Selaaam^^
İyi okumalaar <3500
.
.
.
Abimle balkonda kahve içiyorduk. Gökyüzünü izliyorduk. Konuşmuyorduk.
İkimizde birbirimizin ne söyleyeceğini biliyorduk ama yine de ben kelimelere dökmek istiyordum.
Abim beni kendine çekip göğsüne bastırdı.
"Çok korktum Feza. Ya sana bir şey olsaydı?"
Çok korktum abi. Ya sen üzülseydin?
"Yanındayım abi. Olmadı."
Kaşlarını çattı.
"Hakan Demirsoy Altayları en baştan söylemeliydi."
Belki de.
Babama bu yüzden kızgındı. Her zaman önceliği ben olduğum için kendi için kızmıyordu.
"Geçti abi."
Saçlarımı öperken konuştu.
"Yaşayamazdım Feza'm. Gökyüzü olmadan anlamsız her şey."
Sen olmadan anlamsız her şey.
"Burada kalmanı istiyorum."
Abim arkasına yaslanıp sıkıntıyla iç çektiğinde devam ettim.
"Senin için istiyorum abi. Biliyorum bugüne kadar bir baba istemedin ama tecrübe etmedin ki."
Kafasını onaylamaz biçimde salladı.
"Rahatsız hissediyorum bu evde."
Ona dönüp kaşlarımı çattım.
"Biri, bir şey mi dedi?"
Abim gülümsedi.
"Hayır güzelim sadece..."
Beklentiyle ona baktığımda devam etti.
"Sadece rahatsız hissediyorum işte."
Elini tutup kaşlarımı kaldırdığımda derin bir nefes aldı.
"Bilgen Demirsoy bir gün bu durumu istemeyebilir. Ben bunu yaşamak istemiyorum."
Sevgiyle gülümsedim.
"Senin öz annen olmayı çok isterdi. Sadece doğurmakla anne olunmuyor. Bunu ikimiz de biliyoruz."
Abim kafasını ağır ağır salladı.
"Bakalım Feza."
Bu hayır demek değildi. Düşüneceğim demekti. Onu öpüp göğsünden kalktım.
"Seni çok seviyorum abi. Senin için ne iyi olacaksa ona göre hareket edelim olur mu?"
Abim şefkatle gülümsedi.
"Ben de seni seviyorum Feza'm."
Ayağa kalkıp odama girdik. Çıkmadan önce bana döndü.
"Saatlerinizde değişiklik yapın tamam mı? Okul da başlıyor."
Muzipçe güldü.
"Senin gibi küçük kızlar için uyku önemli."
Mahçup bir şekilde kafamı sallarken göz kırptı. Beni öpüp odadan çıktı.
Ferkan abimle konuşmak istiyordum ama bir yandan da kendi isteğiyle anlatmasını istiyordum.
Belime ağrı girdiğinde rahatlamak için duşa girdim. Çıktığımda bu sefer saçlarımı kurutmuştum. 3500 saatte kurusa da.
Pijamalarımı giyip yatağa uzandım. Mayışmıştım. Telefonumu alıp alarm kurdum.
Evran mesaj atmıştı ama o kadar çok uykum vardı ki resmen bulanık görüyordum.
Gönderen: Evren'im ฯ
İyi geceler ay ışığı.
Gülümsedim. Ay ışığı.
Gönderilen: Evren'im ฯ
İyi uykular güzel adam.
Uyumayacağını bilsem de.
.
.
.
Alarmın sesiyle sinirle uyandım. Alıp telefonu duvara fırlatacaktım şimdi. Gerçi beni Evran için uyandırıyordu ona teşekkür etmeliydim ama bu da uykuydu bir yerde.
Banyoya geçip yüzümü yıkadım. Saçımı toplama gereği duymuyordum. Nasıl olsa açıyordu.
Bahçeden geçip evlerine ilerlerken kendime gülüyordum.
Abim saatlerinizi değiştirin demişti. Ben de alarmı 05:15'e kurmuştum.
Sonuçta bu da bir değişiklikti. İçimde büyüyen özlemle kapısını yavaşça açtım.
Evran resim çiziyordu. Kapıda durup gülümsediğimde ayağa kalktı.
"Hoş geldin Merida."
Koşup kucağına atladığımda beni sıkıca sardı. Saçlarımı koklayarak öperken başımı boynuna gömüp huzuru içime çektim.
"Cennetim burada."
Boynundan başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Seni çok özledim sevgilim."
Evran gülümserken koltuğa oturdu.
"Seni özlüyorum Merida."
Belimden kaldırdığında yatağa oturdum. Önümde diz çöktü. Sarılı olan koluma dokundu.
İncitmeden öptü. O bana karşı hep böyleydi zaten. İncitmezdi, kırmazdı, dökmezdi. Güzel adamdı.
"Sana hiç yara almayacaksın demeyeceğim Merida."
Şortumu sıyırıp yara izimi öptü.
"Ama iyileştirmek için hep yanında olacağım sevgilim."
Büyülenmiştim.
Evren, yaralarımdan öptü. Söyleyesene nasıl kapılmayayım ruhuna?
Dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp alnına yaslandım.
"Gözleri efsunlu, dokunuşları şifa adamım."
Kolumu boynuna dolayıp gözlerimi kapattım. Hissediyordum. Yaşadığımı, huzuru, ruhumu, aitliği, bir olmayı, sahiplenmeyi ve sahiplenilmeyi.
Ayağa kaltığında bacaklarımı beline doladım. Koltuğa oturdu. Geri çekilip ona baktım.
Yakalarına elimi koyup gözlerimi oraya odakladım.
"Neden uyumadın?"
Evran elimi tuttuğunda elim durdu. Çenemden kaldırıp gözlerimi gözlerine sabitledi.
"Gece uyumayı sevmiyorum güzelim."
"Düşünme bunu tamam mı?"
Düşünmemek ne mümkündü? Yine de kafamla onayladım. Bir sonraki sorumun cevabından korkuyordum.
İstemsizce dudağımı ısırdığımda Evran çenemden tutup dudaklarımı dişlerimden kurtardı. Eğilip alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında elim saçlarına gitmişti.
Ayrıldığımızda gözlerim hala kapalıydı. Bu hissi seviyordum. Birmiş gibi hissediyordum.
Yanağıma dokunduğunda gözlerimi açtım.
"O kadar güzelsin ki tüm güzellikler sönük kalıyor yanında."
"Öyle parlıyorsun ki karanlık yollarımı sen aydınlatıyorsun sevgilim."
"Ve o kadar eşsizsin ki her baktığım yüzde seni değil, tek baktığım yüzde kusursuzluğunu görüyorum."
Gözlerime derince baktığında etkisi altına girmiştim çoktan.
"Benim mehirim."
Mehir...
Bir süre öylece birbirimize baktık.
Gözleri bir girdaptı. Ben içine çekilirken asla korkmuyordum.
Dokunuşu şifaydı. Yaralarım kabuk tutarken asla yanmıyordum.
Peki onun yaraları?
"Ne düşünüyorsun Merida?"
Gözlerinin içine baktım. Hazırdım.
"Abinle görüştün mü hiç?"
Ben neden böyle sormuştum ki? Onu denemek değildi amacım. Sadece söylememişti işte. Paylaşmak istememişti.
Evran kaşlarını çattı.
"Nereden çıktı bu güzelim?"
Teklif meselesinden.
"Sormak istedim."
Evran kafasını ağır ağır salladı.
"Cevabını bildiğin soruları neden soruyorsun sevgilim?"
Omuz silktim. Ben de bilmiyordum.
"Neden paylaşmadın benimle?"
Evran üzgündü. Suçlu gibiydi.
"Gözlerin hayal kırıklığı doldu."
Kafamı iki yana hızlıca salladım.
"Hayır sadece benimle paylaşmanı beklerdim."
Sıkıntıyla iç çekti.
"Ne yapıyorsam senin iyiliğin için yapıyorum."
"Zararı olacaksa bu yükün çeyreğini dahi seninle paylaşmam."
Kararlı ses tonu beni geri adım atmaya zorluyordu. Savaşmıyorduk bu yüzden sorun değildi.
"Biz bir değil miyiz Evran?"
Benimle tartışmıyordu. Çocuğa anlatırmış gibi tane tane konuşuyordu.
"Abinle bir değil misin Merida? Onu üzecek şeyleri ondan saklamadın mı?"
Sakladım. Daha fazla diretirsem onu zora sokacağımın bilincindeydim ama yükünü paylaşmak derdini hafifletmek de istiyordum.
Kucağından kalkıp hesap sorarmış gibi elimi belime koydum. Tek kaşımı kaldırdım.
"Abim sabah 5 diyor sende bir rahat tavırlar manit! Hayırdır?"
Evran gülmemeye çalışıp ayağa kalktı. Elimden tutup beni kendine çekti.
"Yanımda böyle tatlıyken..."
Dudaklarıma bir öpücük bıraktı.
"Öpebiliyorum."
Yanağıma dokundu.
"Ama herkesin ortasında Merida sadece hayran olmakla yetinebiliyorum."
Gözlerini kapatıp iç çekti. Açtığında kaşlarını çattı. Birden neye sinirlenmişti?
Koltuğa oturduğumuzda yüzünü düz tutmaya çalışıyordu ama salladığı dizi onu ele veriyordu.
Bacağını tuttuğumda durdu.
"Neyin var sevgilim?"
Gözlerime baktı. Gözlerinden çıkan ateşi görebiliyordum.
"Seni gördü. Büyünü gördü!"
Yumruklarını sıktı.
"Sana silah çekti Merida."
Ona hala bakmaya devam ederken parmağıyla kalbini işaret etti.
"Sana!"
Sıkıntıyla iç çektim.
"Sadece blöftü."
Sorgularcasına kaşlarımı çattım.
"Ailemize mi imreniyor?"
Evran elimi tuttu.
"Bu da nereden çıktı?"
Dalgınca gülümsedim.
"Ailemizi sorması, eğlenceliye benziyordunuz demesi, belki de bizim gibi bir aile ortamında yetişmediği içindi."
Evran derin bir nefes alıp arkasına yaslandı.
"Annesi öldürüldü. Hala katillerini arıyor."
Kaşlarımı şaşkınca kaldırdım.
"Fehmi Altay ve Kerem Altay da mı bulamıyor?"
Bilmem der gibi omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Kerem Altay umutsuz bu konuda diye biliyorum."
Kafamla onaylarken üzülmüştüm. Biz de bu yaşımıza kadar mükemmel bir aile ortamında büyümemiştik ama şu an şanslıydık.
Evran saçlarıma dokunduğunda ona baktım.
"Okula gideceksin. Biraz uyusan iyi olur Merida."
Gitmeyecektim ki. Kaşlarım çatılmıştı.
"İlk haftadan gittiğimiz yetmiyormuş gibi bir de ilk günden mi gideceğiz?"
Bu normalmiş gibi kafasını ağır ağır salladığında gözlerimi büyütüp ona baktım.
"Hiçbir kuvvet beni ilk günden derse götüremez!"
Evran küçük bir kahkaha attı.
"Aras her zaman ilk gün okula gider sevgilim. Seni ikna edeceğine eminim."
Kafamı geriye attım.
"Neden? Salak mı?"
Evran sence der gibi kaşlarını kaldırdı. Doğru mantıksız bir soru olmuştu.
Göğsüne yatıp kolumu beline sardım.
"Sen iyisin değil mi Evran?"
Sanki o acı çekiyor gibi hissediyordum. Bunca yaşanmışlığın arasında bir de ben yük oluyormuşum gibi.
"Sen yanımdasın Merida."
İyi ki yanındayım. İyi ki yanımdasın. Benimsin güzel adam. Benimlesin.
.
.
.
Bakalım Aras'ın ikna çabalarına yenilen salak kimmiş?
Benmişim!
Hiçbir kuvvet beni ilk günden okula götüremez!
Kararlılıkta benim gibi olun.
Odamda okul için hazırlanıyordum. Altıma geçirdiğim kotu zorlukla çıkardım.
Eşofman ve şorttan ani bir geçişti bu. Gerek yoktu. Önemli olan rahat olmamdı.
Anasını satayım kene gibi yapışmıştı her yerime!
Ama ben Fezaydım. Bu oyunu bozardım!
Sonunda çıkarabildiğimde yerden alıp duvara fırlattım. Elimi kaldırıp ona hitaben konuştum.
"Sen kimsin? Kimin bacağına yapıştığını sanırsın!"
"Bre gafil! Bir daha sak-"
Kotla kavga ediyorsun Feza.
Kendime omuz silkip rahat bir şort giydim. Kolumu kapatan bir tişörtle tabi ki. Dikkat çekmek istemezdim. Saçlarımı yukarıdan bir topuz yaptım.
İnce bir eyeliner çekip kirpik kıvırma aletini aldım. Bunun da adı ne uzundu ameka. Belki başka bir adı vardı da ben bilmiyordum. Kirpik kıvırıcı.
Ya da sadece kıvırıcı. Yok lan o Arastı.
Şu aletten korkmayan tek kişi ben olabilir miydim acaba?
Olamazdım.
Dudak balmını elime aldığımda yüzümü buruşturup söylendim.
"Vazelin gibisin!"
Ki zaten vazelin var içinde.
Sonra gülümseyip dudaklarıma sürdüm. Havaya atıp tutarken göz kırptım.
"Üzülme be! Güzel korkuyorsun en azından!"
Balmla konuşuyorsun Feza.
Rimel sürüp söylenmelerime devam ettim.
"Beş dakika kalkık dur! Sonra hemen yelkenler fora!"
Acaba rimel sabitleyici var mıydı? Yoo çok mantıksızdı, örümcek bacağı gibi dururdu o zaman.
Bunu bir araştırmalıydım.
Güneş kremi sürüp hafif bir bronzer geçtim. Çünkü içe çökük yanak severdik.
Böyle deyince de aklıma Evran'ın sigara içerkenki yanakları gelmişti. Bir de sinirlendiğinde daha da belirginleşen çene kemiği. Ha bir de yandan gülüşü. Ha bir de...
Tamam sustum ama...
Hoay Maşaallah bir bey olduğunu söylemiş miydim?
Çantama ek olarak kalem ve gözlüğümü attım.
Evet sadece kalem. Adam olana çok bile.
İlk günden not tutacak kadar da sevmiyordum eğitim hayatımı.
Okulu bırakıp ticarete atılıp batma fikri lütfen çık aklımdan!
Neyse üç beş parfüm pıstlatayım.
Aşağı indiğimde bizimkiler bahçedeydi. Bu ne tören mi yapacağız?
Tören deyince de aklıma lise gelmişti. Okul çıkışı İstiklal Marşı okumayı özlemiştim be.
Kimseyi görmeden abimin yanına koşturdum. Ona sarıldığımda saçımı öptü.
"Dikkat ediyorsunuz tamam mı Feza'm?"
Elbette. Hiç şüphen olmasın abiciğim.
Kafamla onaylayıp yanağından öptüğümde ayrıldık.
Babam bize döndü.
"İlk defa kızımı okula uğurluyorum! Çok heyecanlı!"
Saçlarımı örüp kurdele takmak ister misin babacığım?
Ona gülümsediğimde ayağa kalktı.
"Yaramazlık yapıp öğretmenlerini üzme tamam mı?"
Kafamla onayladım.
"Şeker verirlerse alma sakın!"
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken babam devam ediyordu.
"Sana şeker uzatırlarsa ne diyeceksin 5 numara?"
Yandan bir sırıtışla elimi göğsüme koyup eğildim.
"Eyvallah!"
Babam kaşlarını çatıp kafasını onaylamaz biçimde salladı. Annem yanıma gelip gülümsedi.
"Allah zihin açıklığı versin kızım."
Biz ikinci sınıfta falan mıydık? Amin anneciğim.
Derse gitmeye aşırı üşeniyordum şu an. Aras'a döndüm.
"Sen dev bir salaksın."
Aras gözlerini büyütüp bana baktı.
"Sen de dev bir üşengeçliksin!"
Etrafında dönerek dans etmeye başladı.
"Aleyküm selam bak sorup dururlar!"
Kafasına vurup onu durdurdum. Kolumu tuttu.
"İyi yaptın Ankaşkım gerisini bilmiyordum!"
Tek kaşımı kaldırıp ona baktım.
"Sorun bilmen Aras!"
Aras yüzünü buruşturdu.
"Sabah altıya kadar insta reels gezdim. Kafamın içini tahmin bile edemezsin."
Hah çok iyi!
Abim bana lila bir ajanda uzattığında gülümsedim.
15 yaşımdan beri her okulun ilk gününde renk renk ajandalar alırdı.
Ona sıkıca sarıldım.
"İyi ki varsın abi."
Ayrıldığımızda göz kırpıp Aras'a döndü.
"Ne diyeceğimi biliyorsun değil mi Aras?"
Aras kafasıyla onayladı.
"Dikkat edeceğim. Anka'nın aklına uymayacağım."
Abim gülerek kafasını onaylamaz biçimde salladı.
Ferkan abim bize doğru ilerlerken babama döndüm.
"Enisciğim okulda mı?"
Babam onaylayınca güldüm. Yazık resmen mesleği okuldu. Böyle dediğim için aynısını yaşayacağıma o kadar emindim ki.
Ferkan abim bana sarılıp ayrıldığında eli omzumdaydı.
"Acar da sizinle geliyor."
İtiraz edeceğim sırada kafasını sert bir şekilde salladı.
"Güvenliğiniz için önemli!"
Omuz silktim.
"Güvenliğimiz için derse gitmeyelim bence."
Ferkan abim kafasıyla onayladı. Kaçırıldığımızın ertesi günü elbette gitmemizi istemiyordu.
Ama Aras bir yılandı. Elini beline koydu.
"Altaylar yüzünden derslerden geri mi kalacağız yani?"
Herkesin kaşları çatıldığında sinirle ona döndüm.
"Sen dev bir çıngıraksın!"
Aras sinsice sırıttı. O sırada yanımıza Hulk geldi. Babam Hulk ı gösterip bize döndü.
"Acar."
Hulk değilmiş. Oldukça soğuk ve sert bir duruşu vardı. Bordo bereli falan mıydı acaba? Sadece baş selamı verdi.
Abim elini omzuna attı.
"Hadi güzelim."
Herkesle vedalaşırken Aras kendi arabasına ilerliyordu.
"Benim abim nerede? Yok. Çünkü neden olsun? Pis götoş!"
Çakıl taşının yine işi vardı anlaşılan.
Annem ayağa kalkıp peşimizden gelirken heyecanlıydı.
"Ayy çok heyecanlı!"
Heyecanlı olan ne cidden?
Arabaya bindik. Abim kemerimi bağlarken aynadan anneme baktım. Zerrin Teyzenin getirdiği bir sürahi suyla bekliyordu.
Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
"E yok artık!"
Abim derin bir iç çektiğinde arabayı çalıştırdı. Çok az gitmişti ki arabanın üstüne su dökülmüştü.
Annem bağırdı.
"Su gibi gidin, su gibi gelin!"
Camdan kafamı çıkardım.
"Sence de bu işte bir terslik yok mu anne?"
Annem kaşlarını çattı.
"Ne gibi?"
Gerçekten mi?
.
.
.
.
Acar? ^^
Kardeşimin doğum günü bu yüzden ikinci bölümü atamayabilirim bugün. Bakalım ^^
Sizi seveyrum ballarum ^^
Evran & Anka?
Bu aradaaa yeni abi kitabı arıyorsanıız -likesnowflake kitabına bakabilirsiniz. Şu anlık bir bölüm ama güzel olacağına eminim. İlk bölümden içinizi ısıtıyor <33