KIRIK DÜŞLER

Por elfidaa_

208K 22.6K 15.8K

Hayat bir tahterevalliydi.. Bir ucunda Aylin diğer ucunda düşleri vardı. Hayatındaki dengeyi bir türlü tuttur... Más

1.Bölüm ~ Aylin
2. Bölüm ~ Emir
3. Bölüm ~ Yıllar Sonra
4.Bölüm ~ Tanışma
5.Bölüm ~ Hediye
6. Bölüm ~ Özür
7. Bölüm ~ Davet
8. Bölüm ~ Hisler
9.Bölüm ~ Kabul
10. Bölüm ~ Mezuniyet
11. Bölüm ~ Korku
12. Bölüm ~ İtiraf
13. Bölüm ~ Sarp
14. Bölüm ~ Acı
15. Bölüm ~ Sessizlik
16. Bölüm ~ Karakol
17. Bölüm ~ Yalnız Kuş
18. Bölüm ~ Mekan
19. Bölüm ~ Karar
20. Bölüm ~ Güzel Haber
21.Bölüm ~ Mahkeme
22. Bölüm ~ İzmir
23. Bölüm ~ Düğün
24.Bölüm ~ Mutluluk
25. Bölüm ~ Dönüş
26. Bölüm ~ Tuğçe
27. Bölüm ~ Anıl
28. Bölüm ~ Yemek
29. Bölüm ~ Teklif
30.Bölüm ~ Doğumgünü
31. Bölüm ~ Seninim
32. Bölüm ~ İhanet
33. Bölüm ~ Açılış
34. Bölüm ~ Oyun
35. Bölüm ~ Kardeş
36. Bölüm ~ Affetmek
37. Bölüm ~ Gitmek
38. Bölüm ~ Her Şeye Rağmen
39. Bölüm ~ Bebek
40. Bölüm ~ Yıldızlar
41. Bölüm ~ Evet
42. Bölüm ~ İsteme
43. Bölüm ~ Dergi
44. Bölüm ~ Şüphe
45. Bölüm ~ Nişan
46. Bölüm ~ Kimsin?
47. Bölüm ~ Kaçırma
48. Bölüm ~ Neredesin?
49. Bölüm ~ Kurtuluş
50. Bölüm ~ Bahar
51. Bölüm ~ Alışveriş
52. Bölüm ~ Belki?
53. Bölüm ~ Şule
54. Bölüm ~ Gerçekler
55. Bölüm ~ Gülümse
56. Bölüm ~ Düğün
57. Bölüm ~ Balayı
58. Bölüm ~ Hamile
59. Bölüm ~ Beni terkediyor!
60. Bölüm ~ Yangın
62. Bölüm ~ Keder
63. Bölüm ~ Hazırlıklar
64. Bölüm ~ Hoş Geldin
65. Bölüm ~ Cinsiyet
66. Bölüm ~ Mucize
67. Bölüm ~ Darp
68. Bölüm ~ Umutsuz vaka
69. Bölüm ~ Abilik
70. Bölüm ~ Ok
71. Bölüm ~ Yılışık
72. Bölüm ~ Tesadüf
73. Bölüm ~ Ece
74. Bölüm ~ Melisa
75. Bölüm ~ Macera
76. Bölüm ~ Sinir
77. Bölüm ~ Şeytan
78. Bölüm ~ Güller
79. Bölüm ~ Plan
80. Bölüm ~ Huzur
81. Bölüm ~ Gizem
82.Bölüm ~ Hata
83. Bölüm ~ Kamp
84. Bölüm ~ Kaza
85. Bölüm ~ Cihan
86. Bölüm ~ Uyan
87. Bölüm ~ Neee!
88. Bölüm ~ Önemli Gün
89. Bölüm ~ Final
90. Bölüm ~ Teşekkürler
DU-YU-RU!!

61. Bölüm ~ Günler...

1.8K 184 190
Por elfidaa_

"Aylin? Gelmeni beklemiyordum."
"Nasıl olduğunu merak ettim."
"Ben iyim, sen nasılsın, yani ayağın?"
"Sanki yanmaya devam ediyormuşcasına sızlıyor. Ancak bedensel acılara takılmam ben, gelip geçer. Kalpteki yangın hiç sönmez."

Ayşegün bu söz üzerine başını eğdi.
"Aylin ben yaşattıklarım için özür dilerim. Şuan tüm sebeplerim bana saçma geliyor. Kendimi savunamam."
"Ayşegül ben yaşattıklarını unuturum da, bilmek istediğim şey içinde gizlenen o abla, o iyi çocuk tamamen dışarıya çıktı mı?"

Gözleri dolan Ayşegül, Aylin'e de Emir'e de bakmaya utanıyordu.
"Ben düşündümde hayatımı sil baştan yaşayacağım, merak etme başka bir şehirde. Tabi alacağım hükümden sonra."
"Eşin?"
"Ben evli değilim."
"Burak?"
"Nişanlandık ama evlenmedik. Ben emin olamadığım için istemedim."

"Ayşegül seninle son bir anlaşma yapmak istiyorum."
"Nasıl?"
"Sen Burak ve Sarp'ın nereye gittiğini söyle. Ben de senden şikayetçi olmayayım. Böylece kendine yeni bir hayat kurabilirsin."

Ayşegül ilk kez başını kaldırıp Aylin'e baktı. Doğru söylediğinden emin olmak istedi. Kapının yanında bekleyen Emir hızlı adımlarla yanına geldi. Aylin'in kendi kendine aldığı bu karara sinirlendi.
"Saçmalıyorsun Aylin. Ne demek şikayetçi olmayacağım?"
"Canım bana biraz müsade eder misin, seninle sonra konuşuruz."

Ayşegül dudaklarını yiyerek düşünüyordu. Aylin bir cevap bekler gibi ona baktı. Emir sinirle elini saçlarına daldırıp tekrar kapının yanına geçti.
"Merak etme Emir, Aylin şikayetçi olmasa bile bir çok suçum var. Hiçbir kanuna göre yaptıklarım beraat içermiyor."
"Ama en azından daha az ceza alırsın. Gerçekten bunun için çabalarım. Ama diğerlerini affedemem. Sarp ikinci kez ruhuma zarar verdi, Burak çok değer verdiğim iş yerime."

"Aylin onlar yurtdışına kaçtılar. Biz hep beraber gidecektik. Şeyden sonra işte yangından sonra. Onlar büyük ihtimalle gittiler."
"Seni almadan mı?"
"Tek kural: işler sarpa sararsa asla arkana bakma! Geride kalanın ben olacağını hiç düşünmemiştim."

"Nereye gitmiş olurlarsa olsunlar suçlu onlar. Bulunup getirilir. Lütfen sen suçunu itiraf et, yerlerini söyle. Ben de sana iyi biri olman için bir şans vereyim."
"Aylin yapma, merhametin beni daha çok eziyor. Buna dayanamıyorum."

"Son bir şey daha."
Ayşegül nedir o bakışı attı.
"Neden beni kurtardın? İlk yaptığın planı uygulama şansın vardı?"
"Çünkü ben Emir'i uğrunda ölecek kadar sevmiyormuşum onu farkettim. Sen içindeki canları bile hiçe sayarak Emir için sessizce ölmeye razıydın. Ve daha fazlasını istedin. Emir'i mutlu görmeyi. Bilmiyorum işte. Seni kurtarmasaydım ben bir ömür yas tutan bir adamla yapamazdım. O an aranızdan çekildim."

"Anladım. Yaptığın bu iyilik yeni hayatının ilk başlangıcı olsun. Kendine iyi bak."
"Sen de. Siz de."

Emir Aylin'in yanına gelerek oturduğu tekerlekli sandalyeyi sürmeye başladı. Aylin'i kapıdan çıkardı. Kendisi de çıktı ve kapıyı ardından kapatacakken Ayşegül ile göz göze geldiler. Son bir hamle ile Ayşegül ona seslendi.
"Emir, sen hep çok şanslı bir adam oldun. Ve hayattaki en büyük şansını buldun. Gerçekten çok mutlu olun."
Evet anlamında başını sallayan Emir, hiç bir cevap vermeden kapıyı kapattı.

Kendi odalarına doğru gitti. Aylin'i kucaklayıp yatağına yatırdı. Hemen baş ucundaki yerini aldı.
"Söyle bakalım Aylin hanım, benim için ölmek ne demek?"
"Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk.."
"Aylin?"

"Modaevi alttan yukarıya yanarken Ayşegül kaçmaya çalıştı ben de çelme taktım ve yere düşünce başını vurup bayıldı. Bu kez ben kaçmaya çalıştım ama o sırada ayıldı ve beni eve kilitleyip kaçmak istedi. Tek çıkış olarak alt katın kapısını biliyordu ve orası kapanmıştı. Mecbur beni kilitlediği yere döndü ve balkondan gitmek istedi. Ancak kendini cehennem çukuru gibi sadece ateşin içine atmış olacaktı. Tıkıldığımız evde ikimizin de öleceğini düşünüyordu. Bir zaman sonra ben bir çıkışın daha olduğunu söyledim inanmadı. Öyle bir çıkış varsa neden sustuğumu sordu. Sonra kendi cevabını kendisi verdi, beni engelleyip sadece Gül oradan çıksaydı sana bulaşacaktı."

"Ayşegül bana bulaşmasın diye kendi kurtulma şansını da görmezden geldin."
"Ölsem de ardımda mutlu bir Emir olsun istedim."

"Aylin sensiz bir hayatta benim mutlu olabileceğimi nasıl düşünürsün. Ayşegül'ün insafına nasıl güvenebildin ben inanamıyorum sana."

"Şuan güvenli bir noktada bunları konuşmak gerçekten olayı çok basitleştiriyor. Ama orada tek bir gerçek vardı oda ölüm! Ve Ayşegül'ün yangınla bir travması vardı. Ben de kullandım."

"Offf bunları yaşamış olmana inanamıyorum. Sadece düşünerek bile bunu kaldıramıyorum. Sen nasıl bu kadar rahatsın?"

"Çünkü sen şuan yanımdasın, kapıyı vurup gittiğinde çektiğim acı ölüm korkusundan daha beterdi. Senin yanımda olmadığın bir hayatı yaşamanın anlamı yok zaten."

Emir sıkıca Aylin'e sarıldı.
"Ben seni hakedecek ne yaptım acaba?"
Aylin kendi aldığı cevabı şimdi Emir'e gönderdi.
"Gülümsedin."

İçeriye elinde paketle Füsun Hanım, Gencer Bey ve Ece girdi. İkisini sarmaş dolaş görünce huzurla gülümsediler.
"Kızımın canı börek istemiş."
Aylin utanarak başını eğdi.

"Duyduklarımız doğru mu? Sonunda bizi yaşlandırıyor musunuz?"
Emir ağız dolusu gülümseyerek, içine sığmayan bir heyecanla cevap verdi.
"Üstelik bir ağızdan değil, iki ağızdan yaşlanıyorsunuz."
Gencer Bey kaşlarını çattı.
"O ne demek öyle?"
"İki çocuğumuz olacak demek, iki çocuk birden sana dede diyecek."

Gencer Bey'de en az Emir kadar heyecanlanarak gözlerini sonuna kadar açtı. Füsun Hanım'ın mutluluktan hemen gözleri doldu. Ece alkışlamaya başlayarak.
"Hala oluyorum ben" diye bağırmaya başladı.

Kapı açılıp içeriye Anıl girdi. Kapıdan Ece'nin sesini duymuş ona cevaben konuştu.
"Ben de dayı oluyorum, ya da amca. Off iki taraftan kardeşlik zormuş. Ama içimdeki nasıl muazzam bir his anlatamam."

Füsun Hanım Aylin'e ve Emir'e sarılıp tebrik etti. Hemen getirdiği yiyecekleri çıkararak Aylin'i yedirmeye çalıştı. Ece ve Anıl odanın köşesinde tatlı tatlı atışmaya başladılar.
"Ayy inşallah ikisi de kız olur. Bıcır bıcır süslerim onları."
"Erkek olsunlar yaa Emir'le basket sarmıyor daha keratalarla oynarız. Takım kurarız vallaha."
"Ne takımı Anıl abi yaa, bebekleri olacak onların, mini mini etekler giyecekler eğilince bezleri görünecek."

Emir kaşlarını çatarak Ece'ye baktı.
"Ne biçim hayal o öyle?"
"Çok tatlı bence abiiii, bir düşünsene. Üç tane Aylin?"

"Düşündüm ve olmaz. Ben bir Aylin'le baş edemiyorum. Üç taneyle mümkün değil. Ben oyumu Anıl'dan yana kullanıyorum."
"Evlat ayrımı yapıyorsun şuan. Kız olacaklar ve birlik olup seni delirteceğiz."

Emir babasına baktı.
"Babaaa sen bir şey desene şu kızına!"
"Bakalım sen bir şey diyebilecek misin kızına!"
"Sen de mi baba?"
"Evlat evlattır oğlum inan kızı da bir erkeği de. Hepsi canından bir parça. Ayıramazsın, seçemezsin."

"O zaman Ece'yi evlendirelim, şehir dışına yollayalım. Ya da bize gelmesini yasaklayalım bir şey yapalım baba?"
"Abicim kapıdan kovsan bacadan girerim. O kızları süslerim. Öyle yakın olacağım ki ilk sevgililerini bana anlatacaklar."

Emir bitkin bir şekilde Aylin'e baktı.
"Aşkım sevgili diyor ya.. Söyler misin ona benim kızımın sevgilisi olamaz diye. Ben artık baş edemiyorum."
Aylin ortamı keyifle izlerken ağzına tıktığı böreklerden konuşamıyor sadece gülümsüyordu.

Ece hayretle Aylin'e baktı.
"Yalnız bu kızın sonu iyi değil, bu yemeyle kapılardan sığmayacak."
Aylin direk yüzünü astı. Emir kaşlarını çatarak Ece'ye baktı.
"Sana ne kızım! Kapıları genişletirim bende!"

Aylin bu kez Emir'e döndü.
"Aşk olsun hayatım. Öyle olmazsın demiyorsun da kapıları genişletirim diyorsun."
"Ama Ece haklı, olacaksın. Ve ben o halini de çok seveceğim. Çünkü dokunacağım tenin artacak."

Anıl öksürmeye başladı.
"Buranın havası değişti. Ben gidiyorum. Size iyi geceler."
Gencer Bey ve Füsun Hanım da gitmek için toparlandılar. En son geriye Ece kaldı. Çantasını koluna taktı tam kapıdan çıkacakken Emir'e baktı.
"Şimdi bunlar yazın doğacak ya? Ben gidip bikinlerini alayım."

Emir fırlatmak için etraftan bir şey ararken Ece  kahkahalar eşliğinde hızla odadan çıktı.
"Sanki doğar doğmaz denize salacağız onları. Bikiniymiş! Evde küvette yüzerler. Di mi aşkım."
"Haklısın hayatım, daha benim bir bikinim yok."
"Merak etme hiç olmayacak da."
"Neyle gireceğim denize?"
"Ne denizi aşkım, küvet diyorum. Çıplak gireceksin. Ben de yanına gireceğim."
Emir boynuna doğru sokulurlen Aylin gıdıklanıyormuş gibi kıkırdayarak başını o yöne eğdi.

                           ~  ~  ~  ~  ~  ~
"Çocuklar hoşgeldiniz, ayy resmen sizi özlemişim."
Füsun Hanım Emir ve Aylin'e sıkıca sarıldı. Ece annesini ittirerek oda sarılmaya çalıştı.
"Çok ilginç ama ben de özlemişim. Üç hafta nedir ya, ecnebi memleketlerinde o kadar kalınır mı?"

"Öyle söyleme Ece, o kadar güzeldi ki her şey. Gezdiğimiz yerler, yaptığımız işler, kaldığımız oda bile mükemmeldi."
"Yani bizi özlemedin Aylincim doğru mu anlıyorum?"
"Olur mu öyle şey, dönüş tarihimiz netleşince günler geçmek bilmedi. Her şeyi o kadar çok özledim ki."
"Bence sen bir tek börekleri özlemişsindir."
"Yaa Ece!"

Emir Aylin'e baktı.
"Hediyesini verme. Aklı başına gelsin."
"Ayyy bana hediye mi aldınız. Şaka yapıyorum Aylincim, börekler kuzucuklara can olsun kan olsun, sana göt olmasın inşallah."

"Bak yaaa!! Takriben ne zaman büyürsün Ece, söyle de o zamandan sonra görüşelim."
"Ne oldu abi, dua ettim işte. Hediyem nerede?"

Aylin kavuşmanın verdiği mutlulukla gülümsedi. Poşetten kutuyu çıkarıp Ece'ye uzattı. Ece heyecanla kutuyu açtı. İçerisinden kendi tarzında şık bir elbise çıktı.
"Vaaay bu harika. Ve bu marka! İnanamıyorum gerçek mi bu?"
Emir yüzüne yerleştirdiği havalı bir gülümseme ile
"Tabi kızım membandan aldık. Ama sen yatarken giy onu."

"Saçmalama abi bu elbise yatarken giynilir mi?"
"Aylin resmen yalvardı bunun için bana. Ben almak istemedim. Yarısı olmayan kumaş parçasına dünyanın parasını verdik."
"Abi sen kazandıkça cimrileştin mi?"
"Yoo, aldığım bir şeyi görmek isterim. Onu aldık ama göremiyoruz neden? Çünkü yok gibi bir şey."

"Acaba o yok gibi şeylerden Aylin kendine almadı mı?"
Aylin biranda kızarmaya başladı. Emir Aylin'in omzuna elini attı ve kendi bedenine yasladı.
"Ben para vermeden yok gibi görüntüye sahip olabiliyorum zaten."
Gözlerini deviren Ece.
"Tamam abi tamam. Ben anladım!"

Aylin konuyu değiştirmek isteyerek hemen başını kaldırdı.
"Anıl nerede, keşke o da gelseydi?"
"Anıl Abi biraz depresyonda. Gelmesi için ısrar ettim ama keyfinizi bozmayayım ben sonra gelirim dedi."

Emir de Aylin de oturdukları yerde dikleştiler.
"Ne oldu ki? Kaç kez konuştuk, hepsinde keyfi yerindeydi."
"Ben de tam bilmiyorum ki. Yarım yamalak anladığım şu. Bahar memleketten döndükten sonra çok mutluydular. Nerede akşam orada sabah modundaydılar. Ancak yaklaşık bir hafta kadar önce memleketten birisi çıkagelmiş. Meğer Bahar nişanlıymış!"

Emir de Aylin de aynı anda"Nee?" diyerek şaşkınlıklarını belirttiler.
"Nasıl nişanlı ya?"
"Basbaya nişanlı. Yaza evleneceklermiş. Bahar baya ağlamış, zoraki bir ilişki bu falan diye anlatmaya çalışmış ama Anıl abi kabul etmedi."

Emir hayal kırıklığına uğramış gibi bitkin bir şekilde
"Bir kez daha aynı noktadan vuruldu!"
"Off yaa çok kötü oldu. Herkesi nasıl kandırdı bu kız. Madem nişanlısı varmış neden Anıl'la beraber. Ne yapsak Anıl'ın yanına mı gitsek?"

Aylin soru soran gözlerle Emir'e baktı.
"Ben bir arayayım onu duruma göre gideriz."
Emir telefonu eline alarak Anıl'ı aradı.
"Oooo ortağımız bizi arıyor. Nasılsınız Emir bey, şehrimize hoş geldiniz."
"Hiç hoş görmedim. Sen içtin mi?"

"Yoooo içmedim, belki bir şişe ya da iki, yoksa daha mı çoktu yaaa, bilemedim şimdi."
"Neredesin Anıl, geleyim de beraber içelim?"
"Geel, gel tabi Şule'deyim."
"Şule mi, yine mi?"
"Dur dur bak seni istiyor."

Telefonu eline alan Şule Anıl'dan uzaklaşıp Emir ile konuştu.
"Emir, merak etme Anıl kontrolüm altında. Biraz dağıtsın ben onu toparlarım. Şimdi gelsen bile hiçbir şey hatırlamayacaktır. Yarın gelir alırsın istersen."
"Tamam dikkat et ona çok saçmalamasın."
"Merak etme. Siz de hoş geldiniz bu arada. Aylin'e selamlar."
"Sağ ol.. iletirim tabi. İyi geceler."

Aylin merakla Emir'e baktı.
"Şule'deymiş, biraz kafayı buldu sanırım. Yarın alır bize getiririm birlikte konuşuruz olur mu birtanem?"
"Olur olur çok iyi olur."

Füsun Hanım araya girdi.
"O zaman çocuklar hadi sofraya"
Herkes mesaya geçince Gencer Bey merak ettiği soruları sıralamaya başladı.
"Eee ne oldu iş olayı?"
"Şimdi baba Aylin zaten gitmeden bir çok şeyi halletmiş. Çizimlerin bir kısmını göndermiş bir kısmını kendine saklamış. Sadece gördükleri arasında hayata geçirebilecek olduklarının patentini bana vererek satın aldılar. Bir motor görselinde aradıkları özellikleri öğrenince orada da bir kaç örnek çizim yaptım. İşimizin bu kadar uzun sürmesinin sebebi bu aslında. Ve 5 yıllık anlaşma yaptık. Her yıl 3 çizim yollayacağım. Güzel bir ücret alacağım. Aylin sağolsun."

"Ben ne yaptım ki, yetenek senin ellerinde."
"Hobi olarak kalır sanıyordum. Hala oldukça şaşkın ve mutluyum."
"Neyse abicim beni de görürsün artık."
Emir sağa sola bakındı
"Kim konuştu?"
"Ayy abi gerçekten cimri oldun sen, direk kör sağırı oynuyorsun."

Herkes gülerken Emir anlatmaya devam etti.
"Yalnız Aylin de boş durmadı."
Füsun hanım endişeyle baktı
"Ayy kızım çok yormasaydın kendini?"
"Yok anne Emir müsade etmedi. Gün içinde her yeri gezdik ama akşamları hep odamızda geçirdik."
"Yalnız Aylincim odada abim seni dinlendirmemiştir."
"Yok, çizim yaptık bolca. Ben de orada moda tasarımıyla ilgili bir kursa gittim. Çok farklı teknikler öğrendim, değişik bakış açısı kazandım. Bir çok ünlü markanın arka yüzünü gördüm. Ve bir sertifika aldım. Modaevini yeniden hayata geçirdiğimizde ben de tüm çizimlerimi dikeceğim."

"Ayy çok heyecanlı. Hangi markaları gördün? Onca parayı etmez değil mi? Off sen hepsinden orijinal gibi dikersin bana."
Emir gözlerini devirdi.
"Tabi Ece, bir tek sana çalışır Aylin."
"Hayırdır abi kulakların beni duymaya mı başladı?"
"Arada saçma şeyler duyuyor işte."

"Oğlum baba olacaksın şu kızın yakasını bırakmadın bi."
"Ne yapayım baba, o da büyümüyor!"
Füsun Hanım araya girmeye çalışarak.
"Cinsiyetleri ne zaman öğreneceksiniz?"
"Haftaya randevu aldık. Bakalım görebilecek miyiz."
"Hadi bakalım öğrenelim de ona göre hazırlıklara başlayalım."

Gecenin geri kalanında Aylin hangi markaları gördüğünü Ece ile paylaşırken Emir babasına işin daha ince ayrıntılarını, insanların çalışma sistemlerini anlatıyordu. Füsun Hanım her iki konuşmaya da kulak misafiri olmaya çalışırken hayatında ilk defa torunları için bir şey örmeye çalışıyordu. Huzurlu ve mutlu bir aile tablosu nasıl olursa o akşam onu yaşıyorlardı.

Emir ve Aylin evlerine geldiklerinde ikisi de gülümsüyordu. Üzerlerini değiştirmek için odalarına girdiler. Emir kendisini olduğu gibi yatağa bıraktı. Aylin Emir'in en sevdiği geceliklerden birini giydi. Yanına gelip kucağına oturdu. Kolları Emir'in boynunu sararken Emir şaşkınca bakakaldı.
"Aylin?"
"Efendim?"
"Yorgun değil misin?"
"Hayır, neden sordun?"
Emir Aylin'i belinden sardı. Yüzündeki gülümsemeyle
"Yormak için." dedi.

Aylin de hafifçe gülümsedi.
"Aslında aklım Anıl da kaldı."
"Dur şimdi Anıl'ı karıştırma. Yarın halledeceğiz onu."
"O mutsuzken böyle gülmek içimi acıtıyor."
"Ne yapalım Aylin hep beraber depresyona mı girelim."
"Hayır da..."
"Tamam yarın konuşacağız ve bir çaresine bakarız. Şimdi işimize dönelim."

Emir dudaklarını Aylin'in boynuna yerleştirirken Aylin başını eğerek ona yer açtı.
Açıkta olan baldırını okşarken yavaşça yukarıya çıkan elleri karnına gelince durdu. Eğilip dudaklarını göbeğine doğru bastırıp fısıldadı.
"Çocuklar için uyku saati. Gözlerinizi yumun, kulaklarınızı tıkayın."

Gıdıklanan Aylin gülmeye başladı. Emir güzel gülümsemeye ulaşmak için hızlandı. Önce şehvetle birbirlerine baktılar.
"Bu hamilelik sana yaradı."
"Ne açıdan?"
"Ben bir şey olmasın korkusuyla kendimi tutmaya çalışsam da sen daha arzulu daha isteklisin."
"Rahatsızlık verdiysek direk uyuyabiliriz."
"Mümkün mü böyle bir şey, seni çok seviyorum güzel kadın." diyerek Aylin'in ilk günden beri hiç tükenmeyen heyecanıyla öpüşmeye başladılar.

Gecelik yatağa uzanmadan yere düşerken Aylin Emir'in altında ezilmemek için kucağından inmedi. Bedenleri birleşirken aldıkları zevk onları birbirlerine bağlayan en büyük aşktı. Boşalmanın verdiği tatlı mayhoşlukla yanyana uzanırken Emir yan yatıp bir elini başının altına koyarak dikleşti. Diğer eli Aylin'in bedeninde turlar atarken düşünceli bir hale girdi.

"Hayırdır Emir, ne düşünüyorsun?"
"Anıl'ı çok yalnız bıraktım. Hem dostu olarak, hem ortağı olarak. Çocuk aylardır çalışıp didiniyor, arada bir de aşk yaşamaya çalışıyor. Biz yurtdışındayken bir de modaevinin yeniden düzenlenmesiyle uğraştı. Şimdi bu yaşadığıyla iyice ağır oldu. İşe tam bir hakimiyet sağlayıp ona dinlenme fırsatı vermeliyim."
"Eğer Bahar'la durumu dönülmeyecek vaziyette değilse onları bir araya getirip bir tatil fırsatı sunabiliriz."
"Ya tamamen kopmuşlarsa?"
"O zaman Anıl'a sorarız. Ya çalışarak atlatır bu süreci ya da her zaman gibi her gece başka bir -bu seçenek bana hiç cazip gelmese de-."
"Yarın bakacağız artık."

"Emir?"
"Efendim?"
"Yoruldun mu?"
Soruyla beraber Emir'in kahkahası odada çınladı. Avuçladığı göğsüyle dişlerinin arasından cevapladı
"Doyumsuz bir bedene nasıl yorulur bu can."
Örtüyü tepelerine kadar çekerken yatak başı ritmik olarak duvara vuruyordu.

Emir çıplak ayaklarını yerde öttüre öttüre mutfağa girdi. Esneyen ağzıyla, hala tam açamadığı gözleriyle Aylin'e ve masaya baktı.
"Hangi ara uyandın da bunca şeyi de yaptın?"
"Bir saat önce."
"Aşkım beni de uyandırsaydın yardım ederdim, yorma kendini bu kadar. Hem ayağın da..."
"İyim ben, tüm Fransayı dolaştım bu ayakla kahvaltı mı hazırlayamayacağım. Hem Anıl'a yemek sözüm vardı. Böyle affettireyim kendimi."

"Yapabileceğim bir şey var mı?"
"Hayır hallettim sayılır."
Emir tezgahın yanına gelip domatesleri doğrayan Aylin'i belinden sardı. Çenesini omzuna dayadı.
"Acaba duşa girmeden bir sabah güzelliği mi yapsak?"
Aylin elindeki domatesi Emir'in ağzına tıktı.
"Canım Anıl gelmek üzeredir. Bence oyalanma git yıkan."

"Gelsin amk, ondan mı çekineceğim."
"Sen yarın öbürgün çocuklarından da çekinmezsin."
"Tabii, ben her sabah annemle babamın beraber duşa girmesine şahit oldum. Çocukken saf saf birbirlerinin sırtlarını keseliyorlar sanıyordum, ergenlikten sonra yandı lambalar."

"Ya inanmıyorum annem hiç buna göz yumacak bir kadın değil."
"Benim onları gördüğümü hiçbir zaman bilmedi ki."
"Çok ayıp Emir, röntgenci misin sen?"
"Hayır sadece çizgi film izlemek için erken kalkıyordum. Sonra da alışkanlık oldu. Hem ne var canım bunda. Sevişmek aşkın en somut göstergesi."

"Ve bu aşklarını bu yaşlarına rağmen kaybetmemişler."
"Aha! Sen de gördün di mi?"
Pot kıran Aylin hemen kızararak başını eğdi. Emir kahkahasını atarken Aylin'i boynundan öptü.
"Hadi Emir, banyoya."
"Şu kızarmış halinle de mi şey..."
"Haaayıırrr!"

Kapı çalınca ikisi de kafayı kapıya çevirdi.
"Bak işte Anıl geldi. Oyaladın beni burada. Yürü hadi!"
Emir hızla dudaklara bir öpücük kondurup banyoya kaçtı. Aylin kapıyı açtı ve akşamdan kalma Anıl ile karşı karşıya kaldı.
Kollarını açan Aylin'e sıkıca sarılan Anıl, bir kardeşin varlığının verdiği o huzurla doldu. Sarılmasıyla tüm dertleri uçup gidecekmiş gibi hiç bırakmak istemedi. Aylin de özlemenin, zor zamanında yanında olamamanın verdiği vicdan azabıyla bırakmak istemedi. Sonunda geri çekilip birbirlerini süzdüler.

"E güzelim hani karnın? İki çocuk taşıdığına emin misin?"
"Burada işte görmüyor musun? Bence haddinden fazla şiştim."
"Bana hiç öyle gelmiyor."
"Siz erkekler anlamıyorsunuz, neyseki Ece var. O da biraz acımasız bu konuda ama ne yapalım dost acı söyler. Girsene."

"Aylin hiç oturmadan bir ağrı kesici verir misin, başım kelimenin tek anlamıyla çatlıyor."
"Ahh Anıl ahh..."
Aylin ecza dolabından aldığı ilacı ve suyu Anıl'a getirdi.

"Emir nerede?"
"İçeride gelir şimdi."
"Piç yıkanıyor di mi! İnadıma yapıyor."
"Saçmalama Anıl neden inadına olsun?"
"Çünkü zamanında ben inadına böyle yapardım. Ama Emir hiç böyle takmazdı beni."
"İyi ki takmamış seni."

"Sorma bakir bir adamla evlendin sayılır."
"Anılcım bu konuyu konuşmasak!"
"Aynen dostum, senin yaptığınla başın göğe ermedi ama benim erdi. Hoş geldin."

Emir ve Anıl sarılırken Aylin çayları döktü.
"Hadi masaya."
Herkes oturunca Emir Anıl'ı soru yağmuruna tuttu.
"İşler ne alemde?"
"İç dekorasyon ve peyzaj kaldı."
"Bitti yani?"
"Yani ama iç mimar da yok, peyzaj mimarı da. İlan verdim henüz bir yanıt da yok."
"Halledilir o. Modaevi ne alemde?"

"Sigortadan para alabilmek için kundaklama olduğuna ispat etmek gerekti. Somut deliller istedikleri için epey oyaladılar. Daha ücret yeni yattı. İnşaat da bitince adamları yönlendirdim. Henüz çok başındalar."

"Olsun zaten Aylin'in bu süreçte çalışmasını istemiyorum. O yüzden sorun değil."
Aylin gözlerini devirerek Emir'e baktı.
"Makine siparişini çoktan verdim Aşkım. Çalışma masanın karşısına koyacağım onu. Bir süre evden çalışacağım."
"Aha işte asi kadın! Gel de anlat."

"Emir haklı Aylin, boşver uzat bacaklarını keyfine bak."
"Ben çalışmadan duramam Anıl. Dün akşam Ece ile konuştuk. Çizdiğim bir kaç elbisenin fotoğrafını gösterdim. Moda evinin açılışında defile yapacağız. Çok ses getirir dedi Ece."
"Güzel düşünmüş. Taktir ettim."

"Neyse bırak şimdi, anlat bakalım neler oldu?"
"Bu soruyu pas geçemiyor muyum?"
Emir de Aylin de aynı anda kafalarını hayır diyerek salladılar. Acıyla arkasına yaslanan Anıl.

"Anlatacak pek bir şey de yok. Biliyorsunuz yurttan atıldıktan sonra benimle yaşıyordu. Ama sakın yanlış anlamayın biz hiç şey yapmadık."
Bıyık altı gülen Emir, göz kırparak sordu
"Ne yapmadınız?"
"Şey işte..."
"Ne oldu sevdiğin kadından bahsedince bir utanma mı geldi?."
Sevdiğin kadın sözüyle kaşlarını çatan Anıl
"Sevişmedik! Oldu mu amk!"
"Bence oldu."

Aylin sitemle Emir'e baktı.
"Aşkım uğraşma çocukla."
"Aynen, karının sözünü dinle."
"Bırak şimdi, eeee?"
"Eee si siz balayından döndünüz o memleketine gitti. İlk bir kaç gün pek arayıp sormadı. Bende ailesiyle hasret gideriyor diye ses etmedim, kendimce anlayış gösterdim. Gelmesine yakın baya özlem mesajları falan attı. Neyse dönünce bir gariplik hissetmedim hiç. Aynı aşk dolu, sevecen, hep gülümseyen Bahar'dı. İş olayını babasına anlatmış biraz tartışmışlar. Ama durumu kabul ettirmiş. Ne var ki babası asla yardım etmeyeceğini söylemiş. Bahar da modaevi olmadığı için yeni bir iş aramaya başladı. Yine barlarda, gece klüplerinde bulunca ben de engel oldum ve ofise sekreter yaptım Bahar'ı. Gayet keyifliydik, onun işe gelmesi beni baya rahatlatmıştı. Sonra bir gün pat diye birisi kapıyı çaldı.

Herif içeriye girdi kızın rengi değişti. Bir gariplik olduğunu anladım ama ben önceki çalıştığı yerden birileridir falan diye düşündüm. Kavga edeceğim için gardımı aldım. Bahar da bir panik oluştu. Hemen ayağa kalktı. 'Hakan senin ne işin var burada?' dedi. Herif de 'Seni, çalıştığın yeri görmek istedim.' dedi.

Ben kenarda boş boş bir açıklama bekledim. Baktım gelmiyor kim bu dedim. Bahar hemen atıldı 'abim Hakan diye.' Adam afalladı tabi, biraz da sinirlendi gibi. 'Ne saçmalıyorsun sen' dedi. Sonra bana döndü 'Ben Hakan, Bahar'ın nişanlısıyım. Sanırım siz de patronusunuz?' dedi elini uzattı.

Bahar'ın biranda takati düştü masaya yaslandı. Yüzü tam bir perişanlıktı. Havada elimi sıkmayı bekleyen bir el vardı. Ben ne yapacağımı bilemedim. Böyle yakasına yapışıp doğru mu diyor bu herif demek istedim ama zaten Bahar'ın suratı açıkça doğru diye bağırıyordu. Ben elini sıktım adamın. Evet patronuyum Anıl ben dedim. Sonra Bahar'a döndüm. Bahar Hanım madem nişanlınız geldi erken çıkabilirsiniz dedim.

Bahar hayret dolu bakışlarla bana baktı. Sonra çantasını ve herifi alıp çıktı. Ben masama oturdum uzun süre düşünemedim. Böyle çok sevdiğin birisi aniden ölünce inanamazsın ya. Öyle bir hal benimkisi. İnanamadım. Önce yok ya değildir diye kendimi ikna etmeye çalıştım. Sonra yavaş yavaş beynime hucum etti gerçeklik.

Kızı 6 aydır tanıyoruz, iki aydır benimle beraber aynı evi paylaşıyorum, baharda nişanı yapsak yaz sonu evleniriz diye hayaller kuruyorum. Ama kız nişanlı çıkıyor. Bunu benden gizlediği yetmezmiş gibi adam karşıma çıkınca abim diyor. Hala saklamanın, beni kandırmanın derdinde. Akşam eve gittiğimde tüm eşyalarını almıştı. Günlerce uğramadı, aramadı, nerede ne yaptı bilmiyorum. Nişanlı olduğunu öğrendim ve bıçak gibi kesildi görüşmemiz. Düne kadar sakindim. Nereden geliyor bu sakinlik ben de bilmiyorum. Sonra ofise geldi.

Günler sonra onu karşımda görünce özlediğimi farkettim ve özlememe sebep olan gerçeklik göğsüme oturdu. Boğazım düğümlendi. Hiç konuşmadım. Konuşursam ağlayacağımı biliyordum ve erkekliğe bok sürmemek için sustum, görmezden gelip işimi yapmaya devam ettim. Sonra o konuşmaya başladı

'amcam babamı kandırıp tüm malımızı elimizden alınca ortada kaldık. Önce çalışmayı denedik ama babam ve abim eski rahat yaşantılarına çalışarak ulaşamayacaklarını anlayınca benim Hakan'la evlenmem gerektiğini düşündüler. Başlangıçta bana da mantıklı geldi ve hızla nişanlandık. Ben buraya okula döndüm, yaza evlilik planları yapıyordu aileler. Sonra Aylin'in yanında işe girdiğim gün seni gördüm ve içimde bir yer sızladı. O yerdeki varlığın her geçen gün artarken senden uzak durmak için çok çabaladım. Taki Şule karşıma çıkana kadar. 

Ona durumu anlattım. Ve ömrümü sevmediğim bir adamla ailemi rahat ettirmek için geçiremeyeceğime karar verdim. Ve sana geldim. Bu durumu anlatarak benden soğumanı istemedim. Memlekete dönünce bu işe son verecektim ve hiç yaşanmamış gibi hayatıma devam edecektim. Ama memlekete gidince ailemin halinin bıraktığımdan daha perişan olduğunu gördüm. Ve Hakan'ın ailesi onlara yardım ediyordu. Oturdum ve onlara çalışmaları gerektiğini, Hakan ile nişanı atacağımı söyledim. Tabi büyük bir olay çıktı. Özellikle abim beni darp etmeye kadar işi götürdü. Babam da ona destek çıktı.

Umursamadım. Hakan'a gittim. Ve ona nişanı bozmak istediğimi, kendisine aşık olmadığımı söyledim. Ancak oda ailem gibi bu evliliği para olarak görüyordu. Sırf benim varlığımdan sebep aileme ödediği yüklü miktarların hesabını sordu. Onları geri vermem imkansızdı. Ne yapacağımı bilemedim ve düşünebilmek için oradan kaçıp yeniden yanına geldim. Seninle birlikteyken dünya o kadar umrumda değil ki her şeyi silip atıyordu varlığın. Öyle çok seviyorum ki seni, gerçeği söylersem beni terketmenden korktum. Ha diyeceksin ki ne zamana kadar sürdürecektin bu durumu. Seninle evlenirsem, kanatların altına sığınırım ve herkese rest çekmiş olurum diye düşündüm.' dedi ve biranda sustu.

Sanırım benden tamam hadi evlenelim dememi falan bekledi. Başımı kaldırıp ona baktım. 'Bitti mi?' dedim. Evet diye başını salladı. Bende aynı sakinlikte 'çıkabilirsin' dedim. Sessizce çıktı. O kapıyı kapattığı anda ben de delirdim. Ne varsa sağa sola fırlattım. Ama sakinleşemedim. Sonra ofisten çıktım Şule'ye gittim. Amk karısı biliyordu ama susmuş, bir de bana kızı evine almazsan ağzına sıçarım diye mesaj attı. Nişanlı bir kızı neden evime almama, hayatıma katmama, onu delicesine sevmeme sebep oldu. Ben de ona bağırdım çağırdım içtim ağladım, sonunda da sızdım. Ama iyi geldi. Biraz rahatladım. Şimdi de buradayım. Tamamsa ben kahvaltımı edeyim."

Anıl hiçbir duygusunu yansıtmadan kahvaltısını yapmaya başladı. Emir ve Aylin birbirlerine bakarak ne demeleri gerektiğini kestirmeye çalıştı. Onların bakışmalarını gören Anıl gülümsedi.
"Şimdi siz beni dert etmekle etmemek arasında sıkıştınız. Boşverin keyfinize bakın. Bebeklerini düşünün, eminim beni düşünmekten çok daha keyiflidir."

Aylin hüzünle Anıl'a baktı.
"Olur mu öyle şey Anıl, tabi ki seni de düşünüyoruz. Bizim için önemlisin. Merak ettiğim şimdiden sonrası için ne düşündüğün?"
"Aylincim bu işler bana göre değilmiş onu gördüm, boyumun ölçüsünü de aldım. Bana aşk meşk uzak olsun."

"Öyle deme Anıl, hayatını devam ettireceğin birisi vardır mutlaka."
"Ne yapayım yani her kızla gönül ilişkisine girip, hayal kırıklıklarıyla hayatımın ağzına mı sıçayım."

"Oğlum az yavaş ne biçim konuşuyorsun. O kişi geldiğinde hissedersin zaten. Her kızla bir şeyler yaşamana gerek yok."
"Ben yıllarca yalnızdım ama çok mutluydum. Ama senin benim aksime liseden beri sevgilin vardı ama hep somurturdun. Bende dedim aşk buysa benden uzak dursun. Ama sonra Aylin girdi hayatımıza. Aşkın mutluluk getirebildiğini gördüm. Ben de denemek istedim, al işte sonuç ortada. Ne Tuğçe ile yüzüm güldü, ne de Bahar ile. Hayır Bahar farklı dedim, ben de ona farklı oldum. Tuğçe ile olan ilişkim gibi değildi. Bir kez olsun dokunmadım ona, yanaşmadım. Nedir ki meselemin bu olduğunu düşünmesin, sadece sevdiğim için onun yanında olduğumu bilsin istedim. Şimdi bakıyorum da aptallıktan başka bir şey değilmiş."

"E oğlum kız onu sevmiyormuş işte."
"Mesele sevip sevmemesi değil Emir sen de biliyorsun. Mesele bana dürüst olmaması. Baştan beri durumu anlatsaydı ben dediğini yapardım. Basardım nikahı bu kadın benim derdim. Ama şimdi ne diyeyim ki. Adam bir geldi kız kayboldu. Bir otel odasında günlerini geçirdiklerini düşündükçe... neyse işte!"
"Ya öyle değilse."
"Neyse ne Bahar meselesi benim için kapanmıştır. Müzmin bir bekar olarak hayatıma devam ederim."

Emir ve Aylin canları sıkılmış bir şekilde yeniden bakıştılar. Anıl kendi tesellisini kendi verirken ne diyeceklerini bilemiyorlardı. Düşünceli bir şekilde kaldılar.
"Yaw siz de bakışıp durmayın. İyim ben gerçekten. Bu hastalık beni öldürmez, biraz süründürür ama kalkarım ayağa. Siz anlatın nasıldı yabancı memleketler, daha da benimle çalışmazsın Emir, buldun sen işini!"

"Saçmalama oğlum üniversite sınavına hazırlanırken bu günümüzün hayalini kurarak çalıştık. Şimdi hayallerimizi yaşama zamanıyken bırakır mıyım seni hiç."
"Ne yalan söyleyeyim uzun zamandır yalnızım. Dedim bu iyice koptu, dönmez bir daha."

"Ne desen haklısın ama işimi bırakmaya niyetim yok. Benim mesleğim bu biliyorsun. O çimento tozu yutulacak! Ama istersen bir süre uzaklaş. Ben de tam anlamıyla adapte olurum."
"Nereye uzaklaşacağım, boşver siz bana daha iyi geliyorsunuz."

Bu söz üzerine gözleri dolan Aylin ayağa kalkıp Anıl'a sarıldı.
"Zor anında yanında olamadığım için kendimi çok kötü hissediyorum. Ama bundan sonra ne zaman istersen gel olur mu?"
"Kanepete yatarım ben."
Emir kahkaha attı. Ayağa kalkıp içeriden bir kutu getirdi.

"Al hadi, seni de es geçmedik."
"Aşkım öyle mi hediye verilir?"
"Ahh Aylin erkekler böyledir işte, evlenince öküz olduğunu anlarsın. Tanıştırayım Emir!"
"Ha siktir lan! Sana da kırılıp budanamam. Aç
İşte hediyeni."

Anıl kutuyu açınca içinden dijital bir saat çıktı. Gözleri büyüdü.
"Oooo Emir bey, resmen zenginlik akıyor saatten. Ezildim şuan."
"Seni ezen ben değilim, aha şu kardeşin. İlle de bu olsun diye tutturdu. Yoksa ben dedim Anıl'a ne gerek böyle pahalı ediye diye."

Anıl gözlerini kısıp Emir'e baktı. Sonra Aylin'e döndü.
"Bak herif bir de cimri çıktı. Ne yalan söyleyeyim bu yönünü benden de gizlemiş. Tam boşanma sebebi söyliyim ben."
Elindeki zeytini Anıl'a fırlatan Emir.
"Ha siktir ordan, şansını zorlama kanepeyi de kaybedersin."

Kendinden emin bir şekilde Aylin'e baktı Anıl.
"Çok teşekkür ederim kardeşim, gerçekten muazzam bir seçim yapmışsın. Çok beğendim."
"Güle güle kullan Anıl, gerçekten hep gülümseyerek..."

"Hele yeğenlerim doğsun çok güleceğiz o zaman. En çok da ben. Ama Emir'in haline güleceğim."
Emir hayır anlamında başını salladı. Aylin'e döndü.
"Yok Aşkım, bir daha bunun için üzülme, değmez."

Anıl saatini koluna takmaya çalışırken içi kan ağlasa da gülümsüyordu. Çünkü kimseyi kendi mutsuzluğuna sürüklemek istemiyordu. Çalan kapıyla ayağa kalktı Emir. Aylin merakla kapıya doğru bakarken. O an orada olmasını hiç beklemedikleri kişi kapılarına dayanmıştı. Açılan kapıdan içeriye bir adım atınca herkes birbirine baktı...

Yine kimin geldiği bilinmeyen bir kapı 😀 😀
seviyorum galiba bölümleri böyle bitirmeyi😏

Ne olacak Anıl'ın sonu sizce?

Beğenilerinizi esirgemeyin ☺️

Seguir leyendo

También te gustarán

630K 26.2K 45
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
2.3K 338 40
Aşkın bilinmeyen yüzü... Samimi dostluklar... Fedakarlık gerektiren ilişkiler... Saklı aile geçmişleri... Kontrol edilemeyen karanlık bir adamın öfke...
19K 1K 26
❗Bölüm arasında yetişkin içerik bulunmakta❗ Kimseye,sana ihanet etmesine izin verecek kadar güvenme.. Bu hayat bana öğrettiği bu hayatta kime merhame...
1.2M 73.4K 99
Ankara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile...