Aurora ᵗᵃᵉᵍᶤ • ᴶᶦᵏᵒᵒᵏ

By kingtan_Taegi

9K 932 1.4K

TaeTae95:Kimsin sen? Dboy93:Gönderilerini anında görmek için alarm kurduğun kişiyim. Yoongi sadece takıntılı... More

GİRİŞ
pt1
pt2
pt3
pt4
pt5
pt6
pt7
pt8
pt9
pt10
pt11
pt12
pt13
pt14

pt15

59 4 2
By kingtan_Taegi

Yıllar sonra kendimi toparlayabildim anca bu fici bitirmek için yazmaya devam etmem gerekiyordu umarım bu fici unutmamışsinizdir(ben bile unuttum olay örgüsünü ama toparladım) lütfen okurken oy verip yorum yapmayı unutmayın ve bolca keyif alın. İyi okumalar🥹

Taehyung

Eve geldiğimden beri yatağımda uzanmış dün gece olan bitenleri hatırlamaya çalışıyordum hayır sarhoş değildim hiç bir şey içmemiştim ama bilincimi bu denli kaybetmemin sebebinin ne olduğunu hâlâ anlayamıyordum. Dün gece yıllarca biriktirdiğim onca şeyi kaldıramadığımı aslında sandığım kadar güçlü olmadığımı fark ettim. Güçlülük neydi ki yaşanılan onca şeyi göz ardı edip ayakta durabilmek miydi ya da ne kadar kötü olursan ol insanların önüne iyiyim maskesi takıp her şey yolundaymış gibi davranmak mı ya da hiç ağlamamak mıydı bu gerçekten güçlülük müydü?

Bunu düne kadar sorsalardı buna düşünmeden evet güçlülük tam olarak bu derdim ama dün asla unutmadığım bir şey varsa asıl güçlülüğün korkmadan bir şeyleri yaşabilmesi. Yıkıldığım ilk anda birinin kollarında olmak bu benim şansım mıydı, şanssızlığım mıydı bilmiyorum ama bu kadar iyi hissettirecegini hiç tahmin edemezdim. Min Yoongi o gece beni bir enkazın altında kollarını bana sararak kurtarmıştı.

Tüm bunları düşünürken sabah Yoongi'nin evinde uyandığımda tavanda gördüğüm ayna aklıma gelince gülmekten kendimi alı koyamadım ve bir kahkaha patlattım Min Yoongi gerçekten çok ilginç bir adamdı. Bildirim sesiyle kendime gelip telefonu elime alınca şaşkınlıktan telefonu düşütüyordum.

Jimineo:
Yarım saat sonra sana atacağım konuma gelmen gerek.
Bana yardım etmen gerek tek gelir misin
[konum]

Günler sonra Jimin'den haber beklerken bu kadar garip bir mesajı ben de beklemiyordum. Jimin benden çok sık yardım istemezdi isterse de bu çok önemli bir konuda olurdu. Konum geldiği gibi üstüme ceketimi alıp çıktım evden. Konuma baktım 2 dakikalık bir yol vardı önüme yarım saate yetiştirim deyip yola koyulmuştum bile.

°°°

Yazar

Taehyung, Jimin'in attığı konuma geldiğinde etrafına iyice baktı ama anlam veremiyordu geldiği yer bir araba hurdalığıydı. Jimin'i ne kadar arasa da ulaşılamıyordu. Taehyung etrafını geze geze Jimin diye seslenmesine rağmen hiç kimse yoktu görünürde. En son Taehyung tam arkasını dönüp ilerleyecekken hurda bir Audi'nin arkasında acıyla inlemeli bir ses duydu ve hemen oraya yaklaştı ama gördüğü şeyle o an kör olmayı diledi çünkü yerde kir ve kan içinde yerde feci hırpalanmış bir Jimin vardı.

Taehyung hiç düşünmeden hemen Jimin'in yanına diz çökmüş yüzünü ellerinin arasına almış kurumuş kan lekerini temizleyip Jimin'e sesleniyordu uyanması için ama hiç bir geri dönüt almıyordu. Eğer Jimin nefes almıyor olsaydı onun öldüğünü bile düşünebilirdi. Kim Taehyung onun en yakın arkadaşını bu hale gördüğünde kendine bir söz verdi ne olursa olsun bunu ona yapanlara çok kötü ödetecekti ama şuan ilk yapacağı arkadaşını alıp taksi çağırıp onu evine götürmekti eğer hastaneye gitselerdi işe polisler girerdi ve Jimin daha baskı altında olurdu bunu biliyordu.

Taehyung taksiyi aradığında 20 dakika da onu beklediler taksi geldiği gibi Jimin'i arabaya bindirip eve gittiler. Taehyung yolda hemşirelik okuyan kuzenini arayıp Jimin'in evinin adresini atmıştı bu kadar yarayla kendisi tek ilgilenemezdi. Eve geldiklerinde Jimin'i yatağına yatırıp üstündekileri dikkatlice çıkardı karnındaki morluklar Taehyung'un yüzüne bir yumruk gibi inmişti, yutkunamamıştı.

Grup işte amk

Taehyung:
Jimin geldi evinde
Yarın okula gelmeyebilir

Sugar daddyim:
Jimin iyi mi?

Nam-ı joon:
Nerdeymis aq merktan
Öldük

Taehyung:
Kavgaya karışmış sanırım ama iyi
Ben yanındayım ona tavuk aldım

Pinkyyjin:
Jimin'in ağrı kesici ve antidepresanı
İnanılmaz yediği gibi iyileşiyor

Nam-ı joon:
Bak ilkkez san katılıyorum
Haklı selem söyle Jimin'e

Taehyung:
Yatırıyor uyansın söylerim hadi bayy

°°°

Min Yoongi ya da Min Yonghwa'nın tek oğlu gelecekteki Min'lerin tek varisi mi demeli. Yoongi zenginliğin içinde ama sevgi ve ailenin dışında büyümüş evin tek çocuğu. Herkesin anlatack uzun uzun hayat hikayeleri olurdu ama Min Yoongi'ninki bu kadardı belki de sadece o bu kadar olmasını dilemişti. Üstünkörü bir özet ama hiç kimsenin hayatı tek cümleden ibaret olamaz Min Yoongi'nin de hayatı tek cümlelikbir özetten ibaret değildi.

Min Yoongi ailesi yurt dışı programlarından hiç ayrılmayan iki ebeveyn iken Yoongi bakıcıları tarafından Kore'de aileden yoksun büyümüş bir çocuk olarak büyütülmüştü. Genç bunun onun için ne kadar önemsiz olduğunu söylese de zamanla aile eksikliğini hissediyordu. Gencin bu kadar serbest takılması onu bulaşmak istemeyeceği kör kuyulara itmişti. Yoongi kendi ayakları üzerinde durabileceğine inanarak sonu boka batacağını bilmeden çok yanlış yollara başvurmuştu. Yoongi barmen olarak girdiği barda uyuşturucu kuryesi olarak çıkmıştı.

Yoongi 3 yıl önce reşit olmadan girebileceği bir bar olduğunu öğrendiğinde ilk iş o bara gitmek ve içmek olmuştu. Gecenin ilerleyen saatlerinde barın sahibi ile tanışmış ve kendinden bahsetmişti iş aradığını, kendi ayakları üzerinde durmak istediğini anlatmıştı. Barın sahibi ona kartını vermiş ve burada işe başlayabilirsin demişti. Yoongi tüm bunları ertesi gün ceketinin cebinde kartı görünce hatirlamiştı. Okuldan çıktığı gibi bara gitmiş ve işe başlamak istediğini söylemişti. Reşit olmadan barda çalışmanın yasal olmadığını biliyordu ama bu onun için bir şanstı ya da o öyle düşünüyordu bunu geri çeviremezdi.

Ne olduysa o barda çalışmaya başlayınca oldu ilk 8 ay sadece getir götür ve temizlik işlerini yapmıştı yavaş yavaş kokteyl hazırlamaya başlamıştı artık. Yoongi orada bir yıl çalıştıktan sonra barmen olmuştu ve artık işlerin içine girmeye başlıyordu. Patronu Yoongi'den kurye olmasını istemişti Yoongi başta anlamayınca ona uyuşturucu kuryesi olmasını söylemişti Yoongi kabul etmeyince tehdit etmeye başlamıştı.

Patronu onu o gece tanımıştı Min Yoongi'nin kim olduğunu bildiği için işe almıştı. 16 yıl önce olan olaydan bahsetmişti ve bu Yoongi için son damlaydı kabul etmişti. Yoongi ailesiz büyüse de aileye düşkün biriydi Yoongi'nin zaafıydı, en güçsüz yakalandığı noktaydı. İstemese de Yoongi işi kabul etmişti.

°°°

Hoseok sabah uyandığı gibi günlük rutinlerini hal etmiş üniformasını giyip kahvaltıya inmişti. Ailesi kahvaltı masasında oturmuş onu beklediğini görünce gülerek selam verip mssaya oturmuştu.

"Günaydın tatlım" dedi babası oğluna, annesi de "günaydın bebeğim hadi başlayalım" deyip yardımcılarına kahvelerini servis etmeyi söylemişti.

"Benim sizinle konuşmam gereken bir konu var annecim, babacim" deyip kahvesinden bir yudum aldı Hoseok.

"Evet seni dinliyoruz" diye cevap verdi bayan Jung.

"Sizin benim ünivertemi yurtdışında okumamı istiyorsunuz ama ben üniversiteyi yurt dışında okumak istemiyorum Seul'de okumak ayrı bir eve çıkmak istiyorum" dedi hiç beklemeden. Cümlesini bitirdikten sonra ebeveynlerinin tepkisini ölçmek için gözünü kırpmadan onları izliyordu. Annesi şaşırsa da babası tamamen tepskisiz kalmıştı yüzünden hiç bir şey okunmuyordu. Söze annesi giriş yapmıştı.

"Ne demek yurtdışında okumak istemiyorum. Tatlım seni cidden anlamıyorum. Buraya taşındığımızdan beri özel okullarda okumak istemediğini söyledin bir şey demedik ama neden üniversiteyi de burda okumak istiyorsun?"
Babası hâlâ tepskisiz bir şekilde kahvesini yudumlayıp konuşmaları dinliyordu.

"Sadece mutlu olduğum yerde olmak istiyorum. Buraya geldiğimizde Seokjin ve Namjoon'la tanıştım onlar okullarında çok mutluydu, ben ise kolejde tektim hiç arkadaşım yoktu yalnızdım pahalı kıyafetler içinde süslenmiş bir obje gibi. Benim de  gerçekten çocuk olduğumu hissettiren, gülmeyi, eğlenmeyi, oynamayı, yargilanmadan yaşamayı öğreten insanlarla birlikte olmak istedim ve mutluyum gördüğünüz gibi. Hayatımın devamında da onlarla olmak istiyorum ve sizin bunh anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum. Öyle değil mi baba?"

Babası oğlunu gözü yaşlı dinliyordu. Gözlerinin ne zaman yaşlandığını bile anlamamıştı.

"Bizim sana ne kadar değer verdiğimizi biliyorsun Hoseok biz bu evin içinde sana ne kadar değer versek de dışarıda da bir dünya var ve sen orada da mutlu olmak istiyorsun ben ve annen sadece senin geleceğin için uğraşıyoruz ama mutsuz bir gelecek ne fayda eder ki. Burada da iyi şeyler başaracağına eminim ben sana güveniyorum oğlum."

Masadaki üçünün de gözleri yaşlı birbirilerine sevgiyle bakıyorlardı. Genç bir kez daha böyle bir aileye sahip olduğu için tanrıya şükrediyordu.

Kahvaltılarını ettiklerinde ilk masadan kalkan Hoseok olmuştu ebeveynlerini öptükten sonra okula gitmek için bahçeye çıkmıştı. Jimin'lerin sınıfındaki Yugyeom'u da okula gitmek için bahçeden çıkarken gördü onu yakalamak için hızlı hızlı yürüyüp kapıdan çıkıp ona seslendi.

"Hey Yugyeom bekle"

Yugyeom arkasını dönmesiyle ona hızlı hızlı yürüyen Hoseok'u fark edip gülümsedi.

"Hey günaydın yavaş gel nefessiz kalacaksın"

"Çok hızlısın yetişemeyeceğim sandım"

"Neden benimle geliyorsun arabayla gitmiyor musun?"

"Okul o kadar uzak değil ve sen çıkarken senle gitemek istedim yol tek başına sıkıcı oluyor."

"İyi düşünmüşsün Hoseok-ah gidelim"

Hoseok gülerek Yugyeom'la yola devam etmişti yürümeye. Hoseok yanında gülümseyerek yürüyen gence dikkat kesilmişti okula yeni gelmişti ama çoğu kişiyle çok iyi anlaşıyor diye düşünüyordu hem sosyal bir o kadar da çekingen olduğunu düşünüyordu çünkü onunla her konuştuğunda Yugyeom'un ondan gözlerini kaçırdığını, arada kelimeleri karıştırıldığını ve okulda onunla konuşmak isteyenlerle çekinerek konuşuyordu.

Hoseok onun hakkında bu kadar şeyi bu kadar kısa sürede nasıl biliyordu fark etmemişti ama bildiği bir şey varsa bu çocuğu gözlemlemeyi sevdiğiydi.

Yolda ara ara derlerden ve okuldan konuşurken sonunda okual gelebilmişlerdi. Hoseok kendi kendi arkadaşları Seokjin ve Namjoon'u bankta bir konu hakkında tartışırken görünce o tarafa gidecekken yanındaki çocuğu çocuğu hatırlayınca ona döndü.
"Bizimkiler şu bankta oraya gidicem gelmek ister misin?

"Teşekkür ederim sınıfa geçmem gerek size iyi eğlenceler görürüz." deyip gülümsedi ve oradan ayrılıp giriş kapısına doğru gitti. Hoseok da hemen arkadaşlarının olduğu banka ilerledi.

"Naber bebekler beni özlediniz mi?"

Namjoon "Hayır şimdi geri dönebilirsin." dedi gülerek.

Seokjin hemen devam etti "Gunaydin hobi sen bakma bu huysuza az önce haklı olduğumu anlayınca depresiflesti"

"Tam olarak neyde haklıydın" sordu Hoseok.
Seokjin hemen cevap verdi.

"Bay Sung ve Bay Jung çıkıyor biliyorsun VE BAY SUNG ÜSTTEYMİŞ AMK HAKLIYDIM BİLİ-

Sözünü kesen Hoseok'un aceleyle ağzını kapattığı eliydi.

"Eğer biraz daha bağırırsan tüm okul da öğrenecek ve siz Bay Sung'un üstte olduğunu nerden biliyorsunuz, yoksaa"

"Hayır tabikii amk Bay Jung'un boynunda ne kadar kapatmaya çalışsa da hickey gördüm ve adam pişik olmuş gibi yürüyor. Dün gece mercimeği fırına sağlam vermişler." Deyip sırıttı Namjoon'a zafer edasıyla bakarken.

"Özel hayata hiç saygınız yok değil mi?"

"Siktim öldü" deyip güldü. Üçü de gülmeye devam etmişti

Hoseok kahkahayı patlamıştı tutamamisti. Uzaktan gören siyaset tartışıyorlar gibi ciddi olduklarını sanırlardı ki az önce kendisi de öyle sanmıştı. Tartıştıkları şey ise Hocalarının hangisi üstte olduğuydu.

°°°

Seul bugün bardaktan boşalırcasına yağmur altında kalmıştı. Şimşek çarpıyordu onun gür sesi, arabaların korna sesleri ve daha bir çok ses sokakları inletiyordu ama hiç bir ses yolda koşa koşa bir yere varmaya çalışan Jungkook'un kafasının içindeki sesi bastıramıyordu. Susmuyordu daha hızlı koşması gerektiğini ve bir yere varması gerektiğini söylüyordu. Jungkook okul çıkışı evine doğru yürüyorken aldığı bir telefonla oraya doğru koşuyordu. Dayısının söylediği yere koşuyordu. Evine...eski evine...

Jungkook dayisindan gelen aramaya sevinse de kafasının içindeki ses gitmemesini hemen geri dönmesi gerektiğini bas bas bağırıyordu ama Jungkook anlamıyordu kafasının içindeki ses neden onun gitmesine engel oluyordu. O dayısıydı her şeyden çok sevdiği dayısı. Neden oraya girerken kötü hissediyordu. Yıllarca böyleydi o hiç bir şey hatırlamıyordu eskiye dair tek bildiği dayısının onu sevdiği onun sevgi anlayışı ne kadar diğerlerine göre farklı olsa da Jungkook buna alıştığını düşünüyordu. Eskisi gibi üzmüyordu bu onu.

Yol boyunca kafasındaki düşünceleri salmaya çalışıp koşa koşa dayısının evine varmış şimdi kapısının önünde duruyordu. Zile basmaya çekine çekine uzandı ve zile bastı kapıyı dayısı açmıştı düz bir ifadeyle. Selam vermişti dayısı da aynı şekilde cevap verip kapının önünde kenara geçip gence içeri geçmesi için yol açmıştı.

"Geç Jungkook konuşalım biraz."
Genç yavaş adımlarla salona doğru yöneldi ve oturdu tekli koltuğa. Dayısı mutfağa geçti 10 dakika sonra elinde iki kupa ile geri döndü. Adam önüne kahve dolu kupayı uzatınca Jungkook'un aklına Jimin'in dedikleri geldi kupayı alıyormuş gibi yapıp tutup elinden kaymış gibi davranıp kupayı yere düşürdü. Cam ve kahve salonun ortasına dağılmıştı.

"Çok özür dayı gerçekten isteyerek olmadı bı an refleksle elim boşluğa düştü özür dil-" diye kendini açıklama çalışıyordu Jungkook.

"Tamam sorun değil yenisini yaparız" deyince adam Jungkook hemen lafa girdi.

"Yok teşekkür ederim canım istemiyordu zaten konuşup kalkicam hemen derslerim birikti." Aklına gelen ilk yalanı uydurup geliştirmişti dayısını.

"Tamam neyse senle üniversite hakkında konuşmak istiyordum seneye son sınıfsin eğer üniversite sınavına hazirlaniyorsan heberin olsun üniversiteye gitmeni istemiyorum zaman kaybı benimle çalışacaksın"

"Ama dayı ben-"

"Aması yok Jungkook kardeşim seni bana emanet etti hayatını garantiye alacağım üniversite zaman kaybı gel benimle işi öğren ve mesleğin olsun bunun için okumana gerek yok" bunu gence söylerken içten içe 'zaten en kısa zamanda acılar içinde öleceksin ve senden kurtulacağım sınava girmene bile vaktin kalmayacak ucube' diye geçiriyordu.

"Peki sen nasıl istersen dayı lise bitsin bakarız benim şimdi gitmem lazım sonra tekrar konuşuruz" deyip oradan hemen ayrıldı.

Yol boyunca dayısının dediklerini düşünüyordu üniversite okumak gencin en büyük hayaliydi annesi gibi iyi bir resim eğitimi alıp ressam olmak istiyordu. Jungkook ilerde iyi bir ressam olup sergi açacağı hayali ile yaşıyordu. Bugün dayısının söyledikleri hayallerinin ortasına düşen bir balta gibiydi her şeyi yok etmişti.

Jungkook gözlerinin dolduğunun bile farkında değilken yumruklarını sıkıp adımlarını hızlandırmıştı tüm bu sinirini alacağı yeri biliyordu. Adımları onu tekrar onu aynı yere yönlendiriyordu. Mekanına yerin altındaki kendi çöplüğüne.

Yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen 🥹

Bu bir geçiş bölümü gibi oldu kusura bakmayın son bölümü 2 yıl önce atmışım ama bu fici bitirmeye kararlıyım umarım bölümü sevmişsinizdir. 💝

Continue Reading

You'll Also Like

91.4K 9.6K 25
Ve senin için memnuniyetle kalbimi kıracağım. By akina
36.4K 5.9K 39
The Babysitter kitabının, 2. Kitabıdır. Felix evine bebek bakıcısı olarak girdiği ünlü iş adamına aşık olur. Ama hisleri karşılık bulduğunda, sonunda...
43.7K 2K 27
Her şey salak kardeşimin yalanıyla başladı.. Siz: Delikanlıysan konum atarsın...
130K 11.9K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...