Yıllar Sonra》Percy Jackson Tr...

Od blankrn

72.4K 5.4K 2.6K

Riordan Evreni ile ilgili oradan buradan bulduğum ufak eğlencelikler... Başlangıç- 18.10.2020 Bitiş- 07.09.20... Více

=> tanıtım <=
#1
#2
#3
#4
#5
#6
#7
#8
#9
#10
#11
#12
#13
#14
#15
#16
#17
#18
#19
#20
#21
#22
#23
#24
#25
#26
#27
#28
#29
#30
#31
#32
#33
#34
#35
#36
#37
#38
#39
#40
#41
#42
#43
#44
#45
#46
#47
#48
#49
#50
#51
#52
#53
#54
#55
#56
#57
#58
#59
#60
#61
#62
#63
#64
#65
#66
#67
#68
#69
#70
#71
#72
#73
#74
#75
#76
#77
#78
#79
#80
#81
#82
#83
#84
#85
#86
#87
#88
#89
#90
#91
#92
#93
#94
#95
#96
#97
#98
#99
🎊100🎊
#101
#102
#103
#104
#105
#106
#107
#108
#109
#110
#111
#112
#113
#114
#115
#116
#117
#118
#119
#120
#121
#122
#123
#124
#125
#126
#127
#128
#129
#130
#131
#132
#133
#134
#135
#136
#137
#138
#139
#140
#142
#143
#144
#145
#146
#147
#148
#149
#150
#151
#152
#153
#154
#155
#156
#157
#158
#159
#160
#161
#162
#163
#164
#165
#166
#167
#168
#169
#170
#171
#172
#173
#174
#175
#176
#177
#178
#179
#180
#181
#182
#183
#184
#185
#186
#187
#188
#189
#190
#191
#192
#193
#194
#195
#196
#197
#198
#199

#141

288 20 34
Od blankrn

Dedikodulardan geri kalmayın ey ahali!!
İçinizde henüz okumayanlarınız vardır. O sebeple Piper-Jason ayrılığının ayrıntılarını getirdim hehhehe
Kitap Yanan dehliz
Kitabı almadığım için (yine) kendim çevirdim. Kınamayın please bdnsbsnns

。。。

... "Her iki şekilde de," dedim, "İmparatorun yerini öğrenmek için, Jason Grace'e danışmamız gerekiyor. Medea bize Kahin'in ona Caligula'yı bulmak için bilgi verdiğini söyledi. Piper, bizi Jason'a götürecek misin?"

Piper kaşlarını çattı. Bebek Chuck'ın küçük yumruğu Piper'ın parmağını sarmıştı ve tehlikeli şekilde ağzına doğru hareket ettiriyordu.

"Jason Pasadena'da bir yatılı okulda kalıyor," dedi en sonunda. "Beni dinler mi bilmiyorum. Ya da yardım eder mi bilmiyorum. Ama deneyebiliriz. Arkadaşım Annabeth her zaman bilginin en güçlü silah olduğunu söyler."

Kıvırcık başını salladı. "Annabeth'le asla tartışmam."

"Anlaştık o halde," dedim. "Yarın görevimize Jason Grace'in okuluna baskınla devam edeceğiz."

...

Sonunda Piper arabayı sürmeye gönüllü oldu. Eğer çalıntı bir arabayla yolda olduğumuz için kenara çekilirsek, Büyükonuşla onu tutuklamalarına engel olabilirdi. Bendeki şansla, tüm günü hapiste geçirirdim, ve Lester'ın yüzü eşkal fotoğrafında hiç de iyi gözükmezdi.

...

Hiçbirimiz konuşacak gibi değildik. Piper gözlerini yola sabitlemiş halde, muhtemelen tuhaf dönemlerde ayrıldığı eski erkek arkadaşıyla hiç istemediği yeniden buluşmayı düşünüyordu. (Ah, dostum, anlayabiliyorum.)

...

"Bu şehirden hiç hoşlanmadım," diye homurdandım. "Oyun gösterilerini, zevksiz defileleri ve sarhoş, boyalı bronz tenleriyle işi bitmiş yıldızları düşünmeme neden oluyor".

Piper öksürdü. "Bilgin olsun, Jason'ın annesi buralıydı. Burada öldü, bir araba kazasında."

"Üzüldüm. Ne yapmış peki?"

"Sarhoş ve boyalı bronz teniyle işi bitmiş bir yıldızmış."

"Ah." Utanç içinde söyleyenlerin unutulmasını bekledim. Birkaç kilometre sürdü tabii. "O halde neden Jason burada okumak istedi?"

Piper direksiyonu kavradı. "Biz ayrıldıktan sonra, tepenin üstündeki yatılı bir erkek okuluna kaydoldu. Göreceksin. Sanırım farklı bir şey istedi, sessiz ve gözden uzakta bir şey. Heyecan yok."

"Bizi gördüğüne memnun olacak o halde." Meg pencereden dışarı bakarken homurdandı.

...

Tepenin zirvesinde Jason'ın okulu duruyordu - altın rengi binalarıyla, avlusu ve yürüyüş yollarının kenarlarında akasya ağaçlarıyla sereserpe uzanmış kampüs. Önde alçak tuğla duvarın üstüne hoş, bronz harflerle yazılmış tabelada şöyle diyordu: EDGARTON GÜNDÜZ VE YATILI OKULU.

Arabayı, Piper McLean'in eğer-arabamız-çekilirse -yenisini-çalarız taktiğiyle bir yerleşim yerinin sokağına park ettik.

Okulun kapısının önünde güvenlik görevlisi duruyordu ama Piper ona içeri girme iznimizin olduğunu söyleyince güvenlik, müthiş kafası karışmış halde, içeri girme iznimiz olduğuna onay verdi.

...

Jason'ın hayatında uzakta durma konusundaki kararlılığına rağmen, Piper hala onun ders programını hatırlıyordu. Bizi doğruca Jason'ın dördüncü yarıyıl dersliğine götürdü. Pencereden bir bakış atınca, onlarca öğrenci gördüm - hepsi mavi ceket, beyaz gömlek, kırmızı kravat, gri pantolon ve parlak ayakkabılar giymiş, küçük iş adamı gibi delikanlılar.

...

Piper kapıyı çaldı ve kafasını içeri uzattı. Aniden, az önce derste sıkıntıdan patlayan genç adamların sıkıntıları geçmiş gibi göründü. Piper, gözlerini birkaç kez kırpan öğretmene bir şeyler söyledi, ardından öğretmen orta sırada oturan genç adama gidebilirsin der gibi başını salladı.

Bir an sonra Jason koridorda bize katılmıştı.

Onu daha önce sadece birkaç kez görmüştüm - bir keresinde Jüpiter Kampı'nda Praetor iken; diğeri Delos'u ziyaret ettiğinde; kısa zaman sonra yan yana Parthenon'da savaşırken.

Yeterince iyi savaşmıştı ama o zaman ona özel bir ilgi gösterdiğimi söyleyemem. O günlerde hala tanrıydım. Jason ise sadece 2. Argo'daki melez kahramanlardan biriydi.

Şimdi ise, okul üniforması içinde, oldukça etkileyici görünüyordu. Sarı saçları kısa kesilmişti. Mavi gözleri siyah çerçeveli gözlüğünün arkasından parlıyordu. Jason sınıf kapısını arkasından kapadı, kitaplarını kolunun altına sıkıştırdı ve zorla gülümsedi, dudağındaki küçük beyaz yara titredi. "Piper. Selam."

Piper sakin kalmayı nasıl başardı bilemiyorum. Pek çok problemli ayrılık yaşadım. Asla da daha kolaylaşmadılar, ve Piper eski erkek arkadaşını bir ağaca dönüştürme ya da basitçe onun zavallı kısa ömrü bitene kadar dünyaya inmeme gibi bir ayrıcalığa sahip değildi.

"Sana da selam," dedi, sesinde belli belirsiz zorlanma imasıyla. "Bunlar-"

"Meg McCaffrey," dedi Jason. "Ve Apollon. Sizi bekliyordum çocuklar."

Sesi bu konuda pek de heyecanlıymış gibi gelmiyordu. Daha çok, acil beyin taramamın sonuçlarını bekliyordum, der gibiydi.

Meg, sanki Jason'ın gözlük numarasının kendininkinden daha küçük olduğunu fark etmiş gibi Jason'ı gözünde tarttı. "Öyle mi?"

"Evet," Jason koridorun etrafına bakış attı. "Haydi yurt odama gidelim. Buranın dışında güvende değiliz."

...

Bir öğretmen ve iki nöbetçi öğrenciyi geçmek zorunda kaldık ama Piper'ın büyükonuşu sayesinde hepsi dördümüzün (aramızda iki kız bulunduğu halde) ders saatlerinde yatakhanelerde gezinmemizi mükemmel derecede normal karşıladılar.

Jason'ın odasına ulaştığımızda Piper kapıda durdu. "Güvenli olmadığını belirtirim."

Jason omzunun üstünden bir bakış attı. "Canavarlar fakülteye gizlice girdiler. Gözüm Latince öğretmeninin üstünde. Onun bir empousa olduğuna eminim. Çoktan kalkülüs hocamı öldürmek zorunda kaldım, çünkü bir blemyae'ydi (kafasız bir canavar).

...

Jason zorla gülümsedi. "Haydi içeri girin."

Odasına Sparta tarzı diyebilirdim, ama gerçekten de Spartalı yatak odalarını görmüştüm. Jason'ın odasını anlamsız derecede rahat bulurlardı.

Yaklaşık beş metre karelik alanda bir kitaplık, bir yatak, bir çalışma masası ve bir gardrop vardı. Odadaki tek lüks, kanyonlara bakan açık pencereydi, içeriyi sümbül kokusuyla dolduruyordu.

Jason'ın duvarında ablası Thalia'nın ok sadağı sırtında asılı, kısa kara saçları rüzgarda savrulur halde kameraya gülümserken çekilmiş bir fotoğrafı asılıydı. Parlak mavi gözleri dışında kardeşiyle hiçbir benzerliği yoktu.

Ve yine, ikisi de bir Zeus oğlu olan bana, teknik olarak kardeş olsak da benzemiyorlardı. Ve Thalia'yla flört etmiştim, yani... Iyy. Lanet olsun sana Baba, bu kadar çok çocuk yapılır mı! Beni bin yıldır mayın tarlasında ilişki yaşamak zorunda bıraktın.

"Ablan selam yolladı, bu arada," dedim.

Jason'ın gözleri parladı. "Onu gördün mü?"

Indianapolis'te başımızdan geçenleri anlatmaya başladım.

...

Bu arada Piper yerde bacak bacak üstüne atmış, sırtı duvara yaslı halde, yatağa rahatça oturmaktan mümkün olan en uzak şekilde oturuyordu. Meg Jason'ın masasında durdu, birkaç okul projesini yokluyordu - plastik kutularla çivilenmiş içi oyulmuş köpükler, muhtemelen binaları temsilen.

Tesadüfen Leo'nun hayatta ve iyi olduğundan ve şimdi Jüpiter Kampı'na olan görevinden bahsederken odadaki bütün prizler parladı. Jason ağzı bir karış açık halde Piper'a baktı.

"Biliyorum," dedi Piper. "Başımızdan geçen onca şeyden sonra."

"Ben böyle bir şey..." Jason sertçe yatağa oturdu. "Güleyim mi çığlık mı atayım bilmiyorum."

"Kendini kısıtlama," diye homurdandı Piper. "İkisini de yap."

Meg masadan seslendi. "Hey, bu ne?"

Jason kızardı. "Kişisel bir proje."

"Bu Tapınak Tepesi," diye bildirdi Piper, ses tonu itinayla tarafsızdı. "Jüpiter Kampı'nda."

...

"Bunlar Monopoly evleri mi?" diye sordu Meg.

Jason omzunu silkti. "Elimde ne varsa onları kullandım - seralar ve kırmızı oteller."

...

Eğilip el yazısıyla yazılmış etiketlerden birini okudum. "Kymopoleia mı? Üstüme iyilik sağlık, onu yüzyıllardır düşünmemiştim! Neden Romalılar ona bir tapınak yapmış ki?"

"Henüz yapmadılar," dedi Jason. "Ama ben ona bir söz verdim. O... Atina'ya olan yolculuğunuzda bize yardım etti."

Söyleme şeklinden bizi öldürmemeye karar verdi, demeyi kastettiğini çıkardım, böylesi Kymopoleia'nın karakteriyle daha uyumluydu.

"Ona bir daha hiçbir tanrı ve tanrıçanın unutulmayacağından emin olacağımı söyledim," diye devam etti Jason, "Jüpiter Kampı'nda da Melez Kampı'nda da."

Piper bana baktı. "Bu tasarımı ortaya çıkarmak için bir dünya iş yaptı. Çizim defterini görmelisin."

Jason kaşlarını çattı, Piper onu övüyor mu, eleştiriyor mu emin değil gibiydi. Havadaki yanık elektrik kokusu ağırlaştı.

"Yani," dedi en sonunda, "tasarım hiç ödül almadı. Gerçek plan için Annabeth'in yardımına ihtiyacım var."

"Tanrıları onurlandırmak asil bir gayret," dedim. "Gurur duymalısın."

Jason gururlu görünmüyordu. Endişeli görünüyordu. Medea'nın Kahin'in haberi hakkında ne dediğini hatırladım: Gerçek, Jason Grace'i kırmak için yeterli. Kırılacak gibi görünmüyordu. Aslına bakılırsa, ben de Apollon gibi görünmüyordum.

...

"Neyse," Piper lafımızı böldü. "Buraya gelmemizin sebebi Yanan Dehliz."

Ondan bilgi sakladığı için Jason'ı suçlamadı. Medea'nın ne dediğini söylemedi. Sadece onun yüzüne baktı ve ne cevap vereceğini bekledi.

Jason parmaklarını kenetledi. Duvara dayanmış bir spor sopasıyla tenis raketinin (bu süslü yatılı okullar gerçekten pek çok branş dışı seçenek sunuyordu) yanında duran kınındaki gladiusuna baktı.

"Sana her şeyi söylemedim," diye itiraf etti.

Piper'ın sessizliği Büyükonuşundan güçlü gibiydi.

"Ben - ben Kahin'le görüştüm," diye devam etti Jason. "Nasıl olduğunu açıklayamam. Şu ateşle dolu odaya yanlışlıkla girdim. Kahin de... karşımda duruyordu, taş bir platformun üstünde, kolları ateşten zincirlerle bağlanmıştı."

"Herophile," dedim. "Onun adı Herophile."

...

"Onu serbest bırakmak istedim," dedi. "Tabii ki. Ama bunun imkansız olduğunu söyledi. Onun bir tuzak olduğunu söyledi. Tüm dehlizin. Apollon için bir tuzak. Senin sonunda beni bulmaya geleceğini söyledi. Sen ve o- Meg. Herophile, yapacak tek bir şeyim olduğunu, onun da eğer sen istersen sana yardım etmem olduğunu söyledi. Sana söylememi istedi Apollon - onu kurtarmak zorundasın."

Piper kafasını duvara yasladı, tavandaki su lekesine baktı. "Herophile başka ne dedi?"

Jason'ın yüzü gerildi. "Pipes - Piper, bak, sana söylemediğim için üzgünüm. Sadece -"

"Başka ne dedi?" Piper tekrar etti.

Jason belki biraz moral desteği için önce Meg'e, sonra bana baktı.

"Kahin bana imparatoru nerede bulabileceğimi söyledi," dedi. "Yani, az çok. Apollon'un daha fazla bilgiye ihtiyacı olduğunu söyledi. Bir çift ayakkabıya ihtiyacı olacakmış. Bilmiyorum bu size anlamlı geliyor mu."

"Korkarım ki geliyor," dedim.

...

Jason kafasını salladı. "Dedi ki Piper ve ben ... kendimiz daha fazlasını yapamazmışız. Apollon olması gerekiyormuş. Eğer biz denersek... çok tehlikeli olurmuş."

Piper kuru kuru güldü. Ellerini sanki su lekesine ikram sunuyormuş gibi havaya kaldırdı.

"Jason, biz tam anlamıyla her şeyi birlikte yaptık. Yüzleştiğimiz tehlikeleri, kaç defa ölümden döndüğümüzü sayamam bile. Şimdi bana yalan söylemenin sebebinin ne olduğunu söylüyorsun yani, beni korumak mı? Caligula'nın peşinden gitmemem için mi?"

"Yapacağını biliyordum," diye homurdandı Jason. "Kahin ne derse desin."

"O zaman benim tercihim olurdu," dedi Piper. "Senin değil."

Jason sefil halde başını salladı. "Ve ne kadar riskli olursa olsun seninle gelmekte ısrarcı olurdum. Ama aramızda olan şeyler..." Omzunu silkti. "Takım olarak çalışmak zordur. Düşündüm ki - Apollon beni bulana kadar beklemeye karar verdim. Sana söylemeyerek her şeyi mahvettim. Özür dilerim."

Tapınak Tepesi tasarımına baktı, sanki başarısız ilişkiler hakkında berbat hissetme tanrısının sunağını nereye koyacağını kestirmeye çalışıyordu. (Ah, bekleyin. Zaten bir tane yapmıştı. Afrodit için, Piper'ın annesi.)

Piper derin bir nefes aldı. "Bu sen ve benimle alakalı değil, Jason. Satirler ve orman perileri ölüyor. Caligula kendini yeni güneş tanrısına dönüştürmeyi planlıyor. Bugün yeni ay ve Jüpiter Kampı devasa bir tehditle yüzleşiyor. Bu arada Medea da o labirentte, Titan ateşinin etrafında -"

"Medea mı?" Jason dik oturdu. Masasındaki lamba patladı, cam parçaları yağmur gibi yağdı. "Geri al. Medea'nın ne işi var? Yeni ay ve Jüpiter Kampı'yla ilgili me demek istiyorsun?"

Piper'ın sırf inadına onunla bilgi paylaşmayı reddedeceğini düşünmüştüm ama her şeyi anlattı.

...

Jason sanki babamız az önce onu şimşekle çarpmış gibi görünüyordu. "Hiç aklıma gelmemişti."

Meg kollarını çaprazladı. "Yani, bize yardım edecek misin etmeyecek misin?"

Jason onu inceledi, şüphesiz bu kamuflajlı küçük kızla ne yapacağından emin değildi.

"Tabii - tabii ki," dedi. "Arabaya ihtiyacımız olacak. Ve okuldan çıkmam için izin lazım." Umut dolu bir ifadeyle Piper'a baktı.

Piper ayaklandı. "İyi. Gidip müdürle konuşayım. Meg, benimle gel, şu empousa'yla falan karşılaşırsak diye. Sizinle ön kapıda görüşürüz. Ve Jason -?"

"Evet?"

"Eğer sakladığın başka bir şey varsa -"

"Tamam. Ben - anladım."

Piper döndü ve odadan çıktı. Meg bana Bundan emin misin? bakışını attı.

"Devam et," dedim ona. "Ben Jason'ın hazırlanmasına yardım edeceğim."

Kızlar gittikten sonra, Zeus/Jüpiter'in bir başka oğlu Jason Grace ile yüzleşmek için döndüm.

"Pekala," dedim. "Kahin sana gerçekten ne dedi?"

...

"İyi," Jason sonunda insafa geldi. "Kahin dedi ki...
Dedi ki Piper ve ben imparatorun peşinden gidersek, birimiz ölecekmiş."

...

"Ölüm," diye tekrarladım.

"Evet."

"Ortadan kaybolmak değil, bir daha geri gelmemek değil, acı bir yenilgi değil."

"Yok. Ölüm. Ya da daha kesin olarak, dört harf, Ö ile başlıyor."

...

"Farz edelim ki, haklısın," dedim. "Ama Piper'a doğruyu söylemedin çünkü -?"

"Babasına ne olduğunu biliyorsun." Jason ellerindeki, kılıç yeteneklerinin körelmesine izin vermediğini kanıtlayan nasırları inceledi. "Geçen yıl onu Diablo Dağı'nda ateş devinden kurtardığımız zaman... Bay McLean'in zihni pek iyi değildi. Şimdi, o mahvolmanın stresi ve diğer her şeyle birlikte, eğer kızını da kaybederse ne olacağını düşünebiliyor musun?"

O darmadağın film yıldızının arabasıyla yolda giderken hayali paraları aradığını anımsadım. "Evet, ama kehanetin nasıl gelişeceğini bilemezsin."

"Piper'ın ölmesiyle gelişmesine izin veremem. Babasıyla birlikte hafta sonu kasabadan ayrılmayı planlıyorlar. Piper aslında... bilemiyorum heyecanlı doğru sözcük mü ama, Los Angeles'tan ayrılacağı için çok rahatladı. Eğer onu birazcık biliyorsam, en çok istediği şey babasıyla daha çok vakit geçirmek. Şimdi yeniden başlamak için bir şansları var. Babasına yeni bir yer bulmasına yardım edebilir. Belki kendi için de biraz huzur bulur."

Sesi titredi - belki suçluluktan, belki pişmanlıktan, ya da korkudan.

"Onu güvenle şehirden çıkarmak istiyorsun," diye sonuç çıkardım. "Sonra da imparatoru kendin bulmayı planlıyorsun."

Jason omzunu silkti. "Yani, sen ve Meg ile birlikte. Beni bulmaya geleceğinizi biliyordum. Herophile öyle demişti. Eğer bir hafta daha bekleseydiniz -"

"Ne olurdu?" diye sordum. "Biz de sana ölüme giden yolunda mutlu mesut liderlik mi edecektik? Peki bu Piper'ın zihinsel huzurunu nasıl etkilerdi, öğrendiği zaman?"

Jason'ın kulakları kızardı. Henüz ne kadar genç olduğu bilgisi birden bana çarptı - on yediden büyük değildi. Benim ölümlü halimden büyük, evet, ama o kadar da değil. Bu genç adam annesini kaybetmişti. Kurt tanrıça Lupa'nın zorlu eğitiminde hayatta kalmıştı. Jüpiter Kampı'nda On İkinci Lejyon'un disipliniyle büyümüştü. Titanlarla ve devlerle savaşmıştı. En az iki kere dünyanın kurtarılmasına yardım etmişti. Ama ölümlü standartlarında az çok yetişkin sayılıyordu. Oy vermek ya da içki içmek için yeterince büyük değildi.

Bütün deneyimleri bir yana, onun, kendi ölümünü kafasında ölçüp biçerken mantıklı düşünmesini ve mükemmel bir berraklıkla herkesin duygularını göz önünde almasını beklemem adil miydi?

Sesimi yumuşatmaya çalıştım. "Piper'ın ölmesini istemiyorsun. Anlıyorum. O da senin ölmeni istemezdi. Ama kehanetten kaçmak işe yaramaz. Ve arkadaşlardan sır saklamak, özellikle ölümcül sırlar... bu hiç işe yaramaz. Caligula ile yüzleşmek, ölümcül manyağın ayakkabılarını çalmak ve o dört harfli Ö ile başlayan şey olmadan oradan kaçmak hepimizin görevi."

Jason'ın ağzının köşesindeki yara izi titredi. "Ödev mi?"

"Berbatsın," dedim, ama gerginlik kürek kemiklerimden kalkmıştı. "Hazır mısın?"

Ablası Thalia'nın fotoğrafına, sonra da Tapınak Tepesi tasarımına baktı. "Eğer bana bir şey olursa -"

"Kes şunu."

"Eğer bir şey olursa, Kymopoleia'ya verdiğim sözü tutamazsam, tasarımımı Jüpiter Kampı'na götürür müsün? İki kamp için de yeni tapınakların taslakları çizdiğim defterler - işte şuradaki raftalar."

"Onları kendin götüreceksin," diye ısrar ettim. Yeni tapınakların tanrıları onurlandıracak. Başarısız olacak gibi bir proje değil."

...

Jason beni omuzlarımdan tuttu - kızgın ya da sarılır gibi değil, kardeş gibi. "Bana bir söz ver. Ne olursa olsun, Olimpos'a geri döndüğünde, yeniden bir tanrı olduğunda, hatırla. İnsan olmanın nasıl olduğunu hatırla."

...

"Söz veriyorum," dedim Jason'a. "Elimden geleneğin en iyisini yapıp insan maceramı hatırlayacağım, tabii sen de Piper'a kehanette geçen gerçekleri söylemeye söz verirsen."

Jason omuzlarımı sıvazladı. "Anlaştık. Ondan bahsetmişken, kızlar bizi bekliyordur."

"Bir şey daha," pat diye söyleyiverdim. "Piper hakkında. Yani... siz gerçekten iyi bir çift gibi görünüyordunuz. Yani cidden... sen ondan Los Angeles'tan gidebilmesini kolaylaştırmak için mi ayrıldın?"

Jason bana o gök mavisi gözleriyle baktı. "Sana söyledi mi?"

"Hayır," diye itiraf ettim. "Ama Mellie, ah, sana biraz sinirli gibiydi."

Jason saygı gösterdi. "Mellie'nin beni suçlaması sorun değil. Muhtemelen böylesi daha iyi."

"Yani doğru değil mi diyorsun?"

Jason'ın gözlerinde biraz perişanlık gördüm - güçlü bir ateşin dumanı gökyüzünü bir an için yok etmiş gibi. Medea'nın sözlerini hatırladım: Gerçek Jason Grace'i kırmak için yeterli.

"Piper bitirdi," dedi sessizce. "Aylar önceydi, Yanan Dehliz'den de önce. Şimdi, hadi. Gidip Caligula'yı bulalım."

...

"Nereye?" diye sordu Piper ana yola ulaştığımızda.

"Santa Barbara," dedi Jason.

Piper sanki bu cevap Özbekistan cevabından daha şaşırtıcıymış gibi kaşlarını çattı. "Tamam."

...

"Soruya geri dönelim," dedi Piper. "Neden Stearns İskelesini keşfe çıkmaya karar verdin?"

Jason çok rahatsız görünüyordu, arabanın elektrik sistemlerini havaya uçurmasından korktum.

"Kahin," dedi en sonunda. "Caligula'yı orada bulacağımı söyledi. Orası durduğu yerlerden biri."

Piper kafasını salladı. "Nerede duruyormuş?"

"Sarayı aslında bir saray değil, tam olarak," dedi Jason. "Bir tekne bulmamız gerek."

...

"Ben keşfe çıktığımda orada değildi. Bence Kahin onu bulmayı farzedersem Stearns İskelesinde bulacağımı kastetti. Yani bence o gün bu gün." Koltuğunda yer değiştirdi, Piper'dan mümkün olduğunca uzağa yaslandı. "Kahinden bahsetmişken... kehanet hakkında sana söylemediğim bir şey daha var."

Piper'a dört harfli Ö ile başlayan kelimeyle ilgili gerçeği söyledi.

Piper haberi şaşırtıcı derecede iyi karşıladı. Jason'a vurmadı. Sesini yükseltmedi. Sadece dinledi, sonra sessizliği birkaç kilometre daha sürdürdü.

Sonunda kafasını salladı. "Epey önemli bir detay."

"Sana söylemeliydim," dedi Jason.

"Eh, yani." Piper direksiyonu bir tavuğun boynunu kırar gibi çevirdi. "Yine de... dürüst olayım mı? Senin durumunda, ben de aynı şeyi yapabilirdim. Senin de ölmeni istemem."

Jason gözlerini kırptı. "Bu kızgın olmadığın anlamına mı geliyor?"

"Tepem attı."

"Ah."

"Öfkeliyim ama empati kuruyorum."

"Doğru."

Zor konularda bile birbirleriyle böyle kolayca konuşabilmeleri ve birbirlerini bu kadar iyi anlamaları beni şaşırttı. Piper'ın Yanan Dehliz'de Jason'dan ayrıldıktan sonra nasıl ümitsiz hissettiğini söylediğini hatırladım - bir arkadaştan ayrılmaya nasıl katlanamadığını.

Tekrar, ayrılıklarının arkasında gerçekten ne olduğunu merak ettim.

İnsanlar değişir, demişti Piper.

Belirsizlik için sana tam puan, kızım, ama ben dedikodu istiyordum.

"Ee," dedi Piper. "Başka sürpriz var mı? Unuttuğun başka ufak detaylar?"

Jason kafasını salladı. "Sanırım bu kadar."

...

İhtiyatlı bir gülüşme paylaştılar, şey gibi görünüyordu Evet, aramızdaki şeyler hala tuhaf, ama bugün senin ölmene izin verme niyetinde değilim.

。。。

「Anam ağladı çevireceğim diye xbbsnsjs Rick sırf Jason'ı öldürecek diye bunları ayırmadıysa ben de bir şey bilmiyorum. Hani piper üzüntüden kahrolmasın diye. Aha buraya yazıyorum blankrn dediydi dersiniz

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

947 64 6
Rebekah bu karanlık hayatın içinde kendine beyaz bir sayfa açmaya çalışırken aslında o sayfa geri dönüşü olmayacak bir biçimde yırtılmıştı. Stefan Sa...
94.2K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
792 64 6
katılımlı kitap o((*^▽^*))o
12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...