere bayılıyorum ve bu kitaba bir kedi istek değil ihtiyaçtı hahahshshs
Kedi türü belirtmeyeceğim ki herkes favori kedisini düşünsün, görseller farklı türlere ait olabilir.

Bölümler arası süreyi maksimum bir hafta tutmaya çalışıyorum. Bunu merak edenlere belirtmek istedim.

Seviliyorsunuz ve öpüldünüz

Yorumlarda buluşalım, Yiğit'le geleceğiz yorumlara, artık Wattpad hesabı da var biliyorsunuz 🤷🏻💐

Oy vermeyi unutmayın 🤍

🦕🦕🦕


Seguir leyendo

También te gustarán

7.1M 411K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
2M 119K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
350K 22.6K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...