- 9 -

291 23 4
                                    

Bir haber kanalında Jack ve benim resimlerim çıkmıştı. Muhabir Isaac ve Jackson'la Ethan'ı öldürülmesi hakkında röportaj yapıyordu. 

"İkimiz adına da arama emri çıkmış. Merkezden birkaç arkadaşı arayacağım."

"Saçmalama! Kimseyi arayamazsın. Telefonunu ver." Telefonunu elime alınca duvara fırlatarak telefonu parçaladım. 

"Jack bundan sonra geri dönüş yok."

"Hayır bak gidip teslim olal-"

"Birlikte çalıştığımızın farkındalar.  Bu cinayet benim üstüme kalsa bile yakalandığın an sende hapsi boylarsın."

"Bilmiyorum. Biraz bekleyelim o zaman. Karadul işini biraz erteleyelim ortalık sakinleşsin  öyle devam ederiz."

"Evet."

"O zamana kadar birlikteyiz."

Birden gülmeye başladı.

"Neye gülüyorsun? Bana benzemeye başladın." Çatık kaşlarımla ona bakıyordum hala gülmeye devam ediyordu.

Gülmeye devam ederken "Az önce hayatım, tüm kariyerim altüst oldu."

Anlamayan gözlerle ona baktım. Garip bir şekilde suçluluk duygusu hissediyordum. Suçluluk ve ben? 

Birden bende gülmeye başladım. 

"Sen cidden acınası birisin Howard. Benim yüzümden tüm hayatın bitti ve hala benimlesin. Bir intikam için değer mi?"

İkimizde gülmeyi bıraktık. Yaklaşık 5-6 saniye öylece durduk.

"İçkiye ihtiyacım var." diyerek masanın üstündeki çantama yöneldim.

"Çok fazla içkiye." diyerek peşimden geldi. 

Otelden çıkarken güvenlik görevlilerinden biri bize garip bakışlar attı. 

Dışarı çıktığımızda Jack'i durdurdum.

"Jack yeni bir görünüşe ve kimliklere ihtiyacımız olacak."

Güldü.

"Şimdide estetik ameliyat mı olacağız? Onun yerine farklı renk bir lens ve saç boyası olsa?"

"Benim gözlerim zaten lens." Kafasını bana çevirerek anlamayan gözlerle bana baktı.

"Ciddi misin?"

"Bazı önlemler almam gerekiyordu değil mi?" Gülümsedim. 

"Pekala sahte kimliği nerden çıkaracağız?"

Gülümsedim. "O iş bende. Şimdi gidip senin muhteşem mavi gözlerini kahverengileriyle değiştirelim."  

Birkaç saniye sonra dediğimin farkına vardım ve ağzımı kapalı tutmaya karar verdim. 

"Hannah Nelson'dan bir iltifat aldım. Sanırım bugün kıyamet kopacak." Güldü.

"Çok komik." diyerek yapmacık bir gülümsemeyle ona gülümsedim.

-

İkimize de lens aldıktan sonra kaldığımız otelin bir sokak altındaki markete girdik.

"Pekala dedektif. Bu gece ayakta duramayacak kadar sarhoş olmalıyız."

Güldü.

"Zaten gördüğüm haberden sonra hala nasıl ayakta durabiliyorum emin değilim."

Biz konuşarak markette dolanırken içeri maskeli bir adam girdi. Elindeki silahı sonradan fark etmiştim.  Jack'in omzunu dürttüm. O da o tarafa baktı.

Adam elindeki silahı kasiyere doğrultup kasayı boşaltmasını istedi. Vücüdünün yapısından ve ses tonunda 17-18 yaşlarında olduğu belliydi.

Kasiyer kasaya uzandığında alttan beyzbol sopasını çıkarttı. Bunu gören maskeli adam kasiyerin omzuna ateş etti. 

Jack tam o tarafa gitmek için  yönelmişti ki onu durdurdum.

"Karışma. Başımız iyice belaya girecek. Burada olduğumuzu bilmiyorlar." diye fısıldadım.

Adam kasadaki tüm parayı alarak kaçtı. Hızlıca yaralı adamın yanından koşarak çıktık. Omuzundan vurulmuştu fakat iyiye benziyordu. Telefonunda 911 tuşlamıştı bile. 

"Tamam içki almak için başka bir market bulmamız gerekecek." diye homurdandım.

"Tamam sen otele git. Ben geliyorum." Kafamı salladım ve yürümeye başladım.

-

Yatağa uzanmış Jack'in dönmesini bekliyordum ki çok gecikmeden geldi. 

İçki şişesinin birini alıp kafama dikmeye başladım.

"Ağır ol Nelson." Gülümsedim.

Zaman ilerledikçe ikimizde sarhoş olmuştuk. Jack'le hiç bu kadar eğlenebileceğim aklıma gelmezdi. Aslında benim hiç bu kadar eğlenebileceğim aklıma gelmezdi.

"Hadi lensleri deneyelim."  

"Önce lens gözlerini çıkarsan iyi olur." diye dalga geçti.

İşaret parmağımla nazikçe gözümdeki lensleri çıkarıp Jake'e döndüm.

"Dadam inanmıyordun ya hani." 

Aynaya dönerek kendime baktım. Gözlerimin maviliği ortaya çıkmıştı. 

"O muhteşem mavi gözleri koyu kahvenin altında gizlememeliydin."

Güldüm.

"Ah dedektif daha iki hafta önce birbirimizi boğazlarkan bu durumda olmak cidden güldürüyor."

Lens takmayı boş verip yatağın üstünde oturan Jack'in yanına gittim. 

"Artık dedektif değilim unuttun mu?"

"Daha belli değil." 

"Şimdi de beni teselli mi ediyorsun?" Gülümsedi. Ama neşeden yoksun bir gülümsemeydi.

Omzuna kafamı koydum.

"Biliyor musun Jack. Karadul'u olayını hallettikten sonra beni öldürmeyeceğini veya kendi ellerinle polise teslim etmeyeceğini bilsem belki bi ihtimal arkadaş olabilirdik."

Jack konuşmayınca kafamı kaldırıp yatağa yüzüm duvara dönük bir şekilde yattım. 

"İyi geceler."

O da yanıma sırtı sırtıma gelecek bir şekilde uzandı. Bir şey söylemedim. Uzun zamandır ilk kez uykum gelmişti. Uykum kaçmadan uyumak için gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya bıraktım.

Sekizinci bölüm pek içime sinmediğinden yeni bölümü erken yazdım kısa oldu ama olsun. Vote ve yorumlar artarsa sevinirim. Multide Hannah var ^^

HANNAHWhere stories live. Discover now