DELİ GELİYORUM DEMEZ!! °Yarı...

By morinocta

2.9M 140K 26.4K

Uykusunu her şeyden önde tutan bir kızın evinin yanında yeni bina çalışması yapılır ve kızı uykusundan alıkoy... More

1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37. (Part 1)
38. (Part 2)
39.
40.
!ÖNEMLİ DUYURU!
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM I

26.

57.9K 2.8K 313
By morinocta

Bölüm sana melisaqeen

𖥸𖥸

SAFİR TUNA ARSLANOĞLU

Kavga ettikleri gece:

Simay ile olan kavgamızdan sonra çekip gitmişti. Haklıydı fakat kendime engel olamamıştım. Sinirlerim bozulmuştu. Ona benden başkasının yaklaşmasına sinir olmuşrum. Bu kişi kardeşim olsa bile.

Evet, ona böyle bir şey demeye hakkım yoktu ama kalpti bu. Sevdiğini kıskanıyordu. Şimdi kendimi nasıl affettirecektim? Yapmadan önce düşünecektin. Dedi kafamdaki ses. Ona hak verdim. Çünkü sonuna kadar haklıydı.

Mekanın kapısına gittiğimde biraz önce Parla'nın kendini düşmanım ilan ettiği adamla konuştuğumu gördüm. Hem bana yalakalık yapıp hemde düşmanım diyebileceğim adamla -bunu bilmesine rağmen - nasıl oturup yemek yeyip eğlenebiliyordu?

Artık ona da bunu çok görmüyordum.

YN: Simay'a yapılan muamele aslında Parla...

Simay'ın arabasının dibindeki arabaya tekmeler savurup küfür etmesini dinledim bir süre. Sonra daha önce burada hiç görmediğim bir adam gelip arabayı çekmeden önce bir şeyler söyledi. Bu uzaklıktan duyamıyordum ve adamın sırtı dönüktü. Simay'ın dudağını okuyabiliyordum gördüğüm kadarıyla.

Özür dileyip oradan ayrıldı adam. Simay arabaya binene kadar çıkmadım oradan. Bir süre çıkmadı. Bir kaç adım öne çıktım tam bir şey mi oldu diye bakacakken arabayı çalıştırdı. Camı filimli olsa da bana baktığını hissettim. Ardından sinirini arabadan çıkarmak ister gibi gaza köklendi.

O gittikten sonra bende arabama binip gideceğim yere gazladım. Kafam bulanık olduğunda deniz kenarındaki balıkçıya gidiyordum. Maksat balık yemek değildi. Ramiz dayı ile sohbet edip kafa boşaltmaktı.

Ramiz dayının yanına geldiğimde mangala attığı balıkları çevirdiğini gördüm. İçeriye girip arkasındaki sandalyenin birini çekip oturdum. Kafasını bana çevirmeden geldiğimi anlamıştı. "Hoş geldin deli oğlan." Dedi her zamanki babacan tavrı ile.

"Hoşbuldum dayı." Dedim. Sesimdeki tınıdan bir şeyler olduğunu anlamıştı. Gözlerini çevirip saniyeliğine bana bakıp ardından tekrar balıklara döndü. "Hayırdır? Neyin var?"

"Biraz önce suçu olmayan birini kırdım."

İki balığı yan yana çevirip piştiğini anlayınca indirip tepsiye koydu. Yerine yenilerini dizdi. "Bu birisi senin için ne kadar önemli?"

Bir süre cevap vermedim. Simay benim için ne kadar değerliydi? Evet, ilgimi çektiği doğruydu. Güzel bir kızdı. Fakat ilerisi var mıydı? Galiba vardı...

"Çok" diye cevapladım dakikalar sonra. "Bunu yeni fark ettim."

Mangal maşasını tuttuğu elini dizine yasladı. Bana dönüp, "bak evlat. Eğer bir kalbi kırdıysan ve o kırığın enkazı altında kaldıysan vay haline. Yaptığın yanlışın büyüklüğünü geçtim o kişi sana ne kadar değer veriyorsa en ufak bir hakaretinde bile kalbi paramparça olur. Bunu düşünerek hareket et. " Dedi. Yanmasın diye balıkları çevirmeye devam etti. Yaptığım yanlış büyüktü. Hemde çok... Ama Simay'daki yerim ne kadar büyüktü? İşte bunu bilmiyordum.

"O kişideki yerimi bilmiyorum dayı ama o kişinin bendeki yeri büyük."

Güldü. "Kopan çiçekler kurumadan yetişmelisin, oğul. Eğer kopan çiçek solarsa yerine yenisini de getiremezsin, o çiçeği de geri getiremezsin. Fakat çiçek kurumadan yetişip de onu suya koyarsan, filizlendiğinde onu tekrar toprağa ektiğinde işte o zaman onu kurtarmış olursun. Tek onu değil kendini de kurtarırsın."

"Gidip çok geç olmadan Simay'dan özür dilemem gerekiyor..." Kendi kendime düşündüm. Bir anda oturduğum yerden kalkıp Ramiz dayıya baktım. "Sağol dayı." Dediğimde gülümseyip başını salladı.

"Sana zahmet giderken benim kara oğlanı da buraya yollasana." Dedi. Güldüm. "Tamam."

Mekanın mutfağına geçtim. Yatağında yatan siyah kediyi kucaklayıp mutfaktan çıktım. Başını sevip yere indirdim. Kediler güzel hayvanlardır.

Onu uyandırmış olmamın verdiği huysuzlukla kafasını elimden çekti. Sinirlense de asla tırmıklamıyordu. Onu bulduğumuzda açlıktan ve yaralarından ölmek üzere olan bir kediden fazlası değildi. Fakat şimdi Ramiz dayının kara oğlanı, benim arada eğlendiğim o güzel kediydi. Son kez simsiyah tüylerini sevip onu yere bıraktım.

Balığın kokusunu almış olacak ki direkt Ramiz dayının yanına koşturdu. Mekandan çıkıp Simay'ın yanına sürdüm. Tartışmamızın üstünden iki buçuk saat geçmişti. Uyumuş olmalıydı.

İçimdeki dürtüye engel olamayıp mesaj attım.

Siz: Simay. Çok özür dilerim. Ben öyle bir şey söylemek istemedim. Galiba seni seviyorum ve kıskandığım için böyle bir tepki verdim. Affet...

Geldiğimde arabasının burada olmasına sevinmiştim. Arabayı park edip koştura koştura eve çıktım. Esra'ya verip sonrasında geri aldığım yedek anahtarı sessizce kapının anahtarlığına soktum. Yavaşça çevirirken ses çıkmamasına özen gösteriyordum. Sessizce açabildiğimde ayakkabılarımı çıkarıp kenarıya koydum. Titizlik hassas noktamdı.

Önce oturma odasına baktım. Orada yoktu. Yatak odasında olmalıydı. Yaptığımın ne kadar ayıp ve kabul edilemez olduğunu bilsem de onu öyle bırakmaya içim el vermezdi. Ya kıyafetleri falan uygunsuzsa? Ya rahatsız olursa? Diye düşünmeden edemiyordum.

Sonunda içimdeki seytana yenik düşüp yavaşça yatak odasına ilerledim. Uyanırsa beni şuracıkta öldürebilirdi. Yatak odasının açık kapısından içeriye baktım. Karanlıkta içerisi pek gözükmüyordu. Lambadere dokunduğumda odaya turuncu, loş bir ışık yayıldı.

Yatağın üzerinde cenin pozisyonunda, kıyafetleri aynı yatan Simay'ı görmemle kaşlarım çatıldı. İçimde bir şeyler cız etti. Onu bu hale ben getirmiştim. Kendimi tokatlamak istesem de sonraya ertledim. Simay'ın yanına ilerleyip yatağın köşesine oturdum.

Elimi korkarak omzuna koyduğumda değişik mırıltılar çıkardı. Elim istemsizce sırtına gitti. Boydan boya olan sırt dekoltesi yüzünden sırtı buz gibiydi. Elimi yavaşça sürtüp ısınması için yardımcı oldum ama ne fayda? Hala buz gibiydi.

Üzerini kim değiştirecekti?

Ben yapsam desem, yapamazdım. Hem kendi iyiliğim için hem onun iyiliği için.

Elim, bu sefer yüzünü kaplayan sarı saçlarına gitti. Alnına yapışan saçları çektiğimde teninin sıcaklığı elimi yaktı. Ateşi vardı? Telaşla oturduğum yerden kalkıp mutfağa gittim. Annemden öğrendiğim gibi bir kaba su doldurup içine çekmecedeki havlulardan ikisini koydum.

Tekrardan yatak odasına gidip havlunun birisinin suyunu sıktım. Yan yatan bedenini kolumla destekleyerek düz yatırdım. Kendi mendine mırıldanıyordu.

Havluyu alnına koyduğumda bedeninden bir titreme geçti. Sakinleşmesi için elimi yanaklarına koydum. Saniyeler sonra duruldu.

Üstünü değiştiremeyeceğim konusunda karara vardığımda Esra'yı çağırmaya karar verdim. Bir hareketlenme olduğunda oraya baktım. Simay gözlerini açmaya çalışıyordu. Alnındaki ısınan havluyu çekip diğerini koydum. Tek gözünü açtığında etrafı görmeyecek kadar karanlıktı.

Kolunu kaldırıp havluyu çekeceğinde hemen elini tuttum. "Şşt. Elleme, sadece yat ve biraz dinlen. Ateşin var." Deyip ardından dayanamadım ve saçlarından öptüm. Kokusu bana hayat veriyordu sanki.

Aklıma attığım mesaj geldiğinde onu silmem gerektiğini düşündüm. Zaten bir anlık dürtüyle atmıştım. Uyandığında görmemesi daha iyi olurdu. Önce kendi telefonumdan 'herkesten sil' e bastım. Sıra ondan da silmedeydi.

Telefonunun kilidi vardı ama parmak izi sensörüne önce baş parmağını okuttum. Kabul etmedi sonra işaret parmağını denedim açıldı. Hiç bir şeye girmeyip sadece kendi mesajıma durum çubuğundan tıkladım.

Beni 'paragöz CEO' diye kaydetmişti. İyi ama ben paragöz değildim ki! Buna takılmaktan vazgeçip 'bu mesaj silindi' mesajını da sildim. Ardından telefonu aldığım yere geri koydum.

Simay'ın tekrardan uykuya daldığını fark ettiğimde kalkıp dış kapıya yöneldim. Gidip bir kaç ilaç almalıydım. Arabaya binip bir nöbetçi eczane buldum. Bir kaç ağrı kesici ve soğuk algınlığı için ilaç alıp eczaneden çıktım. Şimdi annemi arayıp sorabilirdim.

Saat gece 2.29'du. Annem uyuyor olabilirdi. Ama aramam gerekiyordu. Çaldı çaldı ama açan olmadı. Tekrardan aradığımda üçüncü çalışta açıldı. "Alo?" Dedi annemin uykulu sesi.

"Annem, uyandırdım kusura bakma."

"Ne kusuru oğlum. Ne oldu gece gece?" Diye sordu gitgide endişelenen sesiyle. Onu telaşlandırmamak için, "yok bir şey annem, sakin ol. Sadece soğuk algınlığında bize içirdiğin o seyleri soracaktım. Nerede bulabilirim?"

"Kim hasta? Telaslandırma oğlum beni." Bir kez daha sakin olmasını söyleyip bitki çaylarını öğrendim.

"Ihlamur alabilirsin, evde varsa nane limon kaynatabilirsin."

YN: yabancı kadına da nane limon, ıhlamur öğretmedim demem nwksjwk

"Tamam annem. Sağol. İyi uykular." Deyip telefonu kapattım. Sıra ıhlamur ve nane limon almadaydı. Nereden bulacaktım şimdi onları?

Gece gece neredeyse 6 manav gezmiştim ve sonuncusunda bulabilmiştim. Simay uyanmış mı diye düşünmeden de edemiyordum. Aldıklarımın parasını ödeyip koşa koşa arabaya vardım. Son gaz eve geldigimde yine koşa koşa eve çıktım. Simay'ın yanındaki kabı ve havluları alıp mutfağa götürdüm.

Telefonumu bulup Sertuğ'u aradım. Uyuyordu muhtemelen. İki kere aradım fakat açmadı. Tam yeniden arıyordum ki Sertuğ benden önce davrandı. "Ne var amına koyayım gecenin köründe? Bir uyutmadın adamı!"

Sinirine hak verdim ama ona belli etmedim. Simay uykusundan daha değerliydi. "Caz yapma kardeşim. Bana sevgilinin numarasını at."  Yanlış anlaşılmaya musait bir cümle kurduğumu fark edince hemen toparladım. "Simay hasta da gelip bakması için."

"Atıyorum, bekle." Dedi esnerken. Telefonu kapattıktan 5 saniye sonra bildirim geldi. Gelen numaraya dokunup aramayı başlattım. Diğerlerinin aksine hemen açılan telefondan uykulu ses geldi. "Alo?"

"Esra, merhaba. Ben Safir Tuna. Rahatsız ediyorum kusura bakma ama acilen Simay'ın yanına gelmen gerekiyor."

Uykulu ses bir anda ciddileştiğinde şaşkınlıkla duvara baktım. "Neyi var? Nerede? Ne oluyor?"

"Biraz ateşi vardı. Şu an geçti ama gelip bakman en iyisi." Dedim. Ardından, "on dakikaya oradayım." Deyip telefonu kapattı. Bende Simay'ın yanına gidip Esra'yı beklemeye başladım.

Dediği gibi on dakika sonra kapı çaldığında hemen gidip açtım. Esra nefes nefese içeriye girdi. "Odasında mı?" Diye sordu ama cevap vermemi beklemeden yatak odasına gitti.

Ona ıhlamuru kaynatıp içirmesini söyledikten sonra evden ayrıldım. Simay'ın beni yanında girmesinden rahatsiz olabileceğini düşündüm. Bunun için en iyisi gitmekti.

𖥸𖥸

Safir Tuna'mın ağzından bir bölüm daha geldi. Nasıldı peki?

Neyse diğer bölümde görüşmek üzere 🫂

Continue Reading

You'll Also Like

110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
90.1K 6.5K 16
Kadın nüfusunun azaldığı bu çağda, çok erkek çocuğu olanlar narin görünen oğullarını Kucak Oğlanı olarak satmak zorunda kalıyordu... Melih ise bu ola...
993K 48.8K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
6.5K 79 5
Şişmanken zayıflayan bir kızın hikayesi. Eğer klişe bir ergen kitabı okumak istiyorsanız yanlış yerdesiniz. Yazarken çok zorlandım. Bölümleri topar...