5

65 6 2
                                    

Jimin uyandığında kendini tuhaf hissediyordu. Gözlerini yavaşça araladı ve etrafına baktı. Ormanda olduğuna şaşırmıştı. Yavaşça ayağa kalktı ve ellerinde ki toprak parçalarını temizledi. Ardından üzerinde ki tozu elleriyle atabildiği kadar attı. Kendini biraz tuhaf hissediyordu ama iyiydi.

Etrafına biraz bakındığında gözleri büyümüştü. Ormandaki ağaçlar, her zaman gördüğü ağaçlar değildi. Yerine turuncu yaprakları olan ağaçlar vardı. Ya sonbahardalardı ya da Jimin farklı bir boyutta olduğunu düşündü.

"Kim Jennie!"

Jimin etrafta Jennie'ye seslenerek koşmaya başlamıştı. Nerede olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. Kendini başka bir boyutta gibi hissediyordu.

"Jennie'yi mi arıyordun?"

Jimin duyduğu sesle arkasına döndü. Birini görmeyi beklerken gördüğü tek şey rüzgarın uçurduğu birkaç yapraktı. Sesi tekrar duydu ama ne dediğini anlamıyordu. Bir çeşit büyü yapıyor veya dua okuyor gibiydi. Bu onu korkutmuştu.

"Kimsiniz?"

Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki konuşan kişinin duyacağından bile şüpheliydi. Birden arkasından geldiğini düşündüğü bir hışırtı duydu. Arkasına dönmeye korksa da yavaşça döndü. Turuncu bir kurt yavaşça ona doğru geliyordu.

Jimin ne yapacağını bilemiyordu. Kurt ona yaklaştığı her adımda Jimin geri gidiyordu. Sonunda Jimin'in gidecek yeri kalmamıştı, bir ağaca sırtını yaslamıştı. Kurt ona iyice yaklaşmış ve aralarında yaklaşık beş adımlık bir mesafe bırakmıştı.

"Jennie'yi mi arıyorsun?"

Jimin'in dili tutulmuştu. Bu zamana kadar onunla konuşan bu kurttu. Şu an sadece kurda bakabiliyordu ama konuşabileceğini sanmıyordu. Kurt ona takip etmesi için işaret verdiğinde Jimin sesini bile çıkarmadan ona itaat etmişti.

Bir mağaranın girişine geldiklerinde Jimin daha fazla mağara kaldırabileceğini sanmıyordu. Yeterince mağara görmüştü ve artık her birinden korkuyordu.

Kurt başıyla içeriyi işaret ettiğinde Jimin kaçamayacağını bildiğinden önde kurt arkada kendisi istemeyerek içeri içeri girdiler.

Mağaranın içi tamamen cam ile kaplıydı. Bu, Jimin'in büyülenmesine neden olmuştu. Yavaşça içeriye doğru ilerlemeye devam ettiler. En derinlere gidiyordu bu yüzden Jimin, Jennie'nin orada olacağını düşünüyordu. İçinde kötü bir his vardı ve bu her adımında daha da çoğalıyordu.

"Aşağıya doğru inen merdivenleri sağ tarafta bulabilirsin. Aşağıya indiğinde onu, orada göreceksin."

Jimin kurdun dediklerinden sonra hızlıca merdivenleri indi. Etraf çok karanlıktı ve hiçbir şey göremiyordu. Biraz daha ilerlediğinde birden ışık yanmıştı. Aniden gelen ışık ile gözlerini kırpıştırsa da gördüğü şey ile gözleri kocaman açılmıştı. Jennie ile neredeyse burun buruna gelmişti.

"Jennie, gözlerini aç. Hadi buradan çıkıp gidelim ve bir daha hiç dönmeyelim."

Jimin, Jennie'ye baktı ama tek bir kıpırtı bile yoktu. Jimin, Jennie'yi tutmayı denese bile bir sonuca ulaşamamıştı, buraya sıkışıp kalmıştı. Yüzü düşerken tüm meşaleler birden yandı ve Jimin gördüğü manzara ile ağzı açık kaldı. Jennie, ağacın kalın kökleriyle mağaraya bağlıydı. Vücudunun her yerini kökler sarmıştı. Jimin hiç düşünmeden köklere saldırdı ama hiçbiri sökülmüyordu.

"Biz de onu kurtarmayı denedik. Pençeledik, ısırdık, ezmeye çalıştık ama her şey için çok geçti. Mağara onun tüm enerjisini çekmişti. Onu artık kurtaramazsın."

Fox magic| jenminWhere stories live. Discover now