Özel Bölüm/1

657 52 42
                                    

Camdaki buğuya adımı yazıp gülümsedim. Aklıma gelen detayla dudağım yukarı kıvrıldı. Adımın başına veteriner ekledim. Oldukça güzel görünüyordu. Melisa, elinde kahve dolu iki bardakla yanıma gelip pencerenin pervazına oturdu. Bana uzattığı bardağı alıp gülümsedim.
"Çalışmaların nasıl gidiyor?" Dedim kahvemden bir yudum alıp.
Melisa gülümsedi.
"Güzel. Sana yüzmeyi iyice öğretme sözüm vardı. Boş zamanında gelsene. Pazar günü de gidebiliriz istersen. Nasıl olsa bina benim sayılır. Ortak oldum, biliyorsun."
Başımla onayladım.
"Evet. Bir ara gideriz." Muzipçe ona baktım.
"Doğum gününde Uğur'un sana ne aldığını söylemedin hâlâ. Çok merak ediyorum. Kimseye söylemem." Son cümleyi fısıldayarak söylemiştim. Melisa gülümsedi.
"Benim resim çizmeyi çok sevdiğimi biliyor. Tuval ve boya almış. Bizi çiz dedi. Ben de herkesten gizli çiziyorum."
Gözlerim parlamıştı.
"Bana gösterir misin? Lütfen. Kimseye söylemem." Dediğimde ona yavru köpek bakışı attım ve dayanamayıp kabul etti. Birlikte en üst kattaki boş bir odaya girdik. Burası kullanılmayan odalardan biriydi. Biraz ilerlediğimizde parmağımı şıklatıp içerisini aydınlattım. Üzeri örtülü bir tuval vardı. Yanındaki masanın üzerinde de etrafa saçılmış boyalar ve fırçalar. Melisa çevik bir hareketle tuvalin üzerindeki örtüyü kaldırdı. Ağzım açık kalmıştı. O kadar güzel çizmişti ki... Eğer Melisa'nın çizdiğini bilmesem bir ressam çizmiş zannederdim. Uğur ile birbirlerine sarılıp poz verdikleri bir fotoğrafı çizmişti. Çok gerçekçiydi.
"Büyülenmiş gibiyim. Renklerin tonlarını ayarlaman kusursuz. Saçının mavisi birebir olmuş." Dedim hayranlıkla. Melisa içtenlikle gülümsedi.
"Epey uğraşmıştım. Bak ne diyeceğim. Eğer istersen Berk'in doğum günü için ikinizin resmini çizebilirim."
Kalbim mutlulukla dolmuştu. Hemen Melisa'ya sarıldım. Birkaç yıl önce o Sarp'a takıntılı bir şekilde aşıkken başka birini sevebileceğine, hatta ikisinin resmini çizeceğine asla inanmazdım. Hayat sürprizlerle doluydu.

Yatakhaneye döndüğümde alt ranzada yatan Sıla'nın uyumadığını gördüm. Üniversitede hangi bölümü tercih edeceğini düşünüyor olmalıydı. Yanına oturduğumda başını omzuma koydu. Saçlarını okşamaya başladım.
"Edebiyat bölümünü seçmek istiyorum abla." Dedi kısık bir sesle. Gülümsedim.
"Güzel bölüm. Günlüğüne yazdıkların çok etkileyiciydi. Kitap yazmak mı istiyorsun?" Dediğimde başını salladı.
"Çocuk kitapları yazmak istiyorum. Yalnız bir çocukluk geçiren çocukların arkadaşı olurlar. Senin çocukluğun gibi, benim çocukluğum gibi."
Bu çok güzel bir düşünceydi. Onunla gurur duyuyordum. Elimi saçlarından indirip omzuna koydum.
"Çok iyi düşünmüşsün. Ben seni destekliyorum. Eminim ki annemiz ve babamız da desteklerler."
Sıla başını omzumdan kaldırıp bana gülümsedi. Yardıma ihtiyacı olduğu anlardaki gibi onun yanına yattım. Uyurken mutlaka elimi tutardı. Sanki sabah uyandığında yanında olmayacakmışım gibi. Elimi tutmak ona göre bir teminattı belki de.

Sabah uyandığımda beyaz bir tişört ve siyah eteğimi giyip merdivenlere yöneldim. Mevsim yazdı ve gerçekten çok sıcaktı. Üniversitede dördüncü yılıma geçmiştim. Bazılarımız önümüzdeki yıl mezun olacaktı. Benimse daha iki yılım vardı. Merdivenlerden üçer beşer inerken aklımda Berk vardı. Birkaç gündür ortalıkta görünmüyordu. Yine bir şeyler plandığını hissediyordum ama haberim yokmuş gibi davranmak güzeldi. Kahvaltı masasına oturduğumda herkese günaydın deyip hemen yemeye başladım. Bir yandan gözüm Berk'i arıyordu. Yemeğimi yarıladığımda biri gelip arkamdan sarıldı. Parfümünün kokusundan Berk olduğunu anlamıştım. Ağzımdakileri yutup arkama döndüm.
"Neredesin sen kaç gündür?" Dedim hafif kızgınlıkla. Bu havada mont giymişti. Yanıma oturup montunu çıkarttı.
"Bu havada mont mu giydin?"
"Yukarda hava biraz serin de Derin Hanım." Dedi muzipçe. Yaz tatilinde bile gidip uçağa biniyordu. Yemek yerken onu izledim. Çayını içip bana döndü. Onun sürekli meşgul olması canımı sıkıyordu. Benden soğumaya başladığını hissediyordum. Aklını mı okusaydım? Bu da saygısızlık gibi geliyordu. Nefesimi huzursuzca dışarı verdim. Berk bana döndü.
"İyi misin sen? Gergin görünüyorsun."
Yutkundum. Gergince gülümsedim. Anlamıştı.
"Birkaç günlük sıkı çalışmamın ardından bu geceyi sana ayırmaya karar verdim. Lunaparka gideceğiz." Dediğinde dünyalar benim olmuştu sanki.

Kıvılcımların Dansı-IIWhere stories live. Discover now