IN LAK' ECH

By aysnrtrn34

420 236 79

Geçmez "dedi balık ; Pişmanlık insanı ömrü boyunca yakıp kavuran bir histir ve insan pişman olacağı şeyleri y... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.Bölüm

8.BÖLÜM

19 15 4
By aysnrtrn34

Burnuma gelen, ormanın huzur veren ahengiydi.
Hafif bir rüzgar, gözlerimi gıdıklamış ve bedenimi ürpertmişti.
Anlık bir titremiş ve ardından boğazıma kadar örtülen bir şeyi hissetmiştim.
Gözlerim, sonunda rahat ve huzur verici bir uykuyu bulmuş gibi açılmamak konusunda direniyorlardı.
Bir kaç saniye içerisinde kulağıma adım sesleri dolmuş ve giderek uzaklaşmıştı. Ardından kapı kapanma sesi gelmişti.
Nerede olduğumu algılayamıyordum.
Yavaş yavaş gözlerimi açıp olduğum yerden doğrulmaya çalıştım.

Direkt sağ tarafımda kocaman bir cam ve balkon vardı.
Ağaçlar ile karşı karşıya olduğumu görünce, burnuma dolan o huzuru anlamıştım.
Camın hemen yanında büyük bir yatak ve üzerinde ben vardım..

Bir dakika! Benim burada ne işim var?

Hızlı bir şekilde olduğum yerden fırlayıp odanın ortasına geçtim.
Siyah çarşafla kaplanmış neredeyse benden 3 tane sığacak büyüklükte bir yataktı.
Sağ tarafında küçük çekmeceli bir komedin vardı.
Yatağın direkt olarak karşısında ise duvarı kaplayan, kitaplar ile dolu bir kütüphane.
Kütüphanenin alt, orta kısmında yanan bir şömine ve şöminenin önünde ise beyaz tekli bir koltuk, onun önünde ise yine beyaz küçük bir masa vardı.
Yatağın hemen sol tarafında çaprazda, Banyoya açıldığını düşündüğüm beyaz bir kapı ve o kapının yanında ise odanın kendi kapısı vardı.
Biraz daha bakındıktan sonra kütüphanenin arka kısmını fark etmiş ve oranında büyükçe, kıyafetlerin ve ayakkabıların bulunduğu kısım olduğunu görmüştüm.
Giyinme odası.
Duvarları ise gri bir tona boyanmıştı.
Gri, siyah ve beyaz dekorların olduğu bir odaydı.
Cam, Yatağın başından kütüphanenin olduğu kısmın sonuna kadar boylu boyunca uzanıyordu.
Bir anlığına karlı bir havada, bu şöminenin yanında kitap okumayı hayal ettim..
Daha sonra önceliğimin neden burada bulunduğumu anlamak olduğunu hatırlamış ve kendime gelmiştim.
Neler olduğunu yavaşça hatırlamaya çalışmıştım.

Ayaza bıçak fırlatmam, etrafa yayılan ses ve sis ardından patlama, yere düşen çocuklar ve ben....

Başıma saplanan ağrıyı ve yere kapaklanmamı hatırlamıştım.
Daha sonra o kırmızı balığı...
Odanın ortasında tekrar bir yörüngemde dönmüş ve o an kütüphanenin hemen köşesinde cam kenarında bir şey dikkatimi çekmişti..

Fanusun içinde kırmızı bir balık......

İster istemez bir iki adım gerilemiştim.
Fakat başım ağrımıyor ve kulaklarım çınlamıyordu.
En önemlisi balık benimle konuşmuyordu.
Yavaş yavaş balığa doğru gidip yanında, yere çökmüş ve izlemeye başlamıştım.
Kendi halinde suyun içinde dolanan bir balık... Zararı yoktu.

_Konuşmuyor olmana sevindim ufaklık. _

Elimi Fanusun camına değdirip, bakmaya devam etmiştim.
Balık parmağıma doğru gelmiş ve sanki öper gibi yapıp arkasını dönmüştü.

_Gerçekten konuşamıyor musun? _

_Balıklar normalde konuşamazlar... _

Olduğum yerden hızlı bir şekilde fırlayıp arkamı dönmüş ve kapıda öylece duran adama refleks olarak atacak bir şeyler bulmaya çalışmıştım.
Ancak üzerimde hiç bir şey yoktu.
Adam kollarını birbirine bağlamış ve kapının pervazına yaslanıp benim saçma sapan çırpınışlarıma bakıyordu..
Ardından hiç bir şey demeden arkasını dönmüş ve gitmişti..

Ne bu şimdi? Ne yani peşinden mi koşacağım.?

Olduğum yerde algılarım açılana kadar beklemiş ve sonra hızlı bir şekilde yerimden fırlayıp peşinden koşmuştum.
Önüme çıkan merdivenleri hızlı bir şekilde inip sadece adamı bulmaya çalışmıştım.
Biraz daha aradıktan sonra mutfak kısmını görmüş ve yavaşlayıp oraya doğru yürümüştüm.
Kapıdan içeri önce kafamı uzatmış sonra kendim girmiştim.
Ortadaki tezgahın üzerinde kesme tahtasında, domates doğrayan, önlüklü bir... Adam.. Evet önlüklü bir adam vardı..
Kafasını kaldırıp bakma gereği bile duymadan işine devam ediyordu.
Bıçağı kavrayan eli ve o domatesi tutuşu kafamda aşçı olduğu kanısını uyandırmıştı.
Domatesleri, tezgahın üzerindeki ekmeklerin içine koymuş ve dolabı açıp yeşillik çıkarmıştı.

Kafamdaki saçma sapan soruları es geçip dikkatimi tekrar adama vermiştim..
Yeşillikleri yıkayıp kesmiş ve onlarında ekmeğin içine koymuş ardından ekmekleri kapatıp değişik bir tavaya koymuştu. Daha sonra önlüğü çıkartmış ve bana dönmüştü.
Tüm dikkatimi adama verdiğim için bir an utanmıştım.
Döner dönmez göz göze gelmiştik.
Duruşundan ödün vermeden elini havluya silmiş ve masayı göstermişti..

_İnsanların bakarak doyduğunu düşünmüyorum. _

Olduğum yerde hareketsiz bir şekilde kalakalmıştım.

Kendine gel ne oluyor ne oluyor.?

Gözlerimi kapatıp dikkatimi toparlamaya çalışmış ve orta tezgaha ellerimi dayayıp sorularımı kafamda oturtmaya çalışmıştım.

_Kimsin? _

Adam tezgaha yaslanmış ve ellerini birbirine bağlamıştı.

_Sana yardım eden biri? _

Gözlerimi devirip tekrar ciddiyete bürünmüştüm.

_Neden yardım ettin? _

Adam derin bir nefes almış ve bana yaklaşıp oda elini tezgaha dayamıştı.

_çünkü insanlara yardım ediyorum. Üzerine alınma kişisel değil_

Tezgahın üzerinden bıçağı alıp tekrar uzaklaşmış ve arkasını dönmüştü.

_Kimsin sen dedim. _

Elindeki bıçağı sertçe, önümdeki tahtaya fırlatmış ve saplamıştı.
Bir an geriye kaçmış ve saplandığı yerde sallanan bıçağa bakakalmıştım.

_Kim olduğumu söylemek isteseydim söylerdim.
Şimdi ya otur karnını doyur sus! yada kapı orda. _

Eli ile  uzattığı yere bakıp istemsizce yutkunmuştum.
Ardından hızlı bir şekilde hiç düşünmeden kapıya doğru gidip, evden çıkmıştım...

Hemen kapının önünde duran, arabayı hızlı bir şekilde geçip bahçe kapısına doğru ilerlemeye başlamıştım ki bir an  durup geri geri gitmiş ve arabaya tekrar bakmıştım.

RANCE ROVER

Zihnimde saniyeler içinde mahkeme gününe gitmiştim.
Camdan elini çıkartıp bir kağıt buruşturup atan bir adam ve bu patlamadan önce dükkanın köşesinde gördüğüm aynı araba. Ve ve bu araba...

_Gidecek bir yerin mi yok yoksa? _

Arkamdan gelen sesle, hızlı bir şekilde dönüp adama doğru yürümüştüm.
Belindeki silahı hızlı bir şekilde çekip ona doğrultmuş ve arabayı göstererek bağırmıştım.

_Aylardır beni takip ediyorsun. Dün de oradaydın orda o meydanda. Şimdi bana kişisel algılama diyorsun. Bana bak senin karşında aptal yok. Bana açıklama yapmak zorundasın._

Adam bana doğru geliyor ve bende adım adım geri gidiyordum. .

_Önce elindeki silahı indir. _

Adamın sesini bastırıp tekrar bağırdım.

_Yaklaşma.! Acımam basarım tetiğe.. _

Adam ellerini havaya kaldırmış ve sakin sakin bana doğru yaklaşmaya devam etmişti. .

_Yaklaşma dedim sorularıma cevap ver. _

_Sen bunu kullanabildiğine emin misin? _

Dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu.
Farkındaydım.

Silahı tekrar sıkıca kavrayıp, parmağımı daha sıkı bir şekilde tetiğe koymuştum.

_Beni sınama sakın! Çok merak ediyorsan eğer üzerinde deneyebilirim. _

Adam zerre takmadan omuzlarını silkmişti.
Saniyeler içinde adamın hemen arkasında kalan asılı saksıya nişan almış ve ateş etmiştim.

Kafasını yavaşça yere eğip, sağa sola sallamış ve derin bir nefes almıştı.

_Sakin olacak mısın? _

Adamın ses tonundaki düzlük sinirimi bozuyor ama saçma bir şekilde de sakinleşiyordum.
Elimdeki silahı yavaşça indirip, saçlarımı geriye attım.
Adam bana doğru gelip silahını almış ve beline koymuştu. Ardından evi gösterip içeri davet etmişti.

_Hadi sakinleş önce _

Tekrar arabaya bakmış ve oturan parçaları anlamaya çalışmıştım , adamın gösterdiği gibi eve doğru ilerledim.
Arkamdan kapıyı kapatmış ve mutfağı işaret edip oraya geçmişti.
Yavaş bir şekilde peşinden gidip, sandalyeye oturmuş ve adamın önüme koyduğu kahvaltı tabağındaki sandviç ekmeğine uzun uzun bakmıştım.

_Buyur karnını doyur sonra dinlen. _

Kafamı kaldırıp adamın yüzüne tüm öfkemi belli edercesine baktım.

_Bana ne yapacağımı söyleme. Sorularıma cevap ver._

Adamda kendisine bir sandalye çekmiş ve önümdeki tabağı alıp yemeye başlamıştı.
Umursuzluk seviyesi beni deli edecek kadar fazlaydı ve artık sinirlerime hakim olamıyordum.
Adamın önündeki tabağı sertçe geri çekip ekmeği aldım ve tekrar aynı soruları sordum.

_Kimsin sen beni neden takip ediyorsun? _

Ellerini birleştirip masaya koymuş ve derin bir nefes almıştı.

_Bak neyi kast ediyorsun anlamıyorum ama sana sadece yardımcı olmak is.... _

_Beni takip ediyordun gördüm. _

Cümlesi yarıda kesilmiş ve ardından sakin kalmaya çalışarak sırtını sandalyeye yaslamıştı.

_Seni nerede ve nasıl takip ettiğimi de söyler misin_?

Gözlerimi, gözlerine odaklayıp, sorduğu soruya cevap vermeye çalıştım.

_Mahkeme vardı o zaman, gördüm arabanı yani senin arabanı gördüm birde işte patlama olduğu zaman köşede görmüştüm. _

Adam kaşlarını çatmış ve dikkatini çeken konuya odaklanmıştı.

_Ne mahkemesi? Kimin? _

Anlamsızca şaşırmasına bakıp, sorguladım.

_Nasıl yani? _

_Mahkemede gördüm seni dedin. Kimin mahkemesi? _

Sessizliğimi koruyarak düşünmeye çalıştım.
Bu adamın gerçekten yardımcı olup olmadığını bilmiyordum bile.
Abimin desem benim kim olduğunu anlayacaktı belki de... Belki de yönetime teslim etmek isteyecekti.
Kafamı olumsuz anlamda sallayıp derin bir nefes aldım ve geriye doğru yaslandım.
Düşünmeye, uzun uzun düşünmeye devam ettim.

_Bak _

Adam sesli bir nefes vermiş ve kaşlarını çatıp, ellerini birbirine bağlayarak masaya koymuştu.

_Kim olduğunu bilmiyorum. Seni eve getirdim çünkü dikkatimi çektin. _

Sustu ve arkasına yaslanıp cebinden sigara çıkardı.

_Meydanda konuştuğun adam, çok uzun zamandır takip ettiğim biri. Seni onunla konuşurken gördüğüm için aldım.
Yaralayacak cesareti bulman... _

Sustu ve ayağa kalkıp sigarasını yaktı.
Derin bir nefes çekip, ciğerlerine kadar indiğine emin olduktan sonra geri bıraktı.
Camdan yansıyan güneş tüm ışığını adamın üzerine bırakıyordu.
Uzun boyu güneş ışığının , bana gelmesini engelliyordu.
kıvırcık ve açık kahve saçları, ışığın altında parlıyor, gözlerinin yeşil hâreleri ise yoğunlaşıyordu.
Işıktan rahatsız olmuşçasına kaşlarını çatıp kafasını eğmiş ve yerine geri oturmuştu.
Sigarasını söndürüp çöpe attıktan sonra, gözlerini bana kilitlemiş ve uzunca bakmıştı.

_Tehlike altında olup olmadığını anlamaya çalışıyorum ve en önemlisi o adamı nereden tanıdığını? _

Gözlerimi hızlı bir şekilde çekip başka şeylere odaklanmaya çalıştım.
Masadaki telefonun saatini görünce hızlı bir şekilde yerimden fırlayıp ayağa kalktım.
Benim aksime, hala sakinliğini koruyan, belli belirsiz ani hareketlerimde bile kılını kıpırdatmayan adam olduğu gibi duruyordu.

_Tanımıyorum sadece gördüğün gibi temas edince kendimi savundum. Özür dilerim ama benim gitmem lazım. Her şey için teşekkürler.. Yine de.. _

Kafasını iki kere sallayıp bir sigara daha çıkarmıştı.
Daha fazla oyalanmadan evden çıkıp yürümeye başladım.
Arasa söz vermiştim.
Bugün planımız için abisi ile görüşecektik.
Nereye gideceğimi dahi bilmiyordum fakat dümdüz yürüyordum.
Bu adamın neden bu ormanın ortasında oturduğunu sormak, nasıl aklıma gelmemişti ki?
Arkamdan yavaş yavaş bir araba sesi gelmeye başlamış ve takmamaya çalışarak yürümeye devam etmiştim.
Daha sonra dibimde çalan bir korna sesi yüzünden korkarak sıçramıştım.

_Dünden sonra her yerde seni arayacaklar. Gideceğin yere ben bırakım. _

Adama dönüp teşekkür ettikten sonra kendim gidebileceğimi öne sürerek yürümeye devam etmiştim.
Yaklaşık 30 dakika boyunca arkamda benim hızımda benimle birlikte giden adama, her ne kadar gerek yok desem de ikna edememiştim.

_İnatlaşma. Yürüyerek beş güne çıkamazsın bu ormandan._

Çalan telefonum burada çekiyor olmasına beni şaşırtsa da şuan ilgilenemiyordum.
Adam haklıydı. Ucu bucağı olmayan bir ormanın içinde günlerce yürüsem fayda etmezdi.
Mahcup bir ifade ile tebessüm edip arabaya binmiş ve bilmem kaçıncı defa teşekkür ettikten sonra araba hareket etmeye başlamıştı.
Benim gittiğim yolunun aksine geri geri gidip, bir yola girmiş ve beş dakika sonra ana yola girmişti.
Gözlerim fal taşı gibi açılmış ve Ardından adama dönüp bana söylediğini tekrar etmiştim.

_Hani beş güne çıkamazdım.? _

Adam dikkatini yoldan ayırmadan beni cevapsız bırakmıştı.

_sana diyorum neden yalan söyledin? _

Dikiz aynasını kontrol edip, sağa sola bakmış ve kavşaktan dönüp ilerlemeye devam etmişti.

_indir beni? _

Sesli bir iç çekip yine sesli bir şekilde geri vermişti.

_Kime diyorum ya indir b.... _

_Yalan söylemedim. Gittiğin taraftan gerçekten beş güne çıkamazdın. _

Tamam ters yöne gidiyor olabilirdim ama en azından bunu söyleyebilirdi

Susup önüme dönmüş ve arkama yaslanıp yola bakmaya başlamıştım.

_Nereye? _

Adamın umursamaz tavırlarına sövdüğüm anda sorulan soruya sadece anlamsızca bakmakla yetinmiştim.

_ne nereye? _

_Aklını okuyamıyorum küçük hanım. Nereye gideceğimizi söylemezsen gün boyu benimle dolanırsın. _

_Ölürüm daha iyi _

Kendi kendime söylemiş ve ardından yolu tarif edip tekrar önüme dönmüştüm.

_Umursuz ukala _

_aklını okuyamıyor olmam benim hakkımdaki iltifatlarını duymuyorum anlamına gelmez. _

Ters ters bakıp, susmaya karar vermiştim.
Sonuçta ben ona sövecek bir sürü zaman bulurdum.
Adam dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırmış ve nefes verdikten sonra tarif ettiğim yola girmişti.

Güldüğünü anlayabiliyordum fakat gerçekten sinir olmuştum..

.......

Continue Reading

You'll Also Like

485K 14.5K 51
işten eve dönerken ıssız bir ormanda duyduğu sesin peşine gitti ve bu bulunduğu yer onun hayatının değişim noktasıydı. * * * * * İLK KİTABIM OLDUĞU İ...
794K 29.4K 44
"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana h...
232K 7.2K 27
ZORLA EVLİLİK VARDIR, ONA GÖRE OKUYUN. Umursamaz tavrı beni sinirlendirmişti, babamın götünden resmen ter akıyordu. Kapıyı kapattı ve stresle bana ba...
850K 53.9K 48
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...