Dokunmak Yasak

By hayaletyazar35

14.3K 1.3K 955

Kitabın eski adı: Minik Kadınım "Ya bana dokunmanı hiçbir zaman istemezsem." diye fısıldadı. Ona bugüne dek d... More

• prologue •
• karakterler •
1 | Masumiyet & Huzur
2 | Hasta ya da Deli
3 | Dokunmak Yasak
4 | Bana Güzel Bir Şey Söyle
5 | B'alayına Tatil
Instagram Sayfası
6 | Sana Çiçek Alabilir Miyim
7 | Kelebeğin Rüyası
8 | Çünkü ay bugün çok güzel
9 | Sevmek için izin istemek
Yiğit Erdem Parodi
11 | Yıldızlarla Dans
12 | Sana en yakın uzaktan
13 | Yeşil Dinozor
14 | Yıldızlar, Güneşin Armağanıydı
15 | Monopoly Mağduru
16 | Sessiz Yakarış
17 | Bambaşka Birisi Gibi
18 | Sana İhtiyacım Var

10 | Mucize Güneş

318 47 75
By hayaletyazar35

Müzik, geleceği düşletebildiği zaman umut; geçmişi hatırlattığı zaman buruk bir tebessümdü.

Ve buruk tebessümler, gözyaşlarının taşıyamadığı acının dışavurumuydu.

- Hayalet Yazar

_________________________

Bölüm şarkısı: Ludovico Einauidi - Experience
_________________________

Yazardan:

Bugün günlerden pazardı. Yiğit mükemmel pazar uykusundan vazgeçmiş, Ayla uyanmadan yetişebilmek için sabah yediden beri dışardaydı. Çiçekçinin açılması için yirmi dakika kapıda beklemesi gerekmiş, bu süre zarfında kapının önünde uyuyakalmıştı. Kadın Yiğit'i dürterken onu serseri sanmış, Yiğit ne olduğunu ve nerede olduğunu anlayana kadar kadın ona çantayla vurmaya başlamıştı.

"Rezil seni! Git başka yerde sız! Benim dükkanımı mı buldun sızacak!"

"Aah! Hanımefendi ne yap-"

"Sus! Madem uyandın git!"

"İzin verirseniz açıkla-"

"Hadi kış kış!"

"Eee! Yeter artık be!"

Yiğit doğrularak kendine çekidüzen verirken böbreğine saplanmış olan çantanın acısı tazeydi. Yüzünü buruşturarak böbreğini tuttu.

"Ne yapıyorsunuz onu da anlamadım ki! Belki evsiz aç bir adamım! Ne biçim muamele bu rica ediyorum!"

Kadın, Yiğit'in yeni ve düzgün kıyafetlerini fark ederek müşteri olduğunu anlarken kocaman bir güleryüzlülükle "Hayırdır bu saatte kapımda uyuyacak kadar çiçeklik ne durum vardı?" Dedi.

Yiğit üzerini silkelerken "Beyaz lale istiyordum." Diye söylendi.

"Ne yapacaksın beyaz laleyi bakalım?"

Kadın az önce Yiğit'i eşek sudan gelinceye kadar dövmemiş gibi konuşurken Yiğit 'müsait bir yerime koyacağım' demek istemiş ama bunun yerine sakin kalmaya çalışmıştı.

"Bir özür mü dilesey-"

"Aaa! Özür çiçeği mi? Doğru, bu saatte başka neden burada olasın ki."

Yiğit gözlerini devirirken ruh sağlığı için yenilgiyi kabul etti. Zira sağ böbreği hala ağrıyordu. Kadının buketi hazırlamasını beklerken bu sefer de masada uyuyakalmıştı.

"Delikanlı! Uyan uyan! Koş götür çiçeklerini!"

Yiğit doğrularak ödemeyi yaparken esneye esneye çiçekçiden çıkmıştı. Eve döndüğünde Ayla'nın uyanmış olduğunu ve kahvaltı hazırladığını görerek küçük bir çocuk gibi yeri tekmeledi.

"Ya hayır ya off!"

Ayla, Yiğit'i görerek yanına gelirken "Ne oldu?" Diye mırıldanmıştı.

"Ayla, lütfen odana çıkıp uyku taklidi yapar mısın? Gerçekten çok uğraştım bunun için ya."

Ayla anlamayan bakışlarla bakarken Yiğit bayrak gibi tuttuğu lale buketini arkasına saklamaya henüz karar vermişti. Ayla anlamasa da başıyla onaylayarak yukarı çıkarken Yiğit mutfağa gitmiş, Ayla'nın hazırladığı kahvaltıyı tepsiye dizmişti. Buketten iki laleyi çıkararak yapraklarını kesmiş, ince uzun bir cam bardağa koymuşken onu da tepsiye yerleştirdi. Elinde tepsi ve kucağında buketle kapıyı açamadığını fark edince yere bırakmaya çalışsa da onu da beceremedi. Çaresizce Ayla'ya seslendi.

"Kapıyı bakmadan açıp yine yatağına gidebilir misin?"

Ayla dediği gibi yaparak kapıyı aralamış, hemen yatağına koşmuştu. Yiğit içeri girdiğinde Ayla'nın gözleri kapalıydı. Gülümseyerek yanına yaklaştı. Buketin, kucağını gevşeterek yatağa düşmesine izin verirken tepsiyi komodine bırakmıştı. Elini son kez dizlerine silerek kuru olduğundan emin oldu ve Ayla'nın örtünün üzerine olan eline yavaşça dokundu.

"Sevgilim."

Ayla, Yiğit'den ilk kez duyduğu kelime karşısında gözlerini açmaya utanmıştı.

"Ne kızardın o kadar ya, sevgilim değil misin?"

Ayla gözlerini açarak elini ağzına götürürken Yiğit'e hayretle bakmıştı.

"Öyle sesli söylemesene, biri duyacak."

Yiğit, Ayla'ya inanamaz bakışlarını atarken "Kim duyacak bizi kendi evimizde? Karım değil misin sen benim? Karıcığım mı diyeyim?" Demişti ki Ayla gülerek kulaklarını kapattı.

"Tamam tamam, ne istersen onu söyle."

Yiğit zafer kazanmış bir edayla yatağın ortasını düzleyerek tepsiyi de üzerine çekmişti. Ayla ile yatakta ilk kahvaltılarının ardından ikisi de yan yana yatağa uzanmış, pencereden içeri gelen güneş ışıklarına hayali bir şekilde dokunuyorlardı.

"Nasıl?" Diye sordu Yiğit. Tam olarak neye sorduğundan emin değildi. Ayla "Sıcak." Diye mırıldandı.

Güneş onu şu an kelimenin tam anlamıyla ısıtıyordu.

Yiğit elini onun eline değdirdi. Kısa bir temastı bu. Bu hareketi tekrarladı. Sonunda elleri güneş ışınları arasında dans etmeye başlamıştı. Birbirlerine dokundukları anda ayrılıyor, tekrar dokunuyorlardı.

"Senin sıcaklığın olacağıma söz verdim. Sana daima seni ısıtacak kadar yakın, yakmayacak kadar uzak kalacağım. Dengeyi bulacağım."

Ayla, onu tüm hücrelerine kadar ısıtan güneş karşısında gülümsedi. Onu ısıtan güneş, yüzüne vuran ışığın ve odanın aydınlığının kaynağı değildi. Onu ısıtan güneş, yanına uzanmış bu adamın ta kendisiydi.

"Teşekkür ederim, bana rağmen beni sevdiğin için." Diye fısıldadı. Sesli söylemeye çekiniyordu. Biri onu sevdiği için teşekkür etmeye gerek duyması, Yiğit'in içini burkmuştu.

"Ben teşekkür ederim, her şeye rağmen seni sevmeme izin verdiğin için."

Bir süre daha, güneşin ikisini de kucaklamasına izin verdiler. Yiğit, dakikalar sonra doğrularak çiçekleri hatırladı ve Ayla'ya getirdi. Ayla çiçekleri kısa süreli de olsa kucağına alarak gülümsedi.

"Çok güzeller." Dedi.

"Öyle söyleme."

Yiğit'in verdiği karşılık onu şaşırtırken sormadan duramadı.

"Neden?"

"Çünkü öyle söylersen eğer sana hep aynı çiçekleri alırım."

Yiğit, utanarak çiçeklerin ardına saklanmış olan Ayla'dan buketi alırken söyledikleriyle onu daha fazla utandırmıştı.

"Bir de ver artık çiçeklerimi, onlar sadece bakman için. Koleksiyonuma eklemem lazım."

Ayla yalnızca bakabiliyor olsa da, Yiğit her gün çiçek getirmeye devam ediyordu.

Birlikte aşağı inerken Yiğit önden giderek salonun köşesinde duran piyanonun yanında bitti.

"Bugün sana gizli kalmış bir yeteneğimi göstereceğim." Derken sabırsızlıkla piyanonun karşısına geçmişti. Ayla'nın da yanına oturması için en köşeye kadar kayarken bir an boşluğa gelmiş, düşecek gibi olmuştu. Kendi kendine gülerek Ayla'ya oturmasını işaret ederken Ayla hemen yanına geldi. Yiğit büyük bir özenle kapağı kaldırarak kapağın ellerine düşmemesi için onu sabitledi. Ayla'nın meraklı gözlerle onu izlediğini görünce heyecanlanmış, avuç içleri terlemişti. Avuçlarını dizlerine bastırarak kuruladı ve çalmaya başladı.

Ludovico Einauidi'den Experience çalıyordu.

Ayla hayranlıkla, her gün yepyeni bir özelliğiyle çıkıp kendisini şaşırtan adama baktı. Notalar arasında ruhani bir dans eden adam, zihninde geleceğe dair tüm umutlarını tasarlıyordu.

Müzik, geleceği düşletebildiği zaman umut; geçmişi hatırlattığı zaman buruk bir tebessümdü.

Ve buruk tebessümler, gözyaşlarının taşıyamadığı acının dışavurumuydu.

Dakikalar sonra Ayla'nın dudağındaki buruk tebessümü gören Yiğit, müziği aniden kesmişti. Ayla'ya geçmişi hatırlatmak istemiyordu. Ayla'ya geçmişi unutturacak kadar yeni anılar vermek istiyordu.

Öyle ki hafızasında yer kalmayacak kadar yeni günler eklemek istiyordu. Gerekirse bir yıl, gerekirse on yıl boyunca her günü unutamayacağı gibi geçirmek, böylelikle geçmişi daha fazla hatırlayamamasına neden olmak istiyordu.

Yiğit, Ayla'nın bellek sınırını aşmak istiyordu.

Ayla, aniden kesilen müzikle Yiğit'e dönerken Yiğit onun kucağındaki ellerine dokundu.

"Asla tuşlarının siyah beyaz olduğuna bakma, müziğini dinlediğin zaman onlarca rengi görebilirsin. Ama ben sana onlarca renkten daha fazlasını vermek istiyorum. Eğer ki çalmaya başlarsan, işte o zaman binlerce renk artık sana ait olur. Seni, söz verdiğim gibi binlerce renkle tanıştırmak ve gelecek düşlerime davet etmek istiyorum."

Ayla, Yiğit'in ona vaadettiği binlerce renge henüz görmeden inanmayı seçti. Hayatı, uzunca bir süre renklerin yokluğunda geçmişti. Ellerini piyanoya yerleştirdi. Yiğit bunun üzerine ellerini onun ellerinin üzerine yerleştirdi.

Yiğit, Ayla'nın çaldığı ilk iki notayı, o hiçbir zaman bilmeyecek olsa dahi özenle seçmişti.

Mi ve Sol...

Mi; Miraculum'dan geliyordu. Mucize demekti.

Sol; Solis'ten geliyordu. Güneş demekti.

Mucize güneş... Ayla'nın müzik serüveninin başlangıcı olmuştu.

Kimi teorisyenlere göre her bir nota Güneş ışığından dağılan renklere karşılık gelirdi. Buna göre;

DO: Kırmızı,
RE: Turuncu,
Mİ: Sarı,
FA: Yeşil,
SOL: Mavi,
LA: Lacivert,
: Mor oluyordu.

Müziği paylaşmak bir sevgi diliydi.

Yiğit, Ayla ile müziğini paylaşmak istedi.

Ayla ve Yiğit, o gün ve ondan sonraki günlerde de müziği paylaştılar.

Ayla'nın gördüğü ilk iki renk, mavi ve sarıydı.

İlerde görebileceği tek iki rengin bunlar olacağından habersizdi.

Mavi, Sol notasıydı.

Mavi, Solis'ti.

Mavi, güneşti.

Güneş, Yiğit'di.

Güneş, sarıydı.

Sarı, Mi notasıydı.

Mi, Miraculum'du.

Mi, mucizeydi.

Mucize, sarıydı.

Mucize, güneşti.

Mucize, Yiğit'di.

&&&

Selamlar

Umarım iyisinizdir ballarım 🤍

Bölümü büyük bir keyifle yazdım umarım siz de büyük bir keyifle okumuşsunuzdur.

Yine yükseldim edit yapmaya gidiyorum bu müzik olaylarına🪷🪷🪷

Fikir ve önerilere her zaman açığım, bana söylemek istediğiniz şeyleri yorumlarda ya da özelden yazabilirsiniz 🤍

Sizi çok seviyorum 🤍🤍

Bolca öpücük

Bölüme yönelik editten de bir foto atıyım

Hoşça kalın🫂❤️

Continue Reading

You'll Also Like

752K 12.7K 7
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...
138K 10.8K 11
Tesis'te başarılı bir ajan olan Magenta Mavi Mibalva'nın, Venator ekibine transferi gerçekleşir. Görevler, kaçışlar, aksiyonlar ve rakipler. Aşk, deh...
1.8M 122K 40
"Öyle güzelsin ki..." diye fısıldadı dolgun dudaklara doğru. Kadın, adamdan işittiği sözleri yutkunarak dinledi. Çünkü adamın sesindeki o boğuk tını...
119K 6.2K 42
Duha: Siz şaka gibi bir ailesiniz. Duha: 6 yıl önce beni tüm mahalleye rezil ettiniz o nişana gelmeyerek. Şimdi annen sanki ben seni terk etmişim g...