Sevgili Komşum (Tamamlandı)

By mirayspellman

1.7M 89.9K 29.8K

"Gidersiniz gidersiniz de, siz bu gidişle anca nezarethaneye gidersiniz." "Neden ki güzel kardeşim?" dedim ş... More

1.Bölüm: Asker evi basmak
2.Bölüm: Kırmızı Radyo
4.Bölüm: Siyah Göğüslü
5.Bölüm: Ağrı kesici
6.Bölüm: Arkadaş
7.Bölüm: S.M.Y. Göğüslü
8.Bölüm: Ve planlar suya düşer.
9.Bölüm: Uyku kokan adam
10.Bölüm: Albay Adam
11.Bölüm: En doğru karar
12.Bölüm: Sarılmak
13.Bölüm: Pasta
14.Bölüm: Hisler
15.Bölüm: Boş Tehtid
16.Bölüm: "Kara beni umursuyor mu?"
17.Bölüm: Kağan ve Kara
18.Bölüm: Geçen gün
19.Bölüm: Sana özel
20.Bölüm: Sürpriz Yumurta
21.Bölüm: Yanlış Anlaşılan
22.Bölüm: Kapım sana açık
23.Bölüm: Çikolata
24.Bölüm: Kıskanmak
25.Bölüm: Teni tenime
26.Bölüm: Okey Eşi
27.Bölüm: Kardan Kelebek
28.Bölüm: Geçmiş
29.Bölüm: Canı neler ister?
30.Bölüm: Ödül
31.Bölüm: Kaslı Kadınlar
32.Bölüm: Spor
33.Bölüm: Ciddi bir konuşma
34.Bölüm: Isparta Meselesi
35.Bölüm: Kalbim sadece sana açık
36.Bölüm: Benim isteklerim
37.Bölüm: Final

3.Bölüm: İçini okumak

69.1K 3K 450
By mirayspellman

Bazen hayatımın hızına yetişemiyordum. Sanki ben bir köpektim, hayatım ise o köpeğin kuyruğuydu. Ne zaman tam akışını yakaladım deyip, ona göre ayak uydurucakken kuyruğum yani hayatım kaçıyordu, bende ona yetişemiyordum. Yada tam her şey yoluna girecekken bir anda olağan hızından çıkıyor, beni sanki buga sokacak bir olay gerçekleşiyordu. Olduğum yerde kala kalıyor ne yapacağımı şaşırıyordum.

Dünün verdiği rahatlık ile geçen sakin hayatım, kuyruğumun yaptığı ani atak ile birden yeniden hızlanmıştı. Yani bir müşteri ile kavga ediyordum.Az kaldı sanırım saç baş girmemize..

Ama bir sorun daha ortaya çıkıyordu bu noktada. Adam keldi. Yani saç baş giremezdik. Daha çok o benim saçımı tutar aşağıya çekerdi bende bıyığından tutmaya çalışırdım. Aynen aynen sevdim bu planı.

"Beyefendi, son kez söylüyorum kitapları düzeltirken yanlışıkla ortaya koymuşum. Bu kitap satılık değildir."

"Bak, sen anlamadın galiba?" dedi elini cebinden çıkarıp. "Ahmet var ya buranın sahibi." sonra durup bir baştan aşağıya süzdü beni. "Sen yeni mi başladın?" diye sordu.

"Hayır, iki ayı geçti." diye cevapladım.

"Sen yenisin bilmezsin. Benim Ahmet ile ilişkim çok farklıdır. Ve eğer bana yaptığın bu saygısızlığı öğrenir ise sana acımaz haberin olsun."

"Vallahi beyefendi, ahmet amca yokken burası bende. Ve kimse için kafama göre iş yapamam. İlişkiniz hakkında bir şey bilmiyorum, fakat" deyip kasa tarafında eğilip adama yaklaştım.

"Dükkân şu anda Ahmet amca tarafından bana emanet edilmiştir. Ve mevcut konumlarımız içersinde sizce Ahmet amca dükkanını emanet ettiği bana mı inanır yoksa size mi?" diye sordum.

Bana inanırdı. Yani sanırım.

İnşallah bana inanırdı. Bende mal gibi kalmazdım.

"Bu kitabı size satamam. Artı olarak size bir saygısızlık yapmadım. Fakat siz sınırı aşmaya devam ederseniz, bu kadar sakin kalmam." dedim sakince.

Nerede deli varsa beni buluyordu arkadaş!

"Adın ne senin?" diye sordu sertçe. Gülümsedim. "Ada, Ada Kırık."

Adam güldü. "Beyin tahtaların da kırık mı?"

Dudağımı dişledim. "Soyadımla en son ilkokulda dalga geçilmişti. Sanırım ilkokul terksiniz? Yoksa uzaktan mı okuyorsunuz?" dedim alayla. Düşünür gibi yapıp konuştum. "Hâlâ soy isimle dalga geçmek komik mi cidden ya, geçmedi mi o devir?"

"Bekle sen Ada. Ben bir arayayım." deyip telefonunu çıkardı. "Selam da söyleyin Ahmet amcam'a." dedim tebessüm ederek.

Telefon çalmaya başladı. Birkaç saniye sonra ise çağrı reddedildi. Ahmet Amca'cım adamın suratına kapamıştı telefonu.

Seviyorum bu adamı ya.

Adam bana bir bakış attıktan sonra kafasını sallayarak dışarı çıktı. Ardından kapıyı açık bıraktı.

"İşte böyle adamı bozarlar." diye mırıldandım.

-

Ferda Teyze'nin içeri girmesi ile şaşırdım. Pek nadir uğrardı buralara. Genellikle dedikodu olunca bana hemen anlatmak için gelirdi dükkana. Kendisi 50 yaşlarında kapalı, kısa tombul yanaklı bir ev hanımıydı. Neredeyse klasik Türk Ev Kadınıydı yani. Bizim apartmanın üst katlarında birinde eşi ve oğlu ile kalıyordu. Dedikoduları sağlam olduğu için pek severdim kendisini.

"Ay anam anam anam." deyip ellerinde ki poşetleri yere koydu. 

"İyi misin Ferda Yenge? Hayırdır inşallah."

"Nasıl iyi olayım kızım? Nasıl? Başımıza neler geldi neler? Bir duysan."

"Neler oldu Ferda Yenge? Anlat hele." dedim sandaleyeye otururken. Günün en sevdiğim zamanı başlıyordu sanırım.

"Bizim mahalleye hırhız dadanmış!" dedi birden dizine vurup.

Ne?

Şaşırarak konuştum. "Hırsız mı? Yok daha neler? Nasıl?"

"Nasılı mı var bunun kızım? İşte gelmiş dadanmış bildiğin." nefes verip devam etti. "Dün gece karşı apartman var ya, Selda teyzen? Bildin mi?"

"He bildim. Şu sarışın kadın? Şu şey.." gözlerimi kısıp hatırlamaya çalıştım.
"oğlu kız kaçırmıştı."

"O o. Onu soymuşlar dün gece. Bir önce ki günde şu alkolik vardı ya adını sen de, onu soymuşlar."

"Allah Allah. Sen koru yarabbim." dedim üzüntü ile. "Gece eve giderken falan dikkat et kızım. Kapını da iyi kitle. Kapının arkasına bişiler koy."

"E ya camdan girerse?"

"Camdan girebiliyorlar mı?" dedi korku ile.

Gülümseyerek üfledim. "Unuttum ben, herkes benim gibi bodrum katında oturmuyor. Altıncı kat olunca kolay tabii. Gerçi camım küçük benim, oradan zor sığarlar." deyince gülümsedi.

"Şaka bir yana dikkatli olasın. Zaten senin şu yanına kimler taşınmıştı? Polis miydi?"

"Asker." diye cevapladım. Hakikatten niye korktuysam, koskoca mahallede benim evime girecek değildi zaten. Yan evim asker evi.

Araştırır sorar yani insan soyacağı evi. Yani ben olsam bir bakardım kimin evini soyuyorum diye.

Ben olsam 'aa burası asker evinin yan evi burayı soymayayım' derdim.

Ferda Yenge ile bir iki şeyden daha lafladıktan sonra kendisi eve gitmişti. Bende kitap raflarını düzeltme işime kaldığım yerden devam etmiştim.

"Of nerede bu anahtar?" dedim kendi kendime bir yandan merdivenden iner, diğer yandan da çantamda anahtarı ararken.

"Ay Ada dükkanda mı unuttun kızım yoksa!" hayır hayır, ahanda buldum seni hain anahtarlık.

Anahtarı bulmuş sevinçle kapıma doğru giderken, komşucağızımın kapısı açıldı. Bu sefer de siyah bir gömlek giymişti.

Kadının güçlü olanını, erkeğin siyah gömleklisini severim anam.

"Aa komşum?" dedim gülümseyerek. "Aa komşum, bu sefer benden kaçmaya çalışmıyorsun." dedi gülerek.

Anlamadım.

Daha önce kaçmış mıyd--  ya bu şeyi diyor geçen anahtarı çekmeye çalışırken popo üstü düşüp kaçmıştım ya.

Benimle ilgili hiçbir şeyi de unutmuyor paşamız.

"Kaçmak demişken, hırsız dadanmış bizim mahalleye biliyor musun?" dedim hızla.

"Hırsız mı?" başımı evet anlamında salladım. "Bizi de soyarlar mıı? Üç kişiyi falan.." elimle dizime vurdum. "götürmüşler."

"Neyi götürmüşler?"

"Paracıkları.." dedim üzüntü ile.

"Hım," deyip nefes verdi. "Tamam sen sakin ol Ada, önlemini al yine de, bir şey olmaz." kaşlarımı çattım.

"Ada mı? Sen benim adımı nereden biliyorsun ya?" diye sorunca güldü.

"Kendi kendine çok konuşuyorsun, o kadar çok ki bazen fark etmeden dışından konuşuyorsun. Ayrıca sence taşındığım apartmandakilerin kim olduklarını araştırmadan bir yere taşınır mıyım?"

İşaret parmağımı sallayıp, tedirgin bir şekilde konuştum. "Bi dakika. Ben içimden konuştuklarımı, dışımdan mı söylüyorum hep?" diye sordum telaşla. Çünkü eğer öyle ise rezillik.

"Bazen." çok kısa konuşuyor bu herif ya. Az cümle kur be adam, cümle.

"Ama şimdi yani.. Ben dışımdan mı düşünüyorum? Yani, mesela bak şimdi bir şey konuşacağım kendi kendime bakalım onu duya--"

"Zihnini okuyorum demedim, çok konuşuyorsun dedim." gülerek bana doğru bir adım attı. "Ama aslında bakarsak düşüncelerini anlayabiliyorum."

"Na-nasıl? Zihin okumuyorum dedin ama az önce? Alzheimer misin oğlum sen? Hani okumuyordun?"

"Öyle değil. Seni çözebiliyorum. Kendi--" kendimi tutamayıp yine konuştum. "İp miyim ki beni çözesin. Yine saçma saçma konuşuyorsun." dedim gülerek.

"Mimiklerini, düşüncelerini çok belli ediyorsun. Karakterini kolayca çözebiliyorum demek istedim." dedi düzeltip.

"Yoo, hiçte bir kere. Ne çözdün? Hadi söyle dinliyorun." dedim cesaretle. Beni çözmüşmüş.

Bir adım daha atıp tam karşımda durdu. Gözlerimin içine birkaç saniye boyunca baktı ve konuştu."Korkuların var. Korkularını düşünmemek için diğer şeyleri düşünüyorsun. Fazla konuşman, ve diğerleri hatta hobilerin bile korkularından kaçabilmen için."

Hobilerimi nereden biliyorsun diye soracakken vazgeçtim. Konuşmama fırsat bırakmadan devam etti. "Ayrıca herkesten sakladığın bir şey var. Bir korku, bir sır, bir anı?"

"Yoo sakladığım hiçbir şe--" aklıma gelen şey ile gözlerim büyüdü, ağzım açıldı. "Vay hain pislik. Okuma beni falan. Kapat kapat gözlerini. Allah Allah." dedim gözlerimi kırpıştırıp.

"Hem hem okuma kolay iş, ben istesem bende seni okurum canım ne var onda." dedim doğru bir şey söylemiş olmasını yediremeyerek.

"Öyle mi?" dedi iddialı iddialı. "Bekliyorum." dedi kollarını göğsünde birleştirip.

Arkadaşlar. Adamın yakışıklı olduğunu tam şu an fark ettim.

Dur konu farklıydı.

Konuya dön Ada.

Onun yaptığı gibi gözlerinin içine içine baktım. Siyah gözlerinin içine baktım. Neredeyse dalıp giderken kendimi topladım, fakat hiçbir şey göremedim. Nasıl okuyacağım ben bunu anlamadım ki?

Aklıma gelen şeyleri söylemeye karar verdim.

"Benim tersimsin. İnsanların seni okumasını istemiyorsun. Bu yüzden hep ciddisin. Az konuşuyorsun. Belki mesleğin gereği gizemlisin."

Buradan bir şey çıkaramayınca alnının kenarında ki küçük çiziğe gözüm takıldı. Bir şey uydurup devam ettim. "Ama hani bana dedin ya? Korkularından kaçıyorsun. Bence sende kaçıyorsun, ama korkularından değil. Daha bilemiyorum. Okunması zor birisin." dedim sonunda gülümseyip.

"Az konuşmuyorum. Ve ciddi birisi değilim, beni tanımadığın için böyle biliyorsun." dedi konuşmamı bitirince.

Gülüp "O kadar şey dedim ve buna mı takıldın?" diye sordum. Başını 'yani' dercesine salladı.

Kısa bir sessizlikten sonra "Ben gidiyorum o zaman, markete gideceğim." dedi bu sefer. "Tamam." dedim. Merdivenlere yönelince kapıyı kapattım.

Eve girer girmez kıyafetlerimi değiştirip kendimi koltuğa attım. Cidden yorulmuştum. Bir film izlemeye karar verip, bilgisayarımı yanıma aldım. Sitelerde geze geze film bulamadığım için telefonumda ki uygulamadan seçmeye karar verdim.

"Telefonum nerede lan?"

"Telefon?"

Son kez yatağımın altına baktığım da hiçbir yerde yoktu. Dükkanda unutmuştum. Gidip almam lazımdı.

Geri zekalılığıma içimden sövüp üstüme ceketimi geçirip yanıma sadece anahtarımı alarak evden çıktım. Pek uzak değildi ama sıcacık koltuğumdan kalkıp, bir daha aynı yolu iki kere gitmek pek seveceğim bir şey değildi.

"Yürü şimdi salak Ada." diye söylene söylene dükkana gidip içeri girdim. Tahmin ettiğim gibi askılığın yanında ki masa da duruyordu. Saate kaç dakikaya buraya geldiğimi öğrenmek için baktığımda saat akşam dokuz buçuğu gösteriyordu. Evden kaçta çıktığımı hatırlamıyordum, ama bayağı oyalana oylana geldiğim belliydi.

Yolda giderken annemin araması ile bir banka oturup onunla konuştum. Belim bugün ve dün ki raf işleri dolayısıyla çok ağrıyordu. "Tamam ben kapatıyorum, bayağı geç oldu eve gideyim artık." dememle telefonu kapadık.

Tekrar kendime ne kadar mal olduğumu söyleyip evin yolunu tuttum. Arada kendinize mal olduğunuzu söyleyin, iyi gelebilir. Ama çok demeyin sonra cidden mal olursunuz. Olursanız sorumlusu değilim.

Apartmanın kapısını sırtım ile yavaşça iteledim ve yorgunluktan yavaş ve küçük adımlarla merdivenlerden aşağıya indim.

Kapımın yarısından az olacak şekilde açık görmem ile olduğum yerde kaldım. Açık unutmamıştım, hayır. Kilitlediğimi hatırlıyorum.

Derin bir nefes alıp korkarak kapıya doğru bir adım daha attım. İçeriden duyduğum ses ile ödüm bokuma karıştı.

Evimde biri vardı!

Continue Reading

You'll Also Like

22.2M 900K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
342K 2.6K 23
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
717K 14.2K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
22.7K 915 36
Yüzüme düşen bir tutam saç onun yumuşak dokunuşları arasında kulağımın arkasına yerleşti. Benden sakındığı şefkatini nasıl da özlemiştim. "Ben sana y...