Lorenna

By dogayldz

2M 89.3K 6.5K

Sosyeteye takdim edilmek için, 18 yaşını doldurduğunda Londra'ya giden Lorenna, hiç ummadığı bir dışlanma vak... More

GİRİŞ
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5 - Kısım 1
Bölüm 5 - Kısım 2
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21 - Kısım 1
Bölüm 21 - Kısım 2
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24 (+18)
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39

Bölüm 16

43.6K 1.9K 234
By dogayldz

 Ihım ıhım. Yeni bölüm hakkındaki düşünceleri alayım mı? Sonda sizi büyük bir sürpriz bekliyor :D Neyse size iyi okumalar. Gözlerinden uyku akan ama bölüm yayınlamak için klavye başında pinekleyen yazarınızdan sevgiler. 

Yanlışlar varsa eğer, görmezden gelin, bu saatte ancak bu kadar oluyor kuzularım :))

Bölüm @zelisce ye gelsin. Lorenna'yı boşladı sanki bu sıralar, öyle hissediyorum nedensee :))

             16. Bölüm

Lorenna, Dükün yakıcı bakışlarının altında kaçacak bir delik ararken patikaya çıkmak için bir hamlede bulunmuş ama güçlü eller tarafından başarıyla engellenmişti.

“Sen ne yaptığını sanıyorsun?!” diye tıslayan Dük Ahlaksız, ki Lorenna onun artık tam anlamıyla bir ahlaksız olduğunu düşünüyordu, Lorenna’nın daha da paniklemesine neden olmuştu.

Ama anlık bir cesaretle yine kendini tutmayı başaramamıştı.

“ Ne mi yapıyorum? Ahlaksız bir düke haddini bildiriyorum.” dedi azametle. Ve ardından halinden memnun bir şekilde geri çekilip ona küçümseyen bir bakış atmaktan da geri kalmadı.

“İstersen hemen evime gidelim ve ben sana ahlaksızlık nasıl oluyormuş detaylıca göstereyim ne dersin?”

Lorenna, büyük bir ciddiyetle söylenen sözlerle geri adım atmamaya çalıştı. Çünkü karşısındaki adam şuan bütün ciddiyeti ve heybetiyle bir dağ gibi dikiliyordu.

“ Tanrın beni ve tüm genç kızları sizin şerrinizden uzak tutsun! Siz hangi cürretle benimle böyle konuşabiliyorsunuz?”

Lorenna, Dük Richmond’ın karşısına geçip tüm bunlara rağmen gülebildiğine inanamıyordu. Adamın delici bakışları kızın her noktasının alev almasına neden olurken hala bileğini tutan eli de erimesine neden olacak kadar yıkıcıydı.

“Genç kızlar yatağımı süslemek için can atarken senin bu söylediklerini duysalar kalpten giderler herhalde. “

Ahlaksız olduğu kadar ukalaydı da! Ve kendini beğenmiş, ve de burnu kaf dağında!

“Siz ve hayal aleminiz inanın zerre kadar umrumda değil. Sakın bir daha, bana yaklaşmayın, bana dokunmayın ve kesinlikle beni öpme gafletinde bulunmayın! Çünkü bir dahakine asla bu kadar basit bir tepki vermem.”

Nathaniel, kızın kendine olan güvenine hayran olmadan edemezken bunu diğer yandan da komik bulmuyor değildi.

Minicik bedeni, ki bedeni Nathaniel’ı baştan çıkarmak için yaratılmış olmalıydı, kendisinin iri cüssene karşı ne yapabilirdi ki? Yada güçsüz kolları onu engelleyebilir miydi? Nathaniel, tam şu anda, vahşi bir kediciği andıran kıza sahip olmamak için kendini zor tutuyordu. İçindeki hayvani dürtülere kapılması an meselesiydi ve Lorenna karşısında biraz daha bu şekilde durursa da ahlak kurallarına aldırmadan bunu gözünü kırpmadan yapabilirdi.

O yüzden kendini toparlayıp geri çekilen o olmuştu. Ki aynı zamanda, patika tarafından genç kadının ismi yankılanmıştı.  Muhtemelen onu arıyor olmalıydılar.

“Eğer hemen gitmezsen, seni at arabama attığım gibi evime götüreceğim.” Diye kesin bir tehditte bulunduğunda genç kadının irice açılan gözlerine eğlenerek bakmış ve onun neredeyse kaçarcasına ağaçlıkların arasından çıkmasını seyretmişti.

Yürürken sallanan kalçaları adama muhteşem bir görsel şölen sunarken Nathaniel, ilk iş olarak metresinin evini ziyaret etmeye karar vermişti. Aksi takdirde, ertesi gün Londra, Lorenna ve kendisinin skandalını konuşuyor olacaktı.

“Neredeydiniz Leydi Lorenna? Ödümü kopardınız, başınıza bir şey geldi sandım. Günün bu saatlerinde Hyde Park bir leydinin yalnız başına dolaşabilmesi için hiç de tekin değil. Öyle olmuş olsa bile bir leydinin yalnız başına dolaşması hiç ama hiç etik değil. Bunları da mı düşünmüyorsunuz? Ya başınıza bir şey gelse, ne idüğü belirsiz bir adam çıksa karşınıza. Yüce isa aşkına, namusunuza leke gelirse sevgili babacığınızın düşeceği durumu da mı düşünmüyorsunuz?

Tüm sosyete sizi ve Dük Bourneville’in rezilliğini konuşuyor oluyordu. Sizin gibi bir leydinin asla düşmemesi gereken durumlar bunlar. Geçen senelerde Leydi Guardin Hyde Park’ta bir lordla çok uygunsuz bir pozisyonda basıldı. Ayyy, hatırlamak bile istemiyorum. Ya siz de-“

“Yeter! Uygunsuz bir durumda falan değildim! Tüm bu saçma şeylerle kafamı ütüleyeceğine görevinle ilgilenirsen herkes için daha iyi olur.”

Lorenna, az önce tam da öyle uygunsuz bir durumda olmanın verdiği rahatsızlıkla refakatçisine patladığında, Miranda anında onun koluna girerek onu sakinleştirmeye çalışmış ve bir şeyler olduğunu anlamasına rağmen açığını kapatmıştı.

Böylelikle, Lorenna’nın, çok güzel begonviller görüp de bir demet toplamak için ağaçların arasına daldığı ve sonradan da onlara kıyamayıp geri döndüğü yalanı ortaya atılmıştı.

Lorenna, Miranda’nın yönlendirmesiyle bu işten sıyrılırken, hep birlikte, atların olduğu tarafa doğru  harekete geçmişlerdi.

**********************************

“ Leydi Lorenna, lütfen bir kez daha düşünün. Bana da ihtiyaç olabilir. Bakın hem ben boştayım, izne falan da ihtiyacım yok. Gözüm arkada kalır, ne olur ben de geleyim.”

Lorenna, başlığı takılırken hala tepesinde ciyaklayan Bayan Villougby’ye sinirli bir bakış attı.

“Daha kaç kere söyleyeceğim. Piknikte, bize Miranda’nın şaperonu eşlik edecek, sen de bu sayede Londra’daki teyzeni ziyaret edebilirsin. Tüm iyi niyetimle senin bir gün rahat etmeni ve akrabalarını ziyaret etmeni sağlıyorum ve sen ricamı hor görüyorsun. Biraz kafa dinlemeni istemem çok mu kötü bir davranış sence?”

Lorenna, aslında kendi kafasını dinlemek niyetindeydi ama buna aldırmadı. Küçük bir yalandan bir zarar çıkmazdı ve Lorenna, pikniğin eğlenceli geçmesini istiyordu. Bayan Villougby, geldiğinde, tüm gün boyunca kendini anlatacak ve dır dır edip duracaktı, bu yüzden Lorenna bu yalanı atmıştı ortaya.

“Leydim, Leydi Miranda teşrif ettiler. Aşağıda sizi bekliyorlar. “

Lorenna, konunun kapanmasını fırsat bilerek ayağa fırladığında içindeki heyecanı bastıramayarak neşeyle merdivenlere yönelmişti.

“Ah, o kaçığı getirmediğine öyle memnunim ki.”

Miranda at arabasında mükemmel bir yolculuğa adım attığında halinden bir hayli memnundu. Miranda’nın şaperonu, Bayan Villougby gibi değildi. Kadın kendi aleminde, yanında silah patlasa umrunda olmayacak tiplerdendi ve Miranda’ya da göstermelik bir şekilde refakat ettiği belliydi.

Hatta Lorenna’ya göre kadın, Miranda’yı biriyle işi pişirirken yakalasa arkasını döner giderdi. Bayan Villougby, tam anlamıyla bu kadının zıt karakteri olsa gerekti.

Ama bu sayede, genç kızlar muhabbet ederek, biraz dedikodu yaparak, yolculuklarını oldukça muhteşem bir şekilde eğlenerek geçirmişlerdi.

Carlen, onlara biraz daha sonra katılacaktı ve erkek grubu da, at arabası yerine at sırtında gitmeyi tercih etmişlerdi. Lord Kenyon, Marki Stafford ve Baron Bradford’un yanında Kont Uxbridge, düelloları gizemli bir kişi tarafından engellen Kont Fortescue ve Vikont Hood, ayrıca Lord Kenyon’ın yakın arkadaşlarından biri olan Lord Suffield de pikniğe katılmışlardı.

Ayrıca Carlen’den bu haberi alan bir takım kişiler de bu geziye balıklama atlamışlardı. Lorenna’nın Harrowby’lerde tanıştığı ve Dük Richmond olayıyla ilgili tartıştığı Leydi Julia ve onun takımı Leydi Susan, Leydi Marry, Leydi Margeret da, bir arkadaki arabadaydılar.

Lorenna onların gelmemesini tercih ederdi. Lorenna ve Miranda’nın eğlencelerinin üstüne konmuşlardı resmen!

Birkaç saatlik yolculuğun ardından piknik alanına vardıklarında, at arabasından Kont Fortescue’nun yardımıyla inen Lorenna, alanın çoktan hazırlandığını ve uşakların ve hizmetçilerin etrafta dolaştıklarını fark etmişti.

Bir söğüt ağacının altına kurulmuş bir platform vardı ve üstü yumuşak minderlerle bezenmişti. Onun ortasında oldukça zengin bir sofra kurulmuştu. Lorenna, bir anda etrafını saran Lord Kenyon, Kont Fortescue ve Marki Stafford’un eşliğinde oraya doğru ilerlerken Marki Stafford’un gerilen yüzüne anlamsızca bakmaktan kendini alamamıştı.

“Dü-dük Richmond?”

Lorenna bu ismi duymamak için kıta bile değiştirebilirdi bu sıralar. Çünkü Lord Kenyon önünden çekildiğinde, gölün olduğu taraftan onlara doğru gelen adamı fark edebilmişti.

“Erkencisiniz?”

Marki Stafford’un şaşkın çıkan sesine ise bir anlam verememişti.

“Evet, bana gelen pusulada, pikniğin yeri ve saatinde bir karışıklık olmuş olmalı. Tanrıya şükür ki, her şeyden haberi olan bir baş kahyam var.”

Dük Richmond’ın sakin ama bir o kadar ürkütücü çıkan sesi, Lorenna’nın bile tüylerini ürpertmişti. Adamı en son gördüğünde, ki onu öpmüştü(!), nasıl kaçacağını şaşırmıştı ve şimdiyse, Dük Ahlaksız tüm ihtişamı ve tanrıları kıskandıracak yakışıklılığıyla karşısında dikiliyordu. Üstelik, hiçbir şey olmamış gibi gözleriyle yine onu baştan aşağıya detaylı bir şekilde inceleme cüretinde de bulunmuştu. Ve gördüklerinden memnunmuş gibi parıldayan gözleri de Lorenna’da, ellerini yuvalarına sokup onları sökme hissi uyandırmıştı.

“Evet-evet, bir yanlışlık olmuştur. Hadi yerimize geçelim.”

Nathaniel, karşısında pişkince oturan ve Lorenna’ya yaranmaya çalışan Stafford’u arkadaki ağaçlıklara çekip bir güzel benzetmemek için kendini zor tutuyordu. Zaten sabah ona gelen pusula yanlıştı ve Nathaniel, bunun bilerek yapıldığından adı kadar emindi. Ama tesadüfen doğru yeri ve saati öğrendiği için bu akbaba misali ona ait bir kadının başına üşüşen adamlara fırsat bırakmamıştı.

Bana ait bir kadın… Nathaniel, bunu içinden istemsizce tekrarlarken neden bu düşüncenin kalp atışlarını ve başka bir yerde atan nabzını hızlandırdığını çözebilmiş değildi.

“Leydi Lorenna, biraz daha jambon almaz mıydınız?”

Lorenna, sanki bir bebekmiş gibi, iki yanında oturan adamın sürekli ona bu tarz tekliflerde bulunmasından sıkılmıştı. Çok şükür elleri vardı, yemek yiyebiliyordu ve çok şükür beyni vardı, ne yemek istediğini de biliyordu. Ama bu adamın bundan haberdar olduğu söylenemezdi.

“Beyler, Leydi Lorenna açmış gibi durmuyor. Leydim, benimle biraz gezintiye ne dersiniz?”

Marki Stafford, Lorenna’nın aklından geçenleri okumuşçasına böyle bir teklifte bulunduğunda Lorenna, ona gülümseyerek anında yerinden kalkmıştı.

“Harika bir fikir. Gölü de görmek istiyorum zaten.”

“Dük Richmond, acaba biz de onlara katılsak nasıl olur?”

Lorenna Leydi Julia’nın sesini duyana kadar bu fikirden gayet de memnundu. Fakat Dük Richmond ayağa kalkıp da Leydi Julia’ya kolunu uzattığında da neredeyse kararından vazgeçiyordu.

“Dük Richmond, bugün sizi görebileceğimi hiç ummamıştım. Sizi görmeyeli uzun bir zaman oluyor. Bundan sonra daha sık görüşelim lütfen.”

Lorenna, hemen arkalarından gelen çiftin konuşmalarını net bir şekilde duyabiliyordu. Leydi Julia’nın Dük Richmond’ın peşinde olduğunu Lorenna, artık tamamen anlamıştı. Zaten adamın bir içine düşmediği kalmıştı ve Lorenna bunun da olacağından emindi. Leydi Julia, tam anlamıyla bir şeytandı. Gerçekten öyleydi ve Lorenna, onların yakınlığının neden kendisini sinirlendirdiğini anlamamıştı. Şuan Julia’yı Dük Richmond’ın yanında söküp atası vardı ve koluna girdiği Marki Stafford’ı bile takıyor sayılmazdı.

“Leydim, sizi her gördüğümde bu denli çarpılacaksam, bu güzelliğinizden şikayetçi olmaya başlayacağım.”

Lorenna, onun abartılı iltifatına küçük bir kahkahayla karşılık verdiğinde, Nathaniel, onu seve seve çarpabileceğini söylemek üzereydi.

“Ben ciddiyim. Şuana kadar sizin gibisiyle hiç karşılaşmamıştım.”

“Aşk olsun ama. Kalbimi kırıyorsunuz.”

Arkadan balıklama atlayan Leydi Julia, Lorenna’nın gözlerini devirmesine eden olmuştu. Lorenna’yı deli gibi kıskandığı bariz belliydi.

“Bence Stafford, bu güzel bayanın gönlünü alman gerekecek.”

Dük Richmond halinden memnun bir şekilde, Julia’yı Stafford’un kollarına teslim ettiğinde, daha da memnun bir şekilde, Lorenna’nın elini kavradığı gibi kendine doğru çekmişti.

Lorenna, ne ara durumun kontrolünden çıktığını kavrayamamıştı. Gerçi bugün pek çok şeyi kavramakta güçlük çekiyordu ama hiç bu kadar afallamamıştı.

Marki Stafford, Leydi Julia ile önden yürümeye başladığında Lorenna’nın Julia’nın ona nefret dolu bir bakış attığını gözden kaçırmamıştı.

“Lorenna…”

Lorenna, yanı başından gelen sesle irkilirken elini beline dolayıp onu haddinden fazla kendine çeken adama kötü bir bakış attı.

“Bırakın beni. Ayrıca daha kaç kez söyleyeceğim. Size adımla hitap etmeniz için bir izin vermedim!”

Öndekiler duymasın diye kısık sesle konuşmaya çalışmıştı. Ama bu sadece, Dük Richmond’un onu yine başka bir tarafa doğru sürüklemesine neden olmuştu.

“Ne yapıyorsunuz siz? Bırakır mısınız beni?”

Lorenna, çaresizce onun elinden kurtulmaya çalışıyordu ama bu sadece Nathaniel’ı  daha çok çıldırtması anlamına geliyordu. Lorenna’nın her hareketi, Nathaniel’ın kendini kaybetmesine neden oluyordu.

“Güzelim, biraz daha hareket edersen hiç iyi şeyler olmayacak.”

Lorenna, sinirli bir şekilde başka seçeneği olmadığı için hareket etmeyi kestiğinde Nathaniel, onun bu itaat eden halinden aşırı derecede zevk almıştı. Onun bu uysal ama bir o kadar da vahşi halinin yatağında ne kadar da şahane duracağını düşünerek iç çektiğinde Lorenna, onun düşüncelerinden habersizce onu izliyordu.

“Amacınız ne sizin? Neden sürekli beni çekiştirip duruyorsunuz? Üstelik şuanki durumumuz hiç de etik değil!”

Lorenna onun bir şey söylemeyeceğini anladığında en sonunda isyan etmişti Nathaniel’a. Adamın bu edepsiz halleri onu kışkırtmaya başlamıştı ve bundan memnun değildi. Amacı ayaküstü, kadından yine bir öpücük çalmaksa, Lorenna, onun her fırsatta ondan öpücük almayacağını ona söylemesi gerekiyordu. Üstelik onu öpme cesaretini nerden buluyordu ki bu adam?

“Amacım mı ne? Bu oldukça açık değil mi?”

“Amacınız her fırsatta beni öpmeye çalışmaksa buna bir an önce bir son verseniz sizin için en iyisi olur.”

Nathaniel, dirayetli bir adam olmasa onun bu masumluğuna gülebilirdi. Ama bu hali o kadar komik ve tatlıydı ki yine de gülümsemesini bastıramamıştı.

“Emin ol hayatım, sana karşı bu kadar masum düşünceler besleyen hiçbir erkek yoktur bu dünyada. Ne mi istiyorum? Söyleyeyim o halde. Seni yatağımda görmek istiyorum. Her bir noktanı adım adım keşfetmek ve cennetten parçalar koklamak istiyorum. Öpülmek için yaratılmış dudaklarının tadını saatlerce çıkarmak istiyorum. Vücudunun her metrekaresini doya doya izlemek de istiyorum. Ama en çok altımda kıvranıp adımı söyleyeceğin o anı görmek istiyorum.”

Bizi facebook grubumuzda da yalnız bırakmazsanız çok memnun olurum. Gelecek bölümlere dair alıntıları orada paylaşacağım. Yok efendim ben meraklıyım, yeni bölüm gelsin artık çatlayacağım diyenleriniz varsa oraya doğru yollansın bence. Lİnki yorumlara bırakıyorum ;))

Continue Reading

You'll Also Like

Safderun | AlGon By zezuem

Historical Fiction

15.8K 770 15
Kuruluş Osman, AlGon çifti için yazılmış tek bölümlük hikayedir. •İstek sahneleri yorumlarda belirtebilirsiniz.
Algon By algon

Historical Fiction

20.2K 581 31
#balahatun #algon #osmanbey #kurulusosman Benim ilk hikayemdir
KIZILCA By Katre

Historical Fiction

81K 7.2K 18
Hafiften yaklaştı Yiğit. Bununla birlikte aynı anda geri gitti Dilruba. Yere bıraktığı bidona takılsa da Yiğit'e kalmadan toparladı kendini, azıcık u...
58.4K 3.2K 20
Aşk, nefret ve intikam hırsıyla dolu kalplerde yer edebilir miydi? İskoçya ve İngiltere arasında yaşanan en kanlı savaşın ardından bir anlaşma yapıld...