Red Targaryen ☾ Daemon Targar...

By larathecult

59.4K 5K 11K

Kral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi bü... More

the targaryen | daemon return
the targaryen | tournament and death
the targaryen | night visitor
the targaryen | her mother's twin
the targaryen | lady and dragon
the targaryen | pleasure house
the targaryen | king's heir
the targaryen | broken mirror
the targaryen | betrayal of a friend
the targaryen | a candle for trust
the targaryen | red lady at dusk
the targaryen | wedding night
the targaryen | knight's kiss
the targaryen | white fallow deer
the targaryen | came from across the sea
the targaryen | a victory and a lover
the targaryen | he comes at night
the targaryen | bloody wedding
the targaryen | second birth ritual
the targaryen | emotions are more important than memories
the targaryen | anyone who hurt her must be punished
the targaryen | blood of my blood
the targaryen | night devour riders, not dragons
the targaryen | king's daughters
the targaryen | reason for slander
the targaryen | first of her name
the targaryen | driftmark visit
the targaryen | forbidden lovers meet at midnight
the targaryen | dragon's wings unfold
the targaryen | at home, away from home
the targaryen | only ravens rule the shadows
the targaryen | darkness gives birth to the dragon
the targaryen | in the arms of the lilac garden and ashes of a friend
the targaryen | d(a)emon's bride
the targaryen | from a strong blood
the targaryen | raven's eyes are not considered legitimate
the targaryen | the dragon behind storm clouds
the targaryen | every night has a morning
the targaryen | living hearts and dead lovers
the targaryen | at every sunset a new dragon rises
the targaryen | blood determines the ruler
the targaryen | real enemy is always in sight
the targaryen | burn the witch
the targaryen | our house is dragonstone
the targaryen | the queen doesn't like bastards
the targaryen | princess and her knight
the targaryen | when a rider dies, a new one is born
the targaryen | lord of the harrenhal
the targaryen | wolfs and dragons
the targaryen | the knight and the groom
the targaryen | swear for the second time
the targaryen | witch's son
the targaryen | guests of the riverlands
the targaryen | dornish princess
the targaryen | desires and obligations
the targaryen | marriage is a duty
the targaryen | calm before the storm
the targaryen | true owners of the red keep
the targaryen | maegor's holdfast
the targaryen | time changes but someone always stay the same
the targaryen | mercy of the old gods
the targaryen | breaking point
the targaryen | witch of the forest
the targaryen | green council
the targaryen | black queen(s)
the targaryen | messenger of aegon the usurper
the targaryen | disappointing sons
the targaryen | the north remembers
the targaryen | downfall
the targaryen | mothers always avenge their children
the targaryen | blood of the golden prince
the targaryen | dark sister's soul
the targaryen | blood and cheese
the targaryen | a boy comes, a boy goes
the targaryen | pawn forward one square
the targaryen | black honeyholt
the targaryen | the queen who never was
the targaryen | heirs and dragonseeds
the targaryen | a duel in the stranger's name

the targaryen | dragon's egg

900 84 29
By larathecult

Önünde duran limonlu turta çok lezzetli görünüyordu. Mhyris, tatlı yemeyi severdi. Limonlu turta ise favorisiydi. Küçükken, onun bir Leydi için olması gerektiğinden fazla tatlı yediğine dair sızlanan çok fazla bakıcısı olmuştu. Mhyris ise onları kızdırmakla eğlenir, gizlice tüm turtayı yiyip bitirirdi. Ancak son zamanlarda, Leydi Mhyris için bir şeyler yemek eziyete dönüşmüş durumdaydı. En sevdiği tatlıyı görmekten bile midesi bulanıyor, burnuna kokusu gelsin istemiyordu.

Yüzünü başka bir yöne çevirip derin bir nefes aldı. Yorgun hissediyordu. Uyumak, son iki aydır onun için bir lüks haline gelmişti. Daemon onu terk edip gittiğinden beri yakut taşlı kolye boynunda hiç görülmemişti. Mhyris kolyeyi çekmecesinin en derinine bırakmıştı. Kral Viserys'in ona hediye ettiği altın bir kolyeyi takıyordu artık. Görünüşü güzeldi ama yakut taşlı kolye gibi Mhyris'e, kendisini daha iyi hissettirmiyordu.

Genç kadının kabusları da bir o kadar kötücüldü ve Mhyris'e günlerini boğulma hissi ile geçirmesi için baskı yapıyordu. Yabancı kızıl kadın, her gece daha çok yaklaşıyor ama bir türlü Mhyris ona ulaşmanın yolunu bulamıyordu. Karanlık sarayın gölgesi, Mhyris'i boğuyordu her gece. Henüz rüyasında hayatta kalmayı da başaramamıştı. Bunun bir çeşit haber olduğuna inanıyordu. Boğazı, sanki ölümü yakınmış gibi yanıyordu.

"Leydi Laena biraz küçük değil mi?"

Kral Viserys'in sorusu, yanında oturan Lord Strong'u geçerli bir cevap bulabilmek için düşünmeye itmişti. Öğle vakti, yemek masasını küçük bir konseye çevirmişlerdi. Kral, Otto'nun fikirlerini almıştı ve şimdi de Lord Strong'a danışmak için onu yanlarına davet etmişti.

"Evlilikler siyasi bir anlaşmadır, Majesteleri." dedi nihayetinde, Lord Strong. "Bunu da bir ittifak olarak düşünmeniz gerekiyor."

Rhaenyra ve Mhyris, birbirlerine bakıp gülmemek için kendilerini tuttular. İki yetişkin adamın evlilik meselesini tartışıyor olmaları, onlara komik gelmişti. Kral'ın isteği ile ona yemek salonunda eşlik ediyorlardı ancak geldiklerinden beri sessiz kalmışlardı. Çünkü konseyde konuşulan konu, artık yemek salonlarına ve koridorlara kadar taşmıştı. Kral Viserys'in soyunun devamı için ikinci kez evlenmesi gerekiyordu. Otto Hightower da bu konuda Viserys'i bir hayli zorluyordu. Elbette ki onun amacı kendi çıkarına bağlıydı ama başka bir akıl, Lord Strong araya girince Kral Viserys bir karar verme ikilemine düşmüştü. Zorunluluğa sadece kulak kabartan Prenses Rhaenyra ise babasını yeni evliliği konusunda desteklediğini söylememişti ama nedense karışmak istemiyor gibiydi. Ya da şimdilik sessiz kalıp sadece gözlem yapıyordu. Gerginlik yaratmak yerine tabağında duran limonlu kremayı tadıyor ve Mhyris'in ilgisini çekmek için arada bir ona masanın altından ayağı ile dokunuyordu.

"Kız on iki yaşında, Lyonel." dedi Kral Viserys. Aemma'nın ölümünün ardından, böyle bir zorunluluğa düşmüş olmaktan hoşnut değildi.

Driftmark Lordu Corlys Valeryon, kısa bir süre önce Viserys'e önemli bir teklifte bulunmuştu. Kızı Laena Valeryon ile Kral Viserys'in evliliğini önermişti. Böylelikle zaten akraba olan iki hanedanın birliği ve kanı tazelenecekti.

"Biliyorum, Majesteleri. Ancak siz de farkındasınız ki, son zamanlarda Driftmark ile aramızda oluşan uçurumu kapatmak için en iyi yol evlilik anlaşması gibi görünüyor. Hem, Valeryon hanesi ile birleşmek civar krallıklar için de bir mesaj olur." dedi Lord Strong.

Kral sıkıntıyla düşünüyordu.

"Daemon onunla evlenmek istediği zaman, Mhyris'in de Leydi Laena ile aynı yaşta olduğunu unutuyorsun." dedi aniden, Rhaenyra.

Mhyris konunun ona ve Daemon'a gelmesinden hoşlanmamıştı. Önünde duran tabağı yavaşça itti. Kral'a bakmak için başını kaldırdığında, onun ifadesinde kızmaya meyilli bir bakış yakaladı. Viserys, küçük kardeşi iki aydır uzakta olduğu için keyifliydi ancak kızının hatırlatması üzerine yeniden gergin bir ifadeye büründü.

Kral Viserys, masanın diğer ucunda oturan kızına baktı. "Sırası değil, Rhaenyra."

"Beni buraya davet edip sonra da karşımda yeni eş adayların hakkında konuşuyorsun, baba. Fikrimi belirtme hakkım var, değil mi?"

"Elbette ki ama..." diye başlayan Viserys, cümlesini tamamlayamadı.

"O halde on iki yaşındaki Leydi Laena ile evlenmeyi düşünme. Çünkü bu..."

Bu sefer de Mhyris, Prenses'in lafını böldü. "Bana sorarsanız, Valeryon Hanesi ile birleşmek hem sizin hem de krallığın yararına olur, Majesteleri. Leydi Laena'nın sizin için en güvenilir aday olduğunu düşünüyorum."

Rhaenyra ona ciddi olup olmadığını sorgular gibi bakınca, Mhyris kızgın gözleri ile karşılık verdi. Masada Daemon'un ismini duymak, haftalardır soğuk olan kalbindeki öfkesini yeniden yükseltmişti. Ayrıca Valeryon hanesi hakkındaki fikri de gerçekti. Otto Hightower'ın planını düşününce, Alicent yerine Leydi Laena ile evlenmesi Kral Viserys adına bir güvenlik meselesiydi.

"Teşekkürler, Mhyris." dedi, Kral Viserys.

Lord Strong, aynı fikirde olduğu Mhyris'i desteklemişti. "Leydi Mhyris'in değindiği konuyu iyice düşünmenizi öneriyorum, Majesteleri. Güvenilir bir eş seçmeniz gerekiyor. Benim önerim, Leydi Laena ve Valeryon hanesinden yana."

Kral Viserys, biricik karısından sonra böyle bir evliliği gerçekleştirmek zorunda kaldığı için kendisini iyi hissetmiyordu. Geceleri, her geçen gün daha da kötüye giden elindeki yaraları sarması için Üstad odasına uğruyor, yanında da Otto geliyordu. Kralsınız ama zorunda kaldığınız evliliği düşününce, sizi hiç kıskanmıyorum demişti Kral'ın Eli. Kendi karısının kaybından bahsedip Viserys'i anladığını belirtiyordu. Ama tek amacı, Alicent'ı yeni Kraliçe yapmaktı. Öte yandan, Kral'ın da kendi hanedanlığı için yerine getirmesi gereken bir sorumluluğu vardı. Düğün hemen gerçekleşmese bile bir eş adayına karar verilmesi ve sözlerin gerektiği zaman tutulması esastı. Kral Viserys'in aklı bulanıktı. Masadaki kızlar merakla Kral'ı izlerken, Lord Strong doğru karar vermesi için dua ediyordu.

Viserys'in elindeki acı bir anda arttı ve salona dolan güneş ışığına bakıp Aemma'yı düşündü. Ölü Kraliçe artık onu rüyalarında ziyaret etmeye bir son vermişti. Viserys tamamen terk edildiğini hissediyordu.

Yemek salonundaki sessizlik, kapının açılması ile sonlanmıştı. Boynundaki altın kolye ile oynayan Mhyris, içeriye kimin girdiğine bakmak için kafasını kaldırdı ve Sör Criston Cole'u gördü. Esmer şövalye önce selam verdi ve Kral'a, Valeryon ailesinin Kızıl Kale'ye geldiklerini iletti.

"Hiç vakit kaybetmiyor." diye başını tutup söylendi, Kral Viserys.

Lord Strong ise Otto Hightower'a karşı Mhyris ile aynı taraftaydı. Her zaman ki sakin tavrıyla konuştu. "Majesteleri, lütfen iyi düşünün."

"On iki yaşında bir çocukla ne konuşabilirim, Lyonel?"

"Ona masal falan anlat." diye kendi kendine mırıldanan Rhaenyra daha fazla oturmak istemediğini biliyordu. Salondan çıkmak üzere olan Sör Criston'a beklemesini söyleyerek yerinden kalktı ve babasına bakıp yalancı bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirdi. "Krallığımız için en iyisini diliyorum, Majesteleri."

Kral Viserys, kızının tepkisinden dolayı daha da gergindi. Rhaenyra'nın aceleyle çıkıp gitmesini izlemişti.

Yemek için teşekkür eden ancak hiçbir şeye dokunmayan Mhyris, yerinden kalktı. Önce "Majesteleri." diyerek Kral Viserys'e, sonra da Lord Strong'a bakıp Rhaenyra ile ilgilenmek için izin istedi. Kral, Mhyris'e, kızına göz kulak olduğu için yeniden teşekkür ederken samimi görünmeye çalışıyordu. Mhyris salondan ayrıldığında ise kapanan kapıya doğru bakmaya devam etti.

Önündeki en büyük sorunu, yeni bir eş seçimi gibi duruyordu ancak Kral Viserys'in asıl derdi, ilk kızına bir evlatlık gibi davranmak zorunda kalmış olmasıydı.

****

Yeni bir evliliğin ilk adımlarını atmak için yeterince güzel bir hava vardı. Kuşların sesi, Kızıl Kale'nin ihtişamlı bahçesinin üzerinde yankılanıyordu. Balkonun üzerine çiçek sarmaşıkları sarkıyordu. Güneş tepedeydi. Kale'nin duvarlarını aydınlatıyor, buz tutmuş kalplere umut yaratmaya çalışıyor ve bahçeyi izleyen Prenses Rhaenyra'nın üzerine düşüyordu. Fakat Rhaenyra, mutsuz görünüyordu. Bahçede küçük Leydi Laena ile dolaşan babasını izlemek, midesine ardı ardına inen yumruğun sebebiydi. Kollarını balkonun sütun taşlarına yaslamıştı. Yeşil koridorlar gibi görünen bahçede dolaşan Kral'ı izlemeye devam ediyordu.

"Bu seçenekler arasında en iyisi." dedi Mhyris. Şövalyesi Sör Raymond'un geride, balkonun girişinde bekleyen Sör Criston ile kalmasını isteyerek Prenses'in yanına gitmişti. Onunla birlikte taş sütuna yaslandı. Bahçe yerine Rhaenyra'ya bakıyordu. "Senin için berbat bir his, biliyorum. Ama mantıklı olmak zorundayız."

Rhaenyra sıkıntılı nefesini üfledi. "Yine de düşünmesi bile rahatsız olmam için yeterli."

Mhyris elini uzatıp Prenses'in omzuna dokundu ve ona destek olacağını belirtti.

"Oğulları olunca beni unutacak." dedi Rhaenyra. Git gide uzaklaşan Kral'ı ve Leydi Laena'yı durgun ifadesi ile izliyordu.

"Sen her zaman onun en sevdiği çocuğu olacaksın."

Prenses, Kızıl Leydi'ye baktı. "Çok iyi yalan söylüyorsun, Mhyris."

Mhyris buna bir cevap vermeden önce Rhaenyra'nın gözlerine bakmaya devam etti. Elini geri çekmişti. Sadece "Üzgünüm." dedi. Sonra sebepsiz yere olduğunu düşünerek ağrı hissettiği karnını tutmuş ve kehribar rengi gözlerini bahçeye çevirmişti. Kral Viserys ve Leydi Laena merdivenlerin biraz ilerisinde konuşuyorlardı. Fakat Mhyris onları değil, bu bahçede kahkahalar eşliğinde koştuğu anları görüyordu. Daemon vardı yine. Prens, bir yolunu bulup Mhyris'in her anısında yer edinmeyi başarmıştı. Mhyris, onu tekrar ağaçlardan birinin yanında görür gibi oldu ve ağrısı arttı. Hayal kurmayı artık bırakmalıydı.

"Gidelim mi?" diye sordu Rhaenyra.

Beraber bahçeye son kez baktıktan sonra yürümeye başladılar. Saraya girmek için balkonun yan tarafına döndükleri sırada ise Rhaenys Targaryen'i otururken buldular. Kızı bahçede Kral Viserys ile gezerken, o bir anne için fazla sakin görünüyor olabilirdi ama aslında son derece gergindi. Elindeki kadehin içindeki şarabı yudumladı ve önünden geçip gitmeyi amaçlayan genç kızlara selam verdi.

"Seni rahatsız ediyor, değil mi?" diye sordu Rhaenys.

Prenses ve Kızıl Leydi duraksadı. Aynı anda dönüp hiç kraliçe olamamış Rhaenys Targaryen'e baktılar. Kadın ise gözlerini bahçeden ayırmıyordu.

"Babam bir kral." dedi Rhaenyra. "Neslini güçlendirmek onun görevi."

Rhaenys Targaryen ani bir karşılık verdi. "Senden politika dersi istemedim. Rahatsız ediyor mu diye sordum."

"Laena sizin kızınız, Prenses. Bu sizi rahatsız ediyor mu?"

"Elbette ediyor." diye cevapladı Rhaenys. "İşlerin düzenini anlıyorum ama senin anladığından emin değilim, Rhaenyra."

Mhyris bu gereksiz yere girişilen söz düellosuna karşı sabır göstermeye çalışıyor, sessiz kalıyordu. Karnını tutmamak için ellerini arkasında birleştirdi.

"Benden öfke görmeyi bekliyorsanız, başarısız olduğunuzu bilmeniz gerek Prenses."

"Aksine." dedi Rhaenys. "Kızımla olsun ya da olmasın, baban mutlaka yeniden evlenecek. Yeni karısı ona yeni varisler doğuracak. Onlardan birinin erkek olma ihtimali yüksek. Oğlanın yaşı gelip baban öldüğünde ise diyarın erkekleri senin değil onun vâris olmasını isteyecek. Çünkü işlerin düzeni böyle."

"Kraliçe olduğumda bu düzeni değiştireceğim." diye karşılık verdi Rhaenyra.

Rhaenys Targaryen gülecek gibi oldu. "Bu keşke gerçek olabilse, Rhaenyra. Diyarın erkekleri Büyük Konsey'de başa bir kraliçe atamaya çalıştı ama kabul edilmedi."

"Sizi reddettiler, Prenses Rhaenys. Ama bana diz çöküp tahtın varisi dediler."

Rhaenys ayağa kalktı. "İşte sana kimsenin söylemeye cesaret edemediği bir gerçek Rhaenyra." deyip balkonun kenarına kadar yürüdü. "Erkekler, bir kadının Demir Taht'a çıkmasına izin vermek yerine diyarı yakmayı tercih ederler."

"Bunun zaten farkındayız, Prenses." Daha fazla sessiz kalamayan Mhyris, Rhaenyra'yı kolundan tutup biraz yanına çekmişti. "Ama hatırlatmanız yerine Rhaenyra'ya destek olmanızı bekliyoruz."

Rhaenys, Kızıl Leydi'nin yüzüne dikkatle bakıyordu. "Prenses'e karşı bu kadar koruyucu oluşun takdir edilmeli, Mhyris. Gerçek kız kardeşler gibisiniz."

Mhyris karşılık vermedi. Prenses ile birlikte Rhaenys Targaryen'e son kez baktıktan sonra yürümeye başladılar. Sarayın içerisine girerken Sör Criston ile Sör Raymond onları takip ediyor, Rhaenyra hizmetlilerin aceleyle yollarından çekilmesine sebep olacak kadar hızlı yürüyordu. Mhyris ona sakin olmasını söylemedi ancak yetişmekte zorlanıyordu. Adımları hızlandı. Prenses'e yetişip elini tuttu. Rhaenyra ise daha sıkıca karşılık verdi. Rhaenyra ruhen duyduğu acıyı Mhyris ile bu şekilde paylaşıyordu. Mhyris ise fiziki bir ağrı duyuyordu ve bunu el ele tutuşarak paylaşma imkanı yoktu. Ama yine de iyi gibi davrandı. Prenses ile sarayda dolaştı.

Nereye gittiklerini bilmeden aldıkları yol onları bir süre sonra konsey odası yakınlarına doğru götürmüştü. Kral Viserys'i hâlâ bahçede sanıyorlardı ama saraydaydı. El'i Otto tarafından acil olarak ilan edilen küçük konsey için planını değiştirmiş, Lordlar ile birlikte konsey salonuna gitmişti. Rhaenyra, babasını konsey odasına girerken görünce Mhyris'in elinden tutmaya devam ederek koşmaya başladı. Leydi'yi kendisi ile birlikte sürüklüyordu.

"Rhaenyra, ben gelemem!" diyerek onu durdurmaya çalıştı Mhyris.

"Ses çıkartmazsan fark etmezler bile."

"Başımı belaya sokacaksın!"

"Sessiz ol, Mhyris!"

Rhaenyra muhafızlardan kenara çekilmelerini istedi. Kapıyı açıp peşinden Mhyris'i de içeriye soktu. Fakat Mhyris çekiniyordu. Burada olmaya izni yoktu. Belki gizli duvarların ardında daha önceden konseyi dinlemiş olabilirdi ama görünen varlığı kabul edilemezdi. Kapının hemen dibinde durdu ve gölgeye sindi. Prenses Rhaenyra ise küçük merdivenden yukarıya çıkmış, Ejderha Bekçisi'ni dinleyen konseyi geriden izlemeye başlamıştı.

"Gece karanlığında, Yarasa Saati'nde oldu Majesteleri." diyordu yaşlı bekçi. "Hırsız bizden kaçmayı başardı."

Kral Viserys sordu. "Elliden fazla ejderha bekçisinin olduğu bir yerden, o ejderha yumurtası nasıl çalındı?"

"Suçlu Prens Daemon'du, Majesteleri."

Gölgede saklanan Mhyris, onun ismini duyunca ister istemez heyecanlı kalbi çarpmıştı. Daemon kısa bir zaman önce Westeros'a geri mi dönmüştü? Hem de bir ejderha yumurtası çalmak için. Kızıl Leydi kulak kabarttı.

"Daemon mu?" diye şaşırdı Viserys.

Otto Hightower konuştu. "Prens, durumu açıklayacağını düşündüğüm bir mektup bırakmış Majesteleri."

Büyük Üstad, Prens Daemon tarafından bırakılan mektubu yavaşça açıp okumaya başladı.

"Ejder Kayası'nın Prensi ve Demir Taht'ın yasal vârisi Prens Daemon Targaryen Eski Valyria geleneklerince ikinci eşini alacağını memnuniyetle beyan eder. Eşi, Ejder Kayası'nın Leydisi Mysaria unvanını alacaktır. Kendisi hamile ve Targaryen gelenekleri doğrultusunda bebeğin beşiğine bir ejderha yumurtası konulacaktır."

Mhyris nefes almayı bıraktı ve duyduklarını sindirmeye çalışırken yutkundu. Karnına saplanan keskin ağrıyı duymak mı yoksa Daemon'un ikinci eşini beyan ettiği mektubu mu gözlerinde biriken yaşlara sebep olmuştu? Mysaria'nın hamile oluşunu öğrenmek, Kızıl Leydi'nin öfkesini bir nehir gibi akıtmak istemesini sağladı. Konsey odasındaki meşalelerden biri yavaşça alev almıştı ama Rhaenyra dışında kimse bunu fark edecek kadar dikkatli değildi. Konsey masasındaki tüm adamlar, Daemon'un mektubunu dinlerken dalgın görünüyorlardı.

"Prens sizi düğününe davet etmiş, Majesteleri." dedi Üstad. Mektubu masaya geri bırakmıştı. "İki gün sonra."

Konsey masasından duruma karşı uğultular yükseldi.

"Leydi Mysaria kim?" diye sordu Lord Corlys. Önceki konseyde kaçırdığı bir konuydu.

"Daemon'un fahişesi." dedi sert üslubuyla Otto. "Bu resmen ayaklanmadır."

Viserys konuştu. "Kardeşim beni kızdırmaya çalışıyor. Ona istediği cevabı vermeliyiz."

Lord Corlys uyarır gibi bir hatırlatma yaptı. "Diyar izliyor, Majesteleri."

"Ne yapmamı istersin?" diye sordu Kral Viserys. "Onu Sur'a mı yollayayım? Ya da kafasını bir mızrağın ucuna yerleştirebilirim."

Mhyris onu yakmayı düşünmüştü.

"Daemon, Ejder Kayası'nı ele geçirdi ve etrafını Altın Pelerinliler Ordusu ile çevirdi. Ve şimdi de tehlikeli bir silah çaldı." diye çıkarım yapan Otto Hightower'ın sözünü Prenses Rhaenyra bölmüştü. Dönüp herkes ona baktı. Prenses'in varlığı yeni fark edilmişti. Mhyris'in her karanlık köşede parlayan yüzü de öyle. Otto, konseydeki davetsiz isme karşı çıkacaktı ki Prenses'in sesi yükseldi.

"Daemon hangi yumurtayı çaldı?"

Yaşlı ejderha bekçisi yanıtladı. "Prens Baelon'un beşiğine konması için seçtiğiniz yumurtayı, Prenses."

Konseye çöken ağır sessizlik, Prenses Rhaenyra'nın kızgın ve hayal kırıklığı dolu ifadesini izliyordu. Kapının gölgesinde duran Mhyris ise daha fazla dayanamadı. Kral Viserys bir müfreze toplanması için emir verirken, Leydi Mhyris artık nefes alamadığı için kaçar gibi konsey odasından çıktı. Kapının dışında bekleyen iki şövalyenin yanlarından hızla geçmeden önce Sör Criston Cole'un meraklı ve endişeli yüzüne bakmıştı. Şövalye, tıpkı Sör Raymond gibi onu durdurmak için hareket edecekti. Lakin Mhyris buna izin vermedi.

Koridorda bir çocuk gibi koşuyordu. En azından kendisi böyle hissetmişti. Mavi elbisesinin eteği dalgalanıyor, ağlamaya başlamış gözleri yüzünden görüşü bulanıklaşıyordu. Daemon'a karşı nefretle dolup taşmanın büyük çekiciliğini istiyordu ama ne yazık ki paramparça olmuş kalbi buna izin vermiyordu. Onlarca bıçak darbesi almış gibi canı yanıyordu. Daemon'un zalim yüzünü görmek, tüm güvenini altüst etmişti ve Mhyris artık onu bir daha ne zaman göreceğini değil, görürse nasıl davranacağını bilemeyecek kadar kötü hissediyordu.

Kızıl saçları geçtiği her yerde bir alev gibi parladı. Sarayın kasvetli koridoru onunla birlikte aydınlandı ama Leydi Mhyris karanlıkta gibi hissediyordu. Onu terk etmiş Prens'in aklından yok olup gitmesini diliyordu. Fakat asla olmayacağını da biliyordu. Odasına ulaştığı sırada ağlaması artık durmaz bir haldeydi. Sör Raymond'un sesini duyuyordu ama kimse onu görmesin diye kapıyı kapattı. Sanki onunla alay etmek, Daemon için ne kadar önemsiz olduğunu söylemek ve bir cadı olduğunu haykırmak isteyen insanlar varmış gibi kapıyı sıkıca tutmaya devam etti. Dışarıda ona seslenen Sör Raymond'a cevap vermedi. Ağlamaya devam ederek kafasını kapıya yaslamıştı ve karnını tutuyordu.

Odasını ve kendi bedenini alevler içinde bırakmasına ramak kalmıştı. Daemon'un gidişi, hatta artık terk edişi Mhyris için yabancı bir duygu değildi. Prens evlendiği zaman bile Mhyris kötü hissetmemişti, çünkü o zamanlar aşkın ve tutkunun varlığına kapılmamıştı. Fakat şimdi, Daemon onu aşkının en derin haliyle tanıştırıp sonra da çekip gitmişti. Mhyris acı çekiyordu, ruhen ve fiziken.

Hüznü, korkunç bir öfkeye dönüşüyor ve kapıdan yavaş yavaş uzaklaşırken gözyaşları yanağında kuruyordu. Bir süre boş boş odasına baktı. Karnını tutan eli titriyor, her gece onu izleyen Daemon'un oturduğu köşeyi yakma hayalini kuruyordu. Odaklandı. Ama aniden hissettiği acı dikkatini dağıttı. Gözleri taze yaşlar ile dolmaya başladı ve Mhyris, son anda hamle yaparak masanın kenarına tutunmayı başardı. Aynaya yansıyan görüntüsü solgundu. Beyaz teni soğuk terliyordu ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. Fakat bacağında hissettiği ıslaklık yüzünden korkuyla doldu. Masaya yaslanıp eteğini biraz yukarıya kaldırdı ve bacağından akan kanı görünce yutkundu.

Şüphesinin doğruluğu ona akmaya başlayan kanıyla cevap veriyordu sanki. Mhyris, korkuyla nefes alıyor ve aklını toparlamaya çalışıyordu. Başının dönmesini masaya yaslanıp atlatmaya çalıştı. Bu sırada da Sör Raymond'a seslenmişti. Kendisini aynalı masasının ardında kamufle etti. İçeriye giren ve korumaya yemin ettiği Leydi adına endişeli görünen Sör Raymond ise sadece yorgun yüzünü görebildiği Mhyris'e baktı.

"Bana hemen Becca ve Marla'yı çağır, Raymond. Banyomu hazırlasınlar!" diye hiç yapmadığı bir şekilde emir verdi Mhyris.

Sör Raymond onu yeniden yalnız bıraktıktan sonra Mhyris daha fazla dayanamadı ve yavaşça yere oturup bacaklarının arasından süzülen kan ile birlikte ağlamaya devam etti. Kısa bir süre sonra sadakat yeminli Becca ile Mhyris'in yeni gizli kulağı Marla odaya geldiler. Onlara iletildiği gibi banyoyu hazırlamak için gerekli eşyalarla içeriye girmişlerdi. Fakat asıl durumun farklı olduğunu, Becca koşup yerdeki Leydi Mhyris'in yanına varınca anladı. Çok sessiz olmaları gerektiğini Marla'ya hatırlatıp onu yerden kaldırdılar ve yatağa yatırdılar. İyi görünmüyordu ama Becca bu konuda tecrübeliydi. Sadece kanlı çarşafları ortadan yok etmeleri biraz zor olacaktı.

Çünkü Leydi Mhyris, düşük yapmıştı.

🐉

Continue Reading

You'll Also Like

76.7K 4.3K 80
Onunla karşılaştığım zaman 'aşkı' bulduğuma inanmış, yanındayken daha önce hiç tanışmadığım duygularımı, benliğimi bulmuştum. Fakat artık kendi kendi...
15.4K 743 14
"Tebrikler Karaçay Köşkü! Mutlu son!" * Üzgünüm. Ama çok iyi bir yazar değilim. Sadece yazıyorum.
61.8K 3.5K 75
Olmaktan korktuğum yerdeyim, sendeyim.
12K 723 31
¦Çukur fanfic¦ "Ve bir gün gelicek! Babamın yapmayı istediği ama yapamadan göçtüğü bu dünyada ki isteğini ben yerine getiricem!" Kızın yeşil...