PABUCUMUN MÜHRÜ

By mirolettin

773K 69.1K 39.2K

Çağla ve Ebru, izledikleri filmlerin ve okudukları kitapların etkisinde, kurt adam bulma umuduyla kendi ülkel... More

GİRİŞ.
1. BÖLÜM - İLK GÜN.
2. BÖLÜM - MÜHÜR.
3. BÖLÜM - ORMAN.
4. BÖLÜM - JERN.
5. BÖLÜM - YENİ.
6. BÖLÜM - SOĞUK.
7. BÖLÜM - BÜYÜ.
8. BÖLÜM - VAMPİR.
9. BÖLÜM - ÖFKE.
10. BÖLÜM - SORU.
11. BÖLÜM - BİLİNMEZ.
12. BÖLÜM - TEHLİKE.
13. BÖLÜM - KAYIP.
14. BÖLÜM - YARDIM.
15. BÖLÜM - KALP.
16. BÖLÜM - YOLCULUK.
17. BÖLÜM - KRALLIK.
18. BÖLÜM - YEMEK.
19. BÖLÜM - HANÇER.
20. BÖLÜM - ZEHİR.
21. BÖLÜM - GÜÇ.
22. BÖLÜM - DÖNÜŞ.
23. BÖLÜM - ATEŞ.
25. BÖLÜM - EĞİTİM.
26. BÖLÜM - HAİN.
27. BÖLÜM - AMAÇ.
28. BÖLÜM - SİSLER.
29. BÖLÜM - PARTİ.
30. BÖLÜM - CEVAP.
31. BÖLÜM - KUZEN.
32. BÖLÜM - KAVGA.
33. BÖLÜM - DÜŞMAN.
34. BÖLÜM - OLİMPOS I.
35. BÖLÜM - OLİMPOS II.
36. BÖLÜM - ÖZLEM.
37. BÖLÜM - GELECEK.
38. BÖLÜM - CESET.
39. BÖLÜM - HİS.
40. BÖLÜM - TANIŞMA.
41. BÖLÜM - AKIL.
42. BÖLÜM - ANTRENMAN.
43. BÖLÜM - PLAN.
44. BÖLÜM - SAVAŞ.
45. BÖLÜM - FİNAL.
DUYURU - sinende geçen akşamlar.
ÖZEL BÖLÜM/1
DUYURU - PABUCUMUN KANI.

24. BÖLÜM - KONTROL.

14.3K 1.4K 705
By mirolettin

Selamlar öncelikle! Bölüm ne yazık ki bir hafta gecikti. Bunun nedeni ise bayramdı. Hem misafir terörü çektim, hem de akraba terörü haahwhah Ayrıca şehir değiştirmek zorunda kaldım, zamanım da olmadı. Bu hafta yazabildim yani.

Keyifli okumalar. Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın. 💙

🐺

Alevlerin sönmesiyle bedenim yere serildi. Sanki vücudumdaki tüm güç yok olmuştu bir anda. Boris'in bana doğru koştuğunu gördüm, ismimin söylendiğini duydum ama hiçbirine tepki veremedim.

Lan Ali Rıza Bey ile dalga geçe geçe Allah belamı verdi de, felç mi vurdu acaba?
ALLAH'IM HAYIR!

Gözlerim yavaşça kapanırken buna engel olmaya çalıştım ancak başarılı olamadım.

Karanlık beni içine hapsederken son hatırladığım Ebru'nun, "Euzzuubiilahiimiineşşeytanirracim, o neydi gı?" diye bağırışı oldu.

🐺

Gözlerimi açar açmaz, "ALLAH YARABBİ!" Diye bağırarak kalktım.

"Çağla iyi misin?" diye sordu yanı başımdaki endişeli ses.

Bu kişi Boris'ti. Odanın içerisinde gözlerimi gezdirdiğimde Boris ile tek olduğumuzu gördüm

"Ay sorma gonca gülüm," dedim derin bir nefes verip arkaya yaslanırken. "Çok kötü bir rüya gördüm. Bak anlatayım... Biz şimdi Jern'deymişiz tamam mı? O tekerlekli sandalyedeki amca saçma sapan anılar anlatıyormuş ve ben de o sırada Ebru'ya ulaşamıyormuşum. Tam o sırada ağzına tükürdüğümün toz tanecikleri gelmesin mi?" deyip elimi dehşetle başımın üzeirne koydum. "Bize, Ebru'ya zarar verdiklerini söylemesinler mi? Abooo, ben bir sinirlen bir sinirlen... İnanmayacaksın ama adeta çakmak çakılan ocak gibi birden alev alev yanmaya başladım. Sonra işte Ebru geldi falan... Kötüydü baya."

Rüyamı anlatmamla Boris bana dilenci görmüş zengin bebeler gibi baktı. Acır gibi yani.

"Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum.

Yutkundu, "Çünkü anlattıkların rüya değildi Çağla. Gerçekten yaşandı."

Büyük bir kahkaha attım. "Güzel şaka pikachu."

Başını iki yana salladı.  "Şaka değil güzelim."

Şu 'güzelim'i olur olmadık yerlerde söyleme zalım. Şuan benim şaşırmam gerek.

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Güzelin miyim gerçekten?" diye sordum Türkçe. Fakat Boris bana Aşk-ı Memnu Beşir gibi bakınca boğazımı temizleyerek, "Şaka yapıyor olmalısın," dedim inanmaya inanmaya.

"Ciddiyim," dedi usulca.

"E," dedim ne diyeceğimi bilmeyerek. "Yani... Ne oldu bana? Neden öyle oldum?"

Umarsızca kırptı gri gözlerini. "Bilmiyoruz. Jake'in de bu konuda bir bilgisi yok."

Jake şu hikayeci amca bu arada.

"Telefonum nerede?" diye sordum. "Halamı aramam lazım."

Boris bana herhangi bir cevap vermeden yalnızca cebinden telefonumu çıkarıp bana uzattı. Hızla telefonu alarak halamı aradım.

"Buyrun koskoca Kurt Krallığının Kraliçesi ile görüşüyorsunuz."

Gözlerimi devirdim, "Egonu çek de seni görelim yılan Alev," dedim alayla.

Teelefonun diğer ucundan bir kıkırtı yükseldi. "İstesen de göremezsin zilli biçııızzz," dedi uzatarak. "Artık statü olarak farklı konumlardayız."

"Ya bırak!" deyip güldüm. "Koskoca krallığa bidon bidon fasulye turşusu götürmüşsün. Ne statüsünden bahsediyorsun?"

"Sen nereden öğrendin bunu?" diye sordu. "O anan olacak kadın söyledi değil mi?"

"He anam söyledi." dedim onu onaylayarak.

Halam homurdandı sinirle. "Beklesin o anan, kendisine musallat olan misafirlerini çok özlemiş belli ki!"

"Kes artık büyü kadın," deyip yerimde dikleştim. "Daha önemli meselelerimiz var."

"Nedir o?" dedi ciddileşerek.

Yutkundum, "Bana bir şey oldu..." dedim mırıldanarak.

Bir soluk verdiğini duydum. "Ne oldu?" diye sordu endişeyle. "Kaza falan mı geçirdin? Ne oldu, anlat!"

"Sakin ol," dedim usulca ve halama olanları başından sonuna kadar anlattım.

"Bu biraz ciddi bir durum tatlım," dedi anlattıklarım bittiğinde. "Sana güçlerinin uyandığını ve eğitim alman gerektiğini söylemiştim. Eğitim almadığın için güçlerin olur olmadık zamanlarda ortaya çıkmaya başlar ve senin şimdiden başlamış. İşin kötü yanı güçlerini nasıl kullanman gerektiğini bilmediğin için etrafına zarar verebilirsin. Bak Çağla," deyip duraksadı, ardından devam etti. "O eğitimi kesinlikle almalısın. Zaten iki aycık bir şey. Göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider."

"Biliyorum," dedim onu onaylarken. "Ama Ebru'suz gitmem. Eğitim sırasında kimseyle görüştürmediklerini söylemiştin, öyle olunca kafayı yerim ben."

"Ay aman," dedi umursamazca. "O zilli de bulsun artık güçlerini. Sokaktaki kör köpek bile koklaya koklaya bulmuştu çoktan."

"Arkadaşım hakkında düzgün konuş."

"Allah Allah, konuşmazsam ne olur gancık!"

"Ya koskoca Kraliçe oldun ama hala kibarlık nedir bilmiyorsun. Gancık ne ya?"

"Sus! İçimdeki Anadolu kadınını söndüremezsin."

"Arayacağıma aradığıma bin pişman ettin, lanet giresice!" diyerek aramayı hızla sonlandırdım.

Boris'e baktığımda güldüğünü gördüm. "Halan ile her konuştuğunuzda savaştaymışsınız gibi bir hava seziyorum."

Ben de ona güldüm. "Oy senin o gülüşünü yerim," deyip ellerimi uzatarak yanaklarını kavradım ve mıncırmaya başladım. "Ne güzel gülüyorsun sen öyle? Oyy oyyy," diye şakıyıp yanaklarını öpmeye başladım.

Boris bir kahkaha attı, "Çağla çok komiksin," dedi gülerek.

"Eheehh," dedim saçma bir gülüşle. "Cem Yılmaz amcamın oğlu oluyor," diye salladım.

"Ceğm Yığlmaz?"

"Cem Yılmaz. Komedyen kendisi."

Tekrar güldü ve onun gülmesiyle bulunduğumuz odanın kapısı fuhuş operasyonu yapılırcasına bir hız ve güçle açıldı.

"Kaldır elleri, polis!" diye bağırdı içeri giren Ebru.

Korkuyla ellerimi kaldırdım, "Açıklayabiliriz memur bey!"

Ebru kendini tutamayarak bir kahkaha attı, "Salak, gerçekten niye korkuyorsun?" deyip gülmeye devam etti.

Hırsla yanımdaki yastığı ona fırlattım, "Gerizekalı öyle girersen korkarım tabii!" dememle aklıma olanlar geldi ve, "Ebru sisler sana gerçekten bir şey yapmadı değil mi? Bize sana zarar verdiklerini söylediler." dedim endişeyle.

Başını iki yana salladı, "Hayır, ben onları hiç görmedim bile."

Kaşlarımı çattım, "Neredeydin peki?" diye sordum. "Seni merak ettik."

Sorumla yüzünü bir gülümseme esir aldı. "Gücümü keşfediyordum, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım bile," dedi usulca.

"Bulabildin mi?" dedim yerimde heyecanla dikleşirken.

Ebru güldü ve, "İzle bebek," diyerek bakışlarını komidinde yarıya kadar su dolu sürahiye dikti. Geçen birkaç saniyenin ardından ise su hareket etmeye, adeta dalgalanmaya başladı.

"Vay canına!" dedi Boris gözlerini oradan alamazken. "Su elementine mi sahipsin yani?"

Ebru odaklanmış bakışlarını oradan çekerken su da durulmuştu. "Sanırım sadece su değil," dedi tereddütle ve bakışları bana döndü. "Çağla'yı, bedenini sarmış alevlerle görünce şaşırdım. Alevlere baktım, sönmelerini istedim ve söndü..."

"Aboo," diye bir nida kopardım, elimi ağzıma kapatırken. "Kız sen Adana'lısın ya!"

Ebru sözlerimle havalı bir gülüş savurdu. "Unutma tatlım," dedi göz kırparken. "Bir Adana'lı dünyayı değiştirebilir."

Ona ay götüm bakışımdan attım, "Konya'mı ezdirmem!"diye yükseldim." Bir Konya'lı da dünyayı değiştirebilir."

"Durun şimdi," diye araya girdi Boris. "Ebru da güçlerini öğrendiğine göre artık halanın da dediği gibi eğitim görmelisiniz Çağla."

Ona gözlerimi kısarak baktım, "Sen halamın bana bunu dediğini nereden biliyorsun?"

Gözlerini devirdi. "Ben bir kurdum ya hani hayatım, duydum telefon görüşmenizi..."

Aydınlanarak, "Heee," dedim ve Ebru'ya döndüm. "Evet gülo eğitim almalıyız."

"Bana farketmez," dedi omuzlarını silkerken.

"Bana da farketmez," dedim usulca.

O esnada belimi kavrayan Boris, "Bana farkeder," dedi usulca. "İki ay sensiz mi kalacağım?"

"Maalesef," diye mırıldandım. "Bensizlik de çok zordur ha. Nasıl yaşayacaksın acaba?"

Boris minik bir gülümseme sundu bana. "Sus Çağla."

"Okey," diyerek önüme döndüm.

🐺

"Sisleri ne yapacağız?" diye sordu Chris. "Fazla ileri gittiler."

Jake dede onu onaylarcasına başını salladı. "Onlarla ilgili planlarımız var ancak bunun için Tağla ve Eyru'nun eğitimlerini almaları lazım. Onların güçlerine ihtiyacımız olacak."

Bunun üzerine Ebru ile göz göze geldik. Tağla ve Eyru ne aq? Bakın İbrahim Tatlıses'in de dediği gibi, şerefsiz evladıyım ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.

Hafifçe öksürerk dikkatleri üzerime çektim. "Dedeciğim," dedim Jake'e dönerek. "Hani kurtların ve vampirlerin krallıkları var ya... Acaba bizim türlerimizin de," diyerek Ebru ile kendimi gösterdim. "Krallıkları var mıdır canım dedeciğim?"

Jake sorumla güldü, "Öncelikle bana neden dede diyorsun Tağlacığım? Ben henüz 240 yaşındayım."

Onun gibi güldüm ve Türkçe, "Küçül de cebime gir istersen," diye mırıldandım. Ardından da onların dilinde, "Olsun ben sizi dedem gibi sevdim!" dedim.

Ebru kulağıma eğildi. "Hani şu sırf sana bayramda 1 tl verdi diye boğma planları yaptığın deden mi?"

Ona ters bir bakış attım, "Sus."

"Soruna gelecek olursam," diye yeniden konuştu Jake. "Evet, elementlerin krallığı vardır. Hatta eğitimden sonra Ebru'nun krallığına gidip Kral ve Kraliçe ile tanışması gerekiyor ancak senin türünü bile ilk kez duyuyorum."

"Sallama ya," dedim Türkçe. "Hiç Teen Wolf'da mı izlemedin? Hadi ben Allison öldükten sonra izlemeyi bıraktım, bu yüzden kitsuneleri pek bilmiyorum ama duydum yani!"

Ebru da bana katılarak, "Cahil anam bunlar," deyip cık cık'ladı.

Hepsi yine bize anlamazca bakınca, "Öyle mi?" diye mırıldandım.

Jake bir nefes verdi, "Ne yazık ki," dedi. "Zaten bir krallığınız olsaydı başında siz olurdunuz. Duyduğuma göre ilk kitsunelerdenmişsiniz."

"Ah," dedim saçlarımı savururken. "Öyleymişiz."

O esnada Ebru, "Anaa," diye bir nida kopardı ve iki saattir kumandasıyla uğraşıyor olduğu televizyonu gösterdi. "Türk kanalı buldum!"

Hızla televizyona baktığımda kanalın bilindik bir kanal olduğunu gördüm. Saat farkına göre şuan akşam haberleri veriliyordu. "Oha," dedim heyecanla. "Ses versene!"

Ebru dediğimi yaparak televizyona ses verirken odada bulunan Chris, Boris ve Jake de ekrana bakıyorlardı.

"Evet sayın seyirciler," dedi spiker. "Sizler için Televizyon yarışmalarında ya da programlarında olan bazı komik sahneleri derledik. İyi seyirler..."

Mutlulukla gülümsedim, "Ay Ebru, resmen bizden başka Türkçe konuşan birisi ühühühhü."

Ebru söylediğime gülerken pür dikkat ekranı izliyorduk. İlk olarak bazı programlardaki düşme sahnelerini ya da ağızdan kaçan küfür sahnelerini paylaştılar.

En son ise... Şaka mı?
Şaka olsun.
Bu şaka olmalı.
Allah'ım bu şaka olmalı.
İnanamıyorum...

LAN RESMEN BU O! CELALLİ ADAM BU!

Hızla sesi kapatmak için kumandaya uzanacaktım ki kulaklarıma süzülen ses her şey için geç olduğunu adeta haykırıyordu.

"Kenetlenmiş kalbime, ilmek ilmek, işlenmiş gibisin hasretinle, yüreğime. Nereye böyle? Bileyim söyle. Suskunluğunun itirafıdır vefasızlığına..."

ALLAH'IM BENİ YOK ET! YERİ YAR İÇİNE GİREYİM RABBİM!

"Açıklayabilirim," dedim Boris'e dönerek.  "Bu kişi çok ünlü bir şair. Ben de o gece sana bir şiir okudum aslında."

Sözlerimle Boris bana shut up bitch bakışı attı ve mükemmel bir aksanla, "Sallama Çağla," dedi Türkçe.

TÜRKÇE.

Hızla oturduğum yerdem kalktım. "BANA SAKIN BAŞINDAN BERİ TÜRKÇE BİLDİĞİNİ SÖYLEME!"

Başını iki yana söyledi, "Bilmiyorum zaten," dedi kendi dilinde. "Senden duymuştum bunu."

"Oh," dedim rahatlayarak ve elimi göğsüme koyup soluklandım.

"Amanın anı," dedi Ebru da şokla. "Ödüm sıçtı lan! Resmen yanlarında konuştuğumuz bütün konuşmalar gözlerimin önünden geçti."

Onu boşvererek yeniden Boris'e odaklandım. "Tamam, adam ünlü bir şair değil ama okuduğu gerçekten bir şiir. Sadece biraz fazla hissederek okuyor."

Tek kaşını havaya kaldırdı, "Benimle dalga geçmedin yani?" diye sordu.

"Hayır tabiiki de. Hem ben sana söylemiştim güzel sözler söyleyemediğimi. O an da aklıma bu geldi işte," deyip omuz silktim.

Yine de inanmamış olacak ki burun kıvırdı, "Biz o kadar romantik sözler söyleyelim, hanımefendi bizle dalga geçsin," dedi başını öbür yana çevirirken.

"Ya Boris deme öyle," diyerek ona yöneldim ve tam yanına oturarak koluna sarıldım. "Valla kötü niyetle yapmadım ya! Hem bak yarın eğitime gideceğiz, küs ayrılmayalım."

Damardan girmiş olmalıyım ki Boris bana döndü, "Haklısın," dedi ve bu sefer o beni kaslı kolları arasına aldı. "Ama haksız olduğun bir nokta var ki, o da şu: ben sana asla küsemem."

"Ah, öyle mi Romeo?" dedim ve yanağından makas aldım. Ardından ellerimi kol kaslarına indirdim. "Maşallah bu arada," deyip dudak büktüm beğeniyle. "Kas kas değil, buz dağı mübarek," diyerek güldüm.

Boris bana güldü ve usulca saçlarımı sevmeye başladı. O anda aklıma gelen şeyle gözlerimi kıstım. "Boris acaba ben yokken pek dışarı çıkmasan mı?" diye sordum usulca.

Kaşlarını çattı, "Neden?"

Ağlarcasına bir ses çıkardım. "Çünkü çok yakışıklısın be zalım! Ya bu kasları başka kızlar da ellemek isterse," deyip koluna hafifçe vurdum.

"Saçmalama Çağla," dedi şaşkınlıkla.

"soçmolomo çoğlo," dedim onu taklit ederek.

"Ayıp," dedi usulca.

"oyop," dedim yine.

"Bir kere," dedi gözlerini devirirken. "Benim gözüm senden başkasını görmez ki!"

Güldüm, "Ay birden söyleme kalbim ne yapacağını şaşırıyor, salak!" deyip yeniden koluna vurdum.

Bir kahkaha attı, "Alemsin Çağla."

"Öyleyimdir," deyip kollarının arasından sıyrıldım. "Bizim gitmemiz lazım artık, malum yarın yolcuyuz. Erken yatıp erken uyanmalıyız."

Sözlerimle Ebru, Chris, Boris ve Jake ayaklandı. Bizi eve Chris götürecekti. Diğerleriyle vedalaşarak evden ayrıldık. Zaten Boris yarın evimize veda için gelecekti.

Sevgiliyi yeni buldum ayrılıyorum ayol. Bir Bihter Ziyagil, bir ben... İkimiz de bu kaderi haketmedik.

Nokta.

🐺

"Haydi yallah," diyerek Hüseyin'in götüne tekmeyi koyup onu dışarı fırlattım. Ardından da hızla evden çıkarak kapıyı kilitledim.

Bedeni yere düşen Hüseyin bana şokla baktı. "Az önce gerçekten götüme tekmeyi koydun mu?" diye sordu.

Ben onu başımla onaylarken Ebru cevap verdi, "Baya iyi koydu," dedi bana göz kırparak.

"Yazık yazık," dedi Hüseyin ayıplar bakışlarla. "İnsanlık ölmüş. Ne vardı evinde kalsaydık?" diye sordu yanında, ayakta dikilen Dürdane'yi göstererek.

Ona gülümsedim. "Bana bir baksana Hüseyin," dedim. "Bende son yediğiniz boktan sonra seni bu evde yalnız bırakacak bir göz var mı?"

Hüseyin söylediklerimi ciddiye alarak adeta dibime girdi ve gözlerime dikkatle baktı. "Yokmuş," dedi hala dikkatle bakarken.

O esnada bir el Hüseyin'i ensesinden kavrayıp hızla geriye savurdu. "Sevgilime fazla yaklaşma ölü," dedi Boris yanımdaki yerini alırken.

"Ah anam, vah anam," dedi Hüseyin yattığı yerde. "Gelen vuruyor, geçen vuruyor."

"Ula bağa bakun," diye cırladı Dürdane. "Bir daha birinizun bile sevgilume böyle davrandiğini gorürsem yemin olsun, fınduk dali gibi ha ordan, ha oraya savururum, haberiniz ola!"

Yapar mı yapar. Karadeniz kızı bu!

Hiçbirimiz Dürdane'ye herhangi bir cevap vermezken çağırdığımız taksi nihayet geldi ve tam önümüzde durdu. Böylelikle de vedalaşma faslı başladı.

İlk olarak Chris ve sürüsü, ardından da Boris'in sürüsü vedalaşıp, hemen ardından Hüseyin ve Dürdane'yle de vedalaştım.

En sona Boris kaldığında gri gözlerine gülümseyerek baktım ve hızla ona sarıldım. "Hüseyin ile Dürdane'ye kalacak bir yer ayarlamayı unutma," dedim bir hatırlatma yaparak.

"O iş bende," dedi boğuk çıkan sesiyle. Başı, tam olarak boynumdaydı. "Seni çok özleyeceğim."

Ona daha sıkı sarıldım. "Ben de seni çok özleyeceğim," dedim boğazıma bir yumru otururken. "Çok..."

Boynuma derin ve uzun bir öpücük bıraktı. "iki ay sonra bir araya geleceğiz, kendine dikkat et," diyerek benden ayrıldı.

O an farkettim birkaç damlanın yanaklarına döküldüğünü. Hızla iki elimi yanaklarına koyarak sildim ve aynı anda o da benim yanaklarımdaki yaşları sildi.

Ellerimiz birbirimizin yüzündeyken Boris sanırım bari bu an boşa gitmesin hıaaammına diye düşünmüş olmalı ki dudaklarıma eğilerek kısa bir öpücük kondurdu. Ardından da alnıma son bir öpücük bırakarak benden ayrıldı. "Kendine dikkat ediyorsun," dedi uyarırcasına. "Sık sık konuşacağız zaten."

"Evet," diye onayladım onu kısık sesimle. "Beni buradaki dedikodulardan sakın mahrum etme ha."

Güldü, "Etmem."

Ona son kez baktım ve arkamı dönerek bizi bekleyen taksiye bindim.

Maşallah Türkiye'deki taksiler olsa 373828 kez kornaya basmışlardı. Sabırlı birisiymiş bu şoför de.

Hemen ardımdan kızarık gözleriyle Ebru da taksiye bindiğinde uzanarak arkadaşımın elini sıktım. Taksi, binmemizle hareket ederken içimden Fejian'a kısa süreliğine veda ettim.

Ebru, başını omzuma koyarken tek duam eğitim ayağına bok yoluna düşmememizdi.

Mazallah şimdi bakarsın eğitim adı altında insanların organlarını falan alıyorlardır! Olur mu olur ha!

Ofladım.

Sanırım acilen Müge Anlı izlemeyi bırakmalıydım.

🐺

Ay umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Bu arada bu eğitim mevzusunu hiç uzatmak istemiyorum. Yalnızca bir bölümü ayıracağım eğitim meselesine. Ardından güçlerine güç katmış kızlarımızla Fejian'a döneceğiz.

Bir sonraki bölüm görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın! 💙


Continue Reading

You'll Also Like

19.5K 1.1K 15
Ben Işık Çelikel. Bir fantastik yazar, iki öğretmenin tek kızıyım.Hayatım her zaman sakin geçti, hiç bir heyecan beni bulmamıştı. Onunla tanışana d...
121K 4.9K 39
Gözlerini kapat ve öyle kal sonsuza kadar. Çünkü hiç görmemiş birine gök kuşağını anlatmaktan daha kolay. COPYRIGHT© Tüm hakları saklıdır.
484 89 10
"Baba.. diye inledim, gelmedi. Belki o da isterdi beni burdan kurtarmak, ama yapmadı. İğrenç geçmişin izlerini bu sefer babam değil, yeni tanıdığım o...
415K 17.4K 43
Her şey babasının hapse girmesi ve ona mektup yazması ile başlamıştı. Bu tehlikeli ve güvensiz hayatı bırakıp yeni ailesinin yanına gidecek miydi? Pe...