6.Bölüm

107K 3K 1.5K
                                    

Keyifli okumalar...

Anlamsız bakışlarımı Asaf beyin üzerinde gezdirip, bir açıklama yapmasını bekledim. Bakışlarımı yüzünden çekip, yüzüğe çevirdim. Acaba gerçek miydi?  Yoksa sahte miydi? Çok güzel bir yüzüktü. Yüzüğün ortasında ki elmas ben burdayım diye bağırıyordu. O kalın ve etkileyici sesi duymamla, bakışlarımı yüzükten çekip o kara gözlere çevirdim. "Nişanlım olarak katılıyorsun. Parmağında yüzük olması gerek. Tak şimdi." Bariton bir sesle konuştu.

Söylediklerini duymamla heycanlandım. Karnımda bir şeylerin hareketlendiğini hissettim. Titreyen ellerimle yüzüğü sol elimin parmağına geçirdim. Parmağıma tam olmuştu. Sanki yüzük ölçüm alınmış gibi. Bakışlarımı parmağımdan çekip Asaf beye çevirdim.
Bir an olsun değişmeyen bakışlarla yüzüme bakıyordu.
Korkarak bakışlarımı yüzünden çekip, camdan dışarıya çevirdim.

Bir süre sonra arabanın durmasıyla, yerimde kıpırdandım. Asaf'ın kapısının açılmasıyla, bana küçük bir bakış atıp arabadan indi. Asaf'ın tarafında ki kapının kapatılmasıyla, bakışlarımı oradan çekip elimi kendi tarafımda ki kulpa koydum. Benden önce davranılarak  kapımı Bekir açtı. İrkilerek elimi kapının kulpundan çektim.

Bekir'e 'Teşekkür edip' arabadan indim. Arabanın önünde dikilmiş Asaf beyin yanına ilerledim. Bekir elinde siyah bir paltoyla Asaf beyin yanına ilerleyip omuzlarına koydu. Üzerinde ki takım elbise iri cüssesini sarmıştı. Muhtemelen bir doksan boylarında falandı. Ben ise bir altmış beş boyundaydım. Topuklu ayakkabılarıma rağmen yanında küçücük kalıyordum. Fazlasıyla iri bir cüssesi vardı. Bütün kızların etrafında dolandığına emindim. Ama neden beni yanında götürüyordu ki. Anlamıyordum gerçekten.

Yanında durup ona baktım. Ne zaman yaktığını anlamadığım sigarasından, son bir nefes içine çekip, yere atıp ayakkabısın ucuyla ezdi. Ağzından ve burnundan çıkardığı dumanlarla o kadar etkileyici duruyordu ki. Kusursuzdu resmen. Her şeyiyle harikaydı ama ne yazık ki içi kötüydü. Ona daha fazla bakmadan bakışkarımı ondan çektim.

Etrafıma baktığımda bir sürü adam etrafımızda etten duvar örmüştü. Hepsinin üzerinde simsiyah takım elbiseler vardı ve hepsi çok iriydi. Ama Asaf beyin yanında hiç kalıyorlardı. Elime değen sıcak elle irkildim. Bakışlarımı elimde ki iri ele çevirdim. Parmaklarını, küçük parmaklarımın arasından geçirdi. İçimde bir şeylerin kıpırdandığını hissettim. Gözlerimi kırpıştırıp ellerimize baktım. Elimi sıkıca kavrayıp, fazlasıyla lüks olan restoranın girişine yöneldik. O büyük adımlarıyla ona yetişemiyordum. Üstelik ayağımda topuklu ayakkabı vardı ve hiç alışkın değildim. Her an düşebilirdim.

Kendimi rüzgarın esintisine kapılmış bir yaprak gibi hissediyordum. Rüzgar nereye eserse bende oraya esiyordum. Restoranın içine girmemizle iki adam ve bir bayan kapıda dikilmiş bizim gelmemizi bekliyorlardı sanırım.

Takım elbiseli kırklı yaşlardaki adam Asaf beye ilerleyip karşıladı. "Hoşgeldiniz efendim. Sizde hanımefendi."  Ben gülümseyip karşılık verdim. Ceketinin sağ tarafında bir kart vardı. Kartın üzerinde Müdür yazıyordu.

Üzerinde siyah pantolon beyaz gömlekli adam; Asaf beyin yanına ilerleyip omuzlarında ki paltoyu alıp, yanında dikilmeye başladı. Bayan garsonda yanımda dikilip gülümsedi. Sanırım kabanımı çıkarmamı bekliyordu. Kabanımın kuşağını çözüp, garson kıza baktım. "Çantamı tutar mısın?" Kız başını sallayıp çantayı elimden aldı. Kabanı çıkarabilmek için elimi Asaf beyin elinden çektim. Kaşlarını çatıp bana baktı. Usulca mırıldandım. "Kabanımı çıkarmam gerekiyor." Kaşlarını daha da çatıp , bana bakmaya devam etti. Bana dikkatlice bakması beni utandırıyordu. Onun bakışları altında üzerimde ki kabanı çıkardım. Kabanı kıza uzattım. Elindeki çantamı aldım. Elime tekrardan iri ellerinin arasına alıp sıktı. Elimin acımasıyla yüzümü buruşturarak,  bakışlarımı ona çevirdim. Yüzünde ki donuk ifadeyle üstümü süzüyordü. Bakışlarının aşağıya kaymasıyla dişlerini sıktı. Yüzünün git gide kasılmasıyla boynunda ki damarlar belirginleşmesiyle korkup bakışlarımı kaçırdım. Takım elbiseli adamın konusmasıyla ona baktım. "Efendim istediğiniz gibi her şey hazır. Sizi yemek salo-" Asaf bey restoran müdürünün lafını bitirmesine izin vermeden, birden kükredi. "Kes lan!" Korkuyla yerimden sıçrayıp bakışlarımı ona çevirdim. Hala bana bakıyordu. Bakışlarını üzerimden çekip, uzun koridorda ilerledik.

AKREP (YERALTI KRALI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin