Ay tutuldu | Texting

By Morheos

105K 9.2K 6.1K

Bn: Eros'un Psyhke'yi Bn: Kerem'in Aslı'yı Bn: Ferhat'ın Şirin'i Bn: Mecnun'un Leyla'yı Bn: Apollon'un Daphn... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9 | Final

3.6

1.7K 151 208
By Morheos

Yiğit'ten

Okuldan çıkıp eve yürürken her gün olduğu gibi Defne yine yanımdaki yerini almıştı. Sürekli bir şeyler hakkında konuşuyordu ama onu hiç dinlemiyordum, yanımdaki varlığını unutmaya çalışıyordum.

Çünkü onun yanımdaki varlığına alışmak istemiyordum.

İkimize tekrar bir şans verirsem Defne'nin yine beni bırakıp gitmesinden korkuyordum. Bir kerr yapmıştı, tekrar da yapabilirdi.

Ama bir yandan da bu uğraşları, yanımda olma çabaları da gerçek geliyordu. Gerçekten yanımda olmak istiyor gibiydi ve bir yanım bu sefer öylece benden ayrılmayacağına inanıyordu.

"Yiğit, ben çok yoruldum artık." dediğini duyduğumda bakışlarımı Defne'ye çevirmiştim.

"Neyden?" diye mırıldandım sadece. Tabii ki de en son benden yorulacaktı, kimse onu sevmediğini söyleyen biri için bu kadar uğraşmazdı.

"Okuldan tabii ki! Şu hocaların egosu da bıktırdı artık. Ya tamam onca yıl okumuşsun da sen de öğrenciydin ya, ne bu insafsızlık?" dediğinde gülümsedim ama bir şey demedim.

"Bu arada sen neden Asya ile hiç eve dönmüyorsun? Ayrı ayrı okula geliyorsunuz sonra da ayrı ayrı eve dönüyorsunuz."

"Asya tek başına yürümeyi çok sever, ben de ona beraber yerine ayrı ayrı gitmemizin daha iyi olduğunu söylemiştim bir ara. Zorla kabul ettirdim, Asya korumacı bir abla gibi."

"Asya'nın yanındaki Koray mı?" dediğini duyduğumda arkamı dönüp bakmıştım. Evet, Asya, Koray ile konuşuyordu. Ne konuştuklarını merak etsem de yürümeye devam etmiştim. Defne yürüdüğümü fark etmeyip orada öylece durmaya devam etmişti.

Ona seslenmeli miydim? Bu ona giderek alıştığımı gösteriyordu. Yanımdaki varlığına gitgide daha da alışıyordum ve bu sefer yokluğuna alışmam daha uzun sürecekti. Ne kadar onu sevmeye devam etsem de ben Defne'ye güvenmiyordum. Onu sevdiğimi hissedince hemen yanımdan gidecek gibi hissediyordum ve bu his beni çok korkutuyordu.

Bir şey söylemeden yürümeye devam ettim. Yanımdaydı veya değildi, bunu önemsememem gerekiyordu ama bunu yapamıyordum. Yaptıklarımla aklımdakiler birbirleriyle çok çelişiyordu.

Onu yanımda istemiyor gibi davranıp aslında hep yanımda kalsın istiyordum.

Ona sıkıca sarılıp bir daha gitmesine izin vermemek istiyordum.

Adım sesleri duyduğumda Defne'nin arkamdan geldiğini anlamıştım. Yürüdüğümü daha yeni fark etmişti anlaşılan. Hızlı adımlarla bana yetişip yanımda yürümeye devam etti.

"Yiğit, sana bir soru sorsam dürüstçe cevap verebilir misin?" diye sorduğunda sadece başımla onaylamıştım. Dürüst olacağıma söz vermek istemiyordum, sorduğu soruya göre dürüst olabilirdim veya olmazdım.

"Ne kadar çabalarsam çabalayayım hepsi boşa gidiyor gibi hissediyorum. İçimden bir ses yumuşayacağını söylüyor ama bu içimdeki umutsuzluk çok fazla yer kaplamaya başladı. Ne yapayım Yiğit? Benden pes etmemi mi bekliyorsun yoksa çabalamaya devam etmemi mi?" derken bir umut ona çabalamasını söylerim diye gözlerimin içine bakıyordu. Onun bu üzgün bakışları karşısında sadece bakışlarımı kaçırdım.

"Pes etmen ikimiz için de daha iyi olacak, inan bana." dedim sadece. Sesim çok kısık çıkıyordu ve muhtemelen asıl demek istediklerimin bunlar olmadığını anlayacaktı.

"Gözlerimin içine bak Yiğit." derken elini nazikçe çeneme yerleştirip ona bakmamı sağlamıştı. İstesem karşı koyabilirdim ama karşı koymayıp gözlerinin içine bakmıştım.

"Neden gerçekleri söylemiyorsun? Seni tanıyorum, her yalan söylediğinde benden bakışlarını kaçırıyorsun. Hiç gözlerimin içine bakarak bir şey söylemedin. İçinden ne geliyorsa söyle şimdi, yalan bile olsa inanıp ne diyorsan onu yapacağım. Sadece yanında değilmişim gibi davranma yeter." derken yer yer sesi titriyordu. Özellikle son cümlesinde o titrek sesi kendini çok belli etmişti.

"Yalan söylemiyorum." derken bakışlarımı ondan kaçırmamak için büyük çaba sarf etmiştim. Gözlerinin içine bakarken komuşmak çok zordu.

"Ama gerçekleri saklıyorsun, buna yalan söylemiyorum diyorsun." dediğinde bir adım geri çekilip aramıza mesafe koydum.

"Söyleyeceklerime inanmayacaksan konuşmamızın bir anlamı yok Defne. Sen kendi duymak istediklerini duymak istiyorsun ama onları duyamazsın."

"Çünkü bana gerçekleri söylemiyorsun Yiğit! İstersen çabalamayı bırakırım ama yeter ki bana gerçekleri söyle, tek istediğim gerçekler. Senin ne düşündüğünü, ne hissettiğini bilmek istiyorum ve buna ihtiyacım var. Bana bunu çok görme, ne olursun."

"Sen bana bir ayrılık açıklaması çok gördün Defne, bunu hak etmiş miydim?" diye mırıldandım. Benden ayrılması can yakmıştı ama en çok bir neden olmadan ayrılması yıkmıştı. Kendimi yiyip bitirmiştim nedeni bulmak için.

"Hâlâ duymak istiyor musun? Kendi içimde yaşadığım saçma karmaşa yüzünden böyle çocukça bir hata yaptım ve bunun nedenini öğrenmek istiyor musun?" diye sorduğunda sadece başımla onu onaylamıştım. Gözleri dolu dolu bakıyordu, buna dayanamazdım.

"Çünkü sana seni sevmediğimi hissettirmek istemedim. Ben hep seni sevdim, ben hep sana aşıktım ama senin bana olan duyguların çok yoğundu. Aynı seviyede olmadığını düşünüp seni üzmekten korktum. Sevilmediğini hissetmek çok berbat bir duygu ve bu duyguyu tatmanı istemedim." diye konuştu. Ağlamamak için kendini tutuyordu ama pek başarılı gibi değildi.

"Sence başarılı oldun mu Defne? Ayrıca ben sevilmediğimi hiç hissetmedim ki, sen zaten duygularını belli eden biri değildin ama beni sevdiğine ben zaten emindim. Sen fark etmesen de davranışların bunu çok belli ediyordu Defne." derken gözlerim dolmaya başlamıştı. Belki de zaten dolmuşlardı ama ben şimdi fark ediyordum.

"Başarılı olmadığımı biliyorum ve bunu telafi etmek istiyorum." diye mırıldandığında sesi çok kısık çıkmıştı.

"Sana söylemiştim Defne, ben seni sonsuza kadar sevecek olan Apollon değilim."

"Senden Apollon olmanı istemiyorum zaten. Benim Apollon olmama izin vermeni istiyorum."

"Ama ben bunu istemiyorum."

"Biliyorum." diye mırıldandı. "Özür dilerim, her şey için. Özellikle birden geri dönüp senin daha çok üzülmene neden olduğum için. Biliyorum bir özürle hiçbir şey geçmiyor ama yapabileceğim bir şey kalmadı artık. Bizim bir şansımızın olmadığını anlasam iyi olacak. Biz şansımızı kullandık ve ben bu şansı bitiren kişi oldum. Zamanı geri alabilseydim yapmazdım ama her şey için çok geç artık." dedikten sonra ağladığını benden saklamak isterk gibi başını aşağı eğerek ve olabildiğince bana bakmadan yanımdan geçip gitmişti.

Arkamı dönüp ona baktığımda hızlı adımlarla ilerlediğini görmüştüm ama ağladığını duyabiliyordum. Ağladığını bilmenin verdiği acıyla birlikte benim de gözlerim dolmuştu. Gidip ona sarılamazdım, ağlamasını dindiremezdim.

Bunlar az önce tüm söylediklerime ters düşerdi ve bu da ona umut vermekten başka bir şey olmazdı.

Ama özellikle ben umutlanırdım.

Daha fazla dayanamayıp hızlı adımlarla ona yetişip kolundan tutup kendime çekmiş, kafasını göğsüme hafifçe bastırmış ve sıkıca sarılmıştım. Çenemi da kafasına yaslarken Defne de kollarını sıkıca bana sarmıştı. Öyle sıkı sarılıyordu ki sanki hiç beni bırakıp gitmek istemiyor gibiydi.

Belki de ona neden bize bir şans vermemekte bu kadar kararlı olduğumu anlatsam iyi olacaktı, böyleyken yaptıklarım ve söylediklerim çok çelişiyordu. Bu kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramazdı, sadece daha fazla üzerdi.

Ondan uzaklaşmadan konuşmaya başladım. "Gerçekleri duymak istersen söyleyeceğim. Korkuyorum Defne, beni tekrar bırakıp gitmenden korkuyorum. Beni kendine çok fazla alıştırıyorsun ve yokluğun çok fazla can acıtıyor. Özellikle şimdi yokluğundan sonra sana bir daha alışırsam... bir daha benden gitmene dayanamam Defne. Sana olan sevgim ne azaldı ne de bitti çünkü. Ben bitti sandıkça hep içimde bir yerlerde saklanmış, her seni hatırlatan bir şey gördüğümde ortaya çıkmıştı ama bunu anlamak istemedim. Hâlâ seni sevdiğimi kabul etmek istemedim. Ancak seni gerçekten karşımda görünce yaşadığım o tüm duygular seni hâlâ sevdiğimi anlamamı sağladı." diye konuştuktan sonra ekledim.

"Ben bize tekrar bir şans verebilecek kadar cesur değilim, üzgünüm." diye mırıldandım yavaşça geri çekilirken. Baş parmaklarımla göz yaşlarını silip gözlerinin içine baktım.

"Belki de seni sevdiğimi bilirken şansımızın olmaması daha çok acıtacak ama inan bana başka bir yol yok. Seni kaybetme korkusuyla ikimizi de üzmekten korkuyorum." derken gözleri tekrar dolmuştu. Tekrar göz yaşlarını silip alnına kısa bir öpücük kondurmuştum.

"Seni anlıyorum." diye mırıldandı Defne. "Sana bu korkuyu yaşatmak istemezdim, şimdi sana tekrar gitmeyeceğimi söylesem bile inanmayacağına eminim ve seni suçlayamıyorum. Tek suçlu benim."

"Suçlu değilsin, seni suçlamıyorum." dedim sadece.

"Şimdiden sonra arkadaştan fazlası olamayız, özür dilerim."


Continue Reading

You'll Also Like

4.4K 449 38
Bilinmeyen numara: Lan! Bir dakika, bir dakika Bilinmeyen numara: NE? YANİ, SEN BANA MESAJ ATIYORSUN ! Bilinmeyen numara: Bir dakika ver beş dakik...
37.7K 1.8K 48
Anonim: Kızım sen mal mısın yoksa özellikle mal olmak için bir şey mi içiyorsun? Anonim: Bence özellikle bir şey içiyorsun sjkslsjdhfj Deniz:Anonim b...
268K 11.1K 44
ÖNCELİKLE BU KİTAPTA MANTIK YA DA KURAL ARAMAYIN :)) NİLAY : Bak Burak arıyor onunla konuşmam lazım o yüzden kapatıyorum. B: Şu an yalan söylüyorsun...
3.6K 616 14
Alp ve Aslı'nın içinizi ısıtacak mini hikayesi... **** Başlama tarihi:27 Eylül 2019.