BLACKOUT( Kitap Oluyor)

By ElifKaplan3

1.2M 86.6K 20.5K

-Wattpad'de görmediğiniz, gerçek bilgilerden yararlanılan bir asker(hava) kurgusudur. Blackout bir havacılık... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
GELECEKTEN (SPOİLER İÇERİR!!!!!)
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28. BÖLÜM KISIM 1
GELECEKTEN 2 (SPOİLER İÇERİR!!!!)
28. BÖLÜM KISIM 2
29
30
31
32
33
34
35
36
37
GELECEKTEN SPOİLER 3!
39
40
41-KESİT
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
İSİM DEĞİŞİKLİĞİ
55
FİNAL 1. KISIM
FİNAL 2. KISIM
KİTAP OLUYORUZ❤️

38

12.3K 1.1K 246
By ElifKaplan3

Herkese selammmm!

O kadar uzun zaman oldu ki... Neredeyse 1 ay olacak spoiler olan bölümü saymazsam. 

Yazmak istedim ama bir türlü bunu yapamadım. 

27 Ocakta 1. Yılımıza girdik. Ben dilerdim ki herkes bir iki cümle yazsın ama çoğu kişi takip etmediği için görmedi bile. Bu durum beni biraz üzdü. Düşündürttü. Ben hepinizle iletişim halinde olmak isterim ama gelin görün ki panoya yazmak yerine yazdıklarımı bile görmüyorsunuz. 

Panodan haber veriyorum ama görmüyorsunuz. Görseniz de bir şey yazmıyorsunuz. Ancak bölüm sorduğumda tepki alabiliyorum. Ona da ilgi göstermeniz güzel ama diğer türlü de biraz üzücü oluyor.

En azından burayı görün ve birkaç cümle yazın.

Gizli Saklı okurken neler hissettiniz?

Bu kitap size bir şeyler kattı mı?

Beni unutmayın arada hatırlayın bir iki cümle yazmayı unutmayın olur mu?  

Ben de yazmaya küsmeyeyim.

Ki üst üste bölüm yazdığımı da gördünüz daha önceden.

500 OYU GEÇMİŞİZ ÇOK MUTLU OLDUM. YORUM OLARAK DA BUNU YAPABİLİRSİNİZ.

Hadi bu bölüm hemencecik 500 oy ve yorum gelsin ben de size yeni bölümü yazmaya başlayayım.

İmkansız değil.

Herkesi yorumlara bekliyorum. Sakın kısa falan demeyin dediğim gibi yazamadım uzun süre.

BU KISMI OKUMADAN GEÇMEYİN!

Bugün doğum günü olanların doğum günü kutlu olsun!

Keyifli okumalar!


Tuğrul park yerinde yürürken kafasında bin bir düşünce dolaşıyordu. Bu numara olarak yaptığı son uçuşu olabilirdi. Kontrol uçuşunu dörtlü kol lideri Selçuk Yüzbaşı kabul edip geçtiğini söylediğinde o artık ikili kol lideri olacaktı. Kariyerindeki bir üst aşamaya geçecekti. Bir kilometre taşı sayılabilirdi çünkü artık ona eğitmesi için bir pilot verilecekti tıpkı kendinin Selçuk Yüzbaşının liderliğinde aldığı eğitim gibi. Sorumluluğu artacak daha da çalışması gerekecekti. Bir pilotun sorumluluğunu almak kolay değildi.

Serdar ile birlikte liderlik konusunda birbirlerine takılmaları aklına gelince yüzünde tatsız bir gülümseme belirdi. Eğer burada olsaydı birkaç hafta önce ilk lider olan kişi o olacaktı. Bunu düşünmek Tuğrul'un göğsüne saplanan bir bıçaktan farksız değildi. Canı halen acıyordu ama artık baş etmeye de çalışıyordu. Geçen günlerin ona öğrettiği tek şey artık kabul etmesiydi.

Şu an içinde heyecan yoktu. Sanki rutin bir uçuşa çıkıyormuş gibi hissediyordu. En son çıktığı önemli kontrol uçuşunda hiç böyle değildi oysaki. Çok heyecanlıydı, bir hata yapmaktan dolayı korkuyordu. Serdar ile o gece kaç kez tekrar yaptıklarını bilmiyordu. İkisi birincilik için bir rekabetin içinde değillerdi. Kim birinci olsa diğeri bundan dolayı mutlu olacaktı zaten. Uçaklarına binmeden önce birbirlerine şans dilemişlerdi. Tuğrul bugün şansa ihtiyacı var mıydı bilmiyordu.

"Hazır mısın?" dedi Selçuk Yüzbaşı yanına gelip. Başını salladı hemen onu onaylayarak.

"Hadi göreyim seni!" Lideri omzuna vurdu ve sonra kendi uçağının kontrollerini yapmak için yanından ayrıldı. Tuğrul kendini toparlamak adına derin bir nefes alıp silkinmek istedi. Hemen harekete geçip harici kontrollerine başladı. Jetin sandalyesine oturup bağlantılarını yaptı ve konsantre olmaya başladı. Dışarı ile ilgili tüm düşünceleri kafasından atmaya çalıştı her uçuştan önce yaptığı gibi. Hikmet gelip onu kontrol etti ve inmeden önce ona başarılar diledi. Tuğrul onun yönlendirmelerine dikkat ederek park yerinden ayrıldı. Her şey çalıştığı şekilde ilerlemişti. Bu uçuştan önce belirli uçuş saatini doldurduğu için liderlik eğitimine alınmıştı ve o eğitimde sık sık filo komutanı olan Yarbayıyla uçuşlara çıkmıştı. Yarbayı bu son uçuşun Selçuk Yüzbaşı ile olmasını istemişti ve biraz sonra inişi gerçekleştirdiğinde bu eğitim son bulacaktı. Başarılı olduğunu düşünüyordu. Hata yapmamıştı ve liderinin bazı tuzaklarına da düşmemişti. İnişi gerçekleştirdi ve uçağından indiğinde liderinin de inmesini bekledi. Garipti ama içinde yine heyecan yoktu. Bakım hangarından çıkıp onlara bakan teknisyenleri gördü ve sonra Yarbayı dikkatini çekti.

Selçuk Yüzbaşı karşısına geçtiğinde ifadesi ilk başta ciddiydi ama sonra yüzünde bir tebessüm belirdi.

"İkili kol liderliğin hayırlı olsun Tuğrul." Gülümsedi ve rahat bir nefes aldı. Hiç kendini sıktığını hissetmemişti ama şu an vücudunun gevşediğini hissediyordu. Bu durum ona çok garip geldi ama artık yeni bir sayfaya geçmişti.

"Sağ olum komutanım, üzerimde büyük emeğiniz var." Komutanı elini uzattı ve Tuğrul da elini sıktı. Elini çekip diğer tarafa döneceği sırada üzerine yağmur gibi yağan buz gibi suyu hissetti. Bunu tamamen unutmuştu. Gözlerini kapattı ve kollarını açtı, su üstüne yağmaya devam etti. Alkış seslerini gülüşmeleri duyabiliyordu ama o an kafası bambaşka bir yere gitmişti. Kafasında Serdar'ın sesi yankılanırken istemsizce gülümsedi. Sanki etrafta bir an da ısınmış o ana dönmüştü.

"Bu adama iyi bakın, solak ve yükseklik korkusu var! AMAAAAA Allah'ın belası öyle iyi uçuyor ki... Hele inerken inmiyor sanki süzülüyor. Hey gidi zengin çocuğu. Acımayın ona. ISLATIN!" Serdar hortumla tüm hücrelerine işleyecek şekilde onu sularken keyifle kahkaha atıp kendi etrafında dönmüştü sonra ise sımsıkı sarılmışlardı. Keyifli bir şekilde bir sonraki uçuşlarını düşünmek için oradan ayrılmışlardı.

Tuğrul nefesi sıklaşırken gözlerini açtı. Hava birden soğumuştu ve neredeyse dişleri üşüdüğü için birbirine çarpacaktı. İliklerine kadar ıslanmıştı ve soğuk hava bunu daha da zorlaştırıyordu. Gelenek böyleydi ama şu an çok üşüdüğü de bir gerçekti. Yarbayı yanına gelip onu tebrik ederken titrememek için kendini zor tutuyordu. Sırayla tebrikleri kabul ettikten sonra filoya dönüp üzerini çıkarttı ve sıcak duşun altına girip ısınmaya çalıştı. Odasına döndüğünde ise ilk işi Ceyhan'ı aramak oldu. Ona artık lider olduğunu söyledi mutlu bir şekilde. Ceyhan derste olmasına rağmen bir sevinç çığlığı bile atmıştı. Onun bu hali Tuğrul'u güldürdü.

"Seni çok seviyorum Ceyhan," dedi sonra hiç beklemeden.

"Ben de seni, öğrenciler var ya rahat söyleyemiyorum." Ceyhan'ın ağzının kenarından konuşması hoşuna gitmişti.

"İyi dersler, seni tutmayayım. Akşam kutlarız."

"Görüşürüz." Telefonunu kapattı ve karşısındaki boş masaya baktı. Orası artık başka birinin masasıydı ama Tuğrul oraya bakıp dalıp gitmeden kendini alamıyordu. Bu duvarların arasında birçok anı gizliydi ve o anılar da her zaman kafasının içinde canlanıyordu. Bazen ona acı veriyor bazen ise gülümsetiyordu. Kapı açılırken düşüncelerinden sıyrıldı ve masanın sahibine baktı.

"Komutanım tebrik ederim. Haberleri aldım," dedi Erhan Üsteğmen. Tuğrul, kıdem olarak ondan daha üst olduğu için komutanım diye hitap ediyordu ona karşı.

"Teşekkür ederim, darısı başına. Burada zaman çok hızlı geçiyor."

"Umarım bir an önce ilk görevime giderim." Bu heyecanlı halleri kendini hatırlattı ona.

"Daha dur bakalım, o kadar kolay mı!" dedi ve güldü Tuğrul. Düşündüğünde sanki daha dünmüş gibi hissetmişti ilk görevine gidişini. Her ne kadar o zaman Ceyhan ile arası bozuk olsa da görevini düşündüğünde kendini iyi hissediyordu. Bakışlarını Erhan Üsteğmene çevirdiğinde yüzündeki o garip ifadeyi fark etti. Soru sorar gibi ona baktı başını oynatıp.

"Şey komutanım... Bunu söylemek garip olacak ama... Sizi ilk defa gülerken görüyorum." Tuğrul'un bakışları pencereye kayarken dalgın bir hale büründü.

"Zaman... İnsanlardan bazı özellikleri aldığı gibi bazen geri vermesini de biliyor. Sen de öyle bir ana şahit oldun sadece... Umarım zaman senden hiçbir şey almaz." Erhan Üsteğmen başını salladı yavaşça. Tuğrul masasındaki bir dosyayı eline aldı ve başka bir şey söylemeden mesai saati bitene kadar kalan idari işlerini tamamladı. Çıkışta ise bugün Ceyhan'ın geç çıkacağı aklına geldi. Bazen bu duruma sinir oluyordu. Dışarda yemek yemeği düşünmüştü. Ceyhan'ın çok yorgun olacağını biliyordu. Hem en azından ucundan bile olsa bir kutlama yemeği olabilirdi. Onu son zamanlarda çok ihmal ettiğini biliyordu Tuğrul. Ceyhan'ın hak ettiği muamele kesinlikle bu değildi ama kendini toparlaması sandığından bile daha zor olmuştu. Yarbayı ile yaptığı konuşmadan sonra biraz daha iyi hale gelmişti. Bugün gibi özel günlerde canının daha çok yanacağının farkına varmıştı. Haftaya rütbesinin yükseltileceği törende de bunu derinden hissedeceğini biliyordu. Teğmen ve Üsteğmen olduğunda da yanında Serdar vardı.

Ceyhan ise kendisinden bile daha heyecanlıydı bu konuda. Genelde askerlerin eşleri takardı rütbeleri. Nitekim Ceyhan da onun üçüncü yıldızını takmak için çok hevesliydi. Burcu ile bu konu hakkında konuştuğuna da şahit olmuştu. O anları hatırlayınca yüzünde bir gülümseme belirdi. Onun için bir şeyler yapmak istiyordu artık. Birkaç hafta önce Ceyhan'ın çok almak istediği ama kendi numarası olmadığı için alamadığı topuklu ayakkabı aklına geldi. Dersten çıkmasına daha çok vardı. O sırada numaranın gelip gelmediğine bakabilirdi.

Mağazaya girdiğinde ayakkabıyı hatırlamaya çalıştı ve modellere baktığında kolayca buldu. Görevli yanına geldiğinde umutlu bir şekilde konuştu.

"38 numarası geldi mi? Geçen sefer bulamamıştık."

"Evet dün geldi." Rahat bir nefes aldı.

"Onu almak istiyorum," dedi ve kutuyu eline aldığında Ceyhan'ın bu sürprizine nasıl tepki vereceğini kafasında canlandırmadan edemedi. Mutlu olacağını biliyordu çünkü Ceyhan ayakkabı almayı çok seviyordu. Özellikle topuklu ayakkabılara ayrı bir düşkündü. Satın aldıktan sonra mağazadan çıktı. Bugün ona hak ettiği ilgiyi biraz da olsa göstermek istiyordu. Çıkış saatinden önce ona çok sevdiği kırmızı güllerden aldı. Şimdiden kendini daha iyi hissediyordu. Arabanın içinde onu beklerken kafasından hızlıca bir plan yaptı. Birkaç dakika sonra arabanın kapısı açıldı ve ona gülümseyerek bakan eşini gördü.

"Hoş geldiniz hanımefendi," dedi keyifle Tuğrul. Ceyhan arabaya binip kapıyı kapattıktan sonra uzanıp yanaklarından öptü. Tuğrul her ne kadar onu dudaklarından öpmek istese de burası bunun için uygun bir yer değildi. Tuğrul ona aldığı çiçekleri uzattığında Ceyhan çok şaşırdı ama yüzünde memnuniyet dolu bir ifade de belirdi.

"Çok hoş bulduk Üsteğmenim." Ceyhan gülleri kokladı ve kucağına koydu.

"Bana tüm detayları anlatıyorsun."

"Yemekte anlatsam." Tuğrul arabayı çalıştırdı.

"Olur." Uzandı ve bir eliyle Ceyhan'ın elini tutup sıktıktan sonra dikkatini yola verdi. Ceyhan bugün derste yaşadığı bazı anları ona anlatırken dikkatle dinledi. Bazı söylediklerine ise güldü. Bu neşeli hali Ceyhan'ın gözünden kaçmamıştı.

"Liderlik şimdiden sana iyi gelmiş."

"Liderlik değil bana iyi gelen, sensin. Sana derdimi anlatınca kendimi daha iyi hissettim. Kendimi biraz daha zorladım, kabullenmeye başladım. Yarbayımın tavsiyeleri de iyi geldi." Ceyhan o gün doğru olanın bu olacağını iyi biliyordu. Biraz Tuğrul'u sıkıştırmıştı ama bu işe de yaramıştı. Gözlerinde eskiden gördüğü adam vardı şimdi.

"Artık seni daha iyi tanıyorum. Her mimiğinin bile anlamını biliyorum. Tepkilerini az çok tahmin edebiliyorum. Hayatta başımıza ne geleceğini bilmiyoruz ama yaşadığımız anların kıymetini bilmeliyiz." Tuğrul'a bu cümleler artık afaki gelmiyordu. Yaşadığı bu süreç ona hayatın kendisini öğretmişti. Acıyı sonuna kadar yaşatmıştı. Yeri dolmayacak bir boşluk açmıştı ama Tuğrul artık iyileşmek istiyordu.

Restoranda güzel bir yemek yediler ve Tuğrul ona tüm olanları anlattı. Üşüdüğünü söylediği kısımda Ceyhan gülmeyi ihmal etmedi. Onunla gurur duyduğunu da birkaç kez yineledi. Tuğrul eve girerken gevşediğini hissetti. Sabah evden çıkarken aslında çok gergin olduğunu daha yeni fark ediyordu. Asıl mesele bundan sonra başlayacak olsa bile bir süre bu rahatlığın tadını çıkarmak istedi.

Salona geldiklerinde Tuğrul elindeki karton paketi Ceyhan'a uzattı ve tepkilerini izlemeye başladı. Ceyhan ilk başta ne olduğunu anlamadı ama paketin üstündeki mağazanın adını okuyunca gözleri kocaman açıldı.

"Ayakkabı mı aldın?" dedi ve hemen kutuyu çıkarıp içine baktı. İstediği ayakkabı ile karşılaşınca gözleri parladı.

"Çok teşekkür ederim." Ceyhan ona sımsıkı sarılırken Tuğrul yavaşça güldü.

"Güle güle giy." Pek öyle olmadığını bilse de Ceyhan ayağını rahatsız eden topuklu ayakkabıları giymeyi çok seviyordu.

"Törende giymek istiyordum. Tam zamanında almışsın. Çok güzeller." Hemen kutudan çıkardı ve ayağında denedi. Boyları arasındaki fark biraz daha kapanmıştı. Ceyhan birkaç adım attı ve mutlulukla yeni ayakkabılarına baktı. Onun küçük çocuk gibi sevinmesi Tuğrul'un hoşuna gidiyordu. Sonra bakışları Ceyhan'ın koltuğa bıraktığı paketlere kaydı.

"Onlar ne?" diye sordu merak ederek. Ceyhan birkaç adımda koltuğa ulaştı ve aldığı bebek yünlerini Tuğrul'a gösterdi.

"Deva için ceket öreceğim." Tuğrul kaşlarını çatarken şaşırmıştı.

"Örgü örmeyi bildiğini bilmiyordum." Ceyhan güldü onun bu şaşkınlığına.

"Çok sevdiğim bir hobim aslında ama biraz ara vermek zorunda kalmıştım. Neden tekrar başlamayayım ki dedim. Annem çok güzel bir model gönderdi. Aynısını Alya için ördü çok güzel oldu." Alya Selçuk ile Burcu'nun kızıydı. Ceyhan ona birçok hediye almıştı ve şu an aynı tutumu Deva için de sergiliyordu. Şimdiden birçok kıyafet almıştı bile.

"Merakla bekliyorum sonucu."

"Ne yani kariyer sahibi kadınlar örgü öremez mi?"

"Öyle bir şey söylemedim. Senin eline her iş yakışır." Tuğrul onun yanına oturdu ve elleriyle yüzünü kavradı. Ceyhan bugün ona hediye aldığı küpeleri takmıştı. Kulağını yavaşça okşadıktan sonra arabada çok yapmak istediği ama şartlardan dolayı yapamadığı öpücüğü ona verdi. Dudakları hareket ederken Tuğrul onu kucağına çekti ve sonra kaldırarak yatak odalarına götürdü. Ceyhan'ı yatağa yatırdığında yavaşça konuşmaya başladı.

"Yarın uçuşum yok. Tüm gece bizim olabilir."

"Bu bir davet mi?"

"Evet, kabul edersen."

"Peki öyle olsun." Tuğrul gülümsedi ve sonra dudakları tekrardan birleşti.

***

Tören güzel geçmişti. Ceyhan ona yeni yıldızını takarken oldukça mutluydu ama Tuğrul o boşluğu derinden hissetmişti. Törende çok belli etmese de sanki o yıldızlarının altında kaldığını hissetti. Burada sadece o olmamalıydı. Evet artık daha kıdemli bir askerdi, daha tecrübeli ve bilgiliydi. Büyük bir kriz anı yaşamıştı ve o anla baş etmişti ama şu an kendini fazlasıyla kırılgan hissediyordu. İçinden taşan duyguları baskılamadı. O an ne hissediyorsa onu yaşadı ama tüm bunları arkadaşına anlatmak istedi. Aylardan sonra ilk defa üzerinde üniformasıyla Serdar'ı ziyaret etti. Ceyhan yanına gelmek istese de yalnız kalmak istediğini söylemişti.

İlk başta kendini tuhaf hissetti. Mezar taşında yazan rütbe onun canını yakmıştı. O rütbeden üstün olmak istemiyordu.

Şehit Hava Plt Üstğm Serdar Akılçelen

Yavaşça oturdu ve ilk başta ne diyeceğini bilemedi. Sanki aralarında bir soğukluk varmış gibi hissetmişti. Boğazı düğümlendi ama sonra içinden ne geçiyorsa onları söylemeye başladı.

"Seni özledim, kardeşim. Çok özledim... Yanına gelemedim belki ama sana verdiğim sözü tutuyorum. Her şey istediğin gibi oluyor. Gerçekten... Bugün ben Yüzbaşı oldum. Hala öyle hissetmesem de artık bana böyle hitap edecekler. Sanırım birkaç aya alışmış olurum. Artık bir öğrencim olacak. Benim için heyecanlı bir süreç başlıyor. Şimdiden çalışmaya başladım. Beni biraz korkutuyor itiraf etmek gerekirse. Başka birinin sorumluluğunu almak biraz geriyor. Ona da alışacağımı düşünüyorum." Tuğrul cebine koyduğu bir çift yıldızı çıkardı. Bunu yapıp yapmama konusunda çok düşünmüştü ama diğer türlü olmasına dayanamamıştı.

"Bugün senin yıldızlarını da ben takacağım. Diğer türlüsü hiç içime sinmezdi." O iki yıldızı toprağa gömdü. Şimdi içi biraz daha rahatlamıştı.

"Artık gün sayıyoruz biliyor musun? Ceyhan da ben de tetikteyiz. O haberi bekliyoruz. Artık çok az kaldı. Deva bizimle birlikte olacak. Aynı istediğin gibi. Tatlı sevimli bir kız çocuğu... Şimdiden şımarık bir bebek olacak diyebiliriz çünkü herkes onun etrafında pervane olacak. İsmi gibi bize çok iyi gelecek. Tıpkı hayal ettiğin gibi." Duraksadı bu sözleri söylemekten çok hissediyordu. Böyle düşünmek canını yaksa da aklından geçen cümleleri söyledi.

"Serdar... Bana kızgın mısın? Neden hiç rüyalarıma gelmiyorsun? Seni görmek, seninle konuşmak istiyorum. Yarbayım bana bunu söylediğinden beri düşünüyorum ama sen hiç... Hiç gelmedin. Lütfen... Yanımda olduğunu hissettir. Diğer türlüsüne dayanamam. Bana kızgın olmana..." Tuğrul yutkundu ve başını taştaki resme çevirdi.

"Senibekliyor olacağım." Ayağa kalktı ve ona selam verdikten sonra hızlı adımlarlauzaklaştı.  

Duyurulardan haberdar olmak ve bana ulaşmak için :

ElifKaplan3 Takip edin!

insta: kaplanelif95

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 80K 119
"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim...
40.9K 1.4K 14
Tamamlandı | Düzenleniyor Yıllar sonra bir araya gelen iki çocukluk arkadaşın kaldıkları yerden devam etme çabası takdire şayandı (!) Onları uzaktan...
5.4M 290K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
Pansuman | TAMAMLANDI By hhy

Mystery / Thriller

4.9K 108 29
Kırmızı... Bana çok mu yakışıyordu? Çünkü hep bedenim kıpkırmızıydı. Koyu kırmızı renginde bir sıvı sarardı hep tüm vücudumu. Sevdiklerim bana yakış...