YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG)...

By kutahyaninpinariiiii

3.6M 130K 27.2K

A: Ne yaptınız gece? A: Kelepçeler havada uçuşmuş mu? +9054...: Hatırlamıyorum ama +9054...: Omzunda ciddi kı... More

bir'
iki'
üç'
dört'
beş'
altı'
yedi'
sekiz'
dokuz'
on'
on bir'
on iki'
on üç'
on dört'
on beş'
on altı'
on yedi'
on sekiz'
on dokuz'
yirmi'
yirmi bir'
yirmi iki'
yirmi üç'
yirmi dört'
yirmi beş'
yirmi altı'
yirmi yedi'
yirmi sekiz'
yirmi dokuz'
otuz'
otuz bir'
otuz iki'
otuz üç'
otuz dört'
otuz beş'
otuz altı'
otuz yedi'
otuz sekiz'
otuz dokuz'
kırk'
kırk bir'
kırk iki'
kırk üç'
kırk dört'
kırk beş'
kırk altı'
kırk yedi'
kırk sekiz'
kırk dokuz'
elli'
elli bir'
elli iki'
elli üç'
elli dört'
elli beş'
elli altı'
elli yedi'
elli sekiz'
elli dokuz'
altmış'
altmış bir'
altmış iki'
altmış üç'
altmış dört'
altmış beş'
altmış altı'
altmış yedi'
altmış sekiz'
altmış dokuz'
yetmiş'
yetmiş bir'
yetmiş iki'
yetmiş üç'
yetmiş dört'
yetmiş beş'
yetmiş altı'
yetmiş yedi'
yetmiş sekiz'
yetmiş dokuz'
seksen'
seksen bir'
seksen iki'
seksen üç'
seksen dört'
seksen beş'
seksen altı'
seksen yedi'
seksen sekiz'
seksen dokuz'
doksan'
doksan bir'
doksan iki'
doksan üç'
doksan dört'
doksan beş'
doksan altı'
doksan yedi'
doksan sekiz'
doksan dokuz'
yüz'
bir''
iki''
üç"
dört''
beş''
altı''
yedi''
sekiz''
dokuz''
on''
on bir''
on iki"
on üç''
on beş''
on altı''
on yedi''

on dört"

16.5K 1.2K 288
By kutahyaninpinariiiii

Yorumlar o kadar az ki... biraz yorum biraz da oy alayım lütfenn.....

💧

"Bu normal değil. Nasıl sevdiğinin kokusundan iğrenebilirsin ki? Sen yoksa beni sevmiyor musun Ahu? He güzelim?"

"Aynen..." Telefonu kulağımla omzum arasına sıkıştırıp arabamın kapısını açtım. Maalesef otoparktan Emre ile farklı arabalarla çıkmak zorunda kalmıştık. "Sevmediğimden dolayı karnımda bebeğini taşıyorum. Sevmediğimden dolayı babamın karşısında seni savunup duruyorum."

"Babana beni mi savunuyorsun?"

"Elbette!" diye bağırdım yüksek sesle. "Yoksa çocuğumla beni sana verir mi sanıyorsun? Seni oğlu gibi seviyor ama maalesef beni yanından ayıracak olman onu delirtiyor."

Kapımı açtığımda önünde olduğum restorana baktım. Çok lüks değil ama basit de değildi. Karnım hafiften guruldarken Emre'ye dinlemeye devam ettim.

"Haklı haklı... Mesela ben de kızım olursa kimselere veremem. Baban yine seni bana verdi... Ben asla vermem! Asla! Babasının biricik kızını bir metre boyu olan yavşaklara veremem."

Küçük bir kahkaha attım. Restorandan içeri girerken kapıdaki görevliye "Fatma Eraslan." dedim. Rezervasyonu Fatma anne yapmıştı. "Kızım eğer annesi kadar akıllı olursa... Seni ayakta uyutur haberin olsun."

Emre derin bir iç çekti. "Doğru... Dua edelim de aklı bana çeksin. Hinliğe çalışmasın beyni."

"Çok dua etmen lazım." Restoranın diğer ucundaki örtülü kadını gördüğümde elim titredi. "Ben şimdi kapatıyorum."

"Anneme selam söyle."

Emre'yle telefonları kapattıktan sonra doğrudan Fatma annenin yanına gittim. Beni fark ettiğinde ayağa kalkıp kısaca sarıldık. Kibar, sevecen tavrıyla oldukça hoş bir kadındı. Babam evlenseydi kesinlikle evimizde Fatma anne gibi karakteri olan biri olsun isterdim. Belki bana annelik bile yapardı. Babamla bir çocukları olurdu ve ben de bir kardeşe ablalık yapabilirdim. Tabi bunlar sadece düşünceli birer hayalden ibaretti. Babamın gözü, ben eve geldikten sonra kimseyi görmemiş, tüm sevgisini beni iyileştirmek için kullanmıştı.

Fatma anneyle siparişlerimizi verdik ve gelene kadar havadan sudan sohbet ettik.

"Emre, seni üzmüyor değil mi?"

"Yok, niye üzsün ki?" dedim gülerek. "Aramız oldukça iyi."

Tabağımdaki eti keserken "Peki bebek kaç aylık?" demesiyle elimdeki bıçak küt diye tabağa düştü. Çıkan sesle beraber yan masalardaki birkaç kişi bize döndü. Utançtan her noktam kızarırken Fatma anne gülümsedi.

"Doğru demek..." havada kalan elimi sıkıca tuttu. Gözleri hafifçe dolduğunda kalbim sanki ağzımdan çıkmak için çabalıyordu. Biliyor muydu? İyi de nasıl? "Allah'ıma şükürler olsun... Bugünleri de gösterdi ya bana..."

"Nasıl? Emre mi söyledi? Nasıl öğrendiniz?"

"Anneler anlar." Yüzünde Nahide bir gülümseme belirdi ve elimi yavaşça bıraktı. Kendi tabağına dönerken ben de çizgili yüzünü izledim.

"Nasıl yani?"

"Emre'nin hal ve hareketlerinden anladım kızım. Son günlerde acayip bir karmaşıklık yaşıyor. Hem mutlu hem telaşlı hem de seninle evlenmek için aceleci. Babasına da sürekli küçükken kendileri doğduğunda nasıl hissettiğini, nasıl davrandığını falan soruyor." Kısa bir es verdiğinde ben de titreyen parmaklarımla tekrar yemeğimden bir çatal aldım. "Babalığı öğrenmeye çalışıyor. Telefondan sürekli ev bakıyor, eve birkaç tane oyuncak kargosu da geldi."

"İyi ki belli etmemeye çalışmış." Bana on saat ailelere söylemeyelim diye yalvardıktan sonra verdiği mücadele göz yaşartıcıydı. "Daha biz de çok yeni öğrendik. Ben sizlere söylemek istedim ama Emre sizin hoş karşılamayacağınızı söyleyince gizlemek zorunda kaldım."

"Aaa! Sıpaya bak! Nesini hoş karşılamayalım? İkiniz de birbirinizi sevmişsiniz, çocuğu da istemişsiniz... Bize mutluluk bozmak düşer mi? Hadi çocuğu istemeseniz kızarım ama... Aile kurmak istiyorsunuz... Öyle değil mi?"

Ortamdaki sıcak havadan olsa gerek iyice terlemeye kızarıp bozarmaya başladım. Üstümdeki beyaz ceketi çıkartmak istiyordum ama hareket etsem sanki bir şeyler kırıp dökecekmişim gibi hissediyordum.

"İstiyorum." Yutkunup başımı öne eğdim. "Daha çok... Emre'yle aile kurmayı öğrenmek istiyorum. Ben bir aile içine doğmadım, hayatta sadece babam oldu ama... Emre'yi gerçekten seviyorum ve aile olmak istiyorum."

"Aşk ve sevgiye sahip olduğunuzda, sırtınızı birbirinize olan güveninize yaslandığınızda aile olmuş olursunuz. Emre benim oğlum, Gamze de kızım ama artık üç çocuğum, iki kızım var. Biz her daim sizlerin yanınızda olacağız."

Gözlerim doldu ve Fatma anne de bu durumu fark etti. "Hamilelik beni mahvetti. Emre de can çekişiyor yanımda. Çocuk yanıma yaklaşır yaklaşmaz midem bulanıyor. Kötü bir koku geliyor sanki üzerinden."

Fatma anne sesli bir şekilde güldü. Önümdeki son parça eti de ağzıma attım. Günler sonra ilk defa doymuştum,

"Ay olur öyle durumlar Ahu... Geçer bir süre sonra. Emre de azıcık uzak duruversin... Gerçi çocuk olunca erkek milleti pek uzak duramaz, heyecanlanırlar. Oğlumu da fena yakmışsın, fıldır fıldır kafa yoruyordur şimdi o. Nasıl geçecek diye."

"Sanırım..."

"Peki o zaman. Şimdi de seninle düğün hakkında konuşalım. Karnın büyümeden, Emre de sizden daha fazla ayrı kalmadan güzellikle bir düğün yapıverelim. Aklında neler var? Kına için organizasyon yapmamız lazım. Alınacaklar ve dağıtılacaklar... Seninle üstten bir plan yapalım, sen sonrasında arkadaşlarına da danışırsın."

"Peki..."

Fatma anneyle beraber bir süre konuştuk. Kına için büyük bir mekan tutmayacaktık. Ufak, kendi aramızda bir şeyler yapmak en mantıklısıydı. Zaten çok fazla kız arkadaşım yoktu. Bu yüzden alanı oldukça kısıtlı tutmalıydık. Kınadan sonra da kendi içimden bekarlığa veda düşündüm ama bunu Fatma anneye söylemedim. Maddie, Gamze ve ben takılırdık.

"İyi beslen, ağır yük falan kaldırayım deme. Bir ihtiyacın olursa Emre'yi ara... Bizlerden de bir ihtiyacın görülecek olursa..."

"Emre zaten bir dediğimi ikiletmiyor. Sağ olun..."

"Sizi bir an önce baş göz etmek farz oldu... Oğlum deliriyordur. Ah Emre, ah! Pek de uslu bir çocuktu. Asla evlenemez, aile kuramaz diyordum. Şimdi pırlanta gibi bir kızla evleniyor..."

Utandığımı hissettim. Fatma anne de bunu fark edince girdiği duygusallıktan hemencecik çıktı.

"Neyse yavrum, seni daha fazla yormayayım ben. İki canlısın. Kalkalım da evine git dinlen. Kocaman şirket de sana kaldı."

Restorandan kalktıktan sonra Fatma anneyi eve bırakıp kendi evime geçtim. Babamı salonda davetli listesi hazırlarken görmüştüm ve sadece kısa bir günün özetini anlatıp yanağını öpmüştüm. Odama çıkıp hızlı bir duşa girdim. Hiçbir koku sürmeden yatağa uzandığımda Emre'nin mesajları düştü telefona.

Emre: Nasıl geçti?

Emre: İyi misin?

Emre: Özellikle koku duyun ne durumda?

Ahu: İyiyim

Ahu: Aynı hâlâ

Ahu: İnternetten okudum, hamilelikte koku hassasiyeti oluşabiliyormuş doğumdan sonra da geçiyormuş

Emre: Koku hassasiyeti değil bu

Emre: Bana hassasiyet

Emre: sana yanaşamıyorum

Emre: Annem de hissettti mi ne yaptıysa eve Arap sabunu getirmiş on tane

Emre: Ve ayrıca ne?

Emre: Doğuma kadar mı?

Ahu: Çocuğu yaparken sorun yoktu

Ahu: Şimdi mi keyfin kaçtı?

Emre: Keyfim kaçmadı ki...

Emre: Niye kaçsın? Daha çok çocuk yapacağız 😋

Ahu: Uzun zaman ayrı kalacağız demek istiyorsun yani

Emre: Allah'ım bu nasıl tercih?

Emre: Hem çocuklarımın hem de senin yanında olamayacak mıyım ben? İlla bir tercih mi gerekiyor?

Ahu: Çok tatlısın

Ahu: Duştan çıktım ve yatakta çıplağım

Ahu: Burada olabilirdin

Ahu: Bana dokunabilirsin

Emre: Ahu, hayır!

Emre: Kendine dokunma

Emre: Lütfen

Ahu: Neden?

Emre: Kural

Emre: Kuralları sevmez misin?

Emre: Kendine dokunma, ben de dokunmayacağım

Ahu: Ama bu eziyet! Hormonlarım tepede şu an...

Emre: İkimize de eziyet

Emre: Beni de düşün

Emre: Sevişmeyi geç, sarılamıyorum sana

Emre: birbirimizi bir süre arzulayalım

Emre: Sen ne zaman kokumu tekrar kabul edersin

Emre: O gün seni yeni dekore ettiğin odanda sabaha kadar boşaltırım

Emre: Nasıl anlaşma?

💧

Büyük laf ettin, yapmazsan adam değilsin lan

Continue Reading

You'll Also Like

6M 403K 84
Bilinmeyen: Portakallı olsun. Ekin: Ne? Bilinmeyen: Süt diyorum, portakallı olsun. Ekin: Hangi galakside böyle bir ürün var acaba? Bilinmeyen: Bilemi...
38.3K 4.4K 23
Eşcinsel bir kurgudur.
228K 11.7K 22
Paraya ihtiyacı olan bir genç ve çoklu kişilik bozukluğuna sahip olan bir hasta... En fazla ne olabilir ki?
103K 3.4K 54
"0 54*: Mesajlaştığınız kişi bir başkomiser." Aniden Lavin'in hayatına giren başkomiser Timur Akçalı ve Lavin'in hikayesi. Yanlış numaraya mesaj atan...