class b ✓

By taeggukfect

1.1M 81.7K 72.8K

Herkesin zorba diye tanıdığı Jeon Jungkook yalnızca sevgilisine karşı hassas davranan bir aşıktı. - Taekook v... More

!
-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43- FİNAL
KARAKTERLERLE SORU CEVAP

-27-

22.1K 1.4K 635
By taeggukfect

"Çok güzel görünüyor."

Bir çocuk gibi ellerimi çeneme yaslamış hayranlık dolu bakışlarla Jungkook'un boynuna yapılan dövmeyi izliyordum. Çalışan çocuk kısa bir anlığına bana bakıp gülümsedi. Ama benim dikkatim elini bacağımda tutarak pantolonun üzerinden tenimi okşayan sevgilimdeydi. Hemen yanında oturuyordum ki canının acıdığını düşünürsem elini tutacaktım.

Boynunun sol tarafına yaptırdığı için kafasını hafifçe sağ tarafa yani bana doğru çevirmişti. Yüzümde dolaşan gözlerine baktım ve sabretmeyi bir kenara bırakıp dudaklarına uzandım.

Çalışan çocuk bir kez daha azarladı beni şikayet eder bir ses tonuyla. Jungkook gözlerini devirirken bakışlarımı yere indirdim. Hareketsiz kalması gerektiğini anlayabiliyordum ama yirmi dakikadır öpmemiştim ki onu.

Elimi Jungkook'un elinin üzerine attım ve parmaklarıyla oynamaya başladım. Yaptığım hareketleri izlerken ara sıra gülümsedi, kendimce kurduğum ufak ve saçma oyunuma eşlik etti. Beraber gülüştük.

Sonunda on beş dakika içinde çalışan çocuğun işi bitti. Jungkook ayağa kalktığında onunla beraber hareketlendim. Boynundaki dövmeyi inceledim birkaç saniye.

Çalışan çocuğa parasını verdi ve oradan çıktık. Eve fazlasıyla uzak bir sokaktı burası. Tamamen barlar ve dövmeci dükkanlarıyla doluydu.

Jungkook'un uzattığı elini tutup arabayı park ettiği yere ilerledim onunla beraber. "Acıdı mı?" diye sorduğumda hâlâ önüne bakarken kafasını iki yana salladı. İnanamayarak "Hiç mi?" diye sordum bu sefer.

"Hiç acımadı."

"O zaman ben de bir şeyler yaptırabilirim."

"Dövme mi istiyorsun?" Kaşlarını kaldırarak bana baktığında omuz silktim. Aklımda bir model yoktu ve nereye nasıl yaptırırdım hiç bilmiyordum. Bedenimle ilgili kararlar alma konusunda biraz kararsız kalıyordum.

"O zaman emin olduğunda geliriz, yaptırırsın."

"Tamam," Koluna sarılmam onu güldürdü. Eğilip saçlarımı öptü. "Gel bakalım."

Arabanın sürücü koltuğuna geçip beni kucağına çektiğinde özlem giderme isteğiyle dolu olduğum için itiraz etmedim. Kapıyı da kapattı ve hiç beklemeden kafasını kaldırarak dudaklarımızı birleştirmeme yardımcı oldu. Büyük bir iştahla alt dudağını emdim ve çekiştirdim. Son günlerde ona karşı dayanılmaz bir çekimim vardı. Her an daha da arzuluyordum bedenini.

Belimde duran ellerini kalçama indirip hafifçe vurduğunda güldüğüm için dudaklarımız ayrıldı. Öpücükleri boynuma doğru taştı ve avuçları arasına aldığı tenimi sıktı. Dudaklarımı dişleyerek ses çıkarmamaya çalıştım. Elim henüz yapılmış olan dövmeye, boynuna gitti.

"A-akşam oluyor." dedim zorlukla. Boynuma bıraktığı izlerin üzerine tüy hafifliğinde öpücükler kondururken "Hmm?" diye bir ses çıkardı. "Annen bizi davet etti."

"Doğru."

Sessiz mırıldanışı ardından beni serbest bıraktı. Son defa dudaklarını öptüm ve kendimi yan koltuğa attım. Hava kararmaya başlıyordu. Gitmemiz gerekliydi. Yoksa onunla tüm gece burda kalıp arabada sevişebilirdim bile. Ama annesi bizi davet etmişti ve Bay Jeon da orada olacaktı. Bu Jungkook için önemli bir şeydi.

Bacaklarımı karnıma çekerken arabayı çalıştırıp sokağın çıkışına sürmesini izledim. Telefonu çalmaya başlamıştı ama sessize almayı tercih etmişti. Ekran bir süre sonra siyaha döndü. Fakat uzun sürmeden yeniden çalmaya başladı. Jungkook bıkkınlıkla ofladı.

Aramayı cevaplayıp hoparlöre aldığında merakla bakışlarımı ekrana çevirdim. Arayan kişiyi tanımıyordum ama ismi kayıtlı birisiydi. Benim aksime Jungkook pek meraklı görünmüyordu doğrusu.

Karşıdan sert bir erkek sesi yükseldi. "Yarın final maçı var. Herkes tribünde seni ve Taehyung'u görmek istiyor." Kaşlarım havalandı.

Jungkook aynadan arkasını kontrol ettikten sonra direksiyonu çevirip sağ döndü. Kaşlarını çatmıştı. "Ayrılmamızı isteyip bizi her fırsatta ifşa eden piçler mi istiyor? Gelmiyoruz hiçbir yere."

"Abicim, son maç ama bu. Bunu yenersek il sampiyonu biziz. Hem takıma da motive olursun."

"Takıma bir sik olmuyorum. Zaten ordan bir çocuk benimkini seviyormuş, dövdürecek kendini."

Çocuk bıkkınca nefesini üfledi. Biraz da olsa yumuşak davranması için elimi Jungkook'un elinin üzerine koydum ve tenini okşadım. Bakışları kısa bir anlığına bana döndü.

"Açık konuşmamı mı istiyorsun? Kavga çıkacak muhtemelen maç sonunda. Sana ihtiyacımız var işte."

"Adam dövmeye mi-"

"Jungkook! Hayır, seni bunun için çağırmayız. Sen ortalığı sakinleştirirsin."

"Tamam," diyerek aralarına girdim. "Geliriz. Hem de çok eğlenceli olur bence."

"Birtanesin Taehyung. Ben cevabımı aldım, kapatıyorum. İyi akşamlar size."

Bir şey demeden telefonu kapattım ve yüzümdeki aptal sırıtmayla yanımdaki sevgilime baktım. Annesinin evine yaklaşmıştık.

"Niye kabul ettin ki?" diye homurdandı kısık bir sesle. Bana kıyamadığını biliyordum. Maç fikri eğlenceli gelmişti. Bütün hafta boyunca gerçek anlamda nefes almadan çalışmıştık ve en azından günün birkaç saatinde kafa dağıtmayı hak ediyorduk.

"Eğlenceli olmaz mı? İstemiyorsan gitmeyiz tabii."

Doğru ses tonu ve bakışla Jungkook'u ikna edemeyeceğim herhangi bir konu yok.

"Tabii ki gideceğiz. Sadece içim huzursuz. Orda bir şey olmasını istemiyorum."

"Sorun çıkmayacak." dedikten sonra sevinçle onun yanağını öptüm. Eş zamanlı olarak arabayı durdurdu iki katlı evin önünde.

Onu beklemeden bizim gelmemizi beklediği için kapıyı hemen açmış olan Bayan Jeon'u görünce hızla arabadan indim. Kollarını iki yana açarak "Taehyung oğluşum?" dedi mutlu sesiyle. Sıkıca sarıldık.

"Sizi çok özledim."

"Ben de seni özledim birtanem. Nasılsın görüşmeyeli?"

"Çok iyiyim. Siz?"

"Ben de..." Bakışları asık bir suratla yanımıza gelen oğluna kaydı ve kafasını iki yana salladı. "Yine neye sinirlendin kim bilir?"

"Sinirlenmedim yahu." demesine rağmen ona inanmadı ama konuyu uzatmadan oğluna da sıkıca sarıldı ve bizi içeri davet etti. Bay Jeon çoktan gelmiş, hatta yemek öncesi şaraplarını içmişlerdi.

İmayla kaşlarımı kaldırarak Jungkook'a baktım. Aynı şeyi düşünüyor olmalıydık. Bakışlarımız kesişince gülüştük.

Beraber üst kattaki banyoya çıktık ve biraz yaramazlık yapıp birbirimize sataşarak ellerimizi yıkadıktan sonra alt kata indik yeniden. Bizi masada bekliyorlardı. Jungkook benim için yanındaki sandalyeyi çekti. O annesinin, ben de babasının karşısında oturmuş oldum böylece.

Çorbalarımızı içene kadar sessiz kaldık. Ardından onlara biraz çalışmalardan bahsettik. Bizim için konu anlatabilecek tanıdık öğretmenler olduğunu söylemişlerdi. Buna sevinmiştim. Jungkook yeni dövmesini göstermişti onlara ardından. Bay Jeon da son bir kez daha Japonya'ya gitmesi gerektiğini söylemişti. Üzülmüştüm doğrusu. Çünkü bu biraz da benim yüzümdendi. Jungkook işlerini halletmeden erkenden dönmüştü ve şimdi babası uğraşıyordu.

Jungkook'un telefonu çalıp durmaya başladı. O kapattıkça, sessize aldıkça daha çok arayan vardı sanki. Kaşlarını çatarak ekrana bakarken küfretmemek için dilini ısırdı. Ailesinin yanında bunu çok yapıyordu. Elimi onun bacağına attım karşımızdaki ikili fark etmeden. Diğer elimde su bardağım duruyordu.

Sonunda Jungkook telefonunu açtı. "Ne var, ne?" Birkaç saniye karşı tarafın konuşmasını dinledi. Ardından elini hâlâ onun bacağında duran elimin üzerine koydu. "Eee? Bunları ben mi ayarlayacağım? Aile yemeğindeyim koçum. Sana devrediyorum bu görevi."

Ve telefonu kapatır.

Ona sorgularcasına attığım bakışlara hafifçe gülümseyip "Maçla alakalı." diyerek kısa bir yanıt verdi. Fazla ilgimi çekmediği için yemeğime döndüm.

Akşamamız onun ailesiyle güzel geçti. Yemeğin ardından salona geçip hep beraber güzel bir film izledik. Lezzetli şaraplar içtik ve Bayan Jeon'u yaptığı tatlıdan yedik.

Jungkook'un üzerimize çektiği ince battaniyeyi ve onunla bir koltukta oturmayı fırsat bilerek sık sık temasta bulunarak onu zorlamıştım. Işıkları kapattığımız için fark edilmemiz oldukça zordu ancak onun zorlandığını biliyordum. Beni durdurmak için elimi tutuyor ya da kulağıma bir şeyler fısıldıyordu ama canım durmak istemiyordu işte.

Elimdeki kadehi hafifçe sallayıp içinde kalan son yudumu da içtim ve bakışları yüzüme sabitli olan Jungkook'a bakarak dudaklarımı yaladım. Yutkundu. Hemen sonra bakışları diğer koltukta oturan anne ve babasına döndü.

"Taehyung'un uykusu gelmiş, siz takılın."

"Saat henüz erken ama."

Bayan Jeon bir sorun olduğunu düşünerek bana baktığında omuz silktim. "Yorgun bir gündü. Yarın da pek çok işimiz var. İyi geceler size."

"Burda kalacaksınız değil mi?"

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırarak Jungkook'a döndüm. Bu konuyu konuşmamıştık. Bakışlarını benden çekip annesine döndü. "Gitsek iyi olur aslında."

"Olmaz olmaz. Yarın kahvaltıyı da beraber yaparız. Hem ben size misafir odasını ayarlamıştım. Hadi hemen gidip uyuyun."

Karar vermek yalnızca birkaç saniye sürdü. İkimiz de onlara iyi geceler diledikten merdivenlere yöneldik. Jungkook kalçama vurduğunda tok bir ses çıktı. Ağzımı aralayarak "Ne yapıyorsun?" dedim ona. Şaşkınlığım sesimden okunmuştu.

"Kıvırtmadan yürü yoksa seni yarın yürüyemeyecek hâle getireceğim."

"Bu bir tehdit miydi şimdi?"

Odanın kapısı önünde durduğumda ani hareketim yüzünden bedenlerimiz birbirine çarptı. Parmak uçlarıma yükseldim ve kalçamı onun kasıklarına yasladım. Eli hızla belimi buldu, beni kendinden uzaklaştırmaya çalıştı.

"Uslu dur."

"Niye? Az önce diyordun ki yürüyemeyecek hâle getiririm?"

Kapıyı açtı ve tıpkı benim yaptığım gibi kasıklarını kalçama sertçe bastırdığında ilerlemek zorunda kaldım. Önündeki şişliği hissetmek şimdiden nefesimi kesiyordu. Onu bu hâle getirdiğime inanamıyordum. Cidden sınırlarını aşmıştım.

Alt katta ailesi varken onunla burda sevişecek olma düşüncesi şimdiden karnımı ağrıtacak bir heyecana sebep olmuştu.

Bu evde daha önce birkaç kez kalmıştık. Misafir odasında çift kişilik bir yatak, iki komodin ve bir banyo bulunuyordu. Jungkook beni doğrudan içerideki kapıya yönlendirdi. İtiraz etmeden banyoya girdim.

"Madem meraklısın yorulmaya," derken sesi yoğun çıkmıştı. Kafamı geriye atarak yüzüne bakmaya çalıştım. "İstediğini sana vermem gerekir değil mi, hm?"

Benimle böyle konuşması kesinlikle azdırıcı.

Suyu açtı ve tek hamlede üzerimdeki tişörtten kurtulmamı sağladı. Ardından kendi üstünü çıplak bıraktı. Eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdığında gözlerimi kapatarak bu arzu dolu öpücüğe karşılık vermeye çalıştım. Dudaklarım üzerinde hakimiyet kurup neredeyse hiç hareket etmeme izin vermedi. Alt dudağımı dişleriyle ezdiğinde sızlanır gibi bir ses firar etti dudaklarım arasından.

Elini ferumarını indirmiş olduğu pantolonumun içine sokarak kalçalarımı avuçladı. Bacağımı kaldırıp onun beline sabitleyerek öpüşünü derinleştirdim.

Elleri tenimi sıkıp bırakıyordu. İz kalacağına emindim. Yine de ondan başka kimse görmeyecekti, niye umursayacaktım ki?

Kısa bir anlığına geri çekilip pantolonumu ve iç çamaşırımı indirdi ve elleri eski yerini buldu. Gözlerimi yoğun zevkten dolayı zar zor açık tutabiliyordum. Damarlarımda akan kan kaynıyor gibiydi. Kulaklarım çınlıyordu bir de.

Elimi pantolonunun önündeki şişliğe atıp onu okşadığımda öperek izler bırakmaya çalıştığı boynumu ısırdı. Kısık bir inleme de duymuştum. Ben ona karşı nasıl hassassam, o da bana karşı öyleydi.

Birkaç adımda beni suyun altına soktu ve kendisi de yanıma gelmeden önce üzerindeki son kumaş parçalarından kurtuldu. Kollarımı aralayarak onu bekledim. İstediğimi verip beni belimden tuttuğunda sıkıca boynuna sarıldım. Omzuma bastırdı dudaklarını.

Su kafamızdan akıp ikimizi de ıslatırken bir süre öylece durduk sarılarak. Sonunda önümde duran beyaz teni ilgimi çekti. Dilimi henüz yeni yaptırdığı dövmeye yaslayıp boyanın üzerini yaladım. Kafasını hafifçe kaldırırken "Siktir," diye inledi.

Sonrası biraz hızlıydı. Ne olduğunu anlayamadan kendimi soğuk duvara yaslanmış bir şekilde buldum. Bedenini bana yaslayarak parmaklarını içime yollayan Jungkook ensemi öptüğü için zevkim iki katına çıkıyordu. Ellerimi duvara yaslamış bir şekilde duruyordum ve hareketlerini hızlandırması için ona söyleniyordum ama beni dinlemiyordu.

Parmaklarını çekti, ıslak saçlarımı düzeltti ve sert penisini girişimde hissettim. Sadece bu bile dudaklarım arasından çıkan inlemeyi durduramama engel oldu. Jungkook bedenime sardığı kolunun ardından elini göğüs ucuma çıkarıp pembe dokuyu sıktı. Aynı anda kendini bana bastırarak içimi doldurdu.

Alnımı duvara yasladım ve aralık duran dudaklarım arasından çıkan inlemeleri tutmadım. Fakat o bir süre sonra, içimde hareket etmeye başladığında elini göğsümden ağzıma çıkararak sesimi engellemeye çalıştı. Elimi atıp onun baldırını tuttum ve tırnaklarımı tenine geçirdim. Bunu hissetmedi bile.

Diğer eli göğsümden karnıma, ordan da kasıklarıma yöneldi. Kafamı yana çevirip alt dudağını dişleyerek içimdeki hareketlerini izleyen sevgilime baktım. Ona döndüğümü fark eder etmez uzanıp dudaklarımızı birleştirdi. Böylece sesimi kesen elinden kurtulmuş olduğum için onun ağzına doğru inledim. Hızlıydı, bu yüzden fazla dağınık bir öpüşme de olsa dudakları harika hissettiriyordu.

Penisimi sarmış olan elini tutup karnıma çıkardım ve kendi elimi de orda tuttum. "K-karnım ağrıdı." dediğimde kısık sesli gülüşü yüzünden nefesi enseme çarptı. Hâlâ açık olan su sesimi engelliyordu. Ama güldüğüne bakılırsa beni duymuştu.

"Mahvetmemi isteyen sendin. Yoksa şimdiden yoruldun mu?"

Kafamı iki yana sallayacakken içimdeki o noktaya temas etmesi ile sesimin tonuna bile dikkat etmeden "Ah, o-orası-aahh..." diye sızlandım.

Vuruşlarını tamamen o noktaya yoğunlaştırdı ve eli yeniden penisimi sardı. Yeniden kafamı duvara yasladım ve nefes nefese bir şekilde sessiz olmak için elimi ağzıma siper ettim.

Çünkü biz burda yaramazlık yaparken ailesi hâlâ alt katta oturuyordu. Bu bile büyük bir utanç kaynağıydı ancak Jungkook'a karşı olan çekimim yüzünden hiçbir suçluluk hissetmiyordum.

"Geleceğim sanırım, ben... O... Ah!"

"Gelebilirsin." diye fısıldadı. Kulağımın yanındaki boğuk sesi ile bacaklarım titremeye başladı. Kasıklarımdaki sıcaklık ve karıncalanma gittikçe artarken hem içimdeki hem de penisimdeki hareketleri artmıştı. Arkamda kalan bedenini tamamen bana yaslayıp kulağıma doğru inlediğinde onun da yakın olduğunu biliyordum.

Gözlerim karardı kısa bir anlığına. Karanlığın içinde havai fişek gibi patlayan renkli ışıkları gördüm ve titreyerek hâlâ beni çeken sevgilimin eline geldim. Aynı anda dişlerini enseme geçirerek inlemesini engellemiş ve içime gelmişti o da.

Nefes nefese bir şekilde kendime gelmeyi bekledim. Jungkook bununla yetinmeyecekti. Dediğini yapıp beni gerçekten de yürüyecek hâle getireceğini biliyordum.

Bakışlarımız kesiştiğinde hâlâ içimden çıkmamıştı. Bu da demek oluyordu ki ikinci tura geçiyoruz bebeğim. Uzanıp bir çocuk gibi mızmızlandım onu öpmek için. Beni geri çevirmedi ve tatlı dudaklarını sundu bana. Dinlenmek için uzun bir süre onu öperek oyalandım. İkimiz de bundan şikayetçi değildik.

Bruh moment yani

Belki There You Are'da okumak istersiniz diye sizi profilime davet ediyorum minik kuşlarım.

Continue Reading

You'll Also Like

168K 17.5K 26
seni uyarmıştım, bu yolda kime güvendiğine dikkat etmelisin
1.1M 103K 48
"Hep benim için parla ateş böceğim..." Jeon Jungkook'un babasının akıl hastanesine şizofreni tanısı konulan Kim Taehyung getirilir. Zaptedilemeyecek...
1.9M 133K 38
Açık unutulan kamera, son derece ateşli bir hoca ve ben.
38.6K 3.6K 8
Jeon Jungkook, her şeyden habersiz okula giderken, okulu silahlı adamların bastığından habersizdi. Ve o adamların başı, Kim Taehyung ise, bu öğrenciy...