Twilight Time | Jikook

Por baciothv

2.1K 293 494

Park Jimin gözlerini hiç bilmediği bir yerde açmıştı ve kaçış için tek çaresi yeni tanıştığı çocukla iş birli... Mais

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
24. Bölüm
F | Twilight Time

23. Bölüm

55 8 22
Por baciothv

Her gün, akşamları seninle olabilmek için dua ederim

***

Hoseok dışarıda duracağını belirttikten sonra heyecanla elimi kapının kulpuna attım. Parmaklarım soğuk metalle temas ederken yavaşça ittirdim kapıyı.

Kalbimde inanılmaz bir korku baş gösteriyordu. Ona bir şey olmasının düşüncesi beni yerle bir ediyordu sanki. Kafamı aşağı eğerek içeriye bir kaç adım attım. Hemen arkamı dönerek sessizce kapıyı kapattım. Özel bir odada kalıyordu ve kapıdan ilk girişte yatağın olduğu kısım gözükmüyordu. 

Heyecanım tetiklenirken sağ elimi deli gibi çarpan kalbimin üzerine getirdim. Neden ona bu kadar bağlanmıştım? Biri gözlerimin önünde ölse tabii ki korkar ve endişelenirdim. Ama o da neden benim için sade "biri" değildi?

Sesli bir şekilde nefes alarak küçük adımlarla ilerlemeye başladım. Ya orada başka biri varsa ne diyecektim? Hayır, hayır önemli olan başka biri çıkarsa ne diyeceği değildi. Önemli olan oradaki Jungkook değilse ne yapacağımdı.

Duvarın bitiminde gözlerimi kısarak karşıdaki yatağa ilerledim. Şuan karşımdaki kişiye göre garip gözükebilirdim ancak itiraf etmeliydim ki korkuyordum.

Kapanmak üzere olan gözlerimi yavaşça açarak yerden yatağa doğru kaldırdım. En son noktada durduğumda beklediğim şeyin kesinlikle bu olmadığını biliyordum.

Boş bir yatak.

Yatağın kullanılmış olduğu dağınık battaniyeden belli oluyordu. Hızlıca ilerleyerek yatağa yaklaştım. Ellerimi hızlıca çarşafta gezdirdim. Hala sıcak olduğuna bakılırsa birisi uzun süre yatmıştı, tahminen ise benim gelmeme yakın kalkarak bir yere gitmişti.

Ama nereye?

Yatağın ucuna oturarak öne doğru eğildim. Dirseklerimi dizlerime yaslayarak sıcak avuç içlerimle yüzümü kavuşturdum. Bir sürü şey düşünüyordum ama aynı zamanda hiçbir şey düşünemiyorum. Ne hissettiğime dair bir fikrim bile yoktu...

Şuan sadece durmak istiyordum. Öylece durmak, bir şey düşünmeden, bir şey hissetmeden. Bunu yapabilmeyi çok isterdim.

Ne zaman akmaya başladığını bilmediğim iğrenç sıvılar yüzümde süzülürken kendime kızdım. Güçsüz biri olmaktan veya öyle hissetmekten nefret ederdim. Küçükken sürekli ağladım için söylenirdi bazı sözler. Kimse neden ağladığımı sormazdı sadece eleştirir ya da kızarlardı.

Büyüdükçe bende her göz yaşımda kendime kızmaya başlamıştım. Artık kolay kolay dolmayan gözlerim şimdi bir erkeğin yokluğuyla sele bürünüyordu. Bana yaşattığı bütün duyguları gözlerimle anlatıyordum ben.

Beni böyle görse ne derdi? Kızar mıydı o da bana?

Hayır! Dedim kendime kızarak Jungkook burada olsaydı tutardı elimden iyileştirirdi beni. Neden yoktu? Neden benim yanıma gelmiyordu!?

Ağlamamın kısaca sürüp bitmesine şükrettim o an. Kendimi salarak geriye doğru attım yavaşça kendimi.  Saç tutamlarım biraz aşağıya sarkarken bir çift göz belirdi karşımda. Direkt olarak gözlerimin içine bakıyordu. Sonra elini yaklaştırdı bana sinirle sildiğim gözyaşlarımı şefkatle temizledi parmağıyla.

Anın şokunda kurtularak ayağa kalktım hemen. Gözlerim yanlış görebilir miydi? Ateşim mi vardı bilinmez ama karşımda Jungkook duruyordu bütün masumluğuyla. Aramızda sadece bir yatak vardı.

Yavaşça yatağın etrafında dolanarak yanına yaklaştım. Tir tir titreyen elimi yüzüne yaklaştırarak onu hissetmeye çalıştım. Gözleriyle elimi takip ediyordu masumca. Sıcaklığı gerçek gibiydi. Jungkook gerçek gibiydi!

"Ben deliriyor muyum?" diye sordum fısıltıyla çıkan sesimle kendi kendime. Ne kadar güzel bir hastalıktı bu...

"Hayır Jimin bana bak ben buradayım. Sen delirmedin...Biz gerçekten kurtulduk." Benim gibi ellerini yüzüme çıkartarak kafamı kendisine doğru çevirmişti. Onu daha çok hissederken gerçekliği sorgulamaya devam ediyordum kendi kendime. 

Bu olabilir miydi...Jungkook gerçekten yaşıyor olabilir miydi? 

Yüzümdeki ellerini indirerek yatağa oturdu. Eliyle yanındaki boşluğu patpatladığında beni çağırdığını anlayarak seri  adımlarla yanına giderek oturdum. Bazı şeyleri sindirmek benim için zordu elbette. Bundandı bütün durgunluğum.

Başımı omzuna yaslayarak anın tadını çıkartmayı düşünüyordum. "Jimin..." dedi hasret kaldığım sesiyle. "Dudakların tıpkı şeker gibi."

Tam şaşkınlıkla dudaklarımı aralamıştım ki birden beni öpmesiyle gözlerim kapanmıştı. Hasret kaldığım bu ateş pahabiçilmezdi. O dudaklarımı emerken karşılık vermeye çalışıyordum. Ellerimi önce boynunun arkasında birleştirmiştim ancak bir elimi saçlarının arasına daldırıp yavaşça okşamaya başladım. Bu sadece bir öpüşme değildi benim için. Hasret kaldığım her şeyin cehenneminde yanmak gibiydi. Ne kadar ateşte yandığımı anlatabilseydim eğer, o kadar yanmadığım anlaşılırdı. Öyle ki biz sadece sustuk. Kimse bir şey anlatmak için çabaladı. Biz ateşimizle yanıyorduk sadece.

"Aman tanrım ne oluyor burada !?" duyduğumuz bir adet çığlık ve şaşkınlıkla gelen tepkiyle hemen ayrıldık birbirimizden. Dudaklarımızdan çıkan ıslak ses eşliğinde...

Tamam... Karşımda Hoseok'u ve birini el ele tutuşup şokla bize bakmalarını beklemiyordum kesinlikle. İkisinin elinde de birer tepsi ve birazcık yemek bulunuyordu. Bunları es geçerek tek kaşımı kaldırarak ellerine uzun süre baktığımda Hoseok bunu fark ederek "Yoongi... Sana bahsettiğim sevgilim, Jimin." dediğinde ağzım şokla aralandı.

"Ne?!"

"Ne?!"

Jungkookla aynı anda verdiğimiz tepki bir yana cidden duruma şaşırmıştım. Benim dalga geçtiğim konu burada gerçek olmuştu ve oldukça garip hissettiriyordu.

Hoseok daha önce Yoongi diye biriyle sevgili olduğundan bahsetmişti ancak başka bir şehirde olduğu için benimle tanıştıramamıştı. Ancak o Yoongi'nin  bu Yoongi olduğunu biri bana söylese asla inanmazdım. Ellerindeki tepsileri yanımızdaki masaya bıraktıktan sonra kısa bir açıklama yaparak ortadan kaybolmuşlardı hemen.

Yanımızdaki tepsileri kucağımıza alarak açlıkla yemeye başladık. Gerçekten daha önce bu kadar acıktığımı hatırlamıyordum. Dolu ağzımla yanımdan gelen gülme seslerine mutlu bir ifadeyle dönerek konuştum. "Gene neden gülüyorsun?"

"Sana oradan çıktığımızda seni yemeğe götüreceğimi söylemiştim hatırlıyor musun?" Tabii ki hatırlıyordum. Yaşadığımız şeylerin gözümde canlanmasıyla usulca kafamı salladım. "Ben dediğimi yaparım bak! Çok güzel bir ortam değil ancak sen varsın bana yeter."

Bende gülmüştüm...Gerçekten sözünü tutmuştu ha?

***

Hastanenin bu sefer dolu olan koridorlarında yürüyordum.  İlk defa kalabalık hoşuma gidiyordu sanırım. Normalde hoşlandığım söylenemezdi. Sürekli bir insanla karşılaşmak ve oluşturdukları gürültüler beni tiksindirirdi.

Ancak şimdi biraz farklıydı yaşadığımız o gerici ortamdan sonra birilerini görmek bana yaşadığımı hatırlatıyordu. Sanırım birilerinden nefret etmeyi özlemiş bile olabilirdim. 

Aradığım kapıyı bulamanın verdiği rahatlıkla içeriye girdim. Jungkookla uzun süre sohbet etmiştik normal insanlar gibi... Şimdi ise bazı ihtiyaçlarımı gidermek için tuvalete gelmiştim. Saate baktığımda yeni güne girdiğimizi fark ettim.

Jungkookla birlikteyken zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Muhtemelen çıktığımda ikimizde yorgunlukla uyuyacaktık.

Lavabonun karşısına geçtiğimde musluğu açarak suyun akışını izledim. Keşke bütün dertlerimiz de bu şekilde akıp gidebilseydi... Soğuk suyu elime doldurarak yüzüme çarptım birkaç kez. Vücudumun aniden ısındığını hissetmemle daha çok suya muhtaç olmuştum. 

En sonunda yüzümü kurulamak adına bir peçete kapıp hafifçe yüzümü kurulamaya başlamıştım ki aynada gördüğüm bir çift kırmızı göz aklımı kaçırmama yetmişti. Çığlık atarak arkamı döndüğümde kalçamı arkamda duran mermere yaslayarak bir yerlere tutunmaya çalıştım. Kalbimin deli gibi çarptığını hissediyordum.

Birden oluşan parlak silüetle gözlerimi kırpıştırdım. Bedenime yayılan sıcaklık beni boğuyor gibi hissediyordum.

"Beni hatırlamadın mı?" ne demek istediğini anlayamamıştım. Ben böyle bir şeyi nereden görecektim ki? Korkuyla başımı iki yana salladım.

"Siz ikiniz reyonların arkasında saklanırken karşılaştığın kişiyi nasıl hatırlmazsın. Oysa kaçmana yardım ediyordum." Dedi benimle dalga geçer gibi.

"N-ne?" dediği hiçbir şeyi anlamdıramıyordum. Evet oradayken garip birkaç şey yaşamıştım ancak önemsememiştim. Şimdide ruh gibi bir varlık gelmiş benimle konuşuyor kendisi olduğunu iddia ediyordu. Aklımı kaçırmış olmalıydım.

"Şuan düşünmen gereken ben değil, bulunduğun durum veya geçmişin hiç değil. Sadece sevgilin önemli git Jimin... Git. Ve sana yaptığım iyliği hiç unutma." 

Korkuyla kendimi dışarı atarak odaya doğru koşmaya başladım. Son kez güneş gibi parlayan o kişiye bakamadan.

"Sanırım burada da başaramadım." dedi hüzünle ancak Jimin hiçbir şey duymamıştı...

***
Gözlerimi açtığım anda kendimi yeniden hastane odamda buldum. Ne ara buraya geldiğini dahi hatırlamıyordum. Aklım havada geziyordum resmen. Ancak beni yataktan kaldıran korkumu. Aklıma dolan rüyamla kalktım yerimden. Korkunç bir rüyaydı ve benim teyit etmem gerekiyordu.

Koştum, hızlıca koştum. Korkudan kalbim ağzımdan çıkacak gibi hissediyordum. Ellerim kafama gidiyor istemsizce vuruyordu. Ben yaşadıklarımı artık kaldıramıyordum.

Odanın kapısına yaklaştığımda sedyenin üzerinde taşınan üstü örtülü bedeni görmemle dizlerimin üstüne düşüverdim. Çevremdeki insanlar hakkında en ufak bir şey umurumda değildi. Ben sadece hastane koridorunda yere oturmuş bir vaziyette çığlıklarımın arasında kayboluyordum. 

Ellerimle yere vuruyor beni kaldırmaya çalışan Hoseok ve Yoongiye umurumda olmadan bağrıp çağrıyordum. Kontrolden çıkmıştım. Ne yaptığımı ya da yapacağımı ben de bilmiyordum. Yanımda bulunan herkese vahşice saldırıyor elime geçen her şeyi fırlatıyordum.

Yanıyor ve yakıyordum.

Ölümün benden bir kez daha götürdüğü sevgilimin arkasında feryatlar ediyordum. O gün hakkında son hatırladığım şeyler ise Jeon Jungkook ölüm saati 01.43 diyen o tanıdık ses oluyordu.

Continuar a ler

Também vai Gostar

1.1K 73 8
Her gün yattığım biriyle ciddi bir ilişki içinde olmayı düşünebilir miyim sence?
346K 32K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
26.3K 2.5K 17
[Tamamlandı] Evden kaçmaya karar veren Jimin eşyalarını toplayıp pencereden atlar. Geçtiği sokaklarda kaldırımda oturan bir çocuk dikkatini çeker.. �...
42.2K 2.2K 13
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...