KIRIK DÜŞLER

By elfidaa_

207K 22.6K 15.8K

Hayat bir tahterevalliydi.. Bir ucunda Aylin diğer ucunda düşleri vardı. Hayatındaki dengeyi bir türlü tuttur... More

1.Bölüm ~ Aylin
2. Bölüm ~ Emir
3. Bölüm ~ Yıllar Sonra
4.Bölüm ~ Tanışma
5.Bölüm ~ Hediye
6. Bölüm ~ Özür
7. Bölüm ~ Davet
8. Bölüm ~ Hisler
9.Bölüm ~ Kabul
10. Bölüm ~ Mezuniyet
11. Bölüm ~ Korku
12. Bölüm ~ İtiraf
13. Bölüm ~ Sarp
14. Bölüm ~ Acı
15. Bölüm ~ Sessizlik
16. Bölüm ~ Karakol
17. Bölüm ~ Yalnız Kuş
18. Bölüm ~ Mekan
19. Bölüm ~ Karar
20. Bölüm ~ Güzel Haber
21.Bölüm ~ Mahkeme
22. Bölüm ~ İzmir
23. Bölüm ~ Düğün
24.Bölüm ~ Mutluluk
25. Bölüm ~ Dönüş
26. Bölüm ~ Tuğçe
27. Bölüm ~ Anıl
28. Bölüm ~ Yemek
29. Bölüm ~ Teklif
30.Bölüm ~ Doğumgünü
31. Bölüm ~ Seninim
32. Bölüm ~ İhanet
33. Bölüm ~ Açılış
34. Bölüm ~ Oyun
35. Bölüm ~ Kardeş
36. Bölüm ~ Affetmek
37. Bölüm ~ Gitmek
38. Bölüm ~ Her Şeye Rağmen
39. Bölüm ~ Bebek
40. Bölüm ~ Yıldızlar
41. Bölüm ~ Evet
42. Bölüm ~ İsteme
43. Bölüm ~ Dergi
44. Bölüm ~ Şüphe
45. Bölüm ~ Nişan
46. Bölüm ~ Kimsin?
47. Bölüm ~ Kaçırma
48. Bölüm ~ Neredesin?
49. Bölüm ~ Kurtuluş
50. Bölüm ~ Bahar
51. Bölüm ~ Alışveriş
52. Bölüm ~ Belki?
53. Bölüm ~ Şule
54. Bölüm ~ Gerçekler
55. Bölüm ~ Gülümse
56. Bölüm ~ Düğün
57. Bölüm ~ Balayı
58. Bölüm ~ Hamile
60. Bölüm ~ Yangın
61. Bölüm ~ Günler...
62. Bölüm ~ Keder
63. Bölüm ~ Hazırlıklar
64. Bölüm ~ Hoş Geldin
65. Bölüm ~ Cinsiyet
66. Bölüm ~ Mucize
67. Bölüm ~ Darp
68. Bölüm ~ Umutsuz vaka
69. Bölüm ~ Abilik
70. Bölüm ~ Ok
71. Bölüm ~ Yılışık
72. Bölüm ~ Tesadüf
73. Bölüm ~ Ece
74. Bölüm ~ Melisa
75. Bölüm ~ Macera
76. Bölüm ~ Sinir
77. Bölüm ~ Şeytan
78. Bölüm ~ Güller
79. Bölüm ~ Plan
80. Bölüm ~ Huzur
81. Bölüm ~ Gizem
82.Bölüm ~ Hata
83. Bölüm ~ Kamp
84. Bölüm ~ Kaza
85. Bölüm ~ Cihan
86. Bölüm ~ Uyan
87. Bölüm ~ Neee!
88. Bölüm ~ Önemli Gün
89. Bölüm ~ Final
90. Bölüm ~ Teşekkürler
DU-YU-RU!!

59. Bölüm ~ Beni terkediyor!

1.8K 185 93
By elfidaa_

"Abi?"
"Ece naber?"
"İyi abi, hoş geldin. Ama annemler evde yoklar."
"Neredeler?"
"Gencer Beyler başbaşa bir akşam geçirmek istediler ve beni evde bırakıp gittiler."
Emir Ece'nin alınmış gibi tavrına kahkahalarla güldü.

"Eee Aylin neden gelmedi?"
"Yorgundu dinlenmek istedi. Bende geçerken bir sizi göreyim dedim."
"Yalnız senin evinin güzergahında değil burası. Yolunu uzatmışsın."

"Gelmemden rahatsız mı oldun, fırsattan istifade eve sevgilini mi atacaktın?"
"Ahh abi keşke olsa da atsam."
Emir arkasındaki koltuk minderini Ece'ye fırlattı.
"Ölmeyi bayılmak sanıyorsun galiba."
"Sen yaparken ölen bayılan olmuyor da iş bana gelince neden bu agrasiflik?"
"Bırak şimdi onu, ne biçim valiz hazırladın sen?"

Gülme sırası Ece'ye geçmişti.
"Ne oldu beğenemedin mi?"
"Beğendim, tüm valizi uçurumdan yuvarladık. İkinize de yenilerini alacağım."
"Onlar Aylin'in elbiseleriydi bizzat ellerimle balayı için seçtim. Ama sen yine de yenilerini alabilirsin."
"Alacağım alacağım hiç merak etme."

"Ciddi söyle abi, çok güzel değiller miydi? Eminim Aylin'e çok yakışmışlardır."
Emir kırmızı elbise içindeki Aylin'i gözünün önüne getirdi. Yüzünde hafif bir gülümse oluştu.
"Çok güzeldi evet."
"Yaaa şu surata bak."

Emir anında ciddileşmeye çalışsa da iki gündür araları bozuk olan Aylin'i özlediğini farketti. Aklı ondaydı ancak yeni bir tartışmayı kaldıramayacak kadar kırgındı. İkisine ait olan bir canı hiçmiş gibi aldırmak istemesi Emir'i parçalamıştı, üstelik son akşam başka bir kadınla olabileceğini düşünmüştü. Bu kadar zaman üstüne bu da Emir'i yaralamıştı. Daldığı kırık düşüncelerden çalan telefonu çıkarttı Emir'i. Ekranda Aylin'in ismini görünce açmakla açmamak arasında kaldı. Yeniden kırılıp dökülmek veya onu kırmak istemiyordu. Sabah söylediği cümle hala aklında çınlıyordu. Çok ağır konuşmuştu. Ama geri alacak gücü de kendinde bulamıyordu. Aylin'e karşı böyle hissetmekten nefret etti. Telefon ısrarla çalınca belki de bir şey oldu korkusuyla tam açacakken arama kesildi. Emir boş ekrana bakarken 'bir kez daha ararsa direk açarım.' diye düşündü. Ancak telefonu bir daha çalmadı.

"Abicim sen iyi misin?"
"Evet. Ne oldu?"
"Bilmem bir tuhafsın. Ne bekliyorsun burada gitsene karının yanına."
"Sen neden beni postalama gayretindesin gerçekten şüphelenmeye başlayacağım."
"Yani Aylin'i yalnız bırakmamak için taklalar atıyordun. Evlenince biranda ne değişti anlamadım."

"Güvenlikli sitede kalıyor. Bir sorun olsa ulaşırlar bana. Gelmişken annemleri de göreyim istedim."
"Annem geç geliriz anahtarı aldım sen yat demişti."
"Öyle mi? Tamam ben de yarım saat daha bekler giderim öyleyse. Bir çay yapsana."
"Oldu paşam başka? Git evine karın yapsın."
"Allah Allah bir çay istedim Ece! Hemen saldırıya geçiyorsun."
"Öff tamam ama sallama yaparım."
"Yap Ece, yap!"

Emir ve Ece takıldıkları filmde zamanın nasıl geçtiğini anlayamadı. Yarım saate kalkarım demesinin üstünden geçen bir buçuk saat sonra kapı anahtarla açıldı. Keyifli bir yemekten dönen Füsun Hanım ve Gencer Bey Emir'i salonda görünce şaşırdılar.
"Oğlum hayırdır bu saatte?"
"Asıl size hayırdır. Bu yaşta bu saate kadar dışarda kalınır mı?"
"Ne varmış yaşımızda canım nice gençlere taş çıkartırız."
"Aman bir de kardeş yapmaya kalkmayın da."
"Sizden bir atak gelmez de onu da yaparız oğlum. Aylin yok mu?"
"Yok evde o. Ben sizi görmek istedim."
"Yeni mi geldin?"
"Hayır yediden beri buradayım."

Füsun Hanım kaşlarını çatarak Emir'e baktı.
"Aylin burada olduğunu biliyor mu?"
"Ne oldu anne bakıyorum da sen de gelmemden rahatsız olmuş gibisin."
"Oğlum senden neden rahatsız olayım, ama kızcağız bugün beni arayıp senin sevdiğin yemeklerin tariflerini aldı. Evimizde ilk akşam yemeğimizi yiyeceğiz falan dedi. Şimdi seni burada görünce."

Emir annesinden duyduğu cümlelerle göğsüne bir taş oturdu. Belki de beklediği özür gelecekti. Aylin'den kaçarak ahmaklık ettiğini düşündü.
"Neyse anne görüyorum ki iyisiniz öyleyse ben gideyim. Size iyi geceler."
"Sana da, Aylin'e selam söyle."
Emir apar topar merdivenlerden inerek motoruna atladı ve son sürat evine doğru ilerledi.

Beklemekten sıkılan Aylin Emir'in açmadığı telefonla bir daha aralarının hiç düzelmeyeceğine inanmaya başladı. Mutluluk masalının bittiğini, rüyadan uyanması gerektiğini düşündü. Gözünden süzülen yaşlarla odaya gidip üzerindeki elbiseden kurtuldu. Yeni bir şey giyme isteği olmadığından iç çamaşırıyla içeriye gitti. Eline aldığı kitapla L koltukta yarı uzanır halde oturup okumaya başladı. Bir zaman sonra ağırlaşan göz kapakları ile uyuyakaldı.

Emir kapıdan girip koridoru geçerek salona girdi. Aylin'in yarı çıplak koltukta uyuyakalmasına bakakaldı. İlerideki masada mumların yanmaktan sona yaklaştığını gördü. Uzaktan baktığı özenle hazırlanmış masada sevdiği kadının elinden çıkma en sevdiği yemekler vardı. Yatak odasına gidip aldığı örtüyle Aylin'in üzerini örttü. Dizlerini yere koyarak başını koltuğun boş yerine yerleştirdi. Sessizce mırıldandı

"Evimizdeki ilk akşam yemeği bir özür olmamalıydı. Ve evet özenle hazırlanmış bu yemek böyle karşılıksız kalmamalıydı. İçine düştüğün çıkmaz seni yanlış yola sokuyor ve ben acı çekiyorum. Çektiğim bu acıyı senden başkası görüp anlayamaz. Sana ihtiyacım var Aylin.!"

Emir de olduğu yerde uyuyakaldı. Sabahın ilk ışıklarıyla biçimsiz oturuşuyla gözlerini açtı Emir. Aylin günlerin yorgunluğunu atarcasına hala uyuyordu. Emir gerneşerek ayağa kalktı ve akşamını telafi etmek için kahvaltı hazırlamaya girişti. Bu sabah itibariyle her şey eskisi gibi olabilirdi. Masadaki yemekleri mutfağa taşımaya başladı. O sırada masanın köşesinde duran kağıt ilgisini çekti. Eline alınca bilet olduğunu farketti. Aylin Arslan adına alınmış sadece gidiş. Dört gün sonra ve Fransa'ya. Emir bir bilete bir Aylin'e baktı. Aynı yazıları tekrar tekrar okudu. Bilet elinden dalgalanıp koltuğun altına uçarken, Emir ise yaşadığı şok ile sandalyeye oturdu.

"Gidecek, beni terk edecek, cuma gününe doktora randevu aldım demişti. Bebeğimizi öldürüp tek başına gidecek. Dönüşü yok. O kadar mı kötü benimle bir hayat, o kadar mı kötüydü bir aile olmak. Bunun için miydi bunca özen, bu harika haberi vermek için! Ben sana kurduğum cümle yüzünden bütün gün yalpalayarak dolaştım. Ama görüyorum ki sen gerçekten Babanın kızıymış! Yazıklar olsun..."

Emir ayağa kalkıp hızla evden çıktı. Sertçe vurulan kapının sesine uyanan etrafına bakmaya başladı. Üzerinde bir battaniye vardı, masa yarıya toplanmıştı. Emir'in neden kendisini uyandırmadığını düşündü. Yüzünü görmek istemeyecek kadar soğumuş muydu kendisinden. Yoksa bilmediği başka bir sorun mu vardı? Ayağa kalktı. Yatak odasına giderek üzerini giyindi. Aklındaki tek şey bugün bir şekilde vazgeçtiğini, aldırmayacağını söylemekti. Hatta yaşanan bu günler için özür dilemek.

Evden çıkarak bir taksi çevirdi. Hemen ofise gitti ancak orada yoktu. Saat çok erken olduğu için Anıl da gelmemişti. Annesine de bu saatte gitmezdi. Telefonu eline alıp Emir'i aradı. Ancak kapalıydı. Ne yapacağını bilemez bir halde yolun ortasında kaldı. Modaevine geçerek düşünmeye karar verdi. Günler üstüne girdiği işyeri nedense kendisine soğuk geldi. Sanki yıllar geçmiş gibiydi. Elini hiçbir işe uzatmak istemedi. Doğruca evine çıktı.

Kendine çay yapmak için su kaynatmaya başladı. Beklerken sırtını dayadığı tezgahta bakışları odada gezindi. Ne büyük emekler vardı bu binada. Emir de Anıl da ter dökmüşlerdi. Ve tabii Ece'nin dekorasyondaki zevkleri. Her göreni hayran bırakacak bir sonuç. Çok güzel günleri oldu bu evde. Görüş alanındaki yatakta ilk kez birlikte olmuşlardı. Aynı battaniyenin altında film izlediler. Kalabalık sofralarla yemek yediler.

İlerleyen zamanda atölyede çalışırken ya da müşterilerle ilgilenirken çocukları burada uyuyabilir, oynayabilirdi. Emir binbir bahanelerle ofisten kaçıp yanlarına gelirdi. Ancak güzel olan tüm bu anılar şimdi çok uzak geliyordu. Emir'le bu şekilde olmak hep bir eksiklik hissi gibi içinde duruyordu. Onunla mutlu hallerine geri dönmek istiyor, ama çaresizce bekliyordu. Atan ketıl düğmesiyle kendine geldi Aylin. Çayını yaptı. Balkonda oturdu, ofise doğru baktı.
"Neredesin Emir?"

Bir zaman sonra Anıl'ın arabasını gördü. Ve hızla telefonu eline alarak onu aradı.
"Günaydın Anıl."
"Günaydın Aylin, hayırdır sabah sabah?"
"Anıl, Emir çok erken çıktı evden ulaşamıyorum kendisine."
"Öyle mi? Neden?"
"Bilmiyorum."
"Tamam ben bakınırım sağa sola haber alırsam ararım seni."
"Şey Anıl, henüz sürprizi söyleyemedim."
"Güzel yemeğin ardından fırsat vermedi di mi! Piç kurusu."
"Hıhıı aynen öyle. Senden haber bekleyeceğim."
"Tamam."

Aylin Anıl'a yalan konuşmuş olmaktan hiç hoşlanmadı. Ancak başkaları aralarındaki durumu öğrenirse sanki iş büyüyecek ve o zaman hiç toparlanamayacaklarmış gibi hissediyordu. Bir anda aklına gelen fikirle gülümseyerek ayağa kalktı. Bardağını masaya bıraktığı gibi atölyeye girdi. Kalan kumaşları gözden geçirdi. Ve uygun olanları eline altı. Hemen taslak kağıtlarına çizimlerini yaparak sürprizine ekleyecek olduğu şeyi hayata geçirmeye başladı.

Aylin heyecanla yaptığı işi sürdürürken geçen zamanı farketmemişti. Çalan telefonla oturduğu makine başından gerinerek kalktı ve eve girdi. Farklı bir numaradan aranıyordu. Emir olabileceğini düşünerek heyecanla telefonu açtı.

"Emir?"
Karşıdan hışırtılı sesler geliyordu.
"Emir aşkım hemen konuşmamız gerek. Emir?"
Tekrar hışırtılar oluştu. Ardından garip bir ses duydu. Bir patlama sesi gibi, olduğu yerde sıçradı Aylin. Ve telefondan kızgın bir ses duydu.
"Çok yakında karşılaşacağız Aylin! Çok yakında!"
"Sen kimsin..." demeye kalmadan telefon kapandı.

Aylin hızla atan kalbiyle ekrana bakakaldı. Aynı anda kapı tıklayınca üst üste gelen seslerle korkup iç geçirdi. Eli kalbinde Anıl kafasını uzattı.
"Gelebilir miyim?"
Aylin yaşadığı rahatlamayla derin bir nefes aldı.
"Aylin iyi misin, rengin atmış."
"Anıl, bir numara aradı. Yakında karşılacağız dedi."
Anıl hızla Aylin'e yaklaşıp telefonu eline aldı. Aynı numarayı geri aradı. Ancak kapalıydı. Anıl sinirle boyun kaslarını esnetir gibi kafasını sağa sola eğdi.

"Aylin neden buradasın, Bahar da yok. Eve gitsene."
"Burası benim işyerim Anıl, Bahar'ın varlığına güvenerek açmadım."
"Evet ama yalnız kalmanı istemiyorum."
"Boşver."
"Sen otursana şöyle."

Aylin Anıl'ın yüzüne bakarak ne diyeceğini anlamaya çalıştı. Emir'e bir şey mi olmuştu acaba. Aklına gelenle kalbi yeniden hızla çarpmaya başladı.  Oturduğu koltukta Anıl'a bakmayı sürdürdü. Anıl en ciddi haliyle sordu.
"Emir'le bir sorun mu var?"
"Hayır nereden çıkardın?"
"Ayliiin?"
"Ne oldu Anıl?"
"Emir sabahın erken saatinden beri inşaatta deli gibi çalışıyormuş. Belli ki bir şey olmuş düşünmemek için kendini işe vurdu. Ne oldu?"

"İşler ilerlesin diy.."
"Aylin saçmalama! Ne oldu anlatacak mısın? Üzüyor mu seni?"
"Hayır Anıl, hafif atıştık sadece. Öyle ciddi bir şey değil."
"Emin misin?"
"Of Anıl yeter ama!"
"Konu ne?"
"İşte şey, işe yalnız gelmemi istemedi ben de direttim ondan."
"E haklı kızım yaa, bir hafta evde kalıp keyif yapsan ne olur. Bahar gelince çalışırsın yine."

"Anıl inşaat nerede, ben oraya gitsem?"
"Orası sana göre bir yer değil."
"Oturmaya gitmeyeceğim zaten. Emir'le konuşmak istiyorum. Basit bir konu da olsa böyle olmak benim de canımı sıkıyor."
"Bence sen eve geç, ben de gidip Emir'i ardından eve yollayayım."
"Burada az daha işim var halledince çıkacağım."
"Ohooo Aylin ben ne diyorum sen ne!"
"Çok değil, bir saat."
"İyi bakalım. Ben inşaata geçiyorum bir saat sonra arayacağım seni."
"Tamam Emir'e onu sevdiğimi söyle."
"Posta güvercini miyim ben?"
"Hadi Anıl hadi git işimi bitireyim ben de."
Anıl çıktıktan sonra tüm kapıları kilitleyip işine kaldığı yerden devam etti.

"Kolay gelsin ustam."
"Kolaysa başına gelsin."
"Yok ben çalışmaya gelmedim bir arkadaşa bakmıştım."
"Nasıl biri?"
"Böyle sen boylarda, esmer yağız bir delikanlı. O da kafası bozulunca kendini çalışmaya verirdi."
"Çıkaramadım. Başkasına sor."
"Aaaa doğru ya, o artık çalışmıyordu."
"Neden?"
"Çünkü mutluluğuna kavuştu, dert edip düşünecek bir şeyi kalmayınca çalışmayı bıraktı."
"Hadi ordan!"

Anıl uzanıp Emir'in elindeki keresteleri aldı. Göz göze gelen iki arkadaş bir süre öylece kaldılar.
"Ne oldu Emir?"
"Bir şey olduğu yok, kaybettiğim zamanı telafi ediyorum."
"Emir senden böyle bir telafi beklemediğimi biliyorsun. Aylin'le ne oldu?"
"Bir şey yok."
"Üçüncü soruşumda da aynı cevabı alırsam bu kereste kafanda parçalanacak"
"Anıl her şeyi anlatmak zorunda mıyım? Aylin ile sadece ikimizin arasında kalamaz mı?"

"Kalırdı! Kız sana ulaşamayıp sabahın köründe beni aramasaydı. Kalırdı modaevine gittiğimde korkudan titriyor olmasaydı, kalırdı masa başında yapacak bir sürü evrak işi varken sen burada çekiç sallıyor olmasaydın ve kalırdı o siktiğimin telefonu kapanmayıp kızcağız seni sevdiğini benimle iletmek zorunda kalmasaydı!"

"Neden korkmuş?"
"Ooooo onu da bilmiyorsun. Bir numara aramış, seninle çok yakında görüşeceğiz demiş kıza."
"Konuşmuş mu yani?"
"Beti benzi atmıştı."
"Şimdi nerede?"
Saate bakan Anıl
"Şu sıralar eve geçiyor olmalı. Evet şimdi anlatacak mısın?"
"Hayır, ben gidip güvenliği arayayım bakalım eve geçmiş mi Aylin."
Emir tam ilerleyecekken Anıl kolundan tuttu.
"Emir ağzına sıçtırtma bana, güvenlik nedir ya? Aylin'i arasana."
"Tamam dostum sakin ol, ben gözlerini dört açsınlar anlamında arayacağım. Aylin'i tabii ki arayacağım."

Anıl hiç inandırıcı gelmeyen bu cevapla Emir'e bakmayı sürdürdü.
"Emir bu gece probleminiz her neyse çözün. Yoksa yarına ben olaya dahil olacağım."
"Yarın günlerden cuma."
"Yani?"
"Yani bir mutluluğun ölüm günü."
"Ne diyorsun?"
"Görüşürüz Anıl."

Anıl ardından bakakalırken evliliğin ikisi açısından da boktan olmuş olduğunu görüyordu.
Emir hızla telefonunu açarak güvenliği aradı.
"Buyrun Emir Bey."
"Eşim Aylin siteye giriş yaptı mı?"
"Hayır efendim. Sabah erken saatlerde çıktı henüz geri dönmedi."
"Tamam, dönerse haber verin mutlaka."

Emir hızlı hızlı üzerindeki tulumu çıkarttı. Kendi kendine söylenmeye başladı.
"Hala modaevinde misin be kızım! Kim bu seni arayan kişi. Delireceğim artık ya. Gerçekten delireceğim!"

Üzerini giydikten sonra motoruna atladığı gibi modaevine gitti. Ancak modaevi kapalıydı. Tüm kapılar kilitliydi. 'Güvenlik de aramadığına göre eve de gitmedi. Nerede bu kız!' Endişeden durma noktasına gelen beyni son bir hamle ile Ece'yi aradı.
"Ece abicim ne yapıyorsun?"
"Hiç Aylin'den senin anlatmadığın balayını dinliyorum."
Tuttuğu tüm nefese boşalttı Emir.
"İyi tamam."
"Sen ne zaman gelirsin?"
"Akşama Ece."
"Tamam Aylin'le konuşacak mısın vereyim mi?"
"Ee Ece usta geldi ben sonra ararım. Hadi kapattım."

Telefon pat diye kapandı. Ece Aylin'e bakakaldı.
"Evlilik abimi çok hızlı değiştirdi."
"Neden öyle söyledin?"
"Dün akşamdan beri bir garip hallerde."
"Akşam burada mıydı?"
"Evet, keşke sen de gelseydin. Film izledik beraber."
"Film izlediniz! çok iyi."

Aylin iç sıkıntısıyla Emir'i beklediği saatlerde, onun film izliyor oluşuna gücenmişti. Kaçırdığı mutluluğun telafisi yoktu. Her geçen dakika aralarındaki soğukluk büyüyor gibiydi. Toparlamak adına attığı her adımda Emir geriye doğru kaçıyordu. Ama bu akşam bu eve gelecekti. Belki de ailesinin yanında mutlu haberi vermek daha iyi olurdu. İçten içe bunun heyecanına kapıldı. Üç günlük küs nihayet bitecek, evlerine döndüklerinde sevinçle hayaller kurabilecekti. İşte o zaman biletleri verecek hazırladığı sürprizi de söyleyecekti. Aylin aklına gelenle biran öylece kaldı.
'Biletler nerede ki? Sabah masanın üzerinde yoktu. Acaba Emir mi aldı? Ama alsa demez mi bunlar nedir diye? Neyse eve dönünce bakarım."

Yemek saati geldiği halde Emir gelmemişti. Aylin gözü kapıda bekliyordu. Gelmeyecek korkusuyla içi pır pırdı. Herkese gülümsemeye çalışıyor ancak yapmak istediği asıl şey hüngür hüngür ağlamaktı. Masaya Emir'i de katarak tabak koymuşlardı. Füsun Hanım Aylin'in dalgın haline baktı
"Kızım Emir'i ara bakalım nerede kalmış."
Aylin onaylayan baş sallaması ile sehpanın üzerindeki telefonunu eline aldı. Korkuyla telefona bakarken içeriden Ece seslendi.

"Aaaa abim arıyor."
Aylin başını kaldırdığı gibi Ece'ye baktı.
"Efendim abican."
"Ece motorum bozuldu şimdi tamirciye getirdim onu. İşim uzayacak burada. Babama söyle Aylin'i eve bıraksın."
Ece mahsun bakışlarla Aylin'e baktı, Aylin de telefondaki sessizlikten ne çıkacak diye bekliyordu.

"Yani gelmeyeceksin?"
"Aferin Ece sebep sonuç ilişkisini çözmüşsün. Size afiyet olsun, sonra telafi ederiz."
Telefon biranda kapandı. Herkesin duyabileceği seste
"Abimin motoru bozulmuş, tamircide kalmış. Geç gelecekmiş. Babamdan Aylin'i eve bırakmasını rica etti."

Aylin'in Emir'in ortaya attığı bu iddiadan dolayı gözleri doldu. Kimseye belli etmemek için lavaboya giderken mutfakta Füsun hanım ile Ece nin fısıldaşmalarını duydu.
"Ece neden Aylin'i değil de seni aradı?"
"Bilmem, en son aramalarda ben varsam öyle denk gelmiştir. Ne fark eder anne."
"Çok şey fark eder. İki gündür bir hal var bunlarda. Dur bakalım çıkar kokusu elbet."
"Sen acaba gereksiz evham mı yapıyorsun?"
"Sen acaba şu tabakları da mı içeriye götürsen?"

Aylin lavaboya hızla girip gözünden süzülen yaşlarla kapıya yaslandı. Elini karnına attı.
"Hani bana şans getirecektiniz, hani mutlu olacaktık. Emir hızla ellerimden kayıyor. Öyle çaresizim ki, ne varlığınıza sevinebiliyorum, ne de artık yokluğunuzu düşünebiliyorum."
Elini yüzünü yıkayıp derin bir nefes aldı ve en sahte gülümsemesini yüzüne yerleştirip içeriye gitti.

Emir o sıralarda Aylin'i ilk gördüğü o kafenin uzağında gözetleme yapıyordu. Bugün arayan kişi Sarp olabilir mi diye bakınıyordu. Eğer babasının bahsettiği gibi yurtdışına gitmişse, ikinci adım olarak ne yapacağını bilmiyordu, ama gitmemişse bir şekilde onu yalnız yakalayıp sormalıydı. Aklına daha akıllıca ve hızlı bir çözüm gelmiyordu. Öte yandan karanlıkta kafenin ışıklarına bakarken boşa uğraşıyorum hissine kapılıyordu. Aylin'in kendisini terk edeceğini biliyordu. Bu gerçeği kabullenemese de susuyordu.

Her zaman Aylin'in desteklemiş, her durumda yanında olmak için gayretlemişti. Şimdi kendilerine ait bir cana düşüncesizce kıymak istiyor, sonra da çekip gidiyor işte. İlk tercihinden sonra kalsa kendisini nasıl affedeceğini bilemiyordu zaten. Geçen üç günde deli gibi özlediği karısının belki de gitmesi iyi olurdu. Hem ne olduğunu bilmediği bu sorundan da uzaklaşmış olurdu.

Emir derin bir of çekti. Kendini ikna etmeye çalıştığı bu olasılıkların hiç birini istemiyordu. Çocukları doğsun Aylin hep yanında olsun istiyor. Gözünü her kapadığında ve her sabah açtığında onun masum yüzüyle güne başlamak istiyordu. Ve bu çıkmaz yiyip tüketiyordu kendisini. Saatlerdir izlediği kafede ne Sarp'ı görebildi ne de Hasan Bey'i. Farklı bir çalışan koşturup duruyordu. Saatine baktı ve oldukça geç olmuştu. Eve gitmek için yanıp tutuşsa da, Aylin'i görünce içindeki oluşan huzursuz eksikliği nasıl yok edeceğini bilmiyordu. Göğsündeki taş, boğazındaki yumru gözlerini yakıyor. Sadece ağlamak istiyordu.

Aylin bütün bir gece gülmeye zorladığı yüzünü arabaya binince dökmüştü. Gencer Bey'e çaktırmamak için sağa dönüp camdan dışarıya baktı. Ancak Gencer bey de Füsun hanım gibi bir şeyler olduğunu hissediyordu.
"Aylin kızım. Sorun nedir?"
Boğazını temizleyen Aylin
"Sorun derken? Herhangi bir sorun yok"
"Ben seni gerçekten gülerken de gördüm. O yüzden inkar etme artık."

Gencer beyin gerçek bir baba gibi kendisini böylesine tanımış olması ve ne kadar gizlemeye çalışsa da içini görmesi Aylin'i derinden etkilemişti. Tüm gece sakladığı gerçek duyguları bu cümleyle açığa çıktı. Boğazından gelen hıçkırıklı sesle sadece
"Babaa.." diyebildi.

Halini anlayan Gencer Bey hemen arabayı kenara çekti. Aylin'e döndü.
"Eşşek sıpası ne yaptı da üzdü seni böyle."
Başını hayır anlamında iki yana sallayan Aylin zoraki çıkan sesiyle.
"Ben üzdüm Emir'i." dedi.
Gencer Bey beklemediği bu cevapla nasıl teselli edeceğini bilemedi.
"Kızım evlilik dediğin şey her gün güllük gülistanlık geçmez, bazen bilerek bazen de bilmeden kırarsın eşini. Önemli olan hatayı görebilmek, kendini affettirmek ve tabii ki aynı hataya tekrar düşmemek. Siz her ne kadar birbirinizi tanıdığınızı düşünseniz de daha yolun çok başındasınız ve birbirinizin bambaşka yönlerini göreceksiniz. Saygınızı ve sevginizi kaybetmeden o yönleri karşılayın."

Aylin Gencer Bey'in bir baba nasihatı gibi söylediği sözleri can kulağıyla dinledi. Sessizce süzülen yaşlarıyla eğdiği başını kaldırıp Gencer beye baktı.
"Ben hatamın farkındayım, ancak o kadar kırdım ki onu bu farkındalığı gösterebilmek için çırpındığım halde ulaşamıyorum Emir'e."
"Sen merak etme Emir sensiz yapamaz. Konu nedir bilmiyorum ama bir şekilde dönecektir sana."
"Sağ ol baba."
"Asma güzel yüzünü bakayım."

Aylin zoraki gülümsemeye çalışırken Gencer bey arabayı yeniden çalıştırdı ve Aylin'i evine baktı. Aylin'in arabadan inmesiyle hızlı bir şekilde Emir'i aradı.
"Lan it oğlu it neredesin?"
"Şey baba Ece'ye söyledim ya tamirhanedeyim."
"İyi tamam oraya geliyorum."
"Gelme!"
"Neden?"
"Neden? Eee şeyden çünkü işimiz bitti. Yani çıkacağım şimdi."
"İyi evinin önündeyim on dakikaya burada ol."
"Bir sorun mu var?"
"Onu sen söyleyeceksin hele bir gel de!"

Emir Aylin'in onlara ne anlatmış olabileceğini düşüne düşüne motoruna atlayıp eve doğru sürdü. Bütün bir gece beklediğini bulamamanın sıkıntısı Aylin'in yokluğuna eklenince boğulacak gibi oldu. Sitenin önünde arabasına yaslanmış kendisini bekleyen babasını görünce motoru durdurup kaskı çıkardı.

"Hayırdır baba nöbet mi tutuyorsun?"
"Sen hayırdır, gece mesaisine mi başladın?"
"Ben tamirc.."
"Sus Emir, şu konumda seninle tartışmak istemiyorum. Ustayı aradım değil bu gece gün içinde bile açmamış! Adam hastaymış."
Emir babasının ustayı arayacağını hiç düşünmemişti. Biran öyle boş gözlerle baktı hemen ardından.
"Evet hasta, ben de başka bir yere gittim o yüzden."
"Emir!"
"Baba ne istiyorsun benden?"

"Şu kızla evlenebilmek için kırk takla attın, bir sürü saçma sapan işlerle uğraştın. O kadar ağladın zırlandın. Ne oluyor şimdi? Biranda hevesin mi geçti!"
"Yok bana ne ilgisi var ben Aylin'i hala çok seviyorum."
"O zaman ne etmeye kaçıyorsun kızdan."
"Baba bilmediğin şeyler var."
"Ama bildiğim şeyler de var! O kızcağız seni kırmış olmanın pişmanlığıyla çalkalanıyor ama sen sözde tamirhanelerde vakit geçiriyorsun."
"Ne pişmanlığı baba? Aylin'in başka planları var hayatına dair. Ve o planlarında ben yokum."
"Siz evlisiniz Emir! Evli! Yok öyle ayrı gayrı planlar. Git evine her neyse meseleniz çözün onu. Yarın akşam Füsun'u da alıp geleceğim. Tek bir şey sezeyim asıl o zaman babanla tanışırsın."
"Off baba acaba karışmasan mı?"
"Sen de ilk günden saçmalama. Git karının yanına bir daha da bu geceki gibi onu yalnız bırakma."
"Tamam tamam hadi git."

Arabaya binen Gencer bey sanki tüm konuşmayı boşa yapmış gibi memnuniyetsiz bir bakışla arabayı çalıştırıp gitti. Gerginlik, mutsuzluk ve hafif sinirle oflayan Emir elini saçlarına atarak taradı. Arabanın arkasından bakarken
"Gidiyor baba, asıl o benden kaçıyor. Hem de öyle uydurma bir tamirciye değil, bilinmezliğe..."

Eve doğru ağır adımlarla yürüdü. Salonun ışığı yanıyordu. Kendisini Aylin'i görmeye hazır hissetmiyordu. Evin verandasında oturup kendisini hazırlamaya çalıştı. Başı iki eli arasında öylece düşünüyordu. Arkadan kapı yavaşça açıldı. Ve Aylin'in sesi duyuldu.

"Anahtarını mı kaybettin yoksa bana olan aşkını mı?"
Başını hiç kaldırmadan cevap verdi Emir
"Hayallerimi."
"Birlikte bulmamızı ister misin?"
"Bulunmasını değil yaşanmasını istiyorum."
"Kiminle?"
"Boşver Aylin, boşa konuşmanın anlamı yok."
"İçeriye gelmeyecek misin?"
"Rahatsız etmek istemiyorum."
"Burası bizim evimiz değil mi? İkimizin."
"İkimize ait ne kaldı ki?"

"Emir sen bana dünyamızı paylaşalım ve ikimizde hayattan nasibimizi alalım dedin,şimdi..."
"Şimdi görüyorum ki ne paylaşılacak ortak bir dünya ne de birlikte bir nasibimiz varmış."
"Yani beni bırakıyor musun?"
Emir ilk kez başını kaldırıp Aylin'e baktı. Gözleri dolmuştu.
"Sen beni bıraktın Aylin. Biz olabilecekken vazgeçtin."

"Emir ben hala buradayım. Biz hala buradayız."
"Yarın Cuma."
"Evet ne olmuş?"
"Aylin oyun oynama benimle çünkü gücüm kalmadı artık."
"İçeriye gelsene Emir."
"Gelemem Aylin. Gelirsem daha kötü hissederim."
Aylin uzanıp Emir'in elini tuttu.
"İnsan kocasını özler mi? Yanıbaşındaki sevdiğini. Emir gel."

Emir tutamadığı gözyaşıyla eve girdi. Aylin'in bulup çıkardığı biletler üst üste masanın ortasındaydı ve onu orada gördüğü gibi sinirlendi ve bağırmaya başladı.

"Yapma bunu Aylin yapma! Seni deli gibi severken benimle oynama. Yokluğuna alışmam için bırak sana olan kızgınlığım benimle kalsın. Öyle sevgi sözcükleriyle, özlemlerinle beni eritme, yapma!"

Aylin biranda parlayan Emir'in sözlerini anlayamıyordu. Neden yokluğuna alışmaya çalışıyordu ki? Çocuğu aldıracağım dedi diye Kendisini terk mi edecekti yani. Bu kadar mıydı gözündeki değeri? Onca yaşanmışlık sadece çocuk sahibi olmak için miydi?

"Emir neden konuşmama izin vermiyorsun?"
"Ne söyleyeceğini biliyorum çünkü, bu konuda daha fazlasını duymak istemiyorum tamam mı!  Neden geldim ki buraya! Sana çift kişilik hayat fazla Aylin, sen yalnızlığa alışkınsın. Ben sana fazla geldim. Seçtiğin yolda mutluluklar!"

Emir yine Aylin'in konuşmasına fırsat vermeden kapıdan çıkıp gitti. Ardından bakakalan Aylin kasıklarına saplanan sancıyla çığlık attı ve olduğu yerde iki büklüm kaldı. Bozulan sinirleriyle çöktüğü yerde hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Emir de hızla çekip çıktığa kapıdan çok uzaklaşamadan bahçenin ortasına çöktü. İçinde yanan ateşle o da oturduğu çimenlerin üzerinde ağlamaya başladı. Birbirine kulaklarını tıkamış iki insan. Aynı hayali paylaşırken, ikisi de aynı şeyi düşünerek ağlıyordu.

"Beni terkediyor!"


Nasıl çözülecek bu durum

Yanlış anlaşılmalar, konuşmadan yargılamalar, susmalar beni genelde delirtir.
Maç izler gibi hadisene konuşsana şöyle desene der dururum 😀
sizi de delirttim mi 🥶

Beğenilerinizi ve yorumlarınızı unutmayınız 🤩

Continue Reading

You'll Also Like

32.5K 1K 33
Asi ve Alaz'ın hikayesi...
483K 6.6K 10
Hayat ne kadar acımasızsa bir o kadar da yorucuydu . Elimi karnımın üstüne koyup bu hale nasıl geldiğimizi düşündüm . Babamın oynadığı bir oyun yüzün...
2.2M 120K 30
Bir mahalle hikâyesidir.
1M 45.4K 58
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...