DERİNLİKTE SAKLI (Yeniden Yay...

By ElifKaplan3

563K 48.2K 4.7K

Hazinedarların küçük kardeşi Nehir, abisinin gölgesi altında kalmaktan dolayı oldukça şikayetçiydi. Abisi her... More

Tanıtım ve Giriş
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
DERİNLİKTE SAKLI ÇIKTI
63
64
66-FİNAL

65

4.6K 389 27
By ElifKaplan3

Herkese merhaba!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Takip edin: 

insta: elifkaplan3watty

Keyifli okumalar!

Ertesi gün Nehir gözlerini açtığında yanında kimse yoktu. Bir an için dünün hayal olmasından korktu ve hemen elindeki yüzüğe gitti bakışları. Yataktan doğrulduğunda Timuçin'in pencereden dışarıyı seyrederken telefonla konuşmakta olduğunu gördü. Parmağındaki yüzüğe bakarken yüzünde bir gülümseme oluştu ve tekrardan kendini yumuşak yastıklara bıraktı.


"Günaydın," dedi gülümseyerek Timuçin yanına gelip yatağa oturduğunda.


"Bir an seni yanımda göremeyince rüya olduğunu düşündüm. Kiminle konuşuyordun?" Timuçin'in hemen bir yalan uydurması gerekiyordu.


"Hocamla çünkü izni bana o verdi. Bilirsin ki asistanlar çok yoğun çalışırlar. İznin hakkını verip vermediğini soruyor."


"Kesinlikle hakkını vereceğiz çünkü bugün benden kaçışın yok." Nehir o kadar hevesli görünüyordu ki bir an Timuçin ne diyeceğini bilemedi. Onu sezdirmeden oraya nasıl götürebileceğinin planını yapmıştı kafasında.

"Aslında benim bir planım var. Seninle bir yere gitmemiz lazım."


"Nereye? Gelmeden önce bir gezme planı oluşturmuştum kendime."


"Harika bir eve." diyerek kaçamak bir cevap verdi Timuçin.


"Sana çok güzel bir elbise aldım." Nehir onun işaret ettiği yere bakarken bir askı gördü.


"Resmi bir yer mi?"


"Evet resmi." Nehir meraklanmıştı ama Timuçin pek detay vermeyecek gibi duruyordu. Onunla kahvaltı ettikten sonra bu merak iyice arttı. Özellikle giyinmesi için onu yalnız bıraktığında bu merak daha da arttı. Ona almış olduğu elbisenin koruyucu kılıfını çıkardıktan sonra dikkatle inceledi. Vera Wang marka olduğunu görünce daha da şaşırdı. Beyaz asil bir elbiseydi. Vücudunu ve kalçasını sımsıkı sarıyor bacaklarından bollaşmaya başlıyordu. Kumaşı satendi ve inci işlemeleri vardı. Bu bir elbiseden çok gelinliğe benziyordu aslında ama elbise niyetine de giyilebilirdi. Evlilik gibi bir şey olması çok zordu çünkü işlemlerin uzun sürdüğünü biliyordu. Kıyafet onun için bir elbise olarak seçilmişti. Bu yüzden gideceği yeri görme merakı ile saçları ve makyajını hızlıca yaptı. Aynada kendisine bakıp beğendikten sonra dışarıya çıktı. Aynı kendisi gibi Timuçin de resmi kıyafetler içindeydi. Siyah bir pantolon ve beyaz bir gömlek vardı üzerinde ve her zamankinden daha da yakışıklı görünüyordu sanki. Onu görünce mavi gözleri beğendiğini gösteren bir işaretle parladı. Timuçin karşısındaki kadına bakarken nefesinin kesildiğini hissetti. Saçlarını geriye doğru tarayıp dağınık bir topuz yapmıştı. Gözlerinin rengi sanki daha önce görmediği bir mavinin tonu gibiydi. Merakla ona bakıyordu. Aslında Nehir bunu anlamalıydı ama sanırım böyle bir şey beklemediği de açıktı. 

"Gerçekten nereye gideceğiz? Çok merak ediyorum." 

"Çok az kaldı aşkım," dedi Timuçin ve göz kırptı. Ona uzatılan eli tuttu Nehir ve birlikte aşağıya indiklerinde onları bir araba bekliyordu. Artık bir an önce öğrenmek Nehir'in önceliği olmuştu ve sorduğu sorulara da mantıklı bir cevap bulamıyordu. Nihayet araba durduğunda Nehir merakla arabadan indi ve cevabı karşısında buldu.

"Konsolosluk." O an anlamıştı Nehir neler olduğunu. İçeriye girdiklerinde bir kadın eline beyaz güllerden oluşan bir buket verdi. Nehir etrafına şaşkın gözlerle bakarken Timuçin'in ondan izin isteyip yanından kaybolduğunu gördü. Yanına bir yetkili geldi ve yüzündeki şaşkın bakışlara muzip bir tavırla baktı.

"Oldukça heyecanlı olmalısınız."

 "Evet." diye fısıldadı Nehir. Bu şekilde evleneceğini hiç hayal etmemişti ama Timuçin her şeyi ayarlamış görünüyordu. Düğünleri severdi özellikle de organize etmekten büyük bir keyif almıştı abileri evlenirken. İhtişamlı olması, göz kamaştırması, onun sevdiği detaylardı ama şimdi burada dururken aslında bu detayların sadece gösterişten ibaret olduğunu anladı. Çünkü insan sevdiği kişiyle olduğu sürece bu detaylara ihtiyacı yoktu. Sadelik ilk defa gözüne bu kadar anlamlı görünmüştü. Sevdiği adamla biraz sonra evlenecekti ve Nehir buna inanamıyordu. Şu son yirmi dört saatte hayatı kökten değişmeye başlamıştı. Hepsi de Nehir'in kontrolü dışında olmuştu ama bundan rahatsız değildi genç kadın. Aksine tüm bu detayları günlerce düşünmeyecek olmasından dolayı kafası rahat ve mutluydu. Elindeki çiçeği burnuna götürdü ve kokladı heyecanını yatıştırmak için. Karşısında duran büyük aynadan kendisine baktı. Bu elbiseyi gördüğü an bunun bir gelinlik olduğunu anlaması gerekti. İyi göründüğünü ayna da söyleyince rahatladı. Heyecanla kıpırdanıp dururken Timuçin yanına geldi. Artık sadece gömlek ve pantolon yoktu üzerinde. Smokini papyon ve ceketle tamamlanmıştı artık. Kendini şanslı hissederken onun yakışıklılığına bir kez daha hayran kaldı. Uzun boyu ve geniş omuzlarından ona gülümseyen yüzüne kaydı bakışları. Kemikli yüz yapısı köşeli çenesi onu daha çekici kılıyor lacivert gözleri bu çekiciliği biraz daha üst bir seviyeye çıkarıyordu. 

"Hazır mısın?" diye sordu. Nehir bu bariton ses tonuna da hayrandı.

"Evet." Nehir onun koluna girdi ve etrafa gülücükler saçarak salona girdi. En sevdiği şehirlerden biri Paris'ti ve burada evleneceği hiç aklına gelmemişti. Hatta imzayı atarken bile ellerinin titremesine engel olamadı. Timuçin'e yüzüğünü takarken bu titreme hâlâ devam ediyordu. Bu duruma ikisi de gülerken fotoğraflarının çekildiğinden habersizlerdi. 

***

Timuçin karşısında sakince yemeğini yiyen eşine baktı. O kelimeye daha alışamasa da Nehir kesinlikle korktuğu bir tepki vermemişti. Ona haber vermeden oraya götürmesi ve genç kadının bu konuda memnuniyetsiz bir tavır almaması içini rahatlatmıştı. Nehir'in kendi içinde bazı konuları aştığını hissetmişti o an. Çünkü karşısında şımarık bir kızdan ziyade kendisini seven bir kadın görmüştü. Nehir inceleyici bakışlar altında olduğunu hissedebiliyordu. Başını kaldırıp eşine baktı.

 "Ne oldu?" dedi gülümseyerek.

"Ne kadar da güzel olduğunu düşünüyordum ve artık birlikte yaşayacağımız aklıma geldi. Her gün bu güzel yüze bakarak uyanacağım için şanslıyım." Nehir gülse de başından sonuna kadar her şeyi bilmek istiyordu ve onu bu konuda rahat bırakmaya niyeti yoktu. 

"Timuçin Bey benden kaçamazsınız. Sana kim yardım etti? Hemen bütün prosedürleri tek başına yapabileceğini sanmıyorum. Sakın abin yardım etti deme." 

"Neredeyse her şeyi abin ayarladı. Ben sadece yüzükleri ve kıyafetleri ayarladım. Şu konuda çekindim açıkçası, Zuhair Murad gelinliklerine hayranmışsın. Üzerindeki pek onun tarzı bir gelinlik değil. Bu konuda bana karşı çıkabileceğini düşündüm." Nehir ağzından bir kahkahanın çıkmasına engel olamadı. Abisi onu çok şaşırtmaya başlamıştı son zamanlarda. Onu kolayca affetmesi şirketinde kuracağı departmanı sadece onun yönetimine sunması ve onu tatile gitmeye ikna etmesi...

"O an için ne gelinlik, ne üzerinde bulunduğum şehir, ne de salon umurumda değildi. Sadece orada senin olman yeterliydi. Ayrıca bu gelinliği de çok sevdim. Her ne kadar elbise diye ilk başta kendimi kandırsam da. Çünkü bu kadar sürede izin alamayacağını düşündüm. Ama dersen ki düğün yapalım o zaman tabii ki giymek isterim." 

"Düğün ailelerin emri bilmiyor musun? Annem çok hevesliydi zaten Eren'in düğününde." Nehir onu onaylar bir şekilde başını salladı. Sadece abisinin onlara bu kadar karşı çıkarken ve görüşlerinde haklı çıkmışken bu kadar yardım etmesine anlam veremiyordu. 

"Abim nasıl böyle bir şey yaptı?" dedi ciddiyetle. Gerçi abisi ayrılıkları boyunca hiç bu konudan söz etmemişti. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. Nehir'i kolayca affetmesinin nedenlerinden birisi Nehir'in acısının ikiye katlanmış oluşuydu. Çünkü ondan nefret değil şefkat görmüştü. Belki de Timuçin'e yardım etmesi de o şefkatin bir ürünüydü.

 "Bir şartla Nehir'in yerini söylerim dedi ve seninle evlenmemdi şart. Ben de kabul ettim ama büyük bir tereddütle geldim. Bu kadar hıza karşı çıkacağını düşündüm ama sen kafamda ne kadar kötü düşünce varsa tam tersini yaptın. Hatta uçakta defalarca provasını yaptım."

"Gerçekten korkularını bir kenara atıp bunu mu düşündün?"

"Evet." Nehir uzandı ve Timuçin'in elini tuttu. 

"Seni aynadan gördüğüm anda bunun bir hayal olduğunu falan düşündüm çünkü aklımda hep sen vardın. Şunu itiraf etmek gerekirse ilk bir hafta sen geri dönmeyince beni unutacağını düşündüm ben de seni unutmaya karar verdim ama bunu başaramadım."

"O adamla seni görünce beni sildiğini düşündüm." 

"Bütün bunları unutalım. Artık yepyeni bir hayata başlıyoruz. Bu gece harika olmalı." Nehir bir an durdu. Bu gece diyerek kast ettiği şey gece kulübünde eğlenmekti ama artık evli olduklarına göre onları durduran bir engel yoktu karşılarında. Nehir bunu düşününce içini bir heyecan kapladı. Her zaman en ufak bir konuda dahi olsa ona taktik veren yengelerinden de bir tavsiye alamayacaktı. Timuçin önceden bu olayı deneyimlemişti Nehir bunu biliyordu ama kendisi ilk gecesini âşık olduğu çok sevdiği adam ile geçirmek istemişti hep ve bu da otomatikman hayatını birlikte geçirmek istediği kişi oluyordu. Bu kendi içinde bir durumdu ama Nehir Timuçin ile birkaç defa bu durumu aşabileceğini hissetmişti. Şimdi ise tam da istediği gibi bir durum ile baş başaydı. "Yemekleriniz çok güzeldi eminim gece kulübünüz de Türkiye'dekini aratmayacaktır." Neyse ki Timuçin ne demek istediğini anlamıştı. Rahat bir nefes aldı ve heyecanını o an gelince kullanmaya karar verdi. Tüm gece gönüllerince eğlenirken Nehir aylardan beri ilk defa bu kadar mutlu olduğunu hissetmişti. Artık geleceği için hayalleri vardı işini bir kenara bırakırsa. Belki bir iki sene sonra kendi çocuğunu kucağına alabilirdi. Nehir yeğenleri ile her zaman çok ilgilenmişti ve onları çok sevdiği de bir gerçekti. Kendi çocuğuna vereceği ilgiyi ve sevgiyi hayal edemiyordu bile. Tabii çocuğu olması için bu gece onu heyecanlandıran durumu aşması gerekliydi. Saat ilerlerken bu bariz heyecan onu ele geçirmişti. Ona verilen süite çıkarken bu heyecan her adımında daha da artıyordu. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde bu heyecan daha da fazla artmıştı. Bu heyecanın Timuçin tarafından görülmesini istemiyordu çünkü yanlış anlayabilirdi. Onun aksine Timuçin gayet sakin görünüyordu. Ne yapacağını ne söyleyeceğini bilmiyordu. Düşünmemek istercesine ayağını ağrıtan topuklu ayakkabılarını çıkardı.

 "Sabah uyanırken akşam kendi odama geleceğimi hiç düşünmemişim." Kendini rahatlatmak için konuşmak istiyordu. Nehir korkmuyordu sadece daha önce deneyimlemediği için nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. 

"Ama sen biliyordun." Timuçin ona yalandan suçlamayla bakmasına güldü. Onun gergin olduğunu görebiliyordu. Bu yüzden onu rahatlatmak adına bu gece olmasının şart olmadığını söyleyecekti ki Nehir'in ona olan bakışıyla durdu. Nehir'in bakışlarında korku yoktu sadece biraz daha heyecanlıydı o kadar. Heyecanını biraz bastırması için onu konuşturmak istedi.

"Girişi nasıl buldun?"

 "Giriş?" Nehir anlaması için ona birkaç saniye verdi. 

"Sen mi çizdin burayı?" 

"Evet, ben çizdim ve o beğenmediğin girişe çok benziyor."

"Demek ki yapılınca böyle görünecek." Nehir başını salladı. Bu otelleri daha birkaç senelikti ve abisinin ona olan güveninin bir sonucu Nehir'in ilk büyük projelerinden biriydi. 

"Güzel görünüyordu. Vay canına, sen gerçekten sınırları zorluyorsun."

"Teşekkür ederim," dedi Nehir ve gülümsedi. Onun takdirini kazanmak hoşuna gitmişti. 

 "Ne zaman canın sıkkın olsa kendini burada buluyorsun. Paris neden önemli senin için?"

"Şehri seviyorum garip bir çekiciliği var. Hatta bugün Versay'ı daha çok sevdim diyebilirim. Bahçelerde dolaşmak harikaydı." 

"Beni gördüğünde ilk söylediğin kelime sarayın önceden bir av köşkü olduğuydu."

"Başka şeyler de söyleyebilirim." Dün bilgi aktarmak o an için Nehir'i rahatlatmıştı. Belki şimdi de işe yarayabilirdi. 

"14. Louis Fransa'nın en meşhur kralı."

"Güneş Kral." 

"Neden öyle dediklerini biliyor musun?" Timuçin bilse de bilmemezlikten gelmeyi tercih etti çünkü Nehir anlatırken o kadar kendini kaptırıyordu ki bu dalgın tavrı çok hoşuna gidiyordu.

"Beş yaşında tahta çıkmış. Çocukken onu bir piyeste oynatmışlar. Güneş rolünü oynamış. Sonra da o kadar çok başarılı olmuş ki Fransa'nın üzerine güneş gibi doğmuş."

 "Ben de sana bilmediğin detaylardan söz edeyim. 14. Louis Avrupa'da ilk kez profesyonel orduyu kuran adamdır. Tabii Osmanlı'yı bu denklemin dışında tutuyorum Avrupa için konuşuyorum. Çünkü Avrupa'da görülmemiş bir olay. Askeri 14. Louis'e çok bağlıymış çünkü çoğu evsiz ve bir meslekleri olmayan insanlarmış. O zamanın şartlarına göre asker olduklarında barınacakları bir çatı yiyecekleri yemek ve giyebilecekleri bir üniforma ve en önemlisi bir statüleri olmuş ve maaş almışlar. Yani o dönem için çok büyük bir olay bu durum. Hatta bilerek üniformaların düğmelerini metalden yaptırırmış. Güneş altında parlasın ve düşman o düzenli ordudan korksun çekinsin diye. Çünkü Avrupa insanı karşısında ilk defa üniformalı belli bir disiplin altında bir ordu görmüş. Yani o düğmeler bir ihtişam da sağlıyor."

"Hiç bilmiyordum bunu." 

"İşin askeri boyutu." 

"Evet, sen onu iyi bilirsin." Timuçin gülümsedi ve uzanıp genç kadının elini tuttu. 

"Nehir bu gece olması gerekmiyor. Gergin olduğunu görebiliyorum." Nehir bir an için kendine kızdı. Böyle düşünmesi çok olasıyken şimdi gerçek olmuştu bile.

 "Hayır, senden çekinmiyorum zaten biz... Kendimizi zor durdurduğumuz zamanlar oldu. Ben sadece tecrübesiz olmaktan çekiniyorum. Daha önce hiç kimseyle birlikte olmadım. Bunun çok özel olması gerektiğini o kişinin de özel bir kişi olmasını istedim. Yani nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum. Sanırım tarih konuşarak olaya başlanmaz," dedi gülerek.

 "Beni seçtiğin için gerçekten çok mutluyum ve ayrıca deli gibi de heyecanlı." Aynı zamanda onu incitmekten de korkuyordu. Söz konusu Nehir olunca duyguları katlanıyordu. Nehir gözlerinin içine bakarken kalbinin atışının arttığını sık nefes aldığını hissetti. Bu ufacık bir bakış bile onu uyarmaya yetiyordu. İkisi de havadaki cinsel gerilimin farkındaydı. Timuçin bir adım attı ona doğru Nehir ise hızla yutkundu. Nefes alışının ani değişimi kendisini şaşkınlığa uğratmıştı. Timuçin onun biraz daha gerildiğini görünce konuşmaları gereken bir detayın varlığını hatırladı. 

"Düzensizlikler veya hormon bozuklukları için doğum kontrol ilaçlarının kullanıldığını biliyorum." 

"Hiç öyle bir sorunum olmadı. Soruna gelirsek ilaç almıyorum ve başka bir şekilde korunmamız gerek." Nehir bir an utansa da bunu konuşmaları gerektiğinin de farkındaydı. Kalbi heyecanla çarparken biraz da olsa korktuğunu kendine itiraf etti sonunda. İlk seferin biraz sıkıntılı olduğunu biliyordu. Hatta bir kadın dergisinde bu konu hakkında biraz daha iç rahatlatan bir yazı okumuştu. Önemli olan acele etmemekti ki Timuçin gergin olduğunu görünce başka bir zamana erteleyecek kadar onu düşünen bir adamdı. 

"Sadece... Birazcık korkuyorum çünkü beni neyin beklediğini bilmiyorum."

 "Biliyorum ama ne yapmam gerektiğini de biliyorum. Bana güven söz veriyorum çok güzel olacak." Nehir gülümsedi ve başını salladı yavaşça. Timuçin elini uzatınca Nehir tuttu ama bu temas ikisini de beklemedikleri şekilde etkilemişti. Yatağın önüne geldiklerinde Timuçin onu belinden tutup kendine çekerken Nehir'in heyecanlı sıcak nefesi genç adamın yüzüne vurunca daha fazla bekleyemedi Timuçin. Başını eğdi ve ikisinin de istediği o durumu başlattı. Dudakları ilk değdiği anda o istediği karşılığı almıştı. İlk başta yavaş olan öpücük git gide daha heyecanlı hale geldi ve hızlandı. Nehir boynuna doladığı ellerinden birini serbest bırakarak Timuçin'in sırtında dolaştırdı. Dudaklarından ayrılan dudakları boynuna indiğinde Nehir gözlerini kapattı ve boynunu yana eğerek biraz daha fazla alana yaymasını istedi öpücüklerini. Elleri Timuçin'in gömleğinin üzerinde dolaşırken her ne kadar elleri heyecandan titrese de yavaş yavaş çözmeye başladı düğmeleri. En sona geldiğinde duraksasa da gömleği pantolondan kurtarmayı başardı. Şuradaki beceriksizliğine gülmek istiyordu. O kocaman özgüvenine ne olmuştu! Gömleği üzerinden çıkarttıktan sonra eşinin gövdesine baktı. Omuzlarından kollarına, göğsünden karnına ve kasıklarına kadar olan kasları belirgin bir şekilde görüyordu. Aynı spor salonunda gördüğü gibi yutkunmadan edemedi. Özellikle adonis kasının da olduğunu fark edince biraz daha heyecanlandığını hissetti. Korkusuzca ellerini eşinin göğsüne yasladı ve yavaşça okşamaya başladı. Timuçin gözlerini kapadı ve dokunuşları ile hızlanan nefesini yavaşlatmayı denedi. Özellikle Nehir'in elleri göbeğine indiğinde daha fazla dayanamadı ve dudakları arzuyla tekrar genç kadının dudakları üzerine kapandı. Elleri de aldığı bu elbisenin fermuarını bulmaya çalışıyordu. Bulduğunda fermuarı indirdi ama bir sorun daha vardı. Elbisenin sırt kısmında aynı zamanda düğmeler de vardı. Bunu tamamen unutmuştu. Dudakları ayrıldı ve Nehir'in arkasına geçip düğmeleri açmaya başladı. Elleri titrerken kendini beceriksiz biri gibi hissediyordu. Nehir ile her duygu normalden çok daha fazla oluyordu. Düğmeleri de açtıktan sonra elbiseyi aşağıya doğru çekti yavaşça ve elbise Nehir'in ayaklarının dibinde bir yığın haline geldi. Birkaç adım daha yaklaştı ve Nehir'in boynunu öptü ve saçlarının kokusunu içine çekti. Kollarıyla Nehir'i kendine çekti ve ona arkasından sarıldı. Boynunu ve omuzlarını tekrar öpmeye başladığında Nehir'in hızla nefesini içine çektiğini başını geriye yaslayıp vücudunu vücuduna yapıştırdığını hissedince ellerini özgürce onun vücudunda dolaştırmaya başladı. Sutyenin kopçasını açtı ve çıkardı. Elleri hızlıca göğüslerine ulaştı. Göğüsleri avuçlarını doldururken bir göğüs ucunu parmağına alıp sıkınca Nehir ona daha da yaslandı ve ağzından küçük bir inleme çıktı. Bir eli göğüslerini okşar sıkarken diğer eli cesurca genç kadının kasıklarına indi ve külotunun içine girerek yavaşça okşayınca Nehir tekrar inledi. Parmakları biraz daha aşağıya indi ve onun ıslaklığı ile karşılaştı. Ellerini yavaşça çekti çünkü Nehir'in zorlukla ayakta durduğunu fark etmişti.

"O kadar güzelsin ki!" Timuçin eşinin karşısına geçti ve gözlerinin içine baktı. Nehir gözlerindeki ateşi görebiliyordu. Az önceki okşayışları Nehir'in o kadar hoşuna gitmişti ki olacaklardan sonra nasıl hissedeceğini tahmin edemiyordu bile. Timuçin elini uzatınca elini tuttu ve elbisenin içinden çıktı iki adım atıp. O andan itibaren her şey değişti. Dudakları tekrar birleştiğinde Nehir artık onun arzusunun kanıtını hissedebiliyordu. Timuçin onu daha da fazla kendine çekerken Nehir'in parmakları tekrardan gövdesinde keşfe başladığında kendini tutmakta zorlandığını hissetti. Kalçasından tutup genç kadına kendine daha da bastırırken buldu. Nehir'in belini sıkıca kavradığında onu kaldırdı ve bacaklarının beline dolanmasını sağladı. Onu yatağa yatırdığında dudakları tekrardan birleşti ve öpüşürken dilleri birbirine karıştı. Bulundukları şehre has french kiss ikisinin de daha istekli olmasını sağlıyordu. Timuçin ellerinin özgürlüğünü ilan edercesine genç kadının göğüslerinde gezdirdi. Kısa süre sonra ellerinin yerini dudakları aldı. Göğüslerinin ucuna kapanan dudakları hissettiğinde Nehir kendinden geçercesine inledi ve genç adamın başını göğsüne doğru bastırdı. Timuçin'in elleri bacaklarını okşayıp kalçasını sıkarken bir an durdu. Üzerindeki son giysisi olan külotu da çıktığında Nehir utanmasına engel olamadı. Timuçin de bunu hissetmişti bu yüzden işi şakaya vurmaya çalıştı.

"Bahse girerim Victoria Secret'tır."

 "Hayır, La Perla ama Victoria Secret olan çamaşırlarım da var," dedi Nehir ve güldü. İsteğinden aldığı cesaretle konuşmuştu.

"Eşit olalım," dedi ama sesi biraz titremişti. Timuçin pantolonunu ve iç çamaşırını çıkarırken nefesi hızlanmıştı özellikle de onun hazır olduğunu görünce yutkunmaktan alamadı kendini. Timuçin tekrar yatağa geldiğinde Nehir'in gözlerinin içine baktı. 

"Seni seviyorum Nehir. O kadar güzelsin ki kendimi kaybedeceğim diye çok korkuyorum." 

"Ben de seni seviyorum. Şu ana kadar harikaydı. Sözünü tutuyorsun." Dudakları tekrar birleştiğinde o karşı konulmaz isteğe boyun eğdiler. Timuçin genç kadının tüm vücudunu arzuyla okşarken kendini tutmakta zorlanıyordu. Vücudu hemen birleşmeyi istese de bunu görmezden gelmeye çalışıyordu. Artık Nehir de çekingenliğini atmıştı ve bu sandığından daha da zor bir hale gelmişti. Dudakları göğüslerine öpücükler bırakır emerken parmakları da genç kadının gizli yerlerini keşfetmeye başlamıştı. Nehir ilk başta karşı koymaya çalışsa da aldığı haz ile kendini ona bırakmıştı. Parmaklarını içinde hissettiğinde kendinden geçerek inledi ve kalçasını ellerine daha da bastırdı. Vücudu yanıyor ve daha önce bilmediği bir ihtiyaçla kıvranıyordu. Okşayışlar daha da çıldırtıcı etki bırakmaya başladığında artık onu içinde istediğini anladı. 

"Seni istiyorum." diye fısıldadı arzuyla. Timuçin cevabını ıslak bir öpücük ile verdi. Ağzının içindeki dilini emerken kendini ona sürtünürken buldu. Timuçin dudaklarını ondan çektiğinde içindeki büyük heyecana biraz da korku eklendi. Timuçin uzanıp bir kondom aldı ve dişiyle açarken hiç bu görüntünün ona bu kadar seksi geleceğini düşünmemişti. Vücudu alev alev yanarken o anı bekliyordu. Timuçin eğildi ve tekrar onu öptükten sonra gözlerinin içine baktı bacaklarının arasına girerken. 

"Çok güzel olacak söz veriyorum. Kendini rahat bırak ve sakin ol." diye fısıldadı ve olabildiğince nazik bir şekilde eşinin içine girdi. Nehir bir anlık acıyla inledi ama biraz bekledikten sonra acı azaldı. Timuçin Nehir'in gözlerinin içine baktı ve onun biraz daha rahatladığını görünce dudaklarını tekrardan birleştirirken tekrar bir hamle yaptı. Artık acı yok sayabileceği kadar azalmıştı. Vücudu onu istercesine yükseldi ve bir sonraki hamleyi karşıladı. Nehir gözlerini kapattı. Hiç bu kadar hoşuna gideceğini düşünmemişti ama şimdi daha fazlasını istiyordu. Kalçaları onunla birlikte hareket ederken tek düşünebildiği bunun harika bir his olduğuydu. Gözlerini açtı ve onun arzuyla yanan gözlerine baktı. Timuçin dudaklarını yakalayıp öpmeye başlarken inlemesi onun dudaklarında kayboluyordu. Timuçin hiç bu kadar güzel olacağını tahmin etmemişti kendini fazlasıyla tutuyordu onun canını yakmamak için ama Nehir'in elleri onu teşvik edercesine kalçasında gezinip tırnakları tenine batıyordu. O an kendini kaybetti. Dudakları boynunda göğüslerinde dolaşırken hızını arttırdı ve inlemeleri Nehir'in inlemelerine karıştı. Nehir ismini haykırıp doyuma ulaşırken birkaç dakika sonra ona eşlik etti. Başını göğüslerine gömdüğünde nefesinin yavaşlamasını bekliyordu. Hiçbir deneyiminde böyle hissetmemişti. Onunla olmak olağanüstüydü. Nehir yavaşça gözlerini açtı ama nefesi hâlâ hızlıydı. Vücudunun hiç bu kadar gevşediğini hatırlamıyordu. Timuçin onu kendine çekti ve Nehir başını Timuçin'in göğsüne yasladı. Parmakları dokunmaya doymadığı karnında ve göğsünde dolaşıyordu. Parmaklarının uçlarında onun kaslarını hissetmek çok güzeldi. 

"Doğum gününde bana söylediklerin gerçekmiş," dedi Nehir parlayan gözlerle eşine bakarken. Timuçin güldü yavaşça. Sözünü tuttuğu için çok mutluydu ama sonra aklına sorması gereken bir detay geldi.

"Canını yakmadım değil mi?" 

"İlk başta biraz acı vericiydi ama sonrası çok güzeldi. Sen oldukça naziktin." Biraz da olsa içi rahatlamıştı. Nehir'i biraz daha kendine çekti ve başına bir öpücük kondurdu.

 "Hayal ettiğimden bile daha güzeldi kendimi tutamayacağım canını yakacağım diye çok korktum. O kadar güzelsin ki düşündükçe nefesim kesiliyor. Ellerin biraz daha karnımı okşamaya devam ederse kendimi tutamayabilirim." Nehir kendini tutamadı ve gülmeye başladı. 

"Seni spor salonunda üstün çıplak bir vaziyette ve terli bir şekilde gördüğümden beri karnına istediğim kadar dokunmak istiyordum. Bu kadar yapılı olmana beni bir hamlede güçlü kollarınla sarıp kaldırmana bayılıyorum. Bugün yeni bir şey daha keşfettim."

"Neymiş o?" "Kalçaların, onlar da kaslardan nasibini almış ve dokunmak güzeldi." Timuçin gülerken Nehir'in hiç bu kadar cüretkâr bir şey söyleyeceğini düşünmemişti. 

"Senin için spor salonuna gitmeyi hiç aksatmayacağım." Nehir başını kaldırıp gözlerinin içine bakarken ona yaklaştı ve dudaklarını onunla birleştirdi. Kısa sürede baştan çıkarıcı bir öpücüğe dönüşünce arzuya tekrardan teslim oldular.

 ***

Nehir gözünü açtığında etrafı görmek için birkaç kez gözünü kırpıştırmak zorunda kaldı. Kirpikleri birbirine yapışmıştı. Elini gözüne götürüp ovuşturdu ve parmağındaki siyah kalıntılara baktı. Makyajını silmeden yatmıştı. Birden gerçeği kavrayınca gözleri kocaman açıldı. Dün geceyi hatırlayınca gülümsedi kendi kendine. Mutlulukla iç geçirerek Timuçin'e biraz daha sokuldu ve gözlerini kapattı keyifle.

"Üşüdün mü Nehir?" Gözlerini tekrar açtı ve doğrulup eşine baktı. 

"Biraz," dedi Nehir. Timuçin örtüyü biraz daha üzerlerine çekti ve Nehir'in sırtını yavaşça okşamaya devam etti.

 "Yağmur yağıyor." Nehir tekrardan başını göğsüne koydu. 

"Şansımıza..."

 "O kadar günden sonra ben odada tıkılıp kalmaya gönüllüyüm. Çünkü seni çok özledim." 

"Ben de seni. Ama şu an çirkin görünüyor olabilirim," dedi gülerek Nehir.

 "Sen ve çirkinlik?"

 "Bak rimelim yine akmış." Parmağına bulaşan siyah kalıntıları gösterdi. 

"Olsun, tekrardan silerim. Lafı bile olmaz." Nehir onunla ilk defa yakınlaştığı o garip banyo anısını hatırladı. Beceriksizce şişeyi elinden düşürüşü ve Timuçin'in akan rimeli silmesi...

"O gün, evinde kaldığım gün yani lavaboda beni şaşırtmıştın," dedi Nehir o sabaha atıf yaparak.

 "Ne anlamda?"

"Yakınlık... Yani o gün bana öyle bir baktın ki gözlerimi gözlerimden çekmek istemedim," dedi Nehir itiraf ederek. 

 "Beni sürekli uyaran iradem olmasaydı o gün seni öpmeyi çok istemiştim."

"Artık istediğin zaman öpebilirsin beni." 

"Şimdi olsa olur mu?"

 "Evet." Nehir ona istekle bakarken Timuçin daha fazla kendini tutamadı ve dudaklarını birleştirdi. İyi ki yağmur yağıyordu çünkü bugün bu odadan çıkmayı hiç istemiyordu. 

***

Nehir karşısında oturmuş kirpiklerine dikkatlice rimelini sürerken Timuçin onu izliyordu. Gözlerini kocaman açması ve sonra kırpıştırmasına gülümseyerek baktı. Üzerindeki elbisenin içinde o kadar güzel görünüyordu ki Timuçin ona hayran hayran bakmaktan kendini alamıyordu. Nehir aynasına daha da yaklaşıp gözlerine baktıktan sonra eline bir fırça alarak allık sürmeye başladı. Timuçin'e göre onun kesinlikle makyaja ihtiyacı yoktu ama Nehir makyajı olmadığı zaman yüzünün bir hayalet gibi bembeyaz ve sağlıksız göründüğünden oldukça şikâyetçiydi. Ansızın Nehir bakışlarını yakaladı. Makyaj çantasını toplarken Timuçin'in onu dikkatle izlediğinin farkındaydı.

"Nasıl görünüyorum?" dedi Nehir ve ayağa kalktı. Timuçin vereceği cevabı bilse de onu inceliyormuş gibi yaptı. Saçları dalgalar halinde elbisenin üzerine dökülüyordu. Dizinin biraz yukarısında biten elbiseye kısa topuklu ayakkabılar eşlik ediyordu. 

"İhtişamlı..."

"Bu halimle mi?" dedi Nehir alaycılıkla bakarak. 

"Sen her halinle öylesin zaten."

 "Öyle miyim?" dedi Nehir ve Timuçin'in kucağına oturdu. Timuçin onu kollarıyla sımsıkı sararken gözlerinin içine bakıyordu. 

"Kesinlikle." Nehir kollarını boynuna dolayıp bakışlarına cesurca cevap verince Timuçin aralarındaki santimleri hızlıca kapattı ve dudaklarını eşiyle birleştirdi. Öpücük kısa bir sürede baştan çıkarıcı bir hale geldi. O kadar hızlı gelişmişti ki Nehir ne zaman yatağa yatırıldığını anlamamıştı. Timuçin'in elleri bacaklarını okşayarak iç çamaşırına gelince vücudu istekle gerildi. 

"Eğer durmazsak bu odadan çıkamayacağız. Çünkü ben sana doyamıyorum," dedi Timuçin geri çekilirken. Kendini yan tarafa attı ve sıklaşan nefesinin düzelmesini bekledi. 

 "Bu hep böyle mi olacak?" Nehir küçük bir kıkırtı çıkartınca Timuçin başını çevirip ona baktı. Dün gece hayal ettiğinden daha güzel geçmişti ve Nehir'in içindeki tutkulu kadını çok sevmişti. 

"İtirazın mı var? Benden sıkılmaya mı başladın yoksa?" dedi Timuçin alaycı bir şekilde. Nehir kolunu başının altına koyup dirseğine dayandı ve Timuçin'e baktı. 

"Hayır tabii ki, seninle burada zaman geçirmeyi çok sevdim." Nehir'in utandığını görebiliyordu.

"Sanki her deneyimden sonra daha da güzel oluyor. Bunu kastetmiştim." Nehir kendini yatağa bıraktı ve elleriyle yüzünü kapattı. Bu haline Timuçin kahkahalarla güldü. Nehir'in ellerini yüzünden çekti ve gözlerinin içine baktı.

"Sen bu kadar dayanılmaz görünürken başka ne yapabilirim bilmiyorum." Nehir'in elini aldı ve kalbine götürdü.

"Bir bakışın ile kalbimi böyle yerinden oynatıyorsun işte. Bu da bana aptallığımı hatırlatıyor. Sana daha önceden gelmeliydim, birbirimize acı çektirmemeliydik."

"Olsun şimdi daha önemli değil mi? Artık her şey yoluna girdi ve geçmişi düşünmek hiçbir işe yaramaz."

"Kesinlikle öyle." Nehir şefkatle elini Timuçin'in yüzüne getirdi ve yavaşça okşadı. Dün gece ona nazikçe dokunan ve dünyadaki en güzel kadınmış gibi hissettiren karşısındaki adama baktı. Lacivert gülen gözlerine bakarken o an Nehir'in aklına bir detay geldi. Timuçin aynı tepkiyi vermez diye düşünse de içinde bir şüphe de vardı. Bu şüpheyi de denemeden aşamazdı. Yavaşça doğrulurken Timuçin'in dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu ve yataktan kalktı. Çantasını bulup içindeki siyah kutuyu çıkardı. Saati buraya getirmesi çok saçmaydı ama o an sanki o saat Timuçin'i hatırlaması için bir nedendi. Derin bir nefes aldı ve arkasını dönüp yatağa doğru yürüdü. Timuçin oturmuş ona bakarken kutunun kapağını açtı.

"Bunu iade edemedim. Bir gün hep beni anlayacağını ve bu saati de kabul edeceğini düşündüm. Sadece bir saat ama... Benim için farklı bir anlamı da var." Timuçin kolunu uzatıp saati kutunun içinden çıkardı. Gerçekten de hoş bir görüntüsü vardı saatin. Biraz inceledi ve markasını görünce gülümsedi. 

"Rolex?" Nehir başını salladı. O gün hiç böyle ilgili olmamıştı saate karşı. Biraz da olsa kötü bir tepki almadığı için içi rahatlamıştı Nehir'in. 

"Bu aslında en ucuz modellerden biri markanın. Daha iyisini almak isterdim ama çekindim. Gerçi sen bu modele bile çok reaksiyon verdin." Timuçin Nehir'in hâlâ o günkü davranışından dolayı kırgın olduğunu görebiliyordu. O günü tersine çevirmek istedi.

"Hediyen hâlâ geçerli mi?"

"Evet," dedi Nehir gülümseyerek. Timuçin'in saati sol koluna taktığını görünce çok mutlu olmuştu. 

"Bu güzel hediyen için teşekkür ederim. Ayrıca sana bir şey göstermem gerek." Telefonunu almak için ayağa kalktı ve ona barınaktan atılan mesajı gösterdi. Nehir mesajı okurken hiç bu kadar çok hayvana ulaşacağını düşünmemişti. Mama, engelli hayvanlar için yürüteç ve rehabilitasyon hizmeti, aşılar derken birçok hayvana dokunmuştu.

"Artık neden bu şekilde kullanmak istediğimi anlamışsındır." "Zaten her ay düzenli olarak bağışta bulunuyorduk. Biliyorsun Levent abi aile dostumuz... Ben sadece bu kadar çok şey yaptıklarını bilmiyordum. Mutlu oldum."

"O gün çok kaba davrandım biliyorum ama bir daha asla beni o şekilde karşında görmeyeceksin." Nehir başını salladı ve sımsıkı sarıldı eşine. Sonunda ona böyle yaklaşması içini çok rahatlatmıştı. 

 ***

Açelya gördüğü fotoğrafla şaşkınlığa uğrarken bu durumun nasıl olabildiğini merak ediyordu. Nehir, Timuçin ile el ele tutuşmuştu ve altına da Mr&Mrs Türkdoğan yazmıştı. Derya iş seyahatinden dönecekti ve şu dakikalarda da eve geliyor olması gerekiyordu. Tam onu arayacakken evin kapısı açıldı. Hızlıca ayağa kalkıp eşinin yanına giderken kaşları çatıktı Açelya'nın. Bu tavrı Derya hemen hissetti ve nedenini de çoktan anlayınca bıyık altından güldü. 

"Hoş geldin Derya." Açelya eşine sorgulayıcı bir bakış attıktan sonra gerçeği anladı.

"Haberin vardı. Derya nasıl izin verdin?"

"Açelya izin vermedim bizzat aracı oldum diyelim buna." 

"Nehir gerçekten evlendi mi?" Derya başını sallamakla yetindi. Kendini çok yorgun hissediyor ve daha fazla kapının önünde dikilmek istemiyordu. 

"Kim biliyor?"

 "Timuçin'in abisi ve ben."

"Annenler bile bilmiyor."

"Böylesi daha iyi oldu. Hem Nehir şu an çok mutlu onu boş verebiliriz. Seni özledim." Tam Açelya'yı kendini çekmiş öpecekken birden merdivenlerden gelen sesi duyunca kendini geri çekti.

 "Sana defalarca dedim. Sen evde olmadığında çok zor uyuyor." Sırma görüş alanına girdiğinde Derya kendini gülümsemekten alamadı. En son basamaktayken Sırma resmen üstüne atladığında Derya hemen onu yakaladı.

"Neden uyumadın bebeğim? Seninle konuşmuştum. Uykusuz kalman beni üzüyor demiştim."

"Evet ama... Uykum gelmedi işte," dedi küçük kız gözlerini kaçırıp utanarak. Sırma biyolojik ailesini kazada kaybettikten sonra çok zor günler yaşamış ve Derya da tüm o olanlara şahit olduğu için Sırma'ya asla kıyamıyordu. Ona olan bu düşkünlüğü büyüdükçe daha da makul bir seviyeye gelecekti ama şu an için Derya o ne istiyorsa onu yapmak istiyordu. Sırma'yı yere indirmeden kucağında koltuğa kadar taşıdı ve koltuğa oturduğunda küçük kızın başını çoktan omzuna koyduğunu gözlerini kapattığını gördü. Sırma bu şekilde uyuduğunda kendini güvende hissediyordu. 

 "Bir de uykusu gelmemişti. Benim güzel kızım, "dedi Açelya gülerek.

"O bıkana kadar sanırım böyle uyumasına izin vereceğim." Şimdiden nefesinin düzenli sesini duyabiliyordu.

"Tekrar söylüyorum Derya bu yaptığın yanlış. Hem anlat bakalım Nehir nasıl evlendi?"

"Çocuk bana geldi ben de onu teşvik ettim hepsi bu."

"Hepsi bu mu? Cidden Nehir o kadar sade bir şekilde evlenmeyi kabul etti mi?"

"Açelya sen de bilirsin, insan âşık olduğunda bazı davranışlarından vazgeçer. Bazı aşırılıklarından arınır. Bunu en iyi bilen kişilerden birisi sen değil misin?" dedi ve eşine göz kırptı alaycı bir şekilde.

 "Demek öyle... Nehir'in olgunlaştığını söylüyorsun." Derya başını salladı ve nikâhta çekilip ona yollanan fotoğrafları Açelya'ya göstermek için telefonunu uzattı. Açelya telefonu alıp fotoğraflara bakarken Derya'nın gerçekten de haklı olduğunu gördü.

 "Gerçekten birbirlerine çok yakışıyorlar. Bence annenler görmeden onlara söylemelisin."

"Söyledim gelirken, biraz can sıkıcı bir konuşmaydı ama böyle olduğu için içim rahat. Onları bir araya getirmesem kendimi kötü hissederdim."

"O sert duruşunun altındaki merhameti çok seviyorum biliyor musun?" dedi Açelya eşine sevgiyle bakarak. Derya içtenlikle gülümsedi.

 "Ben senin her şeyini seviyorum ama," dedi takılarak. Sonra kucağında uyuyan kızını artık yatağına yatırması gerektiğini düşündü ve ayağa kalktı.

Continue Reading

You'll Also Like

KARAYEL By Betül K.

Teen Fiction

66.6K 5.6K 30
Hayatını kendi yazdığı kurallarına göre yaşayan Göktuğ Karayel. Yazılan kuralları tek tek silmeye ant içen Rüya Çağlayan. Ufuk çizgisinin ardındaki d...
1.4M 45K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
767K 37K 33
O gün yaptığı tek hata; espresso'yu cool lime refresha ile aldatmaktı. Fakat hiç ummadığı, görmek istemediği kişi de o gün karşısına çıkmıştı. Dışarı...
35.3K 1.9K 9
Bir yalan vardı basit sanılan lakin binlerce bedel ödeten! Bir kadın vardı söylenen yalanlara inanan ve binlerce bedel ödeyen! Basit sanılan ve herke...