II. Miladınla Tanışmak

577 55 102
                                    

İKİNCİ BÖLÜM
"MİLADINLA TANIŞMAK."

bölüm şarkısı:
bring me the horizon - hospital for souls.



Karanlık, kalbimi avuçları arasında tutamaz, beni düşmanlarımla dolu bir hiçliğe mahkûm edemez sanıyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Karanlık, kalbimi avuçları arasında tutamaz, beni düşmanlarımla dolu bir hiçliğe mahkûm edemez sanıyordum.

Kabuslarımda dahi yenilmezdim ona, düşüncelerimden kaçmama ve uyumama yardım eden ilaçlar rüyalarımın üzerine görünmez kalkanlar örer, güvenli bir sığınak bırakırlardı bana. Çatıma düşen taşların sesleriyle sarsılır dururdum lakin yine de yorgun hissetmezdim uyandığımda. Bu, uzun bir zaman için benim tek kaçış yolumdu, şimdi ise zindanım olmuştu.

Sahnede yere düşmeden önce aklımda kalan son şey, benim haricimde Sophie'yi görebilen tek kişinin gözleriydi. Öyle koyu bir renge bürünmüşlerdi ki bilincim kapılarını dünyaya kapattığında düştüğüm bataklık ondan daha aydınlıkmış gibi hissettirmişti. Gözleri, uyurken huzur bulduğum diyarı beni boğan sığ dalgalara, üzerime devrilen dik yamaçlara çevirmişti. Artık hiçbir ses duyulmuyordu çevremde, öyle ki kalbimin atışını duymasam yaşadığımdan dahi şüphe edecektim. Bağırmaya çalışınca da yanıyordu nefesim, rüzgâr bile yitirmişti konuşma yetisini.

Kollarımı saran yapışkan çamurdan sıyrılmaya çalışarak bir adım attım fakat hareket edemedim. Sarstıkça bedenimi, daha çok gömüldüm içine, duramadım yine de. Çeneme kadar teslim olduğumda etrafımı saran sık ağaçların arasında kıpırdamadan duran beyaz bir kurt göründü. Soludukça burnundan dışarı yayılan dumanların arasından geçerek bana yaklaşırken dakikalar sonra ilk defa hareketsiz kaldım. Adımlarına tek bir saniye için bakmadan yürüdü ve bataklığın kenarına geldiğinde durup toprağı kokladı. Bakışlarımız kesiştiğinde kendi kalp atışım dışında bir ses duydum ve gülümsedim beceriksizce. Kurdun göğsüne zaten büyük bir güçle çarpan yüreği daha da hızlandı, ardından tek bir pençesini bataklığa batırdı.

Yer sallanmaya başladı ve üzerimdeki örtüyü kaldırdım.

Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda burnuma dolan hastane kokusu yüzümü buruşturmama neden olurken dakikalar boyunca kurtulamadığım sessizlikten sonra duyduğum her şey gürültülü bir şekilde yansıyordu beynime. Bakışlarımı soluma çevirdiğimde çenesini omzuna yaslamış uyuyan annemi gördüm, aynı anda sağ kolumu beklenmedik bir güç sardı. Endişeli bir sesle "Sonunda uyandın Eylül," diye neredeyse bağıran babam telaşla doktoru çağırmaya gidince onun sesine uyanan annem koltuktan aceleyle kalıp yatağın kenarına oturdu.

"Ne oldu bana?" diye sorduğumda elimi tuttu ve kapıda birilerinin görünmesini beklerken "Gösteriden sonra bayıldın, bütün akşam boyunca buradaydık ancak hâlâ nedenini bilmiyoruz," dedi. Kaşlarımı çatıp olanları hatırlamaya çalıştım fakat Sophie ve yanında oturan yabancı dışında aklıma hiçbir şey gelmiyordu, daha doğrusu, onlardan başka hiçbir şey düşünemiyordum.

Lavantalar ÖldüğündeWhere stories live. Discover now