- 4 -

395 37 7
                                    

   Kasım ayının yağmur ve toprak kokan havasının yüzüme çarpmasıyla yanıma şemsiyemi almadığıma lanet ettim. Şuan yağmur yağmıyordu fakat kısa bir süre önce yağdığı belliydi. Hava durumuna da bakmamıştım ki. Yağmurun yağmamasını dileyerek yürümeye devam ettim.

  Bugün benim için iş günüydü. Bu kocaman günde yapacak bir sürü işim olduğundan sabahın erken saatlerinde uyanmış ve hazırlanmıştım. Üzerimde krem rengi deri ceket ve beyaz bol belki bana bir beden daha büyük olan bir gömlek vardı. Altımda ise beyaz dar bir pantolon ve kahverengi topuklu önünde bağcıkları olan tamamen kapalı bir ayakabbı vardı. En azından böyle bir hava da açık bir ayakkabı giymemiştim. Hava durumunu bakmmasam bile bugün için kıyafetim oldukça uygundu daha rahat  şeyler seçmeye çalışmıştım. Tüm gün ayakta olacağım sonuçta. Giyinişime dünyaya geldiğim zamandan beri dikkat etmişimdir. Annem çocuken evde bile şık bir şekilde giyininmeye çalıştığımı onun kıyafetlerini alıp giydiğimi ve bana büyük geldiği için komik göründüğümü söylerdi. 

      Patlayıcıları dün geceden yerleştirdiğimden neyse ki işim biraz azalmıştı. Nasıl yerleştirdiğim konusuna girmek bile istemiyorum. Ama daha önce çok deneyimim olduğundan içeri kolayca sızmış ve kolayca işi halletmiştim. Güvenlik görevlisiyle işler biraz ters gitmişti ama sonuçta görev başarıyla sonuçlanmıştı.

      Müzeyi havaya uçurmamın kesinlikle geçerli bir sebebi yoktu aslında. Sadece kendime göre diğerlerinin anlayamayacağı türden sebeplerdi bunlar. Anlamalarını da beklemiyorum zaten.

   Otobüse binerek Luke ile buluşma yerimize gelmiştim. Otobüs durakta durduğu zaman aşağı indim ve dümdüz yürümeye başladım. İlk sağdan dönerek hemen döndüğümde yan tarafımd duran eski yıpranmış binadan içeri girdim. Dar merdivenleri çıkmaya başladım. Dört kat çıktıktan sonra anahtarı çıkarıp kapıya anahtarı soktum ve çevirip içeri girdim. 

   Kapıdan girdiğimde Luke'un yatakta uzandığını gördüm. Üzerinde siyah takım elbisesi vardı gömleğinin önü açıktı ve kravatını gevşetmişti.  Yakışıklı olmakla uzaktan yakından alakası yoktu. Daha çok iş adamı tipindeydi. 

"Demek gelebildin."

"Erken gelmeye çalıştım."

"İki gün önce buluşacağımıza karar vermiştik."

"Ah biliyorum biliyorum."  Büyük kahverengi çantamı yatağın üzerine doğru attım ve üzerimdeki ceketi çıkardım. Yatağa çıkıp dizlerimin üzerinde yürüyerek yatakta Luke'un yanına doğru ilerledim. Gülümsüyordu. Gülümsemesi miğdemi bulandırıyordu fakat şu an ona ihtiyacım vardı. 

Üzerine çıktım ve onu öpmeye başladım. Öpüşmeye devam ederken beni altına aldı ve o benim üzerime çıktı. Eli pantolonuma doğru uzattı. Pantolonun düğmesini açtı. Onun elini yakalayıp oradan çektim. 

"Bugün olmaz." deyip onu ittim ve yataktan seri bir hareketle kalktım. Ona baktığımda bana şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. Onunla sadece bir kere yatmıştım ve çok zor durumda kalmadıkça birdaha böyle birşey olmayacaktı.

"Hey ne oldu şimdi?" Elimdeki tokayla saçımı toplamaya çalışıyordum.

"Sadece istemiyorum." Banyoya doğru yürüdüm kapı açıktı Luke hala beni izliyordu. Aynada kendime baktıktan sonra tekrar çıktım ve pencereye doğru ilerledim.

"Beni neden çağırdın?"

"Seni neden mi çağırdım? Seni özlemiş olamaz mıyım?" Yataktan kalktı ve yanıma geldi. Ben pencereden bakarken o arkamdan beni kollarıyla kavramıştı. Yanağıma bir öpücük kondurdu. Sesimi çıkarmadan camdan bakmaya devam ettim.

HANNAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin