Sellaam
İyi okumalarr ^^
.
.
.
Feza Anka Soykıran
Okuldan çıkıp arabaya doğru ilerlerken Aras bana döndü.
"Bana gidelim mi aşkım? Hiç yalnız kalamıyoruz."
Elimi omzuna attım.
"Çok kötü bir fikir. Hadi yapalım!"
O sırada Acar yanımıza gelmişti.
"Aras Bey, Anka Hanım araba hazır."
Aras kaşlarını çattı.
"Arabam burada."
Acar kafasını yine asker gibi salladı.
"Benimle gelmeniz gerek."
Bu uzayacaktı anlaşılan Aras'ı elinden tutup arabaya yönlendirdim. Kurşun geçirmez bir modeldi.
Neydik biz bakan falan mı?
Araba çalıştığında Aras aynadan Acar'a baktı.
"Benim eve gidiyoruz. Tarif ederim."
Acar kafasını onaylamaz biçimde salladı.
"Sizi eve götürmem gerek."
Kaşlarımı çattım.
"Bir sorun mu var?"
"Hayır. Hakan Bey'in emri."
Emir mi?
Arasla birbirimize baktık. Bu çok can sıkıcıydı. Telefonumu çıkarıp babamı aradım.
"Baba biz Aras'a geçeceğiz haberin olsun."
Babam bir süre durdu.
"Tamam kızım. Geç olmadan evde olun olur mu?"
Onayladığımda vedalaştık.
"Babamın haberi var gidebiliriz."
Aras'ın tarifleriyle eve geldik. İnecekken Acar hızla gelip kapıyı açtı.
Tövbe. Bu çok rahatsız ediciydi.
İnip teşekkür ettim ama eklemem gereken şeyler vardı.
"Böyle bir şeye gerek yok Acar Bey."
Acar'ın sert duran yüzü mümkünmüş gibi daha da sertleşti.
"Bey demenize gerek olmadığını söylemiştim Anka Hanım."
"O zaman siz de Hanım demeyin lütfen."
Kafasını onaylamaz anlamda bir kez salladı.
Sıkıntıyla iç çekip eve yönelirken Arasla konuşuyordu.
"Burada bekliyorum. Bir şey olursa aramanız yeterli. Arayamayacak durumdaysanız saatinize bir kez basın Aras Bey."
Ne?
Bizden habersiz vücudumuza çip takmış olabilirler miydi acaba?
Aras homurdanarak bana yetişti.
"Ne bu böyle? Kıçımıza gps taktıysalar şaşırmayacağım."
Kıçımıza değil de telefonlarımızda olabilirdi. Numarası bile benden habersiz kayıtlıydı resmen.
Eve girip kendimizi koltuklara atacakken etrafın halini görmemle yüzümü buruşturdum.
"Bu ne lan?"
Tlc temizlik bağımlıları bu eve gelse kriz geçirirdi.
"N'oldu ki?"
Aras kendini koltuğa attığında çıkan hışırtıyla ayağa kalktı. Koltuğun yastığını kaldırdığında cips paketini eline aldı.
"Ne zamandan kalma lan bu?"
Aras kaşlarını çatıp paketten bir tane cips attı ağzına.
"Hmm."
Ağzını şapırdattı.
"Bir haftası var bunun."
Vay ameka!
"Cidden bunu anlayacak kadar ne yaşamış olabilirsin?"
Söylenerek telefonumu çıkarıyordum bir yandan.
"Temizletelim şu evi! Bu ne böyle ya? Resmen boka dönmüş!"
Aras telaşla yanıma gelip telefonumu aldı.
"Sakın! Aklından bile geçirme!"
Kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Nedenmiş?"
Etrafı gösterdi.
"Burada bir yaşanmışlık var Ankaşkım."
Elini beline koydu.
"Biraz saygın olsun!"
Kafamı çevirip sabır çekecekken koltuğun altından gelen böcekle gözlerimi büyüttüm.
Aras sinsice böceği eline aldı.
"Sakın!"
Göz devirdi.
"O kadar da değil ameka! Beni hiç mi tanımadın?"
Tanımıştım. Sorun da buydu.
Hayır, hayır kaşınmıyorum.
"Camın önüne koyar mısın onu canım Aras'ım?"
Aras dehşetle bana baktı.
"Lan o benim evcil hayvanım!"
Yüzüne yaklaştırıp sevmeye başladı.
"Canım yavrum anne öyle demek istemedi."
Kafamı yana eğdim.
"Onu gerçek annesine teslim etmek ister misin?"
Çünkü gerçekten de ondan daha büyük bir böcek Aras'ın ayaklarının dibinde yavrusunu arıyordu.
"Sid! Ver artık şu yavruyu anneleri geldi!"
Aras sırıtıp Sid gibi konuşmaya başladı.
"Anneleri olduğunu nerden bilcem?"
"Ne yani doğum belgesi mi lazım? Kör müsün? Dinozor!"
Aras böceği kendine daha da yaklaştırdı.
"Ama ben bu tosunu büyütmek için şaçımı şüpürge ettim!"
"2 saniyede mi?"
Ayağının dibinde gezen böceğe eğildi.
"Hanım! Hanım! Bunlar benim yavrularım!"
Göz devirdim.
"Hadi yeter artık! Temizlemiyorsak gidelim."
Aras böcekleri camın önüne koyarken söyleniyordu.
"E temizleyelim bari."
Şimdiden sıkılmıştım temizlik mevzusundan.
Mutfağa ilerleyip çöp poşeti aldım. Aras telefonunda bir şeyler yapıyordu.
"N'apıyorsun?"
Omuz silkip ayağa kalktı. Söylemeyecekti anlaşılan.
"Sen süpürgeyi getirir misin ben toplayana kadar?"
Aras yüzünü buruşturdu.
"Ne süpürgesi be?"
Toz çekmelik.
"Evde süpürgen yok mu Aras."
Rahatça koltuğa yayıldı.
"Yoo. Ne gerek var?"
Göz devirip derin bir iç çektim.
"Karşı daireden al o zaman!"
Oflayıp yerinden kalktı. Kapıya ilerlerken söyleniyordu.
"Neyim ben? Katya mı?"
Keşke olsaydın.
Resmen yastığın altında her şey vardı.
Cips paketleri, çoraplar, kulaklık, kraker kırıntıları.
Köpek yalasa doyardı.
Bebekli kadın burayı görse sütten kesilirdi.
Bütün çöpleri poşetlere koyduğumda Aras daha yeni teşrif edebilmişti.
"Çok şükür! Antartikadan gelsen daha hızlı olurdu!"
Alayla sırıtıp bana baktı. Elindeki süpürgeyi yere koydu.
"Kuzen karşı daire günah yuvasıydı. Bir süre işlerinin bitmesini bekledim."
Beklemiş. Oturmuş beklemiş.
"Eee özel hayata saygı değil mi?"
Evet, tabi özel hayata saygı bütün işi benim yapmamdan daha önemli!
"Sen süpür, ben sileyim."
Elimdeki poşeti aldı.
"Olmaz. Kolun gazi!"
"O ne be? Körüm göz gibi."
Aras alayla güldü.
"Hızlı giden atın boku seyrek düşermiş aşkım."
Eee?
"Ne alaka?"
Aras omuz silkti.
"Ne bileyim ya. Bu sözü kullanacak hiçbir yer bulamamıştım. Söylemek istedim."
Bravo. Beynimi gondikledin.
Elini göğsüne koydu.
"Ay ben çok kötü bir insanım."
Poşetin yanına gidip tüm çöpleri döktü.
Gözlerimi büyüterek ona baktım.
"Lan n'aptın!"
Ellerini beline koyup kaşlarını çattı.
"Aşkım bu kolla neden yaptırdım ki sana? Ben yapacağım!"
Allah'ım azıcık zeka istiyorum. Tam şuraya!
"Zaten toplanmıştı ya!"
Kafasını onaylamaz biçimde salladı.
"Bu bana ceza bebeğim."
Sana mı ceza?
"Cezana da, sana da, beynine de ayrı ayrı sıçayım!"
Ayağa kalkıp süpürgenin fişini taktım. Beynimin gürültüsünü bastırırdı bari.
Hem bu evin akıllı ev olması gerekmiyor muydu? Duvarlardan hortum çıkması falan?
Kesin vardı ama Aras'ın haberi yoktu!
Zaten haberi olsa ev bu halde olmazdı!
Ben süpürürken Aras dizlerine bez yapıştırmış yerde sürünüyordu.
Gerçekten seni hak etmek için nasıl bir günah işlemiştim ben?
Bedelini öde, öde bitmiyordu.
Süpürgeyi kapatıp kapının önüne koyarken Aras şarkısına devam ediyordu.
"Aldırma, aldırma rüzgarın ve göğün yanında! Aldırma, aldırma ağlamayacağım asla!"
Ellerini iki yana açtı. Sanki karşısında seyirci vardı.
"Buradayım! Yaşam burada! Sürsün fırtına!"
Ayağa kalktı. Bezi halay mendili gibi sallayarak yanıma geldi.
"Abim damat oluyor! Sıra da bana geliyor!"
Kendimi koltuğa attım.
"Ben çok acıktım aşkım. Bir şeyler mi söylesek?"
Yanıma zıpladı.
"Fix menümüz derim!"
Telefonumu alacakken elimden çekti.
"Ben hallettim bebeğim."
Kafamla onaylarken ayağa kalktı. Mutfağa gidip elinde iki kutu dondurmayla geri geldi.
Kutuyu alıp koltuğa iyice yayıldım. Aras bacaklarımı bacaklarının üzerine koydu.
Aşırı rahattım şu an.
"Acar sana da tuhaf gelmiyor mu? Adam resmen askerimiz gibi."
Aras koca bir kaşık dondurmayı ağzına atarken konuştu.
"Dedemle konuşacağım. İstemiyorum bu kadar karışmasını."
Hulk adam emirlerin dışına asla çıkmıyordu. Bir an olsun gevşemiyordu.
"Peki Alper Altay?"
Yüzünü buruşturup iç çekti.
"Sevmedim, sevmeyeceğim."
Bir bakıma haklıydı.
"Arkadaşımızı kurtaralım diyordun!"
O ne diyeceğini düşünürken kapı çaldı. Yemekler gelmişti sanırım.
"Ee kalk aç hadi."
Omuz silktim.
"O kadar rahatım ki şu an kalkamam asla."
Aras iyice yayılırken söylendi.
"Ben de. Boşver geldikleri gibi giderler."
Kafamı iki yana onaylamaz şekilde sallayıp kapıya baktım. Acar.
"İyi misiniz Anka Hanım?"
Kaşlarımı çattım. Ne oldu ki şimdi?
"İyiyiz Acar Bey."
Hanım demeye devam ettikçe bu böyleydi. Kafasını bir kez sallayıp gitti.
Kapıyı kapatıp dondurma yemeye devam ettim.
"O değil de ben teklif meselesini öğrendim."
Kaşığı kutunun içine bırakıp içime çöken o kötü hisle Aras'a döndüm.
"Nasıl?"
Bu halimi görünce o da kutuyu bırakıp endişeyle bana baktı.
"Ferkan abiyle konuşurlarken duydum."
Ferkan abim de biliyordu demek. Ne hoş.
Ben yine bilmiyordum. Ona göre iyiliğim içindi bu, orası ayrıydı.
Evran bazen çok sıkı, kapalı bir kutuydu. Açmak için belki de parçalamam gerekecekti.
İnsanlar patlarken içindekileri etrafa saçardı.
"Söylesin isterdim."
Aras ağır ağır kafasını salladı.
"Mecburen söyleyecek."
Tekrar kapı çaldığında Aras'a baktım.
"Sıra sende yiğido!"
Aras yüzünü buruşturup ayağa kalktım.
"Canım, aşkım, bi'tanem, Muhteşem Sülüman'ım diyeceksin!"
Ben bunları diyene kadar üç yıl geçerdi.
Kapıyı açtığında Ferkan abim ve Evran'ın geldiğini gördüm.
Ayağa kalktığımda Ferkan abim bana sıkıca sarıldı.
"Nasılsın küçüğüm?"
Ayrılıp ona baktım.
"Acarsız hava sahası olursa çok daha iyi olacağım abiciğim."
Kafasını onaylamaz biçimde sallayıp koltuğa oturdu. Elimden tutup yanına çekti.
Göğsüne yaslandığımda Evran karşımıza, Aras tekli koltuğa geçmişti.
Evran'a bakıp gülümsediğimde aynı şekilde karşılık verdi.
Sarılamamıştım bile Ferkan abim sağ olsun.
"Siz yemek yemeden dondurma mı yediniz küçük?"
Yoo. Ne alaka?
"Aras yedi abi!"
Aras gözlerini büyütüp bana baktı.
"Benim dondurmaya alerjim var bi' kere!"
Alayla güldüm.
"Hadi ya?"
Elini beline koyup kaşlarını çattı.
"Tabi! Yiyince dev bir külaha dönüşüyorum!"
Şu an hayal ettim de. Baya iyiydi.
"Okul nasıl geçti?"
Evran bana şefkatle bakıyordu. Kesin biliyordu.
"Çok iyi! Çok."
Bunu diyen tabi ki Arastı. Kafamı onaylamaz biçimde salladım.
"İlk günden kaldım ben."
Ferkan abim beni kendinden ayırıp kaşlarını çattı.
"Şafak mı?"
Yüzümü buruşturup kafamı salladım.
"Dersine girmemişim de küsmüş."
Evran küçük bir kahkaha attı.
"Merak etme Merida. Kendisi de çok iyi bir öğrenci değildi. Anlar seni."
O belliydi zaten sanki halâ öğrenciydi. Hoca olmaya adapte olamamış gibiydi.
İçime doğan kötü hisle korkuyla Ferkan abime döndüm.
"Abimle konuştunuz mu?"
Ferkan abim kaşlarını çattı.
"Evet. Eve girmeden kapattık hatta. N'oldu küçük?"
Kötü bir şey olunca hep böyle olurdum ama abim iyiydi.
Telefonum çaldığında bilmediğim numara olmasıyla içimdeki korku daha da büyümüştü.
"Merhaba. Mert Çağlar Bilginer'in yakını mısınız?"
Ayağa kalktım. Allah'ım n'olur ona bir şey olmasın.
"Evet. Konu neydi?"
"Mert Bey bir kaza geçirdi hanımefendi. Durumu şu an iyi merak etmeyin."
Telefon elimden çekildi. Ferkan abim durumu öğreniyordu.
Mert dönmüştü. Hastanedeydi.
"Merida?"
Evran, Mert hastanede. On yılım hastanede.
"Anka iyi misin?"
Aras iyi değilim. Beni ona götürün.
.
.
.
.
Çağın'ın hikayesini ayrı bir kitap olarak yayımladım. İki bölüm şu anlık ama devamı gelecek ^^
Mert döndü ama birazcık hasarla.
Acar?
Sizi seveyrum ^^