SANRI ADASI

By Setenaybulutlarda

6.3K 894 2K

Uyumadan önceki uzaklığını yitirmiş bedeni, bedenimin hemen yanındaydı. Ne gözlerini kapatıp bakışını kesiyor... More

Tanıtım ⚜️
1.bölüm "Kiraz Ağacı"
2.bölüm "Kadın"
3.bölüm "Kedi"
4.bölüm "Cefâpişe"
5.bölüm "Emin"
6.bölüm "Bisiklet"
7.bölüm "Süreyya"
8.bölüm "Bars"
9.bölüm "Yetkin"
10.bölüm "Beyaz at"
11.bölüm "Deniz Feneri"
12.bölüm "Gülenay"
13.bölüm "Güneş"
14.bölüm "Türkü"
16.bölüm "Kavga"
17.bölüm "Karakol"
18.bölüm "Hastane"
19.bölüm "Ortancı"
20.bölüm "Melodi"
21.bölüm "Destan"
22.bölüm "Gün Körfezi"
23.bölüm "Fotoğraf"
24.bölüm "Neva"
25.bölüm "Kuzenler"
26.bölüm "Giray"
27.bölüm "Dövme"
28.bölüm "Aksiyon"
29.bölüm "Aytaç"
30.bölüm "Tanışma"
31.bölüm "Duba"
32.bölüm "Aile"
33.bölüm "Ayten"
34.bölüm "Kıskanmak"
35.bölüm "Melek Kapısı"
36.bölüm "Burada"
37.bölüm "Arbede"
38.bölüm "İlişki"
39.bölüm "Gökyüzü"
40.bölüm "Hayat"
41.bölüm "Türkü"
42.bölüm "Kayra"
43.bölüm "Karşılaşma"
44.bölüm "Sarılmak"
45.bölüm "Mektup"
46.bölüm "Uyanış"
47.bölüm "Gül güzeli"
48.bölüm "Uyku"
49.Bölüm "Gardenya"
50.bölüm "Sevmek"
51.Bölüm "Urla"
52.bölüm "Dövme"
53.bölüm "Yonca"
54.bölüm "Meydan"
55.bölüm "Mutluluk"
56.bölüm "Yumruk"
57.bölüm "Kiraz ağacı"
58.Bölüm "Prizren"
59.bölüm "Mutluluk"
Final ⚜️

15.bölüm "İtiraf"

110 20 15
By Setenaybulutlarda

Mavi türkü⚜️

Türkücü sazın tellerine vurdukça parça parça anılar düşüyordu zihnime. Huzurun kollarında büyüdüğüm, aşkın ne olduğunu öğrendiğim anılar... Ben o anılar içerisinde kaybolurken karşımdaki adamla karşı karşıya sazdan çıkanları dinliyorduk. Beraber demleniyorduk. Elimi yanağıma koyup mehtaba dönmek bile zor geliyordu bana. Sırtını sandalyesine yaslamış, bir eli, masada bardağının hemen yanında dururken diğer eli sandalyesinin kolunda duruyordu. Heybetli bir bedeni vardı, omuzları kalkık, dik oturuyordu. Ve hareket ettikçe parfümü bardaklarımızdan gelen anason kokusunu bile bastırıyordu. Ben tamamen onunla dolup taşarken türkücü aldı nefesini başladı beni alıp götüren türküsüne. 

Bir Leyla misali aşkın çölünden
Gönül Mecnun olmuş gezer yar deyi

Dolan gözlerime inat gülümsemeye başladığımda bakışları ben de olan adam kaşlarını hafif çatmıştı. Deniz hırçın dalgalarını kayalara vuruyordu, duyuyordum.

Oradaki kırık bir cam parçasına çarpan ışık gözlerime vuruyordu, beni ona dönmem için ikna eder gibi ama hiçbir ışık şu an ki odağımın yerine geçemezdi.

Ben sazın tellerini vuruldukça karşımdaki adamla büyükbabamı yan yana getiriyordum. Büyükbabam kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu şimdi yanında. Sonra benim yanımada anneannemi koyduğumda büyükbabamın bakışları karşısındaki sevdasına düşüyordu. Tıpkı çocukluğumdaki gibi bu türkü çalıyor, onlar sadece birbirlerine bakıyorlardı. Karşımdaki adama baktığım da bu türkünün ben deki anlamını anlatmak için yanıp tutuşuyordum adeta. 

Yıllardır aradı bu gönlüm onu
Meğerse yar imiş gönül sultanı

"Bu türkü... Benim çocukluğum biliyor musun?"

Ben konuşurken sırtını sandalyesinden çekmiş kollarını masaya yaslayarak bana doğru eğilmişti. Bir şey demeden beni dinliyordu. "Büyükbabamın eski bir pikabı ve taş plakları vardı. Çok gürültülü çalardı ama ben onları dinlemeyi çok severdim. Aynı büyükbabam ve anneannem gibi... Işıkları kapatırlar, pencerenin önüne geçip açarlardı pikabı. Sohbet ederler, gülüp eğlenirlerdi. Ama bu türkü başladığında... susar, sadece birbirlerini izlerlerdi. Nerede olurlarsa olsunlar bu türkü hep onlara ait..."

Gözümden süzülen bir damla gözyaşı hafif bir dokunuşla tutsak edilmişti Aybars'ın parmaklarına. Sonra elinin tersi mesken tutmuştu ıslanan yanağımı varla yok arası.

"Onlardan bahsedince hem mutlu oluyor hem hüzünleniyorsun."

Elinin sıcaklığı yanağımdan uzaklaşırken başımı sallıyordum kendimden habersiz. "Büyükbabamı çok zamansız kaybettik. Acısı hep taze."

Şu benim gönlüme yar Leyla Leyla
Azdı yaralarım sar Leyla Leyla

"Peki, anneannen... o iyi mi?"

Sorduğu soruyla bardağımdan bir yudum aldığımda gece boyu alıştığım tat bir kez daha yakmıştı boğazımı. Anneannemin yaşamını düşünüyordum. Büyükbabamsız yaşamını... Ruhunu toprağa gömen bir kadın nasıl olabilirdi?

"Biz 7 yıl önce sadece büyükbabamı gömmedik. Onunla beraber anneannemi de gömdük aslında. Birini bedenen birini ruhen yani. Onca yıl eşine kavuşmak için bekleyen biri ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi işte..."

Beni anladığını başını sallayarak belli ederken saçları ağarmış, güzelliğini yıllara bırakmış, yarım asırlık sevdasını artık bu türküde yaşatan o kadını anımsıyordum.

Beni gençliğine benzettikleri o eşsiz kadın... Saliha Gülenay.

Biraz daha gürültülü bir türküye geçerlerken dibinde azıcık kalan bardağımı bırakmıştım masaya. Türkücü bir saz şöleni sunuyordu kulaklarımıza. Ben bardağımı doldurmak için şişeye uzanıyordum. Ama elim tutularak engellenmiştim.

"Hızlı içtin... Çarpmasın sonra."

Sesindeki tını dinlemezsem gerçekten çarpacağının garantisini verirmiş gibiydi. Elimin üzerinde eli hala dururken onu dinlemeyi seçerek başımı salıyordum. Haklıydı.

"Peki, seni rakı tutuyor mu?"

Sorduğum soruyla güldüğünde dudağı belli belirsiz bükülmüştü. "Bendeki etkisi biraz farklı. Zihnimi bulandırmıyor, aksine daha netleştiriyor. Ben en doğru kararları bu şekilde aldım. Denendi, onaylandı."

Söylediklerine kahkahayla gülerken "Kafanın çalışma şekli muazzam Bars." diyordum. "Bizler evlerinin yolunu zor bulurken sen kendini aşmışsın."

Ona takılmama yüzündeki sırıtışı bozmadan daha da büyütmüştü. Ben de o yetenek mi desem ne ise ondan istiyordum. Cidden, benim şuurum birkaç metreden gideceğinin haberini vermek için içmemi engellemeye çalışıyordu ama o bana netlikten bahsediyordu, özel biri olarak dünyaya gelmesi takdire şayan. "İçki, bendeki en büyük etkisini dilimi çözerek gösteriyor. Benimle içenlerden duyduğum kadarıyla aklımdan geçenleri bir bir söylüyormuşum."

Hem sırıtıp hem mezeyi ağzıma atarken ona takılıyordum.

"Seninle içenler akıl okumayı bulmuş yalnız."

32 dişti şu an. Benimle beraber o da gülerken bardağını tutan elinin baş parmağıyla beni göstermişti birkaç saniye. "Daha dikkatli olmalıyım o zaman, desene."

Başımla onayladım onu. Yanaklarım sırıtmaktan ağrıyordu artık. "İlk defa içki içtiğim an çok trajikomikti, biliyor musun? Lise 2 veya 3'teydim. Hep merak ederdim işte içkilerin tadlarını. Kaçıp bir şekilde bakmak isterdim. Kayra'ya kaç kez söylesem de kuralcı kişiliği devreye giriyor, kendi gelmemesini geçtim, beni de göndermiyordu. Sonra bir gün Kayra dişçiye gittiği için okula gelememişti. Dedim, fırsat bu fırsat. Hemen bir arkadaşımı ayarttım. Beraber kaçtık okuldan."

Aybars Seni seni dercesine kafasını sallarken ben gülerek anlatmaya devam ediyordum. "Bulduk bir yer. Tabii biz ilk defa içiyor olduğumuzdan ne, nedir bakmadan dikdik birkaç çeşit kafaya. Ama görmen lazım, biz bir sarhoşuz." Kahkaha attığımızda o bir yandan da kaşlarını çatıyordu. "Sonra ne oldu?"

Kendimi zar zor sustururken olanlar hala gözümün önüne geliyordu. Gözlerim yaşarmıştı gülmekten. "Arkadaşım benden daha iyi olduğundan Kayra'yı aramış hemen. Ay o da..." Nefesim kesiliyordu artık. "Geldi ama dişinden dolayı vurulan iğne alerji yapmış, yüzü şiş, yanağı uyuşuk, bir türlü konuşamıyor. Bu yüzden de adamlara bizi tanıdığını anlatamıyor."

"Bokun, bunlor benom orkodoşlorum, izin verun gidolum." Onu taklidini yaparken yan sandalyeye doğru devrilmek üzereydim. Gülmekten bir tab düşmüştüm. Güldükçe daha da gülmüştüm. Bu benim arada yaşadığım bir şeydi. İşin içine alkolde girince... Ama ne yapayım? Kayra'nın o günkü halini görseniz gülmekten yerlere yatardınız.

"Bak, o kadar sarhoş olmama rağmen hala hatırlıyorum o halini. Bizi bir şekilde çıkarmış oraya. Arkadaşımı evine bırakmış ama beni bırakmaya kalmadan bayılmışım ben." Sesli gülmelerimiz, yüzde kalan artıklara döndüğünde ben hala keyifle anlatıyordum ama o bayıldığımı duyunca daha dikkatli duruyordu. "O kadar çeşit içkiyi deneyeyim derken zehirlenmişim meğer. Sonrası fena. Hastaneye yetiştirmiş hemen beni. Annem, babam, amcalarım, kuzenlerim, aile büyüklerim... Hepsi akın etmiş hastaneye. Gözümü bir açtım bizimkilerin kafalarından hiçbir yer gözükmüyor."

Burnundan nefes vererek güldüğünde "Kızdılar mı?" diye sormuştu. Kızmaz olurlar mı? Hele pimpirikli annem, canıma okumuştu. "Hem de nasıl. İçmeme değil de bana bir şey olmasından korktukları için çok kızdılar. Sonra sırayla hepsi öğüt verdi. İnan bana o öğütler bir 20 yıl daha yeter bana, o kadar yani."

Şimdi güldüğüme bakmayın aslında çok kötü bir gündü. Bir an gerçekten öleceğimi sanmıştım. Kayra, canım arkadaşım, can kurtaranım beni kurtarmıştı da hayattaydım. Eve gidince sıkıca bir sarılayım Kayrama.

"Neyse ki tez çarpmıyor da içebiliyorum."

Yamuk bir gülüşle hızlı zamanlarımın gerçekten hızlı olduğunu söylerken bir kahkaha daha patlatmıştım. Sonra "Benim ilk içişimde bir grup köpek beni kovalamıştı, o adrenalinle nasıl koştuysam köpekler bile yetişemişti." demişti. Bir kahkaha da o zaman patlatmıştım.

Artık başım ağrımaya başlamıştı bu kadar çok gülmekten. Çalınan türküyü bile yeni yeni duymaya başlıyordum. Mavi türkü çalınıyordu.

Biz sakinleşip bir yudum su içerken huzurlu bir sessizlik oluşmuştu. Tabii kısa bir süre içindi. Çünkü ortada duran telefonum ikimizinde ilgisini kendine çekerek çalmaya başlamıştı. Arayan kişi birkaç saniyeliğine Aybars'a bakmama neden olmuştu.

Gelen Arama; Giray

Bir anlık sesten dolayı bakması arayanı görmesini sağlarken bakışlarını çekmişti hemen elbette. Bu seste konuşamayacağım ve bunun için dışarı çıkmam gerekeceğinden aramayı sonlandırmıştım, çünkü yerimden kalkmak istemiyordum. Bence geçerli bir seçenekti ama önemli bir şey olabilir diye mesaj ile geri dönüş yapmayı unutmamıştım.

Aybars önünde bir yere takılı kalmıştı. Ardından da bardağından sert bir yudum almıştı. Ona baktığımı görünce de hafifce gülümseyip türkücülere dönerken gülmüştüm o haline. Kıskanmış olma ihtimali ve bunu belli etmemeye çalışması...

Dayanamadım yamuk bir gülüş yüzümde takılıyken. "Aklına takılan bazı şeyler var gibi. Sormayacak mısın?"

Bakışları bana döndüğünde yüzündeki monoton ifade gitmiş silik bir gülüşe yer açmıştı. Masanın kenarındaki çıkıntıyla oynuyordu bir eli. Ardından omuz silkti. "Sen sorularımı biliyor gibisin."

Çıkardığı sonuçla ikimizde güldüğümüzde ellerini birbirine bağlamış ve birkaç saniyeliğine denize yansıyan aya çevirmişti bakışlarını. Sonra denize ve yeniden bana. "Eğer anlatmak istersen, dinlerim."

Merakı belliydi ama ona rağmen bana bırakıyordu her şeyi. Daha fazla merak etsin istemedim. Kendi rızam ile ona Giray'dan bahsetmek istedim.

"Giray," diyerek konuya girdiğimde kaşları bir miktar çatılmıştı. "Benim avukatım. Aynı zamanda da eski nişanlım."

Bunu duyduğunu biliyordum. O yüzden şaşırmamıştı.

"3 yıl önce nişanları attık." Daha çok ben attım aslında ama orayı karıştırmayalım şimdi. "Ama ilişkimiz bitse dahi hala avukatım olarak devam ediyor."

Kaşlarını kaldırarak başını salladığında şu an ne düşündüğünü merak ediyordum. Bakışlarımı çekmeden ona bakarken alnına düşen saça dikkat kesilmiştim birkaç saniye. Sonra diliyle ıslattığı dudaklarına.

Tabiri caizse hızlı zamanlarımdaki halim arsız arsız kulağıma bir şeyler fısıldarken gözlerim düşüncelerimle açılmış başımı sağa sola sallayarak bundan kurtulmaya çalışmıştım. Sonra bu yaptığım komik gelmişti. Kendime gülmüştüm. Evet, rakı çarpmış olmalıydı. Kesinlikle.

Ben kendi düşüncelerimle uğraşırken izlendiğimden bir haberdim. Bunu denize doğru olan dalgın bakışlarımı bugün kaçıncı kez olduğu bilinmez, toprağı taşıyan o gözlere çıkardığımda farketmiştim. Benim gözlerimde deniz, onun gözlerinde toprak vardı. İki masal kahramanı olabilir miydik?

Eli çenesinde, yüzünde hafif tebessümle beni izlerken çeşit çeşit destanlar düşmeye başlamıştı zihnime. O benim ıssız denizlerimi çeşit çeşit canlılarla doldururken, onun kurak topraklarına çiçekler eksem biz de destanlara konu olur muyduk? Olmalıydık. Bana böyle bakarken nasıl olmaz diyebilirdiniz ki?

"Böyle güzel bakarken ne düşünüyorsun?"

Bunu benim sormam gerekirken onun sorması... Ben nasıl bakıyordum, bilmiyorum ama onun gözlerine düşen o ışık tüm yolumu aydınlatır cinstendi. Benden başkasına böyle bakmayacak gibi.

Yüzümde beliren tebessümle omuz silktiğimde yanıt vermemiştim ama o gözlerini kısacak kadar gülümsemişti. "O kadar güzel duruyorsun ki insanın seni göğüs kafesine saklayası geliyor Deniz."

Kalbim hızlanmaya başlamıştı dostlarım. Ne diyeceğimi bilememiştim. O da bir cevap beklememişti. Türkücünün söylendiği türküye bana bakarak eşlik ederken şaşkınlığıma çoktan kendini bırakmıştı.

Al eline gök fırçayı
İçimi maviye boya

Kollarım masanın üzerinde birleşmiş ona doğru bedenimi eğerken bulmuştum kendimi. Beni nasıl böyle etkisi altına alıyordu, bilmiyorum. Sesinin tınısı ve söylediği türkü...

Al eline gök fırçayı
Göğümü maviye boya

Gözlerimi kapatıp onun sesini dinlemeye başladığım da bunu sadece birkaç saniye yapabilmiştim. Yeniden açtığım da sessizliğini yuva bilmiş kısık gözleriyle beni izlemeye devam etmişti. Bir dakikaya yakın sadece birbirimize bakarken ben sazı da türküyü de değil "Deniz," diyerek derin iç çekişini duyuyordum.

"Ben düşüncelerimi öyle bir anda söyleyemem. Belli ederim ama ağzımdan bir türlü çıkaramam." Kısık sesiyle bana kendini anlatıyordu. "Öfkemi de içimde yaşarım, üzüntümü de... Şu an böyle rahat konuşabiliyorsam bundan dolayı." derken bardağını gösteriyordu. Bahsettiği buydu demek ki. Ama bunları duyacaksam değerdi. Bana toprak bakışlarını sunarken içindekileri dökecekse değerdi. Demlenmek ilk defa iyi bir sonuca varıyordu.

"Bana öyle bakıyorsun ki gözlerimi çevirdiğim her yer maviye bulanıyor Deniz." derken sesi bana melodi gibi geliyordu. Gözlerim dolmuştu. Neden? "Hani diyor ya türkü de İçimi maviye boya diye, gerek yok. Benim içim de dışımda maviye boyanmış zaten."

Bu bana ilk itirafıydı.

Hayır, bakışlarının söylediği değil, dilinden çıkan ilk itiraf...

"Belki başka bir zaman olsa bu maviye bulanmış halimi daha kendimdeyken gösterirdim ama şu an hiçbir şey düşünecek halde değilim. Sersem gibiyim." derken gülüyordu kendi haline. Fısıltısını zar zor işitiyorum. "Sayende..." diyor onu serseme çevirmenin ben olduğumu dile getirerek.

Ani ve bir o kadar da heyecan verici olan bu sözler içinde bocalıyorum. Ellerimi nereye koyacağımı bile kestiremez haldeyken en son ne zaman böyle hissettiğimi düşünüyorum. Yok... Aklımda fikrimde bu adamla dolu olunca geçmişte ki hiçbir şey gelmiyor aklıma. Elimi yanağıma koyup başımı hafif eğerken ben de onunla gülüyorum. Güldükçe rahatlıyorum.

Hava alalım mı biraz diye sorduğunda biz oradan nasıl kalktık, o sürede ne oldu, inanın hatırlamıyorum. Tek düşündüğüm Aybars'tı. Restorandan çıktığımızda başım hafif dönüyor gibiydi ama umursamadım. Serin yaz yeli yüzüme çarptı. Onun itirafına karşılık ben de kendi içimdekileri itiraf etmek istedim ama bunu sözle yapmaktansa farklı bir şekilde göstermeliydim.

Sahile doğru yürürken elimi uzattım ona. Bakışları elime inip geri yüzüme çıktığında yürümeyi kesmişti. Gülümsemesi genişlerken bir kere göz yumup kendi teklifimi ona karşı kabul ettim. Aramızda artık hiçbir paravan kalmamıştı.

Vakit kaybetmedi. Elini uzatıp elimi içine alırken üzerine bir buse bıraktı. Yüzüm ne halde bilinmez ama benim gülümsemekten yanaklarım uyuşacak haldeydi artık.

Bana baktı. Sonra ne olduğunu anlamadım.

Beni kendine çekip belime sarılan kolları tarafından gafil avlanmıştım. Ayaklarım yerden kesilmiş beni uçsuz bucaksız diyarlara götürmüştü. Bir kahkaha kopuyordu dudaklarımdan. Benim kollarımda bir ihtiyaçla ona bağlanırken kulaklarımda Özdemir Erdoğan'ın sesi yankılanıyordu. Sözleri yankılanıyordu.

Gönül tahtımı çoktan bulduğunu gösteriyordu.

Yüzümü biraz geriye çekip gülen gözlerinin ta içine baktığımda kendimi görürken ileride ne yaşarsam yaşayayım şu andan asla pişman olmayacağımı biliyordum.

⚜️

Yine uzun bir bölümle gelemedim ama bölümün hoşunuza gideceğini düşünüyorum. Umarım beğenmişsinizdir.

Bu bölümü beni yorumlarıyla mutlu eden     hiwitches'a     ithaf ediyorum.

Yeniden beni yorumlarıyla mutlu eden okuruma veya okurlarıma diğer bölümü ithaf edeceğim.

Gelecek bölüm de görüşmek üzere 🌛

Continue Reading

You'll Also Like

98.7K 9.9K 19
*avareyim,asudeyim,yorgunum bilmiyorum,neden sana vurgunum? -bir mahalle hikâyesi- 18/05/2023 " Dökme yüzünü." dedi. Yüzüne vuran kızıl ateşlere ba...
617K 25.6K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
3.3M 121K 67
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
327K 5.5K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...