İMKÂNSIZIN AŞKI

By mavimsisiyah16

7.1K 831 4.5K

Zor bir dönem geçiren Kumru, her daim yanında olduğunu sandığı sevgilisinin ihanetine uğrar. Bir yandan hasta... More

0.1~
0.2~
0.3~
0.4~
0.5~
0.6~
0.7~
0.8~
0.9~
1.0~
1.1~
1.2~
1.3~
1.4~
1.5~
1.6~
1.7~
1.8~
1.9~
yılbaşı 2.0~
2.1~
2.2~
2.3~
2.4~
2.5~
2.6~
2.7
2.8~
2.9~
3.0~
3.1~
3.2~
3.4~
3.5~
3.6~
3.7~
3.8~

3.3~

91 13 303
By mavimsisiyah16

Selam canlarım.🤗 Ben geldim.

Nasılsınız bakalım?

Uzun bir süredir yoktum. Malûm kışa hazırlık başladığı için buraya pek vakit ayıramadım.😥

Amaaaaa size upuzun bir bölüm ile geldim.

Bölüme geçmeden şu yazarınıza bir iyilik yapıp, alt köşede bulunan minik yıldıza basmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!🦋🦋

Önemli uyarı⚠️: Hayalet Okuyucu Olma!!

Keyifli okumalar 🦋

_______________________________

"

Kumru, buraya gel güzelim!"

"Hayır gelmeyeceğim. Git buradan!" Derken aynı zamanda da hızlı hızlı yürüyordum.

"Kumru! Zorluk çıkarmak istemiyorum güzelim, buraya gelir misin?" Cevap vermedim. Ya da veremedim. Arkama kısa bir bakış attığımda koşmaya başladığını görmemle benim de koşmam bir olmuştu. Artık ağlamaktan gözlerimin içi yanıyordu.

Tekrar arkama baktığımda saluklanmak için durduğunu görmemle, ilk ara sokağa saparak etrafta gözlerimi gezdirdim. Gördüğüm fazla yüksek olmayan duvara tırmanıp kimin olduğunu bilmediğim bir arsaya atlamıştım.

"Kumruu! Kaçamazsın benden güzelim." Tekrar onun sesini duyduğumda az ileride gözüme çarpan çalılıkların arkasındaki küçük kapının nereye ait olduğunu bilmesem de bana zaman kazandırabileceğini düşünerek kapıya doğru koşmaya başladım. Kapıyı açtığımda ufak bir kömürlük olduğunu görmüştüm. Korksamda içeri girip kapıyı arkamdan kapattım. Cebimden telefonumu çıkarıp flaşını açtıktan sonra kömürlüğün içerisine bir göz attım. Üst üste dizilmiş odunların arkasına geçip saklanırken aynı zamanda da içimden bildiğim tüm duaları sıralıyordum.

Yaklaşık 15 dakika kadar bir süre hiç kıpırdamadan olduğum yerde kaldıktan sonra yavaş bir şekilde kapıya ilerleyip ilk önce dışarıdan ses gelip gelmediğine bakmıştım. Herhangi bir ses duymamamın verdiği rahatlama ile telefonumun flaşını kapatıp sessiz adımlar ile bulunduğum kömürlükten çıktım. Etrafa kısa bir bakış atarak ilerlemeye başladım. Tam çalılıkların atkasından çıkıyordum ki kolumun sertçe tutulup çekilmesi ile 365 derece döndürülmüştüm.

Karşımda; saçı sakalı birbirine girmiş, t-shirtinin sol kol kısmı yırtılmış, göz altları çökmüş bir Kaan görmüştüm. Ağlamak acizlik mi? Diye sormuştum bir gün babama. Verdiği cevap ise;

'Ağlamak: ne acizliktir, ne de güçsüzlüktür güzel kızım.' Demişti. 'Ağlamak insanın içini ferahlatır. Ağlamak, güçsüzlük değil, güçlü olduğunun belirtisidir.' Diye devam ettiğinde bu cümlesi kafamı karıştırmıştı. O zaman sormuştum babama; 'Nasıl yani, ağlayan bir insan nasıl güçlü olabilir ki babacım?' Demiştim.

Babam; 'ağlayan insanlar duygularını yansıtabilen insanlardır. Korkusuzca o an ağlaması gerekiyorsa ağlıyabiliyorlar. Kimseden, hiçbir şeyden çekinmeden ağlarlar. Ama unutma ki, bir insan yalnızca üzgünken ağlamaz, bir insan çok mutlu olduğunda da ağlar. Mutluluk gözyaşı, üzüntü gözyaşı kadar uzun sürmez. Kısa sürerki insan o an mutluluğunu sevdiklerine sarılarak, öperek, sohbet ederekte paylaşabilsinler.' Sonra ellerini saçlarımın üzerine koyup 'senin tek gözyaşın, mutluluk gözyaşı kadar kısa olsun benim güzel kızım.' Demişti.

Üzgünüm baba, bu sefer ki gözyaşım mutluluk gözyaşı olmadığı için kısa sürmedi...

Birdenbire kaan'ın ellerini ağzımın üzerinde hissederken çırpınmaya başlamıştım. "Şşş.. sessiz ol bebeğim." Diyerek elindeki yeni fark ettiğim çakıyı gözlerimin önünde sallayıp; "korkma sana zarar vemem. Ama eğer ki dediklerimi yapmazsan bil ki kendinken bile daha çok değer verdiğin herkesin canı yanar. Bu kişi abin de olabilir, kardeşten öte sevdiğin Uzay'da. Hatta belki de kuzenin Gece ya da tayfadan başka bir üye. Ya da dur.. daha kendine bile itiraf edemediğin hissinin sahibi Uraz." Sabahtan beri kendimden de çok değer verdiğim kişilerin isimleri ile birlikte gözyaşlarım hızlanırken, son isim ile ne olduğunu bilmeden duraksamıştım.

Hayır.. Hayır! Yapamazdı. Hiç kimseye zarar vermemeliydi. Bir hışımla elini ısırıp az biraz uzaklaşmasını sağladığımda, o da hissettiği acı ile elinde ki çakıyı yere düşürmüştü. Refleks ile çakıyı elime alıp onun üzerine doğru yürümeye başladığımda korkuyla geri çekilip "yapma Kumru." Demişti. Onu dinlemeyip üzerine yürüdüğümde

"Sen yapamazsın Kumru! Senin yufka gibi yüreğin var.. sen kötü biri değilsin." Haklıydı, ben kötü biri değildim. Tâki konu sevdiklerimin canı oluncaya dek. Kaan'a hiçbir şey söylemeden üzerine yürümeye devam ettim. Ben yürudüm o yerde sürünerek geri gitti. Ben geldim. O gitti. Tâki ayağım yerdeki taş ile birleşip Kaan'ın üzerine düşene kadar.

Elime gelen sıcak sıvı ile korkuyla gözlerim açılmıştı. Ben sadece korkutmak isterken bir insanın canına kast ediyordum. Kaan, gözleri yarım yamalak açık bir şekilde bana bakarken ağzından tek bir cümle firar etmişti.

"Sen katilsin Kumru!"

"Hayır! Ben katil değilim!"

"Sen katilsin."

"Hayır, değilim!"

"Katilsin."

"Hayır!" Derken geri geri gitmeye başlamıştım. Bir duvarın kenarında oturup ellerimi kulaklarıma koyup kafamın içindeki sesi yok saymaya çalısıyordum.

"Katilsin."

"Hayır! Hayır!" Bir yandan sallanıp bir yandan sayıklıyordum.

"Hayır, ben katil değilim!"

"Kumru?"

"Ben katil değilim!"

"Kumru, güzelim aç gözlerini!

"Hayırr!"

"Kumruuu!" Duyduğum ses beni gördüğüm kabustan alıp gerçek dünyaya çekip getirirken, yataktan âdeta sıçrayarak kalkmıştım. Karşımda bana endişeli bir şekilde bakan Gece'ye dolu gözlerim ile karşılık veriyordum.

Gece, yatağımın yanındaki çekmecenin üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup bana uzattığında, uzattığı suyu bir dikişte bitirmiştim. Elimden bardağı alırken; "Biraz daha iyi misin kuşum?" Diye sormuştu. "İyiyim. Sadece akıl almaz bir kabus gördüm." Dediğimde, "Anlatmak ister misin?" Kafamı olumsuz anlamda salladığımda Gece, elini saçlarımın üzerine koyup; "yanında yatmamı ister misin?" Diye sormuştu. Normal de hayır demezdim ama şimdilik uyumayacağımı hesaba katarsak o da benimle beraber otururdu. Ama sabah çok erkenden dersinin olduğunu bildiğim için bu teklifini geri çevirmek zorundaydım.

"Gerek yok kuşum. Bahçede biraz hava aldıktan sonra ben de yatarım zaten." Kafasını 'tamam' anlamında sallayıp; "Çok geç yatma bak! Sonra sabahları başın ağrıyor." Dediğinde gülümsemiştim. Bana, tıpkı annem gibi davranmaktan asla bıkmıyordu. O dediğinin olmayacağını bilsem de "Tamam, hadi git yat sende. Sabah erkenden dersin var." Yanağımı öpüp kapıdan çıkmadan hemen önce "Uyuyamazsan uyandır beni he!"

"Tamam." Dediğimde çıkmıştı odadan. Yataktan kalkıp, yatağımın dibindeki terliklerimi ayağıma geçirdikten sonra mutfağa ilerledim. Raflardan en büyük bardağımı alıp dolaptan çıkardığım gazozu doldurduktan sonra, içine bir dilim limon atıp bahçeye çıktım.

Bu aralar sık sık gördüğüm bu tür kabuslar, artık fazlasıyla canımı sıkmaya başlamıştı. Üç gün önce de buna benzer bir rüya görmüştüm ama bu seferki gerçekten de huzursuzlanmama neden olmuştu.

Saatin kaç olduğundan habersiz bir şekilde bahçede oturmuş, gökyüzünü izleyip Antalya'ya geldiğimden beri başıma gelenleri gözden geçirmiştim. Bu gördüğüm kabus ince ince birer ipucu muydu? Yoksa kendi kafamda kurguladığım üç, beş senayo muydu?

Kaan ile yüz yüze karşılaştığımız günden beri her gece ufak tefek bu tarz rüyalar görüyordum. Hiç kimseye bir şey çaktırmamaya çabalasam da, her gece odama girip kapımı kapattığım saniyeden sonrası benim için işkenceydi âdeta. Geçmişi unutmadan, hiç yaşamamışım gibi davranmak gün geçtikçe omuzlarımdaki yüke, yük katmak gibiydi. Çoğu zaman gözlerimi ya evimizin salonununda ya da bahçedeki hamakta açıyordum.

İnsanlar her ne kadar geçmişi unutabileceklerini düşünseler de unutamazlar. İnsan, geçmişin üzerine sadece geçen günleri ekleyebilir. İyi veya kötü... Geçmişi unuttuğunuzu düşündüren şey ise; ondan sonrada hatırlayabileceğiniz şeylerin olmasıdır.

Gün ağırırken uzandığım hamaktan kalkıp içeriye geçtim. Üzerimi değiştirdikten sonra evimizin az aşağısında bulunan fırına gitmek için evden çıktım.

Fırının sahibi; Kenan amca çok sevecen, herkese baba sıcaklığını veren bir insandı. Buranın bana kazandırdığı bir diğer güzel şey ise Kenan amca olmuştu.

Fırının açık olduğunu gördüğümde yüzümdeki tebbesüm yerini alırken içeriye girdim.

"Kolay gelsin, Kenan amca." Kafasını okuduğu gazeteden kaldırıp bana baktığında onunda yüzüne benimki gibi sıcak bir tebessüm yayılmıştı.

"Sağ ol Kumru kızım, hoş geldin!" He! Söylemyi unuttum değil mi? Bu geçen süre zarfında benim peder kenan amca ile o kadar yakın olmuştu ki, yemin ederim liseli kankalara dönmüşlerdi.

"Hoş buldum Kenan amca. Yine gazete mi okuyorsun?" Yüzümde ki tebessüm ile sorduğum soruya o da aynı şekilde karşılık vermişti. "Ne yapayım kızım, telefondan haberlere bakınca gözüm ağrıyor. Bu seferde hanım akşam kızıyor." Ufak bir kahkaha attıp; "Halime sultan ne dese haklıdır, dinle onu." Dediğimde o da gülmüştü.

"Gel, sıcak çayım var bir bardak iç kızım." Dediğinde bakışlarım duvardaki saate kaydı. Gece derse gideceği için kahvaltı hazırlamam gerekiyordu. Aksi taktirde okulda doğru düzgün bir sey yemiyordu. Ajanlarım sağ olsunlar biliyordum.

"Sağ ol Kenan amca ama Gece derse gitmeden bir şeyler yedirmem gerekiyor. Biliyorsun yemiyor bir şey okulda!" Dediğimde gülmüştü.

"Ah Kumru kız, Gece'nin annesi gibisin." Deyip güldü. Bende ona eşlik ettikten sonra ekmek ve simit alıp fırından ayrıldım.

Eve geldikten sonra mükellef bir sofra hazırlayıp Gece hanımı çağırmak için yukarı çıktım. Tam kapıyı çalacaktım ki sesini duydum.

"Tamam tamam! Kaçta bu süpriz işi?" Diye sorduğunda konunun geleneksel Tolunay süprizi olduğunu anlamam pekte zor olmamıştı. Kapıyı bir kere tıklatıp içeriden 'gel' sesini duyduğumda içeri girmiştim. Gece eliyle bir dakika işareti yaparken; "Tamam aşkım, altı gibi geliriz." Dedikten sonra vedalaşarak telefonu kapattı.

"Geleneksel Tolunay süprizi mi yoksa?" Gülerek sorduğum soruyla telaşlanmıştı sanki. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip; "Her halde onun gibi bir şey, ben de tam anlamadım." Dediğinde şaşırmıştım. Gece ki, o süprizin ne olduğunu öğrenmeden duracak he, hayatta inanma!

"Hayret, nasıl öğrenmeden bıraktın çocuğu len?" Diye sorduğumda " soru sormama fırsat vermedi ki," demişti. Konuyu fazla uzatmadan kahvaltının hazır olduğunu ve aşağıda onu beklediğimi söyleyip mutfağa geçtim.
Çayları doldururken Gece'de mutfağa girmişti. Sofraya oturduğumuzda "Kenan amcaya gitmişsin?" Dediğinde kafamı salladım. Kendimi o kadar halsiz hissediyordum ki, iştahım bile yoktu.

"Yatmadın değil mi tüm gece?" Dediğinde kafamı olumlu anlamda sallamıştım. Masanın üzerinde duran çayından bir yudum aldıktan sonra; "şimdi söyle yapıyoruz.." derken önündeki simitin içini açıp biraz peynir koyduktan sonra ağzıma yaklaştırmıştı. Gülerek elinden alıp ağzıma attıktan sonra; "saat şu anda 9. Benim dersim 3 saat sürdüğüne göre otomatikman 12, 12 buçuk gibi evde olurum." Dediğinde o da ağzına bir parça simit atmıştı.

'Allah bilir Gece'nin aklından yine neler geçiyor Kumru.' Vallaha Müzeyyen ya, haklısın.

"Yanii?" Dediğimde, "Yanisi şu ki.. ben gelene kadar kafayı vurup uyuyorsun. 3 saat sana yeter de artar. Ondan sonrada kuzen kuzene dışarı çıkıp geziyoruz." Evet, yatmak konusunda gündüz uykusunu her ne kadar sevmesemde haklı olabilirdi. Fakat gezmek konusunda ise hiç tâkâtim yoktu. Zaten akşama bunun Tolunay'a sözü yok muydu ya?

"Her şey iyi hoş da, hani Tolunay ile buluşuyordun?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğumda, "Amann, bu sefer de boş verelim yani. Sanki her zaman yalnız kalma fırsatımız oluyor da," dediğinde bugün beni bir şaşkınlığın içerisinden alan Gece, bir diğerinin içerisine koyuyordu. Neyi vardı bu kızın bugün Allah aşkına? Tolunay ona süprizim var diyor ve o bunu göz ardı ediyor.. akıl alacak iş değil ama yakında çıkardı kokusu.

"Peki, öyle diyorsan..." dediğimde kafasını sallayarak kahvaltısına devam etmişti.

Kahvaltıdan sonra Gece evden ayrılmış, ben de sofrayı toplayıp salona geçmiştim. Koltuğun üzerine uzandığımda Gece'nin de dediği gibi biraz kestirmeye karar vermiştim.

Umarım bir kabus daha görmezdim. Daha 24 saat dolmadan ikinci bir kabusu kaldırabileceğimi sanmıyordum...

~~~

"Gece, Allah aşkına yeter ya! Ayaklarıma kara sular indi. Sen yorulmadın mı Allah aşkına?"

Gece derse gittikten sonra yaklaşık 3 saat kadar kabussuz bir uyku çekmiştim. 3 saatin sonunda Gece gelmiş, neyin ne zaman olduğunu bile anlamadan beni bile kendisi hazırlamış sonrada çıkmıştık. Saat şu anda 5 sularını gösterirken en son dayanamayarak isyan bayrağını çekmiştim. Hayır bir de aynı mağazalara bile tekrar girdiğimiz olmuştu. Neymiş, vize işleri bittikten sonra o da benim ile birlikte İstanbul'a geleceği için giyecek kıyafet lazımmış. Dolabında olanlar neydi acaba!!

"Haklısın aslında. Bak Seyir tepeye gelmişiz. Hadi gel biraz oturalım." Dediğinde onun önüne geçip hızla kendimi oturma alanlarının olduğu yeşilliklerin üzerlerine atmıştım.

"Kumru ya! Ne yapıyorsun Allah aşkına? Kalkar mısın şuradan, üzerin battı hep!" Peki şu an bu benim ne kadar umrumda?

"Umrumda gibi mi duruyor?" Gece bana göz devirip kollarımdan tutarak beni ayağa kaldırdığında "hadi gel sürprizim var sana." Soğuk kahve!

"Soğuk kahve mi ısmarlayacaksın yoksa?!" Göz devirmekten şaşı olacağını düşündüğüm Gece; "he he soğuk kahve alacağım." Pek inanmasam da peşine düştüm. Oflaya puflaya Seyir tepenin altında genellikle gençlerin kullandığı yerlere ilerleğimizi görünce sevinmiştim. En azından hamak vardı!

Bakışlarımı etrafımda gezdirirken, gördüğüm boş hamağa doğru hızlı adımlarla ilerleyip elimdeki poşetleri hemen hamağın yanında bulunan armut koltuğun üzerine bıraktıktan sonra kendimi hamağa atmıştım.

Gece'nin 'Allah'ım sen bana sabır ver. Amin..' gibi nidalarını duysamda takmadan "bana soğuk kahve siparişi ver aşkım." Demiş ve gözlerimi kapatmıştım. Aradan geçen 15 dakikanın sonunda;

"Kumruu?" Gece'nin seslenmesiyle gözlerimi açmadan "hım.." gibi bir ses çıkarmıştım. "Uyudun mu?" Diye sorduğunda gözlerim kapalı olsa bile göz devirerek; "Aynen aşkım uyudum. Sana da benim yerime Müzeyyen cevap veriyor zaten!" 'Ay menn!' Al diğer deli de burda!

"Müzeyyen kim be!?" Sorduğu soruya 'ay bu beni tanımıyor!'

Neden tanısın seni acaba?

'Çünkü ben senim! Ve Pırıl'ın kuzeniyim.'

Pırıl mı o da kim?

'Gece'nin iç sesi, yani benim kuzenim.' Allah'ım siz ne yaşıyorsunuz kafanızda!

'Ben de seni seviyorum bebeim.' Te Allah'ım, ya sabır, ya resulullah. Amin!

"Boş ver kimse kim! Ne istiyorsun, kahvem mi geldi?" Dediğimde birkaç gülme sesi gelsede çevredekilerdir diye düşünerek umursamadım.

"Aynen, hadi gel." Dediğinde hamaktan kalkıp tam arkamı dönmuştüm ki duyduğum ses beni yerimden sıçratmıştı.

"İYİ Kİ DOĞDUN KUMRU!!"

Karşımda bana gülerek bakan tim ve ellerinde tuttukları kocaman pastayı görünce neye uğradığımı şaşırmıştım.

Bugün benim doğum günüm müydü?

Ayın kaçındaydık ki biz? 'Doğum günün olduğuna göre 2 haziran Kumrucum. İyi ki doğdun sahip!'

Alya ve ışıl video çekerken diğerleri de bana yaklaşıyorlardı. Gözümden akan bir damla yaş ile ağladığımı ancak o zaman fark edebilmiştim. Bakışlarımı Gece'ye çevirdiğimde onun da dolu gözler ile bana baktığını görmüştüm. Koşarak boynuma sarıldığında, ben de hızla sarılışına karşılık vermiştim. Beni kendinden biraz uzaklaştırıp gözlerimin içine bakarken;

"İyi ki doğdun, ay parçası. Seni seviyorum..." dediğinde tekrar gözümden bir damla yaş düşmüştü. Ona tekrar sarılırken gözyaşları eşliğinde;

"Teşekkür ederim. Teşekkkür ederim. İyi ki varsın gecenin karanlığı..." bizi birbirimizden ayıran şey Araz'ın sesi olmuştu.

"Kız, kara kedi? Azıcık ayrılda pastayı üflesin sonra biz de sarılalım kıvırcığımıza!" Gece'den ayrılıp Yönümü Araz'a çevirdiğimde ilk önce elindeki pastaya bakmıştım ve üzerindeki yazı ile kendimi tutamadan gülmüştüm.

'Grubumuzun matruşkası iyi ki doğmuş!'

Birazcık pastanı üzerine eğilip dilek diledim. 'Allah'ım iyi ki bu güzel insanları karşıma çılardın. Bundan sonraki her günümde onların yanımda olması dileğiyle...' diyerek pastanın üzerindeki mumları üfledim. Araz elindeki pastayi masanın jzerine bırakrıktan o da hemen beni kolları arasına alıp sıkıca sarmıştı.

"İyi ki doğdun kıvırcığım!" Demiş ve anlımdan öpmüştü. Sırayla herkes ile sarılıp güzel dileklerini aldıktan sonra sıra Uraz'a geldiğinde gördüğüm rüya yüzünden çekinsemde sarılışına karşılık verdim. Nefesini kulağımda hissetmek ürpermeme neden olsada tüm dikkatimi sòylediklerine vermiştim.

"İyi ki doğdun Gece'nin ay parçası, Tolunay'ın baldızı, Araz'ın kıvırcığı, Alya'nın dahisi, Işıl'ın sadesi, alaz'ın dert ortağı, Defne'nin gelecekteki görümcesi ve benim tanıdığım en güçlü kadın." Sırayla tayfanın bana hitap şekillerini sayarken son ikisi beni şaşkınlığa uğratmıştı.

Birincisi 'Defnenin görümcesi' derken Uzay'ı da biliyor olmalıydı.

İkincisi ise 'tanıdığı en güçlü kadın' bunları düşünmeyi sonraya erteleyerek Gece'nin uzattığı telefonu alıp karşımda bana gılümseyerek bakan ailemi görünce gözlerimin içi yanmaya başlamıştı.

Onlar ile de konuştuktan sonra tayfa ile güzel bir gece geçirmiştik.

Bak baba.. bu sefer ki göz yaşım mutluluktan. Gözyaşım çıktığı yolu tamamlayamdan sevdiklerim ile kahkahalar eşliğinde sohbet ediyoruz. Rüyamda dilediğim özrün aksine, gerçek hayattaki gözyaşım için sana milyonlarca kez teşekkür borçluyum babam...

____________________________

Huh, şükür bitti! Bu bölümüde kazasız belasız atlattık.

Bölüm nasıldı?

Kumru kızımın rüyası?

En sevdiğiniz yaz içeceği nedir?

Kumru'nun ki soğuk kahveymiş baksanıza hjlafyribzba

Doğum günü süorizini nasıl buldunuz bakalım?

Kumru'nun babasına olan teşekkürü?

Ve bölüm sonundaki Uraz konuşması? Bence en bombası bu!

Sizden bölüme bir emoji, bir söz veya aklınıza ne geliyorsa bölümü anlatan bir simge ile özetlemenizi istiyorum.

İnstagram hesabım = mavim_sisiyah16 takip ederek bana sorduğunuz soruları oradan da istediğinizde ulaşabilirsiniz.

Neyse bir sonraki bölüm de görüşmek üzere hoşça kalın.😍

Hepinizi çok seviyorum. ♡♡

Continue Reading

You'll Also Like

118K 3.3K 47
Arkadaşı tarafından para için ihanete uğrayan bir kızzın adama mahküm edilmesi ön izleme : 3.bölüm Helin ben çok özür dilerim pişman oldum gerçektenn...
162K 1.4K 11
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
1.1M 31.1K 84
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
4.6M 342K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...