Red Targaryen ☾ Daemon Targar...

By larathecult

59.9K 5K 11K

Kral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi bü... More

the targaryen | daemon return
the targaryen | tournament and death
the targaryen | night visitor
the targaryen | her mother's twin
the targaryen | pleasure house
the targaryen | king's heir
the targaryen | broken mirror
the targaryen | dragon's egg
the targaryen | betrayal of a friend
the targaryen | a candle for trust
the targaryen | red lady at dusk
the targaryen | wedding night
the targaryen | knight's kiss
the targaryen | white fallow deer
the targaryen | came from across the sea
the targaryen | a victory and a lover
the targaryen | he comes at night
the targaryen | bloody wedding
the targaryen | second birth ritual
the targaryen | emotions are more important than memories
the targaryen | anyone who hurt her must be punished
the targaryen | blood of my blood
the targaryen | night devour riders, not dragons
the targaryen | king's daughters
the targaryen | reason for slander
the targaryen | first of her name
the targaryen | driftmark visit
the targaryen | forbidden lovers meet at midnight
the targaryen | dragon's wings unfold
the targaryen | at home, away from home
the targaryen | only ravens rule the shadows
the targaryen | darkness gives birth to the dragon
the targaryen | in the arms of the lilac garden and ashes of a friend
the targaryen | d(a)emon's bride
the targaryen | from a strong blood
the targaryen | raven's eyes are not considered legitimate
the targaryen | the dragon behind storm clouds
the targaryen | every night has a morning
the targaryen | living hearts and dead lovers
the targaryen | at every sunset a new dragon rises
the targaryen | blood determines the ruler
the targaryen | real enemy is always in sight
the targaryen | burn the witch
the targaryen | our house is dragonstone
the targaryen | the queen doesn't like bastards
the targaryen | princess and her knight
the targaryen | when a rider dies, a new one is born
the targaryen | lord of the harrenhal
the targaryen | wolfs and dragons
the targaryen | the knight and the groom
the targaryen | swear for the second time
the targaryen | witch's son
the targaryen | guests of the riverlands
the targaryen | dornish princess
the targaryen | desires and obligations
the targaryen | marriage is a duty
the targaryen | calm before the storm
the targaryen | true owners of the red keep
the targaryen | maegor's holdfast
the targaryen | time changes but someone always stay the same
the targaryen | mercy of the old gods
the targaryen | breaking point
the targaryen | witch of the forest
the targaryen | green council
the targaryen | black queen(s)
the targaryen | messenger of aegon the usurper
the targaryen | disappointing sons
the targaryen | the north remembers
the targaryen | downfall
the targaryen | mothers always avenge their children
the targaryen | blood of the golden prince
the targaryen | dark sister's soul
the targaryen | blood and cheese
the targaryen | a boy comes, a boy goes
the targaryen | pawn forward one square
the targaryen | black honeyholt
the targaryen | the queen who never was
the targaryen | heirs and dragonseeds
the targaryen | a duel in the stranger's name

the targaryen | lady and dragon

1K 84 17
By larathecult

Yas döneminin uzunluğu, Kral'ın Eli olan Otto Hightower için gereğinden fazla sürmüştü.

Kraliçe'nin ölümü ile boşta kalan Kral Viserys'in yatağını, kendi kızı Alicent ile doldurmanın hamlelerini çoktan uygulamaya geçirmiş olabilirdi. Fakat Daemon engeli hâlâ önünde duruyor, kellesinin güvenliğini tehdit ediyordu. O akşam üstü, Kral Viserys'in onayı ile konsey odasını krallığın geleceğini konuşmak adına doldurdu. Artık bir karar verilmeli, kanuna uygun olarak bir varis atanmalıydı. Çünkü Kızıl Kale'nin içinde, varisin kim olacağına dair birçok fısıltı ve dedikodu dönüyordu.

Kral'ın bir oğlu yoktu ve taht için tek adayın küçük kardeşi Daemon Targaryen oluşu, bazıları için bir kâbustan beterdi. Çoğu kişiye göre Daemon, Zalim Maegor'un devamı olacaktı. Onun hırslı ve acımasız kişiliği, Kral'ın etrafını sarmış bazı isimlerin işine gelmiyordu. Onlara göre Viserys kolayca etki altına alınan, merhametli ve daha sakin huylu bir adamdı. Ancak küçük kardeşi Daemon, bir şeytandı. Hırs, kalbine çöken karanlığın yegâne sebebiydi. Gerekirse Kral'ı öldürür, tahtı daha erken bir vakitte ele geçirirdi. Bu hainliği yapmasa bile varis ilan edilirse, eninde sonunda Demir Taht'a oturacaktı ve konseyde onun aleyhine karar veren herkesi diri diri Caraxes'e yaktırırdı.

"Verasetiniz bir muamma, Majesteleri." diye başlamıştı, Otto. "Trajedinin etkisini hâlâ yaşadığınızı biliyorum ancak henüz varisinizin olmayışı..."

Lord Corlys onun lafını böldü. "Kral'ın bir varisi var zaten."

Otto Hightower, onu göz ardı ederek devam etti. "Krallığın devamını sağlamak ve belirsizliğin önüne geçmek amacıyla varisinize karar vermenizi öneriyorum, Majesteleri."

Masanın diğer ucundaki yerine oturan Lord Corlys, küçük konseydeki herkesin korkusunu dile getirdi. "Kral varisi kanun ile belirlenir ve zaten bu kişiyi hepimiz biliyoruz. Adını söylemem gerekiyor mu?"

Konsey masasına sessizlik çöktü.

"Daemon Targaryen."

Corlys Velaryon, konseye varisin Daemon olması gerektiğini söyleyen tek kişi olmuştu. Lakin Otto, buna kesin bir dille karşı çıkmış, Öfkeli Prens'in Westeros'a sadece karanlığı ve vahşeti getireceğini savunmuştu. Diğerleri de onunla aynı fikirdeydi.

Büyük üstad konuştu. "Daemon'un tartışmasız varis olarak kabul edilmesi, krallıkta daha çok karışıklığa sebep olabilir."

"Karışacak olan yer krallık mı yoksa konsey mi, Lord'larım?" diye sordu, cevabını bilen Corlys Velaryon.

Her kafadan başka bir ses çıkıyor olabilirdi ama hepsinin dediği aslında aynı şeydi. Daemon, ne yapacağı belli olmayan bir adamdı. Gözünü taht için kararttığını düşünüyordu herkes. Viserys, bunu fark edince konseydeki adamlara bağırdı. "Küçük kardeşimin taht için beni öldüreceği fikrine mi kapıldınız?" diye soruyor ve başları öne eğilen tüm o adamlara bakıyordu. Ama asıl düellosu Otto ile olan bakışları arasındaydı. Kral'ın Eli, başka bir adayın varlığı sorulunca ilk çocuğunu hatırlattı.

O zaman gelene kadar Rhaenyra Targaryen'in varisliği kimsenin aklına gelmemişti. Ya da bir kız çocuğu olduğu için onu bu düşünceye değer görmemişlerdi.

"Şimdiye kadar Demir Taht'ta hiç kadın oturmadı." dedi, Lyonel Strong.

"Bu sadece hiç olmadı, Lord Strong. Emsalde olmaması, hiçbiri zaman olmayacağı anlamına gelmiyor." diye karşılık verdi, Büyük Üstad.

"Ben yine de bir kızı varis ilan ederek yüz yıllardır devam eden bu düzeni bozmayalım diyorum."

"Fakat Daemon'un ilanı, ikinci Maegor'un tahtı almasına izin vermemiz demektir." diyen Otto, konseyde sesini yükseltti. "Bizim asıl görevimiz, Kral'ı ve hanedanlığı, Daemon'un saldırgan kişiliğinden korumaktır."

Kral Viserys, Otto'ya doğru kızgın bir ifadeyle bakıyordu.

"Affınıza sığınıyorum, Majesteleri. Fakat görünen gerçeği dile getirmek zorundayım."

"Kardeşim ve kızım arasında bir seçim yapmayacağım." dedi, Kral Viserys.

Lord Corlys, tartışmanın ortasına başka bir ateş bırakarak karısı 'Hiç Olmamış Kraliçe' lakaplı Rhaenys Targaryen'in de tahtta hak sahibi olabileceğini hatırlattı. Bu konseyde başka bir kavgayı başlattı. Az önce Daemon'u savunup şimdi de kendi çıkarına yönelmiş olması eleştirildi. Fakat ne Daemon ne de Rhaenrya'nın varis adayı oluşu, küçük konseyi memnun etmiyordu. Kral Viserys I. bunaldı.

"Biraz daha zamana ihtiyacım var." dedi. Başını ovuşturuyordu. Bu gece yeni bir uykuya dalıp, yeni bir kâbus görme ihtimalini düşünmekten dolayı başı ağrıyordu.

Küçük konseydeki herkes onaylar gibi sessiz kalmıştı.

Konuşulan her şeyi, en başından beri bir duvarın ardından dinleyen Prens Daemon ise beklediği şeyleri duymuş, hakkında düşünülen fikirlere acıyan bir ifadeyle gülmüştü. Yanında ona eşlik eden güzel Mhyris'e baktı. Leydi Mhyris, o akşam ilk defa Kızıl Kule içerisindeki gizli tünellerde kısa bir yolculuk etmiş ve bir konseye izinsiz kulak misafiri olmuştu. Duydukları hoşuna gitmemiş olacak ki, bakışları sertti. Onun için sarayda önemli olan sadece iki kişi vardı; Daemon ve Rhaenyra. Fakat bu konsey, ikisi için de güzel fikirlere sahip değildi.

"Seni varis ilan etmek zorunda." diye fısıldadı, Mhyris. Karanlık koridor, Daemon'un elindeki meşalenin ucunda dalgalanan ateş sayesinde aydınlanıyordu. "Yoksa taht için Kral'ın aklını yiyip bitirirler."

Daemon, dağılan küçük konseyin uğultusunu dinlerken bir şey dememişti. Düşünür gibi Mhyris'e bakıyordu.

"Rhaenyra sırf kız çocuğu olduğu için göz ardı edilecekse, ki buna son derece karşıyım! Geriye bir tek sen kalıyorsun."

"Sence Demir Taht'a layık mıyım?"

"Elbette." dedi, Mhyris.

"Zalim bir kral olacağım fikrini hiç düşünmedin mi?"

"Seni tanıyorum, Daemon." Elini uzatıp Prens'in tuttuğu meşaleyi almak için hamle yaptı. "Kim olduğunu, ne kadar dengesiz davrandığını ve gözlerinin ardını biliyorum. Öfkenin hiddetine şahit oldum. Kılıcın kana susamış bir yaratıktan beter. Ama bu sorunun gerçek cevabını benden alamazsın."

Daemon, meşaleyi yavaşça bıraktı. Leydi Mhyris'in ateş gibi parlayan gözlerini ve fısıldarken ona yaklaşan yüzünü izliyordu.

"Çünkü kalbim sana ait ve seni bir zalim olarak göremeyecek kadar kör karanlıkta atıyor."

****

Tüneller uzun ve karanlıktı. Havası serindi, kokusu ise Mhyris'e göre bir ceset ordusuna mabet olmuştu. Ama önlerinde Mhyris'e ait alev parçası ile aydınlanmış bir meşale onlara yol gösteriyordu. Mhyris, bilmediği bu yolda, Daemon'un elini tuttuğu için ucunda ne olduğu önemsizdi tünelin. Küçük konseyi dinledikten sonra yola devam etmişlerdi. Tünelin dar ve nemli koridorları kıvrılıyor, bazen alçalıyor ve onları eğilmek zorunda bırakıyordu.

Uzun bir süredir yürüyorlardı. Tünellerin duvarları değişmişti, artık is kokusuna sahipti ve Mhyris, yanan bir şeylerin kokusunu almıştı.

"Herkesin odasına bağlantı var mı?" diye sordu, Mhyris. Gittikleri yolda, tünelin zemini her adım sonrası daha ıslak oluyordu. Tuhaf bir uğultu yankı buluyor, zincir sesleri geliyordu.

"Önemli olan herkesin odasına bir yol var." dedi, Daemon. Duraksadı. Ateşi biraz daha ileriye tutup ezberlediği yolları tekrar aklından geçiriyor ve konuşmaya devam ediyordu. "Ancak çok geride kaldı. Sarayın tünellerini geçtik bile."

İçeriye rüzgarın dolduğu tünelin sonu yaklaşmıştı. Uğultu, net bir ejderha sesine dönüşüyordu. Koridorun sonunda aniden bir alev parladı.

"Caraxes hissetmiş olmalı." diyerek yürümeye devam etti, Daemon.

Mhyris adrenalin ile doluyordu. İlk kez bir ejderhanın inine girme şansı buluyordu. "Ejderha mağarasına mı gidiyoruz?"

"Tanışma vaktiniz gelmişti."

Daemon'un elini daha sıkı tutan Mhyris, hızla çarpan kalbine uyum sağlayarak adımlarını daha hızlı atmaya başladı. Caraxes, sahibini hissediyor gibi kükrüyordu. Tıpkı Daemon gibi saldırgan bir yaratıktı. Uyanışı, mağaranın içindeki kasvetli gürültüyü yaratıyordu. Geniş bir alana çıktıklarında, ellerini bıraktılar ve pelerinlerini indirdiler. Mhyris, nefesini tutarak Daemon'un korku salan dostuna bakıyordu. Prens, yürümeye ve ejderhaya yaklaşmaya devam etmişti ancak Mhyris, biraz daha geride durdu. Hatta adım atmayı bıraktı ve koca yaratığı hayranlıkla izledi. Üzerinde uçmanın nasıl bir his olduğunu merak ediyordu.

"Sakin ol." diyordu, Daemon.

Ejderha hareket ediyor, itaat etmeden önce gösteriş yapıyordu. Daemon elini ejderhanın sert ve pürüzlü derisinin üzerine koyup ona fısıldamaya devam etti. Caraxes'in ürkütücü gözleri ise karanlık mabedinden Mhyris'e doğru bakıyordu. Bir anlığına genç kadına doğru yaklaşmak ister gibi öne atıldı. Ancak Daemon onunla konuşuyordu ve yaratığı onu dinliyordu. Mhyris, aralarındaki bağa hayranlıkla şahit oluyordu. Caraxes'in güçlü nefesi mağarada esintiye sebep oluyor, kendisini öne atma çabasından dolayı geriye doğru tökezleyen Daemon'un saçları uçusuyordu.

"Mhyris, gel buraya."

Caraxes'in gözleri onu izlerken, Mhyris tereddüt etti. Ama korku duymuyordu. Yavaş adımları, onu gözetleyen ejderhaya doğru yaklaştı ve Daemon'un uzattığı elini yeniden tuttu. Ejderhanın kokusuna alışkındı. Daemon her zaman yanında olmasa bile Rhaenyra'nın sayesinde büyüleyici yaratıkları tanıyor gibiydi. Yakından ürperticiydi ama Mhyris, büyülenmişti.

Prens, Mhyris'in elini Caraxes'in derisi üzerine koydu ve tanışmalarını sağladı. Ejderha kıpırdanıyor ve kafasını Mhyris'in üzerine doğru hareket ettiriyordu. Daemon birkaç kere Caraxes'e sakin olmasını söyledi. Ama heyecanlı olan sadece Mhyris değildi. Caraxes, sanki genç kadına daha yakından bakmak ister gibi davranıyordu. Durmayacak gibi görünen ejderhadan dolayı geri geri ilerleyen Mhyris, hemen ardında onu durduran Daemon yüzünden Caraxes ile neredeyse burun buruna kalmıştı.

"Seni sevdi."

Mhyris gülüyor, ellerini ejderhanın derisinden çekemiyordu. Caraxes'i izlemeye ve dokunmaya bir süre daha devam etti. Sırtı, onu kollarıyla saran Daemon'un gövdesine yaslıydı. Prens, başka bir sürprizi daha olduğunu ve onu da sevmesini dilediğini söyledi. Mhyris o an için ejderhanın sırtına bineceklerini ve Westeros'u gökyüzünden göreceğini düşünmüştü. Fakat Daemon'un planı daha farklıydı.

"Beni kaçıracak mısın?" diye sordu, Mhyris.

Daemon'un gülüşü duyuldu. "O bir gün mutlaka gerçekleşecek, sevgilim. Ama bugün değil. Vaktimiz var."

Elleri Caraxes'in üzerinden ayrılan Mhyris, mağaranın başında görülen iki Altın Pelerinli askeri fark edince kaşları çatıldı. Onların Daemon'un komutasında olduğunu biliyordu ama yine de gizli bir geziye çıktıklarını sanıyordu. İki askerin arasındaki sürüklenen adamı görünce, Daemon'a baktı.

"Neler oluyor?"

Prens Daemon'un gözleri, onlara doğru yaklaşan üç kişiyi sakince izliyordu. Mhyris'in sorusuna "Diğer sürprizim geliyor." diye yanıt verdi. Karanlık ifadesi, yüzüne vuran meşale aydınlığı arasında bir şeytana ait gibiydi. Planları, sadece kendisi için değildi. Bir süredir Mhyris'in iyiliği için de düşünüyordu. Onu tek başına bırakması gerektiğinde, güvende olduğundan emin olmalıydı. Ya da gerçekten gücünü kullandığından.

"Prens'im!"

İki Altın Pelerinli asker durdular ve zincire vurulmuş adamı yere adeta atar gibi bıraktılar. "Emrettiğiniz gibi zindanın en derin odasından, sapkını bulup getirdik."

Daemon hoşnut olmuş ifadesi ile yerdeki adama bakıyordu. Askerlere biraz geri çekilmelerini söyledi ve onlar da anında uyguladılar. Mhyris ise neler olup bittiğini anlamaya çalışırken, yerdeki adama bakıyordu. Elleri ve ayakları zincire vurulmuş adamın mahkûm olduğu belliydi. Giysileri yırtık ve kirliydi, üzerinden korkunç bir koku geliyordu. Sakalı ve saçları uzamış, kirden yüzü görülmez olmuştu. Mhyris bir suçluya acımazdı. Ancak insanın aciz kaldığı durumları izlemeyi de hiç sevmezdi. Düşmanı olmadığı sürece tabi.

"Ejderhanın önüne genelde boynuna ip bağlı bir hayvan getiririz." diye başladı, Daemon. Yanında duran Mhyris'in saçına dokunup, omzundan geriye doğru yavaşça attı. "Caraxes beklemeyi hiç sevmez mesela. Anında onu alevlere boğar. Sonra da afiyetle yer."

Mhyris onu dinlerken gözünü yerdeki adamdan ayırmıyordu.

"Bir ejderhanın ateşi, kesin ölümdür. Küle çevirmeden etini rahat bırakmaz ve kurbanı yeterince şanslı ise geriye sadece kemik kalır."

"Daemon..." Leydi Mhyris derin bir nefes alırken, gözlerini Prens'e çevirdi.

"Ejderhanın ateşine sahip bir insan hiç görmemiştim, Mhyris. Okumadım da. Başka gören var mıdır acaba?"

"Hayır, lütfen."

"Tek olduğunun farkına varmanı istiyorum, sevgilim."

Mhyris gözlerini kapatmak istedi ama yapamadı. Gerisinde duran Caraxes bile heyecan duyuyor gibi sesler çıkartıyor ve hareket ediyordu.

"Reddetmek ve saklamak yerine onu kucaklamanı istiyorum." Daemon, bir gölge gibi hareket ederek Mhyris'in ardında durdu ve omuzlarına ellerini koydu.

"Asla kabul edilmem, Daemon."

Daemon, Mhyris'in ellerini tuttu ve kulağına doğru fısıldamaya devam etti. "Senin kabul edileceğin bir dünya yaratırım, Mhyris."

Daemon'un sesi, her zaman Mhyris'in içindeki o gizli kaynağı tetiklerdi ve Prens bunun farkındaydı. Ayrıcalığını kullanıyor, Mhyris'e yön veriyordu. Güç, Mhyris idi. Daemon, aynı anda ikisine de sahipti ve sadece daha iyi yapmaya çalışıyordu. Çünkü Mhyris, yanında bir Kraliçe olarak otururken, sadece varis doğuran bir eş değil aynı zamanda Daemon'un en büyük ve en tehlikeli müttefiki olacaktı.

"Ama ilk önce özgürlüğü istemelisin."

"Suçu ne?" diye sordu, Mhyris.

"Özellikle bir tecavüzcü seçtim." dedi, Daemon. Kollarıyla genç kadını sıkıca tutmuş, çenesini saçlarına dayamıştı. "Öldürürken zevk almanı istiyorum."

Mhyris'in kalbi deli gibi atıyordu.

"Hadi, dene."

"Bir insanı yakamam, Daemon."

Daemon ona cesaret veriyordu. "O küçük aptal mumlardan biri olduğunu düşün, Mhyris."

Yerdeki mahkûm korkuyla ikisine bakarken, Mhyris duruşunu bozmuyordu.

"Kolay olduğunu mu sanıyorsun?" dedi, gergin ses tonuyla. Tecavüzcüyü öldürmek onu mutlu ederdi ama yine de bir insanın gözlerine bakarak yanmasını hayal etmek, her ilk tecrübe gibi endişe yaratıyordu.

Daemon, onun endişeli kalbinin üzerine elini koydu. Mhyris nasıl onun için sakinleştirici bir etkiye sahip ise Daemon da genç kadın için aynısıydı.

Prens, Mhyris'i zehirlemek için kulağına doğru fısıldadı. "Anneni öldüren adamlardan birini bulup sana getirdiğimi hayal et, aşkım."

Mhyris'in ifadesi değişti, mağaranın gölgesindeki gözleri parlıyordu artık. Mağaranın uğultusu bir anda boğuk hale geldi. Yine çığlıkları duyuyordu Mhyris. Annesine ait olanlardı ve zihninden geliyordu. Onun kanlar içindeki bedenini hatırlıyordu. Burnu yine pis bir kokuyla doldu. Mahkûm ona baktıkça, Mhyris de ona bakıyor ve düşünüyordu.

"Onu yak, Mhyris." dedi kalın sesiyle, Daemon.

Yak onu.

Yak.

Mhyris'in kalbinde başlayan bir ateş yükseldi. Gözleri konsantre olmuş haliyle mahkumu izliyordu. Kehribar rengi parlıyordu ateşin yansımasıyla. Daemon'un fısıltısı tenini ürpertiyor, ejderhanın uğultusu titretiyordu mağara duvarlarını. Meşalelerin ateşleri titredi. Altın Pelerinli iki asker bir tuhaflık olduğunu anlamış gibi daha da geri çekildiler. Daemon ise gelmekte olan ateşi hissediyor, Mhyris'in kızıl saçlarının üzerinde tutuyordu dudaklarını. Ona bir kez daha fısıldadı.

"Ateş sensin, Mhyris."

Kızıl Leydi nefesini tuttuğu sırada, mahkûm alevlerin arasında kaldı. Parlak ateş derisini sardı ve çığlığı, Caraxes'in kükremesine yol açtı. İki asker korkuyla izliyordu olanları. Mahkûm çığlık çığlığa çırpınıyordu. Daemon'un kutlama yapan alkışı ve kahkahası, Caraxes'in sesine karıştı. Ateşe daha fazla dayanamayan mahkûmun aciz bedeni mağaranın zeminine çarparken zincirlerinin sesi de duyuluyordu. Cesedi yerde yanmaya ve kokusu mağarayı sarmaya devam etti.

İlk kez bir insanı yakan Mhyris'in yüzü ise beklemediği bir ifadeyle, heyecanla doluydu. Gözlerini mahkûm ölene kadar ondan hiç ayırmamıştı. Göğsü nefes alırken titriyor, onu öpen Daemon'a karşılık veremiyordu. Bir an için bedenini güçsüz hissetti. Daemon'a tutunarak onun kolları arasında soluklandı.

"Dışarıya çıkmak istiyorum." dedi.

Daemon onu şehre götüreceğini söyleyip tekrar öptü ve bir süre daha ona sarılmaya devam etti. Fısıltısı bu kez onu teselli etmek içindi. Mhyris ise vücuduna yayılmış ateşin etkisi altındaydı ve başka birine zarar vermemek için yüzünü Daemon'un boynuna sıkıca yaslamıştı. Bedeni bir anlığına boşlukta gibi hissedip onu yorgun göstermiş olabilirdi ama ateşin sıcaklığı mağaraya yayıldıkça, Mhyris'in vücuduna yeni bir heyecan dalgası doluyordu.

Prens, askerlerine gidebileceklerini söyledi. İkisi de bu gördüklerini unutmaları gerektiğini bilerek emri dinlediler ve dilleri mühürlü bir şekilde hızlıca gözden kayboldular.

Daemon ve Mhyris'in o geceki son durağı, şehrin merkeziydi. Mağaradan çıkıp, pelerinlerinin altında halkın arasına karıştılar.

Mahkûmun cesedi ise Caraxes'in akşam yemeği olmuştu.

🐉

Continue Reading

You'll Also Like

12.1M 586K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
MEYUS By 🌺

Fanfiction

42.3K 2.9K 68
"Kendini koru kızım. İnsanlara karşı kendini koru."
367K 33.8K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
42.3K 3.2K 28
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...