1

132 6 2
                                    

"Jennie artık kalkman lazım. Kahvaltını yapmadan seni göndermeyeceğim."

Jennie bunu duyduğu gibi anında gözlerini açmıştı. Küçücük bacaklarıyla hızlıca mutfağa gittiğinde annesi yumurta ve pirincini tabağına koymuştu bile.

"Hayır küçük hanım. Yüzünüzü yıkamadan size yemek yok."

Jennie koşarak banyoya gittiğinde annesi arkasından gülümsemişti. Boyu yetmediği için sandalyesini aldı ve hızlıca yüzünü yıkadı. O gün Jennie için önemli bir gündü. Arkadaşlarıyla beraber ormana geziye gideceklerdi ve bunun için çok heyecanlıydı. Daha önce ormana bir kez gitmişti onda da ailesi yanındaydı. Bu sefer arkadaşlarıyla birlikteydi ve ailesi olmadan ilk dışarı çıkışıydı. Kendini büyümüş hissediyordu.

Yüzünü hemen yıkadı ve zıplayarak sandalyesinden indi. Sandalyesini aldığı yere geri koydu ve koşarak banyodan çıkıp softaya oturdu.

"Yavaş yavaş ye Jennie."

Annesi kızının bu hallerine gülümsedi ve tabağına biraz daha yumurta koydu.

Jennie'nin ailesi pek zengin sayılmazdı. Küçük bir kasabada yaşıyorlardı ve orada pek fazla insan yoktu. Babası ve annesi ayrıldıktan sonra o kasabaya gelmişlerdi. Annesi burada bir markette çalışıyordu ve Jennie, istediği her şeyi oradan alabiliyordu. Annesinin patronu onun için her zaman biraz bozukluk bulunduruyordu. Jennie yaşadığı kasabayı seviyordu. Küçüktü ve bir sürü arkadaşı vardı. Buradan ayrılmayı hiç düşünmüyordu bile.

Kahvaltısını bitirmiş ve şimdi hızlıca ayakkabılarını giyiyordu. Annesi ona çantasını uzattı ve elinden aldığı gibi dışarı çıktı. Annesi arkasından dikkat etmesini söylese de Jennie artık onu duymuyordu bile.

Bahçesinde oturmuş gazetesini karıştıran yan komşusu yaşlı kadına selam verdi ve okuluna koşar adım gitmeye başladı. Yoldan geçerken herkese selam vermeyi ve günaydın demeyi de ihmal etmemişti Jennie. Kasabaya geldikleri andan itibaren herkese kendini sevdirmeyi başarmıştı.

Okuluna yakın oturan ablası ona üzeri çikolata parçacıklı kurabiyelerden verdi ve okula girişini izledi. Kasabada herkes böyleydi. Birbirlerini sever ve korurlardı. Jennie okula girdiği gibi çantasını çimenlerin üzerine fırlattı ve arkadaşlarının yanına koştu.

"Bugün geziye geliyorsunuz değil mi?"

Arkadaşları nefes nefese kalan Jennie'ye korkuyla baktılar. Sonra hep beraber güldüler. Okulda sadece 30 öğrenci vardı. Bu yüzden hepsi birbirini tanırdı.

Burada çok çocuk yoktu. yaşlılar ve gençler daha çoktu. Bu yüzden çocukları ayrı bir seviyorlardı.

"Elbette geliyoruz. Seni yalnız bırakırsak kesin kaybolursun."

Yoongi kolunu Jennie'nin omzuna atınca Jimin koluna vurmuştu. Jennie ikisine birden gülümsedi ve ikisinin de koluna girdi. Bugün hepsi güzelce eğlenecekti, bundan emindi.

Öğretmenleri onlara seslendiğinde Jennie koşarak bıraktığı çantasını aldı ve arkadaşlarının yanına döndü. Hepsi ormana gitmek için hazırdı. Jennie öğretmeninin yanına gelip boynuna kartını takmasını bekledi. Sağ bileğine de çağrı cihazını takınca tamamdı. Ormanda kaybolursa diye bu cihaz çok önemliydi. Onun yerini hemen tespit etmelerine yardım ediyordu.

Ormanda bir çocuk kaybolmuştu. O zamandan sonra bu tür önlemler almışlar ve hiçbir hata payı bırakmamışlardı. Bu onlar için çok önemliydi.

Ormana geldiklerinde hepsi etrafa büyülenmiş gözlerle bakıyordu. Daha önce ormanın bu kısmına çocukların hiçbiri gelmemişti. Bu yüzden hepsi çok heyecanlıydı. Jennie de çok heyecanlıydı ve annesinin verdiği kamera ile her yeri çekiyordu. Bu onun için çok özel bir andı.

Fox magic| jenminWhere stories live. Discover now