༆Sρσɾτʂ Cσαςɧ| Tαεηηίε༆ (Tama...

Autorstwa xxx15__

22.6K 1.5K 479

Kim Jennie, yaşadığı olaylar nedeniyle arkadaşları tarafından kafasının dağılması için yazdırıldığı spor salo... Więcej

🥊1
🥊2
🥊3
🥊4
🥊5
🥊6
🥊7
🥊8
🥊9
🥊10
🥊11
🥊12
🥊13
🥊14
🥊15
🥊16
🥊17
🥊18
🥊19
🥊20
🥊21
🥊22
🥊23
🥊24
🥊25
🥊26
🥊27
🥊28
🥊29
🥊30- FİNAL PART1
Yeni Kurgu

🥊30- FİNAL PART2

401 23 40
Autorstwa xxx15__


4 sene sonra

Ceketimi de üzerime geçirdikten sonra topuklu ayakkabılarımın sesi eşliğinde arabama bindim ve ofisime sürdüm. 

Artık 22 yaşındaydım. Kendi ayaklarım üzerinde durabiliyordum. Yeniden sınava girerek diyetisyenliği kazanmış, abilerim sayesinde de bir ofis açmıştım. Bir arabam, evim ve güzel bir yaşamım vardı.  Dört sene önce yaşadığım şeyler her ne kadar berbat olsa da, dayanılamayacak kadar acıtsa da geçmişti. Hepsini atlatmıştım.

Ofise vardığımda beni bekleyen kişiye gülümseyerek baktım. "Günaydın Jisoo." dedim ve sarıldım.

Evet. Jisoo yaklaşık üç ay önce dönmüştü. Seneler önce sınavı kazanamadığı günden sonra bir kez daha denenmişti bu yüzden bir mesleği yoktu. Annesi ve babası da yaşadığı şeyi öğrendiğinde ona öylesine kızmışlardı ki geri dönüp bizim yanımda kalmaya başlamıştı. Jin ile karşılaştıklarında pek iyi şeyler olmamıştı ancak şuan birbirlerine karşı tepkisizlerdi.

"Günaydın canım." diyerek karşılık verdiğinde düşüncelerden sıyrılarak onunla birlikte odama geçtik. "Bugün yedi sekiz randevun var, erken çıkacağız."

"İyi bari.." diyerek ceketimi çıkardım. "Çıkışta direkt spor salonuna geçeceğim. Sende istersen Jungkook'a git." dediğimde bana sinsi bir sırıtışla baktı.

"Tamam.." dedi ve aynı gülümsemeyle odamdan çıktı. Bende arkasından bakarak birkaç saniye sonra da önümde duran dosyaları incelemeye başladım.

~

Son randevum da bittikten sonra ceketimi alarak işimin bitmesinin sevinciyle odamdan çıkacağım sırada Jisoo bana seslendi. "Jennie bakar mısın canım?"

Kapıyı açarak yanına gittiğimde gördüğüm kişi tanıdıktı. Yoongi Oppa'yı aldatan şu tatlı ama tatlılığı kendine olan kadın, yani Chaeyoung'du. Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Onunla iyi anlaşıyorduk ama yaşadıklarımdan sonra fikirlerim fazlasıyla değişmişti. İsmini anmak istemediğim o adam için Yoongi Oppa'yı aldatması akıl işi değildi. Ancak bunu ona yansıtmamaya karar vererek gülümsedim.

"Hoşgeldin Chaeyoung." dedim. O da bana aynı şekilde gülümsedi.

"Ah Jennie, hoşbuldum canım! Seninle görüşmeyeli ne kadar da uzun zaman oluyor ama, değil mi?" dediğinde başımı salladım.

"Öyle.. Hangi rüzgar attı seni buraya?" Neden geldiğini merak ediyordum bu yüzden çekinmeden bunu sordum.

"Ah.. Adını bir magazin sayfa-" Devam edeceği sırada lafı uzaktan gelen bir sesle sertçe kesildi.

"Neredeymiş benim meleğim?" diyen kişi Yoongi Oppa'dan başkası değildi. Bu iyi değildi. Karşılaşmaları hiç iyi olmamıştı.

"Jennie-" Yoongi Oppa yanımıza ulaştığında Chaeyoung'u gördü ve tam o anda bedeni taş kesildi. Bakışları onda sabit kaldı. Chaeyoung sesini duyduğu andan beri hareket etmeden duruyordu.

İkisi de uzun süre hareket etmeksizin durdu. Chaeyoung bakışlarını Yoongi Oppa'nın yüzüne çıkarmadı. Sanırım ondan utanıyordu. Bu doğru olandı. Ancak daha fazla böyle bekleyemezlerdi. Yoongi Oppa fevri bir adamdı ve ne yapacağını kestiremiyordum.

Hızla Yoongi Oppa'nın yanına gittim ve uzanarak boynuna sarıldım. "Hoşgeldin Yoongi Oppa." dediğimde dahi bana bakmıyordu. Kısa bir anlığına bakışları bana döndü ancak yeniden Chaeyoung'a sabitledi. Tam o sırada gözünden bir damla yaş düştü.

Sessizce fısıldadı. "Bu.. Kadının burada ne işi var Jennie?" Onu yalnızca benim duyabileceğim kadar sessizdi.

"Sonra anlatsam Yoongi Oppa? Yetişmem gerek bir yer var. Benimle gelir misin?" dedim yalan söyleyerek. Şuanda bu durumdan çıkabilmemiz için yalandan başka bir yöntem mantıklı gelmemişti.

"Tamam.." dedi ve benden ayrılarak geri çekildi.

Geldiği yönden geri dönerken bende Jisoo'ya el sallayarak peşinden gidecekken Yoongi Oppa'nın karşısında dikilen adam ile duraksadım. "Buyurun?" dediğimde adam Chaeyoung'a doğru bakıyordu.

"Ben Chaeyoung için gelmiştim.." dedi. "Gitmiyor muyuz güzelim?"

Chaeyoung hızla ayağa kalktı ve sert topuk sesleri eşliğinde onun yanına ulaştı. İfadesi iyi görünmüyordu. Yoongi Oppa'yla karşılaşmayı planlamamış olmalıydı. "Gidelim Jaehyun.." diyerek koluna girdi ve bana döndü.

"Her neyse.. Sonra görüşmek üzere Jennie. Daha müsait olduğun bir gün haberleşelim lütfen.."

Başımı salladım ve isteksizce onu onayladım. Sanırım ondan iyice soğumuştum.

Chaeyoung ve yanında adam gittikten sonra Yoongi Oppa olduğu yerde durmaya devam ediyordu. Sertçe yutkundu. "Geçti sanmıştım.." diye fısıldadı. "Ama geçmemiş.. Hala aynısı gibi acıtıyor Jennie.." Gözünden bir damla yaş düştü.

Elimle yüzündeki ıslaklığı sildim ve ona sarıldım. "O seni hakedecek bir kadın değil. Görmüyor musun? Kendine yeni birini bulmuş bile. Sence değer mi?" diyerek ona destek olmaya çalıştım.

"Ah.." diyerek geri çekildi ve yüzünü sıvazladı. " Bir de bayıl istersen Yoongi.." dedi kendi kendine gülerken.

Kahkaha atarak karşılık verdim. "Yoongi Oppa kalk bi gören olacak."

Kahkahalarımız birbirine karışırken Jisoo arkamızdan gelerek kollarını omuzlarımıza attı. "Neye bu kadar gülüyorsunuz siz bakayım?" dedi gülümseyerek.

"O kadar da komik bir şey değil. Kafayı sıyırdığımız için çok güldük, hepsi bu." dedim kahkaha atmayı bırakırken. Bu kesinlikle doğruydu.

Jisoo bize garip garip baktıktan sonra bize katıldı. "Doğru. Bende farklı sayılmam."

Yoongi Oppa'yı arkamıza alarak kollarına girdik ve garaja doğru ilerlemeye başladık.

~

Yoongi Oppa'nın arabasına bindiğimizde bana gitmem gereken önemli yerin neresi olduğunu sormuştu. Ben ise biraz önceki hatırlatmamak için üzerinde fazla durmamış, spor salonu olduğunu söylemiştim. Beni onaylayarak ilk önce Jisoo'yu Jungkook'a beni ise spor salonunun önüne bıraktı.

Teşekkür ederek arabadan indim ve salına giriş yaptım. Soyunma odalarına doğru ilerleyerek dolapta bulunan kıyafetleri giyindim. Hafta içi iş çıkışı vaktim varsa buraya gelerek spor yapıyor, hafta sonu ise hocalık yapıyordum. Kafamı dağıtmaya ve hafta içindeki yorgunluğumu almama yardımcı oluyordu.

Son olarak saçlarımı at kuyruğu yaparak alana geçtim. Isınmak için koşu bandına giderek düşük hızda yürümeye başladım ve yavaşça hızlandım. Sonrasında ise birkaç aletle daha zaman geçirerek bir saati doldurdum.

Fazlasıyla yorulmuştum ve saat öğleden sonrayı geçiyordu. Duş alarak dolabımda bulunan rahat kıyafetleri giyindim.

Telefonumu cebime koyarak soyunma odasından çıktım. Sebepsizce gülümserken adımlarım istediğim yere varmıştı.

Barfiks çekmek için ayrılan bölümde gözümün aradığı kişi birkaç saniye içinde görüş alanına girmişti. Üzerinde kıyafet olmadan kendini zorlukla yukarı çeken adama her baktığımda şüphesiz yeniden aşık oluyordum. Gülümseyerek yanına ulaştığımda beni farketti ancak durmadı.

"Hey, ben geldim." dedim sitem ederek.

Duraksadı ve kendini yere bıraktı. "Öyle mi küçük hanım?" diyerek havluyu alarak kurulanmaya başladı.
Bu alaylı tavrı hiçbir zaman değişmeyecekti.

"Giyinmişsin? Neden yanıma gelmedin?" dedi ve havluyu omzuna attı.

"Geldim ya. İşin vardır diye rahatsız etmek istemedim." Kaşlarım çatıldı. "Hem.. Sen neden çırılçıplak dolanıyorsun burada? Kadınların seni görmek için geldiğinden haberin yok tabi!" diyerek önüne geçtim.

Tabi sunduğu görüntünün bir kadında bıraktığı etkiden bihaberdi.

"Öyle mi? İzlesinler.." Rahat tavrı beni iyice sinirlendirdi.

"İzlesinler mi-" Devam edeceğim sırada belimden kavradı ve beni kendine çekti. Gözlerim irice açılırken beni şoka sokacak o cümleyi söyledi.

"Yalnızca bir kadına âidim ve bu değişmeyecek.." dedi nefesi yüzüme çarparken. Sertçe yutkundum.

Neden hala bu sözlerinden etkilenmeye devam ediyorum? 4 sene oldu, alışmış olmam lazım..

Gülümseyerek benden ayrıldı. "Duş alıp geliyorum.. Ya da.." Duraksadı ve sinsice sırıttı. "Bana katılmak ister misin?" deyince elimle çıplak göğsüne vurdum. Kısık sesli bir kahkaha attı. "Tamam tamam. Beni odamda bekle o zaman." Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu ve yanımdan ayrıldı.

İç çekerek odasına gittim ve koltuğuna oturdum.

Aşık olduğum adam.. Yani Taehyung..

O gün boylu boyunca uzanan çizgiyi gördüğümde sona geldiğimi düşünmüştüm ancak öyle olmamıştı.

Taehyung, yaşıyordu.

Doktorların hızlı müdahalesi ile ölümden dönmüş, bir ay içinde uyanarak eski haline hemen hemen dönmüştü. O bir ay her ne kadar ölümden farksız da olsa, bir şekilde atlatmıştık. Jin, Jungkook, Yoongi Oppa, abim ve ben..

Evet.. Abim. Hoseok dört sene önce çıkıp geldiğinde onun yanında sebepsiz yere rahat hissediyordum ve bunun manevi kısmını düşünememiştim. Beni inandırmak için DNA testi bile yaptırmış, her şeyi anlatmıştı.

Ben on yaşındayken annemin evlendiği o piç, abimi bizimle tehdit etmiş ve ülkeden göndermişti. Tabi abim bunları bana anlatırken yalnızca birer bahane olduklarını, beni bulmak için ne olursa olsun gelmesi gerektiğini söylemişti. Ancak anlattıklarından yola çıkarak böyle bir ihtimali yoktu.

O adam bizi öldürmekle tehdit ettikten sonra abim mecburen yurt dışına giderek orada yaşamaya devam etmişti. Bizi koruduğu için onu gönderen piç ise anneme gönül rahatlığıyla şiddet uygulayabiliyordu. Tabi o yaşlarımda bende buna maruz kalıyordum ya, neyse..

Sonrasında ise bizi aramaya korkmuş, Yoongi Oppa'dan haber almaya çalışmıştı. Ancak orada karşılaştığı saçma sapan olaylar nedeniyle bu hakkını da kaybetmişti. Benim kaçırıldığım gün ise sonunda Yoongi Oppa'ya ulaşmanın bir yolunu bulmuş, ondan aldığı haberlerle de bir uçağa binerek hızla Türkiye'ye gelmişti.

Onu ilk zamanlar asla kabullenememiştim. Hatta yalnızca iki senedir abi demeye başlamıştım. Ona alışmam zor olmuştu. Ancak ailemden birinin var olması oldukça güzel bir duyguydu. Bana özel olduğumu hissettiriyordu. Bir kardeş olarak..

Ayrıca Taehyung bu dört senede kendine bir spor salonu açmıştı. Hayallerini gerçekleştirmişti. Aynı benim gibi..

Ben düşünceler ile eskiyi yâd ederken kapı açılma sesiyle uzun süredir baktığım yerden bakışlarımı ayırdım ve gelen kişiye baktım. Saçlarını elindeki havluyla kurulayan Taehyung'du.

Yanıma gelerek beni kucağına aldı. Şaşkınlıkla kısık bir çığlık attım ancak beni susturmuştu. Benim oturduğum yere otururken dudakları da benimkilerin üzerindeki hükmünü sürüyordu. Zorlukla ayrıldığımızda nefeslerimiz birbirine karışıyordu.

"Az önce bütün herkesi salondan kovdum." dedi sakin bir şekilde. Kucağında oturmaya devam ediyordum. Bacaklarım iki yana sarkmıştı.

"N-ne dedin sen?" dedim şaşkınlıkla.

"Seninle yalnız kalmak istediğim için herkesi kovdum." Yine aynı tavırla konuştuğunda kaşlarımı çattım.

"Neden böyle bir şey yaptın? Gerek yoktu.." Derin bir nefes verdim. "Eve gidebilirdik.." diyerek başımı eğdim.

Gülümsediğini hissederken parmakları hafifçe çenemi kavradı. "Öyle mi? Demek evde olmayı seviyorsun.." dedi nefesi kulağıma çarparken.

Sertçe yutkundum ve cesaretle cevap verdim. "Evet.." Ellerim  omuzlarından ensesine doğru kaydı. "Çok daha rahat oluyoruz. Sence de daha iyi değil mi?" dediğimde kaşları kısa süreliğine çatıldı ancak hemen ardından gülümsedi. Bu halimi seviyordu.

Beni daha sıkı kavrayarak dudaklarını boynuma indirdiği sırada duyduğumuz seslere duraksadı. "Lan it! Gelsene buraya!" Fısıldar gibi çıkan ses yakından geldiği için fazlasıyla net duyuyorduk. Sesin sahibi Jin'di. Muhtemelen Jungkook ile atışıyordu ancak tek sorun onların burada ne işi vardı?

Taehyung bıkkınlıkla bir nefes verdi ve beni belimden tutarak kucağından indirdi. Ardından kapıya doğru giderek bana işaret parmağını göstererek bir dakika beklememi söyledi ve dışarı çıktı. Artık onun da fısıltılı sesini duyuyordum. "Lan içerideyiz siz gelmiş kapının önünde ses çıkarıyorsunuz! Kafanız mı iyi sizin? Bir s*ktirin gidin, geleceğiz birazdan." dedi sinirle. Gülümseyerek dinlemeye devam ettim. "Sabır ya.." diyerek içeri girdiğinde yüz ifadesi sinirliydi ancak hızla bir gülümseme yerleştirdi.

"Ah haber vermişlerdi.. Geleceklerini unutmuşum.." Yalandan ensesini kaşıyarak yanıma geldi. Elinden tutarak beni ayağa kaldırdı ve kulağıma doğru yaklaştı. "Şuradaki kutuda giyinmeni istediğim bir kıyafet var.. Lütfen giyin ve eşyaların bulunduğu odaya gel.." dedi. Yanağıma bir öpücük kondurarak yanımdan ayrıldı.

Her seferinde beni nasıl etkilediğini anlayamıyordum. Bu hiçbir zaman değişmemişti ve sanırım değişmemeye devam edecekti..

Dediğini yapmak için masanın üzerinde duran kutuyu açtım ve içindeki elbiseyi çıkardım. Bir planı vardı ama bozmamak için fazla kurcalamayacaktım.

Elbise dizlerimin iki karış yukarısında biten göğüs dekolteli beyaz bir modele sahipti. Oldukça güzeldi.
Yanında ise bilekten bağlamalı beyaz topuklu ayakkabılar vardı.

Üzerimdekileri çıkararak giyindim ve aynanın karşısında kendime baktım. Çok güzel görünüyordum.

Saçlarımı açık bırakarak ayakkabıları giyindim. Çantamı soyunma odalarında bıraktığın için makyajsızdım. Yapabilme imkanım da olmadığı için umursamadım ve Taehyung'un dediği eşya odasına gitmek için kapıyı açtım.

Hatırladığım kadarıyla küçük ve boş alanı olarak olmadığı bir odaydı. Beni neden oraya çağırdığını anlayamamıştım.
Hava da kararmıştı. Etrafta kimse yoktu.

Kısa yolu aşarak odanın önüne geldiğimde ışığın açık olmadığını farkettim. Doğru yere geldiğime emindim ancak zifiri karanlıktı.

Yine de bakmam gerektiğini düşünerek kapıyı açtım ve kısa süreli bir karanlıkla bakıştım. Ancak sonrasında bir anda odayı dolduran aydınlık ile gözlerim kamaştı.

Küçük oda, neredeyse iki katı büyüklükte kırmızılara bürünmüş haldeydi. Kırmızı LED ışıklar, güller ve bir yemek masası.. Şokla etrafa bakarken bir anda tavandan aşağı fotoğraflar düşmeye başladı. Ne olduğuna baktığımda her fotoğrafın üzerinde bizim olduğumuzu gördüm. Arkasında da notlar yazıyordu.

"Ay ışığının kelebeği, her zaman en değerlim olacaksın.."

"Sonuna kadar değil, senin için sonsuzluğa kadar.."

Birkaç resim daha düştüğünde artık gözyaşlarımdan dolayı bulanık görüyordum. Neler yazdığını okuyabilmek için yaşlarımı sildim ve hepsinden ayrı olarak düşen fotoğrafı elime aldım.

"Her sabah kalktığımda seni görmek benim için yalnızca bir hayal. Peki ya hayallerimi gerçekleştirip hayatım olan kadın.. Bu hayalimi de gerçekleştirir misin?"

Hıçkırıklarım birbirine karışırken fotoğrafı göğsüme bastırdım. Bana doğru gelen adım sesleri ile başımı kaldırdığımda ise karşılaştığım kişi takım elbise içindeki Taehyung'du.

Ellerini uzatarak yüzümü avuçları içine aldı. Gözyaşlarımı silerken alnıma bir öpücük kondurdu ve dudakları oradan sabit kaldı.

Kendini geri çekerken eli cebine gitti. Heyecanla ne yaptığına bakarken ağlamam sakinleşti. Elinde bir kutuyla tek dizinin üstüne çöktüğünde gözlerim fal taşı gibi açılmış, ellerim ise dudaklarımın üzerinde heyecandan ne yapacağımı bilemez halde öylece dikiliyordum.

Taehyung hafifçe gülümsedi. "Benimle evlenir misin ay ışığındaki kelebek..?"  dedi ve cevabımı bekledi.

Ancak ben, öylesine şok etkisindeydim ki nefes bile aldığımdan emin değildim. Böyle bir şeyi beklemiyordum. Kesinlikle bana evlilik teklifi edeceğini düşünmemiştim.

Bu uzun süredir hayalimizdi ve şuan gerçekleştiriyor olmamız inanılır gibi değildi. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken dudaklarımı birbirine bastırdım. "E..Evet.." zorlukla konuştum ve bir adım ileri giderek hızla Taehyung'a sarıldım. O da kollarını belime dolayarak karşılık verdiğinde gözyaşlarım omzunu ıslatıyordu.

Geri çekilerek elleri yanaklarımı buldu. Hafif dokunuşlarla sildi ve yüzümü avuçladı. "Yaşların hep mutluluktan aksın güzel gözlüm.." diyerek alnıma bir öpücük kondurdu.

Gülümseyerek geri çekildi ve elindeki yüzük kutusundan yüzüğü çıkararak zarifçe elimi tuttu. Yavaşça taktığında ben yüzüğün güzelliğiyle büyülenmiştim. Sade ama oldukça maneviydi.

"Taehyung bu.. Bu çok güzel.." dedim ve yine kendimi tutamayarak ona sarıldım. O da hafifçe güldü.
"Sana layık olmasını isterdim ama bu sanırım bu evrende mümkün değil."

Böyle etkileyici konuşmaları nereden öğrenmişti?! Sussa iyi ederdi çünkü belki unutmuştu ama benim de bir kalbim vardı!

Ben onun dedikleri ve yüzük yüzünden duygu değişimleri arasında kalırken Taehyung'un elleri belimi buldu ve beni kendine yasladı. "Seni çok seviyorum Jennie.." diye fısıldadı.

"Bende-" diyecekken karanlığın içinden çıkan iki kişi ile bakışlarım o yöne döndü.

"Buyurun Halil İbrahim sofrasına!" diyerek gelen Jin, onun arkasında Yoongi Oppa ile abim, peşlerinde ise Jisoo, Jungkook ile sevgilisi Lisa vardı.

Hızla geri çekilirken gelen bir kaç kişi ile şoka uğradım. Spor salonu hocalarından Namjoon ve belki de hiç beklemediğim bir isim olan Chaeyoung'un ikizi Jimin'de buradaydı.

Ben neden burada olduklarını düşünürken Jin arkamızda duran masaya oturdu ve gömleğinin kollarını katlayarak yemeye başladı. Yanına kurulan diğerleri ile bakışlarım Taehyung'a döndü.  "Gelsenize! Zaten sizi evereceğim diye açlıktan ölecektim az kalsın." dedi ağzı doluyken zorlanarak.

"Jin? Ben size dışarıda bekleyin sonra gelirsiniz demedim mi? Hem.." Yanına giderek kulağına doğru eğildi. "Var mıydı daha çağıracağın? Düğün mü yapıyoruz amına koyayım?!"

Jin yemeyi bıraktı ve Taehyung'un yüzüne baktı. "Hiç yakışıyor mu küçük Hyung'uma böyle sözler? Eh Tamam işte evleneceksiniz, benlik bir şey kalmadı.." dedi ve bir anda bağırdı. "Açım ben be!"

Taehyung kafasına vurdu ve sinirle geri çekildi. Bana doğru yaklaşarak gözlerini devirdi. "Var bunun kafasında bir şeyler." Gülümseyerek karşılık verdim. "Senin için sorun olur mu kalabalık olmamız? Planım böyle değildi ama Jin sağolsun.." Yine sinirle soluduğunda elim omzunu buldu.
"Sorun değil. Bu özel günde yanımızda olmaları çok güzel olur." dedim ve dudaklarına öpücük kondurdurarak diğerlerinin yanına giderek masaya oturdum.

Taehyung'un bakışları kısa bir an bana döndü tüm sinirinden sıyrılarak genişçe gülümsedi ve her ne kadar Jin'i öldürmek istese de onun yanına oturdu. Bizde yemeye başladığımızda çok güzel bir sohbet eşliğinde güzel vakit geçirmeye başladık.

~

Gecenin geç saatinde herkes evlerine dağılırken üzerime ceketimi geçirirdim ve spor ayakkabılarımı giydim. Taehyung beni dışarıda bekliyordu. Yanına gitmek için salondan çıkacakken yanıma gelen Jimin'i gördüm. "Ah, Jimin. Gitmemiş miydin?"

Yanıma durdu ve  gülümseyerek konuştu. "Hayır Yoongi'yle vedalaşıyordum.." dedi ve derin bir nefes aldı. "Jennie ben senden özür dilemek istiyorum."

"Neden?" dedim şaşkınlıkla.

"Nasıl başlasam bilmiyorum.. Sana onu hatırlatmak da istemiyorum ama kendimi çok suçlu hissettiğim için buna mecburmuşum gibi hissediyorum.. Ben Kai yerine senden özür dilerim-" derken hızla sözünü kestim.

"Jimin.. Aradan çok uzun süre geçti. Lütfen.. Yapma." dedim yalvarırcasına. Bu ömrümde hatırlamak istemediğim tek yaşanmışlığımdı.

"Gerçekten çok üzgünüm ama bunları bilmelisin çünkü kendimi kötü hissediyorum.." Duraksadı. "Seni gördükten sonra sürekli benden yardım istedi. Ona durmasını söylemeliydim ama yapacaklarını inan tahmin bile edemezdim-"

"Jimin.." Uzanıp elimi omzuna koydum. "Geçmişte kaldı. Daha fazla üstünde durma lütfen. Onun yüzünden hiçbir arkadaşlığımı bozmam, buna sende dahilsin." dediğimde gülümsedi.

"Teşekkür ederim.."

Bende ona gülümserken arkamdan gelen kişiye baktım ve Taehyung olduğunu gördüm. "Bebeğim nerede kaldın?" diyerek şüpheyle yanıma yaklaştı.

"Jimin ile vedalaşıyorduk." Jimin'e döndüm. "Görüşmek üzere.." Arkamı dönecekken beni durdurdu.

"Jennie!.. Bir şey daha var.." dedi ve Taehyung ve bana baktı. "Üvey baban.." Kaşlarım çatıldı. "Seninle alakalı her şeyi araştırmak için birilerini görevlendirmişti ve o gün bende oradaydım. Üvey babanın yaşadığını biliyordum ancak ona yaşama şansını verenin o olduğunu değil..* Derin bir nefes alarak pişmanlıkla başını yere eğdi. "Öğrendikten sonra en azından sana daha fazla zarar vermesin diye nerede olduğu konusunda arama başlattım.."

"Geçen hafta haber aldım. Bir uyuşturucu taciri yapan gruba katılmış ancak sonrasında öldürülmüş. Artık sana zarar verebileceğinden korkmana gerek kalmadı.." dedi ve gülümsedi.

O olaydan sonra yaşadığım krizlerin yanında bunun korkusu da ekleniyordu kabuslarıma. 4 senedir aldığım psikolojik destekte de psikoloğa her zaman onun geleceğinden korktuğumu söylüyordum. Bundan sonra Taehyung onu aramaya başlamıştı hatta Yoongi Oppa ve abim de bu konuda fazlasıyla yardımcı olmuştu ancak onu bulamamışlardı. Sonrasında hayatın akışına kapılıp bu korkuyu arada sırada hatırlamak dışında bir etkisi kalmamıştı. 

Şimdi Jimin'in bunu demesi beni öylesine rahatlamıştı ki.  Kafamı kurcalayacak hiçbir şey kalmamıştı. "Jimin.. Ben çok teşekkür ederim. Benim için ne kadar büyük bir şey yaptığını bilemezsin." dedim ve Taehyung'un yanımda olmasını önemsemeden ona sarıldım. Benden yaşça fazlasıyla büyüktü ve abim sayılırdı.

"Rica ederim. Sana iğrenç şeyler yapan o adamla tanışıyor olmak bile beni utandırırken elimden en azından bu kadarı gelsin istedim."

Taehyung beni belimden tutarak geri çekti. "Sağol Jimin. Çok büyük bir iyilik yaptın bizim için." dedi ve elimi tutarak onunla vedalaştı. Bende yeniden görüşmek istediğimi belirttiğimde oradan ayrıldık.

Arabaya binerek hızla evime geçtik. Jisoo ile birlikte yaşadığım için evlerimiz birlikte değildi. O, abim, Yoongi Oppa, Jungkook ve Jin ile birlikte kalıyordu. Aslında başında yalnız başına yaşamak istediğini söylemişti ancak Jin ve Jungkook kendisinden önce yerleşerek üstüne Yoongi Oppa ve abimi de davet etmişlerdi. 4 seneye yakın zamandır bu devam ediyordu. Her ne kadar Taehyung fazla sıkılmış olsa da benim için katlanıyordu sanırım.

Üzerimdekileri çıkararak rahat bir gecelik giyindim ve salonda oturan Taehyung'un yanına gittim. Gömleğinin düğmelerini açmış gözlerini kapatmış dinleniyordu. Gülümseyerek yanına gittim ve koltuğa oturdum. Hareketlilikle gözlerini açtı ve bana bakarak gülümsedi. Hızla belimden tutarak kucağına oturttuğunda hafifçe kıkırdadım. "Senin yerin burası.." sessizce fısıldadı.

Ellerim gömleğinin açık düğmelerinde gezdi. "Yerimden çok memnunum.." dedim şehvetli bir sesle.

"Hımm.." dedi ve hafifçe yerinde doğruldu ve beni yerimde dikleştirdi. Hissettiğim ile her zamanki kaybetmediğim heyecanım kendini gösterdi ve heyecan bastı.

Yavaşça bana doğru yaklaşırken eli yanağımı buldu. Dudaklarımız birbirini bulduğunda şehvetle öpüşmeye başladık. Sırtım koltuğun deri dokusunu hissederken ellerim ensesindeki saçlarındaydı.

Kısa bir süre sonra dokunuşlarını karnımda hissettiğimde geceliğin üzerimden kaydığını farkettim. Bununla birlikte beni kucağına alacakken gelen seslerle duraksadık.

"Şimdi baktığın zaman o davadaki adam.." Abimin sesini duyduğumda gözlerim irileşti.

"Ben bir lavaboya gireyim Yoongi. Sende salona geç geliyorum." diyen abim ile yanında Yoongi Oppa'nın olduğunu anladım.

Hızla Taehyung'un üstünde doğruldum. Geceliği üzerime ne zaman geçirdim hatırlamıyordum bile. 

"Jennie? Taehyung?" diyen Yoongi Oppa ile sertçe yutkundum. Saçlarım dağılmış, muhtemelen dudaklarım şişmiş üstüne üstlük bir de yarı çıplak Taehyung'un üstündeydim.

Bulunduğumuz durum fazlasıyla rezil değilmiş gibi bizi inceleyen Yoongi Oppa'nın gülümsediğini gördüm. "Hayırlı işler bol kazançlar gençler." dedi ve arkasını kontrol etti.

"Yoongi Oppa-" Ne diyeceğimi bilmeden açıklama yapacakken sözümü kesti. "Hadi hadi benden sır çıkmaz siz halinizi düzeltin. Jennie sende üzerini değiştir abinin devreleri atar mazallah. Hiç çekemem kendine çiftleşecek eş bulamamış ayı tavırlarını." dedi ve lavabonun önüne gitti.

Bende hızla Taehyung'a döndüm. "Düğmelerini ilikle!" dedim ve hızla üstünden kalkarak nasıl gittiğimi anlamadan odaya vardım. Üzerime bir eşofman takımı geçirerek saçlarımı üstün körü taradım.

Utançtan ölecek gibiydim. Derin bir nefes aldım ve hiçbir şey olmamış gibi salona geri döndüm.

Taehyung, bir koltukta yayılmış ve dediğimi yaparak düğmelerini iliklemişti. Yoongi Oppa ile abim de diğer koltukta oturuyordu. Beni görünce üçünün de bakışları bana döndü.

"Yoongi Oppa? Abi? Neden geldiniz?" dedim patavatsızca. Geldiklerini bilmiyormuş gibi yapmıştım.

Yoongi Oppa'nın kaşları alayla havalandı. Abim ise huysuzca homurdandı. "Neden geldik öyle mi? Neden geldik ki biz Yoongi?" diyerek ona baktı. "Gelmeyelim bir daha. Küçük kardeşim istemiyormuş." Gözlerini devirdi ve yerinde dikleşti.

"İşi varsa demek.." diyen Yoongi Oppa ile yanaklarım kızarmaya başladı. Derince yutkundum.
"Hayır işim yok. Sadece.. Vakit geç oldu. Uyuyacaktım.." diye mırıldandım.

"Geç vakitte yapılacak bir işi varsa demek.." Yoongi Oppa'nın dediğine karşılık verecekken Taehyung araya girdi.

"Evet Hyung. İşimiz vardı." Pat diye söylediği ile bakışları yerde olan abim, korkutucu bir yavaşlıkla bize doğru döndü. Boğazını temizledi ve dudaklarını yalayarak konuştu.
"İşiniz? Neymiş o, merak ettim ben?" dediğinde şimdi ne yapacağımızı bilmiyordum. Taehyung'un neden öyle bir şey dediğini bilmiyordum ama umarım bir cevabı vardı.

Tedirgin olmadan rahatlıkla konuştu. "Düğün için planlama yapacaktık. Malum yakın zamanda evleniyoruz."dediğinde abim kısa bir süre şüpheyle bize baktı. Ancak sonrasında inandırıcı gelmiş olacak ki daha fazla üstünde durmadı.

Kısa bir süre ne diyeceğimi bilemeden öylece otururken aklıma bugün Jimin'in dedikleri geldi. "Abi.." dedim. Bakışları bana döndü. "Bugün Jimin bana annemin kocasının öldüğünü söyledi."

"Haberim var meleğim. Bende bu işin içindeydim. Sonunda ondan da kurtulduk."
Ayağa kalkarak yanına ulaştım ve sıkıca sarıldım. Saçlarımı okşayarak öptü. "Artık hiçbir şey için endişelenmene gerek yok. Abin yanında.." diye fısıldadı.

"Beni de ağlatacaksınız şimdi!" Duyduğumuz ses ile abimden ayrıldım ve Yoongi Oppa'nın Taehyung'a sarıldığını, dediğinin aksine zaten ağladığını gördüm.

"Yoongi Oppa? Bunu demek için biraz geç kalmış gibisin." dediğimde gözyaşlarını elinin tersiyle hızla temizledi.
"Ben mi?"
"Yok eben Yoongi. Kalk gidiyoruz."

Abim ayağa kalkarak onu kolundan tuttu ve sürüklemeye başladı. "Ama gerçekten ağlamıyordum gözüme toz kaçtı." diye kendini savunmaya çalışan Yoongi Oppa'yı kimse duymuyordu.

"Görüşürüz gençler. Düğün planlamasında yardıma ihtiyacınız olursa arayın. Zaten şunun yüzünden gözümüze uyku girmiyor." dedi ve bizimle vedalaştı.

Onlar giderken son duyduğumuz sesler Yoongi Oppa'nın çaresiz çırpınışlarıydı. "Ya ne yapayım önüme cinli video çıktıysa. Ben mi açtım sanki."

Gülümseyerek kapıyı kapattım ve karşımdaki Taehyung ile göz göze geldim. Bir anda ışıkların kapandığını farkettiğimde ne olduğunu sormaya vakit bulamadan kendimi Taehyung'un kucağında buldum. "Şu düğün işini halledelim mi?" diye mırıldandı şehvetle. Asıl amacının o olmadığı barizdi.

Cevap vermek yerine dudaklarımı onunkileri bastırdım ve beni odaya götürmesini izin verdim.

~

Saatler sonra, ay ışığının altında parlayan bedeni ile beni aydınlatırken ben aslında ayın ışığıyla değil onunla parlıyordum. Onunla hayat buluyordum. Onunla yaşadığımı hissediyordum.

Nefes nefese kalmışken ellerim terden alnına yapışmış saçlarını buldu ve yavaşça oynamaya başladım. O olmasa şuan ne durumda olacağımı düşündüm. O gün karşılaşmasak şuan nerede olacağımı düşündüm. Tahmin bile edemiyordum. Onsuz bir hayat benim için imkansızın eşiğiydi. Hayal bile edemeyeceğim kadar kötüydü.

Gözlerini kapattı ve alınlarınızı birbirine yasladı. Sessizce fısıldadım."Seni seviyorum ay ışığım.."

"Seni seviyorum ay ışığımdaki kelebek.."









İlk ficim olan Sports Coach'un finalini yazmak düşündüğümden daha zor oldu.. Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir menfaat aramadan yazmaya başladığım, çoğu zaman bırakmayı düşündüğüm ama yine de kendimi onu yazarken bulduğum bir kurgumdu. Normalde dram-romantik yazmayı beceremem, umarım bu konuda fazla abartmamışımdır.

Bu süre boyunca yanımda olduğunuz için, okuduğunuz için gerçekten çok ama çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın ay ışığındaki kelebekler 🌕🦋

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

163K 11.1K 42
Bay Kwon verdiği cezayla Jennie'nin hayatını baştan sona değiştirmişti. (Not: Düzyazı, Instagram ve Texting karışık bir şekilde yazılmıştır.).
33.5K 2.9K 26
Günlük, Ben uzun zamandır kayan yıldızımı bekliyordum, dileğim kabul olsun, hayallerim gerçekleşsin diye... Sanırım o yıldıza çoktan rastlamışım '🌸...
211K 10.7K 41
Hayatta kalmaya çalışan bir Melih ve onun zorbası Arda. Zorbalık, şiddet, hakaret gibi ögeler içerir. (Yok ben cinsellik istiyorum şöyle böyle diyenl...
179K 15.1K 35
"Sen hep böyle cevap olarak başını mı sallarsın?!" Başımı salladım. Kaşları çatıldı, o güzel mavi gözlerini gözlerime dikti. "Gıcık mısın Aras?!" Bil...